Şunun için etiket arşivi: İran

Geçen yıl  (2010)  ilki yapılan ve Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde gençliğin sesini, sözünü perdeye yansıtan gençlik filmleri festivali, ikinci yılını “yasak” teması ile açıyor açılmasına ama Festivalin adına zeval gelmeden bir olay gerçekleşti bile.

 10+4 filmiyle Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali’nin 18 Aralık’taki açılışına katılacak olan İran’lı genç kadın yönetmen Mania Akbari siyasi sığınmacı olduğu için Türkiye’den vize alamadı. Konuyla ilgili olarak, festival tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Mania Akbari siyasi sebeplerden dolayı ülkesinden kaçmış durumda. Şu anda Dubai’de yaşayan Akbari GFF’ye katılmak üzere Dubai’deki Türk konsolosluğuna gittiginde: “Zaten siyasi sığınmacı olduğunu,Türkiye ile İran arasında gerginlik olduğu söylenerek böyle bir durumda gitmesinin kendisi için sorun yaratacağı” gerekçesiyle vize talebi reddedilmiş. Mania Akbari ise Sansür ve yasaklara rağmen yanlış gördüğü şeylere karşı geleceğini ve çekmeye devam edeceğini bildirmiştir.”

20 Aralık akşamı saat 19.00’da İTÜ Maçka Mustafa Kemal Salonu’nda açılışı gerçekleşecek olan festival, “yasaklılar” ile perdelerini aralayacak. Açılışta sinema ve sanatseverleri sansüre uğramış ve kapanmak zorunda kalan mizah dergisi Harakiri’nin karikatür sergisi karşılayacak.

Festivalin açılışında “yasak” temalı birçok kısa film gösterilecek. Sunuculuğunu genç oyuncu Bora Akkaş’ın yapacağı gecede festivalin en başından beri sorduğu yasaklara karşı “Ne yapsak” sorusunun cevabını verenlere de teşekkür plaketleri verilecek. Özgürlüğün şarkılarını söyleyen Bandista ve Yeni Türkü ile ikinci yılında yasak bir “merhaba” diyecek festivalin açılışı ve gösterimleri;  festivalin ilkeleri doğrultusunda ücretsiz olacak.

Festival hem genç yönetmenlere hem de izleyicilere bu sene birçok soru soracak.

Bunların başında “Ne yasak?” sorusu geliyor. GFF’nin gönüllülerinden oluşan Kolektif Sinema ekibiTürkiye’de ve dünyada son dönemlerde artan baskı ved enetim mekanizmalarına dikkat çekerek, gençlerin festivalinde, gençlerin öncülüğünde yasak olanı yeniden ortaya çıkarma, keşfetme, anlatma, dinletme, gösterme hatta teşhir etmek gerektiğini söylüyor.

Basılmamış kitapların toplatılması, internete sansür getirilmesi, ıslık çalmanın ve şarkı söylemenin yasak olması, düşüncenin, fikir, eylem ve ifade özgürlüğünün engellenmesi, hatta karikatürlere bile cezalar yağması, sokağa çıkanın hapse atılması ve nicelerini anlatacak bu sene Gençlik Filmleri Festivali. Festivalde ayrıca dönem dönem “sansüre uğramış” filmler de “Sansürsüz” başlığında gösterilecek.

Ne yapsak ?

Festivalin sorduğu sorulardan biri de  “Ne yapsak?” olacak. Festival bir anlatı ve iletişim biçimi olan sinemayı kullanarak “ne yapsak” sorusunun cevabını arayacak. Yasakları anlatmak, yine gençlere düşecek. Festivalin ortaya çıkış amaçlarından biri olan; genç yönetmenleri film çekmeye teşvik etmek ve “ödüllü yarışmalarla, eleme usulüyle, yüksek prodüksiyonlarla” değil; genç yönetmenlerin anlatabildiği ile – anlatabildiği kadarı ile var olmasını sağlanmaya çalışılan “genç yönetmenlerden kısa filmler” de, yasak teması kapsamında izleyiciyle buluşacak.

