Şunun için etiket arşivi: düşünen adam

Bu heykel, aslında Paris’te yapılacak bir dekoratif sanatlar müzesi için sipariş edilen Cehennemin Kapıları isimli, detaylı çalışmanın sadece bir parçasıydı. Eserin tamamı Dante’nin İlahi Komedya’sındaki çeşitli karakterlerin heykellerinden oluşuyordu ve bu figürünün de bir lento üzerine oturtularak altındaki rölyefte işlenen azap çeken figürlerin kaderi üzerine düşünürken betimlenmesi planlanmıştı ancak müze inşa edilmedi. 1888’de bağımsız bir eser olarak sergilenen heykele, Dante’yi temsil edecek şekilde Şair, Düşünür adı verildi; oysa Auguste Rodin, Dante’nin kostümü gibi ayrıntılı göz ardı edip, zaman üstü ve evrensel bir imge  ortaya koyan, çıplak bir figür yapmayı tercih etmişti. Düşünen adam heykelinin her bir ögesi, konsantre olmuş halde düşünme eylemini tasvir etmektedir. Rodin ‘in dediği gibi “Heykel yalnızca beyniyle, çatık kaşlarıyla, açık burun delikleriyle ve bitişik dudaklarıyla değil; kollarının, sırtının ve bacaklarının her bir kası ve çenesine dayadığı bileği ve hareketli ayak parmaklarıyla da düşünüyor.” Bu başyapıt, Rodin’in çıplak insan vücuduna kattığı olağanüstü ifade gücünü de ortaya koyar.

 

Fransız Heykeltıraş Auguste Rodin’in, 1900’lü yıllarda yaptığı ve şu an Rodin Müzesinde bulunan Düşünen Adam heykeli, tüm dünyada felsefi düşünmenin simgesi haline gelmiştir. Zamanla pek çok kopyaları yapılan eser; Belçika, Almanya, Norveç, Japonya, Fransa, Danimarka gibi farklı ülkelerde müzeleri ve üniversitelerin bahçelerini süslemektedir.

Fakat hiç bir ülkede, Düşünen Adam heykelini bir akıl hastanesinin bahçesine yerleştirmek, kimsenin aklına gelmemiştir. Ta ki, 1950’li yıllarda Türkiye’de, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesindeki yerini alıncaya dek. Heykelin yapım hikayesi de en az bulunduğu konum kadar ilgi çekicidir.

Başhekim Fahri Celal Göktulga Düşünen Adam’ı ilk önce bir dergide görür. Ardından, heykelin bir kopyasının hastane bahçesinde yapılması fikrini ortaya atar. Ancak bu iş için gereken ödenek yoktur. Bunun üzerine, bu sırada hastanede tedavi görmekte olan, heykeltıraş Kemal Künmat’tan heykelin yapımı için ricada bulunulur. Künmat’ın görevi kabul etmesi ile devasa bir kaya kütlesi askeriyenin de yardımıyla heykelin yapılacağı alana taşınır.

Taş kütlesi, heykeltıraşın ellerinde şekillenip, Düşünen Adam vücuda gelmeye başlarken, Künmat emeğinin karşılığını istediğini ifade eder. Talep ettiği bedel günün şartlarına göre oldukça yüksektir. Hastane yönetimi Künmat’ı ikna etmek için, O’nu en iyi odalarda ağırlayıp ufak hediyeler alsa da başarılı olamaz. En nihayetinde heykeltıraşımız, heykeli yapmayı bırakıp, hastaneden ayrılır.

Düşünen adam, çenesini yaslayacağı koldan mahrum bırakılmış halde, öylece kala kalır. Bu durum altı ay kadar sürer. Altı ayın sonunda hastaneye depresyon tedavisi için yatan yüzbaşı Mehmet Pişdar, tek kollu Düşünen Adamın, eksik kalan kolunu tamamlayacağını iddia eder. Önceleri, Pişdar’ın bunu başarabilecek yeteneğe sahip olup olmadığından şüphelenildiğinden, ayrı bir yerde, taşı yontarak kolu yapması istenir. Sınavı başarıyla geçen yüzbaşıya heykeli tamamlama izni verilir. Üstelik heykeli tamamlaması karşılığında hastaneden taburcu edileceğinin de sözü verilerek. Böylelikle yarım kalan kol da tamamlanarak, heykel son halini alır.