Sanat haberleri ile ilgili haber ararken aşağıda sizlerle paylaşmak istediğim iyi bir makale gözüme ilişti ve sizlerle paylaşmak istedim. Yazar Sayın Ayla GÖKSEL’e teşekkür ederiz.
İyi okumalar.
Erken çocukluk yani 0-6 yaş arası hayatımızın en kritik dönemi. Nörobilim, ekonomi ve davranışsal bilimlerde yapılan son araştırmalar bunu gösteriyor. Okul öncesi eğitim, hayatta avantaj sağlıyor.

PISA’ya (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 1997′de geliştirilen sınav uluslararası çapta üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilerin bilgi ve becerileri değerlendiriliyor.) Türkiye’den katılan öğrenciler arasında bir yıl ya da daha az okul öncesi eğitim alanların ortalama puanı, hiç okul öncesi eğitim almayanlara göre ortalama 42 puan daha yüksek (OECD, 2012). Türkiye’de araştırmalar okul öncesi eğitim alan çocukların okula her anlamda daha hazır başladıklarını, daha uzun süre okulda kaldıklarını, çoğunun üniversite öğrenimi aldıklarını ve daha yüksek statülü işlerde çalıştıklarını gösteriyor. (Ç. Kağıtçıbaşı, D. Sunar, S. Bekman, 2005).
![Türkiye’de okul öncesi eğitim alma oranı 2005’te yüzde 22’ydi. 2011’de yüzde 66’ya yükseldi, 2013’te yüzde 43,5 seviyesine düştü. [ANADOLU AJANSI]](/wp-content/uploads/2014/09/anaokulu.jpg)
Aynı zamanda ülke kalkınmasında en önemli unsur olan insan sermayesinin temeli okul öncesi dönemde atılıyor ve bireylere hayata başlarken fırsat eşitliği sağlamak açısından çok önemli. Konuyla ilgili olarak ulusal ve uluslararası çapta yapılan bilimsel araştırmalar okul öncesi dönemi de kapsayan erken çocukluktaki nitelikli müdahale çalışmalarının çocuğa, aileye, topluma ve ekonomiye yüksek getiriler sağlayan yatırımlar olduğunu gösteriyor. Maliyet etkinliği açısından en iyi çıktılara erken yaşta yapılan müdahalelerle ulaşıldığı görülüyor. (Heckman, 2008)
Erken çocukluk eğitimi hizmetlerine ‘fayda-maliyet analizi’ temelinde yaklaşıldığında, bu hizmetlerin yaygınlaştırılma yaygınlaştırılmasının Türkiye için ekonomik açıdan da büyük önemi olduğu görülmüştür. Prof. Dr. Mehmet Kaytaz tarafından gerçekleştirilen ‘Türkiye’de Okul Öncesi Eğitiminin Fayda-Maliyet Analizi’ araştırması, ülkemizde erken çocukluk eğitimine yapılacak her bir liralık yatırımın ekonomiye yedi liraya kadar kazanç olarak döneceğini gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında okul öncesi eğitim orta ve uzun vadede çok kazançlı bir kamu politikasıdır ve insan sermayesine yapılan yatırımların getiri oranının en yüksek olduğu eğitim dönemidir.
Toplumsal ve ekonomik kalkınma açısından temel gereklilik olduğu görülen kaliteli okul öncesi eğitimin tüm çocukların erişimine sunulması çok önemli. Okul öncesi eğitimin faydaları göz önüne alındığında, bu eğitimi alamayan dezavantajlı konumdaki çocukların, okulda akranları ile arasındaki farkın iyice açılacağını açıkça anlamak mümkün. Bu nedenle, konu çocuklar için fırsat eşitliği açısından da dikkate alınmalı ve ülkenin her yanına yaygınlaşmalıdır.
Anne Çocuk Eğitim Vakfı(AÇEV) uzun yıllardır okul öncesi eğitim alanında yaptığı bilimsel çalışmalar ve uygulamalar ışığında Türkiye’de çocukların en az bir yıl okul öncesi eğitimden yararlanmaları için savunu faaliyetlerini sürdürüyor. 2005-2010 yılları arasında ‘7 Çok Geç’ Kampanyası ile kamu, sivil toplum, akademik kurumlar ve özel sektörün de katkısı ile çeşitli faaliyetler gerçekleştirmiştir.
Ülkemizde okul öncesi eğitim, son yıllarda hükumetin önemli eğitim önceliği. Milli Eğitim Bakanlığı’nın önderliğinde ve yatırımları sonucunda Türkiye’de okul öncesi eğitim önemli bir ivme kazanarak 2005 yılında 60-72 ay çocukları arasında yüzde 22 olan okullaşma oranı 2011 yılında yüzde 66’ya ulaştı.
Ancak 2012’de uygulamaya konulan 4+4+4 uygulamaları okul öncesi eğitimde arz ve talebi birlikte etkiledi. Aileler tarafından kırsal bölgelerde dahi talep edilmesine rağmen, okul öncesi eğitimin yaygınlaşma hızı azaldı ve okullaşma oranı 2013’te okul öncesine giden beş yaş grubu için yüzde 43,5 seviyesine indi. Velilerin özellikle ilk uygulama yılı olan 2012-2013 eğitim öğretim yılında kafaları karışmış ve bir kısmı çocuklarını zorunlu olarak ilkokula başlatmış veya zorunlu olduklarını düşünmüştür. Azalmadaki diğer önemli bir neden ise okul öncesi eğitim kurumlarında ailelerden katkı payı alınmasıdır. Velilerin bir kısmı ücretsiz olan ilkokul 1. sınıf ve ücretli ana sınıfı arasında seçim yapmak zorunda kalmış ve dar gelirli olan aileler haklı olarak ücretsiz olan ilkokul eğitim seçeneğine yönelmiştir.
