2016-2017 Eğitim Yılında Tüm Öğrencilere Başarılar Dileriz!

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu olarak tüm öğrencilere 2016-2017 eğitim döneminde başarılar dileriz. Hepimizin de bildiği gibi enformasyon çağında yaşamaktayız. Enformasyon çağında en önemli unsur bilgidir. Bilgili olmak için okumak, öğrenmeye açık olmak ve öğrenmeyi sevmek/sevdirmek gerekmektedir. Okula başlayan veya devam eden öğrencilerimize yalnızca “Oku, sadece oku , sadece şu okula kapak at, şu liseye girdin mi tamamdır!” cümleleri kurmayalım. Eğer bunu yaparsak hedef odaklarını daraltmış oluruz. Elbette bir hedefleri olacak.. Ancak hedefleri bu şekilde yönlendirilmemelidir. Yönlendirme bu şekilde olduğunda hedefini gerçekleştirmiş olsa bile öğrencinin algısı “Tamamdır bu kadardı başardım!” şeklinde olacaktır. Elbette bu olağan bir davranış olacaktır. Ancak bundan sonra aile olarak/destek olanlar olarak size daha büyük bir görev düşmektedir.

ogrenmeye-acik-olun

 

ONA BAŞKA HEDEFLER VERİN

Okulunu kazandıktan sonra sürekli kendini geliştirmesi gerektiğini vurgulamayın, dolaylı olarak anlatın. Nutuk algısı yaratacak konuşmalar bilinçaltında baskı uyandıracak ve savunma mekanizması olarak anlatılanları yapmak istemeyecektir. Vurgulamak yerine dolaylı olarak anlatmaya çalışın ya da olaylar kurgulayarak olayları örnekleyin veya kendi gözleriyle görmesini sağlayın. Kendi gözleriyle gördüğünde kendini geliştirmesi gerektiğini anlayacak ve başkalarında olup kendisinde olmayan şeyler için endişe edecektir. (Bir arkadaşının yabancı dil öğrenip kendisinin dil bilmemesi gibi..) . Bu olduğunda “Ben neden konuşmayayım? , Benim neyim eksik? , Öğrenirsem, bazı şeyleri daha kolay anlarım, daha kolay iletişim kurarım.” şeklinde kendisiyle bir konuşma yapacaktır. Bunun faydası çok daha olumlu olacak ve yeni hedeflerini her başardığında bir sonraki hedef onun için daha bir cezbedici olacak ve daha fazla başarmak daha fazla hedefe ulaşmak isteyecektir. Bu noktadan sonra zincirlerini kırıp ulaşabildiği herşeye ulaşmak isteyecektir. Dolayısıyla siz de aile olarak/destek olanlar olarak HEDEFİNİZE ULAŞMIŞ OLACAKSINIZ..

 

Tüm Nar Sanat öğrencilerine de ayrıca başarılar dileriz..

