Şunun için etiket arşivi: türkiyede bale

Türkiye’de balenin gelişimini ele aldığımız yazı dizimizin yeni bir bölümünü daha sizlerle paylaşıyoruz.

Türkiye ‘de Bale Eğitimi -1
Türkiye ‘de Bale Eğitimi -2
Türkiye ‘de Bale Eğitimi -3

Cumhuriyet dönemi ile birlikte bale ile ilgili gerçekleşen çalışmalar, devlet balesinin kurulması yönündeki adımlar ilk mezunların verilmesiyle birlikte tam anlamıyla sonuç verdi ve Devlet Tiyatrosu’nun çatısı altında ilk bale topluluğu oluştu.

Türkiye’deki balenin kurucusu Valois, Konservatuvarın ilk mezunlarından oluşan dansçı topluluğuyla birlikte çalışabilecek teknik kadroyu oluşturmak için de büyük uğraş verir. Valois, Türk balesine önemli katkılarda bulunacak olan koreografları, bestecileri, orkestra şeflerini, dekoratörleri Türkiye’ye getirirken yerli eğitmen ve yaratıcı kadroların oluşması içinde önemli çalışmalar gerçekleştirdi.

İlk mezunlardan oluşan grup sahneye çıkmaya hazırlanırken bir sonraki kuşak ile Molly Lake’in koreograileri olan Bremen Mızıkacıları ile Bir orman Masalı sergilendi. Molly Lake’in Konservatuvar öğrencileri için sahneye koyduğu Giselle, Türk balesinin gelişimi açısından büyük önem taşımaktaydı.

İlk mezunlar ise birkaç yıl boyunca, Aida ve Faust gibi bazı opera eserleri içinde yer alan bale sahnelerinde dans etti. Devlet Operası’ndaki ilk bale temsili 1960 yılında sergilenen Büyüleyen Aşk (El Amour Brujo) idi.

24 Mart 1960’da İstanbul Belediyesi’nin finans desteği ile İstanbul Şehir Operası’nın açılışı da Türk balesi için mihenk taşı sayılmaktadır. İstanbul Şehir Operası’nın kurucuları arasında yer alan İstanbul Belediyesi Konservatuvarı bale eğitmenlerinden Rezzan Abidinoğlu operanın koreograflığını ve bal şefliğini yürütmeye başladı.

28 Ocak 1961 yılında ilk kez sergilenen tam bir temsil olan ve tarihe geçen Coppelia dönemin Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer tarafından balenin doğuşu olarak tanımlanmış ve bu kadar kısa zaman içerisinde sahne sanatlarında görülen gelişmelerin gelecek için yatırım olduğunu vurgulamıştı.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu olarak Bale derslerimizde Vagonova metodunu benimsiyoruz. Peki ama bale eğitiminde Vaganova eğitimi öğrencilere ne kazandırır?

Öğrencinin kendi alanında uzman öğretmenler eşliğinde çalışmasına olanak tanıyan, akademik seviyesine bilimsel katkıda bulunan bir metot olan Vagonova metodu, aynı zamanda öğrencilerin sanatsal gelişimini ve sanatsal bakışını da değiştirmektedir.

Vagonova metodu ile bale eğitimi alan öğrencilerin gelecek eğitim ve iş hayatı için oluşturacakları portfolyosu güçlenirken, öğrencinin özellikle gelecek eğitim ve iş hayatındaki uluslararası rekabet ortamında güçlü ve tercih edilir bir yapıya kavuşmasına da olanak sağlar.

Bale derslerimiz hakkında detaylı bilgi sahibi olmak ve ön kayıt yaptırmak için 0212 570 80 68’i arayabilirsiniz.

Balenin ilk yıllarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu bu sanata duyarsız kalmamıştı. Ancak Osmanlı baleye sadece izleyici konumundaydı. Kurumsal bir bale oluşabilmesi ve balenin tam olarak oturabilmesi için Cumhuriyet dönemi beklenmişti.

1923’te Anadolu’da savaştan yeni çıkmış, yorgun ama mağrur bir devletin doğuşunu resmen gerçekleştikten sonra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hedefleri arasında çağdaş, üretken ve sanatsever bir ulus yaratılması da bulunuyordu.

Cumhuriyet Devrimleri birbirini izlerken, kültür ve sanat alanında atılımlar gerçekleşiyor, çağdaşlaşma için Musiki Muallim Mektebi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gibi dikkat çeken kurumlar kuruluyordu. Batı müziğinin alt yapısı oluşturulurken, diğer yandan da opera ve bale alanında önemli adımlar atılmıştı.

Ulu Önder Atatürk’ün kültür ve sanat alanındaki tüm adımları bir bir gerçekleşirken Türkiye’de kurumsal bir bale kurma isteği ne yazık ki uzun süre sonuçsuz kalmış, özel bale okulu kurma çabaları içindeki kurumlar bile hedeflerine ulaşamamıştı.

Peki ama Atatürk için bale neden bu kadar önemliydi?
Birçok sanat dalını bir arada sahneye taşıyan bale, çağdaş kültür ve sanat politikalarıyla örtüşüyordu. Atatürk böylesine büyük bir sanatsal kurumda yetişecek kuşakların adeta ‘sanat fabrikası’ olarak tanımlanacak bir şekilde zamanla yurdun dört bir yanına dağılarak kültürel dönüşümü hızlandıracağını biliyordu.

 

Türkiye’de bale eğitimi – 2