Şunun için etiket arşivi: Eylül

 2013-2014 eğitim dönemi Türk Sanat Müziği Koro (TSM Koro) çalışmaları  2 Eylül 2013 tarihinde başlayacaktır.

tsm-bakırköy-koro

Yeni dönem kayıtları her yıl olduğu gibi hafta için, hafta sonu ve akşam grubu olmak üzere faaliyet gösterecektir.

Kurulduğu günden günümüze kadar pek çok konsere imza atan  Şef Murat ERAĞAN yönetimindeki “Nar Sanat Müziği Topluluğu”  sizleri de arasında görmek istiyor.

Genç ve kendini genç hisseden herkese açık olan koromuz gerek Şef Mert ERAĞAN ve gerekse koro üyelerimizin zevkli çalışma ve paylaşımları ile her yıl değişik salonlarda konserler vermekte.

Hem eğlenip hem şarkıların büyülü dünyasına dalmak istiyorsanız sizleri bekliyoruz.

İletişim bilgisi için lütfen TIKLAYINIZ.

 

 

 

 

2006 yılında  Milli Eğitim Bakanlığının da sansür istediği, (Bakınız)Ressam Eugene Delacroix tarafından 1830’da yapılan ve Fransız devrimini anlatan “Halka Önderlik eden Hürriyet” isimli tablo, müzede bir ziyaretçi tarafından kısmen tahrip edildi. 

Fransız devrimini anlatan ve ülkenin sembollerinden biri olan tarihi tabloya, sergilendiği Louvre müzesinin Lens kentindeki binasında 28 yaşındaki bir ziyaretçi kadın üzerine yazdığı yazıyla zarar verdi.

Müze görevlileri tarafından gözaltına alınan kadının, ünlü tablonun üzerine, 30 santimetre uzunluğunda ve 6 santimetre genişliğinde “AE911” harf ve rakamlarını çizdiği ortaya çıktı. Genç kadın olayın ardından gözaltına alındı.

Louvre müzesinin, zarar gören tarihi tablonun eski haline getirilmesi için bir çalışma başlattığı bildirildi.

Bu arada, tablonun üzerine yazılan “AE911” ifadesinin, ABD Kongresi’ne 11 Eylül saldırılarıyla ilgili etkili ve bağımsız bir soruşturma açması talebinde bulunan ve şu ana kadar bin 768 mimar ve mühendis ile yaklaşık 16 bin vatandaşın imza attığı kampanyayı yürüten grubun adıyla aynı olması Fransız basınında yoğun ilgi görüyor.

Tarihi belgeler, kıyamet senaryolarının neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğunu, insanoğlunun Dünya’nın yok olmasından her zaman büyük bir dehşet duyduğunu gösteriyor.
Bilinen ilk kıyamet senaryosu, M.Ö. 2800 yılına ait bir Asur tabletinde yer alıyor. Kil tablet, gerçekleşmemiş kıyamet senaryosunu şöyle anlatıyor:“Dünyamız, son günlerde yozlaştı. Dünyanın hızla sonuna yaklaştığını gösteren işaretler var. Rüşvet ve yolsuzluk, aldı yürüdü. Çocuklar, artık ana babalarına itaat etmiyor. Tüm bunlar, Dünya’nın sonunun geldiğini gösteriyor.”

Ancak tablette yazanların aksine sonu gelen Dünya değil, Asur İmparatorluğu oldu. Yakın Doğu’da büyük bir imparatorluk kuran Asurlular, M.S. 612’de Babil ordusu tarafından tarihin karanlık sayfalarına gömüldü.
M.S. 1000

Dünya tarihinin en büyük çaplı kıyamet histerilerinden biri M.S. 1000 yılında yaşandı. Papa II. Sylvester, İsa Peygamber’in doğumunun 1000. yıl dönümünde dünyanın yok olacağını söyledi. Cennete gitmek isteyen Hristiyanlar, mallarını yoksullara dağıttı, günahlarının bağışlanması için kiliselere koştu. 1 Ocak 1000’de beklenen kıyamet kopmayınca Hristiyanlar, bu kez de İsa’nın öldüğü günün yıl dönümünü beklemeye başladı. Ama beklenen olmadı, kıyamet 1033’te de kopmadı.

