Ayrı sayfalardan oluşmuş ve çeşitli şekillerde bir araya getirilmiş bir tür kitap olarak tanımlayabileceğimiz kodeksler Kolomb öncesi Mezoamerika’da akordeon biçiminde katlanan, kireç ile sıvanmış hayvan derisi veya ağaç kabuğundan yapılma bir ciltle korunan tek bir uzun sayfa biçimindeydi.

Ne yazık ki, istila öncesine ait kodekslerin birçoğu imha edildiğinden günümüze kadar ulaşabilmiş olanlar büyük önem taşımaktadır.

İnsan, hayvan, eşya ve mimari tasvirleri bulunduran kodekslerde destansı hikayelere de göndermeler yer almaktadır. Fakat bu eserlerin önemi, tarihi vesika olmalarıyla sınırlanamaz. Kodekslerin katlanabilir olması, konsey toplantıları ve hükümdarların evlerinde duvar resimleri gibi sergilenebilmesine de olanak tanıyordu. Ayrıca saray şölenlerinde şair ve oyuncular için görsel bir hikaye panosu görevini de gören kodeksler, oyunu izleyenlerin olayları daha net bir şekilde algılamalarını sağlıyordu.

Kodekslerin en ünlülerinden biri olan geyik derisinden yapılmış kırk yedi resimli bölümden oluşan Miksteks Kodeksi’dir. Sanatçısı bilinmeyen bu kodeksin, her kısımında resmedilmiş bir hikaye anlatılır.

950’den 1521 yılına dek Güney Meksika bölgesinde hüküm süren Mikstekler, hakkında söz konusu kodeks önemli bilgiler verir. Politik ve askeri zaferler, Mikstek hükümdarı Kral Sekiz Geyik Jaguar Pençesi’nin hayatı, İspanyollar tarafından istila edilmeden önceki hanedanlık soyunun şeceresinin yer aldı Miksteks Kodeksi’nde dikkat çeken bazı noktaları da sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Kodekste daireler ve yılan başı büyük önem taşır. Mikstek soyluları adlarını doğdukları günün ertesinden alırlar ve Kodekste takvimsel isimlere bağlı olarak daireler ve gliflerle temsil edilirler. Yılan glifinin üzerindeki yedi benek, Kral Yedi Yılan’ın ismini işaret eder. Kral Sekiz Geyik Jaguar Pençesi’nin ismini ise bir geyik glifine iliştirilmiş sekiz daire betimler.

Bustrofedon yazım tekniği ile yazılmış olan Miksteks Kodeksi’nde öyküsel dizgiye sahip olan bir hikaye anlatılmaktadır. Okurun tek yönlü bir şekilde değil, önce sağdan sola sonra soldan sağa doğru bu kodeksi takip etmesi gerekir. Hikayenin doğrultusu kırmızı şeritlerle gösterilmiştir.

Bu kodekste dikkat çeken özelliklerden biri de sudaki balıktır. Su içindeki balık kodeksteki iki boyutlu düzlemle uyumlu olarak nehirlerin bulunduğunu işaret eder.

Pek çok kişi tarafından en iyi resimli el yazması olarak nitelendirilen Berry Dükü’nün Saatler Kitabı, Orta Çağ’a özgü Saatler Kitabının kusursuz bir örneğidir. Söz konusu bu kitaplar, dualar, ilahiler, takvimler ve kutsal günlerdeki ayinlerin yanı sıra gün içindeki ibadet vakitleri için metinler içerir. Berry Dükü’nün Saatler Kitabı Fransa Kralı V.Charles’ın erkek kardeşi Berry Dükü Jean tarafından ısmarlanmıştır. Burada Orta Çağ’ın en önemli görsel sanat uzmanlarından biri olan Berry Dükü’nün aynı zamanda tutkulu bir kitap koleksiyoncusu olduğunun da altını çizmekte fayda var.

Sizlerle burada paylaşmak istediğimiz bölüm kitabın en ünlü bölümünde yer alır. Berry Dükü’nün Saatler Kitabı’nın takvim bölümünde yer alan Ekim ayı için tasarlanmış olan bu eserin ön planında köylüler tarlada çalışırken, soylular ise uzakta, kraliyet sarayının önünde yürürken, konuşurken resmedilmiştir. Özellikle bu eserde tasvir edilen Louvre’un etkileyici yapısındaki ayrıntıların üzerinde araştırmacıların yıllarca çalıştığını da hatırlatmalıyız.

