Şunun için etiket arşivi: sophia

Yine bir makale bu kez biraz felsefe olsun dedik hem günümüzde pekte revaçta olmayan bir söz hakkında “ETİK”. Elbette yazıdan sonra ünlü filozof İoanna Kuçuradi’nin kim olduğunu okuyabilirsiniz.

etik ve karar

Etik; insanın bütün hareket ve faaliyetlerinin temelini yani onun konuşmalarında, birşeyi savunmasında veya reddetmesinde, beğenmesinde veya beğenmemesinde, saygı duyup duymamasındaki temeli inceler. (T.Mengüşoğlu)

 

Varlık prensiplerini bağımsız olarak ele alan ve bu alanı belirleyen, varlık karakterini inceleyen bilme etkinliğine ‘etik’ denir.

Etik, eylemlerimizin temelinde ne var ise onu betimler. Etik, ‘nasıl davranmalıyım, hangi ilkelere göre hareket etmeliyim?’ sorunuyla ilgilenmez. Bu etiğin, metafiziğini (ahlak metafiziği) yapmaktır.

Antropolojik etik; olan bitene bakılarak yapılan etiktir.

Normatif / deontolojik etik; bütün insanlar için geçerli evrensel kurallar koymak. Olmayan bir şeye bakılarak yapılan metafizik bir etik. Kişinin kendi değer yargılarıyla herkes için geçerli evrensel moraller koymaya çalışması. (Moralin değil, kuralların felsefesi yapılır.)

Etik; ahlaksal olanın özü ve temelini inceleyen bilgi dalı.

Metafizik etik; iyiyi ya da ne yapmamız gerektiğini araştıran disiplin.

Bedia Akarsu’ya göre Kant’a kadar olan etik, ‘eudomonist’ (mutlulukçu) etiktir.

KYRENE OKULU – ARİSTİPPOS :

Sadece haz koşulsuz iyidir. İnsanın tüm ereği hazdır. Hazzı sağlayan iyidir. Yaşanan andaki haz önemli. Yaşadığı andan haz alan kişi bilgedir. İyi, olabildiğince şiddetli olan hazdır. Acıdan kaçmalı. Bilge kişi hiçbir eğlenceyi kaçırmaz. Yaptıklarının da bilincindedir. (Hayata karşı bir ‘yaşama ilkesi’ sunuyor)

KYNİKLER – ANTİSTENES :

Mutluluk nedir? Ya da yaşamın ereği olan mutluluğa nasıl erişilir?

Ahlaksal amaçlara hizmet etmeyen her bilgi boştur. Mutlu olmak için, erdem dışında her şeyi hor görmeli. Hazzın kölesi olmamak için hazdan kaçmalı.

Kimseden korkmayan, kaygılanmayan acı duymadan katlanabilen alın yazısına karşı çıkıyor. Erdemden başka iyi, erdemsizlikten başka kötü yoktur. Doğaya uygun yaşama, gereksinme duymadan ya da en basit ihtiyaçlarla yaşamak. (Bu da hayata karşı ‘yaşama ilkesi’ sunuyor)

STOA OKULU :

Hazcılık ortadan kalkıyor. Haz, gerçek mutluluğu vermez. Gerçek mutluluk, duygulara hakim olmaktır.

M.A.AERELİUS:

Evren tek bir varlığa, tek bir ruha ve öze sahiptir. O halde doğaya uygun yaşamalı. Aklınla hareket edersen dış dünyaya uyarsın. Yaşama olanağı olan yerde, iyi yaşama olanağı da vardır. Yaşamına her zaman düzenli bir akış verebilirsin. Seni küçük düşürenleri, kötülük edenleri bile sev. Öfkelenme her şey evrensel doğaya uygundur. Hiçbir insanın başına insani olmayan birşey gelmez. Hasta olabilir ama tehlikede olmayabilir, kuruntulara kapılma.

EPİKTETOS :

Tanrıya inanır, ona göre hayat bir şölendir. Buna göre hareket edersen tanrıların sofrasına bile davet edilirsin. Arzularına kendini kaptırma. Ona göre stoisyen hastayken, tehlikedeyken, ölüm anındayken de mutludur. Tanrı böyle uygun görmüş, o halde böyle mutlu olmaya bak.

EPİKÜROS :

‘Biz varken ölüm yok, ölüm varken de biz yokuz öyleyse ölümden niye korkmalı’.

Haz, doğuştan bizimle gelen en büyük iyiliktir. Her haz iyidir ama erişilmeye değmez. Bize düşen iyi ve kötüyü hakkıyla ayırmaktır. Haz hayatın en üstün amacıdır.

‘Bizim için haz, beden alanında hiçbir acı çekmemek, ruh alanında da hiçbir huzursuzluk duymamaktır. Ciddi bir huzursuzluğa uğramazsan mutlu olursun’.

DEMOKRİTOS :

Akılla duyguları yenmek, hakim olmak. Özgür olmak da budur. Elden geldiğince acıdan uzak haz içinde yaşamak. İnsanı mutlu yapan akıldır. Akıl sayesinde duygulara hakim olur. Böylece de haz ve acı aklın kontrolü altına girer.

SOFİSTLER :

Eylemlerde de her şeyin ölçüsü olarak insanı alıyorlar. Buna göre iyi öbürüne göre kötü olabilir. Değerler görelidir diyorlar. Amaçları, yararlı yuttaş yetiştirmek.

