Şunun için etiket arşivi: Şanlıurfa

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Başbük Mahallesi’ndeki yapılan kazı çalışmalarında, yaklaşık 3 bin yıllık Yeni Asur dönemine ait tapınak bulundu. Şanlıurfa Müze Müdürü ve kazı başkanı Celal Uludağ, “Yaptığımız çalışmalarda bu tapınağın Yeni Asur dönemine tarihlenen yani günümüzden 3 bin yıl önceye dayanan bir Sin Mabedi olduğunu belirledik” dedi

Dünyanın en eski yerleşim alanlarından biri olan Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Başbük Mahallesi’nde yaklaşık 3 bin yıllık Yeni Asur dönemine ait tapınak bulundu. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izniyle bu yıl, Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında uzmanlar Aziz Ergin ve Yusuf Koyuncu’nun katılımıyla Siverek ilçesindeki Başbük bölgesinde kazı çalışmaları başlatıldı.

‘Sin Tapınağı’ olabilir

Kazılarda, bölgede tespit edilen bir alanda Yeni Asur dönemine tarihlenen, ana kayaya kazılmış, oval bir girişe sahip merdivenlerle inilen bir tapınak yapısı bulundu. Buluntunun yaklaşık 3 bin yıllık bir Sin Tapınağı olduğu düşünülüyor. Şanlıurfa Müze Müdürü ve kazı başkanı Celal Uludağ yaptığı açıklamada, “Arkeolojik anlamda çok zengin bir potansiyele sahip ilimizde, yürütülen kazılarla Şanlıurfa’da bulunan kültür varlıklarını ortaya çıkararak, bunları turizme kazandırmayı hedefliyoruz” dedi.

Türkiye’de bir ilk

Celal Uludağ, Başbük Mahallesi’nde buldukları tapınağın Pagan inanışına ait olduğunu düşündüklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: “Aslında bu mekan kaçak kazı sonucu ortaya çıktı. Kaçak kazı jandarma tarafından tespit edilmiş ve yetkililerce durdurulmuştu. Konu Şanlıurfa Müzesi’ne intikal etti. Gerekli izinlerin ardından uzmanlarımızca kazı yapıldı. Yürütülen çalışmalarda bu mekanın aslında Yeni Asur dönemine ait bir Sin Tapınağı olduğu kanaatine varıldı. Duvardaki tüm resimlerin örnekleri alındı, çizimleri yapıldı ve bu sayede bilim dünyasına kazandırılmak üzere tamamlandı.

Şu an alan kaçak kazılara maruz kalmaması için koruma altına alındı ve tescillendi. Yaptığımız çalışmalarla tapınağın 3 bin yıl önceye dayanan bir Sin Mabedi olduğunu belirledik. Buradaki duvarlara ay, güneş ve yıldız tanrıları resmedilmiş durumda. Burası kutsal bir mekan ve bu kutsal mekan Türkiye’de tespit edilmiş Sin Tapınağı’nın tek örneği. Bu anlamda bizim için ve arkeoloji tarihi için çok önemli diye yorumlayabiliriz.” Uludağ, söz konusu bölgedeki kazı çalışmalarının tamamlandığını belirterek, kentteki tarihi yapıları gün yüzüne çıkarmaya devam edeceklerini vurguladı.

Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın yer aldığı ‘Adalet Sizsiniz’ isimli tiyatro oyunu, 3 ilde valilikler tarafından yasaklandı.

Yazarlığını Ümit Denizer’in yaptığı, Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın oyunculuk yaptığı ‘Adalet Sizsiniz’ tiyatrosuna Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin valileri tarafından sansür uygulandı.

Konuyla ilgili açıklama yapan Rutkay Aziz, oyunun neden yasaklandığı ile ilgili açıklamadan yapılmadan, oyuna yasak getirilmesine tepki göstererek; “Yaklaşık 175 oyuna ulaştık, oynamadığımız yer kalmadı. İskenderun, Adana ve Antakya’da oynadığımız oyunu; Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’de oynayamadık. Bu aslında bize verilmiş bir ceza değil, oranın insanına verilmiş bir ceza. Hemen ardından oyunu Van’da oynamaya başladık” dedi.

ÖDÜLLÜ BİR OYUN

Bu sansürün sadece kendilerine yapılmadığını söyleyen Rutkay Aziz, “Birçok arkadaşa da aynı şey oldu. Herhangi bir neden de belirtilmiyor, OHAL dolayısıyla hep söylenen, ‘Güvenlik gerekçesi’ oluyor” diye konuştu. Tek perdelik oyun “Adalet, Sizsiniz”; yargının siyasallaştığı üç tarihi olayı, Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın yorumlarıyla tiyatroya aktarıyor. Oyunda; MÖ 5. yüzyılda Atina’da, ölüme mahkûm edilen Sokrates, 1633 yılında Roma’da, Engizisyon’un müebbet hapse mahkûm ettiği bilim adamı Galileo ve 1927 yılında Boston’da, adaletin ölüme mahkûm ettiği iki İtalyan göçmen işçi Sacco ile Vanzetti’nin hikâyeleri anlatılıyor. Oyun, ayrıca 2012 yılı Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştü. Öte yandan, “Adalet, Sizsiniz” hâlâ sahnelenmeye devam ediyor.

14. Filmekimi, her yıl olduğu gibi merakla beklenen göz alıcı filmleri bu yıl da izleyiciyle buluşturacak.

2015 film ekimi

 

3-11 Ekim tarihlerinde İstanbul’da yapılacak, ardından Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’yi ziyaret edecek 14. Filmekimi’nin programı açıklandı. Sundance, Berlin, Cannes, Venedik, Toronto gibi saygın festivallerde adından söz ettiren, aralarında Woody Allen, Noah Baumbach, Stephen Frears, Michel Gondry, Todd Haynes, Nanni Moretti, Paolo Sorrentino gibi usta yönetmenlerin son yapıtlarının da olduğu ‘yolunu gözlediğimiz’ 46 film programda.
filmekimi 2015

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Vodafone FreeZone sponsorluğunda gerçekleştirilecek 14. Filmekimi, her yıl olduğu gibi yolunu gözlediğimiz filmleri sinemaseverlerle buluşturacak.İstanbul ayağı 3-11 Ekim tarihleri arasında yapılacak, ardından Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’yi ziyaret edecek 14. Filmekimi’nde, Sundance, Berlin, Cannes, Venedik, Toronto gibi saygın uluslararası festivallerde adından söz ettiren Woody Allen, Noah Baumbach, Stephen Frears, Michel Gondry, Todd Haynes, Hirokazu Kore-eda, Nanni Moretti, Paolo Sorrentino gibi usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 46 film beyazperdede izlenebilecek. Birkaç gün önce 72. Venedik Film Festivali’nde büyük ödül Altın Aslan kazanan ‘Uzaktan’ın (Desde Alla) da gösterileceği Filmekimi’nde Can Evrenol’un ‘Baskın’ ve Ben Hopkins’in Hasret filmlerinin Türkiye prömiyerleri yapılacak.

FİLMEKİMİ PROGRAMINDA NELER VAR?
Mantıksız Adam / Irrational Man / Woody Allen
Başrollerini Emma Stone, Joaquin Phoenix ve Parker Posey’nin paylaştığı Woody Allen’ın son filmi Mantıksız Adam / Irrational Man’in merkezinde yaşama arzusunu yeniden kazanmak isteyen felsefe profesörü Abe Lucas var. Hayatta ne zevk ne de bir anlam bulamayan Abe, duygusal açıdan dibe vurmuştur. Ders vermeye başladığı küçük bir kasabadaki üniversitede iki kadınla yakınlaşır: Mutsuz evliliğinde debelenen öğretim üyesi Rita ile en iyi öğrencisi Jill. Talihin bir oyunuyla Abe öyle bir karar vermek zorunda kalır ki tüm dengeleri ve ilişkileri alt üst olur. Mantıksız Adam ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yaptı.

Dheepan / Jacques Audiard
Cannes’ın en büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazanan Pas ve Kemik ile Yeraltı Peygamberi filmleriyle tanıdığımız Jacques Audiard’ın son filmi Dheepan Paris’te Sri Lankalı üç mülteci üzerinden tüm dünyadaki sığınmacıların çektiği zorlukları ele alıyor. Filme adını veren Dheepan’ı 1980’lerde Tamil Kaplanları’nda çocuk asker olan romancı Antonythasan Jesuthasan canlandırıyor. Sri Lanka’da sona eren iç savaştan kaçabilmek için Dheepan, bir kadın ve bir kız çocuğuyla bir aileymiş gibi davranarak mülteci olarak Fransa’ya gider. Paris dışında bir toplu konuta yerleştirilen üçlü, bir yandan göçmen olarak kültür çatışmasını aşmaya çalışırken bir yandan da gündelik şiddetle ve “ailevi” meselelerle uğraşmak zorunda kalacaktır.

Bayan Amerika / Mistress America / Noah Baumbach
Bu yılki İstanbul Film Festivali’nin en çok izlenen filmlerinden While We Are Young’dan sonra bağımsız yönetmen Noah Baumbach, Frances Ha’nın hem başrol oyuncusu hem de ortak senaristi Greta Gerwig ile birlikte Bayan Amerika’yı yarattı. Başrollerinde Greta Gerwig, Loka Kirke, Heather Lind’in yer aldığı film, efsane bir şehir komedisi olmayı vaat ediyor. İlk gösterimini Sundance’te gerçekleştiren Bayan Amerika, Baumbach’ın en eğlenceli filmi olarak görülüyor. Baumbach ve Gerwig işbirliğiyle ortaya çıkan hınzır senaryosu ve sivri diyaloglarıyla dikkat çeken film, kendi halinde, henüz New York’un ışıltılı hayatına girememiş Tracy ile şehri çok iyi bilen ve maceracı bir kız olan Brooke’un ilişkisini anlatıyor.

İnsanın Değeri / The Measure of a Man / Stephane Brize
Cannes Film Festivali’nde Vincent Lindon’a En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran İnsanın Değeri / The Measure of a Man, işçi sınıfının sosyolojik yapısını anlatan sosyal gerçekçi dram. Yönetmenliğini Stephane Brize’nin yaptığı film, birden bildiği tüm ahlaki değerlere karşı durmak zorunda kalan bir fabrika işçisinin hikâyesini anlatırken “aslında, insanın değeri nedir?”i sorguluyor. Dardenne Biraderler’i anımsatan açık bir kapitalizm eleştirisi yapan film, özellikle başrolündeki Vincent Lindon’un performansıyla büyük övgü aldı.

Ixcanul / Ixcanul Volcano / Jayro Bustamante
Jayro Bustamante’nin ilk uzun metrajlı filmi olan Ixcanul Guatemala’da gerçek ve aktif bir volkanın eteklerinde çekildi. Kaqchikel Mayaları’ndan, ailesiyle birlikte bir kahve plantasyonunda yaşayan 17 yaşındaki Maria’nın ekseninde gelişen öyküsüyle izleyiciyi, şu ana kadar yılda en fazla 6 film çekilebilmiş Guatemala’dan gelen; gerçek bir karakterin yaşadıklarına dayanan etkileyici ve alışılmışın dışında bir kadın öyküsü. İzleyiciyi Maya kültürü ve gelenekleriyle tanıştıran Ixcanul’un başrollerinde Maria Mercedes Coroy ve Maria Telon var. Film, 2015 Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü, Guadalajara’da ise En İyi Latin Amerika Filmi seçildi.

Life / Anton Corbijn
Fotoğrafçı ve yönetmen olan Anton Corbijn’ın son filmi Life, Hollywood efsanesi James Dean ile Magnum fotoğrafçılarından Dennis Stock’un, Dean henüz dünya çapında bir yıldız olmadan, 1955 yılındaki yakın arkadaşlığının hikâyesini anlatıyor. Stock, bu başına buyruk, çılgın, neşeli ve yaramaz yeni aktörün fotoğra?arını çekmek için LIFE dergisini ikna eder. İkili, Los Angeles’tan New York’a oradan da Dean’in Indiana’daki aile çiftliğine doğru, kıtayı boydan boya geçen bir fotoğraf gezisine çıkar. Stock’un hayatını değiştirecek bu geziden geriye çağımızın en unutulmaz fotoğra?arı kalacaktır. Berlin Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan Life’ın müzikleri ise geçtiğimiz Aralık ayında Salon’da konser veren Owen Pallett tarafından bestelendi.

Lolo / Julie Delpy
Paris’te İki Gün, New York’ta İki Gün ve Skylab ile sevdiğimiz, en Amerikalı Fransız yönetmen Julie Delpy, başrollerini Dany Boon, Vincent Lacoste ve Karın Viard ile paylaştığı bu romantik komediyle beyazperdeye dönüyor. Lolo, dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nin Venedik Günleri bölümünün ardından Toronto Film Festivali’nde de gösterilecek. Filme adını veren Lolo, annesini aşırı sahiplenen ve bu yüzden de annesinin yeni sevgilisine zorluk çıkartan ergen bir genç.

En Güzel Günlerim / My Golden Days / Arnaud Desplechin
A Christmas Tale ve My Sex Life or How I Got Into an Argument gibi duygusal filmlerin yönetmeni Fransız Arnaud Desplechin’in senaryosunu da kendi yazdığı yeni filmi En Güzel Günlerim / My Golden Days, ergenlik çağındaki gençlerin romantik hikâyesini anlatıyor. Cannes Film Festivali Eleştirmenler Haftasında En İyi Senaryo ödülü alan, Quentin Dolmaire, Lou Roy-Lecollinet gibi isimlerin oyunculuğu ile En Güzel Günlerim hem dokunaklı bir büyüme hikâyesi, hem de sıcacık, hayat dolu, hüzünlü ve nüktedan bir ilk aşk hikâyesi anlatıyor.

The Witch / Robert Eggers
The Witch ile Sundance Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü alan Robert Eggers, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden, New England’daki cadı avlarından esinleniyor. Hıristiyan inançlarına sıkı sıkıya bağlı William ve Katherine, beş çocuğuyla birlikte, geçit vermez bir ormanın yamacında yaşamlarını sürdürmektedir. Yeni doğan oğulları sırra kadem basıp bir de ekinleri solunca, aile batıl inançlar ile kendi korku ve kaygılarının esiri olur. Başrollerini Anya Taylor Joy, Ralph Ineson’ın paylaştığı ve Sundance’in en ürkütücü filmi olarak övülen The Witch, korku ve endişenin işlendiği, etkileyici bir yapıt. 1922 yılında çekilen ünlü korku filmi Nosferatu’nun yeniden çevrimini Robert Eggers’ın üstleneceği de açıklandı.

Baskın / Can Evrenol
Baskın, beş polisin gece devriyesi sırasında gelen bir yardım çağrısı üzerine destek için gittikleri terk edilmiş tarihi bir Osmanlı karakolunda başlarına gelenleri konu eden bir geceyarısı filmi. Dünya prömiyerini bu ay Toronto Film Festivali’nin “Midnight Madness” seçkisi kapsamında gerçekleştiren Baskın, Can Evrenol’un aynı adlı ödüllü kısa filminden uyarlandı. Baskın’ın Türkiye prömiyeri, Filmekimi’nde yapılıyor.

Kronik / Chronic / Michel Franco
Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun senaristliğini de üstlendiği Kronik, izleyiciyle ilk kez buluştuğu Cannes Film Festivali’nden En İyi Senaryo ödülüyle ayrıldı. Filmin başrollerinde, Reservoir Dogs, Pulp Fiction gibi filmlerde rol alan benzersiz oyuncu Tim Roth, 5 sezondur devam eden Grimm’den hatırlayacağımız Bitsie Tulloch ve ilk kez 2008 yılında Kara Şövalye’de ‘Joker’s Thug’ olarak izlediğimiz David Dastmalchian yer alıyor. Kronik, Tim Roth’un canlandırdığı, bir bakımevinde ölüm döşeğindeki hastalarla ilgilenen bir erkek hemşirenin portresini çiziyor. Sakince akan bu keskin dram, Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun 2012’de Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünün galibi olan ve İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen Lucia’dan Sonra filminden sonraki çalışması.

Son Efsane / The Program / Stephen Frears
Gazeteci David Walsh’ın Seven Deadly Sins kitabından uyarlanan Son Efsane / The Program’ın yönetmen koltuğunda Stephen Frears oturuyor. Ünlü bisikletçi Lance Armstong’un hayatının beyazperdeye aktarıldığı filmde Armstrong’un hakkında çıkan doping haberlerinin ardından 7 kez kazandığı Tour de France şampiyonluklarının elinden alınması ve spordan men edilmesine kadar devam eden tartışmalı süreçleri konu edilmiş. Başrollerini Ben Foster ve Chris O’Dowd’ın paylaştığı Son Efsane kadrosunda Dustin Hoffman, Guillaume Canet ve Jesse Plemons gibi isimler de yer alıyor. Son Efsane, ilk gösterimini bu ay Toronto Film Festivali’nde yapıyor.

Ex Machina / Alex Garland
Never Let Me Go, Gün Işığı, 28 Gün Sonra filmlerinin senaryolarına imza atan, The Beach / Kumsal, Tesseract / Hiper Küp romanlarının yazarı Alex Garland bu kez Ex Machina’da hem yönetmen hem de senarist olarak karşımıza çıkıyor. Yılın en merakla beklenen filmlerinden Ex Machina, “insanlık sonrası fütüristik şok filmi” ve “vizyoner bir bilimkurgu” olarak şimdiden kült filmler arasına girdi. Filmin başrollerinde Oscar Isaac, Domhnall Gleeson ve Alicia Vikander yer alıyor. Yapay zekâ ürünü bir “kadın robot deneyi”ni test eden bilim adamlarının hikâyesini anlatan Ex Machina, çağdaş bir Frankenstein yorumu olarak tanımlanıyor. Müziklerini Ben Salisbury ile Portishead kurucularından Geoff Barrow’un bestelediği filmin ilham kaynakları arasında 2001: A Space Odyssey / 2001: Uzay Macerası (Stanley Kubrick) ile Altered States / Gerçeğin Ötesinde (Ken Russell) yer alıyor.

Bir Varmış Bir Yokmuş / Tale of Tales / Matteo Garrone

Tale-of-Tales

 

İlk gösterimini Cannes’da gerçekleşen, epik bir sinema vizyonuyla Ortaçağ Napoli’si hikâyelerinden esinlenen Bir Varmış Bir Yokmuş / Tale of Tales’in başrollerinde Salma Hayek ve Vincent Cassel yer alıyor. Kendisini çok seven kocasını feda etmeye hazır bir Kraliçe’nin savaşımından, bir Kral’ı baştan çıkarmaya çalışan iki gizemli kız kardeşe, dev bir pireyle uğraşırken kızının kalbini kıran başka bir Kral’a, güzellikle groteski katıştıran bu hikâyeler gotik bir hayal dünyasını çarpıcı ve benzersiz bir şekilde beyazperdeye taşıyor.

Marguerite / Xavier Giannoli
Eylül ayında Venedik Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan Marguerite, Fransız yönetmen Xavier Giannoli’nin son filmi. detone soprano Florence Foster Jenkins’in hikayesinden esinlenen film 1921 yılının Paris’inde geçiyor. Marguerite Dumont’un şatosundaki bir partide, müthiş bir hevesle arya söyleyen Marguerite Marguerite o kadar detone ve kendi durumundan o kadar bihaber ki, dinleyiciler gülmemek için kendilerini zor tutuyorlar. Kışkırtıcı bir gazeteci son performansı hakkında övgü dolu bir yazı yazınca Marguerite de büyük bir resital vermeye ikna oluyor. Filmin oyuncuları arasında Catherine Frot, Andre Marco, Michel Fau ve Christa Theret var.

Ben, Earl & Ölen Kız / Me and Earl and the Dying Girl / Alfonso Gomez
Amerikalı yazar Jesse Andrews’ın aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmen koltuğunda Glee ve American Horror Story gibi başarılı dizilerde yönetmen olarak karşımıza çıkan Alfonso Gomez’in olduğu Ben, Earl & Ölen Kız’ın oyuncu kadrosunda Bates Motel’den tanıdığımız Olivia Cooke, Thomas Mann ve RJ Cyler yer alıyor. Sundance Film Festivali’nden, Jüri Büyük Ödülü ve İzleyici Ödülü ile dönen film, lise son sınıfta olan ve okulunu huzurla bitirmek uğruna kimseyle yakınlaşmamayı tercih eden Greg’in kanser hastası sınıf arkadaşı Rachel’a yardımcı olmasıyla birlikte gerçek dostluğu keşfetmesini konu alıyor. Film, Rolling Stone dergisi tarafından şimdiden 2015 yılının en iyi 7 filmi arasında gösteriliyor.