FERİDE NAZLI YILDIZ Bale
TUANA HAVİN AYDOĞDU Bale
CEREN DAĞIDIR Bale
DOĞA İREM TEKİN Bale
NİL NEVA USLUBAŞ Bale
GÖKÇE ÖDEN Piyano
IRMAK BUDAK Bale
SELİN SADIÇ Bale
FATMA CEREN KABİŞ Yaratıcı Drama
SİBEL GÜLER Piyano
TUĞBA SEHER KARANFİL Piyano
AYSARA ÖZENÇ Piyano
ÖMER ARPACI Org
TAN ONUR Piyano
CEREN KAYA Piyano
BETHANY TURLEY Piyano
İDİL DENİZ BAKIR Piyano
ASYA AHAT Resim
ZEYNEP CEYLİN GÜNENÇ Piyano
MİNA BAYHOCA Piyano
TUANA TAŞKIN Yaratıcı Drama
AYSU SERİNDAĞ Piyano
İPEK GÜRSEL Resim
ÇAĞLA KASAP Keman
CANER EREN Bateri
GÜLCAN ATALAY Keman
MAHİR ERBULAN Piyano
CEREN HELİN CANBOLAT Keman
EREN ÖZDEN Piyano
ATİLLA CEM ATASOY Piyano
MELİKE BEGÜM PALA Keman
NİSAN ETELİK Bale
IRMAK BAĞCI Bale
DOĞA UÇ Resim
BURCU DEMİRSAN AVCI Resim
ZEYNEP BEREN ÖZKUL Yaratıcı Drama
NİL SAHRA AKSAL Piyano
EFE ÖZAYDIN Yaratıcı Drama
ÖYKÜ GÜLEÇ Keman
BÜŞRA SILA ÜÇTEPE Piyano
JBİD GÖKTAŞ Piyano
DURU GÜNDÜZ Resim
DERİN DURU TEOMAN Yaratıcı Drama
ZEHRA MİNA FIRINCI Piyano
MERAL EREN Keman
AYŞENUR İMDAT Keman
DENİZ OCAK Flüt
EYLÜL ŞIKTAŞ Piyano
AHMET BEYİT SAĞBAŞ Yaratıcı Drama
BERAT ŞERİF DEMİR Piyano
BUSE YILDIRIM Gitar
BADE KIRKGÖZ Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
NİSAN KURT Piyano
DORUK OKTAY Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
GÖKSENİN ŞEYLAN Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
YEŞİM ÇELEBİ Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
UMUT OKTAY Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
OYA DİRİM Bateri
BARIŞ MUMCU Bateri
ATİLLA EFE ŞEYLAN Bateri
EMRE ÇETİNKAYA Bateri
EGE KEMAL COŞKUN Bateri
İRFAN METE TOSUN Bateri
MERT BAŞ Bateri
LARA SADİ Piyano
SEDA UNUR Flüt
EDA DEMİR Resim
GÜLLÜZAR YAĞIZ Resim
CANAN SAMSAMA Resim
DENİZ SEVİMLİ Resim
İDİL ONUK Resim
KLİM ANOKHİN Resim
ÇİĞDEM BARLAK Resim
DENİZ KAPLAN Piyano
EGEMEN NAKİPLER Şan
SİMGE KARAGÖZOĞLU Şan
ALİ OSMAN ALTUNDAL Viyolonsel
BADE İKİZGÜL Bale
NECLA BURCU BOZKURT Piyano
ATİLLA PAZARLI Bateri
BELİZ SOYSAL Piyano
DOĞA ATAKANLI Şan
FEYYAZ AYDIN ÖZAYDIN Şan
KARDELEN KAYHAN Şan
ZEYNEP ÖZGE GÜRSOY Tiyatro
ECE EVLER Tiyatro
KADRİYE YILDIRIM Şan
ASIM GÜVEN BOZKURT Piyano
ALEYNA GÜLOĞLU Piyano
ECRİN NUR ÇOLAK Yaratıcı Drama
YÜCEL GÜLOĞLU Bağlama
DENİZ BALCI Piyano
MELTEM TURGUT Tiyatro
İBRAHİM HALİL TÜTÜNCÜ Tiyatro
BERKİN AY Piyano
İKLİM KELEŞ Piyano
SEZEN GÜRCANOK Resim
DEFNE AKGÜN Bale
DURU KORKUTLAR Bale
ASLI DEMİROK Piyano
BERÇEM ÖZEK Bale
MELİS KURT Bale
MELİSA KAYA Keman
BAHAR ECE SARSIN Gitar
ZEYNEP ŞİTİLCİ Bale
SARP KILIÇ Gitar
MÜGE KORKMAZ SEVİM Resim
CANSU NUR KILIÇ Piyano
MERİÇ GÜRCAN Piyano
MERT ALTIN Resim
ELİF ERSİNTEPE Tiyatro
AHMET ÇAKAR Tiyatro
PINAR NADİR Resim
MURAT OYMAN Resim
EKİN ALKAN Yaratıcı Drama