Berry Dükü’nün Saatler Kitabı’nın takvim bölümünde yer alan Ekim ayı için tasarlanmış olan bölümüyle ilgili olarak sizlerle dikkat çeken diğer detayları da paylaşmak istiyoruz.

Sahnenin üzerindeki yarım daire, parlak güneşi taşıyan bir arabacıyı göstermektedir. Bu imge ile Tanrı Phaeton’a gönderme yapılmıştır. Yarım dairenin üzerinde ise astrolojik işaretler yer almaktadır.

Sahnenin arka planında yer alan V. Charles’in sarayı olan Louvre binası, Berry Dükü’nün Paris’te bulunan evi Hotel de Nesle’in pencerelerinden görünür. Söz konusu bu betimleme ile aristokrasinin Avrupa’daki ekonomik, politik ve sosyal krizlerden dolayı zayıflayan konumuna karşılık hala sahip olduğu gücün altı çizilir.

Eserde parmak mavi elbiseli köylü, kese içinde taşıdığı tohumları toprağa serpmektedir. Bunun yanı sıra at üzerindeki köylü de ekim için toprağı hazırlamak üzere saban sürmektedir.

Şair, yazar, senarist, düşünür Attila İlhan, ölümünün 13’üncü yılında, 10 Ekim 2018 Çarşamba 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi(CKM)’nde düzenlenecek etkinlikle anılacak.

Kadıköy Belediyesi ve Attilâ İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı iş birliğiyle düzenlenecek anma etkinliğinde Attilâ İlhan okurlarını çok yönlü bir program bekliyor. Gecede Attilâ İlhan’ın şiirleri şair Adnan Özer, romanları Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Emel Koşar, aydın yönü ise Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aça tarafından anlatılacak.

10 Ekim 2005 tarihinde aramızdan ayrılan Attila İlhan’ın çok yönlülüğüne, fikir yapısına ve sanat anlayışına dair arşiv görüntülerinin de gösterileceği etkinlikte; yeğeni, tiyatro ve sinema sanatçısı Kerem Alışık ve sanatçı Devrim Nas, Attilâ İlhan’ın en sevilen şiirlerinin yer aldığı bir dinleti sunacaklar. Gece, tiyatro ve sinema sanatçısı Hatice Aslan’ın sesinden şarkılarla son bulacak.

Bu yıl ilk kez düzenlenen “ Burada Müzik Var “ etkinliklerinin, kapanış konserinde dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say sahne aldı. Pazar gecesi Moda Kayıkhane’de gerçekleşen konserde Fazıl Say, Türk edebiyatının unutulmaz şairlerinin şiirlerini besteleyerek yaptığı “İlk Şarkılar” albümünde yer alan parçaların ağırlıkta olduğu bir repertuarla izleyici karşısına çıktı. Kapıda kuyrukların oluştuğu konserde Fazıl Say’a solist Serenad Bağcan eşlik etti.

Konserine Nâzım Hikmet’in ülke özlemini anlattığı ‘Memleketim’ şiiriyle başlayan Fazıl Say, İlk Şarkılar repertuarının dışında, Gershwin’in popüler caz şarkısı “Summertime” ve Aşık Veysel’in “Kara Toprak” eserini yorumladı. Program sonunda seyircilerden büyük alkış alan Fazıl Say, üç kez sahneye çağırıldı.

Konser boyunca seyirci ile diyalog içinde olan Fazıl Say, dünyanın çok çeşitli ülkelerindeki caz kulüplerinde bu tarz konserlerin verildiğini söyleyerek ”Dinleyicilerle bu tür mekanlarda daha yakınlaşıyorum. Daha çok insanla buluşma şansımız oluyor. Bir senfoni orkestrasıyla da bu tür mekanlarda konser vermek isterim’’ dedi.

Güz Şarkıları ile Yaza Veda…
Gecenin ikinci bölümünde ise; Doğu-Batı sentezi, Türk musikisi, caz, kabare müziği, nostaljik melodileri ve akılda kalıcı sözleri ile her biri farklı stilde ve farklı konularda olan Güz Şarkıları izleyiciler ile buluştu. Güz Şarkıları’nda muazzam yaratıcı bir yorumcu olan Ece Dağıstan piyanoya hayat verirken, Güvenç Dağüstün solist olarak yer aldı. İkiliye orkestrada usta isimler Volkan Hürsever (kontrbas), Ediz Hafızoğlu (davul) ve Gürtuğ Gök (saksafon) eşlik etti.