Kıyameti kendi çıkarları için kullananlar da oldu. Papa III. Innocent, 1213’te Kudüs ve kutsal topraklara 5. Haçlı seferlerini düzenleyebilmek için kıyamet korkusundan yararlandı. Kıyametin İslam’ın yükselişinden 666 yıl sonrasına denk düşen 1284 yılında kopacağı kehanetinde bulunan Papa’ya inanan Hristiyanlar, kutsal toprakları alıp dünyayı kurtarmaya çalışken kendi canlarından oldu. 1284’te kıyamet kopmadı, ama 7 yıl sonra son Haçlı krallığı düştü ve Memluk Sultanı Halil Akka kentini aldı. Dünya ise dönmeye devam etti.
Kıyamet fikri sanatçıları da etkiledi. Sanatın altın çağı olarak bilinen Rönesans, kıyamet kehanetlerinin yeniden tırmanışa geçmesine de sahne oldu. Bu kehanetler, Bizans İmparatorluğu’nun kalbi İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedilmesi gibi bazı “felaketlerin” takvimleri değiştirdiği fikrine dayanıyordu.

Dominikli keşiş Girolamo Savonarola’nın “Tanrı’nın kılıcının, kısa bir süre sonra savaş, veba ve açlık olarak Dünya’nın üstüne geleceği” kehanetinden etkilenen Rönesans’ın önde gelen ustalarından Sandro Botticelli, “Mistik Doğum” adlı tablosunda kayaların altına saklanıp bekleyen küçük iblisler resmetmiş ve resmin altına da kıyametin yakın olduğuna dair not düşmüştü.

Almanya’da inşa edilen tekneler

Bilim adamları da kıyamet fikrinden etkilendi. Alman matematikçi ve astronom Johannes Stöffler, 1499 yılında gezegenlerin hizalanmasını temel alarak yaptığı kehanette 20 Şubat 1524’te meydana gelecek tufanın dünyayı yok edeceğini söylüyordu. Stöffler’in kıyamet kehaneti, basılan 100 kitapçıkla tüm Avrupa’ya yayıldı. Yüzlerce tekne inşa edildi, Alman asilzadesi Kont von Iggleheim, Rhein Nehri’nde üç katlı bir gemi yaptırdı. Gel gör ki kıyamet, 20 Şubat’ta da kopmadı. Aksine 1524 yılı, oldukça kurak geçti. Iggleheim’ın gemisinde yer kapmaya çalışanlar arasında arbede çıktı, yüzlerce kişi öldü. Kalanlar, kıyametin kopmadığını görünce kontu taşlayarak öldürdü.
Stöffler, son bir çaba olarak 1528’i yeni kıyamet tarihi olarak belirledi. O gün de bir şey olmayınca, kendini evine kapattı.

Giza Piramidi’nde saklı kıyamet tarihi

Hem 1641’te İngiliz kahin “Shipton Ana”nın kehanetlerinden, hem de Mısır’daki Giza Piramidi’nin gizemlerinden etkilenen astronom Charles Piazzi Smyth, farklı bir kıyamet tarihi ortaya attı. Piramidin sadece Mısırlılar tarafından değil, aynı zamanda Nuh Peygamber tarafından inşa edildiğini ileri süren ve piramidin dört bir yanında dünyanın sonunu gösteren izler bulduğunu belirten Smyth’e binlerce insan inandı. 5 Ocak 1881’de New York Times, hem Smyth hem de ona inananlarla dalga geçen bir makale yayımladı: “Piramidin ortasındaki galeride tam 1881 çentik var. Bu da son senemize girdiğimizi gösteriyor.”

