İki yıldır oynadığı her temsil kapalı gişe sergilenen Mezitli Belediyesi Oda Tiyatrosu, yeni sezona yepyeni bir oyunla hazırlanıyor. Mezitli’de doğup büyüyen ve ünü uluslararası arenada yayılan Oda Tiyatrosu, ünlü tiyatrocu Tamer Güven’in yazıp yönettiği Peynir isimli oyunu sahneye koyacak. 8 kişinin rol aldığı ve Kasım ayında seyirciyle buluşacak olan oyunun hazırlıkları devam ediyor.

2 bin 500 yıl aradan sonra Mezitli’yi tiyatro ile buluşturan ve ilk sezon ‘Jeanne Darc’ın Öteki Ölümü’, geçtiğimiz yıl ‘Rumuz Goncagül’ ile sanatseverlerden tam not alan Mezitli Belediyesi Oda Tiyatrosu yeni sezona yepyeni bir oyunla hazırlanıyor. Mezitli Belediyesi Oda Tiyatrosu’nun kurucularından Tamer Güven’in yazıp yönettiği ‘Peynir’ isimli oyun için çalışmalar başladı. Güven, oyununda kadınların yaşamlarını zaman zaman güldürerek, zaman zamda dramatize ederek, tiyatro izleyicisini şaşırtacak. İlk kez sahnelenecek ve 8 oyuncunun rol alacağı dram komi türündeki oyunun Kasım ayı itibariyle seyirciyle buluşması planlanıyor. İki sezondur ortaya konulan performanslarla büyük beğeni kazanan sanatçılar, Bilge Işıklar, Başak Karatepe, Tamer Güven, Vedat Yalçın, Gökhan Doğan’dan oluşan oyuncu kadrosunda 3 te sürpriz isim yer alacak. Gala gösterimi Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılacak oyun ücretsiz olarak her hafta Mezitli Belediyesi Sanatevi’nde olarak oynanacak.

‘SEYİRCİMİZE BÜYÜK SÜRPRİZLER HAZIRLADIK’
İlk kez sahnelenecek oyuna hazırlanıyor olmanın heyecanını yaşadıklarını ifade eden ünlü tiyatrocu Tamer Güven, “Üçüncü sezona girerken üçüncü oyunumuzu sahneye koyacağız. Ama bu oyunumuzun en önemli özelliği kendi ürünümüz olması. 12 Ekim tarihiyle çalışmalarına başladığımız Oda Tiyatro’muzun yeni oyunu ‘Peynir’ ile, 45 gün sonra seyircilerimizle yeniden bir araya geleceğimiz günün büyük heyecanını yaşıyoruz. Önceki oyunlara nazaran daha çok teknik efektleri oyunun içerisine katmayı planlıyoruz. Oyunumuzda toplamda üçü sürpriz olan 8 oyuncu görev alacak. Bu kez kendi mutfağımızdan bir oyunu ilk kez seyircimizle buluşturacağız. Oyunumuzu biz çok ama çok sevdik. Ve sizlerden de büyük beğeni ve ilgi alacağına emin olduğumuz bu sıra dışı oyunda siz sanatsever dostlarımızı yeniden yanımızda görebilmek umudundayız. Arkadaşlarımız yine özveriyle çalışarak harika bir iş çıkardılar” dedi.

‘EĞLENCEMİZE ORTAK OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ’
Alışılmışın dışında farklı bir oyun sahneye koyduklarını ifade eden tiyatrocu Başak Karatepe, “Kendi ürünümüz olan bizim içimizden çıkan bir oyun sergileyeceğiz. Dekoruyla, küçük sürprizleriyle, teknik farklılıklarıyla alışılmışın dışında bir iş yapmaya çalışıyoruz. Defalarca tekrar ettiğimiz halde ben hazırlık aşamasında bile çok eğleniyorum. İnanıyorum ki oyuna gelen konuklarımız daha çok eğlenecekler. Tüm tiyatro severleri bu eğlencemize ortak olmaya, sanata alkışlarıyla destek vermeye davet ediyorum” ifadelerini kullandı. İlk kez oynanacak bir oyuna hazırlanmanın heyecanı içerisinde olduklarını ifade eden Bilge Işıklar, çok iddialı bir oyun ile seyircinin karşısına çıkacaklarını ve oyunun sezona damga vuracağını iddia etti. Işıklar sözlerini , “Bizler çok heyecanlanıyoruz, tüm Mersinlileri de bu heyecanımıza ortak olmaya davet ediyoruz. Eminim çok eğlenecekler ve olaylara farklı pencereden bakmaya çalışacaklar” şeklinde sürdürdü.