İLAYDA MAKARAÇ Yaratıcı Drama
NİMA ABDULLAHİ Piyano
EYLÜL GÜLENÇ Flüt
NALAN AHMETREİSOĞLU Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
NİLCE GÖZÜKARA Bale
FATMA BETÜL BAŞURAL Bale
ELİF YEŞİLYURT Bale
DEFNE KARAOĞLU Piyano
NAZ BEREN OBUT Bale
ÖZGÜR ERENLER Güzel Sanatlar Lisesi ve Fakültelerine Hazırlık
KUTAY ÇETİN Yaratıcı Drama
DURU POLAT Resim
AYŞE ELA ŞENKAYA Piyano
BEREN ESENDEMİR Bale
NEHİR ERGÜN Piyano
AYŞE ECE ÖZÜLKÜ Bale
İDİL GÜLCE ÖZÜLKÜ Bale
EKİN GÖRE Resim – Akademiye Hazırlık
ENSAR ÇAKIR Tiyatro
DURU KAYA Bale
BELİNAY BEYDEMİR Bale
ONAT AKMAN Bateri
ÖMER UÇAK Bateri
ZEYNEP ADA UÇ Piyano
ARMAĞAN KORUCU Tiyatro
GÜNEŞ GÖZEK Keman
KÜBRA AYDIN Tiyatro
EKİN GÖKER Yaratıcı Drama
ŞEVVAL ZEYNEB BAŞ Resim
ONAT GÜRCANOK Bateri
MUAZZEZ ÇEVİK Gitar
OZAN ARDA ÖZDEN Bateri
SELİN ÜNSAL Keman
OĞUL GÜNEY Resim
GÖRKEM KALELİ Bateri
ELİF GÜNGÖR Şan
AYŞAT AKINCI Resim
MİHRİBAN SEHER DEMİRER Resim
VALERİ ARSLAN Resim
EGE YILMAZ Keman
SEMRA SANCAK Tiyatro
EGE YILMAZ Piyano
MERT GÜNEŞ Piyano
ATACAN APAYDIN Piyano
KÜBRA DURMUŞ Piyano
SU AZRA DAYIOĞLU Piyano
AYŞE BEREN BOZYİĞİT Bale
UMUT NİŞANTAŞ Solfej-Armoni
EDİZ ÖZTÜRK Yaratıcı Drama
DEFNE SERRA NEDİM Piyano
EREN SADIK GÜZEL Piyano
SİBEL KAYA Tiyatro
EMRE BİLGEN Yaratıcı Drama
NİLÜFER FİLİZ ATALAY Şan
ÖZGE ABAY Resim
DİLŞAH AKER Piyano
ERAY ÖZKAN Piyano
SELİN ESEN Bale
DUHA GÖNÜL YILDIZELİ Bale
AYAZ DURSUN Yaratıcı Drama
İREM ÖZTÜRK Yaratıcı Drama
MUSTAFA KEMAL YILDIRIM Şan
EFE RÜYA Yaratıcı Drama
FİKRİ EGE ÖZEN Resim
ELA ÖZBAŞ Piyano
CAN ERDOĞAN Resim
GONCA KUMBUL Keman
FATMA ESRA GÜNAYDIN Piyano
TÜLAY NAZ ÇAKIR Keman
BERKE ÇINAR Gitar
EMRE AYDIN Gitar
ELİF OLGUN Gitar
ELİF ERGÜN Flüt
AHMET YİĞİT BATUR Piyano
DURU ÇAĞLAR Bale
ELİF UNCU Şan
BATU SEFER Tiyatro
SÜMEYRA ARSLAN ÇIKI Bağlama
KAAN CHOUSEIN Yaratıcı Drama
MİM OĞULCAN KESKİNBORA Şan
EVCİM YILMAZ Keman
SILA ERGÜN Keman
DENİZ GERÇEKER Bale
AYŞE HATUN ÖZEN Yaratıcı Drama
HALİL İBRAHİM ÖZEN Yaratıcı Drama
EYLÜL GÖKKUŞ Bale
RÜZGAR ALMASULU Piyano
CEMRE ŞENGÜL Yaratıcı Drama
ELİF GÜREL Piyano
ORHUN SAĞIR Gitar
OVEIS KHATIBI Gitar
ÇAĞLA AYDIN Şan
CEREN HARPUTLUOĞLU Bale
SELİNSU ÖKDEMİR Piyano
ALİ GEÇGEL Yaratıcı Drama
ENGİN ESER GÜVEN Bateri
NİSA DİDE ÇOŞAN Keman
DURU KARAKAYA Tiyatro
SALİH MERT GÜMRÜ Tiyatro
BÜŞRA BAYLAR Yaratıcı Drama
ALMİLA EDA KUMRU Keman
BİLGE BERRA GÜNERİ Bale
MERVE ARTUÇ Şan
SULTAN YILDIRIM Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
SEYFİ TEMEL Gitar
NİSA NUR CANA Bale
ECRİN BETÜL KÖSE Bale
ADA İNCİ ŞENGÜL Bale
BATUHAN DOKSANBİR Klarnet
ŞEVVAL ALARA LAMUŞ Viyolonsel
KAAN GÜLCAN Güzel Sanatlar Lisesi ve Fakültelerine Hazırlık
ÇİÇEK KÖSEDAĞ Resim
ALEYNA ARSLANTÜRK Resim