Halley, dünyaya çarpacak

Tufanlar ve piramitler dünyanın sonunu getirmeyince insanoğlu, umudunu uzaya bağladı.
1910’da Dünya’nın yakınından geçen Halley kuyrukluyıldızı, kıyameti bekleyenlerin ekmeğine yağ sürdü. İngiliz yazarlar, Halley’in Almanya’nın işgalinin habercisi olduğunu ileri sürerken Fransızlar, kuyrukluyıldızın dehşetli bir sele neden olacağını yazdı. ABD’nin Chicago’da kentinde bulunan Yerkez Rasathanesi’nin Şubat 1910’da Halley’in kuyruğunda siyanür olarak bilinen zehirli bir gaz bulunduğunu açıklaması, tuz biber oldu. Sonunda Mayıs ayında Halley, Dünya’nın yakından geçip gitti ve New York Times, “Hala buradayız” diye başlık attı.

Jüpiter Etkisi

1974’te John Gribbin ile Stephen Plagemann, “Jüpiter Etkisi” adlı çok satan kitaplarında gezegenlerin Mart 1982’de Güneş’in aynı tarafında hizalanacağını, bu gök olayının kozmik olaylara neden olacağını ileri sürdü. Böylece yeni bir kıyamet tarihi belirlendi. Gezegenlerin toplam çekim gücünün, Yeryüzü’nün dönüşünü değiştireceği ve yıkıcı depremler olacağı ileri sürülen kitabın, Cambridge mezunu astrofizikçiler tarafından yazılmış olması, güvenirliğini artırıyordu.

Korkulan tarih yaklaşırken, binlerce insan dehşete kapılarak olası çıkış yollarının peşine düştü.

Kıyamet, 1982’de de kopmadı. Gribbin ve Plagemann, 1983’te“Jüpiter’in Yeniden Gözden Geçirilmiş Etkisi” adlı kitaplarını yayımladılar ve yeniden çok satanlar listesine girdiler.
1999, ünlü kahin Nostradamus’un kitabında dünyanın sonu olarak betimleniyordu. Nostradamus, 1999’un yedinci ayında gökten Dehşet Kralının geleceğini ve dünyanın sonuna neden olacağını yazmıştı.

1 Ocak 2000: Elektronik Kıyamet

1 Ocak 2000’de yeni milenyumun başlangıcı da kıyamet iddialarının kurbanı oldu. Bilgisayarların “00” ile biten yılı anlayamayacağını ileri süren felaket tellalları, Dünya’da yaşamın duracağı, hatta nükleer savaşın başlayacağı kehanetinde bulundu. Independent gazetesi, Uluslararası Para Fonu’nun gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kaos yaşanacağını öngördüğünü yazdı. İnsanlar, 1 Ocak yaklaşırken alışveriş merkezlerine akın ederek yiyecek, su ve diğer malzemeleri depoladı. 1 Ocak 2000’de Dünya, tüm kehanetlerin tersine yeni bir yüzyıla girdi.

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı

İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ndeki (CERN) Büyük Hadron Çarpıştırıcısı da kıyamet senaryolarından nasibini aldı.

İsviçre-Fransa sınırında yerin 100 metre altında kurulan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın protonları ışık hızına çok yakın bir hıza ulaştırarak çarpıştıracağını öğrenen bazı kesimler, bu tür çarpışmaların mikro kara delikler oluşturarak dünyanın sonunu getireceğini ileri sürdü. Kuantum fizikçilerinin “asla asla deme” eğilimleri, kıyamet söylentilerinin daha da hız kazanmasına neden oldu. Her şeye karşın Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, 10 Eylül’de 2008’de çalıştırıldı. Kıyamet kopmadı, ancak çarpıştırıcı 9 gün sonra teknik bir arıza nedeniyle kapatıldı. İnsanlar, 20 Kasım 2009 ve 30 Mart 2010’daki deneylerden sonra çarpıştırıcının dünyanın sonunu getirmeyeceğine ikna oldu.

Maya takviminin sonu

2012’inin sonuna yaklaşırken yeni bir kıyamet senaryosu ortaya atıldı. Mayaların M.Ö. 3114’te başlayan ve “Baktun” olarak adlandırılan 394 yıllık dönemlere ayrılan takvimine göre 13. baktun, 21 Aralık’ta sona eriyor. 13. baktunun sona erişi, bazı kesimler tarafından Dünya’nın da sonu olarak yorumlanıyor.