Microbe & Gasoline / Michel Gondry
Michel Gondry’nin Versailles’da geçirdiği çocukluk günlerinden esinlendiği Microbe & Gasoline, geçen Filmekimi’nde de gösterilen Biz ve Ben’deki gibi ergenlerin dünyasına dalan tatlı bir fantezi, ev yapımı bir karavanla Fransız taşrasını kat eden iki ergenin büyüme hikâyesi. Uyumsuz liseliler Mikrop ile Gazolin yakın arkadaş olurlar. Okul bitip yaz tatili başladığında ilk işleri derme çatma bir “tekerlekli ev” inşa edip kendilerini yollara vurmak olur. Elbette yolda hem tuhaf tiplerle karşılaşır hem de ilginç maceralar yaşarlar.

İnatçılar / Rams / Grimur Hakonarson
40 yıldır birbiriyle konuşmayan, hayvancılık yapan iki kardeş, Gummi ve Kiddi’nin koyunlarını kurtarmak amacıyla bir araya geldiği bu film, dokunaklı, insancıl ve kuzeyli mizahını esirgemeyen bir dram. İzlandalı yönetmen Grimur Hakonarson’un kendi ülkesinde yaptığı doğa çekimleriyle birleşen belgesel tadındaki İnatçılar, 2015 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış ödülüne layık görüldü. Başrollerini Sigurður Sigurjónsson ve Theodór Júlíusson’ın paylaştığı İnatçılar İzlanda’nın Oscar adayı.

Carol / Todd Haynes
Suç ve gerilim romanlarının usta yazarı Patricia Highsmith’in kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı 1952 tarihli romanı, 11 yıllık bir yapım sürecinden sonra beyazperdede. Amerika’da insan ilişkilerinin karanlık yüzüne bakan yönetmen Todd Haynes, şahane kadrosu ve olağanüstü sanat tasarımıyla yılın bu en çok övülen filminde 1950’lerin New York’unda iki kadının yasak aşkını anlatıyor. 2015 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday olan, En İyi Kadın Oyuncu (R. Mara) ve Kuir Palmiye ödülleri kazanan filmin başrollerinde Cate Blanchett ve Rooney Mara yer alıyor.

Hasret / Yearning / Ben Hopkins
Yönetmen Ben Hopkins’in filmi Hasret / Yearning, İstanbul’a film çekmeye gelen küçük bir çekim ekibinin hikâyesini anlatıyor. Yönetmen Hopkins, günden karanlığa, yaşayan şehirden geçmişin şehrine doğru geçerken İstanbul’un birçok yönüne değiniyor. Hasret / Yearning, eski mahallelerin yıkılması ve yenilenmesi, göçmen işçiler, hükümete karşı direniş, şehirde yaşayan çok çeşitli dinler ve topluluklar, İstanbul’un tuhaf derecede melankolik özüne değiniyor.

Emanet / Coin Locker Girl / Han Jun-Hee
Han Jun-Hee’nin ilk yönetmenlik denemesi olan Emanet, dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası bölümünde yaptı. Metro istasyonunda terk edilen bir bebeğin bir mafya örgütünün lideri olan kadın tarafından sahiplenilmesini ve kızın yıllar sonra kadının otoritesini ve yetiştirilişini sorgulamasını konu alan bu sert film Kore’de Bucheon Film Festivali ile İtalya’da Griffoni Film Festivali’nde ödüller kazandı.

Umudun Tarifi / An / Naomi Kawase
Geçen yıl Filmekimi’nde gösterilen Dingin Sular filmiyle hatırladığımız Japon yönetmen Naomi Kawase’nin yeni filmi Umudun Tarifi’nin çekimleri Japonya, Fransa, Almanya olmak üzere üç farklı ülkede yapıldı. Küçük bir fırın mutfağında “an” adı verilen fasulye ezmesinin Tokue adında yaşlı bir kadın tarafından yapılmasıyla başlayan bu hikâye, gün geçtikçe fırının sahibi Senataro ile Tokue arasında farklı dostluklara ve geçmişe yapılan yolcuklara kapısını aralıyor. 2015 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünün açılışını yapan Umudun Tarifi, sunduğu eşsiz görüntüler ile izleyicilere farklı bir atmosfer yaşatıyor.

Küçük Kız Kardeşim / Our Little Sister / Hirokazu Kore-eda
Çağdaş Japon sinemasının ustası Kore-eda’nın son filmi Küçük Kız Kardeşim, Yoshida Akimi’nin aynı adlı çoksatar çizgi romanından uyarlanmış. Büyükannelerine ait bir evde oturan üç yetişkin kız kardeş, yıllardır görmedikleri babalarının cenazesinde onlu yaşlarındaki utangaç üvey kız kardeşleri Suzu’yla tanışırlar. Kızı çok sevip yanların alan kızkardeşler, ailelerine yeni katılan bu kızla gitgide yakınlaşırlar. Klasik Japon tarzını benimseyen bu sakin ve dokunaklı aile dramı, Cannes’da Altın Palmiye için yarışmıştı.

The Lobster / Yorgos Lanthimos
Köpek Dişi, Attenberg ve Alpler’de toplumsal kodları yıkarken izleyicinin aklını karıştıran Yunanlı yönetmen Yorgos Lanthimos’un ülkesi dışında çektiği ilk filmi The Lobster, sinemaseverleri distopik bir geleceğe götürüyor. Hollywood’un en parlak yıldızlarından Colin Farrell, Rachel Weisz, Ben Whishaw, Olivia Colman’ı oyuncu kadrosuna dahil eden The Lobster, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Festivali’nden Jüri Ödülü ve Kuir Palmiye Özel Mansiyonu ile döndü. Film, bekâr olmanın yasadışı olduğu ve bu suçu işleyenlerin seçtikleri bir hayvana dönüştürüldüğü tuhaf, gerçeküstü, sıra dışı bir dünyada geçiyor.

El Club / The Club / Pablo Larrain
Berlin’de Büyük Jüri Ödülü alan El Club’un yönetmen koltuğunda Pablo Larrain oturuyor. Oscar’lı No, Altın Lale’li Tony Manero ve Post Mortem filmlerinden tanıdığımız Larrain, bu filmde Katolik Kilisesi’ne sert bir eleştiri yöneltiyor. Filmin başrolünde, Larrain’in önceki filmlerinde de birlikte çalıştığı Alfredo Castro rol alıyor. El Club, Şili’de bir sahil kasabasında işledikleri suçlar yüzünden Kilise’den uzaklaştırılmış bir grup rahibin günahlarıyla yüzleşmesini, karanlık bir atmosfer ve sakince açılan bir hikâye örgüsüyle anlatıyor. Çoğu eleştirmenin özellikle oyunculuk performanslarını övdüğü El Club için Larrain birçok eski kilise yetkilisi ve eski rahiple görüşmeler yapmış.

Mükemmel Bir Gün / A Perfect Day / Fernando León de Aranoa

Perfect_Day

 

Kadrosunda Benicio Del Toro, Tim Robbins, Olga Kurylenko gibi yıldız isimlerin yer aldığı Mükemmel Bir Gün, silahlı çatışmanın sürdüğü bir bölgede, bir su kuyusundan bir cesedi çıkarmaya çalışan insani yardım işçilerini konu eder. Savaşın ortasında kalan işçiler için, kobay fareler gibi çıkış yoktur sanki. Belirsizlik içinde tehlikenin tam ortasındaki işçiler, savaş içinde savaş yaşarlar: Mizah, dram, tehlike, umut… İlk kez Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen Mükemmel Bir Gün için yönetmen León de Aranoa şöyle diyor: “Bu filmin kaybedecek, durup düşünecek hiç vakti yok. Müzik olsaydı punk rock olurdu.”

Sakin Batı / Slow West / John Maclean
Sundance Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü’yle dönen Sakin Batı’nın yönetmen koltuğunda, indie rock grubu Beta Band müzisyenlerinden John Maclean oturuyor. 19. Yüzyılın sonlarında, Vahşi Batı’da geçen filmde, sevdiği kadının peşinden Amerika’ya seyahat eden aristokrat bir İskoç ailesinin 16 yaşındaki genç oğulları, bölgenin zorlu şartlarında ona eşlik etmesi için gizemli ve güçlü bir gezginle anlaşır. Filmde, Hunger / Açlık, Shame / Utanç, X-Men ve Soysuzlar Çetesi’nden tanıdığımız çok yönlü oyuncu Michael Fassbender, genç yetenek Kodi Smith-McPhee ve Kara Şövalye Yükseliyor’dan hatırladığımız Ben Mendelsohn yer alıyor.

Knight of Cups / Terrence Malik

Terrence Malick’in Tree of Life / Hayat Ağacı ve To the Wonder / Aşkın İzleri’nin ardından çektiği Knight of Cups’ın ilk gösterimi Berlin Film Festivali’nde ana yarışmada yapıldı. Oyuncu kadrosunda Hollywood yıldızları Christian Bale, Cate Blanchett, Natalie Portman, Freida Pinto, Imogen Poots, Antonio Banderas’ın yer aldığı filmin ana karakteri Rick, Los Angeles’ta yaşayan, etrafında olup bitene anlam vermeye çalışan bir senaryo yazarıdır. Knight of Cups, kendini sisteme kaptırmış umutsuz bir adamın hikâyesini, nasıl ayartıldığını, şöhretini ve aşırılığı anlatıyor.

Güneş Tepedeyken / The High Sun / Dalibor Matanic
Yönetmen Dalibor Matanic’e Cannes’da Jüri Ödülü kazandıran ve Hırvatistan’ın Oscar adayı olan Güneş Tepedeyken, Yugoslavya iç savaşının üç ardışık döneminde aynı oyuncuların farklı karakterleri canlandırdığı üç imkânsız aşk hikâyesini anlatıyor. Farklı etnik kökenler ve savaşın birbirine yabancılaştırdığı karakterlerin öyküsü, 20 yıllık karşılıklı öfkenin ve geride bıraktığı izlerin bir özeti niteliğinde. Güneş Tepedeyken yakın tarihin belki de en karmaşık kimlik arayışının sınırlarını çiziyor.

Paulina / La Patota / Santiago Mitre
Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası bölümünde Büyük Ödül’e layık görülen Paulina’nın yönetmen koltuğunda Arjantinli yönetmen Santiago Mitre oturuyor. Aldığı ödülün yanı sıra bu yıl Cannes’ın en heyecan verici keşiflerinden olan Paulina, fedakâr ve idealist bir kadın öğretmenin Arjantin’in ücra bir bölgesinde başından geçen olayları anlatan; adalet, dirayet ve fedakârlık kavramlarının sınırlarını yoklayan, cesur bir siyasal gerilim. Paulina’nın oyuncu kadrosunda performansıyla büyük övgü toplayan Dolores Fonzi, Oscar Martinez ve Esteban Lamothe var

Annem / Mia Madre / My Mother / Nanni Moretti
Ferzan Özpetek filmlerinden Cahil Periler, Bir Ömür Yetmez, Şahane Misafir’den hatırladığımız İtalyan oyuncu Margherita Buy ile Amerikalı oyuncu ve yönetmen John Turturro’nun rol aldığı, Cannes’dan Ekümenik Jüri Ödülü’yle dönen Annem / Mia Madre’nin yönetmen koltuğunda ödüllü İtalyan yönetmen Nanni Moretti oturuyor. Film, varoluşsal bir krizin ortasında kalan yönetmen Margherita’nın ölümcül bir hastalıkla uğraşan annesi, huysuz başrol oyuncusu ve ergenlik çağındaki kızıyla baş etmeye çalışmasını izliyor. Nanni Moretti’nin The Guardian’a göre “samimi, hınzır ve akıl çelici” olan bu yarı-otobiyografik filmi, dramla mizahı ustaca harmanlıyor.

Babam / Babai / Visar Morina
Bu yıl Karlovy Vary ve Münih film festivallerinden En İyi Yönetmen ödülü kazanan Visar Morina, Kosova savaşı öncesinde hayatlarını sigara satarak geçindiren bir baba-oğulun hikayesini anlatıyor. Babam, farklı ülkelerde yapılan çekimleri, yönetmen Morina’nın kullandığı sinema dili ve başarılı hikâye anlatımı ile izleyiciden büyük beğeni topluyor. Kosova’nın Oscar adayı film, karmaşık bir düzen içinde aile olmanın önemini vurgulayan bir yapım.

Annemle Geçen Yaz / The Second Mother / Anna Muylaert
Saõ Paulo’da zengin bir evde hizmetçilik yapan Val, mükemmel kanepeler hazırlamaktan evin yeniyetme oğluna dadılık yapmaya kadar, işini son derece ciddiye almaktadır. 13 yıl önce kızını büyükannesi ile bırakıp iş bulmak için Sao Paulo’a gelen Val’in hırslı ve akıllı kızının tekrar hayatına girişiyle evin hassas dengeleri alt-üst olur. İnsanın içini ısıtan Annemle Geçen Yaz, Brezilya’da aile ve sınıf meselelerini yeni, çağdaş ve tempolu bir tarzda ele alıyor. Sundance’te başrollerindeki Regina Casé ve Camila Márdila’ya Jüri Oyunculuk Özel Ödülü kazandıran film, Berlin Panorama bölümünde de İzleyici Ödülü kazanmıştı.

Saul’un Oğlu / Son of Saul / Laszlo Nemes

Cannes’dan Büyük Ödül ve FIPRESCI dahil dört ödülle ayrılan Saul’un Oğlu / Son of Saul, Macar yönetmen Laszlo Nemes’in ilk uzun metraj denemesi. Kısa filmleriyle birçok festivalden ödüle layık görülen Nemes, ilk uzun metrajlı filminde izleyiciyi 1944 yılına, Auschwitz imha kampına götürüyor. Kampta Nazilerle işbirliği yapmaya zorlanan Yahudi mahkûmlardan Saul’un görevi, cesetleri yakmaktır. Bir gün, temizlediği imha fırınında, bir oğlan çocuğunun cesedini görür. O an olanaksız bir ödev üstlenir: Çocuğun cesedini yakılmaktan kurtaracak ve usulünce toprağa verecektir. Başrollerinde Geza Röhrig, Levente Molnar, Urs Rechen’in bulunduğu Saul’un Oğlu, Macaristan’ın 2016 Oscar adayı olarak açıklandı. Saul Ausländer rolünde ilk kez kamera önüne geçen Geza Röhrig, Macar bir yazar ve şair. 35 mm çekilen ve Cannes’da 35 mm kopyasından gösterilen Son of Saul kötülük kavramını benzersiz bir bakış açısıyla sorguluyor.

Aşk Vadisi / Valley of Love / Guillaume Nicloux
Fransa’nın en ünlü ve önemli oyuncularından Isabelle Huppert ile Gérard Depardieu, romancı, yönetmen ve oyuncu Guillaume Nicloux’nun son filminde 35 yıl sonra ilk kez yeniden bir araya geliyor. Huppert ve Dépardieu, kendi adlarını taşıyan, yıllar önce birbirlerinden ayrılmış, çok ünlü bir oyuncu çifti canlandırıyorlar. Filmde, intihar eden oğulları Michael’dan bir mektup alınca yıllar sonra yeniden buluşmayı kabul eden bu acılı çiftin hikâyesi anlatılıyor. Olağanüstü görselliğiyle dikkatleri çeken Aşk Vadisi, bu yıl Cannes’da dünya prömiyerini yaptı ve büyük ilgi topladı.

London Road / Rufus Norris
London Road, 2006 yılında Ipswich’te beş genç kadının canice öldürüldüğü ‘Suffolk Canisi’ cinayetlerinin yankılarını ve etkilerini ele alıyor. Alecky Blythe, mahalle sakinleriyle (yani bir nevi Küçük Britanya ile) yaklaşık 100 saatlik röportajlar yaptı; 2011’de de röportajda sarfedilen sözleri aynen kullanarak müziklerini Adam Cork’un bestelediği ve yine Rufus Norris tarafından sahneye konan bir müzikale dönüştürdü. Müzikalle aynı adı taşıyan beyazperde uyarlaması da aralarından birinin tutuklanmasıyla kendilerini bu trajik olayların tam merkezinde buluveren sıradan insanların hikâyesini müzikle ve kendi sözleriyle anlatıyor. Film ilk gösterimini San Sebastian ve Toronto ?lm festivallerinde yaptı.

Nahid / Ida Panahandeh
2015 Cannes Film Festivali’nde Gelecek Vaad Eden Film Ödülü’ne layık görülen Ida Panahandeh’in ilk uzun metrajlı filmi İran’daki boşanmış kadınların çocukların velayeti ve hülle nikâhı gibi sorunlarını ele alıyor. Bir yandan da Ortadoğu kültürünü, kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi de yansıtan Nahid, İran toplumundaki güçlü kadınların ortak hikâyesi. İranlı yeni nesil yönetmenlerin ödüllü yapıtlarına yepyeni bu örnek, başrolünde Bir Ayrılık filminden hatırladığımız Sareh Bayart dramatik performansıyla büyük övgü aldı.

Hazine / The Treasure / Corneliu Porumboiu
Bükreş’in Doğusu, Bükreş’e Gece Çöktüğünde ya da Metabolizma, Polis, Sıfat filmlerinin yönetmeni Corneliu Proumboiu’nun alaycı dramlarındaki sıradan kahramanlar, küçük bürokratlar ve Romanya’nın komünist geçmişinin uzun gölgelerini sevenler bu sevimli ve minimalist taşlamadan büyük keyif alacaklar. Hazine’nin ilham kaynağı, filmde Adrian’ı canlandıran Adrian Purcarescu’nun gerçek hazine arama hikâyesi. Romanya’da komünist dönem öncesi arka bahçelerine gömülmüş bir hazineyi bulmak için iki komşunun yaptığı iş birliğini konu alan film, karakterlerin motivasyonlarına karşın olayları ilerleyişinin gösterdiği farklılık ahlak anlayışı, devlet ve bürokrasi gibi birçok etkeni gözler önüne seriyor.

Arjantin / Zonda: Folclore Argentino / Carlos Saura
Kanlı Düğün, Tango, Iberia, Fadolar ve Flamenko, Flamenko gibi müzik ve dans filmlerinde bizi kendine hayran bırakan Carlos Saura, bu kez geleneksel Arjantin müziğinin yüreğini açan bir belgesel sunuyor. Arjantin’in farklı bölgelerinde çekilmiş görüntüler ve ülkenin en iyi müzisyenleri tarafından seslendirilen geleneksel şarkılar sayesinde Arjantin şiirsel, büyüleyici bir nitelik kazanıyor; hem kulaklara hem gözlere hitap ediyor.

Aşka Özgürlük / Freeheld / Peter Sollett

Peter Sollett’in Eylül ayında Toronto Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Aşka Özgürlük, Laurel Hester ile Stacie Andree’nin gerçek aşk hikâyesiyle eşitlik, adalet ve medeni haklar mücadelesini anlatıyor.. Hem kişisel hem de siyasal bir mücadeleyi ele alan bu dokunaklı cesaret hikayesinin başrollerini Julianne Moore, Ellen Page, Michael Shannon, Steve Carell ve Josh Charles paylaşıyorlar.

Gençlik / Youth / La Giovinezza / Paolo Sorrentino

Youth-la-giovinezza

Paolo Sorrentino’nun, Oscar ödüllü Muhteşem Güzellik filminden sonra çektiği Gençlik, iki eski arkadaşın ilişkileri, gençlik anıları ve hayatlarını gözlerinden geçirmesini anlatıyor. Dünya prömiyerini Cannes’da yapan Gençlik, Sorrentino’nun farklı kamera açıları, çarpık yüzler, stilize görseller ve olağanüstü müzikler geçidiyle izleyiciye nefes kesici bir seyirlik sunuyor. Filmin başrollerini Oscar’lı aktör Michael Caine, 2006’da İstanbul Film Festivali’nde Sinema Onur Ödülü alan Harvey Keitel ve Rachel Weisz paylaşıyor.