HERAKLEİTOS :

Logosu tanıyıp bilen kişi, kendi eylemine de ölçü olarak alacaktır. Bütünün düzenine bağlanmakla en üstün yaşama erişecektir. İnsanın amacı; akıl yasasıyla en yüksek mutluluğa ulaşmaktır.

SOKRATES :

‘Doğru yaşantı hangisidir?’ diye soruyor. Ona göre erdem; bilgidir. Bu bilgi, iyidir. Bu bilginin içeriğini bilen iyi, erdemli insandır. Çünkü o, yapılması gerekeni yapılmaması gerekenden ayırt edebilir. Doğru eylem, doğru bilginin sonucudur. Yanlış eylem ise bilgisizliğin. İnsan kendisiyle uyum içinde olursa mutlu olur.

Bilgili olmak (bilge kişi)  Erdemli olmak  Mutlu olmak

PLATON:

etik ve yalan

Ona göre insan ruhunun üç yanı vardır :

1-Arzulayan yan,
2-İsteyen / irade yanı, erdemi; ‘yiğtlik’, sınıfı; ‘koruyucular’.
3-Akıl / bilen yanı, erdemi; ‘bilgelik’, sınıfı; ‘yöneticiler’.

Adalet; tüm erdemlerin düzenleyicisi. Ruhun her bölümünün kendine uygun ödevi yerine getirmesi. Erdemlerin en yükseği, bütün erdemleri içinde topluyor. Bu erdemi gerçekleştiren insan, en yetkin insan.

Bilgelik; aklın erdemi, doğruyu yanlıştan ayırt etme.

Yiğitlik; korkulacak ve korkulmayacak olandan, haz ve acıdan ortaya çıkıyor.

Ölçülülük; kendine egemen olma.

Tek tek kişiler için de devlet için de bu erdemler sözkonusu. Devletin amacı da mutluluğu sağlamak. Bunun için de adil olup, görevini yerine getirmesi gerekiyor.

ARİSTOTELES :

Etiği üçe ayırıyor:

1-Teoretik; kendi kendisi için araştırıyorlar.
2-Pratik; davranışlarımıza kurallar koymak için uğraşıyorlar.
3-Poetik; yararlı ya da güzel, iyi şeyleri yaratmak için araştıran bilim. En yüce pratik bilim. Toplumsal bir bilim. Etik, poetikanın içinde, onun bir bölümü. Poetika, ne yapmamız gerekeni öğretiyor. Etik, karakter incelemesi yapıyor; karakter bilimi.

Ona göre insan ruhu iki kısım:

1-Logossuz yan:

a)Bitkisel yan
b)Arzulayan yan (epithemition)

2-Logoslu yan ;(Dionetik düşünce  erdemleri) hakikatle ilgili.

a)İsteme (pratik yan); başka türlü olabilecek olanları bilmemizi sağlayan yan.          Zorunlu olmayanların hakikati.
Pronesis (mezotesi sağlayan); belirli durumda ne yapılması gerekeni buyuruyor.
Synesis (bunlar etik erdemler)
b)Teorik yan; başka türlü olamayacak olanları bilmemizi sağlayan. Zorunlu olanların hakikati. Bunun da iki niteliği:

Sophia

Episteme

Aristoteles’e göre, mutlak iyi yok. Her eylemde başka bir iyi olabilir. Bunun yanında varlık basamağının da en yüksek iyisi var. En yüksek iyinin mutluluk da olduğunu söylüyor.

Mutluluk; ruhun tam erdeme göre etkinliği.

Erdem ise ruhun akla göre etkinliği.

Aristoteles, erdemleri; etik erdemler ve dionetik erdemler diye ikiye ayırıyor.

Etik erdemler;  adalet, cesaret, ölçülülük, şan-şeref sevgisi, cömertlik, ağırbaşlılık…

Bu erdemler; arzulayan yanla, başka türlü olabilecekleri bilmemizi sağlayan yanın ilişkisinde ortaya çıkıyor. Bunlar, orta olan/ mezotestir. Bizde orta olmayı sağlayan bir yeti var; prhonesis.

Etik erdemler, istemenin değil, arzulamanın özellikleridir. İsteme amaçlarla ilgilidir ve bilgisel bir tarafı da vardır. Arzulayan yanın, bilgisel bir tarafı yok, amaç da olmayabilir. Ona göre bu erdemler, alışkanlıklar sonucu yapıla yapıla erdem oluyor. Pronesis yoksa, ortayı da bulamıyoruz.

Dionetik (düşünce) erdemleri; logoslu yanın bütününün özellikleri. Pronesis, sinesis, sophia, episteme birer dionetik düşünce erdemleridir.

Mutluluğun olması için, erdemin olması lazım ama sadece erdem değil başka şeylerin de olması lazım.

Aristoteles, kural koymuyor, olan bitene bakarak ontolojik açıklama yapıyor.

DESCARTES :

İyiye yönelmiş akıllıca bir isteme ile duygulanımları yenmek. Çünkü, duygularımızla değil irademizle hareket ettiğimizde mutlu oluruz. İnsanı mutluluğa götüren, erdemdir.