Müzik dolu 9 Gece…
Ada Müzik ve Must Entertainment organizasyonuyla Moda Kayıkhane’de düzenlenen ‘Burada Müzik Var’ etkinliklerinde 9 gece boyunca, 2 farklı sahnede 27 ayrı performans içerisinde 42 sanatçı sahne aldı. Ada Müzik Günleri’nde, uzun süredir sahneye çıkmayan gruplarla birlikte, daha önce hiçbir yerde dinleyici karşısına çıkmamış özel programlar da müzikseverlerle buluştu.

Sadri Alışık Kültür Merkezi’nin kurucusu Çolpan İlhan anısına, bu yıl ilk kez “1. Çolpan İlhan SAKM Mezuniyet Oyunları Ödül Töreni” gerçekleşti.

Sahne Çolpan İlhan ekibi organizasyonluğunda hazırlanan “1. Çolpan İlhan SAKM Mezuniyet Oyunları Ödül Töreni” nin Seçici Kurulu, sadece SAKM Akademi mezunu oyuncularından oluştu.

“Çukur” dizisinin oyuncularından ve SAKM eğitmenlerinden Ebru Üstüntaş, Yunus Emre Yıldırım’a “En İyi Erkek Oyuncu”ödülünü verdi. Ebru Üstüntaş, “Bizim için çok anlamlı olan bu ödül töreninde, yetenekli oyuncu arkadaşlarımla bir arada olmak ve onların başarılarını kutlamak benim için çok heyecan verici oldu. Ödül alan almayan herkesi tebrik ediyorum” dedi.

01 Eylül 2017 – 15 Eylül 2018 arası oynanan Atölye mezuniyet oyunlarını kapsayan tören de,“En İyi Kadın Oyuncu” Sude Nur Yazıcı, “En İyi Erkek Oyuncu” Yunus Emre Yıldırım, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” Şevin Parlak, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü Umut Eryüksel aldı. “En İyi Ekip Ödülü” ‘Orkestra’ ya verilirken, Jüri özel ödülüne de Servan Osmanoğlu layık görüldü.

Aydın Doğan Vakfı’nın UNFPA, UNICEF ve UN Women ile birlikte, Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Grubu’nun katkılarıyla 11 Ekim Perşembe günü gerçekleştireceği Dünya Kız Çocukları Günü Konferansı, bu sene “Güçlü Kızlar Güçlü Yarınlar: Kız Çocuklarının Bilim, Sanat ve Spor Yoluyla Güçlenmesi” temasıyla düzenlenecek.

“Dünya Kız Çocukları Günü”, kız çocuklarının geleceği şekillendiren ve toplumları dönüştüren bireyler olmalarını sağlamak amacıyla; onların potansiyellerini ortaya çıkarmak, önlerine çıkan engelleri kaldırmak ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda duyarlılık oluşturmak adına tüm dünyada 11 Ekim’de çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

“Dünya Kız Çocukları Günü”, ülkemizde Aydın Doğan Vakfı’nın, UNFPA, UNICEF ve UN Women ile birlikte, Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Grubu’nun katkılarıyla 11 Ekim 2018 tarihinde, Hilton Convention Center’da “Güçlü Kızlar Güçlü Yarınlar: Kız Çocuklarının Bilim, Sanat ve Spor Yoluyla Güçlenmesi” temasıyla düzenlenecek konferans ile kutlanacak.

Bu sene dördüncüsü düzenlenen konferansta yer alacak panellerde; bilim, sanat ve spor alanlarında ulusal ve uluslararası başarı kazanmış ve başta kız çocukları olmak üzere çocuk ve gençlerin örnek alacağı değerli konuşmacılar, kendi başarı hikâyelerini paylaşacak. Panellerdeki tartışmaların ortak noktasını ise; bilim, sanat ve sporun eğitimle birleşmesinin kız çocuklarının güçlenmesine yapacağı katkılar oluşturacak.

Çeşitli okullardan gelen gençler bilim ve teknoloji alanında yaptıkları çalışmaları konferans alanında kurulacak stantlarda sergileyecekler.

