Şunun için etiket arşivi: Henrı Rousseau

Ressam Robert Delaunay’ ın (1885-1941) annesinin sipariş ettiği yılan oynatıcısı, akademik bir eğitim almamış olan ressam Henri Rousseau tarafından, avangard akıma kabul edildikten sonra yapılır.

Ay ışığının aydınlattığı ormanda gizemli bir figür flüt çalarak otların arasındaki yılanları çağırır. Ay ve flamingodan tropik bitki örtüsüne kadar resimdeki her öge aplike kumaş deseni gibi görünmektedir ve kompozisyona iki boyutlu bir his verir.İki akademik ressam, Felix Augusto Clement (1826-88) ve Jean-Leon Gerome (1824-1904), Rousseau’ya  tek öğretmeninin doğa olmasını tavsiye ederler ve Rousseau da bu öğüdü yaşamının sonuna kadar uygular. Bu iki akademik ressam, aynı zamanda Rousseau’ya Louvre’daki eserlerin kopyalarını yapabilmesi için gereken iznin çıkartılmasını da sağlarlar. Rousseau, orman betimlemeleriyle tanınsa da, aslında Fransa dışına hiç çıkmamıştır. Bunun yerine eskiz defterini alıp Pariste’teki Jardin des Plantes’da saatlerce çizim yapar. Bu resim de, tuhaf bitkileri ve egzotik canlılarıyla kösnül ve düşsel bir özelliğe sahiptir. Eserin saflığı, barındırdığı ritmik formlar ve parlak renk paleti Primitivizm’e özgüdür. Rousseau’nun tekniği, genç ressamları hayli etkiler.

Hayatı

21 Mayıs 1844’de Laval’da doğan Henri Rousseau “Gümrükçü” lakabıyla anılırdı.  Bir tenekecinin oğlu olan Rousseau, Angers’de bir avukatın yanında bir süre çalıştı. Bu arada avukatla arasında meydana gelen bir olay sonunda, avukatın kendisini mahkemeye vermesinden kaçınmak için 1863 yılında askere yazıldı.

Maxmilien’in ordusuna katılarak Meksika’ya giden Henri Rousseau’nun 1870 harbi yıllarında bazı kahramlıklar yaptığı söylenir. 1867 yılında Paris’e dönen Rousseau, burada Clémence adında bir kızla tanıştı. iki yıl sonra da evlendi.

1871 yılında Paris gümrüğünde bir iş buldu. Ancak bu görevi gümrükçülük değildi ve ikinci sınıf kâtiplikten ileriye gidemedi. Rousseau, kendisini her zaman izleyen ve teşvik eden ressam Clément’den daima minnetle söz etmişti. İzlenimci görüşle eserler yapmaya başlayan sanatçı, eserlerini 1885 yılında Red edilenler Sergisi’nde sergilemeye başladı; fakat resimleri alay konusu oldu ve dikkati çekmedi. Nihayet Signac, Rousseau ile ilgilenmeye başladı. Signac, fikirleriyle sanatçıyı etkileyerek Onu bağımsızların arasına kattı; bundan böyle Rousseau, tüm yaşamı boyunca Bağımsızların sergilerinde eserlerini sergiledi. Bu arada Pissarro da Rousseau ile ilgilenmeye başladı ve O’na Gustave Kahn’ı örnek gösterdi.

1888’de karısı Clémence’i kaybeden sanatçı, tüm yaşamı boyunca bu kadını kutsal bir anı olarak anımsadı. Sanatçı, bir süre sonra gezi dergilerinden ilham alarak egzotik manzaralar yapmaya başladı. Egzotik konulu ilk eseri fırtına karşısında şaşırmış bir kaplanı temsil eden ve 1891 yılında sergilenen eseridir. Ressam eserlerinde hayal ile gerçeği bir arada vermek istiyordu.

Sanatçıdan ilk söz eden kimse, 181’de “Joumal Suisse’e yazdığı yazıyla Vallotton oldu. Rousseau, 1893 yılında kırk dokuz yaşındayken yılda 1019 frankla emekliye ayrıldı. Bu yıllarda sanatçı, geçimini temin etmek için keman ve solfej dersleri verdi; komşularının portrelerini çizdi. Rousseau gibi Laval’lı olan Alfred Jan sanatçıyı tanıyarak “L’Art Littèrairewde Rousseau ile ilgili yazılar yazdı. Rousseau, bu arada onun bir portresinş yaptı, fakat bu eser daha sonra kayboldu. “La Revue Blanche” dergisinde Natanson, Rousseau’ya değinerek Bağımsızlardan söz etti. Rousseau, 1895-1897 yıllarında “Uyuyan Çingene” ve “Kayaların Üzerinde Çocuk” adlı iki önemli eserini meydana getirdi.

Bu yıllarda yeniden evlenmeyi düşünen Rousseau, para kazanmanın yollarını arıyordu. Sanatçı, Vincennes dolaylarından esinlenerek yaptığı bazı peyzajlarıyla Belediye’nin 1898 yılında düzenlediği müsabakaya kaldı; fakat jüri pek katıydı. Rousseau, Laval Belediye Reisi’ne yazarak “Uyuyan Çingene” adlı eserini doğdu şehre satmak arzusunda olduğunu bildirdi; ancak O’nun bu teklifi cevapsız kaldı. “Öksüz Bir Rus Kızın İntikamı” adlı bir melodram yazdı fakat yayımlamadı. Henri Rousseau, 1899 Ağustosunda ikinci evliliğini yaptı.

1899 ve 1900 yıllarında Cézanne ve Signac ile birlikte Seçim Komisyonu’na girdiği için Bağımsızlar Sergisi’nde eserlerini sergileyemedi. 1903 yılında ikinci karısını da kaybeden Rousseau, yaşamının geri kalan kısmını Apollinaire ve kubist arkadaşlarının yolladıkları bilgilerle tek başına geçirmeye başladı. 1906 yılında “Rénovation Esthétique” dergisi, Matisse gibi kurnazlarla Rousseau gibi masumlardan söz ediyordu.

Bu yıllar süresince macera ve gülünç kaprisli olaylar birbirini izledi. O’nun iyi niyetinden yararlanan bir dolandırıcının kurbanı olan sanatçı, hapse girmekten güçlükle kurtuldu. Picasso‘ya söylediği şu cümle manidardır: “Sen Mısır tarzında, ben modern sanat tarzında eserler veren biz ikimiz, bu çağın en büyük ressamlarıyız”. Rousseau’nun sanatını en iyi anlayanlar yine sanatçılar oldu. 1909 yılında başta Apollinaire olmak üzere bazı sanatçılar, hiçbir çıkarları olmadan Rousseau’nun lehinde bazı yazılar yazıyorlardı. Genç Amerikalı ressam Max Weber, ilki 1910 yılında Rousseau’nun hemen ölümünden sonra olmak üzere, New York’ta sanatçının eserlerinden oluşan sergiler düzenledi.

Ardegno Soffici, yalnız Rousseau’ya hayran olmakla kalmayıp, sanatçının bazı eserlerini satın aldı ve ressama yeni müşteriler sağladı. 1910 yılı Ağustos ayında hayata gözlerini yummadan az önce “La Voce” dergisine bir makale yazan sanatçı, sanatın nefis artistik yönünü aydınlatıyordu.

Brancusi’deki mezarının üzerine kazılmış Apollinaire’in mısraları şöyle başlıyordu: “Nazik Rousseau, bir dinle…”