Mutluluğa varmanın üç yolu:

1-Hakikati açık olarak bilme.
2-Hakikati iyice istemek.
3-Elimizde olmayan şeylerle ilgili bütün isteklerden vazgeçmek.

Bilgiyi eylemlerimize klavuz yaptığımız vakit, mutlu oluruz. Kötü iradenin, duygulara körü körüne bağlanması insanı mutsuz yapar. İnsan, iradesini açık seçik hakikatlere bağlarsa erdemli ve dolayısıyla mutlu olur.

SPİNOZA :

Kendimizi koruma duygusu iyi, bunun dışındakiler kötüdür. İyi, insanın elde etmek istediği neyse odur. Kötü, insanın kaçındığı, yaklaşmak istemediği.

İyinin özelliği; haz vermek, kötünün ki ise, acı vermektir.

Erdemli olma, iyiden de üstün olma, güçlü, etkin olma. Erdemli olmayı sağlayan, ruhun etkin olması. Ruh, tam açık seçik düşünebiliyorsa etkindir. Hiçbir itilimlerin, arzuların etkisi altında kalmadığı için ruh etkin.

Özgürlük de açık seçik düşünebilmeye bağlı.

Spinoza bu doktrini, hayatın yönetilmesine yardımcı olsun diye koyuyor.

Etik kişi, doğru eylemde bulunan  kişidir.

Buna göre Spinoza bizim:

1-Tanrının iradesiyle hareket ettiğimizi,
2-Mutluluğumuzun neden ibaret olduğunu,
3-Erdemle tanrıya bağlılık. Tanrıya bağlanan hakiki hazza erer,
4-Şu ya da bu tercihi aynı zihniyetle beklemeyi, katlanmayı,
5-Bu doktrin kimseden nefret etmemeyi, hor görmemeyi, alay etmemeyi, hasetle bakmamayı öğrettiğinden sosyal hayata da yararlı oluyor. Aynı zamanda o bize her şeyden memnun olmayı, komşumuza yardım etmeyi, yanlış inançla davranmamayı öğretiyor.

Tutkular, sınırlı olduğu için kötü, düşünce ise tanrının bir uzantısı olduğu (sınırsız) için iyidir. Bu nedenle düşünerek hareket etmeli.

‘İyilik, bize faydalı olduğunu kesinlikle bildiğim bir şey. Kötülük ise tam tersi’.

İyi bilgisi; sevinç duygulanışı, kötü ise; keder duygulanışı verir. Gerçekten tanrının bilgisine götüren iyi, engel olan herşey ise kötü.

Erdemin ya da doğru hayat gidişinin ilk biricik ilkesi; bize faydalı olanın aranmasıdır. Ruh; duyguları, tutkuları yenebilir. Çünkü o sonsuz töz tanrının bir uzantısıdır.

LOCKE :

Değer yargılarına bakarak herkes için genel geçer değer yargıları olamaz diyor. Ahlak, haz ve acıya dayanmaktadır. Biz bir eyleme iyi ya da kötü dediğimizde daha önceki bilgilerimizden hareket ediyoruz. (Locke, etik değil moral yapıyor.)

HUME :

Locke gibi değer yargılarıyla uğraşıyor. Eylemin değerini, yararlı ya da zararlı olarak ölçüyor. Oysa biz birçok eyleme, eylem olanaklarına bakarak, bir eylemin, diğer eylemler arasındaki yerini bulmaya çalışıyoruz. Kısaca Hume da, etik değil, moral yapıyor.

KANT : 18. yy notlarına bak.

BENTHAM :

İnsan dahil bütün canlılar, hazza yönelir acıdan kaçar. Bentham da insan eylemlerini değerlendirirken, haz ve acıyı ölçü olarak alıyor.

J.S.MİLL :

Ahlak sorunlarının, toplum içinde bulunduğunu söylüyor. Ona göre, bütün insan eylemlerinin en son ereği; en üstün iyi. Hem nitelik hem de nicelik açısından elden geldiğince sevinç duymak, acı duymamak.

İOANNA KUÇURADİ :

Eylem:

1-Değerlendirme (Değer felsefesine bak)
2-İlgili yaşantı (Değer felsefesine bak)
3-Yapma / yapmama (tutum)

Yapmanın Ögeleri (Kişi perspektifinden):

1-İsteme veya amaç:

a) Kişinin tatmin bekleyen ihtiyacı. İsteme, isteneni ne belirliyorsa, o eylemin değeri ona göre olacaktır. Bunların yararlılığı ya da yararsızlığı sözkonusu yoksa değerliliği ya da değersizliği değil.

b) Ana amaçlar :

I- İnsanın değerinin bilgisinde temelini bulan anlamların belirlemesi olabilir. Bir kişinin etik kişi olmasını bunlar belirliyor. İstemeyi bunlar belirlediği zaman değerler; etik değerler oluyor.

Etik değerler, insan haklarının korunmasını sağlıyor. Bu değerleri koruyan da etik kişi. Benim istememi, insan haklarını kapsayan etik değerler belirliyorsa o; etik kişi, eylem de değerli eylem. Burada istemeyi belirleyen ilişki; zorunlu. İnsan hakları herkes için geçerli yani evrensel, bu nedenle zorunlu.