Bu seneki konferansta ilham verici panellerin yanı sıra son dönemin en sevilen sanatçılarının da yer alacağı özel gösteriler ve etkinlikler de yer alacak.

Bilim, Sanat ve Spor’la Güçlenen Kızlar
‘Yaratıcılık ve Enerji Kaynakları: Sanat ve Sporda Kız Çocukları’, ‘Yaşam ve Özgürleşme İçin Rehberimiz: Kız Çocuklarının Güçlenmesinde Bilim ve Teknoloji’, ‘Çocuk ve Gençler Rol Modelleriyle Buluşuyor’ isimli panellerin yer alacağı konferans; bilim, spor, sanat konularında popüler ve duayen isimlerin katılımıyla gerçekleşecek.

Sanat ve spor paneli; İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Dr. Yeşim Gürer Oymak, Baksı Kültür Sanat Vakfı Kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, Barış için Müzik Vakfı Kurucusu Dr. Yeliz Baki ve milli voleybolcu Naz Aydemir Akyol’un katılımıyla gerçekleşecek.

Bilim ve teknoloji oturumunda, Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Batuhan Aydagül, Facebook Ülke Direktörü Derya Özkaya Matraş, İstanbul Teknik Üniversitesi Kutup Bölgeleri Araştırmacısı Doç. Dr. Burcu Özsoy kız çocuklarının güçlenmesi için neler yapılması gerektiği konusunda fikirlerini paylaşacaklar.

Konferansın son oturumu ise; Eskrim Yıldızlar ve Gençler Avrupa Şampiyonu Deniz Selin Ünlüdağ, 400 metre Paralimpik Koşucusu Öznur Alumur, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) sözcüleri ünlü sanatçılar Azra Akın, Songül Öden ve Edis Görgülü’nün genç öğrenciler ile bir araya gelmesiyle gerçekleşecek.

Sirk Gösterisi, Dans ve Müzik…
Panellerin yanı sıra Mardin – Mezopotamya Sirk ve Sokak Sanatları grubu, Barış için Müzik ve Gizem Nalbant’ın performanslarının da yer alacağı konferans, katılımcılara bir yandan birbirinden değerli konuşmacıların başarı hikayeleriyle ilham verirken, diğer yandan da eğlence dolu bir gün yaşatacak.

Konuk Konuşmacı: Zainab Salbi
Konferansın konuk konuşmacısı olan Zainab Salbi, 1993 yılında kurduğu Women for Women International örgütüyle, savaşlardan kurtulan kadınları sosyal ve ekonomik olarak destekleyen ve güçlendiren çalışmalarını 10 farklı ülkede yaklaşık 420 bin kadın için yürütüyor.

Yakın zamanda Foreign Policy Magazine tarafından hazırlanan “100 Küresel Düşünen Lider” listesine dahil edilen Salbi, konferansa katılmak için özel olarak Türkiye’ye gelecek. “Daha İyi Bir Dünya için Değişimin Temsilcileri; Kız ve Erkek Çocukları” konulu konuşmasında kız çocuklarının güçlenmesinin önemini katılımcılarla paylaşacak. Zainab Salbi aynı zamanda çalışmalarını ve hayatını konu alan 4 farklı kitap kaleme aldı.

Ünlü Yazarlardan İlham Veren Öyküler
Aydın Doğan Vakfı ve Doğan Egmont yayıncılık iş birliği ile Türkiye’nin ünlü kadın yazarlarının hikayelerini bir araya getiren “Ben İstersem” kitabı da Dünya Kız Çocukları Konferansı’nda tanıtılacak. Güçlü kızlar güçlü yarınlar için hikayeleri; Canan Tan, Deniz Erbulak, Feyza Hepçilingirler, Gülten Dayıoğlu, İpek Ongun, Karin Karakaşlı, Şebnem İşigüzel ve Şermin Yaşar kaleme alırken, kitabı çizer Dilem Serbest resimledi. İlk kez konferansta tanıtılacak olan kitap, küçükten büyüğe tüm okurlara ilham verici hikayeler sunuyor.