Sessiz Çığlık / Louder Than Bombs / Joachim Trier
Tekrar ve Oslo, 31 Ağustos filmleriyle tanıdığımız Joachim Trier’in Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi Sessiz Çığlık etkileyici bir psikolojik dram. Üç yıl önce ölen ünlü fotoğrafçı Isabelle’in büyük oğlu Jonah, annesinin anısına düzenlenen bir sergiye katılmak için evine geri döner. Jonah, kardeşi Conrad ve babaları Gene yıllar sonra ilk kez aynı çatı altında zaman geçirecektir. Gene oğullarıyla yeniden yakınlaşmak istese de Isabelle’e karşı besledikleri karmaşık duygular ve farklı anıları durumu zorlaştıracaktır. Senaryosunu Trier ve Eskil Vogt’un ortaklaşa yazdığı Sessiz Çığlık, bir ailenin hayalleri, düş kırıklıkları ve sırlarının portresini çiziyor.

Yeni Ahit / The Brand New Testament / Jaco Van Dormael
Belçikalı oyun yazarı, senarist ve yönetmen Jaco Van Dormael’in 2009 tarihli filmi Bay Hiçkimse’den sonra çektiği ilk film olan bu gerçeküstü komedi, ilk kez Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterildi ve büyük beğeni topladı. Yeni Ahit filminin başrolünde Coco Before Channel filminde performans sergileyen Belçikjalı yönetmen, oyuncu ve komedyen Benoît Poelvoorde yer alıyor. Filmde Tanrı’nın Brüksel’de yaşadığı ve on yaşındaki kızı Ea ile arasındaki huzursuzluğun sıra dışı ve eğlenceli hikâyesine tanıklık ediyoruz.

Saltanatın Mezarlığı / Cemetery of Splendour / Apichatpong Weerasethakul
Altın Palmiye ödüllü Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives / Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor filminin yönetmeni ve 7. İstanbul Bienali sanatçılarından Apichatpong Weerasethakul’un yeni filmi Saltanatın Mezarlığı’nda da gerçeklik, fantastik öğeler, rüyalar, hayaletler ve bilinçaltı iç içe geçiyor. Oyuncu kadrosunda yönetmenin daha önce de beraber çalıştığı Jnejira Pongpas ve Banlop Lomnai’nin yer aldığı filmde Khon Kaen’da yaşayan orta yaşlı bir ev kadınının bir klinikte gizemli bir uyku hastalığına kapılan askerlerle ilgilenmesi konu alınıyor. Prömiyerini Cannes’da yapan filmde yönetmen Weerasethakul, yine çocukluk anılarından, ülkesi Tayland’ın acı olaylarla dolu geçmişinden ve ailesinden ilham alıyor.

Darmadağın / Disorder / Maryland / Alice Winocour
Genç Fransız yönetmen ve senarist Alice Winocour’un ikinci filmi Darmadağın, ilk kez Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde izleyiciyle buluştu. Bu psikolojik gerilimin başrollerini, Diane Kruger ile bu yıl İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen Çılgın Kalabalıktan Uzak’ta izlediğimiz başarılı oyuncu Matthias Schoenaerts paylaşıyor. Filmde, eski bir paralı asker olan Vincent’ın Lübnanlı bir işadamının eşini ve çocuğunu korumak için işe alınması, Vincent’ın savaş travmasıyla paranoyaya kapılması ve sonrasında gelişen olaylar ele alınıyor. Bütün film, Vincent’ın bakış açısından izleniyor. Yönetmen Alice Winocour, aynı zamanda Deniz Gamze Ergüven’in ödüllü Mustang filminin senaristlerinden. Hitchcockvari bir gerilim olarak övgü toplayan filmde kamera tek bir bakış açısını izliyor. Winocour, filmin ilham kaynakları arasında Antonioni’nin filmleri, The Conversation (Coppola) ve Take Shelter (Jeff Nichols) filmlerini sayıyor.

Uzaktan / Desde Alla / Lozenzo Vigas
72. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’a layık görülen Uzaktan / Desde Alla Filmekimi programında. 50 yaşındaki bir adamın 17 yaşındaki bir gençle tanıştıktan sonra hayatındaki sonsuza kadar değişen hayatını konu alan film, Guillermo Arriaga’nın hikayesinden uyarlanıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ilk yönetmenlik deneyimine imza atan Lorenzo Vigas bulunuyor. Filmin rollerini ise Alfredo Castro, Luis Silva ve Jericó Montilla paylaşıyor.

Dağlar Uzaklaştığında / Mountains May Depart / Jia Zhang-ke
Çinli yönetmen ve senarist Jia Zhang-ke’nin hem yönetmenliğini yaptığı hem de senaryosunu yazdığı filmi Dağlar Uzaklaştığında, ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Başrollerinde Tao Zhao, Yi Zhang ve Jing Dong Liang’ın olduğu film geçmişten günümüze ve geleceğe uzanıyor. 1999, 2014 ve 2025 yıllarında Çin ve Avustralya’da geçen film, parçalanan bir aile üzerinden kültürel değişim ve tüketici hırsının izlerini sürerek Çin’in ekonomik ve toplumsal dönüşümünü ele alıyor. Dağlar Uzaklaştığında’nın çekimlerine on yıl önce başlandı. Çin’in en önemli çağdaş yönetmenlerinden Jia Zhang-ke’nin bir önceki filmi, “yeni Çin’in” vahşi ve sert bir portresini çizen Günahın Dokunuşu, 2013 Filmekimi’nde gösterilmişti.

BİLETLER 19 EYLÜL CUMARTESİ SABAHI SATIŞTA
İstanbul’da Filmekimi biletleri, 19 Eylül Cumartesi günü 10.30’dan itibaren, Biletix satış noktaları, Biletix internet sitesi (biletix.com), Biletix çağrı merkezi (216 556 98 00) ile Atlas ve Rexx sinemalarında kurulacak gişelerden satın alınabilecek. 24-27 Eylül’de Kurban Bayramı dolayısıyla tüm gişeler kapalı olacak.
Filmekimi’nin Beyoğlu’nda Beyoğlu, Atlas sinemaları, Kadıköy Rexx Sineması’nın yanı sıra Ortaköy’de Feriye Sineması’nda yapılacak İstanbul ayağının biletleri hafta içi gündüz seanslarında (11.00, 13.30, 16.00) sadece 7 TL, hafta sonu gündüz seansları ve tüm 19.00 ve 21.30 seanslarında tam 17, indirimli 12 TL. Tüm 21.30 seansları 17 TL.
Lale Kart üyeleri için ön satış dönemi 16 Eylül’de başlıyor. Siyah ve Beyaz Lale Kart üyeleri 16 Eylül Çarşamba; Kırmızı ve Sarı Lale Kart üyeleri 17 Eylül Perşembe ve 18 Eylül Cuma günlerinde özel indirimlerle biletlerini alabilecek.

BİR BİLET ALANA İKİNCİ BİLET HEDİYE
14. Filmekimi’nin sponsoru Vodafone FreeZone, sinema kampanyasını bu yıl da sürdürecek. Vodafone FreeZone’lu sinemaseverler, Filmekimi’nde bir bilet aldıklarında aynı seans için bir bilet hediye kazanacaklar. Kampanyalı bilet satışları 19 Eylül gününden itibaren Filmekimi ana gişeleri ve biletix.com adresi üzerinden yapılacak. Kampanya koşulları hakkında ayrıntılı bilgi vodafonefreezone.com sitesinde yer alıyor.

TÜRKİYE’Yİ DOLAŞACAK
Filmekimi sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin farklı şehirlerinde de sinema ruhunu yaşatmaya devam edecek. 2011 yılından bu yana gittiği her şehirde büyük ilgi gören Filmekimi, bu yıl da Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’ye uğrayacak.
Filmekimi Ankara Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda 2-4 Ekim’de; İzmir Karaca Sineması’nda 9-12 Ekim’de; Trabzon Atapark Avşar Sinemaları’nda 16-18 Ekim’de; Bursa Cinetech Korupark Sinemaları’nda 23-25 Ekim’de ve Edirne Cinemarine Sinemaları Margi Outlet’te 23-25 Ekim’de gerçekleşecek.

tarihte-bugun-ne-oldu426 Mayıs, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 146. (artık yıllarda 147.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 219 gün vardır.

Olaylar

  • 1538 – Jean Calvin ve yandaşları Cenevre’den sürgün edildi. Kalvenizm’in kurucusu Fransız din adamı 1541’de tekrar Cenevre’ye dödüğünde katı bir teokratik yönetim kurudu.18 Mayıs 1564’te Cenevre Diktatörü olarak öldü.
  • 1647 – Alse Young adındaki bir kadın Amerikan kolonilerinde cadılık suçlamasıyla idam edilen ilk şahıs olmuştur. Young Hartford, Connecticut’ta asılarak idam edilmişti.
  • 1832 – Quebec’te Asya kolerası salgını: yaklaşık 6000 kişi öldü.
  • 1889 – Eyfel Kulesi’nin ilk asansörü halka açıldı.
  • 1894 – Rusya’nın son çarı II. Nikola taç giydi.
  • 1926 – Milli Mücadele’ye katılmayan memurların görevlerine son verilmesine ilişkin kanun kabul edildi.
  • 1938 – Atatürk, Ankara’dan son kez ayrıldı.
  • 1938 – Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi (HUAC) ilk oturumunu yaptı.
  • 1946 – Belediye seçimleri olaylı geçti. Demokrat Parti, iktidarın seçimde yanlı davrandığı ve seçim güvenliği olmadığı gerekçesiyle seçimlere katılmadı.
  • 1957 – Abant’ta meydana gelen 7,1 büyüklüğündeki depremde 52 kişi öldü.
  • 1963 – İskenderun Gazeteciler Cemiyeti kuruldu.
  • 1966 – Denizli’de gerçekleşen genel kurul toplantısında Çelik Yeşilspor Gençlik ve Pamukkale Gençlik kulüplerinin katılımlarıyla Denizlispor profesyonel futbol kulübü kuruldu.
  • 1968 – Başbakan Süleyman Demirel, “düzeni değiştirmek isteyenler meczuptur, anarşisttir” dedi.
  • 1970 – Sovyetler Birliği yapımı Tupolev Tu-144 süpersonik uçağı, Mach 2 hızını aşabilen ilk ticari hava taşıt aracı oldu.
  • 1972 – ABD ve SSCB arasında balistik füzelerin sınırlandırılması antlaşması imzalandı.
  • 1973 – Orhan Kemal Roman Ödülü’nü “Büyük Gözaltı” romanıyla Çetin Altan aldı.
  • 1982 – Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı Şerif Gören’in yönettiği ‘Yol’ filmi Cannes Film Festivali’nde büyük ödülü Costa Gavras’ın ‘Kayıp’ filmiyle paylaştı.
  • 1983 – Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruldu; Genel Başkanlığa Erdal İnönü seçildi.
  • 1992 – Orhan Kemal Roman Ödülü’nü “Köylüler” romanıyla Talip Apaydın aldı.
  • 1993 – Salman Rüşdi’nin ‘Şeytan Ayetleri’ kitabını yayımlamaya başlayan Aydınlık gazetesi toplatıldı.
  • 1997 – Susurluk’taki kazanın duruşmasında, kamyon şoförü Hasan Gökçe, 6 milyon 420 bin lira para cezası ile DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak’ın ailesine 100 milyon lira manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi.
  • 1999 – Danıştay Sekizinci Dairesi, başı açık görev yapmayı kabul etmeyen baş örtülü memurların, uyarı cezası verilmeden işten çıkarılmasına karar verdi.
  • 2003 – Ukrayna Havayolları’na ait uçak, Trabzon’un Maçka ilçesi yakınlarında düştü. İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan uçakta 62 asker ile 13 kişilik mürettebat öldü.
  • 2006 – 6.3 büyüklüğündeki Mayıs 2006 Cava Depremi meydana geldi. Depremde en az 5749 kişi öldü, 38,568 kişi yaralandı ve 600,000 kişi evsiz kaldı.[1]

Doğumlar

  • 1566 – III. Mehmet, Osmanlı Sultanı (ö. 1603)
  • 1650 – John Churchill, İngiliz general[2] (ö. 1722)
  • 1689 – Lady Mary Wortley Montagu, İngiliz yazar (Osmanlı toplumu üzerine ayrıntılı gözlemleriyle de bilinir.) (ö. 1762)
  • 1904 – Necip Fazıl Kısakürek, Türk edebiyatçısı (ö. 1983)
  • 1907 – John Wayne, ABD’li aktör (ö. 1979)
  • 1926 – Miles Davis, ABD’li caz trompetçisi ve bestecisi (ö. 1991)
  • 1954 – Alan Hollinghurst, İngiliz yazar
  • 1964 – İlkay Akkaya, müzisyen
  • 1971 – Matt Stone, Yahudi kökenli, ABD’li aktör
  • 1975 – Suat Suna, Türk şarkıcı
  • 1977 – Luca Toni, İtalyan futbolcu
  • 1979 – Mehmet Okur, Türk basketbolcu
  • 1982 – Hasan Kabze, Türk futbolcu[3]
  • 1992 – Jenni Vähämaa, Fin buz patenci

Ölümler

  • 1421 – Çelebi Mehmet, 5. Osmanlı sultanı (d. 1389)
  • 1512 – II. Bayezid, 8. Osmanlı padişahı (d. 1447)
  • 1703 – Samuel Pepys, İngiliz yazar (d. 1633)
  • 1883 – Abdülkadir Cezayiri, Cezayirli halk önderi, din adamı, asker (d. 1808)
  • 1976 – Martin Heidegger, Alman varoluşçu filozof (d. 1889)
  • 1978 – Orhan Peker, Türk ressam (d. 1927)
  • 1991 – İzzettin Ökte, Türk besteci, tanbur sanatçısı (d. 1910)
  • 1995 – Doğan Kasaroğlu, eski TRT Genel Müdürlerinden (d. 1933)
  • 2005 – Eddie Albert, ABD’li aktör (d. 1906)
  • 2008 – Sydney Pollack, Akademi Ödülü sahibi ABD’li yönetmen, yapımcı ve oyuncu (d. 1934)

Tatiller ve Özel Günler

  • Anneler Günü (Polonya)

Rönesans Gayrimenkul Yatırım bünyesindeki alışveriş merkezlerinin, Yaratıcı Çocuklar Derneği ve Fotopya işbirliği ile gerçekleştirdiği fotoğraf yarışmalarının 3’üncüsü düzenleniyor

cocuk hakları kareleri

Fotopya – Rönesans Holding – Yaratıcı Çocuklar Derneği  “Çocuk Hakları Kareleri” Fotoğraf Yarışması

Geçtiğimiz senelerde “Gülümseten Kareler” ve “Dostluk Kareleri” konulu fotoğraf yarışmalarına gösterilen yoğun ilgi nedeniyle bu yıl 3’üncüsü düzenlenecek yarışmanın son başvuru tarihi, 17 Nisan. Katılmak isteyenler www.fotopya.com adresinden başvuruda bulunabilecek. “Çocuk Hakları Kareleri” konulu yarışmanın sonunda, farklı kategorilerdeki tam 69 eser sahibi, toplamda 22 bin 650 TL’lik ödülün sahibi olacak.

Çocuk Hakları ile ilgili toplumda bilinç oluşturmayı ve çocuk haklarının önemine dikkat çekmeyi amaçlayan “Çocuk Hakları” isimli fotoğraf yarışması; “18 yaş üstü”, “Lise 9-12. sınıf öğrencileri” ve “Ortaokul 5-8. sınıf öğrencileri” kategorilerinde gerçekleştirilecek. Seçici kurulunda, akademisyen, fotoğrafçı ve yöneticilerden oluşan seçkin bir ekibin yer aldığı yarışma sonucunda dereceye girenler, birbirinden değerli hediye çekleri ile ödüllendirilecek.

Dereceye giren fotoğraflar ve sahipleri, Fotopya-Mag, Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu, Yaratıcı Çocuklar Derneği, Optimum Outlet, Kozzy AVM ve Piazza AVM’nin facebook ve twitter sayfaları üzerinden 11 Mayıs gününde duyurulacak. Bu fotoğraflar, yine Rönesans’ın ülke geneline yayılmış; İstanbul’daki Kozzy AVM, İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’daki Optimum Outlet’ler ile Samsun, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’daki Piazza AVM’lerinde sergilenecek.

 

Bugünümüzü iyisi ve kötüsü ile inşa eden insanlar da bir zamanlar çocuktu. 

Yaşadığımız şu anki hayatımızı nasıl dünün çocukları şekillendirdiyse, geleceğimizi de bugünün yetişmekte olan çocukları şekillendirecek.

Dünya üzerindeki mutlu topluluklardan biri olabilmek için,
hatalarımızı görmek ve düzeltmeye çalışmak zorundayız.

Çekilecek fotoğraflar üzerinden bugün yaşanan aksaklıkların tespit edilmesi ve tüm Türkiye genelinde sergilenmesi, bizlere bu yanlışlara müdahele etme ve onları düzeltebilme yolunu acaçacaktır.  Bu hedef doğrultusunda Rönesans Holding, Yaratıcı Çocuklar Derneği ve Fotopya olarak bu sene üçüncüsünü gerçekleştireceğimiz ödüllü fotoğraf yarışmamızın konusunu “Çocuk Hakları Kareleri” olarak belirledik.

Atılan her başarılı adım hem bizlere hem çocuklarımıza daha mutlu bir dünya sağlayacak, yapılan her yanlış ise bizleri daha karanlık ve mutsuz bir dünyaya mahkum edecek.
Uluslararası Çocuk Hakları Bildirgesi’nden Bir Kaç Madde…

·         Çocukların gelir düzeyine ve nerde yaşadığına bakılmadan alması gereken eğitim hakkı

·         Güvenli bir ortamda yaşama, büyüme hakkı

·         Düşüncelerini özgürce konuşarak, yazarak anlatabilme hakkı

·         Çocukların düşüncelerine saygı gösterilmesi hakları

·         Bedensel, zihinsel şiddete karşı korunma hakları

·         Sağlık hizmeti alma hakkı

·         Çevre kirliliğinden, yetersiz beslenmeden korunma hakları

·         Zihinsel ve bedensel engelli çocukların her türlü eğitim, sağlık ve yaşam koşullarının ücretsiz şekilde sağlanması          ile ilgili hakları

·         Çocukların uyuşturuculara karşı korunma hakları

·         Cinsel sömürüye karşı korunma hakları

·         Zorla çalıştırılamaya karşı korunma hakları…
Dünyamızı daha mutlu bir dünya yapma yolunda, olumlu veya olumsuz yaklaşımlardaki düşüncelerinizi içeren  değerli fotoğraflarınızı yarışmamıza bekliyor ve bu anlamlı desteğiniz için sizleri şimdiden kutluyoruz.

Her yıl olduğu gibi bu yılda alelade bir söylemle “8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu olsun” diyerek olayı geçiştirmek yerine, bu yıl bir farklılık yapıp üzerinde yaşadığımız topraklarda eskiden kadına verilen değere dikkat çekmek amacıyla okumalarımızda rastladığımız konuyu sizlerle paylaşmak daha cazip geldi.

Elbette “8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu olsun”  fakat kadının Tanrıçalık mertebesine ulaştığı bu topraklarda “Kadının” hakkettiği değere ulaşması ancak ve ancak önce kadının kendine değer vermesi ile mümkün olacak. Genel olarak hakkınızı almazsanız kimse vermez. Çok beylik bir cümleyi uyarlayarak yazalım. ” Sizi yöneteni söyleyin, size kim olduğunuz söyleyeyim” İyi okumalar.

8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını öneren Clara Zetkin (solda) Rosa Luxemburg ile.

8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını öneren Clara Zetkin (solda) Rosa Luxemburg ile.

Yazının derleyici ve yazarı :  Volkan Toruna teşekkürler.