II- Anlamlı kılınmış şeylerin, ideallerin belirlemesi, kişice ya da

kişi grubunca yapılıyor. Vatan sevgisi, soy sevgisi, Turancılık, nikah altında ölme…anlamlı kılınan şeyler bunlar. Bunların eyleminin değerli olması sözkonusu değil. Sadece yapanın kendisi için anlamlı olduğundan, değer olmayana değer atfediliyor. Böylece de değerlerin değiştiğini söylüyorlar. Bunlar anlamlı kılınan şeyleri, insan hakları gibi ilkeler veya etik değerler olarak görüyorlar. Burada istemeyi belirleyen; rastlantısal.

2- Karar verme veya hedef :

a) Önemli olan karar verme değil, neye karar verdiği ve gerçekte ne yaptığıdır. İstenilen ile yapılan arasındaki ilişki rastlantısal. Burada karar vermeme sözkonusu ise bu komik bir çatışma. Bu çatışma kendi içinde birbirine denk, kişinin psikolojik doyumsuzlukları oluyor. Örneğin, hem çok susamış hem de çok acıkmış. Komik çatışma bu, önce hangisini yapacağına karar veremiyor.

Senin için değil kendim için istiyorum ve gerçekleştiriyorum, onun için rastlantısal.

b) Burada istenen ile gerçekleştirilen arasındaki ilişki, zorunlu. Buradaki çatışma ise; trajik çatışma.

Tamamen kozal şartların, rastlantısal düğümlenmesi neden oluyor. Kişinin kendi dışındaki kozal şartlar çözümlenmedikçe çatışma ortadan kalkmaz.

c) İstenen ile gerçekleştirilen arasındaki ilişki; rastlantısal. Buradaki çatışma ise, etik çatışma. (Buradaki etik olumsuz) Kişinin yetersiz değer bilgisinden dolayı değer olmayanı değer sanması, bu nedenle etik çatışma.

Kişinin kararını hedef haline getirdiği an çatışmalar sözkonusu. Bir değerlendirme yapmışsam ve ilgili yaşantımı bu değerlendirmem gerekli kılıyorsa yani etik yaşantı ile istememi insan değerinin bilgisinde temelini bulan anlamlar belirliyorsa buradaki ilişki zorunlu ve eylemde değerli eylem. Bunun dışındaki rastlantısal ve değersiz eylem.

Kişi değerlendirme yapıp, ilgili yaşantısı da ona göre ise ama istemesinin kişinin tatmin bekleyen bir ihtiyacı veya anlamlı kılınmış şeyler, idealler belirliyorsa onun ne yapacağını bilemeyiz. İşte bu rastlantısal, eylemi de değerli eylem değil.

3- Gerçekleştirme veya davranış :

a) Tek tek davranışları yapan için, yararlı veya zararlı değerlendirilmesinden çıkıyor. İndüksiyon ürünü gereklilik düşünceleri olarak bu davranış ilkeleri bir genellemedirler. Ama genel geçer değildirler.

b) Bunlar insanlar arası ilişkilerde eylemleri belirleme talepleri olarak karşımıza çıkıyor. Kaynağını insanın değerlendirilmesinde buluyor. Temelinde insanın değerliliği ilkesi var.

Örneğin; ‘insan öldürülmez’, gerçi ‘insan öldürülür’ diye bir ilke konulamaz ama bu ilkelerin, her tek durumda geçerli olması sözkonusu değil.

Bunlar, insanın değerini korursan, insanın değeri de artar diyorlar.

Davranış ilkeleri; kayıtsız şartsız değildir.

İsteme ilkeleri; kayıtsız şarsızdır.

İlkeler, tarihte bir kez konduktan sonra kaldırılamazlar. Bu ilkeler, kayıtsız şartsız değil, genel geçerdirler. Ör. ‘İnsan öldürülemez’ ilkesi genel geçerdir. Yine ilke de olsa değerlendirme sözkonusu.

c) Kendileri de ilke ama başka davranış ilkelerinden değer yargılarından çıkıyor.

Tanrıyı kabul ettiğimizde, iyi-kötü tanrıya göre anlam kazanıyor. Tanrı yoksa, iyi-kötü de yok her şey mübah. Buradaki iyi-kötü birer meta yargıdır.

İ. Kuçuradi etiğinin diğer etiklerden farkı:

1- İnsan ve kişi ayrımı yapması
2- İlişkide eyleme bakması.

Kant ve Aristoteles de eyleme bakıyor ama ilişkide eyleme değil.

Kuçuradi’ye göre doğru eylem:

1-Kişi ile ilgili olan doğru bir değerlendirmeye dayanması.
2-Yaşantıyı bir değerin ya da insanın değerine olan bir inancın belirlemesi.
3- Diğer kişi için isteneni bir anlamın belirlemesi.
4-Konmuş hedefin isteneni o şartlarda gerçekleştiren bir hedef olması.
5-Bu hedefin en azından insanın değerini korumaya yönelik ilkelere dayanarak gerçekleştirilmiş olması.

Bunlar varsa eyleme, ‘doğru eylem’ diyoruz. Böyle eylemde bulunana da ‘etik kişi’ diyoruz.

Kuçuradi’ye göre değerli eylemde bulumak için, her tek durumda değerlendirme yapmak zorundayız. Eğer değerlendirmemiz doğru ise, ilgili yaşantımız etik yaşantı ise ve eylemimiz de buna göreyse, eylem; değerli eylemdir.