12 yıldır yürüttüğü ‘Tarihe Saygı Projesi’ ile Gelibolu Yarımadası’na ve bölgenin tarihine sahip çıkan OPET, 6. Çanakkale Bienali’nin ana destekçisi oldu. Troya’dan ilham alan Çanakkale Bienali, 37 uluslararası sanatçının, geçmiş ve geleceğe dair kavram, imge ve ekolojilerden beslenen eserlerini ‘Geçmişten Önce – Gelecekten Sonra’ başlığı altında bir araya getiriyor. OPET’in ‘2018 Troya Yılı’ nedeniyle yenileyerek ‘arkeo-köy’e dönüştürdüğü Tevfikiye köyündeki özgün mekanlar, bienal sergilerinin yanı sıra film gösterimlerine ve atölye çalışmalarına ev sahipliği yapıyor.

‘Tarihe Saygı Projesi’ kapsamında Gelibolu Yarımadası’nın doğal dokusunu koruyarak, çağdaş bir görünüme kavuşması için 2006 yılından bu yana rehabilitasyon ve restorasyon çalışmaları gerçekleştiren OPET, Çanakkale Bienali İnisiyatifi (CABININ) tarafından düzenlenen 6. Çanakkale Bienali’nin ana destekçisi oldu. Troya’dan ilham alan Çanakkale Bienali, Çanakkale kent merkezi ve Troya bölgesindeki farklı mekanlarda 11 Kasım’a kadar gezilebilecek.

37 uluslararası sanatçının, geçmiş ve geleceğe dair kavram, imge ve ekolojilerden beslenen eserlerini ‘Geçmişten Önce – Gelecekten Sonra’ başlığı altında bir araya getiren 6. Çanakkale Bienali’nin kavramsal çerçevesi, zamanı tarihselleştirmede kullanılan birimlerden ilham alıyor. 6. Çanakkale Bienali ana mekanlarından Troya Müzesi’nin Süreli Sergi Salonu’nda mitolojik ve tarihsel yönleriyle Troya’ya odaklanan eserler sergileniyor. Ören yerinin yanında bulunan ve kısa süre önce OPET Tarihe Saygı Projesi kapsamında yenilenerek ‘arkeo-köy’e dönüştürülen Tevfikiye’deki özgün mekanlar ise Bienal sergilerinin yanı sıra film gösterimlerine ve atölye çalışmalarına ev sahipliği yapıyor.

Yaratıcı etkileşim zemini oluşturuyor
Bienalin Çanakkale kent merkezindeki sergi mekanları, CABININ’in 5 yıl önce hizmete açtığı etkinlik mekânı MAHAL ile genç sanatçı ve tasarımcıların son yıllarda Çanakkale kültür hayatına kazandırdığı ve farklı işlevlere sahip bağımsız kültür mekanları Bordo Bina, Sanatsever ve Stüdyo Mavinil oldu. Bienal’in kurumsal ortaklarından olan Troia Vakfı’nın Korfmann Kütüphanesi’nde ise Videoist’in oluşturduğu 11 sanatçılık bir video seçkisi yer alıyor. Çanakkale Bienali’nin tamamlayıcısı olan Bienal Çocuk, Bienal Genç, Bienal Engelsiz ve Bienaldeyiz programları kapsamında, bienalin açık kaldığı 6 hafta süresince hayata geçirilecek film gösterimi, söyleşi ve atölyeler Çanakkale Kent Merkezi ile Troya, Tevfikiye Köyü arasında sürdürülebilir bir yaratıcı etkileşim zemini oluşturmayı amaçlıyor.

ÇOMÜ öğretim görevlileri ve mezunlarından Troya temalı sergi
6. Çanakkale Bienali kapsamında Tevfikiye Galeri mekanında Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğretim görevlileri ve mezunlarının hayata geçirdiği Troya temalı karma bir sergi bulunuyor. 11 Kasım’a kadar açık kalacak, “Kökler” başlıklı sergide öğretim görevlileri Evren Karayel Gökkaya, İhsan Doğrusöz, Şeref Doğan ve Vahid Novruzov’un yanı sıra ÇOMÜ mezunu genç kuşak sanatçılardan Erdal Sezer, Oğuzhan Karadal ve İlter Özyıldırım, eserleriyle yer alıyor. Ayrıca Tevfikiye Köyü’nde köy meydanında 6 Ekim ve 27 Ekim’de gerçekleştirilecek ‘Sanat Panayırı’ kapsamında seramik, işlevsel seramik, seramik geri dönüşüm – mozaik, resim, linol baskı, ahşap boyama, taş boyama – dekor, tekstil baskı, takı tasarımı atölye çalışmaları ve sergiler düzenlenecek. Aynı zamanda müzik dinletileri de olacak. 6. Çanakkale Bienal kapsamında Tevfikiye Köyü Çok Amaçlı Salon, iki film gösterimine ev sahipliği yapacak. 6 Ekim Cumartesi Nuri Bilge Ceylan imzalı “Ahlat Ağacı”, 13 Ekim Cumartesi ise Derviş Zaim’in “Rüya” filmi gösterilecek. Bienal kapsamında Tevfikiye Köyü’nde sanat, arkeoloji ve Troya’da yaşam üzerine sohbet ve söyleşiler de düzenlenecek.

Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde, heykeltıraş Ayhan Erdem’in 4. kişisel heykel sergisi açıldı.

Emekli olduktan sonra heykel çalışmalarına başlayan Erdem, sekiz yıllık çalışmalarından eserlerin bulunduğu sergisini Maltepe Belediyesi’nin ev sahipliğinde açmaktan mutluluk ve heyecan duyduğunu belirterek, “Maltepe Belediyesi’ne teşekkür ederiz. Bu bize cesaret verdi” dedi. Sergide, alçı, kil, taş ve gaz beton ile üretilen eserler yer aldı. Eserlerinde toplumsal mesajlara da yer veren Erdem, “En çok yaşadığım duygu öfke ve isyan. Sivas Madımak Katliamı’nda katledilenleri, dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet’i, Türkiye devrimci hareketinin önder isimlerinden Deniz Gezmiş’i andım. Erkek egemen toplumda yaşayan kadını, kadınlara yönelik saldırgan tutumu, kadın cinayetlerini, çocuk gelinleri ele aldım. Annelik içgüdüsünü, masum hallerini yansıttık. Bir eserimde parmakların ucunda hayata tutunuyorum. Bu eserim beni ifade ediyor” diye konuştu.

Erdem’in, sergide yer alan ve Türkiye haritası üzerinde 130 adet kadın ve erkek heykeline yer verdiği eseri de, büyük ilgi gördü. Farklı konseptlerin ele alındığı sergide sanatçının, Anadolu’daki medeniyetler buluşmasına vurgu yaptığı heykel ve rölyef çalışmaları da ilgi topladı. Sergi, 14 Ekim’e kadar Galeri Maltepe’de sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının geçtiğimiz dört yıl boyunca titizlikle yürüttüğü Gençlik Sahnesi Tiyatro Kursunun beşinci dönem kayıtlarına, 150’yi aşkın kişi başvuruda bulundu.

Şehir Tiyatroları Gençlik Sahnesi 5. Tiyatro Kursu için başvurular geçtiğimiz günlerde sona erdi. 18 – 25 yaş arası gençler için, şehir tiyatrolarının deneyimli oyuncularının eğitmenliğinde ücretsiz olarak sürdürülen tiyatro kursuna 150 kişinin üzerinde başvuru oldu. Eskişehir’in yanı sıra civar illerden ve büyükşehirlerden gelen gençler, iki gün süren seçmelere katılacaklar.

Seçmeler sonucu oluşacak sınıf ile Mayıs 2019 sonuna kadar eğitimlerini aralıksız sürdürecekler.

Katılımın yoğunluğu nedeniyle iki güne paylaştırılan seçmelerin ilk gününde, eğitmenler ile bir araya gelen adayların heyecanları yüzlerinden okunuyordu. Konu ile ilgili açıklama yapan Şehir Tiyatroları sanatçısı ve Gençlik Sahnesi Genel Koordinatörü Emre Basalak “ Her geçen yıl, daha da büyüyerek varlığını sürdüren Gençlik Sahnesi 5. yaşına basıyor. Gençlik Sahnesi Tiyatro Kursu eğitmenleri olarak bizler, gördüğümüz bu ilginin karşılığında, iyi bir tiyatro eğitimi vermek, mutlu ve kalabalık bir aile olmayı başarmak için çabalıyoruz. Aile kelimesini özellikle kullanıyorum çünkü geçtiğimiz dört yıl boyunca 90 mezun verdik. Mezunlarımızdan kırkın üzerinde arkadaşımız konservatuar sınavlarına girdiler. 34 mezunumuz Türkiye’deki farklı tiyatro okullarını kazandılar. Okullarını bitirenler, Eskişehir’de ve başka şehirlerde çeşitli topluluklarda oyunculuk yapmaya başlayanlar var. Her biri ile bağlantımız ve birlikteliğimiz sürüyor. Yapmaya çalıştığımız her şeyin ötesinde, böyle kalabalık ve değerli bir aile oluşturabildiğimizi görmenin sevinci inanın tarif edilemez” diyerek duygularını dile getirdi.