FESTİVALİN TARİHÇESİ

“Gençliğin sesi perdede yankılanıyor” diyerek 2010’un Aralık ayında yola çıkan Gençlik Filmleri Festivali’ne İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,Kocaeli Üniversitesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Mersin Üniversitesi ve Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Muğla Üniversitesi ev sahipliği yaptı. Ayrıcaİzmir ve İstanbul’da birçok lisede de festival etkinliği gerçekleştirildi.

Bu sene 20 Aralık’ta aynı anda Ankara, İstanbul, Zonguldak, Bursa İzmir ve Kocaeli’nde açılışı yapılacak olan festival, bu sene aynı üniversitelerin yanı sıra Trakya Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde de izleyiciyle buluşacak.

2010 yılında 10 uzun metraj film, 3 belgesel ve 13 kısa metraj filmi izleyiciyle buluşturan festival, Donnie Darko, Jules et Jim, Hababam Sınıfı gibi birçok klasik filmin yanı sıra; Kimse İran Kedilerinden Bahsetmiyor, Noviembre ve Ben X gibi günümüz filmlerini de ekrana taşımıştır.

Festivalin açılış geceleri ve gösterim yerlerine birçok aydın, sanatçı ve yönetmen de katılmıştır. Festivalin İstanbul açılışında festival sunucusu olarak Mert Fırat desteklerini sunmuştur. Ayrıca Arzu Yanardağ, Bulutsuzluk Özlemi, İlkay Akayya ve Tuncay Akça festivalin açılışına gelmiştir. Festivale gelemeyen Ece Temelkuran ve Tarık Akan da destek mesajları yolladılar. Festivalin İstanbul ayağının kapanış etkinliğine Bornova Bornova filminin oyuncusu Öner Erkan ve yönetmeni İnan Temelkuran katıldı.

Festivalin Ankara açılışı  Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini alan Çoğunluk filmi ile gerçekleşti. Festival açılışında  ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nden Doç.Dr.Tarık Şengül ve Doç.Dr.Necmi Erdoğan, ODTÜ Gisam’dan (Görsel İşitsel Sanatlar Araştırma ve Uygulama Merkezi) Thomas Balkenhol, ODTÜ Medya ve Kültüel Çalışmalar’dan Ersan Ocak, Hacettepe Üniversitesi Radyo, Televizyon, Sinema’dan Naci Özer ve Sibel Tekin, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Mehtap Morkoç, Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Özcan Yağcı ve daha pek çok üniversiteden öğretim görevlisinin katıldığı bir forum düzenlendi.

Kocaeli’nde açılış Hayal Bandosu ve Grup Pasaj grubu ile açılırken, Eskşehir’de açılışa Dejavu grubu katıldı.

Açılış gecelerinden ve gösterimlerden görüntüler:

 Gençlik Filmleri Festivali’nin amaçları:

2010 yılında hazırladığı festival dosyası ile sinemaya dair fikirlerini birleştiren Kolektif Sinema Ekibi,  günümüz sineması için:

“Günümüzde kitle iletişimde “tüketici” olarak kodlanan bireylerin katılım kanalları yok denecek kadar azdır. Aynı şekilde üretimi gerçekleştiren emekçiye de “ekonomik imkânları” kadar kitleye ulaşabilmek düşmektedir. Ressam, yazar, tiyatrocu, sinemacı, gazeteci, ses sanatçısı vb. herkes, her alanda bu zorluğu yaşamaktadır. Görsel imkânların bu denli arttığı günümüzde, kuşkusuz sinema bir sanat ve iletişim alanı olarak başı çekmektedir. Sanat alanı olmakla birlikte kitle iletişim aracı olma özelliğini taşıyan sinema aynı zamanda –televizyon ile birlikte- piyasa kültürünün en yaygınlaştığı alan olarak da baştadır.