Gelecek kıyametler

Eğer Dünya, 21 Aralık’ta da yok olmazsa yedekte tutulan tarihler de bulunuyor.
Örneğin Amerikalı astrolog Jeane Dixon, İsa’nın 2020’de geri gelerek kötülüğe karşı savaş açacağını ve bu savaşın 2037’de sona ereceğini, daha sonra da dünyanın yok olacağını ileri sürdü. Dixon, daha önce kıyametin 4 Şubat 1962’de kopacağını iddia etmişti.

31 Ocak 1990’da Mısır’da doğan, 1974’te KuranıKerim’de 19 Mucizesi olarak bilinen ve İslam dünyasında tartışmalara yola açan “matematiksel sistemi”ni ortaya koyan Mısırlı biyokimyacı Reşad Halife, Dünya’nın sonunun 2280 yılında geleceğini hesapladı.
Yahudilerin kutsal kabul ettiği Talmud kitabına göre ise Mesih, Adem’in yaradılışından 6 bin yıl sonra gelecek ve sonraki bin yıl içinde dünya yok olacak. Talmud’a göre Dünya’nın mahvı, 2240’ta başlayacak ve 3240’ta bitecek.

Bazı bilim adamları göre ise Büyük Patlama’dan 5 milyar yıl sonra Güneş kırmızı bir deve dönüşerek Dünya’yı yok edecek.

2003 yılında “Büyük Son” teorisini ileri süren bilim adamları ise sürekli genişleyen evrenin yaklaşık 22 milyar yıl sonra tamamen yok olacağını ileri sürüyor.

Belediyenin düzenleyeceği heykel çalıştayı festivalinde dünyanın farklı yerlerinden ünlü isimler bir arada…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sonbaharda düzenleyeceği ‘Uluslararası Heykel Çalıştayı, dünyanın farklı coğrafyalarından ünlü heykeltıraşları ağırlayacak. İzmirlilerin de izleyebileceği 20 günlük çalışma sürecinde hazırlanacak heykeller, kentin çeşitli noktalarına yerleştirilecek. Çalıştay’ın teması Akdeniz olacak.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, 13 Ekim-2 Kasım 2012 tarihleri arasında düzenlenecek olan ‘Uluslararası Heykel Çalıştayı’na katılmaya hak kazanan heykeltıraşlar belirlendi. Kültürpark İzmir Sanat Oditoryum’ta toplanan seçici jüri, 50 farklı ülkeden gelen 150 başvuruyu değerlendirdi. Jüri, çalıştaya katılacak eserlere karar vermekte oldukça zorlandı. Yarışın galibi, 7 yabancı ve 3 Türk heykeltıraş oldu. Jürinin belirlediği heykeltıraşlar, söz konusu tarihlerde Kültürpark Tarih ve Sanat Müzesi önündeki havuzun çevresine kurulacak açık hava işliklerinde heykel çalışmaları yapacak. 20 günlük bir çalışmayla hazırlanacak olan heykeller, daha sonra kentin çeşitli noktalarına yerleştirilecek.
‘Uluslararası Heykel Çalıştayı’na şu isimler katılacak:
Aldo Shıroma (Peru), Amancio Gonzales Andres (İspanya), Bettino Francini (İtalya), Chander Parkash (Hindistan), Hıtoshi Tanaka (Japonya), Valentıne Mıtev (Bulgaristan), Volodymyr Khochmar (Ukrayna), Hakan Şengönül, Mert Taşkın Demir ve Levent Ayata (Türkiye).

Jüride kimler var?

Uluslararası İzmir Heykel Çalıştayı seçici jürisi, toplam 150 başvurunun geldiği proje dosyalarını seçerken, tasarımların kent dokusu ile ilişkisi, malzeme ile uyumluluğu gibi kriterleri göz önünde bulundurdu. Jüri değerlendirmede ayrıca, projenin uygulanabilirliği ile soyut ve figüratif işlerin dengelenmesini de dikkate aldı.

Yarışmaya başvuran eserleri büyük bir titizlikle inceleyen seçici jüri, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serpil Baran, heykeltıraş Bihrat Mavitan, heykeltıraş Cem Sağbil, 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölüm Başkanı Gökçen Ergür, heykeltıraş Yücel Tonguç Sercan, mimar Ebru Kandilci ve heykeltıraş Esen Kesecioğlu’ndan oluştu.