Yerli veya yabancı bütün turistlerin ilgi odağı hep müzeler olmuştur. Müzelerde turistlerine bir güzellik yaparak artık müzik dinletileri ve konserlerle sevenlerini ağırlayacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre, Türkiye’nin dünyaca tanınmış müzelerinde senfonik ezgiler dönemi başladı.

Temel amaç ise müzelere olan ilgiyi daha fazla arttırmak.Yeni uygulamayla dünyanın en büyük ve seçkin müzelerinden senfonik ezgiler yükseliyor.

Topkapı Sarayı’nda geçen haftalarda Mehter ile ilk kez ziyaretçilerin beğenisine sunulan ve yoğun ilgi gören uygulamanın ikincisi İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleştirildi.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde düzenlenecek dinletilerle devam eden etkinlikler ilerleyen dönemlerde, Türkiye genelindeki diğer müzelere de yayılacak. Antalya Müzesi, Adana Arkeoloji Müzesi, İzmir Efes Müzesi ve Bursa Arkeoloji Müzesi ise uygulamada öncelikli olacak.

Topkapı Sarayı Müzesi ikinci avluda perşembe günleri 14.00-16.00 saatlerinde ziyaretçilere sunulacak dinletiler kapsamında, ilki Bab-üs Saade önünde gerçekleştirilen Mehter gösterisi 31 Mayıs 2019’a kadar sürecek.

“Klasik Quaertet dinletisi”

Dünyanın en büyükleri arasında yer alan İstanbul Arkeoloji Müzesi ise ziyaretçilerini “Klasik Quartet” dinletisi ile ağırlarken, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasının sunumu perşembe günleri 14.00-16.00 saatlerinde konser ve müzik dinletileriyle sürecek.

Dünyanın sayılı müzeleri arasındaki Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi de “Türk Sanat Müziği” ile “Senfoni” dinletilerine ev sahipliği yapacak. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bünyesindeki müzik toplulukları perşembe günleri yine aynı saatlerde “Türk Sanat Müziği”, cuma veya pazartesi günleri ise “Senfoni” dinletilerini ziyaretçilerine sunacak.

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Başbük Mahallesi’ndeki yapılan kazı çalışmalarında, yaklaşık 3 bin yıllık Yeni Asur dönemine ait tapınak bulundu. Şanlıurfa Müze Müdürü ve kazı başkanı Celal Uludağ, “Yaptığımız çalışmalarda bu tapınağın Yeni Asur dönemine tarihlenen yani günümüzden 3 bin yıl önceye dayanan bir Sin Mabedi olduğunu belirledik” dedi

Dünyanın en eski yerleşim alanlarından biri olan Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Başbük Mahallesi’nde yaklaşık 3 bin yıllık Yeni Asur dönemine ait tapınak bulundu. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izniyle bu yıl, Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında uzmanlar Aziz Ergin ve Yusuf Koyuncu’nun katılımıyla Siverek ilçesindeki Başbük bölgesinde kazı çalışmaları başlatıldı.

‘Sin Tapınağı’ olabilir

Kazılarda, bölgede tespit edilen bir alanda Yeni Asur dönemine tarihlenen, ana kayaya kazılmış, oval bir girişe sahip merdivenlerle inilen bir tapınak yapısı bulundu. Buluntunun yaklaşık 3 bin yıllık bir Sin Tapınağı olduğu düşünülüyor. Şanlıurfa Müze Müdürü ve kazı başkanı Celal Uludağ yaptığı açıklamada, “Arkeolojik anlamda çok zengin bir potansiyele sahip ilimizde, yürütülen kazılarla Şanlıurfa’da bulunan kültür varlıklarını ortaya çıkararak, bunları turizme kazandırmayı hedefliyoruz” dedi.