Kaynak : arkeofili.com

Tarih boyunca her toplum belirli bir dini inanışa sahip olmuş ve bu inanışın getirdiği kurallara  bağlı kalarak, çevresini ve kendi yaşamını etkilemiştir. Bu topluluklar inançları kimi zaman soyut olarak zihinlerde yerini almış, kimi zaman somut nesnelere kanalize edilip bir biçeme bürünmüştür. Medeniyetin başlangıcına ev sahipliği yapan, birçok uygarlığın birleşim yeri olan Anadolu topluluklarında da bu dini inanış ANA TANRIÇA şeklinde yerini almış ve çeşitli toplulukları etkilemiştir.

Neden Kadın Figürü?

İnsanlar geçmiş çağlardan bu yana gökyüzüne ve gökyüzündeki olayların kendi yaşamlarına etkisine meraklı olmuştur. Dış dünyayı gözlemiş ve belirli çıkarımlarda bulunmuştur. Neden dişil bir dini inanış figürünün seçildiği de bu çıkarımların sonucudur. Tarımın keşfi tüm bu olayların başlangıcı için büyük bir devrim olmuştur. İnsanlar toprağa ektiği ürünlerin, kendisine yararlı bir besin olarak döndüğünü görmüş daha sonra döngüsel bir şekilde toprağın aynı zamanda da verimsiz olabileceğine tanık olmuştur. Sürekli devam eden bu devinimi insanoğlu doğanın bir süreci olarak görmemiş, var olan bu sürecin kesilmemesi için bir şeyler yapma faaliyetine girişmiştir ve başlangıç olarak bereket kültünü oluşturmuştur. Mevsimsel olan bu döngüler insan yaşamıyla özdeşleştirilmeye başlanmıştır. Daha sonra doğanın bereketli, şifa verici yaratıcı süreci kadının doğurganlığıyla, anaçlığıyla bütünleştirilmiş ve ANA TANRIÇA figürü oluşturulmuştur.

Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustave Jung ise konu ile ilgili olarak “anne” arketipi için şu sözleri söylemektedir: “Aklın çok ötesinde bir bilgelik ve ruhsal yücelik; iyi olan, bakıp büyüten, taşıyan, bereket ve besin sağlayan; sihirli dönüşüm ve yeniden doğuş yeri; gizli; saklı; karanlık olan, uçurum, ölüler diyarı, yutan, baştan çıkaran ve zehirleyen, korku uyandıran ve kaçınılmaz olan.”

Ünlü Antropolog Johann Jakob Bachofen ise “Analık Hakkı “(Das Mutterrecht) eserinde, insanlık tarihinin başlarında, kan bağının yalnızca anne üzerinden kurulabildiğini ve bu sebeple de annenin bir otorite ve yasama merkezi olduğunu, kadının toprağı ıslah etme ve toprakla ilgili diğer görevlerine de bakılarak neden tanrıça figürünün seçildiğine açıklık getirir

İlk Kabartmalar ve Bereket Figürü

Anadolu’da bereket kültünün varlığına ilişkin en eski buluş Şanlıurfa yakınlarında Fırat havzasında yer alan ve MÖ. 7000 yıllarına tarihlenen Nevali Çöri kabartmalarıdır.

Nevali Çöri

Nevali Çöri

Şekilde görülen kabartmalarda ortada bir çocuk ve çocuğun iki tarafında eğlenirmişçesine ellerini havaya kaldırmış iki yetişkin görülüyor. Yetişkinlerin ellerini havaya kaldırması, ortadaki çocuğun bereketli ve kutsal bir şekilde doğumunun kutlandığının sembolü olarak yorumlanıyor. Aynı zamanda solda yer alan boğa boynuzu figürü ise bu bereket kültü fikrini güçlendiriyor. Çünkü Çatalhöyük kazılarından da çıkarılan boğa ve boğa boynuzu figürleri de bereket ile ilişkilendiriliyordu.

Çatalhöyük kazılarından çıkarılan boğa figürleri:

Çatalhöyük  boğa figürleri

Çatalhöyük kazılarından çıkarılan boğa figürleri

 

 

Zengin Bir Yerleşim: Çatalhöyük

Konya ili, Çumra ilçesi yakınlarındaki Çatalhöyük, arkeoloji tarihi açısından oldukça zengin bir bölge. Neolitik dönem için(MÖ. 8000-5500) ilklerin bölgesi denebilir.( Daha ayrıntılı bilgi için buradan.) Çatalhöyük’te Ana Tanrıça tapınımına kanıt olarak ortaya çıkarılan en önemli taş, tahtta oturan heykelciktir.

Çatalhöyük’te Ana Tanrıça tapınımına kanıt olarak ortaya çıkarılan en önemli taş, tahtta oturan heykelciktir.

Çatalhöyük’te Ana Tanrıça tapınımına kanıt olarak ortaya çıkarılan en önemli taş, tahtta oturan heykelciktir.

Figüre dikkatlice bakınca belli çıkarımları rahatlıkla yapabiliriz. Kadının kollarını koyduğu yerde aslan leopar ya da kaplan kabartması göze çarpıyor. Tanrıça’nın bacakları arasında bir çocuk başı bulunuyor. Bu aynı zamanda kadının doğurganlığı ve doğayla özdeşleştirildiği özelliğini temsil ediyor. Figür de bir özellik daha göze çarpıyor. Kadının oturduğu tahtta yer alan hayvan figürleri Anadolu’da yaygın olan “Vahşi Hayvanların Egemeni” (Potnia Theron) motifini vurgulaması bakımından önemlidir. Bu figür Boğazköy(Hattuşaş)’da Açık Hava Tapınağı’nda görülebilir. Tanrıça Hepat kutsal boğa üzerinde tasvir edilmiştir.

Tanrıça Hepat'ın kutsal boğa üzerinde tasvir edilmesi.

Tanrıça Hepat’ın kutsal boğa üzerinde tasvir edilmesi.

Çatalhöyük ile birlikte Burdur yakınlarındaki Hacılar Höyüğü de arkeolojik açıdan oldukça zengin bir bölgedir. Ve orada da şu şekilde bir ana tanrıça heykeli bulunur. Bu da Çatalhöyük gibi gebe bir şekilde tasvir edilmiştir:

grimaldi kadını

 

Konya Karahöyük’ten çıkarılan bir Tanrıça figürü:

Konya Karahöyük’ten çıkarılan bir Tanrıça figürü

Konya Karahöyük’ten çıkarılan bir Tanrıça figürü

Kayseri, Kültepe’den çıkarılan bir figür:

Kayseri, Kültepe’den çıkarılan bir figür:

Kayseri, Kültepe’den çıkarılan bir figür:

Neolitik Dönem Sonrası Ana Tanrıça Kültü

Neolitik Dönem’den sonra Ana Tanrıça inanışı ile ilgili pek fazla arkeolojik kanıt bulunamamıştır. Ta ki Bronz Çağı’nın Çöküşünün yaşandığı dönemlerde Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Friglere kadar. Friglerde tekrar ortaya çıkan bu kült daha sonra ki Yunan ve Roma medeniyetlerine de kaynak oluşturmuştur. Friglerin Ana Tanrıça’sı Kybele’dir. “Tanrıların Anası” şeklinde tanımlanır.

Kybele’nin doğumu şu şekilde anlatılır:

“Bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar, birbirlerinden ayırt edilemeyecek halde imişler. Fakat birdenbire ortada bir musiki tınlamış, gökler ve denizler gene bir kâinat teşkil etmekle beraber birbirinden ayrılmışlar. O esrarengiz musiki, Ürinom’un (yani Kybele’nin) doğduğunu ilân ediyormuş. Onun sembolü de ay imiş. Bütün Kâinatın yüce tanrıçası ıssız dünyada, boş sular, çıplak topraklar ve gökte dönen yıldızlar arasında yapayalnız kalmış. Avuçlarını sürüştürmüş ve avuçlarının arasından büyük yılan Ofiyon kayıp çıkmış. Kybele, merak dolayısıyla onunla âşıkdaşlık etmiş. Bu sevgi ve kavuşmanın yuvarlanış sarsıntılarıyla, topraklar devrilip dağlar olmuş, sular fışkırıp nehirler akmış, göller toplanmış, birçok sürüngen mahlûklar peyda olmuş. Ettiğine utanan ve pişman olan Kybele, yılanı öldürüp gölgesini –yani ruhunu– yeraltına göndermiş. Kybele, kendi nefsine karşı da âdil davranarak, Hekat adıyla kendi bir kısmını da yeraltına göndermiş. Ölü yılanın ortalığa savrulan dişlerinden çoban ve sığırtmaç gibi insanlar peyda olmuş. Bunlar toprağı sürmesini biliyorlarmış. Ceviz, incir ve üzüm gibi ağaç yemişleri ile geçiniyorlarmış. Madenleri tanımıyorlarmış. İşte bu, taş devriymiş. Kybele gökte, denizde ve karada yaşamaya devam etmiş. Karada adı Rhea olmuş. Soluğu taze çalı ve çiçek kokuyormuş. Gözleri elâ (glaukopis) imiş. Rhea olarak Girit’i ziyaret etmiş. Yalnızlığı dolayısıyla güneş ve buhardan, sevgili olarak, Kronos’u yaratmış. Analık duygusunu ve özleyişini doyurmak üzere, her yıl İda dağının Dikte mağarasında, bir güneş oğlu doğururmuş. Kronos, çocukları kıskandığı için, öldürüyormuş. Kybele, bu işe öfkelenmiş, Kronos’un sol elini istemiş, beş parmağını keserek onlardan Daktiller yani beş parmak tanrısı yaratmış. Kybele, altıncı olarak doğurduğu tanrıya Zagreus adını vermiş”(5)

Kybele’nin sembolleri içinde Ay ve Aslan en önemlileridir. Ay, ölüm ve yaşamın sürekli değişen yönünü sembolize eder. Aslan’ın ise kudret, irade ve adaleti temsil ettiğine inanılır.

Kybele heykeli

Boğazköy(Hattuşaş)’den çıkarılan ve Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde sergilenen bir Kybele heykeli.

Fotoğrafta görüldüğü gibi Kybele, başının üzerinde kuleye benzer yüksek bir taç taşır. Bu taş Kybele’nin kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığının simgesidir. Bu nedenle ona “mater turrigera”(kule taşıyan ana) da denilir. Bu kuleler ayrıca sayılarına göre tanrıçanın koruyuculuğu altında bulunan kenti, ya da kentleri temsil eder. Diğer yandan Kybele’nin sağ ve sol tarafında bulunan iki kuşun ellerinde kithara ve çifte flüt bulunur. Bu müzik aletlerinin Tanrıça’ya yönelik yapılan ayinlerde kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Diğer bir tarihi eser de Ankara Etlik yakınlarında çıkarılan şu heykeldir:

Ankara Etlik yakınlarında çıkarılan

Ankara Etlik yakınlarından çıkartılan kabartma

Çıkarılan bu parça Kybele tasvirlerinin içinde belki de en karışık ve belirsiz olanıdır. Tasvirde Kybele’nin yanında üzerinde güneş kursu bulunan ve ayakta betimlenmiş bir aslan figürü vardır. Aslan figürünün heykellerde bulunması Kybele’nin saygınlığını ve gücünü gösteren bir unsur olarak yorumlanmaktadır.

Anadolu’da Frigler dışında dinsel anlamda çevre kültürleri etkileyen ve bu kültürlerden oldukça etkilenen diğer etkin bir topluluk da Hititler.

Hititler, ticari ve sosyal ilişkiler kurduğu çevre toplumlarının Tanrılarını da benimsemişler ve dinsel bir hoşgörü ortamı oluşturmuşlardır. Ana Tanrıça inanışının hakim olduğu Anadolu topraklarında Hititler’de bu inanıştan nasibini almışlardır. MÖ. 1. Bin yılda ele geçen ikonografik ve filolojik malzelemeler ile MÖ. 2. Bin yılda Orta ve Doğu Anadolu ile Kuzey Suriye’de ele geçen mühürler sonucu ulaşılan bilgilere göre Geç Hitit Panteonu’nda Ana Tanrıça Kubaba olarak adlandırılıyordu.

itit Panteonu’nda Ana Tanrıça Kubaba olarak adlandırılan kabartma.

itit Panteonu’nda Ana Tanrıça Kubaba olarak adlandırılan kabartma.

Karkamış Kraliçesi olarak da bilinen Kubaba bu yapı da elinde narla tasvir edilmiştir. Nar, dönemin toplumlarında bereketi ve verimliliği temsil etmektedir.

Hititler dışında Ana Tanrıça inanışına kanıt oluşturacak buluşlar ; MÖ. 5-4. yy. da Kilikya yakınlarında bulunan Aramice metinler de, MÖ. 5. yy’da Kybele’nin “Aslanların Sahibi” olarak betimlendiğini gösteren Sardes(Manisa) bölgesinde bulunan rölyeflerde ve yine aynı bölgede ele geçirilen yerel bir kap parçası üzerinde Lidya alfabesiyle yazılmış Kybele yazısında kendini göstermektedir.

Medeniyetin başlangıcı Anadolu topraklarında bir döneme hakim olmuş Ana Tanrıça inanışı, dönemin insanlarının dünyayı ve kendini nasıl anlamlandırdığına yönelik bilgiler olarak yorumlanması açısından oldukça önemlidir.

 

 

 

Ülkemizde pek çok yerde  saat kulesi var. Bazı saat kuleleri bulunduğu bölgenin simgesi haline geliyor saatin yayın olmadığı dönemlerde pek çok işlevsel özelliğin yanı sıra saat kulesi olarak planlanmayan ama sonradan saat eklenerek saat kulesi haline dönüştürülen kuleler de mevcut. Kimi zaman seyahat esnasında veya yaşadığımız bölgelerde saat kulelerini görüp de tarihçesini merak etmeyenimiz var mı acaba? Saat kuleleri ile ilgili onediyo.com sitesinde tarihçe görünce sizlerle paylaşmak istedik dileriz bir nebze de olsa merakınızı giderebiliriz.

1174 Erzurum

erzurum saat kulesi

Erzurum Saat Kulesi

Diğer bir adı Tepsi Minare olan saat kulesi, Saltuklu Emirlerinden İnanç Biygu Alp Tuğrul Bey tarafından İçkale Camisi’nin minaresi ve gözetleme köşkü olarak yaptırılmış. Ezan okunan yer olarak “Tepe Minare”, üstünün yıkılmasıyla “Kesik Kule” ve “Minare Kule” adını aldı. Kırım Savaşı’ndan önce kuleye bir saat yerleştirilince “Saat Kulesi” adıyla tanınmaya başladı. Kırım savaşından sonra bu saati Ruslar yerinden söküp almış ve bunun üzerine 1877 yılında İngiltere tarafından bugünkü saat armağan edilmiş.

Üst kısımda, saatten 1.50 m. aşağıda kuleyi çepeçevre kuşatan Arapça küfi yazılı yazıtta “İkbal dinin ışığı, İslâm’ın kutbu, devletin yardımcısı, milletin zahiri, arkası, meliklerin ve emirlerin güneşi Ebil Kasım oğlu Ebil Muzaffer Gazi İnanç Biygu Alp Tuğrul Bey içindir” yazısı bulunuyor.

1798 Karabük

safranbolu saat kulesi

Karabük Saat Kulesi

Padişah III. Selim’in Safranbolulu sadrazamı İzzet Mehmet Paşa, hemşehrilerine bir söz verir: “Hepinize ikişer saat hediye edeceğim. Biri evinize, diğeri iş yerinize.” Kasabalı sevinir. Ancak Paşa, onların hiç de aklına gelmeyen bir işe koyulur. En hâkim tepeye 12 metre yüksekliğinde bir kule yaptırıp İngiltere’den de çanlı saat getirtir. Kasabalı, 1798’de kuleden gelen sesle irkilir. Yarım saatte bir vuran çan, saatin kaç olduğunu duyurmaya başlayınca halk uyanıklığı fark eder. Herkesin iki saati vardır artık. Saat evden de duyulur, işten de…

Safranbolu Kalesi’nde bulunan bu saatin en önemli özelliği, Türkiye’de bir benzerinin daha olmaması. Çünkü saati çalıştıran mekanizma, yani zemberek, dünyada sayılı saat kulelerinde kalmış oldukça eski bir model.

1827 Balıkesir

balikesir-saat-kulesi

Balıkesir Saat Kulesi

Silistre Valisi Girit-i Zade Mehmet Paşa tarafından 5 katlı olarak yaptırılan saat kulesi yapı itibariyle Galata Kulesi’ne benzetiliyor. 5 katlı olarak inşa edilen 20 metre yüksekliğindeki kule,1897 yılında meydana gelen bir depremde yıkılıp mutasarrıf Ömer Ali Bey tarafından 1901 yılında yeniden yaptırılmış.

1862 İstanbul

Tophane / Nusretiye Saat Kulesi- İstanbul

Tophane (diğer bilinen adıyla Nusretiye Saat Kulesi) Saat kulesi, İstanbul’da ayakta kalan en eski saat kulesi.

Nusretiye Camii’nin yanında yer alan saat kulesi, Sultan Abdülmecid tarafından yaptırıldı. Yukarı doğru kademeli olarak daralan, saatli bölümle beraber dört katlı bir yapıdan oluşuyor. Dört cephesi birbirine eş olarak tasarlanan kulenin denize bakan cephedeki kapısının üstünde de Abdülmecid’e ait tuğra yer almakta.

1866 Amasya

amasya_saat_kulesi

Amasya Saat Kulesi

Merzifon’un bir çok yerinden görülebilen saat kulesi, Çelebi Sultan Mehmet’in emri ile Mehmet Memişoğlu Ebubekirtarafından yapıldı.

1938 yılında meydana gelen depremle yıkılan kule, sonrasında Amasya belediyesinin çabaları ile tekrar inşa edildi.

1882 Adana

Büyük Saat olarak da anılan kule, 32 metre ile Türkiye’nin en uzun saat kulesi olma özelliğini taşıyor. Yapımına Ziya Paşa döneminde başlandı, Abidin Paşa döneminde başarıyla tamamlandı.

Adana Saat Kulesi

Adana Saat Kulesi

8 metre genişliğinde diktörtgen şekilde yükselen saat kulesinin dört tarafında saat kadranı bulunuyor. Almanya’dan 1925 yılında özel olarak getirilen saat makinesiye yenilenen kulenin tepesinde motifler ve kabartmalarla süslenmiş dev bir çan göze çarpıyor.

1884 Ankara

Ankara Saat Kulesi

Ankara Saat Kulesi

Ankara‘nın o dönemki valisi Sırrı Paşa tarafından Hacı Süleyman Refik Efendi gözetiminde yaptırılan Ankara Saat Kulesi, büyük bir çana sahip. Çanın üzerinde 1884 yılında “Louis Edel” tarafından Strasbourg’da yapıldığı yazdığı için kulenin de orada yapıldığı düşünülmektedir.

1885 Muğla

Balıbey mahallesinde, merkezi bir noktada yer alan saat kulesi, Muğla’da yaşamış Rumların şehre kazandırdığı en güzel eserlerden birisi.

Muğla Belediyesi’nin ilk başkanı Hacı Süleyman Ağatarafından yaptırılan saat kulesinin mimarı Rum Filivari Usta’dır. Üzerinde yer alan kitabede hem yapanı, hem de neden yapıldığı hakkında bilgiler bulunur.

Muğla Saat Kulesi

Muğla Saat Kulesi

Sahib’ül hayr Hacı Süleyman Efendi 

Yine deryayı itâsını ikân eyledi zuhur, 

Bahusus aktar-ı eshar vaktini ilân için, 

Bu mahalle bir muvakkithane yaptı bi kusur, 

Beldemizde misli nâmesbuk kebir çan saati Avrupadan celb edince herkese verdi süru, 

Kalmadı hiç ihtiyaç cep saati taşımaya, 

Aksi avaz ile alem vakti etti şuur, 

Hem ziya şevkiyle buldu mücevher tarihi, 

Geldi meydana muvakkithane bi evsa-ı vufur, 

Harerehu İsmail Hakkı 1301 fi Şaban.

1885 Kastamonu

Dönemin valisi Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılan Saat Kulesi, İstanbul’dan dönemin padişahı II. Abdülhamidtarafından Kastamonu’ya gönderilen ‘sürgün’ bir saat aslında. Bu sürgünle ilgili çeşitli rivayetler dolaşıyor.