MARİYA BALOĞULLARI Resim
MUSTAFA KAYRA SANAL Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
BATURALP ÇAM Bateri
EDA DEMİR Yaratıcı Drama
BURAK AKKAYA Piyano
DEMİR MİRZA Piyano
NİL ERGÜN Piyano
MERVE AYANOĞLU Piyano
RÜMEYSA DEMİRHAN Gitar
SERFİNAZ AKŞAHİN Bağlama
AZİZ EMİR DEMİRCİOĞLU Piyano
SAHRA CEMRE CANKAYA Bale
UZAY GÖKYILDIZ Yaratıcı Drama
ŞEFİK TUĞRA TELCİ Tiyatro
EYLÜL SANCAKLI Resim
RÜZGAR KAYABUNAR Resim
ÇAĞLA GÖKÇEN Piyano
GÜLSEMA DOĞA GÜNDÜZ Bale
BERKAN ARSLAN Bateri
EDA NİHAN ÖNDE Piyano
BARLAS KORKMAZ Bağlama
MÜCAHİT İSMET UÇAR Gitar
BUĞRA MERT DÖNGEZ Karikatür
ANIL DÖNMEZ Tiyatro
DİLARA AK Tiyatro
RANA FİRDEVS ÇAYIR Flüt
IŞIL ERSOY Tiyatro
İLKE GÜVEN Piyano
DERİN GÜNDÜZ Yaratıcı Drama
DEMİRHAN ALTINDİL Piyano
ECEM EREM KOCA Keman
YASEMİN ÖZYİĞİT Piyano
MUSTAFA BURAK DİKMEN Klarnet
DENİZ URGAN Resim
ESRA YÖRÜK KOÇAK Resim
DİLAN ARSLAN İşitme
ZEYNEL EREN ÖZYAR Tiyatro
KEREM NEJAT KAYA Yaratıcı Drama
ZEYNEP KARAKURT Yaratıcı Drama
EFE AKSU Yaratıcı Drama
SİNAN ZIRHLI Piyano
NESİM ZIRHLI Piyano
ASLIHAN ŞEN Piyano
SEDA CEBECİ Keman
DERYA SAYLIK Şan
EZGİ FIRAT Şan
ŞERİFE KÜBRA BUDAK Piyano
İLKNUR DOĞAN Keman
CANSEL ÖĞÜTCÜ Piyano
MELEK AKDAĞ Şan
OĞULCAN OFLUOĞLU Bateri
AYLİN PELİT Resim
AKIN KAYTAN Şan
EGE EMİROĞLU Piyano
OSMAN SULHAN Bateri
MİNE OKER Resim
SUĞRA GÜNER Resim
AYTEN AKALIN Resim
ABDÜLKERİM BALCI Bağlama
OZAN BİÇER Şan
YASİN YILDIRIM Resim
DURU BAL Resim
ELİF TÜLİN ŞAHİN Piyano
EYLÜL KILIÇ Resim
SİNEM VEDAT İşitme
MELEK CEYLAN Resim
M. FETULLAH GÜNDÜZ Piyano
ROJDA BULUT Piyano
GÜRAY BURAK KARAKUZU Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
CAN SARIKAYA Bateri
UTKU KIBRIS Yaratıcı Drama
HASAN ANIL UMMAN Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
ALİ ÖZÇOŞKUN Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
EMİRHAN GÖL Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
HASAN ALİYEV Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
EREN KOÇAŞ Piyano
MUSTAFA YURDAKADİM Piyano
HATİCE ÜRÜNDÜ Keman
NUR DENİZ DURSUN Keman
NEŞE COŞKUN Keman
DEFNE DEVLET AKTAŞ Bale
KARDELEN YILMAZ Piyano
KARWAN HAMAD Şan
ONUR TECİM Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
KAYRA EMİR Piyano
EMİR ADAR SAVSİN Gitar
ALP KAVAKLI Piyano
YAĞMUR FEYZA İHVAN Keman
UMUT ÇAKIR Keman
IRMAK ÖZSOY Keman
SILA KARTAL Bale
ELA NAZLI AKÇEŞME Bale
MÜNİR ORAL Keman
BEYZA YALVAÇ Keman
Doğaç Yılmaz Şan
NEDİM BALOĞULLARI Gitar
BİLGE TÜZEN Keman
ZEYNEP KASAPOĞLU Resim
SELEN KAYIKÇI Piyano
IRMAK DÜZGÜN Bale
SİBEL YANARATAŞ Piyano
PARVIN SEPEHRVAND Piyano
AYCA ŞİMŞEK Şan
EMRE CEBECİOĞLU Piyano
MERTKAN ZEYBEKOĞLU Piyano
ALP DENİZ Piyano
MELİHA ENGİN Piyano
ECE NEHİR AYDIN Tiyatro