‘İZLEYİCİ SAHNEDE ARADIĞINI BULACAK’
Üçüncü sezona başlıyor olmanın heyecanını yaşadıklarını ifade eden Vedat Yalçın ise yeni oyun hakkında ki düşüncelerini, “Sahneye çıkarken izleyicilerimizin bize verdiği destek son derece önemliydi. İnanıyorum ki üçüncü yılımızda da geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi sanatseverler oyunlarımıza koşarak geleceklerdir. Biz de konuklarımıza ilginç sürprizler hazırlayarak farklı bir şeyler yapmak istedik. İzleyicilerimiz sahnede yine aradıklarını bulacaklar ve kesinlikle memnun kalacaklar diye düşünüyorum” şeklinde aktardı. Son anına kadar izleyicinin ‘ne olacak?’ merakı içerisinde izleyeceği bir oyun olduğunu ifade eden Doğa Atıcı, şöyle konuştu: “Ben de aynı açıdan bakarak provaları takip ediyorum. Sürekli içerisinde olduğum ve izlediğim halde her defasında heyecanlanmaktan kendimi alamıyorum. Seyircilerimize de bu hissi yaşatacağından hiç kuşkum yok. Mezitli Belediyesi Oda Tiyatrosu yine farkını ortaya koyacak”

‘ODA TİYATROSU MEZİTLİ’DE SANATI BÜYÜTÜYOR’
Sanatın birleştirici gücüne dikkat çeken Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Oda Tiyatrosu’nun iki sezondur farklı kesimlerden binlerce insanın tiyatro izlemesini sağladığına vurgu yaptı. İlk sezon ‘Jeanne Darc’ın Öteki Ölümü’, geçtiğimiz yıl ‘Rumuz Goncagül’ ile Mezitli’de tiyatro olduğunu herkese gösterdiklerini ifade eden Başkan Tarhan, “Sanatçılarımız, bizden hiçbir talepte bulunmadan üç sezondur çok harika işler çıkarıyorlar. Tiyatro aşkı tam olarak budur. Biz de arkadaşlarımızın bu çabalarını gördükçe onlara sanatlarını icra edebilecekleri daha güzel mekanlar yapmaya çalışıyoruz. Şimdi daha dar bir mekanda oynanan oyunumuz daha geniş yerlerde seyirciyle buluşmaya devam edecek Yakın dönemde bitirmeyi planladığımız kültür merkezimizde daha fazla sanatsevere ulaşmayı hedefliyoruz. Sanatçı arkadaşlarımıza bu özverili çalışmaları ve ‘Mezitli’de tiyatro var’ olgusunu yerleştirdikleri için teşekkür ediyorum” dedi.

Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu, yeni bir çocuk oyunuyla küçük tiyatroseverlerin karşısına çıktı. Prömiyeri yapılan “Bahçe” isimli oyunu çocuklar ilgiyle izledi.

Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu, yeni sezonda sahnelediği oyunlarla her yaştan tiyatro meraklısına büyük keyif yaşatıyor. Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu yetişkinlere yönelik oyunların yanı sıra çocuk oyunları ile de ilgi görüyor. “Yeni Dünya-Bir Uzay Macerası” isimli çocuk oyununun ardından, yine bir çocuk oyunu olan “Bahçe” ile küçük tiyatroseverlerin karşısına çıktı. Prömiyeri Konak Kültürevi’nde yapılan oyun, büyük ilgi gördü. Şamil Yılmaz’ın yazdığı, Tülin Sağlam’ın yönettiği oyun, iki bahçe komşusunun bir arada yaşama mücadelesini konu alıyor. Dekor ve ışık tasarımı Cem Yılmazer’e, müziği Burçak Çöllü’ye, kostüm tasarımı da Bengisu Mukiyen Liman’a ait olan “Bahçe” isimli oyunda, Eda Nur Tuzlacı, Fırat Üste ile Özgür Özyılmaz rol alıyor. Sibel Erdenk’in danslarıyla eşlik ettiği oyunun müziğini Burçak Çöllü yaptı.
Küçük tiyator severlerin keyifle izlediği oyunun prömiyerin ardından Nilüfer Belediyesi Tiyatro Müdürü Barış Ayas, oyunculanı çiçek vererek kutladı.

Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nun “Bahçe” isimli çocuk oyunu, her hafta pazar günleri saat 13.00’de Konak Kültürevi’nde sahnelenecek.

Her açılışıyla yaşamın farklı bir alanına dokunan Çankaya Belediyesi, Müzik Atölyesi’ni hizmete açarak Çankaya’ya mini bir konservatuar kazandırdı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen tarafından açılışı gerçekleştirilen Müzik Atölyesi, Çankaya Belediyesinin markalarından 1000 Çocuk Korosu’nun da çalışmalarına ev sahipliği yapacak.

Açılış öncesi kısa bir konuşma yapan Çankaya Belediye Başkanı Taşdelen, Müzik Atölyesi ile Çankaya’nın önemli bir eksikliğinin daha giderildiğini belirterek, “Amacımız atölyemizin bir konservatuar gibi çalışması. Buradan çok değerli sanatçıların yetişmesini umut ediyoruz” dedi. Her 23 Nisan’da verdiği konser ile ünü tüm Türkiye’ye ulaşan 1000 Çocuk Korosu’nun çalışmalarına Müzik Atölyesi’nde devam edeceğini hatırlatan Taşdelen, “Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘sanatsız kalmış bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir’. Sanat her zaman özgür düşünceyi beraberinde getirir, demokrasiyi ve Cumhuriyeti besler. Cumhuriyetimizin temeli kültürdür şiarıyla bu alanda yatırımlarımıza ağırlık verdik” diye konuştu.

“HAYAT NEREDEYSE ÇANKAYA ORADA”
Belediyeciliğin sadece asfalt, kaldırım yapmaktan ibaret olmadığını; Çankaya Evlerinden kreşlere, yüzme havuzlarından buz pistine, halk karttan kent ve tarıma hayatın her alanında halka hizmet götürmeye çalıştıklarını kaydeden Taşdelen, “Hayat neredeyse, Çankayalı neredeyse Çankaya Belediyesi oradadır” dedi.

ÇANKAYA’NIN KONSERVATUARI
Atölye, 2009 yılından bu yana binlerce çocuğun oluşturduğu ve her 23 Nisan’da konser veren 1000 Çocuk Korosu başta olmak üzere birçok sanatsal eğitime ev sahipliği yapacak. Klasik gitar, keman, flüt, piyano, bağlama, şan/ solfej, bateri, perküsyon enstrümanlarının yanı sıra Çocuk Korosu ve Gençlik Korosu’nda yetiştirilmek üzere, yetenekli ve istekli olan genç ve çocuklarla müzikal çalışmalar gerçekleşecek. Çocuklar için 8 yaştan itibaren, gençler için ise 17 yaş ve üzerine eğitimlerin verileceği Atölyede, performans sahnesi, bireysel ve grup çalışmaları için derslikler, orkestra çalışmaları için özel ayrılmış bir salon ve koroların rahatlıkla çalışabileceği bir ortam ve bateri, perküsyon çalışmaları için de ritim salonu bulunuyor.

CHP Çankaya İlçe Başkanı Fahri Yıldırım ve birçok Çankayalının katıldığı açılış töreninde, 1000 Çocuk Korosu Eğitmenleri ve çocuk korosu mini bir konser verdi.

Büyükçekmeceli 4 sanatçının çöpe atılan atık malzemelerden ürettikleri maket, minyatür ve rölyefler görenleri adeta büyülüyor.

Büyükçekmece Belediyesi Halk Akademisi Güzel Sanatlar eğitmenleri, atık malzemeleri değerlendirerek maket, minyatür ve rölyefler üretiyorlar.

Topladıkları çeşitli atık malzemeleri kullanarak ürettikleri saat kulelerinden köy evlerine, tramvaylardan gemilere kadar pek çok eser görenleri büyülüyor.