Kastamonu Saat Kulesi

Kastamonu Saat Kulesi

Rivayete göre; II. Abdülhamid zamanında saat İstanbul’da Sarayburnu’nda bulunurken yanlış gitmesi ve zamansız çalması sarayı kızdırmış, saray tarafından cezalandırılarak Kastamonu’ya sürgün edilmiştir.

Diğer bir rivayete göre de; dönemin padişahının hareminde bulunan gözde bir cariyesinin Sarayburnu’ndaki bu saatin vurma sesi nedeni ile karnındaki çocuğunu düşürmesi sonucu, padişah tarafından Saat Kulesi, Kastamonu’ya sürgün edilmiş.

1890 – 1891 Bolu

Mudurnu Saat Kulesi

Mudurnu Saat Kulesi

Ahşap olarak inşaa edilen Mudurnu Saat Kulesi, çıkan bir yangın sonrası yanarak yıkıldı. 1905 yılında Mudurnu Kalesi’nden sökülüp getirilen taşlar ile mahkûmlar tarafından inşa edilen kuleye bir Türk demirci ustasının yaptığı saat takıldı. 1963-1964 yıllarında bir yangına daha maruz kalan kule tekrar tamir edilerek şimdiki halini aldı.

1894 Çorum

Çorum Saat Kulesi, Abdülhamid döneminde padişahın Beşiktaş Muhafızı, İstanbul’daki Ali Suavi olayını bastıran Hasan Paşa tarafından yaptırıldı. Kulenin çanı da Hasan Paşa tarafından itina ile seçilerek İstanbul’dan gönderilmiş.

Saatin çanının sesi ilk yıllarda çok güçlü olduğu ve merkeze bağlı köylerden bile duyulduğu söyleniyor. Ancak restorasyon için yapılan incelemede yıllardır tokmağının aynı noktaya vurması ile derince bir oyuk oluştuğu ve bu nedenle çanın sesinin azaldığı saptandı.

Saat Kulesi’nin kapısı üzerinde eski yazı ile bir kitabe vardır. Kitabe, Muhammet Nuri Bektaşi (Korman) tarafından yazılmıştı.

Günümüz Türkçesi ile;

Zamanın ulu hakanı cömert Abdülhamid Han’ın
Yüce fermanıyla şanlı Hasan Paşa
Adadı bütün vaktini hayır işleri yapmaya
Başarılı kılsın her dileğini Mevla
Saat Kulesi kısaca seçkin hayratıdır onun
Bol bereketle yapıldı bu şehri etti ihya
Çıkıp kutlu bir zamanda yazıldı kapısına tarih
Bu büyük saati yaptı bak Hasan Paşa’nın lutfu

1895 Mersin/Tarsus

Mersin-Tarsus Saat Kulesi

Mersin-Tarsus Saat Kulesi

Tarsus Kaymakamı Ziya Bey tarafından inşa ettirilen yapının masraflarını Tarsus eşrafından Feyzullah Ağa üstlenmiş. Feyzullah Ağa’nın o dönemin parasına göre verdiği 200 lira ile yapılan saat kulesine, 100 liraya da Avrupa’dan çalar saat getirilmiş ve hayırsever 1895’te Mecidiye Nişanı ile taltif edilmiş.

Saat, kadranları ve makinesinin ilk yapıldığı orijinal haliyle duruyor.

1890 – 1895 İstanbul

Dolmabahçe Saat Kulesi

Dolmabahçe Saat Kulesi

2. Abdülhamid Han tarafından yaptırılan Dolmabahçe Saat Kulesi; Bezm-i Alem Valide Sultan Camii ile Dolmabahçe Sarayı’nın Saltanat Kapısı arasında yer almakta. Yapımı ise 1.210.550 kuruşa mal olmuş.

Her bir cephesinde saat bulunan kulenin saatleri Fransız imalatı. Saatçibaşı Johann Meyer tarafından takılan Paul Garnier markalı saat 1979’da elektronik sisteme çevrilmiş ve çalışır durumda.

1897 Çanakkale

Çanakkale Saat Kulesi

Çanakkale Saat Kulesi

Dönemin Çanakkale İtalyan konsolosu Vitalis Gaptirole’nin de yapımı için on bin altın gönderdiği Çanakkale Saat Kulesi,Sultan 2.Abdülhamid döneminde yaptırıldı. Beş kattan oluşan kulenin yapımında pembe granit taşlar kullanılmış. Saat odası dördüncü, çanı ise beşinci katta bulunuyor.

1901 İzmir

İzmir-saat-kulesi

II. Abdülhamid’in (hükümdarlığı:1876-1909) tahta çıkışının 25. yılı için Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından Alman Konsolosluk binasını yapan Raymond Charles Péré adlı mimara  yaptırılan kule 25 metre boyunda olup, dairesel esas etrafında dört çeşmesi bulunuyor.

Kulenin saati Alman İmparatoru II. Wilhelm’in hediyesi ve kurulduğu günden bu yana yalnızca bir kere durmuş. 5.2 şiddetindeki 1974 İzmir Depremi sırasında hasar alan kulenin saatin kadranları üzerindeki son kat yıkılmış ve saat depremin oluş saati olan 02:04’te durmuş. Kule ve saat, iki yıl içerisinde onarılıp eski haline getirilmiş.

1901 Antalya

Antalya Saat Kulesi

Antalya Saat Kulesi

Antalya‘daki saat kulesi, Sadrazam Küçük Sait Paşatarafından II. Abdülhamid şerefine yaptırıldı. Dört tarafında da birer saat ve tepesinde bir çan bulunan kulenin, yerden yüksekliği 14 metre, surların üzerinden yüksekliği ise 8 metredir.

1901 İzmit

izmit-saat-kulesi

İzmit Saat Kulesi

İzmit saat kulesi 33 yıl süren Sultan II. Abdülhamid saltanatı tarafından İzmit’te yaptırılan ve günümüze kadar ayakta kalabilen ender yapılardan biri.

Saat kulesi, köşelerinde ikişer sütun ve kenarlarında çember şeklindeki kemerli sebiller bulunan kare bir kaide üzerinde yükseliyor. İkinci katta kaide ile gövde arasına bir balkon yapılmış. Demir korkuluklardan yapılan balkon, devrin üslup özelliklerini yansıtıyor.

Kulenin 3. katında her cephe yüzeyinde kaş kemerli pencerelere yer verilmiş; bu pencerelerin alt kısımlarında, mermer madalyonlar içerisinde II. Abdülhamid’in tuğrası bulunuyor.

Dördüncü katta dört yöne yönelik birer saat kadranı yerleştirilmiş, saatlerin üst kısımlarda üçer pencere kuşağı bulunmakta.  Dört katın üzeri ince sivri bir külâh ile örtülmüştür.

1902 Tokat

tokat-saat-kulesi

Tokat Saat Kulesi

Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid Han tarafından yaptırılan saat kulesi günümüzde de çok iyi bir şekilde korunuyor. Kentin her yerinden görülebilen, yapımında kesme taş kullanılan kulenin yüksekliği tam 33 metre.

1917 yılında alafrangaya çevrilen saat kısmı, dört yöne büyük kadranlarla her yarım ve saat başlarında iki dakika ara ile tam çalar durumda. Sesi de kentin her noktasından rahatlıkla duyulabiliyor.

1905 Bursa

Bursa Saat Kulesi

Bursa Saat Kulesi

Bursa saat kulesi ilk olarak 1900’lerin başında Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış ancak bilinmeyen bir tarihte yıkılmıştır. 2 Ağustos 1904’te yapımına tekrar başlanmış, 31 Ağustos 1905’te tamamlanarak II. Abdülhamid’in tahta çıkışı şerefine, Vali Reşit Mümtaz Paşa tarafından törenle hizmete sokulmuştur.

6 katlı ve 65 metre uzunluğundaki saat kulesi, günümüzde bir elektronik saate sahip ve Bursa Belediyesi’nce yangın gözetleme amacıyla da kullanılıyor.

1906 Kayseri

Kayseri Saat Kulesi

Kayseri Saat Kulesi

Kayseri’nin şehir sembollerinden kabul edilen Kayseri Saat Kulesi, Cumhuriyet Meydanı’nın ortasında bulunuyor. Saat Kulesi ve ona bitişik olan Muvakkithane, Kayseri MutasarrıfıHaydar Bey döneminde, 1906 yılında yaptırılmış.

Sultan II. Abdülhamid’in fermanıyla bütün büyük şehirlere birer saat kulesi ve muvakkithane (Güneşe bakılarak vakitlerin belirlendiği yer) inşa edilmiş. Saat Kulesi’nin yapım masrafları Vilayet Muhasebe-i Hususiyesi (Özel İdare) tarafından karşılanmıştır. Saat, Tavlusunlu Salih Ustatarafından inşa edilmiş ancak mimarı bilinmiyor.

1907 İstanbul

 

İstanbul Saat Kulesi

İstanbul Saat Kulesi

II. Abdülhamid tarafından o zamanki ismi “Hamidiye” olan Şişli Etfal Hastanesi’nin bahçesine 1907’de inşa edilen kule, İtalyan mimar R. D’Aronco’ya ait. Mühendishane-i Hümayunhocalarından Mahmut Şükrü Bey gözetiminde yapılmış. Tarihi yapı, II. Abdülhamid’in hatırası olarak gelecek nesillere en büyük miras olarak görülüyor.

1908 Yozgat

 

Yozgat Saat Kulesi

Yozgat Saat Kulesi

Belediye Başkanı Tevfikizade Ahmet Bey tarafından inşa ettirilen Yozgat Saat Kulesi, altı bölüm halinde yapılmış. Kaynaklardan öğrenildiğine göre mimarı Şakir Usta’dır. Her bölüm birbirinden ayrılmış olup, her cephesine birer pencere yerleştirilmiştir. Kulenin içerisindeki merdivenlerle yukarı çıkılmaktadır ve en üst katı balkonla çevrelenmiştir.

1923 Bayburt

Bayburt Saat Kulesi

Bayburt Saat Kulesi

Yapımına Cumhuriyetin ilan edilmesiyle başlanan Bayburt Kalesi’nin hemen önünde yükselen Saat Kulesi’nin yapımı 1923’e dayanıyor. Kulenin inşaatı tam 1 yıl sürmüş. Muhittin Usta adında bir taş ustası tarafından yapımına başlanmış,Rizeli İbrahim Usta tarafından da tamamlanmış.

Kulenin uzunluğu 21 metreyi buluyor. Aynı zamanda şerefesi de mevcut. Kulenin saati ise İsviçre’den getirilmiş ve hala çalışır durumda.

1927 Şanlıurfa

Şanlıurfa Saat Kulesi

Şanlıurfa Saat Kulesi

Şanlıurfa il merkezindeki Ulu Cami avlusunda yer alan kuleUrfa Saat Kulesi’ne dönüştürülmüş. Bu kule sekizgen planlı olup, Haçlı Kontluğu döneminde burada yapılmış olan kilisenin çan kulesidir. Kule üzerine bir saat kulesi ilave edilmiş. Ancak bu kulenin ne zaman saat kulesine dönüştürüldüğü bilinmiyor.

İl merkezindeki Ulu Cami avlusunun bahçesinde bulunan saat kulesi, şehrin hemen hemen her noktasından görülebiliyor.

Kaynak :[-]

Şanlıurfa’dan 1950’lerde kaçırılan Orpheus Mozaiği ABD’de sergilendiği Dallas Müzesi tarafından Türk yetkililere teslim edildi. Bakan Günay’ın ‘Yılbaşı Sürprizi’ diye açıkladığı mozaiğin bugün Türkiye’ye ulaşması bekleniyor.

 Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın yılbaşı sürprizi olarak nitelendirdiği ‘Orpheus Mozaiği’ anavatanı Türkiye’ye iade edilyor.

Şanlıurfa’dan 1950’li yıllarda kaçırılan eser, tarihi kesin en erken Edessa Mozaiği (M.S. 194) olarak biliniyor.  Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Murat Süslü’nün önderliğinde bir bakanlık heyeti mozaiği teslim almak üzere Chicago’ya gitmişti. Yoğun temasların, ve eserin Türkiye’ye ait olduğunu kanıtlayan belgelerin sunulmasının ardından Dallas Sanat Müzesi yöneticileri eseri Türkiye’ye iade etme kararı aldı. Mozaiğin 5 Aralık’ta (bugün) New York’tan, Türk Hava Yolları aracılığında diplomatik kargoyla Türkiye’ye getirilmesi planlanıyor.

Bugünkü Şanlıurfa’nın Hellenistik Dönem’de Seleukos yönetimi sırasında aldığı ve uzun süre kullandığı isim olan Edessa, Geç Roma döneminde bağımsız olarak bir krallığa dönüşmüştü. Edessa’da Krallık Dönemi hanedanlığı, şehrin kendi özgünlüğü içinde bir yaşayış tarzının önünü açtı. Bu yöresellik sanatta da kendini gösterdi. Özellikle mozaik sanatı da bu çerçevede Edessa’da farklı bir şekilde, özgün bir anlayışla ortaya kondu. Edessa mozaikleri dönemin teknik özellikleri çerçevesinde şehrin mozaik ustaları tarafından yerel bir dille yorumlandı. Edessa şehrine özgü mozaiklerin, yerel kültür öğelerinin ve aile ilişkilerinin anlatıldığı eserler olarak bir başka benzeri yok. 1950’li yıllarda keşfedilmesinin ardından hızla yurt dışına kaçırılan mozaiklerin bir bölümü ele geçirilerek Aya İrini Müzesi’nde koruma altına alındı.

Kaçırılan mozaikler her yerde

Yurtdışındaki örnekler içerisinde en dikkat çekeni ise Dallas müzesinde sergilenen ve Türkiye’ye iadesi sağlanan Orpheus Mozaiğiydi. Şanlıurfa’nın Kalkan Mahallesinde tespit edilen bu mozaik çok kısa bir süre içinde hızla sökülerek yurtdışına çıkarıldı. Yurtdışındaki kolleksiyonerlerin elinde bulunan örnekler de hesaba katıldığında “Edessa Mozaik Müzesi” olarak düşünülebilecek bir alanı dolduracak kadar Edessa Mozaiği etrafa dağılmış durumda.

MOZAİKLERİN HİKAYESİ

1950’li yıllarda J. B. Segal’in Edessa mozaiklerini keşfetmeye başlaması ve bulduğu örneklerin özellikle yazıtlarını çözerek yayınlamasından sonra, Şanlıurfa’nın mezarları adeta talan edilmeye başlandı. Hızla yağmalanan mezarların en nadide eserleri olan mozaikler hırsızlar tarafından göz göre göre sökülerek kısım kısım yurtdışına, kolleksiyonerlere satılmak üzere yollara çıkarıldı. Bu yağmalanma realitesi sonucunda yurtdışındaki müzelerde ve yabancı kolleksiyonerlerin elinde birçok Edessa mozaiği bulunuyor.  Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa gibi ülkelerin kimi seçkin müzelerinde Edessa mozaiklerine ait örnekler görmek mümkün. (Kaynak: Arkeoloji ve Sanat Dergisi)

Dallas Sanat Müzesi’nden Türkiye’ye iadesi sağlanan Orpheus Mozaiği üzerindeki sanatçı imzasıyla ayrıca önem taşıyan bir sanat eseri. Üzerindeki yazıtlarda yer alan tarihine göre de tarihi kesin en erken Edessa Mozaiği. (MS 194).

Türkiye’de 54 amatör, 64 profesyonel, 25 çocuk oyunu ve 35 geleneksel kategoride olmak üzere toplam 178 özel tiyatroya 4 milyon lira ödenek verilecek.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, özel tiyatroların projelerine 2012-2013 sanat sezonunda yapılacak yardımları belirleyecek Değerlendirme Komisyonu 25 Eylül 2012 tarihinde toplandı. Özel tiyatroların destek başvuruları, Bakanlık Müsteşarı Özgür Özaslan’ın başkanlığında, Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, Güzel Sanatlar Genel Müdür Vekili Hülya Muratlı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlık – Dramaturji Anasanat Dalı Başkanı Prof. Dr. Semih Çelenk, oyun yazarları Refik Erduran ve Turgay Nar’dan oluşan komisyon tarafından ayrı ayrı incelendi.

Başvuruları değerlendirirken ilgili mevzuatta belirtilen ölçütleri vebütçe olanaklarını göz önünde bulunduran komisyon, ayrıca Türk tiyatrosunu bütün yönleriyle desteklemek amacıyla, profesyonel tiyatrolar kategorisinde Türk oyun yazarlarına ait eserlerle başvuran özel tiyatrolara diğerlerinden daha yüksek miktarda yardım yapılmasını sağladı. Açıklamada şu bilgilere yer verildi:

“Hakkari, Van, Bitlis, Muş, Şanlıurfa, Amasya, Bartın, Trabzon, Sinop, Aydın, Manisa ve Sivas’ın da aralarında bulunduğu 41 farklı ilden profesyonel, çocuk oyunu, amatör ve geleneksel kategorilerde toplam 338 özel tiyatro başvurusu yapıldı. Bu rakamla 2012-2013 sanat sezonunda bu zamana kadar yapılan en yüksek başvuru sayısına ulaşıldı. Değerlendirme Komisyonu, hazırladıkları projelerden hareketle 54 amatör, 64 profesyonel, 25 çocuk oyunu ve 35 geleneksel kategoride olmak üzere toplam 178 özel tiyatroya yardım yapılmasına karar verdi. Bu karar doğrultusunda, bu zamana kadar bir sanat sezonuna yönelik en yüksek ödenek miktarı olan 4 milyon TL, bir sanat sezonunda desteklenen en fazla tiyatro sayısı olan 178 özel tiyatroya dağıtılacak. 2012-2013 sanat sezonu için yardım yapılan projelere ilişkin liste Bakanlığın www.kulturturizm.gov.tr ve www.guzelsanatlar.gov.tr internet adreslerinde yayınlanmaktadır.”

“Dünyanın en eski kenti” Şanlıurfa’da “Türkiye’nin En Büyük Mozaik Müzesi”nin temeli bugün atılıyor

Savaşçı Amazon Kraliçeleri

Birkaç yıl önce Haleplibahçe semtindeki Temalı Park Projesi’nin temel kazıları sırasında MS 5. ve 6. yüzyıllarda yapıldığı sanılan, Roma dönemine ait yönetici sarayının tabanında “Savaşçı Amazon Kraliçeleri”nin av ve savaş sahnelerinin tasvir edildiği mozaikler bulundu. Bilimsel danışma kurulunun eserlerin başka bir yere nakli sırasında zarar görebileceği endişesi üzerine, projede değişikliğe gidildi. Alanda yapılması kararlaştırılan ve bir süredir üzerinde çalışılan Arkeoloji Müzesi, Arkeopark ve Mozaik Müzesi Projesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla hızlandırıldı. 200 bin metrekarelik alana inşa edilecek proje 38 milyon TL’ye mal olacak.

Temel atma töreni Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılacağı törenle bugün yapılacak.Şanlıurfa Kültür ve Turizm Müdürü Selami Yıldız, 26 bin metrekarelik alana Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, 4 bin metrekarelik alana ise Edessa Mozaik Müzesi’nin yapılacağını, her iki müze arasında 29 bin metrekaralik arkeoparkın yer alacağını bildirdi.

Yıldız, “Toplam 60 bin metrekare ile Türkiye’de ve bölgede en büyük müze kompleksine sahip olacağız’’ dedi. Yıldız, mozaik bakımından Türkiye’de İstanbul, Gaziantep ve Hatay’ın ön plana çıktığına değinerek, müzenin yapılmasıyla birlikte Şanlıurfa’nın bu kentlerden açık ara öne geçeceğini savundu.

 

-DİYARBAKIR-

Diyarbakır Devlet Tiyatrosu (DDT), bu hafta “Bugün Git Yarın Gel” oyununu sahneleyecek.

nar sanat duyuru

Diyarbakır Devlet Tiyatrosu (DDT), bu hafta “Bugün Git Yarın Gel” oyununu sahneleyecek.