JİYAN KIZMAZ Flüt
BORAN ÇALIŞ Bateri
NEHİR AKIN Yaratıcı Drama
EFE UĞURLU Yaratıcı Drama
NAZ SUDE DAĞISTANLI Gitar (Klasik,Bas,Elektro,Pop)
ERHAN KARAKAYA Şan
DEFNE ALEMDAĞ Resim
BELİZ UYSAL Piyano
YAĞMUR ÇELENK Gitar
ELİF DÜLGER Keman
BERKER GEZER Piyano
EBRU ARSLAN Gitar
ELİF ÖKSÜZ Şan
ANIL SİNANGİL Resim
ALİ CENKER AKKUŞ Tiyatro
FİGEN ÖZTÜRK Piyano
ELİF KIRÇİÇEK Keman
HALİL ARAS BOZKAYA Bateri
ÇAĞLA KELEŞ Piyano
GONCA VARDAR Piyano
BAHAR ÖZLEM EKER Şan
ZEYNEP TAYDAŞ Piyano
TOLGA YELKENBASAN Şan
ELVİN SU TATLI Resim
ZEYNEP ENGİN Klarnet
ESMANUR GENÇ Resim
YELİZ KORKMAZ Resim
DİLA KARAGÖZ Piyano
YUNUS KAYA Flüt
PINAR SEYHUN Resim
FİDAN UCUZ Resim
BERDAN YILDIZ Piyano
CAN GERÇEK AYGÜNEŞ Yaratıcı Drama
MERVE BAŞARAN Bale
NEZİHE NİLDEN TUNA Piyano
ŞAHİN DURNA Şan
ARDEN EGE MAYISOĞLU Piyano
EMİR KARADEMİR Piyano
NAMIK MERT YİĞİT Yaratıcı Drama
SİAMAK SADEGHDOKPT Bağlama
BERFİN ERDEM Piyano
ÇAĞAN KAYTAN Yaratıcı Drama
ALİ AYDIN MENEKŞE Yaratıcı Drama
YASEMİN KOCAMAN Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
ZEYNEP BERATOĞLU Yaratıcı Drama
CANAN KAYALAR Şan
HASAN BOZYOKUŞ Tiyatro
ÖMER KAYALI Yaratıcı Drama
FATMA DORA ALTAŞ Piyano
DURU KOÇAK Piyano
İDİL KOÇAK Piyano
ILGIN TUMAN Resim
İKBAL ALAN Yaratıcı Drama
EBRU AYSOYSAL Piyano
CEREN DİZAR Resim
YADEN BUYRUK Bale
DİLEK ÖZGÜR Resim
SUNA DENİZ KESKİN Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
DORUK DİKMENLİ Yaratıcı Drama
ZEYNEP ÖRÜK Yaratıcı Drama
ENSAR KAYRA YILDIRIM Yaratıcı Drama
ÖMER TUĞRA YILDIRIM Yaratıcı Drama
ÖMER SAFA OLGUN Gitar
TALAT CANTÜRK GÜRSUL Gitar
BÜŞRA HİKMET UTKU Piyano
BEYZA ÇAVUŞ Resim
ECE FUNDA ŞAHİN Keman
DENİZ EFE EMECAN Bateri
DEFNE KURAN Bale
MURATHAN ATEŞ Yaratıcı Drama
YİĞİT ATEŞ Resim
BATUHAN ARGÜN Yaratıcı Drama
BURAK ÇAVUŞOĞLU Piyano
NİSA DENİZ KARA Yaratıcı Drama
EMİNE CABIOĞLU Resim
BUSE NUR ULAK Flüt
HAVVA ÇEVİK Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
HATİCE KARAKÖSE Bağlama
RECEP YİĞİT YÜKSEL Gitar
AYŞE SELİN YURTSEVER Bale
EMRE ANAPALI Gitar
İREM TEKKELİ Gitar
DENİZ EFE EMECAN Bateri
SEYFİ İSLAM CERAN Piyano
SEYFİ İSLAM CERAN Resim
METE ÖNAL Piyano
JANBERK BULUT Piyano
SENA TUNÇ Bale
YASİN BUYRUK Keman
BERKİN DURMAZ Bateri
KHANBALA ALİYEV Gitar
EREN CANER Bateri
AHMET BURAK ŞAHİN Keman
MUSTAFA MUMAY Gitar
BEREN HEPSERT Gitar
ÇAĞAN KEMERLİ Gitar
GÜRKAN YILMAZ Piyano
ZULFİYA ZAHİDOVA Piyano
HASAN EMRE ERDURAK Gitar
ABDOLMAJID ASKARIZADEH Piyano
TÜRKAN AYGEN Gitar
BARTU USTAOĞLU Yaratıcı Drama
ELA ÖZCAN Yaratıcı Drama
ZEHRA YAZICI Resim
NEHİR KOCAGİL Bale
ARDIÇ AKSU Resim
BELEN ÖZGÜÇ Bale
ULAŞ HEPSERT Klarnet
AZRA BAYRAM Yaratıcı Drama
FURKAN ERDEM HÜNER Yaratıcı Drama
ARDA SOYLU Piyano
DENİZ SAYLIK Piyano