Türkiye’de bir ilk

Celal Uludağ, Başbük Mahallesi’nde buldukları tapınağın Pagan inanışına ait olduğunu düşündüklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: “Aslında bu mekan kaçak kazı sonucu ortaya çıktı. Kaçak kazı jandarma tarafından tespit edilmiş ve yetkililerce durdurulmuştu. Konu Şanlıurfa Müzesi’ne intikal etti. Gerekli izinlerin ardından uzmanlarımızca kazı yapıldı. Yürütülen çalışmalarda bu mekanın aslında Yeni Asur dönemine ait bir Sin Tapınağı olduğu kanaatine varıldı. Duvardaki tüm resimlerin örnekleri alındı, çizimleri yapıldı ve bu sayede bilim dünyasına kazandırılmak üzere tamamlandı.

Şu an alan kaçak kazılara maruz kalmaması için koruma altına alındı ve tescillendi. Yaptığımız çalışmalarla tapınağın 3 bin yıl önceye dayanan bir Sin Mabedi olduğunu belirledik. Buradaki duvarlara ay, güneş ve yıldız tanrıları resmedilmiş durumda. Burası kutsal bir mekan ve bu kutsal mekan Türkiye’de tespit edilmiş Sin Tapınağı’nın tek örneği. Bu anlamda bizim için ve arkeoloji tarihi için çok önemli diye yorumlayabiliriz.” Uludağ, söz konusu bölgedeki kazı çalışmalarının tamamlandığını belirterek, kentteki tarihi yapıları gün yüzüne çıkarmaya devam edeceklerini vurguladı.

İstanbul’dan bisikletleriyle organik tarım ve terse göç konuları üstünde film çekmek için yola çıkan tur rehberi Benian Kara ile yönetmen Uğur Cuya, 55 bin kilometrelik rotalarının 3 bin kilometresini tamamladı. Kara ve Cuya, çektikleri ‘Başka Dünyanın İnsanları’ ismini verdikleri belgesel filminin gösterimini, gittikleri yerlerde yapmaya başladı.

​Tur rehberi Benian Kara ve belgesel film yönetmeni Uğur Cuya çifti, tersine göç ve organik tarımla ilgili belgesel film çekmek için geçen kış yola çıktı. Kendilerine 55 bin kilometrelik rota belirleyen Kara ve Cuya, bunun 3 bin kilometresini tamamladı. İki arkadaş, gittikleri yerlerde karşılaştıkları çok sayıda tersine göç yapmış çiftçiyi filmlerinde oynattı. Cuya ve Kara, çektikleri ‘Başka Dünyanın İnsanları’ ismini verdikleri belgesel filmi, gittikleri yerlerde gösterime sundu.

Organik tarımla ilgili insanlarla tanışırken, aynı zamanda kırsala göç etmiş kendi yaş gruplarındaki yeni çiftçilerle tanıştıklarını anlatan Uğur Cuya, “Hayatımda bisiklet hep vardı ve kent hayatında bisiklet konusu ile ilgili filmler yapmaya çalışıyordum. Daha sonra uzun bir yola çıkarken kırsalda tohum ve temiz gıdaya ulaşabilme süreçlerinde bisikletle gidersek daha fazla insana dokunabileceğimizi düşündük. Bursa, Çanakkale, İzmir, Antalya, Mersin ve Adana’daki organik çiftliklerine ve şehirden kırsala göçmüş insanların evlerine misafir olduk” dedi.

Bu yeni bir mesele

Geçen yıl 500 bine yakın insanın İstanbul’dan kırsala göç ettiğini söyleyen Cuya, “Biz de yol boyunca bunun artan bir grafiği olduğunu gördük ve bu konuyu çalışmaya karar verdik. Çünkü tersine göç çok yeni bir mesele. Biz yeni bir meselenin şu anda izini sürüyoruz. Bu kadar canlıyken bunun izini sürmek ve filme yansıtmak insanları heyecanlandırıyor. Yol boyu çektiğimiz ‘Başka Dünyanın İnsanları’ ismini verdiğimiz belgeselimizin gösterimlerini gittiğimiz kentlerde yapmaya başladık. Organik tarım yapan insanların yanına gittik, onlara derdimizi anlattık. Öncesinde neler yapıyorlar, nasıl yapıyorlar, topraklarını nasıl işliyorlar, zehirsiz gıdayı nasıl temin ediyorlar ve hasat ediyorlar gibi konularda, onlarla bir hafta birlikte çalıştık. Biz kışın yola çıkmıştık, o dönemde kış sebzeleri vardı, onları topladık. İnsanların neler yaptığını anladıktan sonra filmimiz için onlara konuşmaya başladık ve o çekimleri de bu süreç oluşturdu” diye konuştu.