İlgi her geçen gün daha da artıyor

Büyükçekmece Belediyesi Halk Akademisi eğitmenlerinden 69 yaşındaki emekli kaptan pilot Nihat Kalpakçı’nın Tepecik Nejat Uygur Kültür Merkezi’nde başlattığı kursa daha sonra 56 yaşındaki emekli albay Dr. Ahmet Kovancı, 55 yaşındaki emekli bankacı Caner Küçükyılmaz ve 60 yaşındaki emekli Özden Ceyhan da katıldı. Ahşap, rölyef ve maket kursuna vatandaşların ilgisi de her geçen gün artıyor. Büyükçekmece Belediyesi Halk Akademisi çatısı altında verdikleri kurslarla el sanatlarının gelişmesine katkı sağlayan dört eğitmen, maket yapımına ilgi duyan kursiyerler yetiştiriyor.

“Çöpleri değerlendiriyoruz”

Çok çeşitli malzemeleri kullanarak eserler ürettiklerini dile getiren Nihat Kalpakçı “Burada minyatür, maket ve rölyef olmak üzere üç bölümde el sanatları üzerine çalışıyoruz. Genelde atık malzemeleri, çöpleri veya atılmak üzere olan malzemeleri değerlendirmeye çalışıyoruz. Yaptığımız eserlerde marangozların talaşlarını yeşil boyayarak çimen elde ediyoruz. Yine yatakların içerisinden çıkan süngerleri kırpıp, boyayarak ağaçların yapraklarını elde ediyoruz. Telleri kullanarak ağaç gövdelerini elde ediyoruz. Fırtınalı havalarda atılan şemsiyelerin tellerini kullanarak yaptığımız evlerin yağmur oluklarını ve su borularını elde ediyoruz” dedi.

“Başkan Akgün’e teşekkür ediyoruz”
Kendilerine atölye tahsis ettiği için Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün’e teşekkür eden Kalpakçı “ Şu anda dört kişi olarak bu atölyede çalışıyoruz. Tabi kursa gelmek isteyenler olduğu takdirde onları da kabul edip, kurs veriyoruz. Ben 12 senedir bu işi yapıyorum. Ben daha önce askerdim. Emekli olmadan önce ‘Acaba ne yapabilirim?’ diye böyle bir kursa iştirak ettim. Boş zamanımı değerlendirmek için bu kursu aldım. Biz belediyeden kurs vermek üzere atölye talep ettik. Belediye bize yer tahsis etti. Başkan Hasan Akgün’e de bize böyle bir yer verdiği için teşekkürlerimizi iletiyoruz “ dedi. 

“Bizim için bir terapi oluyor”
Emekli olduktan sonra hobi olarak bu işe başladığını söyleyen Özden Ceyhan “ Minyatür eserler yapıyorum. Daha çok iç mekanlar üzerine çalışıyorum. Atık malzemeler, elimize geçen her türlü metal, plastik, ahşap malzemeleri değerlendirerek bu eserleri ortaya çıkarıyorum. Doğaçlama olarak çalışıyorum. Daha önce çimento fabrikasında çalışıyordum. Emekli olduktan sonra hobi olarak bu işe başladım. Bir terapi oluyor bizim için. Boş zamanlarımızı değerlendiriyoruz. Atık malzemeleri değerlendiriyoruz ve bu gibi eserleri ortaya çıkarıyoruz. Sayın Dr. Hasan Akgün’ün sanata ve sanatçıya verdiği değerle böyle bir atölye de çalışma imkanına sahip olduk. Kendisine teşekkür ediyorum “ dedi.

Jan Van Eyck’in “Arnolfi’nin Düğünü” adlı eserinde Brugge’de yaşayan zengin İtalyan ailesi Giovanni di Nicolao Arnolfini ve karısını betimlediği düşünülmektedir.

Uzmanlar Jan Van Eyck’in bu resminde çiftin nişan veya evlilik törenlerini belgelemek amacını gütmüş olabileceği gibi Arnolfini’nin ölen karısının anısına da sipariş vermiş olabileceğini işaret ediyor.