ZEYNEP PEKER Resim
EMRE CAN SÜRAL Şan
SERKAN KONCAOĞLU Piyano
KEMAL EREN TÜRKMEN Yaratıcı Drama
MERT ÖZTÜRK Gitar
EFE ÜNSAL Piyano
MUSTAFA ASIM DEMİRKOL Keman
NAZLI EVİN TAŞATAN Şan
GAMZE BAL Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
İDİL KORKUT Resim
YAĞMUR AKTAĞ Yaratıcı Drama
MİNA YILMAZ Piyano
SERTAÇ İÇTEN Gitar
METİN AYDIN Gitar
ECRİN BODUR Resim
BEGÜM ÖNEY Bale
HAZAN ERBAŞ Şan
ERKAN KÖSEOĞLU Keman
SELEN ORUÇOĞLU Şan
MİNA YILDIZ Piyano
İPEK DOLU Piyano
EMEK DENİZ DOĞAN Piyano
AHMET AĞLIÇ Piyano
ZEYNEP AKÇA Keman
ÖZLEM BULCU Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
ELA EFLİN METİN Bale
NURAN GEZİCİ Resim
DEFNE BAKIR Resim
İLAYDA YALÇIN Akordeon
FİKRET ZAFER DUVAN Bağlama
RÜZGAR ÖZDEMİR Yaratıcı Drama
AYNUR KESEROĞLU Düğün Dansı
NİSA KÜPELİ Piyano
ÖMER TAYLAN ŞAHİN Gitar
SERKAN KORKMAZ Gitar
EGE EREN ŞEN Flüt
DERİN SU KORKMAZ Yaratıcı Drama
MURAT ÇETİNKAYA Keman
ELA ZEYNEP GÜLTEKİN Yaratıcı Drama
FULYA KARA Resim
MUSTAFA AKKIZ Bağlama
DORUK YILMAZ Gitar
METEHAN ALTINDİL Şan
SELVİ DUYUM Keman
CANSU YILMAZ Piyano
AYNUR BAYDİLLİ Şan
ASYA TÜRKSEVEN Bale
ZAFER BERKEHAN PEKKAN Gitar
URFAN JAFAROV Düğün Dansı
ELİF BEŞİNCİ Şan
OSMAN DÖNMEZ Resim
DORUK RÜZGAR SARAÇER Piyano
FULYA MUTLU Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
FATMANUR ÇEBİ Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
YETER ÇEBİ Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
GUSHODAKHON SOTVOLDIEVA Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
PINAR ÖZTÜRK Piyano
OKAN BEYHAN Düğün Dansı
AYŞENUR DEMİR Resim
ALİ KOÇ Bağlama
ZEYNEP ŞEYHOĞLU Bateri
EGE SEZEGEN Gitar
SÜMEYYE BARUTÇU Resim
MEHMET YILMAZ Şan
KAAN YİĞİT FIRAT Gitar
İBRAHİM HALİL ÜNLÜ Bağlama
RÜZGAR BİROL Yaratıcı Drama
DOĞA BİROL Yaratıcı Drama
BEYZA BARANOK Piyano
DERİN ALKAYA Piyano
ŞİMAL NWOKORO Şan
AYBERK OKAN HACER Gitar
SEVİM GAMZE ÇANKAYA Piyano
HATİCE ERDOĞAN Dans(Latin,Tango,Hip-Hop,Oryantal)
İREMSU UYGUR Şan
BURÇAK SEVEN Piyano
CAN KEREM AK Bateri
AYFER DEMİREL Resim
EFE ERİŞ Resim
FATİH MEHMET KAYA Şan
IRAZ KOBAN Bale
PELİN ŞİRİN Piyano
AYŞE NAZ MİRASYEDİ Yaratıcı Drama
ARAT MUSOSOĞLU Şan
BERKAY ERYILDIZ Gitar
LİDA TURĞUT Tiyatro
BİLGE ERDOĞDU Piyano
İREM BOZKURT Tiyatro
FERHAT ERİNÇ Klarnet
ŞEYDA SARIÇAY Flüt
KEREM KAHYA Gitar
ÇAĞLA DEMİR Şan
SENA ERTOP Keman
ONUR ERDOĞAN Keman
HAZAR PARMAKSIZ Piyano
ASELNAZ ELİDOĞRU Bale
GÖZDE DÖNMEZ Bale
SİNAN ÜLKEN Bateri
EGE ERUÇAR Viyolonsel
YUSUF KÖSE Resim
BUSE ÇEVİKBAŞ Yaratıcı Drama
ELİSA AYDIN Keman
MAZİ KUTLU Piyano
GÜLBİN ZEYNEP ARAL Piyano
SELİM TUNA Piyano
TUANA AĞRİKLİ Tiyatro
SİNAN ÇOLAK Klarnet
İNCİ TEMUR Bale
TAYFUR ÖZBOLAT Bağlama
CEMRE DAĞ Bale
DURU UYSAL Bale