Sinema artık biletlere, kampanyalara ve ücretli festivallere sığdırılmıştır. Sinema ile ilişki kurabilmenin birinci yolu paradır. Özellikle gençlerin rağbet ettiği sinema, hem kültürel yaşantı da “alışkanlık” hem de “lüks” haline gelmiştir. Üretebilmek ve ürettiğini insanlarla paylaşabilmek için sadece istek ve yetenek yetersiz kalmaktadır. Milyonlarca dolarlık yapımların yanında birçok yetenekli insanın ürettiği filmler sinemada yer bile bulamamaktadır. Özellikle gençler ve üretimleri bu alanın en altında yok olmaktadır. Gençlere sunulan bir seçenek de film yarışmalarıdır. “ saptamasını yapmış ve festivalin amaçlarını buna göre belirlemiştir. Bu amaçlar:

Sinemanın anlatı biçimleriyle gençliği ve sorunlarını, taleplerini işleyebilmek, gençliğe dair tartışmaları yaygınlaştırabilmek.

Dünyanın dört bir yanındaki gençlik filmlerini izleyiciler ile buluşturmak.

Birçok ülkeden gelecek filmler ile Türkiye’deki gençliğin farklı kültürlerdeki gençlikle tanışmasını sağlamak ve iletişim olanaklarını artırmak.

Gençliğin ürettiği filmlerin görünülürlüğünü artırmak, sinemayı gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri bir araç olarak da kullanmak.

Genç yönetmenleri üretmeye ve ürettiklerini paylaşmaya teşvik etmek.

Festivalle birlikte oluşturulacak film atölyelerinin ürettikleriyle gençlik filmlerine katkıda bulunmak.

Üniversitelerde yapılacak gösterimlerle ve atölye çalışmalarıyla nitelikli bir sosyalleşme ortamı yaratarak; neo-liberalizmin reklamları ve üniversitedeki etkinlikleriyle dayattığı “özgür üniversiteli” anlayışına karşı, gerçek özgürlük anlayışını benimsetmek ve kültür sanatın bir hak olduğu bilincini yaygınlaştırmak.

Sinemayı, sinemaya emek verenleri ve üniversitelileri buluşturmak.

Alternatif, nitelikli, sponsorsuz ve ücretsiz bir gençlik festivalinin kolektif bir emekle gerçekleşebileceğini göstermektir.

 

28 . Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nın Ödül Töreni yarın yapılacak. 79 ülkeden 897 sanatçının 2757 karikatür ile katıldığı serbest konulu yarışmada; Birinciliğe İngiliz sanatçı Ross Thomson , İkinciliğe İsrail’den Ilya Katz, Üçüncülüğe ise Almanya’dan Werner Rollow değer görüldü.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılması beklenen, saat 19.30’da Hilton Convention Center’da başlayacak olan törende, Zafer Gündoğdu-Ceren Gündoğdu  Topluluğu mini bir konser verecek,  sunuculuğunu ise Korhan Abay yapacak.

Ralph Steadman’ın (İngiltere) başkanlığını yaptığı, Ercan Akyol, Steve Bell (İngiltere), Latif Demirci, Selçuk Demirel , Mohamed Effat Abdelazim İsmail(Mısır), Maira Kalman (ABD), Rick Meyerowitz (ABD), Tan Oral ve Hideo Takeda (Japonya)’nın yer aldığı bu yılki Seçiciler Kurulu yine karikatür dünyasının otoritelerinden oluştu.

30 Mayıs 2011’de Bodrum Işıl Club’da (Bodrum) gerçekleştirilen Seçiciler Kurulu toplantısında Birincilik ödülü İngiliz sanatçı Ross Thomson , İkincilik ödülü İsrail’den Ilya Katz, Üçüncülük ödülü ise Almanya’dan Werner Rollow verildi.
Seçici Kurul ayrıca; Nadia Aghabeigi (İran), Sava Babic (Sırbistan), Razvan Tenie Bradean (Romanya), Jerzy Gluszek (Polonya), Jozef Gruspier (Slovakya), Moacir Knorr Gutterres (Brezilya), Viktor Kudin (Ukrayna), Pol Leurs ( Lüksemburg), Angel Ramiro Zapata Mora (Kolombiya), Nikola Listes (Hırvatistan), Oton Anton Reisinger (Hırvatistan) ve Reiner Schwalme (Almanya)’yı Başarı Ödülüne değer gördü.