“Arnolfi’nin Düğünü” eserinde geleneksel bir nikah törenini tasvir etmeyen Jan Van Eyck’in tablosunda resmedilen erkeğin ciddi ifadesine veya çiftin duruşundaki resmiyete bakıldığında bir kutlamanın söz konusu olmadığı ortadadır. Ayrıca resimde kadının elinin kocasının elinden kayıyormuş gibi resmedilmiş olması da dikkat çeken bir noktadır. İşte bütün bu noktalar resmin çiftin kutsal bir eylem halinde olduklarını akıllara getirmektedir.

Duvara asılı tespih, ayna etrafında bulunan incil sahneleri ve kenara atılmış nalınlar resimdeki dinsel temalardır.

Kadının doğurganlık rolünün de göz ardı edilmediği resimde, bu evliliğin ayrıca ticari bir birleşme olduğuna yönelikte detaylar bulunmaktadır. Resimde bulunan sehpadaki pahalı ithal portakallar, yerdeki Anadolu kilimi, mobilyalar ve figürlerin kıyafetlerinin kalitesi dikkat çeken ayrıntılardır.

RESMİN ODAK NOKTALARI VE ALTINDA YATAN DETAYLAR

1 – EL: Arnolfi’nin Düğünü adlı eserde uzmanlar tarafından gerçekleştirilen detaylı kızıl ötesi çalışmalar, van Eyck’in elin duruşunda çeşitli düzenlemeler yaptığını ortaya koymaktadır. Bu jest, anlamlı olup çiftin tuhaf e resmi el tutuşma şekline bakılırsa evlilik yemini edildiğini işaret ediyor olabilir.

2 – DIŞ BÜKEY AYNA: Resimde bulunan aynayı süsleyen madalyonlarda, İsa’nın çilesini anlatan on sahne yer alır. Aynada yansımaları gösterilen iki erkekten biri ressamın kendisidir ki bu, aynanın üzerindeki imza ile Latince yazılmış “Jan van Eyck buradaydı 1434” cümlesine anlam kadar.

3 – KADIN : Eteğini toplama şekli dönemin modası olsa da kadını hamile gibi göstermektedir. Ki zaten etraftaki diğer detaylarda doğurganlığa işaret etmektedir. Arkasında bulunan ahşap oyma ejdarha heykelciği doğumun koruyucu azizesini temsil etmektedir.

Önceki gün prömiyeri Kadıköy Akla Kara Sahnesinde yapılan “Suit” oyunu ilk gösterimi kapalı gişe oynayarak büyük beğeni kazandı.

Hikayesi ile seyirciyi düşündürürken güldüren Suit oyunun prömiyeri önceki gün Akla Kara Sahnesinde yapıldı. Ümit Kantarcılar, Ceyhun Fersoy, Begüm Öner, Melis Kaygılaroğlu ve Ebru Şahin’in oynadığı tiyatronun ilk gösteriminde oyuncular oldukça heyecanlıydı.

“Her erkek gibi benimde pratik çözümlerim var”
Sahne öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Ümit Kantarcılar, “Benim naçizane fikrime göre Suit çok güzel bir oyun. Çok güzel bir ekiple komedi oynuyoruz. Benim bu oyundaki karakterim Bill. Bill in düğün günü sabahında yanında tanımadığı bir kadınla uyanır ve hiç bir şey hatırlamıyor. Hayatta herkesin çıkmaza girdiği bir an vardır, işte bu oyunda Bill çok büyük bir çıkmaza giriyor. Benimde böyle çıkmaza girdiğim durumlar oldu. Her erkeğin yaptığı gibi pratik çözümler yaptım” dedi.

“Ceyhun’la aynı sahneyi paylaşmak mutluluk verici”
Begüm Öner ise “Birlikte oynadığımız ilk tiyatro oyunu süit oldu. Ben Ceyhun u tiyatroda izlerken gerçekten hüngür hüngür ağlıyordum. Şu anda aynı sahneyi paylaşıyor olmak hem gurur hem mutluluk duyuyorum. Ceyhun’u çok başarılı buluyorum sahnede devleştiğini görüyorum. Bu oyunda düğün günü evleneceğim adam arkamdan iş çeviriyor, seziyorum ama düğün telaşı olduğu için bir türlü anlayamıyorum” diye konuştu.