Valantin Kataev’in yazdığı, Göksel Kortay’ın çevirip uyarladığı, Orkun Gülşen’in yönettiği “Bugün Git Yarın Gel” adlı oyunda, dürüst ve namuslu bir memurun başından geçen trajikomik olaylar anlatılıyor.

Oyunda, Serkan Ekşioğlu, Mümtaz Aydoğan Mengi, Sevi Demirçivi, Birce Birsel Çağlar, Ercan Kılıçarslan, Özden Gököz, N. Özgün Çoban, Gonca Coşkun, Dilek Mengi, Ozan Hafızoğlu ve Filiz Kılıç rol alıyor. Dekoru Güven Öktem, kostümü Funda Karasaç, ışık düzeni Suat Uçar’a ait oyun, bugün ve yarın saat 20.00’de, Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Sanat Merkezi Orhan Asena Sahnesi’nde izlenime sunulacak.

DDT, ayrıca turne çalışması kapsamında “Bu Git Yarın Gel” oyununu, 9 Nisan’da Muş’ta, 11 Nisan’da ise Elazığ’daki tiyatroseverlerin beğenisine sunacak.

Diyarbakır Sanat Merkezi (DSM) İsveç Konsolosluğu’nun desteğiyle yürüttüğü “Bize Masal Anlatmayın” projesi kapsamında, Trabzonlu ve Diyarbakırlı kadınların ortak çalıştığı aynı adlı tiyatro oyununu sahneleyecek.

Dilek Güven’in derleyip yönettiği, şiddet, kayıp, töre, gelenek, isyan ve sessizlik gibi temaların anlatıldığı oyunun müziği, Emin Serdar Kurutçu, ışığı Nurullah Kaya ve Özcan Yıldırım’a ait.

Zelal Kaya, Meral Kaya, Leyla Takmaz, Sibel Can, Serap Berber, Songül Nadir, Nuray Yeşilaraz ve Şeyma İdman’ın rol aldığı oyun, cuma ve cumartesi günü Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Salonu’nda seyircisiyle buluşacak.

DSM ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle 7 Nisan’da, Remzi Raşa’nın “Yalnızlığı Seçmek” Bir Retrospektif: 1946-2006″ sergisi Sümerpark Sanat Galerisi’nde açılacak.

Raşa’nın 50 eserinin izlenime sunulacağı sergi, 6 Mayıs’a kadar açık kalacak.

-MARDİN-

Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nde açılan küratörlüğünü fotoğraf tarihçisi Engin Özendes’in üstlendiği “Seyreyle Ara Güler Mardin’de” fotoğraf sergisi devam ediyor.

Usta fotoğrafçı Ara Güler’in fotoğraflarının yer aldığı sergi, “Tanımak ve Anlamak” ile “Yüz Yüze” başlıklı iki bölümden oluşuyor. 114 eserin bulunduğu sergi, bir yıl süreyle vatandaşların ziyaretlerine açık olacak.

MALATYA-

Bursa Devlet Tiyatrosu, Malatya’da ”Gönül Avcısı” adlı oyunu sahneleyece

Diego Fabbri’nin kaleme aldığı, Tarık Levendoğlu’nun çevirmenliğini yaptığı, Levent Ulukut’un yönettiği oyunda, Emir Çiçek, Ecehan Şarman Çetinkaya, Rüyam Dirin, Demet Oran ve Serkan Kargın rol alıyor.
Sabancı Kültür Merkezi’nde 6 Nisan Cuma günü saat 20.00’de, 7 Nisan Cumartesi günü saat 14.00 ve 20.00’de sahnelenecek oyunda, 3 kadını aynı anda seven bir adamın hikayesi ele alınıyor.

 -KONYA-

Konya Devlet Tiyatrosu (KDT) “İbiş’in Rüyası”, “Güzel ve Çirkin” ile “Dört Köşe Palyaço” adlı oyunları izleyiciyle buluşturacak.

Konya Devlet Tiyatrosu (KDT) “İbiş’in Rüyası”, “Güzel ve Çirkin” ile “Dört Köşe Palyaço” adlı oyunları izleyiciyle buluşturacak.

Dekoru Sertel Çetiner, kostümleri Sevgi Türkay, ışık düzeni Hakan Özdemir ile İlyas Erdurucan’a ait “İbiş’in Rüyası”nda Asım Tuncay Aynur, Ahmet Çökmez, Ferdi Dalkılıç, Yiğit Gümüşada, Ozan Umut Çobanoğlu, Nevra Sayar, Ebru Erbaş, Özlem Özkan ve Ayşe Seval Ersu rol alıyor.

Oyun, bugün ve yarın saat 20.00’da, 7 Nisan Cumartesi günü ise saat 15.00 ve 12.00’da KDT Sahnesi’nde izleyicinin beğenisine sunulacak.

KDT “Güzel ve Çirkin” adlı müzikali de sahneleyecek.

Dekoru Aytuğ Dereli’ye, kostümleri Ceren Karahan’a, ışık düzeni Hakan Özdemir’e ait oyunda Nur Yazar, Tuncay Aynur, Ozan Çobanoğlu, Ebru Gülerarslan, Ahmet Çökmez, Ferdi Dalkılıç, Özlem Özkan, Nevra Sayar, Gonca Kunduzcu, Selin Genç, Çağatay Eker, Canan Kalkır ve Duygu Biçer rol alıyor.

Işıltılı şatoda yaşayan prensin yaşlı bir dilenci kadın tarafından çirkin bir yaratığa dönüştürülmesinin ardından çirkin prensin elindeki sihirli gülün son yaprağı dökülene kadar kendisini sevecek bir kızı bulması gerektiğini anlatan oyun 8 Nisan Pazar günü saat 15.00’da KDT sahnesinde izlenebilecek.

Tamay Sayar ve Şekip Taşpınar’ın yazdığı çocuk oyunu “Dört Köşe Palyaço” ise 10 ve 11 Nisan’da saat 11.00’da ve 14.00’da sanatseverlerle buluşacak.

-ANTALYA-

Antalya Devlet Opera ve Balesi (ANTDOB), Donizetti’nin “Lucia Di Lammermoor” adlı eserini sahneleyecek.”Lucia Di Lammermoor”u Vincenzo Grisostomi Travaglini’nin rejisiyle sanatseverlerle buluşturacak.

Antalya Devlet Opera ve Balesi (ANTDOB), Donizetti’nin “Lucia Di Lammermoor” adlı eserini sahneleyecek.
ANTDOB sanatçıları, 7 Nisan’da, Gaetano Donizetti’nin üç perdelik operası

“Lucia Di Lammermoor”u Vincenzo Grisostomi Travaglini’nin rejisiyle sanatseverlerle buluşturacak.
Lucia Di Lammermoor’un ana karakterleri olan Lucia’yı Aslı Ayan ve Nurdan Küçükekmekçi Aydın canlandıracak. Edgardo rolünde ise Grammy ödüllü dünyaca ünlü Türk tenor Bülent Bezdüz ve Antalyaoperasının solist sanatçılarından Göksay Yaran dönüşümlü olarak sahne alacak.
ANTDOB sanatçıları, 9 Nisan’da “Kuklacı” adlı çocuk müzikalini sahneleyecek. “Kuklacı”, İtalyan yazar Carlo Collodi’nin çocuk romanı Pinokyo’nun hikayesini konu alıyor.
Müziklerini Melih Seskır’ın yaptığı, metnini Ferdi Merter’in yazdığı müzikali Melih Öztürk yönetti. Çocuklarıeğlenceli bir yolculuğa çıkaracak Kuklacı’da dekor Filiz Dinç, kostüm ise Aydan Çınar’a ait. Eserde Ceren Tereci
“Pinokyo”, Baturalp Bilgili “Gepetto”, Heyecan Gizem Yakan “Cırcır Böceği”, Mahir Seyrek “Tilki”, Sinem Seçil Baddal “Kedi”, Zafer İşgören “Öğretmen”, Onur Alpaslan “Müdür”, Arzu Aydoğdumu “Peri”, Müge Yıldıran “Melek”, Ercan Uğur “Şeytan” rolüyle sahne alacak. Eserin korrepetitörü ise Onur Altıparmak.
Eserler, Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde izlenebilecek.
-ADT-
Antalya Devlet Tiyatrosu (ADT) Oyuncuları bugün, yarın ve 7 Nisan’da
“Eşeğin Gölgesi” adlı Oyunu sahneleyecek.
Oktay Gözpınar, Bahar Işık, Uğur Sertel, Gökhan Tüzün ve Murat Bölük’ün rol aldığı Oyunda, şehirdeki panayıra gitmek isteyen Berber Şaban bir eşek kiralar. Yolculuk sırasında aşırı sıcaktan bunalan Şaban, biraz dinlenmek için durur ve eşeğin gölgesine oturur. Eşek sahibi Mestan, “Ben sana eşeği kiraladım, gölgesini değil” diyerek gölge kirası ister. Bunun üzerine iki taraf arasında çıkan tartışma, ülkenin eşekçiler ve gölgeciler olarak ikiye bölünmesiyle sonuçlanan politik bir davaya dönüşür.
ADT Oyuncuları 8, 10 ve 11 Nisan’da “Pinokyo” adlı çocuk Oyunuyla minik tiyatroseverlerin karşısında olacak. Carlo Collodi’nin yazdığı, Brian Way’in tiyatroya uyarladığı eserin yönetmeni Ahmet Avkıran. Eserin dekor ve kostümleri Özlem Karabay’a, müzikleri İhsan Kılavuz’a, ışık tasarımı Namık Gürsoy’a ait.

ADT Oyuncuları 11 Nisan’da Hans Fallada tarafından yazılmış, aynı isimli romandan Yılmaz Onay tarafından sahneye uyarlanan “Küçük Adam Ne Oldu Sana” adlı kabareyi sahneleyecek.
1930’ların Almanyasında geçen Oyun, 1. Dünya Savaşı sonrası yenilgiye uğramış, ekonomik kriz içinde, büyük yoksulluk çeken halkın milliyetçi akımlara kapılarak nasyonal sosyalistleri iktidara taşımasını anlatıyor.
Yönetmenliğini Barış Erdenk’in yaptığı Oyunun koreografisini Sibel Erdenk üstleniyor. Oyunda Sedat Mayadağ, Gözen Müftüoğlu, Orkun Yılmaz, Sertel Uğur, Gökhan Tüzün, Kader Gözpınar, Senem Şahin, Özlem Şendinç, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Başak İşur, Erol Karayılan, Okan Kağnıcı, Fikret Baran, Gizem Kutluyıl, Ceren Demirton ve Samet Kara rol alıyor.
-ABT-
Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu (ABT) yarın Prof. Dr. Metin Balay’ın yazdığı ve yönettiği “İnadına Yaşamak” adlı eseri sahneleyecek. Müfit Kayacan, Mehmet Özgür ve Murat Ercanlı’nın rol aldığı Oyunda, günlük hayatın koşuşturması içinde farkına varılmadan yaşanıp giden ancak sahnede karşımıza çıkınca akıllarımızda yer eden hikayelerde seyirci bazen gülüp bazen duygusallaşacak.
ABT Oyuncuları 7 Nisan’da minik izleyiciler için Özer Tunca’nın yazıp yönettiği “Üç Kafadar Hırsız Kuklacı Olursa” adlı Oyunu sahneleyecek. Oyunda aylaklık yapmaktan bir türlü çalışmaya fırsat bulamayan 3 tembel arkadaş, karınlarını doyurmak için hırsız olmaya karar verir. Ancak soymak için girdikleri evde buldukları kuklalar ve kostümlerle öyle bir Oyuna dalarlar ki hem açlıklarını hem de hırsızlığı unutup bambaşka bir dünya keşfederler.
Oyun içinde Oyun oynanarak emeğin ve alın terinin güzelliğinin anlatıldığı
“Üç Kafadar Hırsız Kuklacı Olursa”nın en özel ve dikkati çekici tarafı ise aktörler tarafından sahnede canlı olarak oynatılan kuklalar. Bülent Patoğlu, Erdal Gürcan ve Mustafa Doğan Ayhan’ın rol aldığı Oyunda, kuklalara müzik ve şarkılar da eşlik ediyor. Oyunun müzikleri Oktay Köseoğlu, kukla tasarımı Okan Karacan, dekor ve kostümleri Gizem Karasu tarafından yapıldı.

ABT Oyuncuları, aynı günün akşamında “Vatan Kurtaran Şaban” adlı eser için sahneye çıkacak. Haldun Taner’in yazdığı “Vatan Kurtaran Şaban” adlı kabarede, Tapu Kadastro Müdürlüğü’nden Kültür Sanat Müsteşarlığı’na atanan Şaban’ın bu alanda yaptığı komik ve çarpık uygulamalar hicvedilerek anlatılıyor. Ülkedeki kültür ve sanat anlayışına eleştirel bir yaklaşımın da konu edildiği Oyunda kalabalık bir kadro rol alıyor.

-KBT-
Kepez Belediyesi Tiyatrosu (KBT), yarın, Cevat Fehmi Başkut’un yazdığı, Abdullah Sürekli’nin yönettiği iki perdelik “Buzlar Çözülmeden” adlı Oyunla seyircinin karşısına çıkacak.
KBT Oyuncuları, 7 Nisan’da, Hüseyin Erdoğan’ın yazıp yönettiği tek perdelik
“Yunus Emre” ile sanatseverlerin karşısında olacak.
Aynı gün, Tülin Tümtürk Yılmaz’ın yazdığı ve yönettiği tek perdelik çocuk Oyunu “Ağaç Ev” de sahnelenecek.
Eserler, Erdem Bayazıt Kültür Merkezi’nde izleyiciyle buluşacak.

-Konser-
Ünlü sanatçı Cem Karaca, Kepez Belediyesi’nce düzenlenecek konserle anılacak.

Karaca’nın unutulmaz eserlerinin seslendirileceği konser, 9 Nisan’da Erdem Bayazıt Kültür Merkezi’nde verilecek.
Kepez Belediyesi Türk Sanat Müziği Topluluğu’nca Şef Tahir Çetin yönetiminde
“İlahi Nameler” konseri düzenlenecek. Konser, 11 Nisan’da Erdem Bayazıt Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluşacak.

-ELAZIĞ-

 

Elazığ’da, Bursa Devlet Tiyatrosu “Gönül Avcısı” adlı oyunu, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu ise “Bugün Git Yarın Gel” adlı oyunu sahneleyecek.

Elazığ’da, Bursa Devlet Tiyatrosu “Gönül Avcısı” adlı oyunu, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu ise “Bugün Git Yarın Gel” adlı oyunu sahneleyecek.

Diego Fabbri’nin yazdığı, Tarık Levendoğlu’nun çevirdiği, Levent Ulukut’un yönettiği “Gönül Avcısı” adlı oyunda, Emir Çiçek, Ecehan Şarman Çetinkaya, Rüyam Dirin, Demet Oran ve Serkan Kargın rol alıyor.

Dekor tasarımı Işın Mumcu’ya, giysi tasarımı GülümserErigür’e, ışık tasarımı Mehmet Yaşayan’a ait oyunda, karısı, sekreteri ve bir mankeni aynı anda seven bir adamın hikayesi anlatılıyor.

İki perdelik oyun, bugün saat 20.00’de Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği koro binasında sahnelenecek.

-“Bugün Git Yarın Gel”-

Diyarbakır Devlet Tiyatrosu ise Valantin Kataev’in yazdığı, Göksel Kortay’ın çevirdiği ve oyunlaştırdığı, Orkun Gülşen’in yönettiği “Bugün Git Yarın Gel” adlı oyunu sahne koyacak.

Dekor tasarımı Güven Öktem, giysi tasarımı Funda Karasaç, ışık tasarımı ise Suat Uçar’a ait oyunda, Dilek Mengi, Gonca Coşkun, Özgün Çoban, Özden Gököz, Ercan Kılıçaslan, Birce Birsel Çağlar, Sevi Demirçivi, Mümtaz Aydoğan Mengi, Serkan Ekşioğlu, Kerem Corogil ve İrem Ölmez rol alıyor.

Namuslu ve dürüst bir memur olan Şefik Şaşmaz’ın, yoğun iş temposu nedeniyle mesaisini bir dinlenmetesisinde geçiren bölge müdürüne, eksik bir imzayı attırmak için gösterdiği çabanın anlatıldığı oyun, 11 ve 12 Nisan’da saat 20.00’de Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği koro binasında sahnelenecek.

-SİVAS-

Sivas Devlet Tiyatrosu , Bu hafta ”Ortak Ağıt” adlı oyunla tiyatroseverlerle buluşuyor.

Hasan Öztürk’ün kaleme aldığı, Bengisu Gürbüzer Doğru’nun yönettiği oyunda, Özge Günay, Kerem Yücel, Burçhan Göze, Veysel Zurnazanlı, Volkan Gündüz, Can Atak, Nagehan Yazıcı, İlhan Gözde Giray, Filiz Demiralp ve Ufuk Bostancı rol alıyor.

Oyunun, dekor tasarımını Murat Gülmez, giysi tasarımını Ceren Karahan, ışık tasarımını Hakan Özdemir, dans düzenini ise Yener Turan üstleniyor. Oyun, bugün ve yarın 19.30’da, 7 Nisan’da ise saat 14.00 ve 19.30’da sahnelenecek. Oyunda, acımasız bir krala, kahinlerinin yeni doğacak bir çocuğun onu tahtından indireceğini ve krallığına son vereceğini söylemesi üzerine kralın yeni doğan çocukları öldürmesi, bunun üzerine doğumları yasaklaması konu ediliyor.

SDT, 11 Nisan Çarşamba günü ise saat 10.30 ve 13.30’da ”Dans Eden Eşek” adlı çocuk oyununu sahneleyecek. Eric Vos’un yazdığı, Can Gürzap’ın çevirisini yaptığı oyunda, Özge Günay, Begüm Şahin, Kerem Yücel, Can Atak, Burcu Ongun Altay ve Burçhan Göze rol alıyor.
Oyunda, hırsızlık yapmak ya da dürüst insan olmak arasında seçim yapan iki kafadarın hikayesi anlatılıyor .

-ESKİŞEHİR-

Haldun Taner’i  ölümsüz tiyatro eseri “Keşanlı Ali Destanı” oyununun yönetmenliğini Kazım Akşar üstleniyor.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda, “Keşanlı Ali Destanı”, “Açık Aile”, “Şimdi Olmaz Sevgilim”, “Palto” ve “Küçük Kara Balık” adlı oyunlar sahnelenecek

Haldun Taner’in ölümsüz tiyatro eseri “Keşanlı Ali Destanı” oyununun yönetmenliğini Kazım Akşar üstleniyor. Mert Kırlak, Gonca Yakut, Burcu Tutkun Oruç, Berkay Akın, Özgür Onan, Mete Ayhan, Tolga Tümer ve Mustafa Kılıkçı’nın rol aldığı oyun, 7 Nisan’da saat 20.00’da, 8 Nisan’da ise saat 18.00’da Sanat ve Kültür Sarayı’nda sahnelenecek.

İtalyan yazar Dario Fo’nun yazdığı, çevirisini Füsun Demirel’in yaptığı

“Açık Aile” adlı oyunu Tolga Tümer yönetiyor. Özlem Boyacı ve Korel Cezayirli’nin rol aldığı oyunda, kadın ve erkek ilişkileri farklı bir bakış açısıyla anlatılıyor. Oyun, Tepebaşı Sahnesi’nde yarın saat 20.00’da izlenebilecek.

Kitapları dünyanın birçok diline çevrilen İranlı yazar Samed Behrengi’nin ödüllü çocuk masalı “Küçük Kara Balık” Şehir Tiyatroları sanatçısı Ali Eyidoğan tarafından oyunlaştırıldı. Dünyaya meraklı küçük bir balığın özgürlüğe uzanan yolculuğunun anlatıldığı oyunda Emre Demirci, Zuhal Lale, Ozan Çolak, Şayan Noyan, Çisem Erdoğan, İlker Alemdar ve Saffet Öztürk rol alıyor.