Kant – Kuçuradi ayrımı:

Kant, eyleme değil, istemeye bakıyor. Eğer kişinin istemesi doğruysa eylemi de doğrudur. Kant sadece kişinin isteme ilkesinin değerli olup olmadığına bakıyor.

Kuçuradi ise yapmaya / eyleme, eylemin sonucuna bakıyor. Aristoteles de eyleme bakıyor, bu yüzden  yaptığına ‘etik’ diyoruz.

İoanna Kuçuradi Kimdir?

İoanna Kuçuradi

İoanna Kuçuradi (4 Ekim, 1936 – ) Türk filozof, Türkiye Felsefe Kurumu’nun başkanı.Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nün kuruluşundan sonra uzun bir süre başkanlığını yapan eğitimci. Daha sonra Yeditepe Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi gibi başka kurumlarda da çalışmıştır. Şu anda hala Maltepe Üniversitesi’nde görev yapmaktadır. Özellikle insan hakları, insan felsefesi, etik gibi alanlara önem verip bu konularda çalışma yapmaktadır.

Biyografi

4 Ekim 1936’da, İstanbul’da, bir Rum ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1954’te Zapyon Kız Lisesini, 1959’da İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. 1965’te doktora derecesini aldı. 1965-1968 arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görev yaptı. 1970’te doçent, 1978’de de profesör oldu. Boston’da yapılan bir toplantı sonucu Dünya Felsefe Federasyonları Başkanlığı’na seçildi. Bu göreve seçilen ilk Türk ve ilk kadındır. 2001 yılında Dünya Felsefe Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasını sağladı.

1969’da Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kurdu ve 2003 yılında emekli oluncaya dek bölümün başkanlığını yaptı. 1997’den beri aynı üniversitenin İnsan Hakları ve Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin müdürü ve bu merkezin bünyesinde kurulan UNESCOkürsüsünün sahibidir. Ayrıca Koç Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesidir.

Eserleri

  • Perdenin Arkası -Şiirler- (1962)
  • Max Scheler ve Nietzsche’de Trajik (1965)
  • Nietzsche ve İnsan (1966)
  • Schopenhauer ve İnsan (1967)
  • Liselerimizde Felsefe Öğretimi (1969)
  • İnsan ve Değerleri: Değer Problemi (1971)
  • Etik (1977)
  • Sanata Felsefeyle Bakmak (1980)
  • Çağın Olayları Arasında(1980)
  • Uludağ Konuşmaları – Özgürlük, Ahlâk, Kültür Kavramları(1988)
  • Yüzyılımızda İnsan Felsefesi – Takiyettin Mengüşoğlu’nun Anısına (1997)Çevirileri 
  • Pratik Aklın Eleştirisi (Kant’tan, 1980)
  • Ahlâk Metafizjğinin Temellendirilmesi (Kant’tan, 1981)
  • Gelecekte Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Prolegomena (Kant’ tan, 1983)Üye olduğu kuruluşlar
  • Türkiye Felsefe Kurumu (1979’dan beri Başkan)
  • Klasikçağ Araştırmaları Kurumu
  • Türk Sosyal Bilimler Derneği
  • Unesco Türkiye Millî Komisyonu, İnsan Bilimleri Komitesi (Mart 1997’ye kadar)
  • Alman Kültür Merkezi (Ankara)
  • Fédération Internationale des Sociétés de Philosophie (1983’ten beri Yönetim Kurulu Üyesi, 1988-1998 yıllarında Genel Sekreter, Ağustos 1998’den beri de Başkan)
  • Afro-Asian Philosophy Association (Asya için Başkan Yardımcısı)
  • Greek Philosophical Society (Ömür boyu üye)
  • Institut international de philosophie (Paris)
  • Humboldt Bursiyerleri Derneği
  • Birleşmiş Milletler Türk Derneği
  • Atatürkçü Düşünce Derneği
  • Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı
  • T.C. Başbakanlık İnsan Hakları Başmüşavirliği, İnsan Hakları Yüksek Danışma Kurulu (Kurulduğu Ekim 1994’ten, kaldırıldığı Mart 1996’ya kadar Başkan)
  • International Council for Philosophical Inquiry with Children
  • World Futures Studies Federation
  • International Academy of Humanism
  • Centre de Recherches Interdisciplinaires en Bioéthique (Onursal Komite Üyesi, Brüksel)
  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı Etik Komitesi (Başkan)
  • İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi (Başkan)

 

Kaynak : wikipedia.org ve muhtelif

SERGİ

İSTANBUL

sanat duyuru

■ Ermeni asıllı Balyan ailesinin İstanbul’a kazandırdığı eserlerin fotoğraflarından oluşan sergi 2 Temmuz’a kadar Bakırköy Belediyesi Sanat Evi ve Kent Müzesi’nde.

■ Sezin Aksoy, Ece Dündaralp ve Ali Öner’in “Empati” isimli sergisi 6 Temmuz’a kadar Kiplas Sanat Galerisi’nde. (0 216 651 49 00)

■ SOYUT-FİGÜR-SOYUTLAMA-FORM isimli karma sergi 7 Temmuz’a kadar Doruk Sanat Galerisi’nde. (0212 252 05 35)

■ Buluşma Noktası Akademililer isimli karma sergi 7 Temmuz’a kadar Beyoğlu Akademililer Sanat Merkezi’nde. (0212 245 02 29)

■ Ayline Olukman’ın “Suspended Moment” isimli sergisi 7 Temmuz’a kadar ALAN İstanbul’da.