İzmir ‘açık hava müzesi’ne dönüşecek‘Uluslararası Heykel Çalıştayı’, kente kalıcı, nitelikli, sanata uluslararası bakışı olan çağdaş yapıtlar kazandırmayı hedefliyor. Sanat ürünlerini dış mekanlara taşıyarak kalıcı eserlerin sürekli olarak sergilenmesini sağlayacak olan çalıştay, kent kültürüne ve estetiğine katkıda bulunmayı ve İzmir’i adeta bir ‘açık hava müzesi’ haline dönüştürmeyi amaçlıyor.

Çalıştayın konsepti, İzmir’in Akdeniz’deki kültür başkentlerinden biri olması hedefinden yola çıkılarak “Akdeniz’ olarak belirlendi. Çalıştay, Akdeniz ülkeleri ve kültürüne dikkat çekerek, İzmir’in önemli Akdeniz kentlerinden biri olarak uluslararası platformdaki etkinliğini arttırmayı, dünya ülkelerini kültür ve sanat alanında Akdeniz başlığı altında buluşturmayı ilke ediniyor.

Herkes izleyebilecek

Çalıştay sürecince, Dokuz Eylül Üniversitesi Heykel Bölümü öğrencileri, sanatçılara asistanlık yapacak. Böylece heykeltıraşlar ve üniversite öğrencileri arasında diyalog oluşacak, öğrenciler sanatçıların deneyim ve bilgilerinden faydalanacak. Çalıştayın Kültürpark içindeki Tarih ve Sanat Müzesi bahçesinde halka açık olarak yapılması ise her yaştan İzmirli’nin yapım ve yaratım süreçlerine dahil olmasını, ulusal ve uluslararası sanatçılar ile ilişki kurmasını sağlayacak. Çalıştaya katılacak olan heşkeltıraşların her biri, ayrıca çocuklarla birer günlük atölyelerde bir araya gelecek.

Kaynak : [-] 

56 Ülkenin Sanat Nabzı İzmir’de Atacak

Merkezi Hırvatistan’da bulunan ve 56 ülkede temsilciliği bulunan World Art Games (WAG), DünyaSanat Olimpiyatları Türkiye Temsilciliği dünya çapında tanınan Türk sanatçılarının öncülüğünde İzmir’de kuruldu.

Merkezi Hırvatistan’da bulunan ve 56 ülkede temsilciliği bulunan World Art Games (WAG), DünyaSanat OlimpiyatlarıTürkiye Temsilciliği dünyaçapında tanınan Türk sanatçılarının öncülüğünde İzmir’de kuruldu.

Dernekler İl Müdürlüğü’ne müracaatlarıyla kuruluşu tamamlanan Dünya Sanat Olimpiyatları Derneği kurucu üyeleri, amaç ve projelerini sunmak üzere İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu ile görüştü. Kuruluşla ilgili bilgi veren World Art Games Türkiye Temsilcisi Derya Var, WAG Merkezi Hırvatistan’da bulunan Dünya Sanat Olimpiyatları’nın 1. Olağan Genel Kurul toplantısının 18-21 Kasım 2011 tarihlerinde Zagreb şehrinde yapıldığını, olimpiyatların ikinci konferansının toplantıda yapılan girişimler sonucunda

2012’de İzmir’de yapılmasını sağladıklarını söyledi.

Çok sayıda ülkeden sanatçı ve devlet adamının İzmir’deki konferansta bir araya geleceğini belirten Derya Var, bu girişimle başta İzmir 2020 Expo girişim ve çalışmalarına uluslar arası sanatsal bir boyut kazandırmayı amaçladıklarını, ülkemize gelecek olan 56 ülke sanatçı ve diplomatlarına kentin ve ülkemizin sanatsal birikimini sunmak ve paylaşarak dostluk köprüsünü kurmayı amaçladıklarını dile getirdi.