Yarışmada Birincilik Ödülü 8000 ABD Doları, İkincilik Ödülü 5000 ABD Doları, Üçüncülük Ödülü 3500 ABD Doları, Başarı Ödülü ise 500 ABD Doları’dır.

Ayrıca, yarışmada Birincilik Ödülü alan sanatçıya her yıl olduğu gibi bu yıl da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir plaket verilecek. Tören sırasında karikatürler de sergilenecek.

Kaynak : Cumhuriyet

”Kemanı ağlatan adam” unvanıyla dünya çapında tanınan İranlı keman sanatçısı Farid Farjad, ”Silahtan nefret ediyorum, çatışmaları da sevmiyorum” dedi.

 

Farjad, Diyarbakır’da vereceği konser öncesi Ninova Park Alışveriş Merkezi’de düzenlediği basın toplantısında, Diyarbakır’a ikinci kez geldiğini ve burada olmaktan gurur duyduğunu söyledi.

Toplantının yapıldığı alışveriş merkezini yeni gördüğünü ve ABD’deki alışveriş merkezleri ile rekabet edebilecek bir alışveriş merkezi olduğunu anlatan Farjad, bu modernleşmenin bundan sonraki gelişlerinde de devam ettiğini ve kentin her yerine yayılmasını istediğini söyledi.

Gelişme ve modernleşmenin önemine dikkati çeken Farjad, ”Aynı zamanda tarihimizi, geçmişimizi ve bizi buraya kadar getiren atalarımızı da unutmamalıyız. Her zaman onları korumamız gerekir, gençlerimize aktarmamız gerekir” diye konuştu.

İnsanların bir araya gelip konuşarak bütün sorunları çözebilmesi gerektiğini kaydeden Farjad, ”Silahsız, insanca bunu yapabilmeleri gerekir. Çocuklarımız, gençlerimiz için daha güzel bir gelecek bırakmamız gerekir, savaşarak değil, konuşarak anlaşarak” dedi.

Farjad, hükümetin bölgede yaşanan sorunların çözümü için çaba harcadığını ve bunun başarıya ulaşmasını temenni ettiğini ifade ederek, ülkesine gidemediğini anlattı.
”Memleketimde kadınlar ve birçok insan konuştuğu zaman kamçılanıyor, siyasi olarak içeri atılıyor. Anneler çocuklarına ninni söylemeye bile korkuyor. Avukatlar birilerini savunmaya kalkarsa onu bile hapishaneye atıyorlar” diyen Farjad, Türkiye’de insanların konuşabildiğini, insanların konuşma hakkının olduğunu söyledi.

Farjad, Diyarbakır’ı, Mersin’i, İstanbul’u çok sevdiğini kaydederek, ”Türkiye’nin kentlerini çok seviyorum. Çünkü insanlarını çok seviyorum. İnsanlar burada bana değer veriyor. Ben burada oturup konuşabiliyorum” dedi.

Gazetecilerin çeşitli sorularını da yanıtlayan Farjad, İran halkını sevindiremediğini, onları etkileyemediğini belirtti.

Türkiye’de yaşamak istediğini ve bölgede yaşanan olayları bildiğini, bunun kendisini kaygılandırmadığını ve kaygılandırmayacağını kaydeden Farjad, ”Buraya seve seve geliyorum. Benim sesim büyüklere gidiyorsa lütfen oturun bir yerde uygarca konuşun ve sorununuzu halledin. Silahtan nefret ediyorum, çatışmaları da sevmiyorum. İnşallah bütün bunlara silahsız bir çözüm bulunacak” diye konuştu.

Ninova Park Alışveriş Merkezi yatırımcı ortaklarından Orhan Erten de dünya çapında bir sanatçıyı Diyarbakır’da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek, bunun Diyarbakır’ın tanıtımında büyük rol oynayacağını söyledi.