■ Çarşılarla Anadolu sergisi 7 Temmuz’a kadar Kapalıçarşı’da.

■ Deniz Pireci’nin “Bazzinga” isimli sergisi 8 Temmuz’a kadar Galeri G-art’ta. (02122960876)

■ ‘Yaşamın Tanıkları’ Karma Fotoğraf Sergisi 8 Temmuz’a kadar Optimum Outlet ve Eğlence Merkezi’nde.

■ 50 Yıllık Sır – Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un valizinden çıkan fotoğraf, hatırat ve belgelerisimli sergi 10 Temmuz’a kadar İBB Taksim Sanat Galerisi’nde.

■ Kerem Ozan Bayraktar’ın “Kurallar” isimli sergisi 11 Temmuz’a kadar Nesrin Esirtgen Collection’da. (0212 243 7853)

■ Levent Duran’ın “Mama Beden-Body Food” isimli sergisi 11 Temmuz’a kadar Galeri Artist Çukurcuma’da. (0 212 251 91 63)

■ Betül Güney, Cenin (Burcu Çorbacı), Ceyda Aldemir P.’nin “Fresh”isimli sergisi 12 Temmuz’a kadar C.A.M Galeri’de.

■ Çarşılarla Anadolu isimli fotoğraf sergisi 13 Temmuz’a kadar Kapalıçarşı Halıcılar Caddesi’nde.

■ Almanya’da Çağdaş Sanat Aracı Olarak İç Mekân Tasarımı sergisi 15 Temmuz’a kadar Rezan Has Müzesi’nde.

■ Deenesh Ghyczy’nin “Soul Out” isimli sergisi 15 Temmuz’a kadar Art Suites Gallery Beyoğlu’nda. (0212 251 55 61)

■ Come-in, Almanya’da Çağdaş Sanat Aracı Olarak İç Mekân Tasarımıisimli sergi 15 Temmuz’a kadar Rezan Has Müzesi’nde.

■ Sera Uzel’in “Lu” isimli sergi 17 Temmuz’a kadar Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde.

■ Charles Vess’in İstanbul’u isimli sergi 20 Temmuz’a kadar Çekül Evi’nde. (0212 249 64 64)

■ Karikatüristler Güngör Kabakçıoğlu İçin Çiziyor isimli sergi 20 Temmuz’a kadar Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde.

■ Diana Blok’un “See Through Us” isimli sergisi 21 Temmuz’a kadar Sanatorium’da. (0212 293 67 17)

■ Vladimir Klein’ın cam sergisi 21 Temmuz’a kadar Pirosmani Sanat Galerisi’nde. (0212 252 68 12)

■ Hisseli Harikalar Kumpanyası – Meraklılarından Sıra Dışı Objeler Sergisi 24 Temmuz’a kadar Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde.

■ Mercan Dede’nin “Revolution Revelation” sergisi 25 Temmuz’a kadar Borusan Müzik Evi’nde.

■ Maureen Connor’un “Çelişkiler” isimli sergisi 28 Temmuz’a kadar Akbank Sanat’ta.

■ Tamar Halpern’in “Şair için kork ve viski iç” isimli sergisi 28 Temmuz’a kadar Egeran Galeri’de. (0212 251 12 51)

■ İyi Niyetin Arsızlığı isimli sergi 28 Temmuz’a kadar artSümer’de. (0 212 249 1035)

■ Goya’nın eserlerinden oluşan “Zamanının Tanığı” isimli sergi 29 Temmuz’a kadar Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde.

■ Marleen P. Atay, Stephanie Pain, Suzanne Posthumus ve Aras Seddigh’in TRANSFER başlıklı sergisi 30 Temmuz’a kadarKare Art Gallery’de.

■ Ustalar ve Yükselenler isimli sergi 31 Temmuz’a kadar Türker Art’ta. (0212 296 53 25)

■ Sınırlar Yörüngeler 12 sergisi 31 Temmuz’a kadar Siemens Sanat’ta. (0212 334 11 04)

■ Kerem Ozan Bayraktar’ın “Kurallar” isimli sergisi 11 Ağustos’a kadar Nesrin Esirtgen Collection’da. (0212 243 78 53)

■ Kadına Dair isimli karma sergi 15 Ağustos’a kadar Mine Sanat Galerisi’nde. (0 216 576 76 18)

■ Teras Sergileri 18 Ağustos’a kadar Proje4L/ Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’nde. (212 290 25 25 )

■ Sophia Pompery’nin “Şeylerin Sessiz Şekli” isimli sergisi 26 Ağustos’a kadar ARTER’de. (0212 243 37 67)

■ Berlinde De Bruyckere’nin “Yara” isimli sergisi 26 Ağustos’a kadar ARTER’de. (0212 243 37 67)

■ Fransız-Belçikalı ve Türk Çizgi Romanlarına Çapraz Bakış isimli sergi 31 Ağustos’a kadar İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde. (0212 3938111)

■ Ali’nin Koço’su isimli karma sergi 31 Ağustos’a kadar Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde. (0212 230 19 76)

■ Kes&Yapıştır isimli karma sergi 31 Ağustos’a kadar Galeri İlayda’da. (0 212 227 92 92)

■ Mezunlar 2012 isimli sergi 31 Ağustos’a kadar Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde.