Oyun, 10 Nisan’da saat 11.00’da, 12 Nisan’da ise saat 14.00’da Çağdaş Cam Sanatları Müzesi Çocuk Sahnesi’nde sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

Nikolay Gogol’un yazdığı, Cemal Süreya’nın çevirdiği, Erdal Küçükkömürcü’nün yönettiği “Palto” adlı oyunda şehir tiyatrosu sanatçılarından Özlem Akdoğan, Basri Albayrak, Ali Eyidoğan, Emir İzci, Hakkı Kuş, Burcu Tutkun Oruç ve Serkan Sezgin rol alıyor. “Palto”, 10 Nisan’da saat 20.00’da Sultandere Sahnesi’nde sanatseverlerle buluşacak.

Evlilik, aşk ve aldatma konularını tempolu ve mizahi bir dille ele alan

“Şimdi Olmaz Sevgilim” oyununda ise Mehmet Alp Sunaoğlu, Mustafa Kılıkcı, Ezgi Çoşkun, Zuhal Lale, Çisem Erdoğan, Şayan Noyan, İlker Alemdar ve Saffet Öztürk rol alıyor.

Ercüment Yılmaz’ın yönettiği oyun, 11-12 Nisan’da saat 20.00’da Tepebaşı Sahnesi’nde sahnelenecek.

-KAYSERİ-

Kayseri’de Adım Tiyatro tarafından “Kanlı Nigar” adlı 2 perdelik müzikli komedi oyunu ile Kayseri Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü tarafından “Barış Gezegeni” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunlar sergilenecek.

Kayseri’de Adım Tiyatro tarafından “Kanlı Nigar” adlı 2 perdelik müzikli komedi oyunu ile Kayseri Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü tarafından “Barış Gezegeni” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunlar sergilenecek.

Sadık Şendil’in yazdığı “Kanlı Nigar” adlı oyunun yönetmenliğini Müfit Kayacan, dekorunu Cenap Aydınoğlu, müzik düzenlemelerini ise İhsan Kılavuz üstleniyor.

Perihan Savaş, Soner Arıca, Sümer Tilmaç, Ebru Karaman, Ender Gülçiçek, Ercüment Balakoğlu, Hakkı Şahin, Hilmi Erdem ve Umut Oğuz’un rol aldığı oyun, 8 ve 9 Nisan günleri İl Kültür ve Turizm MüdürlüğüSalonu’nda saat 20.00’de sahnelenecek.

Kayseri Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü tarafından da “Barış Gezegeni” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunlar sergilenecek.

Ülker Köksal’ın yazdığı “Barış Gezegeni” adlı çocuk oyunu ile Üstün Dökmen’in yazdığı “Komşu Köyün Delisi” adlı 2 perdelik komedi oyununun, genel sanat yönetmenliğini Murat Özdeniz, yönetmenliğini ise Erdem Bayar yapıyor.

“Barış Gezegeni, 8-15-22 ve 29 Nisan günleri saat 13.00’te, “Komşu Köyün Delisi” adlı 2 perdelik komedi oyunu ise 6-13-20 ve 27 Nisan günleri saat 20.00’de Şehir Tiyatrosu’nda Kayserili sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

-GAZİANTEP, KAHRAMANMARAŞ VE ŞANLIURFA-

Antalya Devlet Tiyatrosu, “Toros Canavarı” adlı oyunu, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta sahneleyecek.

Antalya Devlet Tiyatrosu, “Toros Canavarı” adlı oyunu, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta sahneleyecek.

Aziz Nesin’in yazdığı Ali Meriç’in yönettiği oyunda, ailesiyle kirada oturan ve evden çıkarılmak istenen Nuri Sayaner ile ev sahibi arasında geçenler anlatıyor.

Dekor ve giysi tasarımını Gül Emre, ışık tasarımını Namık Gürsoy’un hazırladığı oyunda, Fatih Kahraman, Senem Şahin, Kader Gözpınar, Sedat Mayadağ, Gerçek Sağlar, Selim Türkışık ve Ebru Sırkıntı rol alıyor.

“Toros Canavarı” adlı oyun, bugün Kahramanmaraş Necip Fazıl Kısakürek Sahnesi’nde, 6-7 Nisan’da Gaziantep Onat Kutlar Sahnesi’nde izlenebilecek.

Şanlıurfa’nın kurtuluşunun 91. yıl dönümü nedeniyle bu hafta kentte çeşitli etkinlikler düzenlenecek.

Bu kapsamda 10 Nisan Salı günü saat 11.00’da Belediye Sergi Salonunda

“Kurtuluş Sergisi” açılacak.

Aynı gün saat 12.00’de “Geleneksel Mutfak Müzesi”nde “İsot” ve

“Çiğköfte” yarışması düzenlenecek. Yine aynı gün saat 14.00’da Topçu Meydanı’nda gerçekleştirilecek açık hava konserinde mahalli şarkıcılar ile Şahap Akagün, Zekeriya Ünlü, Güler Işık ve Mahmut Tuncer sahne alacak.

11 Nisan Çarşamba günü saat 13.00’te Şanlıurfa Belediyesi önünde halk oyunları ekipleri gösteri yapacak. Aynı gece 20.30’da, Urfa City AVM konferans salonunda “Kurtuluş Müzikali” sahnelenecek.

Ayrıca Şanlıurfa Belediyesi tiyatro ekibi, 07 Nisan Cumartesi günü çocuklara yönelik “Teneke Şövalyeler” adlı oyunla saat 13.00’te Şair Nabi Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak.

Aynı gün ve yerde saat 19.30’da, “Urfa’dan Manzaralar” adlı tiyatro oyunu da izlenebilecek.

Bu arada, 09 Nisan Pazartesi günü Türk Polis Teşkilatının 167. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Şair Nabi Kültür Merkezi’nde saat 19.30’da,

“Bekçi Murtaza” adlı tiyatro oyunu seyirciyle buluşacak.

 Başkentte Kültür Sanat

Başkent sinemalarında bu hafta 3 film seyirciyle buluşacak.

Başkent sinemalarında bu hafta 3 film seyirciyle buluşacak.

Yönetmenliğini Ferzan Özpetek’in yaptığı, Oyuncu kadrosunda Cem Yılmaz’ın da yer aldığı “Şahane Misafir” vizyona giriyor. Elio Germano, Beppe Fiorello’nun da başlıca rolleri paylaştığı dramatik komedi türündeki filmde, Sicilyalı Pietro’nun tek hayali olan aktörlüğe ulaşmak için izlediği yol ve yaşadıkları anlatılıyor.

“Amerikan Pastası: Buluşma” seyirciyle buluşuyor. Yönetmenliğini Jon Hurwitz ve Hayden Schlossberg’in üstlendiği filmde, Jason Biggs, Alyson Hannigan ve Chris Klein rol alıyor. Komedi türündeki filmde, 1999’un çılgın Üniversite gençleri şimdi aileleriyle geri dönüyor.

Belgesel türündeki “Ülkücüler” beyaz perdeye geliyor. Ülkücü harekete ve bu akımda sembolleşen kişi ve kurumlara belgesel film aracılığıyla teşekkür etme hedefi de taşınıyor.

-Sinemalardan-

Metropol: “Amerikan Pastası: Buluşma”, “Açlık Oyunları”, “Titanların Savaşı”, “Fetih 1453”, “Sen Kimsin”, “Kaos: Örümcek Ağı”

Optimum: “Titanların Öfkesi”, “Gizemli Adaya Yolculuk”, “Sen Kimsin”,

“Pamuk Prensesin Maceraları: Ayna Ayna Söyle Bana”, “Fetih 1453”, “Açlık Oyunları”, “Amerikan Pastası: Buluşma”, “Ülkücüler”

Büyülü Fener Kızılay: “Titanların Öfkesi”, “Fetih 1453”, “Açlık Oyunları”, “Bir Ses Böler Geceyi”, “Sen Kimsin”, “Şahane Misafir”,

“Amerikan Pastası: Buluşma”, “Pamuk Prensesin Maceraları: Ayna Ayna Söyle Bana”, “Elveda İlk Aşk”, “Kaos Örümcek Ağı”, “Gri Kurt”

Büyülü Fener Bahçelievler: “Fetih 1453”, “Açlık Oyunları”, “El Yazısı”, “Sen Kimsin”, “Şahane Misafir”, “Gri Kurt”

 

-İZMİR-

İzmir’i, farklı sanat dallarında çok sayıda etkinliğin düzenlendiği, kültür sanat gündemi açısından yoğun bir hafta bekliyor.

İzmir’i, farklı sanat dallarında çok sayıda etkinliğin düzenlendiği, kültür sanat gündemi açısından yoğun bir hafta bekliyor.

İzmir Devlet Senfoni Orkestrası (İZDSO), bu hafta Borusan Quartet’in iki önemli solistini konuk edecek.

Orkestranın yarın akşam saat 20.30’da Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde şef İbrahim Yazıcıyönetiminde vereceği konserin solistliklerini kemanda Esen Kıvrak, viyolonselde Çağ Erçağ üstlenecekler. Konserin yönetimini üstlenen Yazıcı, aynı zamanda solistlere piyanosuyla da eşlik edecek.

Konserde Esen Kıvrak, Borusan Kültür ve Sanat tarafından kendisine verilen 1590 yılı Amati yapımı kemanı, Çağ Erçağ ise 1740 yapımı Petrus Guarneri viyolonseliyle çalacak.

İZDSO, konserde Beethoven, Mozart ve Litz’in eserlerini seslendirecek.

İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB), Elhamra Sahnesi’nde bu hafta, prömiyeri kısa süre önce yapılan “Çakırcalı Efe” dans tiyatrosunu yeniden İzmirli sanatseverlerle buluşturacak.

Ödemiş’in, Ayasuluğ köyünde dünyaya gelen Çakırcalı Mehmet Efe’nin yaşam öyküsünün anlatıldığı iki perdelik dans tiyatrosunu Yekta Oktay sahneye koyarken, orkestrayı ise Ali Hoca yönetecek. Eser, bu akşam ve 7 Nisan Cumartesi akşamı, İZDOB’un Elhamra Sahnesi’nde perdelerini açacak.

Elhamra Sahnesi, 11 Nisan Çarşamba akşamı ise 5. Ulusal Genç Solistler Yarışması konserine evsahipliği yapacak. Jüri karşısına bugün çıkmaya başlayacak adaylar için yarış, 11 Nisan Çarşamba gününe kadar etaplar halinde sürecek. Sanatseverler, yarışmada dereceye giren başarılı sesleri, aynı akşam verilecek konserde dinleme olanağını bulacaklar.

-İZDT’de bu hafta –

İzmir Devlet Tiyatrosu’nun (İZDT), 4 salonda perdelerini açacağı haftada, İzmirli tiyatroseverler, Bursa Devlet Tiyatrosu’nun “Karmakarışık” adlı Oyununu da izleme olanağını bulacak.

İZDT, Konak Sahnesi’nde 8 Nisan Pazar gününe kadar “Bir Garip Orhan Veli” adlı Oyunu sahneleyecek. Tayfun Eraslan’ın yönettiği tek kişilik Oyun, Orhan Veli’nin Murathan Mungan tarafından derlenen şiirlerinden oluşuyor ve izleyiciyi kimi zaman gülümseten, kimi zaman da duygulandıran bir yolculuğa çıkarıyor.

Sanatseverler, aynı sahnede 10 Nisan Salı gününden itibaren kente konuk olan Bursa Devlet Tiyatrosu’nun “Karmakarışık” adlı Oyununu izleyebilecekler. Oyunda, İngiltere Başbakan Yardımcısı Bay Phillips’in, ana muhalefet partisinin sekreterlerinden biriyle yapacağı kaçamak için, bir otel odası tutmasının ardından, birçok davetsiz misafirin geceye dahil olmasıyla karışan olaylar anlatılıyor.

Konak Melek Ökte Sahnesi ise hafta boyunca “Halktan Biri” adlı Oyunla perdelerini açacak. Sam Bobrick’in yazdığı, Metin Oyman’ın yönettiği Oyunda, hayatından ve ülkesinin gidişatından mutsuz olan, bu mutsuzluğunu da ABD başkanlarına yazdığı sayısız mektupta dile getiren Travis Pine’ın, CIA ajanlarının evine yaptığı ziyaretle değişen hayatı anlatılıyor.

Sezonun yeni Oyunlarından “Don Kişot’un Maceraları”, Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi’nde hafta boyunca izleyiciyle buluşacak. Hans Ostarek’in yazdığı, Yunus Emre Bozdoğan’ın yönettiği Oyunda,Cervantes’in ölümsüz karakteri Don Kişot’un efsaneleşmiş maceraları, onu kaybettikten sonra değerini anlayan dostları tarafından anlatılıyor.

Karşıyaka Oda Tiyatrosu’nda ise 10 Nisan Salı ve 11 Nisan Çarşamba akşamları

“Henry ve Alice’in Gizli Yaşamı” sahnelenecek. David Tristram’ın yazıp, Sinan Pekinton’un yönettiği iki perdelik Oyunda, iletişim sorunu yaşayan çiftin öyküsü anlatılıyor.

-Sergiler, etkinlikler-

Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde Aydın Doğan Vakfı, 28. Aydın DoğanUluslararası Karikatür Yarışması sergisi, 19 Nisan’a kadar gezilebilecek.

İzmir Devlet Resim Heykel Müzesi, Emine Bıyıklı’nın “Bir Yitik Zaman” adlı resim sergisine ev sahipliği yapıyor.

Sanatseverler, Konak Belediyesi Neşe ve Karikatür Müzesi’nde “Kadın Konulu Karikatürler” karma sergisini gezebilecekler.

Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde Figen Onat, Zeynep Türkileri, Tülay Baytosun, Emel Say, Özgül Evren Atasoy, Hüseyin Çaygül, Funda Yalçın, Fatma Atagan, Erengül Mülayim’in çalışmalarından oluşan karma resim sergisi İzmirlilerin beğenisine sunuluyor.

Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi, her Cumartesi olduğu gibi bu hafta da Deniz Özgökbel’in Karagöz-Hacivat gösterisine ev sahipliği yapacak.

Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’nda şarkıcı Dario Moreno’nun 91. doğum yıldönümü nedeniyle “Seferad Konseri ve Dario Moreno Şarkıları” isimli konser düzenlenecek. Konser, 19.30’da başlayacak.

Sevilen grup “Gripin”, yarın akşam İzmir Arena’da vereceği konserde hayranlarıyla buluşurken, Bios Bar da Yeni Türkü sahne alacak. Aynı akşam, Ooze Venue’da ise Hande Yener konser verecek.

Minikler, bugün ve yarın, Dokuz Eylül Üniversitesi Tınaztepe Kampüsü karşısında kurulan Atlantis Sirki’nde, birbirinden ilginç gösterileri izleme olanağı bulacak.

Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden Ferhan Şensoy, “Ferhangi Şeyler” ile 9 Nisan Pazartesi akşamı Atatürk Kültür Merkezi’nde hayranlarının karşısında olacak.

TBMM Genel Kurulunda, Fikir ve sanat eserlerinin devlet nüshası olarak derlenmesi ve saklanmasını öngören Çoğaltılmış Fikir ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu Tasarısı, kabul edilerek yasalaştı.

 Kanun, fikir ve sanat eserleri ile anlaşmalar uyarınca yurt dışında çoğaltılan fikir ve sanat eserlerinin etkin, sağlıklı ve eksiksiz bir biçimde toplanması, gelecek kuşaklara aktarılması, elverişli ortamlarda saklanması, korunması ve toplumun bilgi ve yararına sunulmasını sağlayacak esasları düzenliyor.

Kanuna göre, ülke sınırları içinde basılan ve çoğaltılan; kitap, kabartma harfli kitap, kitapçık, ansiklopedi, albüm, atlas ve nota gibi tek başına ya da bir takımın veya bir dizinin parçası niteliğinde olan ayrı yayımlanmış eserler, gazete, dergi, yıllık, bülten, takvim gibi süreli eserler, afiş, kartpostal, gravür, reprodüksiyon, basılı fotoğraf gibi grafik eserler, slayt, film parçası makara, kaset, kartuş, film ve mikroform gibi materyaller, her türlü bilgisayar, müzik ve video cihazlarında kullanılmak üzere üretilmiş ses, görüntü ve veri içeren optik ve manyetik ortamlara kaydedilerek çoğaltılmış eserler, pul ve kağıt para gibi eserler, coğrafik, jeolojik, topografik ya da meteorolojik harita, plan ve krokiler, yurt dışında basımı veya çoğaltımı yapılarak yurt içinde satışı ve dağıtımı yapılan eserler, elektronik ortamda üretilerek kullanıma sunulmuş elektronik yayınlar derlenecek.

Yurt dışında Türkçe olarak basılan ve yurt içinde satışı ve dağıtımı yapılan eserler de derleme kapsamına alınacak.

Ülke sınırları dışında derlenecek eserler ise kanunlar ile ikili ya da çok taraflı anlaşmalar uyarınca, yabancı uyruklu gerçek ya da tüzel kişilerin Türkiye’deki kütüphane, müze, arşiv ve belgeliklerden yararlanarak hazırladıkları eserler ile Türkiye’de yaptıkları arkeolojik kazı ya da araştırmaların yöntem ya da sonuçlarına ilişkin olarak yurt dışında yayımlamış veya çoğaltmış eserlerden oluşacak.

-Derlenecek eserlerin gönderileceği yerler-

Derleme işleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülecek ve koordine edilecek.

Derleme işlemlerinin ve derlemeyle amaçlanan hizmetlerin etkin bir biçimde yürütülebilmesine ilişkin usul ve esaslar, Kültür ve Turizm Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek.

Kitap, kabartma harfli kitap, kitapçık, ansiklopedi, albüm, atlas ve nota gibi tek başına ya da bir takımın veya bir dizinin parçası niteliğinde olan ayrı yayımlanmış eserler, gazete, dergi, yıllık, bülten, takvim gibi süreli eserler, yerel gazeteler hariç, 6 nüsha derlenerek Milli Kütüphaneye, TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığına, İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesine ve Ankara’da bakanlıkça belirlenecek kütüphaneye gönderilecek.

Diğer eserler ise ikişer nüsha Milli Kütüphane ve İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesine gönderilecek. Tasarının görüşmelerinde grupların ortak önergeyle, derlemelerin gönderileceği kütüphaneler arasına İzmir Milli Kütüphane ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi de yer aldı.

Kabul edilen başka bir önergeyle, elektronik ortama aktarılan eserlerin bir nüshası, görme engellilerin hizmetine sunulmak üzere Milli Kütüphaneye gönderilecek.

Yerel ve bölgesel gazeteler de Milli Kütüphane ve İl Halk Kütüphanesine gönderilecek.

-Sorumluluk ve yaptırımlar-

Eserlerin derleme nüshaları, çoğaltılmış diğer kopyalarla aynı olması zorunlu olacak. Derleme nüshaları çoğaltma işlemini izleyen 15 gün içerisinde eksiksiz ve hatasız olarak derleme müdürlüğü veya derleme birimine teslim edilecek.

Derleme kütüphanelerinin belirlediği yanlış, eksik ya da ciltsiz nüshaların değiştirilmesi, en geç 15 gün içinde derleme mükelleflerince yerine getirilecek. Kanunda yer alan sorumluluklarını yerine getirmeyen derleme mükelleflerine, derlemenin yapıldığı yerdeki en büyük mülki amir tarafından yaptırımlar uygulanacak.

Derleme nüshalarını zamanında derleme müdürlüğü veya birimine göndermeyenler, her derleme nüshası için bin TL’den 5 bin TL’ye kadar idari para cezasına çarptırılacak.

Derleme nüshası olarak verilen eserlerin maliyet bedeli, kazancın saptanmasında gider olarak dikkate alınacak. Bu şekilde gider fazlalığından doğan zarar, bir sonraki yıla devredilemeyecek.

-”Uyanlarla yolumuza devam edeceğiz”-

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir Milli Kütüphanesinin, bir müze olabileceğini söyledi. Günay, Ankara’ya da yeni bir milli kütüphane gerektiğini dile getirerek, ”Türkiye’de çok sayıda öğrenci var, nüfusu çok genç. Her ne kadar elektronik ortamları kullansak da kütüphane, hayatımızdan çıkmaması gereken önemli bir kültür varlığı” dedi.