“İki heyecan birden yaşıyorum”
Tiyatro’da Bill’in en yakın arkadaşı Tom’u canlandıran Ceyhun Fersoy, “Bu gün iki heyecanı birden yaşıyorum. hem eşimle oynuyorum hem de oyunun heyecanı var. Çok güzel bir ekibimiz var. Bir İngiliz komedisi. Eyüp Emre Uçaray muhteşem rejisiyle bizi çok güzel birleştirdi oyuna çok az kaldı çok heyecanlıyız” dedi.

“İlk tiyatro oyunum”
Bu oyun ile ilk kez bir tiyatro sahnesinde yer aldığını söyleyen Melis Kaygılaroğlu, “Ben oyunun içine nasıl düştüğü belli olmayan bir şekilde aile ile alakası olmayan oteldeki oda hizmetçisiyim. Enerjisi çok yüksek bir oyun oldu umarım izleyicilere de geçer. Bu benim ilk tiyatro oyunum. Uraz izleyeceği için ayrıca çok heyecanlıyım. Şehir dışında çalıştığı için birbirimizi özlüyoruz ama güzel işler geliyor. Bu dönemde buna şükretmekten başka çaremiz yok” diye konuştu

KKTC Cumhurbaşkanlığı himayelerinde sahnelenen ve Kıbrıs’ta büyük ilgi gören Gözlerin Ardında Müzikal ekibi ve Tiyatro Keyfi’nin yönetmeni Kemal Başar, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı ziyaret etti. Akıncı’nın Lefkoşa’da izlediği oyun down sendromu konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.

KKTC Cumhurbaşkanlığı himayelerinde sahnelenen ve down sendromu konusuna dikkat çeken Gözlerin Ardında Müzikal adlı oyunun başrol oyuncusu Kıbrıslı sanatçı Eda Kandulu ve oyunun yönetmeni Kemal Başar, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya teşekkür ziyaretinde bulundu. Cumhurbaşkanının eşi Meral Akıncı’nın da bulunduğu ziyarette Gözlerin Ardında Müzikal ve tiyatro sohbetler yapıldı. Eda Kandulu ve Kemal Başar, ziyarette KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya, down sendromu ile ilgili farkındalık yaratan oyunun sahnelenmesi için yaptığı katkılardan ötürü teşekkür etti.

Down sendromlu oğlunun doğumundan sonra herkes tarafından yalnız bırakılan annenin hikayesini anlatan oyunun bir diğer özelliği ise, Nava Semel’in pek çok ülkede sahnelenen ve ödüller kazanan dünyaca ünlü bu çarpıcı metninin ilk kez konser/tiyatro formunda, akustik müzikal olarak sahnelenmiş olması. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz kıymetli İsrailli yazar Nava Semel’ in kaleme aldığı, usta tiyatro adamı Kemal Başar’ın sahneye uyarladığı Gözlerin Ardında Müzikal’in Lefkoşa’daki gösterimine, Nava Semel’ in eşi Noah Semel ve ailesi de katıldı.

Gözlerin Ardında Müzikal, 17 Ekim Çarşamba günü Lefkoşa Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde, 19 Ekim Cuma günü ise Gazimağusa Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı Küçük Salon’da sahnelendi. Oyunun her iki gösterisi de büyük ilgi gördü ve izleyiciden çok yoğun alkış aldı.

Hollandalı ressam Rembrandt’ın Gece Devriyesi adlı tablosunun onarımını internet üzerinden canlı yayınla yapmayı planlıyor. Gece Devriyesi’nin onarımı halka açık olarak Amsterdam’daki Rijksmuseum’da gerçekleşecek. Müzeye kurulacak kameralar sayesinde restorasyon internet ortamında izlenebilecek.

Dünyanın en ünlü tablolarından biri olan Rembrandt’ın Gece Devriyesi, dünyanın gözü önünde restore edilecek.

Amsterdam’daki Rijksmuseum Müzesi’nde sergilenen ünlü tablonun restorasyon süreci internet ortamında canlı olarak yayınlanacak.

Sanatseverler restorasyon sürecini kurulan kameralar sayesinde ister müzede canlı olarak ister internet üzerinden kesintisiz olarak takip edebilecek.

Rijksmusem’un tarihindeki en büyük restorasyon projesi olduğu belirtilen müze müdürü Taco Dibbits, “Gece Devriyesi dünyanın en ünlü tablolarından biri ve bütünüyle bizim müzemize ait. Bu nedenle restorasyonun müzede yapılmasına karar verdik” dedi.