■ Hep Birlikte V isimli sergi 1 Eylül’e kadar Artgalerim Nişantaşı’nda.

■ Segment #2 ve Gerwald Rockenschaub’un 4to2floors sergileri 2 Eylül’e kadar Borusan Contemporary’de. (0212 393 52 00)

■ Çevre Karikatürleri 3 Eylül’e kadar Galeri 5’te.

■ Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cihat Burak, Mehmet Pesen, Salih Acar, Alp Bartu, Saim Dursun, Reha Yalnızcık, Işıl Özışık, Niyazi Toptoprak, Metin Gönül, Artin Demirci ve Kamil Masaracı’nın karikatür sergisi 13 Eylül’e kadar Ürün Sanat Galerisi’nde. (0216 363 12 80)

■ Mustafa Köseoğlu ve Metin Benek’in sergileri 15 Eylül’e kadar Alta Sanat Galerisi’nde. (0212 282 69 65)

■ Kobra – Özgür Sanatın 1000 Günü sergisi 16 Eylül’e kadar’S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde.

■ İsmail Acar’ın “5 Duyu 5 Olgu” isimli sergisi 18 Eylül’e kadar Türk ve İslam Eserleri Müzesi Geçici Sergi salonunda.

■ Burhan Doğançay’ın “Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı: Burhan Doğançay Retrospektifi” sergisi 23 Eylül’e kadar İstanbul Modern’de.

■ Padişahın Evi: Harem-i Hümayun sergisi 15 Ekim’e kadar Topkapı Sarayı Müzesi, Has Ahırlar Sergi Salonu’nda.

■ Josephine Powell’ın “Josephine’in Gördüğü: 20. Yüzyılda Anadolu’nun Kırsal Yörelerine Fotoğrafik Bakışlar” sergisi 21 Ekim’e kadar Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde.

■ Biz bu memleketi seninle sevdik Lefter sergisi 24 Haziran 2013’e kadar Adalar Müzesi’nde.

 ANKARA

■ Feminart Kadın Sanatçılar Derneği – resim – 7 Temmuz’a dek – Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde. (0 312 442 30 50)

■ Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Grafik Tasarım Bölümü Mezunları – grafik – 15 Temmuz’a dek – Cermodern’de. (0 312 310 00 00)

■ Abraham David Christian – heykel – 14 Temmuz’a dek – Galeri Artist Ankara’da. (0 312 311 93 63)

■ Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğrencileri – baskı resim – 15 Temmuz’a dek – Galeri Artist Lab’da. (0 312 311 93 63)

■ M.C. Escher – resim – 5 Ağustos’a dek – Cermodern Sanatlar Merkezi’nde. (0 312 310 00 00)

■ Yaz Karması – resim – 28 Eylül’e dek – Atlas Sanat Galerisi’nde. (0 312 468 59 04)

■ Yaz Karması – resim, heykel, 30 Eylül’e dek – Krişna Sanat Merkezi’nde. (0 312 418 02 53)

İZMİR

■ İzmir Resim ve Heykel Müzesi atölyelerinin yıl sonu karma sergisi yarın sona eriyor.

■ Gölgenin Öyküsü fotoğraf sergisi, 31 Temmuz’a dek Çizgelikedi Sanat Galerisi’nde izlenimde.

■ Aygun Tuğay’ın “Resim Defterim-1/Kaygılar” adlı sergisi 25 Temmuz’a dek Alaçatı’daki Kırmızı Ardıç Kuşu Sanat Galerisi’nde izlenimde.

 MERSİN

■ İçel Sanat Kulübü’nün, ‘Karma Resim-Heykel-Fotoğraf’ sergisi çarşamba günü 17.30’da M. İlhan – A.Uğural Sanat Galerisi’nde açılacak. Sergi yaz boyunca sanatseverlerin izlenimine açık tutulacak. (0324 2381088)

 ADANA

■ Ogün Burduroğlu Fotoröportaj Atölyesi kursiyerlerinin çalışmalarının yer aldığı, ‘Yaşanmışlığıyla Tarihi Adana Konakları’ adlı fotoğraf sergisi Abidin Dino Sanat Parkı’nda sürüyor. Sergi yarın sona erecek. (0322 4589347)

■ Ressam Güneş Yılmaz Bloedorn’un, Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Fuayesi’ndeki, ‘Kayaların Ruhunda Varoluş’ adlı sergisi Taşkonaklar Kapadokya Otel’de sürüyor. Sanatçının eserleri 8 Temmuz’a dek izlenime açık olacak. (0384 2193001)

 TİYATRO

İSTANBUL

■ Enka Açıkhava Tiyatrosu nda Bilkent Tiyatro’nun “Batı Rıhtımı“ adlı oyunu izlenebilir. (0 212 705 60 00)

ADANA

■ Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu oyuncuları, Üstün Dökmen’in yazdığı, Ali Hürol’un sahneye koyduğu, ‘Komşu Köyün Delisi’ adlı oyunu, çarşamba günü 20.00’de, cumartesi günü ise 15.00’te yeniden sahneleyecek.