Tarihi eser kaçakçılığıyla mücadele ettiklerini ifade eden Günay, Şanlıurfa Göbeklitepe’de bir heykel kutusunun, kazı heyeti tarafından yeterince korunmadığı için kayıplara karıştığını söyledi. Günay, bunu bir ölçüde kazı heyetine tanzim ettirdiklerini, başka yaptırımlar da düşündüklerini belirterek, şöyle konuştu:

”Maddi karşılıkla bu eserler ölçülemez. Yaptırımlar düşünmemiz nedeniyle kazı heyeti, karşı bilgilendirme kampanyası açtı. Türkiye’de bir kazıyı ister yabancılar, ister bizim hocalarımız, üniversitelerimiz yapsın, herkesin çalıştığı toprağı sevmesi, yeterince zaman ayırması, buluntularla ilgili eserler yazması gibi yeni getirdiğimiz kurallar var. Bu kurallara uyanlar devam edecekler, uymayanların emeklerine teşekkür edeceğiz, uyanlarla yolumuza devam edeceğiz.”

Günay, herhangi bir ayırım yapmaksızın, bütün zenginlikleri yeni kuşaklara taşımaya çalıştıklarını belirterek, bu konuda yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Günay, Şeyh Bedreddin üzerine bir çalışma yaptıklarını, ilk kez bir Süryani kitabını Türkçe’ye basmaya çalıştıklarını anlattı. Günay, ”Bu topraklarda hangi renk, çiçekler varsa hiçbiri solmasın, bu toprakların bereketi çoğalsın diye uğraşıyoruz” dedi.

Tasarının yasalaşmasının ardından TBMM Başkanvekili Meral Akşener, birleşimi yarın saat 13.00’de toplanmak üzere kapattı.

Kanun Tasarısı Şu şekilde:

ÇOĞALTILMIŞ FİKİR VE SANAT ESERLERİNİ

DERLEME KANUNU TASARISI

 

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

            Amaç

            MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı, ülkemizin kültürel varlığı ile bilgi birikimini oluşturan fikir ve sanat eserlerinin basılmış veya çoğaltılmış nüshaları ile ikili ya da çok taraflı anlaşmalar uyarınca yurt dışında basılan veya çoğaltılan fikir ve sanat eserlerinin etkin, sağlıklı ve eksiksiz bir biçimde toplanması, gelecek kuşaklara aktarılması, elverişli ortamlarda saklanması, korunması, düzenlenmesi ve toplumun bilgi ve yararına sunulmasına ilişkin esasları belirlemektir.

Kapsam

            MADDE 2- (1) Bu Kanun; her çeşit basma, ozalit, teksir, ofset, optik, manyetik, elektronik ve diğer çoğaltma yöntemleri ile satılmak, ya da parasız dağıtılmak üzere üretilen çoğaltılmış fikir ve sanat eserinin derlenmesini, derleme işlemlerini yürütecek birimleri ve derlemeye ilişkin usul ve esasları kapsar.

             Tanımlar

            MADDE 3- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Bakanlık: Kültür ve Turizm Bakanlığını,

b) Derleme kütüphanesi: Bu Kanun uyarınca, derlenen çoğaltılmış fikir ve sanat eserlerinin gönderildiği kütüphaneleri,

c) Derleme müdürlüğü: İstanbul’da derleme işlemlerini yapacak olan birimi,

ç) Derleme bürosu: Derleme mükelleflerince illerde ve ilçelerde derleme nüshalarının teslim edildiği birimi,

d) Derleme mükellefi: Derleme nüshalarını derleme müdürlüğüne veya derleme bürolarına vermekle yükümlü gerçek ya da tüzel kişiyi,

e) Derleme nüshası: Bu Kanun kapsamında derlenen fikir ve sanat eserlerini,

ifade eder.

                                                                                                                                                                          İKİNCİ BÖLÜM

Derlenecek Eserler

             Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde derlenecek eserler

            MADDE 4- (1) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde basılan veya çoğaltılan, aşağıda belirtilen her türlü eser, bu Kanun kapsamında derlenir:

a) Kitap, kabartma harfli kitap, kitapçık, ansiklopedi, albüm, atlas ve nota gibi tek başına ya da bir takımın veya bir dizinin parçası niteliğinde olan ayrı yayımlanmış eserler.

b) Gazete, dergi, yıllık, bülten, takvim gibi süreli yayınlar.

c) Afiş, kartpostal, gravür, reprodüksiyon, basılı fotoğraf gibi grafik eserler.

ç) Veri içeren her türlü slayt, şerit, film parçası, makara, kaset, kartuş, film ve mikroform gibi materyal.

d) Her türlü bilgisayar, müzik ve video cihazlarında kullanılmak üzere üretilmiş ses, görüntü ve veri içeren optik ve manyetik ortamlara kaydedilerek çoğaltılmış eserler.

e) Prospektüsleriyle birlikte blok veya tek olarak pul ve kağıt paralar.

f) Coğrafik, jeolojik, topografik ya da meteorolojik harita, plan ve krokiler.

g) Türkçe olarak yurt dışında basımı veya çoğaltımı yapılarak, yurt içinde satışı ve dağıtımı yapılan eserler.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında derlenecek eserler

            MADDE 5- (1) Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında derlenecek eserler şunlardır:

a) Yürürlükteki kanunlar ile ikili ya da çok taraflı anlaşmalar uyarınca, yabancı uyruklu gerçek ya da tüzel kişilerin Türkiye’deki kütüphane, müze, arşiv ve belgeliklerden yararlanarak hazırlamış oldukları  eserler ile ülkemizde yaptıkları arkeolojik  kazı ya da araştırmaların yöntem ya da sonuçlarına ilişkin olarak yurt dışında yayımlamış veya çoğaltmış oldukları eserler.

b) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde faaliyet gösteren derleme mükelleflerinin yurt dışında  basımını, çoğaltılmasını ve yayımlanmasını sağladıkları eserler.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Derleme Esasları ve Uygulanması

             Derleme mükellefleri

            MADDE 6- (1) Derleme mükellefleri şunlardır:

a) 4 üncü maddenin (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilmiş eserler için; gerçek ya da tüzel kişi yayıncı, yayıncının olmadığı durumda basımevi ya da matbaa.

b) 4 üncü maddenin (ç) ve (d) bentlerinde belirtilmiş eserler için; yapımcı ya da üretici gerçek ya da tüzel kişi.

c) 4 üncü maddenin (e) ve (f) bentlerinde belirtilmiş eserler için; kullanmak ya da dağıtmak üzere çoğaltma işlemlerini yapan gerçek ya da tüzel kişi.

ç) 5 inci maddenin (a) bendinde belirtilmiş eserler için; hazırlayan gerçek ya da tüzel kişi.

d) 5 inci maddenin (b) bendinde belirtilmiş eserler için; basım, çoğaltma veya yayımlama işini yaptıran gerçek ya da tüzel kişi.

e) 4 üncü maddenin (g) bendinde belirtilen eserler için, bu eserlerin yurt içinde satışını ve dağıtımını yapan gerçek ya da tüzel kişi.

             Derleme işlerini yürütecek birimler ve görevleri

            MADDE 7- (1) Derleme işleri, Bakanlık tarafından yürütülür ve koordine edilir.

(2) Derleme işlemlerinin ve derleme ile amaçlanan hizmetlerin etkin bir biçimde yürütülebilmesine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Derleme nüshalarının sayısı ve gönderileceği kütüphaneler

            MADDE 8- (1) Derleme nüshalarının sayısı ve gönderileceği kütüphaneler şunlardır:

a) 4 üncü maddenin (a), (b), (g) ve 5 inci maddenin (b) bendinde belirtilmiş eserler, yerel gazeteler hariç, dört nüsha derlenerek bir adedi Milli Kütüphaneye, bir adedi 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunu uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphane Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğüne, bir adedi İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesine, bir adedi de Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesine gönderilir.

b) 4 üncü maddenin (c), (ç), (d), (e) ve (f) bentleri ile 5 inci maddenin (a) bendinde belirtilmiş eserler ve yerel gazeteler birer nüsha derlenerek sadece Milli Kütüphaneye gönderilir.

                                                                                                                                                                 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Sorumluluk ve Yaptırımlar

             Derleme mükelleflerinin sorumlulukları

            MADDE 9- (1) Derleme nüshalarının, çoğaltılmış diğer kopyalarla aynı olması zorunludur. Ciltlemenin basımevinden ayrı bir yerde yapılması, yayınevinin ya da basımevinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

(2) Derleme nüshaları çoğaltma işlemini izleyen onbeş gün içerisinde eksiksiz ve hatasız olarak derleme müdürlüğü veya derleme bürosuna teslim edilir. 4 üncü maddenin (g) bendi ile  5 inci maddede belirtilen eserler için teslim etme süresi altmış gündür.

(3) Derleme kütüphanelerinin belirlediği yanlış, eksik ya da ciltsiz nüshalar, derleme mükelleflerince en geç onbeş gün içerisinde değiştirilir.

(4) 6 ncı maddenin (ç) bendinde belirtilen derleme mükellefleri gerekli izin için başvurduklarında,  kendilerinden bu Kanun hükümlerine uyacaklarına ilişkin imzalı belge alınır.

İdari para cezası

            Madde 10- (1) Bu Kanunda yer alan sorumluluklarını yerine getirmeyen derleme mükelleflerine, derlemenin yapıldığı yerdeki en büyük mülki amir tarafından uygulanacak yaptırımlar şunlardır:

a) 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen derleme mükellefleri, her derleme nüshası için bin Yeni Türk Lirasından beş bin Yeni Türk Lirasına kadar idari para cezası ile cezalandırılır. İdari para cezası,  tutanağın tebliğinden itibaren otuz gün içinde ödenir.

b) 6 ncı maddenin (ç) bendinde belirtilmiş derleme mükelleflerinden, 9 uncu maddede belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyenler, bu yükümlülüklerini yerine getirmedikleri sürece bir daha izin belgesi alamazlar.

              Cezaya itiraz ve cezaların tahsili

              MADDE 11- (1) Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları hakkında, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uygulanır. Para cezasını ödemiş olmak, derlemeye ilişkin yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

 

              Diğer kanunlara göre derlenen eserler

              MADDE 12- (1) Bu Kanun uyarınca derlenen eserler kütüphane ve arşiv hizmetlerine yöneliktir. 5187 sayılı Basın Kanununun 10 uncu maddesi ile 5681 sayılı Matbaalar Kanununun 4 üncü maddesi gereğince verilen nüshalar, bu Kanun kapsamı dışındadır.

Derleme nüshası olarak verilen eserlerin maliyet bedelinin gider yazılması

              MADDE 13- (1) Derleme nüshası olarak verilen eserlerin maliyet bedeli, kazancın saptanmasında gider olarak dikkate alınır. Bu şekilde gider fazlalığından doğan zarar bir sonraki yıla devredilemez.

Yürürlükten kaldırılan hükümler

              MADDE 14- (1) 21/6/1934 tarihli ve 2527 sayılı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu ile 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun ek 5 inci maddesi ve ek 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

(2) Diğer mevzuatta, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 2527 sayılı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanununa yapılan atıflar, bu Kanuna yapılmış sayılır.    

              Yönetmelik

              GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunda belirtilen yönetmelik, Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu süre içerisinde yapılacak derleme iş ve işlemleri, mevcut mevzuat hükümlerine göre yürütülür.

              Yürürlük

              MADDE 15- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

              Yürütme

              MADDE 16- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

GENEL GEREKÇE

Bir ülkenin kültürel varlığını oluşturan fikir ve sanat eserlerinin toplumun bilgi ve yararına sunulması, arşivlenip korunması ve gelecek nesillere aktarılması o ülkede çoğaltılan fikir ve sanat eserlerinin derlenmesi ile mümkündür.

Milli ve kültürel varlıkları oluşturan fikir ve sanat eserlerinin toplanması, saklanması, duyurulması, istifadeye sunulması ve gelecek kuşaklara aktarılması Devletin en önemli görevlerinden biridir. Bu sebeple, hemen hemen her ülkede derleme kanunları bulunmaktadır. Derleme kanunları devletlerin bu görevlerini etkili ve sağlıklı bir biçimde yerine getirme isteğinin bir sonucudur.

Nitekim, üyesi bulunduğumuz Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO)’nın, Eylül 1977’de Paris’te gerçekleştirdiği Milli Bibliyografyalar konulu milletlerarası kongrede, derleme kanunlarının önemi üzerinde durulmuş ve UNESCO’ya üye olan ülkelerin “derleme” konusunda yürürlükteki yasaları yeniden gözden geçirmeleri ve bunları günün ve geleceğin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemeleri kararlaştırılmıştır. Bu önemli ihtiyacı aynı surette hisseden ülkelerin çoğu, “Depot Legal” kanunları ile kendi ülkelerinde yayımlanan bütün fikir eserlerinin belirli bir miktarını, yayımını müteakip, basımevlerinden ve yayımcılardan almakta, milli kütüphanelerinde ve diğer bazı kütüphanelerinde toplamaktadır. Kütüphaneler, bilgisayar otomasyon tekniklerinden faydalanarak yayımladıkları milli bibliyografyalar ile ülkelerinin basılı ve çoğaltılmış fikir eserlerini dünyaya tanıtarak kültürel varlıklarını korumaktadır.

Ülkemizde yayımlanan fikir ve sanat eserlerinin toplanması, saklanması ve kullanıma sunulmasının önemi ve gerekliliği yıllar önce anlaşılmış ve 21/6/1934 tarihinde 2527 sayılı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu çıkarılarak Türkiyede her türlü baskı yöntemi ile basılıp yayımlanan eserlerin beş nüshası Devlet nüshası olarak derlenerek belirli kütüphanelerde hizmete sunulmuştur. 1934 yılında Atatürk’ün de ilgilenmesi ile kanunlaşan Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanununun hazırlanması sırasında eski Fransız “Depot Legal” kanunundan yararlanılmıştır.

Günümüzde yaşanan teknolojik gelişmeler sonucunda, yayımcılıkta ve yayım türlerinde çok önemli gelişmeler olmuş; baskı yöntemleri dışında gelişen yeni çoğaltma usulleri ile çok miktarda bilim, fikir ve sanat eseri üretilmiş bulunmaktadır. Mevcut Kanunla bunların Devlet nüshası olarak derlenmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle, bu tür yeni çoğaltma yöntemleriyle üretilen eserlerin de kapsama alınması gerekmektedir. Bu doğrultuda benimsenen derleme politikasına göre derleme kütüphanesinin, derleme nüshasının, derleme mükellefinin ve cezai hükümlerinin belirlenmesi,      2527 sayılı Kanunun adının da günümüz koşullarına göre değiştirilmesi gerekli hale gelmiştir.

Yüzyılımızın bilgi çağı olması nedeniyle Dünyada hızlı bir bilgi üretimi ve kullanımı söz konusudur. Bilginin hızlı artışı ülkemizde basılan, yayımlanan ve dağıtılan materyallerin takip edilmesini ve kullanıma hazır hale getirilmesini hem gerekli kılmakta hem de zorlaştırmaktadır. Bu doğrultuda milli koleksiyonların çoğaltılması, kültürel mirasın muhafazası, insan hafızasından silinebilecek bilgileri içeren materyallerin toplanarak ulusal belleğin oluşturulması ve kaynak olarak kullanılması amacıyla Kanun güncelleştirilmekte ve yeni çoğaltma yöntemleri ile üretilen eserler de bu kapsama alınmaktadır.

Bu nedenle, günün ihtiyaçlarına cevap veremeyen yürürlükteki 2527 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılarak teknolojik ve sosyal şartlara uygun yeni bir düzenleme yapılmaktadır. Bu yeni düzenleme ile, 2527 sayılı Kanunda yer alan İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ile İzmir Milli Kütüphanesine derleme nüshaları verme yükümlülüğü, bu kütüphanelerin bütçe, bina ve personel sorunları nedeniyle, amacına uygun hizmet sunamadıkları için kaldırılmaktadır.

Diğer yandan, günümüzde bilgi, fikir ve sanat eserlerinin maliyetlerinin yüksekliği ve derleme nüshası sayısının artırılması, derlemeyi veren basımevlerini ve yayımcıları mali külfete sokmaktadır. Bedelsiz verilen bu nüshaların getireceği mali yükü hafifletmek için verilen eserlerin bedeli, kazancın saptanmasında gider olarak dikkate alınmaktadır.

Temelde bilgi, fikir ve sanat eserlerinin devlet nüshası olarak derlenerek gelecek nesillere aktarılması için korunmasını ve hizmete sunulmasını amaç edinen Tasarı, yukarıda belirtilen hususların ışığı altında günün şartlarına ve yeni ihtiyaçlara cevap verecek şekilde hazırlanmıştır.

MADDE GEREKÇELERİ

         MADDE 1– Madde ile; kültürel varlığı oluşturan basılmış veya çoğaltılmış fikir ve sanat eserlerinin, ülkemizin kültür birikiminin gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla derlenmesi düzenlenmektedir.

              MADDE 2– Madde ile, çeşitli yöntemlerle basılmış veya çoğaltılmış fikir ve sanat eserlerinin devletçe derlenmesi ile derleme usul ve esaslarının bu Kanunda düzenlendiği belirtilmektedir.

MADDE 3– Madde ile, Kanunda geçen Bakanlık, derleme kütüphanesi, derleme müdürlüğü, derleme bürosu, derleme mükellefi ve derleme nüshası ifadelerinin tanımları yapılmaktadır.

MADDE 4– Maddede, yurt içinde derlenecek basılmış veya çoğaltılmış fikir ve sanat eserleri belirtilmektedir.

MADDE 5– Madde ile; Türkiye’de araştırma yapanlardan, yurt dışında bu araştırmaya dayalı eser yayımlayanların eserleri ile Türkiye sınırları içinde faaliyet gösteren derleme mükelleflerinin yurt dışında basımını, çoğaltılmasını ve yayımlanmasını sağladıkları eserlerin derleneceği belirtilmektedir.

MADDE 6– Madde ile, derleme mükellefleri belirtilmektedir.

MADDE 7– Maddede, derleme işlerinin Bakanlık tarafından yürütülmesi ve koordine edilmesi ile derleme iş ve işlemlerinin çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmektedir.

MADDE 8– Maddede, derleme nüshalarının sayısı ve gönderileceği kütüphaneler belirtilmektedir.  Bu yeni düzenleme ile eski Kanunda yer alan; İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ile İzmir Milli Kütüphanesine derleme nüshaları verme yükümlülüğü, bu kütüphanelerin bütçe, bina ve personel sorunları nedeniyle, amacına uygun hizmet sunamadıkları için kaldırılmaktadır.

MADDE 9– Maddede, derleme mükelleflerinin sorumlulukları düzenlenmektedir.

MADDE 10– Maddede, derleme yükümlülüklerini yerine getirmeyen derleme mükelleflerine uygulanacak yaptırımlar belirtilmektedir.

MADDE 11– Maddede, derleme mükellefiyetinin yerine getirilmemesinden dolayı verilen cezaya itiraz ve derleme mükelleflerinin yerine getirmedikleri yükümlülükleri nedeniyle verilen cezaların nasıl tahsil edileceği belirtilmektedir.

MADDE 12– Maddede, bu Kanunda öngörülen derlemenin diğer kanunlarla derlenen eserlerle bir ilişkisi olmadığı belirtilmektedir.

MADDE 13– Maddede, derleme nüshası olarak verilen eserlerin maliyet bedellerinin, kazancın tespitinde gider olarak gösterilebileceği, gider fazlalığından doğan zararın bir sonraki yıla devredilemeyeceği belirtilmektedir.

MADDE 14– Maddede, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan mevzuat belirlenmekte, ayrıca mevzuatta 2527 sayılı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanununa yapılan atıfların bu Kanuna yapılmış sayılacağı hükme bağlanmaktadır.

              GEÇİCİ MADDE 1- Maddede, bu Kanun uyarınca çıkarılacak yönetmeliğin hazırlanma süresi belirtilmektedir.

MADDE 15– Yürürlük maddesidir.

MADDE 16– Yürütme maddesidir.

Kanun Taslağı Kaynak :  www.basbakanlik.gov.tr/docs/kkgm/kanuntasarilari/fikirvesanat.doc
Haber Kynk:  http://www.samanyoluhaber.com