Var, uluslararası sanatsal sunum ve paylaşımı hedefleyen bu buluşmaya 56 ülkenin milli komite başkan ve yardımcılarının, Cumhurbaşkanı, Bakan, elçiler ve kültür ataşeliklerinin katılacağını, kongre boyunca tüm dünyaya sanatın evrensel dili aracılığı ile barış, hoşgörü ve sevgi mesajları verileceğini belirtti.

WAG Türkiye Milli Komitesinin katılımcı ve bağımsız bir dernek olarak faaliyet göstereceğini öne süren Var, kurucu üye olarak Türkiye’nin yurt dışında tanınmış sanatçılarıyla yola çıktıklarını, protokol gereğince değişik ülkelerde yapılacak etkinliklerde sanatın değişik alanlarında belirlenen etkin ve yetkin isimlerle ülkemizi en üst derecede temsil edeceklerini kaydetti.

Dünya Sanat Olimpiyatları Türkiye Komitesi’nde yer alan isimler ise şu şekilde: Tüzüm Kızılcan-As Başkan, Ege Art Sanat Danışma Kurulu Başkanı.Seramik sanatçısı, Almanya ve Prag’da sanatsal çalışmalar yapan Kızılcan’ın eserleri çeşitli koleksiyonlarda yer alıyor.

Derya Var- Dernek Başkanı, Ressam WAG Türkiye Temsilcisi, Emel Atalay -Başkan Yardımcısı, Ressam, Ümit Yaşar Işıkhan – Genel Sekreter, Şair yazar,Kültür ve Turizm Bakanlığı Uzmanı,Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı, Umur Türker – Ressam, Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi, Cem Sağbil – Heykeltraş,Çalışmalarını Stutgart ve İstanbul’da sürdürüyor, Aytül Büyüksaraç – İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Sanat Yönetmeni – Bijen Molay:Bale sanatçısı 9 Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü,

Bale Ana Sanat Dalı Öğretim Görevlisi ve Başkanlığı, Ege Sanayici ve İş Kadınları Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Ege Kültür Vakfı Kurucu Üyesi ve Ege Art Danışmanı. Erdoğan Öztürk – İzmir Devlet Opera ve Balesinin dramaturgu, protokol ve basın müşaviri ve Hülya Savaş tiyatro sanatçısı ve İzmir Devlet Tiyatrosu Müdiresi.

 

Adana Büyükşehir Belediye Belediyesi tarafından düzenlenen 18. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde ödüller törenle sahiplerini buldu.

Törene “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi”, “Gelecek Uzun Sürer” ve “Aşk ve Devrim” filmleri damga vurdu. Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini Yönetmen Onur Ünlü’nün “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi” filmi aldı. SİYAD En İyi Film ve Yılmaz Güney Ödüllerine Özcan Alper’in “Gelecek Uzun Sürer” filmi değer görülürken, En İyi Yönetmen Ödülü “Eylül” filmiyle Cemil Ağacıklıoğlu’na gitti.

Yarışmanın diğer kazananları şöyle: 
Adana İzleyci Ödülü: Ruhi Karadağ (Simurg)
Jüri Özel Ödülü: (Aşk ve Devrim)
En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü: Feza Çaldıran (Gelecek Uzun Sürer)
En İyi Müzik Ödülü: Mustafa Biber (Gelecek Uzun Sürer)
En iyi Kadın Oyuncu Ödülü: Hatice Aslan (Vücut) ve Görkem Yeltan (Eylül)
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Durukan Ordu (Gelecek Uzun Sürer)
En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oyuncu Ödülü: Şeyla Halis (Vücut)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Tuna Orhan (Memleket Meselesi)
En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Adalı Aksoy (Aşk ve Devrim)
En İyi Kurgu Ödülü: Taner Sarf (Eylül)
Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü: Deniz Denker (Aşk ve Devrim)
Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü: Gün Koper (Aşk ve Devrim) ile Hakan Kurtaş (Vücut) paylaştı.
En İyi Ses Tasarımı Ödülü: Burak Topalakçı (Kaybedenler Kulübü)
Jüri Oyunculuk Kategorisi Özel Performans Ödülü: Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi filminin oyuncularına verildi