Robert Hughes’in “Caravaggio’dan önce de sanat vardı sonra da, ama aynı sanat değildi.” cümlesiyle kısa ve öz bir şekilde tanımladığı 17. yüzyıl sanatının seyrini değiştiren Michelangelo Merisi, bilinen adıyla Caravaggio’nun kendi kuralları dışında hiçbir şeye bağlılığı yoktu.
Hayatı Veba salgınının ortasında başlamış, henüz 4 yaşındayken ailesiyle salgından kaçmak zorunda kalmış ve ne yazık ki salgına büyükannesi, büyükbabası, amcası ve babasını kaybetmişti. Ailenin geri kalan üyeleri salgından kurtulmuşlardı ancak kayıplar ailenin ciddi anlamda gelirinin düşmesi anlamına da gelmişti. 13 yaşına dek büyük sıkıntılar çeken Caravaggio, 1584’te Milano’taki bir ressamın çırağı olmak için üstüne para vererek sözleşme imzaladı. Fakat Caravaggio’nın çıraklık dönemini ciddiye almadığını, söz konusu bu dönemde eserlerinin bulunmamasından ve tekniğinden anlamak mümkün.
Döneminin standartlarına göre çok hızlı bir şekilde resimlerini tamamlayan Caravaggio’nun, günümüze hiçbir eskizinin ulaşmamış olması da Caravaggio’nun eskizsiz çalışmış olabileceğini akıllara getiriyor.
Caravaggio hayatını kaybettiğinde eserleri adeta kapışıldı. Hayatını mahkeme kayıtlarından, polis dosyalarından öğrendiğimiz bu usta ressam 39 yaşında öldüğünde arkasında 17 polis raporu, bir cinayet, şövalye unvanı ve dünyanın en korunaklı hapishanesinden kaçma hikayesinin dışında daha fazla eser bırakmış olsaydı mutlaka yer yerinden oynardı.
Başlarda Roma resim dünyasında belirgin bir isim olamayan Caravaggio, hiçbir resim atölyesinde birkaç aydan fazla kalamamıştı. Hayatını devam ettirebilmenin oldukça zor olduğu Roma’da, sefil, kalabalık ve bakımsız koşullarda yaşayan Caravaggio, bu durumdan büyük zevk duyuyordu. Fahişelerle arkadaşlık yapıp, üçkağıtçılık yapan dilencileri ve profesyonel hırsızları gözlemliyordu.
Nar Sanat olarak Caravaggio’nun yaşantısını ve eserlerini tek bir haberde sizlerle paylaşmaktan anlaşılması zor, bu usta ressamı, resimlerini ve yaşantısını sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.