![Profesör Mehmet Kaytaz’ın ‘Okul Öncesi Eğitim Fayda – Maliyet Analizi’, okul öncesi eğitime her bir liralık yatırımın, ekonomiye yedi lira kazandırdığını gösteriyor. [ANADOLU AJANSI]](/wp-content/uploads/2014/09/anaokulu9.jpg)
Beş yaş grubu çocukların bir kısmı ilkokula başlayarak okullaşma sağlanmış olsa da, bu yaş grubundaki çocukların yarısından fazlasının ya bir ana sınıfına devam edemediği ya da hiç okul öncesi eğitim alamadan ilköğretime başladığı görülüyor.
Hükümetin 4+4+4 ile beraber ortaya koyduğu zorunlu 12 yıl eğitim uygulaması önceliği, özellikle sekiz yıllık eğitimden mezun olanların ortaöğretime geçiş talepleri ile beraber yatırımların ortaöğretime kaydırılmasına neden oldu. Bu da hem öğretmen atama hem de derslik oluşturma gibi yatırım veya kaynak gerektiren konularda okul öncesi eğitimi olumsuz etkiledi.
Diğer yandan, 2009-2011 yılları arasında yürütülen 60-72 ay çocuklar için yüzde 100 okullaşma hedefli pilot uygulama, özellikle yereldeki ilgili kurumları harekete geçirmiş ve bu hedefe ulaşmak için gayret sarf etmelerine önayak olmuştur. Ancak, 2012 yılından sonra kaynakların kısıtlı olduğu ortamlarda yereldeki yöneticiler okul öncesi eğitimi önceliklendirememiştir.
Dolayısıyla, 4+4+4 sadece beş yaş grubunu değil, genel olarak okul öncesi eğitim politikasını da etkilemiştir. Dört ve beş yaş grubu için 2011-2012 eğitim-öğretim yılında yüzde 44 olan okullaşma oranı 2013-2014 eğitim öğretim yılında yüzde 38’e inmiştir.
Bunların sonucunda risk altında bulunan, sosyo-ekonomik bakımdan dezavantajlı öğrenciler ile avantajlı öğrenciler arasında okul öncesi devam oranlarındaki fark büyümeye devam ediyor. 2012 PISA sonuçları gösteriyor ki ülkemizde dezavantajlı öğrenciler bu geliştirici eğitim fırsatından orantısız şekilde yoksun.
Farkı yaratan okul öncesi eğitimin kalitesi
Okul öncesi eğitimde yalnızca yeterli düzeyde kaliteye sahip uygulamaların çocukların farklı ihtiyaçlarını karşılamada, onlara temel alışkanlıklar kazandırmada ve uzun vadedeki bilişsel, fiziksel, sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemede etkili olabileceğini gösteriyor. Bu koşulların istenilen düzeyde olmadığı kurumlara devam eden çocukların gelişimlerinin olumsuz etkilendiği, kaliteli eğitim içermeyen eğitimin çözüm oluşturmadığı ortaya konmuştur. Kaliteli bir okul öncesi eğitimin çocuklarda daha uzun süreli olumlu etkileri vardır.
![Ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin çocukları okul öncesi eğitime ulaşamıyor. [ANADOLU AJANSI]](/wp-content/uploads/2014/09/anaokulu14.jpg)
Uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yürüten AÇEV, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi’ çerçevesinde UNICEF Türkiye Ofisi ile birlikte okul öncesi eğitimde kalite standartlarının geliştirilmesi ile ilgili iki yıllık önemli bir projeyi 2014’te tamamladı. Bu kalite standartlarının hayata geçirilmesi ve titizlikle uygulanması halinde Türkiye’de tüm çocuklar nitelikli okul öncesi eğitimden faydalanacak.
![Okul öncesi eğitimin kalitesi önemli. Ehil öğretmenlerin vermediği eğitim faydadan çok zarar getirebilir. [ANADOLU AJANSI]](/wp-content/uploads/2014/09/anaokulu3.jpg)
Bunlara ilaveten, okul öncesi eğitim çok boyutlu olarak ele alınmalı,yoksulluktan sağlığa, istihdamdan doğrudan destek çalışmalarına kadar pek çok konuda, farklı kurumların koordinasyonunda uzun vadeli ve sürdürülebilir çalışmalar yapılmalı. Türkiye’nin geleceği tasarlanırken doğru kaynak planlaması yapılarak, çocuklar için bir hak olarak nitelendirilen ve kadın istihdamını da destekleyen okul öncesi eğitime diğer eğitim kademelerinden daha fazla yatırım yapılması önemlidir.
Bu nedenle, yeni uygulamalarla uzağında kaldığımız yüzde 100 okullaşma hedeflerine yaklaşılması için okul öncesi eğitime gerekli kamu kaynaklarının ayrılması ve insana ve topluma yatırım için bu eğitimin zorunlu ve ücretsiz olması gerekiyor.
Yazar : Ayla Göksel