Peki tablo’yu bu kadar özel kılan ne ?
Gece Devriyesi,  Hollanda’da 17’nci yüzyıldaki muhafız birliklerinden birini resmediyor. Rembrandt’ın dönemin sanatsal kalıplarının dışına çıkarak hareketli bir kompozisyonu resmetmesi tablonun bu kadar ünlenmesine sebep oldu.

Ünlü tablonun bir önceki restorasyonu bir öğretmenin resme bıçaklı saldırısının ardından 1975 yılında gerçekleşmişti. Canlı restorasyonun 2019 yılında gerçekleşmesi tahmin ediliyor.

Hazar Denizi’nin kıyısında Bakü’de Asya ile Avrupa, Müslümanlık ile Hıristiyanlık, Doğu ile Batı iç içe ama karşı karşıya yaşamaktadır.

Yüzü Doğu’ya dönük olan Ali Han Şirvanşir ile Avrupalı duyarlılığına sahip olan Nino Kipiani okul yıllarında birbirlerine sevdalanırlar.

Bu imkansız sayılabilecek aşkı yaşatmak , Doğu ile Batı arasındaki sınırı kaldırmak kadar zordur. Birinci Dünya Savaşı ve Rus Devrimi boyunca, Azerbaycan’ın da bağımsızlık savaşı verdiği bu kaotik ortamda Ali, Asyalı atalarının inançlarıyla Nino’ya olan bağlılığı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.

Liseden mezun olduktan sonra, Ali Nino’ya  evlenme teklif eder. Ali Nino’ya peçe giymek zorunda olmadığını ya da haremin parçası olmayacağını vaat edene kadar tereddüt eder. Ali’nin babası, kadınların Müslüman geleneksel bakış açısına rağmen, evliliği destekler; Nino’nun babası evliliği ertelemeye çalışır.

Evlendikten sonra da sıkıntılar Ali ve Nino’nun peşini bırakmaz. Sürekli kaçma ve kovalamaca içerisinde geçer hayatları. Tam huzura kavuştuk dedikleri anda, Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’a girmesiyle Ali ülkesini savunmak için savaşa gider ve orada ölür.

Sürekli olarak hareket eden bir kadın bir erkek bedeni 10 dakikada bir yeniden ayrılıyor. Heykel ışıklandırmalar ile gece çok daha hoş gözüküyor. Batum’a gittiğinizde bir banka oturup bu heykeli izlemeniz dileğiyle…

Optik Sanat ya da kısa adıyla Op-Art; 1960’larda ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Bu akımdaki eserler; geometrik şekiller ve çizgiler kullanılarak göz yanılsamaları yaratır. Eserler genelde soyuttur ve siyah-beyaz renkler daha sık kullanılır.

Lekecilik ve hareket resmine karşı gelişen bu sanat akımı, sanat yapıtını bilimsel temellere göre şekillendirmiştir. Eserlerinin temelinde geometri ve fizik yatan Op-art, bu özelliği ile bilimi adeta ayrılmaz bir parçası haline getirmiş ve süreç içerisinde tamamen bilime endeksli bir yapıya bürünmüştür. Akımın temsilcilerinin hareket noktası, görsel sanatta bir sanat eserinin “gözle görülme” esasıdır. İnsan doğasının en temeline inen bu anlayış, görsel bir sanat eserinin anlaşılması, beğenilmesi ve sair her şeyden önce “görülmesi” gerektiği düşüncesiyle yola çıkmıştır.

İnsan doğası gereği, insanın evrendeki bir cismi “görebilmesi” için gözüne bir uyarıcının, yani ışığın ulaşması gerekir. Göze ulaşan ışığın belli bir ahenk arz etmesi ve zıt tonlar içermemesi de gözün bu uyarana karşı uyumlu bir tepkime geliştirmesine olanak sağlar. Akımın sanatçıları da bu noktadan hareketle, ışıkta oluşturacakları dengesizliğin gözde uyumsuz tepkimelere yol açacağını bilerek optik sanat akımını başlatmışlardır.