(0322 4580008)

GÖSTERİ/SÖYLEŞİ

İSTANBUL

■ Turkcell Kuruçeşme Arena’da perşembe günü saat 21.00’de “Anadolu Ateşi” adlı dans gösterisi sahnelenecek.

Nedir bu Calibri?

Bugünlerde Calibri adını çok duyuyoruz; dünyanın en çok kullanılan yazı fontu. Hayatımıza farklı bir vesileyle girme sebebiyse Balyoz davası. Peki nedir bu Calibri’nin ve bazı öteki fontların hikâyesi?

bell centennial, cascade script, bitstream charter, itc galliard, georgia, olympian, mantinia, miller, shelley script, snell roundhand, skia, sophia, tahomave verdana fontlarının babası Matthew Carter

 

Bugünlerde hayatımıza Calibri denen bir şey girdi. Dünyanın en çok kullanılan yazı fontu. Hayatımıza işlevinin biraz dışında girme sebebiyse Balyoz davası, daha doğrusu davanın temelini oluşturan ve içinde ana eylem planlarının bulunduğu öne sürülen DVD’lerle CD’ler… Yıldız Teknik Üniversitesi Bilirkişi Heyeti’ne göre, söz konusu belgelerin 2003’te yazılması imkânsız zira o metinler Calibri fontuyla yazılmış. Calibri’nin dünyada piyasaya sürülme tarihi 2007. Ama bizim konumuz bu değil. Madem gündemin orta yerine düştü,Calibri ve öteki fontların arka planına kısaca göz atalım…
Simon Garfield’ın yazdığı “Tam Benim Tipim” adlı kitap, matbaanın mucidi Guttenberg’in 16’ncı yüzyılda ilk harf kalıbını dökmesinden Steve Jobs’un bilgisayarlarımızın font mönüsünü oluşturmaya karar verdiği ana kadar yazının ve fontların tüm hikâyesini anlatıyor. IKEA firmasının fontunu değiştirmesi İsveç’te insanların psikolojisini bozmuş, hatta toplumsal kargaşaya sebep olmuş mesela. Yahut Verdana’nın yaratıcısı Matthew Carter, özellikle Microsoft ve Google bu karakteri benimseyince öyle popüler olmuş ki New Yorker Dergisi’ndeki bir makalede onun için “Dünyanın en çok okunan adamı” denmiş. Bu arada kitap bize, bilgisayar ekranlarında öyle değilmiş gibi gelse de fontların insan yapımı olduğunu da hatırlatıyor.

OBAMA’YA SEÇİM KAZANDIRAN FONT 
Kitaptaki hikâyeleri okumak eğlenceli. Arada “Comic Sans’ın sevgilisi varmış, seni karakterin için seviyorum, diyormuş” gibi fıkralar, espriler de var. Fakat seçim kampanyasında Gotham adlı fontu kullanmasa Barrack Obama’nın ABD Başkanı seçilemeyebileceğini öğrendiğimde, meselenin sadece eğlenceden ibaret

Calibri Font

olmadığını kavradım. Simon Garfield, “Bazı yazı karakterleri onlarla yazılan her şey dürüst ya da hiç olmazsa adilmiş hissi verir” diyor Gotham için. “Bu sağlam ve kalıcı harfler ayrıca saldırgan görünmüyor.” Örneğin bir aşk mektubunda da Didot karakterinin, güzel ve güçlü satırları, özellikle de italik olarak derli toplu göstermesi nedeniyle çok şık durduğunu düşünüyor yazar.

Lucas de Groot Calibri Fontunun Babası

Garfield kitapta özetle, mektuplarımızı hangi fontla yazdığımızın, bloglarımızda, kitaplarımızda yahut gazetelerimizde hangi fontları kullandığımızın, ürettiğimiz mamullerin ambalajları için hangi fontları seçtiğimizin amaçlarımız açısından hayati önem taşıdığından bahsediyor… Obama’yı başkan yapan Gotham fontuyla yazılmış bu kitabı okuyun. Dilerseniz Calibri ve diğer fontların şaşırtıcı hikâyesini ayrıntılarıyla öğrenip bir parça eğlenmek için, dilerseniz işi biraz daha ciddiye alarak bundan sonra yazacağınız metinlerde hangi fontları tercih etmeniz gerektiğine karar vermek için. Sonunda reddedilmeyeceğiniz bir aşk mektubu yazmak yahut hayatınızın iş başvurusunda bulunmak için bu bilgiler inanın çok işinize yarayabilir.

Calibri: Kitle iletişiminin çehresini değiştiren font
tarihinde bir dönemeç sayılan en önemli çalışmasına 2002’de başladı. Microsoft firması ona elektronik kitaplar ve daha da önemlisi Vista işletim sisteminin vazgeçilmez parçası olacak bir font sipariş etmişti. Ortaya deneme mahiyetinde Consolas çıktı. De Groot daha sonra neredeyse bütün kitle iletişiminin çehresini değiştirecek esas başyapıtını, Calibri’yi tasarladı. Büyük bir görsel etkiye sahip, yuvarlak, esnek, tırnaksız bir font olan Calibri, Miscrosoft’un 2007’de kullanmaya başladığı font oldu. Hem Word’de Times New Roman’ın yerini aldı, hem de Outlook, Powerpoint ve Excel için standart font haline geldi.

Kaynak :  GÜLENAY BÖREKÇİ 

                http://www.haberturk.com