Op-Art‘ın mantık temelinde yükselen popülaritesi, bu akımın soyut bir sanat alanı olmaktan sıyrılarak gündelik hayatımızda da yer edinmesini sağlamıştır ve özellikle tasarım alanında sıklıkla kullanılmaktadır. Örneğin sokakta yürürken, op-art tasarımlarıyla bezenmiş bir güneş gözlüğünü görmeniz işten bile değildir. Günümüzde artık duvar süslemeleri, halılar, küçük ev eşyaları veya sanata yer verilmek istenen sair pek çok üründe de yine optik sanat izlerinin görülmesi son derece olağan bir durumdur.

Guernica, Pablo Picasso tarafından 1937’de yapılan, İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası’na ait 28 bombardıman uçağının 26 Nisan 1937’de İspanya’daki Guernica şehrini bombalamasını anlatan, 7,76 m eninde ve 3,49 m yüksekliğinde anıtsal tablo. Saldırı sırasında 250 ila 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştı. İspanyol hükümeti, Paris’teki 1937 Dünya Fuarı kapsamındaki Modern Hayatta Sanat ve Teknik sergisinin İspanya’ya ayrılan bölümünde sergilenmek üzere, Pablo Picasso’ya büyük bir duvar resmi sipariş etti.

O sırada gerçekleşen hava saldırısından etkilenen Picasso, saldırıdan sonraki 15 gün içinde bu duvar resmini tamamladı. Tablo ufak bir dünya turu kapsamında çeşitli ülkelerde sergilendi ve beğeni topladı. Böylece İspanya’daki iç savaşa öbür ülkelerin ilgisi de çekilmiş oldu. Guernica, savaş trajedilerinin ve savaşın bireyler üzerindeki acı verici etkilerinin bir özetidir. Tablo zaman içinde, savaşın yarattığı trajedilerin anımsatıcısı, savaş karşıtı ve barış yanlısı düşüncelerin sembolü haline gelmiştir.

  • Bütün sahne bir odanın içindedir, sol tarafta yer alan büyük gözlü boğa, kucağındaki ölü çocuğa ağlayan bir kadının üzerinde durur.
  • Resmin merkezinde acı içinde yıkılmak üzere olan, mızrakla vurulmuş bir at bulunur. Atın burnu ve üst dişleri, bir insan kafatası şeklindedir.
  • Atın altında bir askerin parçalanmış cesedi vardır. Asker, üzerinde çiçeklerin büyüdüğü kırılmış bir kılıç tutmaktadır.
  • Acı çeken atın üzerinde, göz şeklindeki çıplak bir ampul parlamaktadır.
  • Atın sağ üst tarafında, bu vahşi sahnelere tanıklık ederek camdan içeri girmekte olan, korku dolu bir kadın figürü vardır. Kadın, elinde yanan bir gaz lambası taşır.
  • Korku içindeki bir başka kadın sağdan yalpalayarak merkeze doğru ilerlemektedir. Kadın, parlayan ampüle boş gözlerle bakmaktadır.
  • Boğanın, atın ve çocuk için ağlayan kadının dilleri olarak çizilmiş olan hançerler çığlıkları simgeler.
  • Sağ uçta, dehşet içinde kollarını kaldırmış bir adam, yukarıdan ve aşağıdan ateşlerle sarılmıştır.
  • Resmin sağ ucunda, açık bir kapıyla sonlanan siyah bir duvar vardır.

FMV Işık Okulları öğrencilerinin hazırladığı eserlerden oluşan “Işıklı Ellerden 95. Yılında Cumhuriyet” Sergisi, 23 Ekim’de FMV Galeri Işık’ta açılıyor.

FMV Işık Okulları öğrencilerinin “cumhuriyet çocuğu olmak, cumhuriyeti yaşamak” fikrinden yola çıkarak, farklı tekniklerle hazırladıkları resimler, bireysel ve grup çalışmaları şeklinde sergilenecek. “Işıklı Ellerden 95.Yılında Cumhuriyet” Sergisi, 23 Ekim – 30 Ekim tarihleri arasında sanatseverler tarafından ziyaret edilebilecek.

FMV Işık Okulları Nişantaşı, Ayazağa, Erenköy, Ispartakule kampüsleri öğrencileri tarafından hazırlanan eserler, kolaj, akrilik, pastel boya, karışık tekniğin yanı sıra farklı bir çok malzemenin bir araya gelmesiyle oluşturuldu.