 

 

Hava soğuk. Belki biraz “İnternet’te Sanat mümkün mü?” konuşmalıyız!

Hani bazı insanları tanıyamamış, sohbet edememiş ve bunu yapmanın artık mümkün olamamasının verdiği üzüntüye kapıldığınız kişiler olur ya işte aşağıdaki yazıyı yazan kişi de öyle bir insana ait . İyi okumalar . (Drn) (Not: Yazar hakkında kısa bir hayat hikayesini yazının altında bulabilirsiniz.)

ulus-baker                                                                                                                                            

İnternet’te Sanat Mümkün mü?

Yazar:  Ulus Baker

İnsanların, sanatçılar da dahil olmak üzere tarihin bazı dönemlerinde “artık sanat mümkün mü” gibisinden sorular sordukları olur. Derken, bütün bu soruların bir “sinirsel çöküşün” etkilerinden ibaret olduğunu gösterecek şekilde, sanat, Rönesans’ta olduğu gibi, Barok’ta olduğu gibi, Modern sanat konusunda olduğu gibi yeniden o tuhaf parlayışlarından birini gerçekleştirmekte gecikmez. Sanatın “olanaklılığına” ilişkin soru sormak saçmadır -çünkü sanat her yerde ve her zaman yapılabilir. Sorun, neyin sanat adını almaya layık olduğunu, neyin olmadığını sormakla da yaratılamaz. Böylece İnternet’te sanat mümkün mü? gibisinden bir soruya cevap vermenin bile pek bir anlamı kalmıyor.

Fransız yarı-gerçeküstücüsü Marcel Duchamps, 20’li yıllarda “hemen her yerde, hemen her şeyle ‘sanat'”ın yapılabileceğini iddia ettiğinde sorumuza taa geçmişten bir cevap vermişti bile: “Ready-Made”, yani gelişen dev sanayi toplumunun temel çıktısı olan ürün “hazırdan alınacak” ve isteyen “sanat alıcısının” burnunun dibine dikilecektir. O andan itibaren “kolaj”, “bulunmuş nesneler”, derlenip toparlanmış her şey, bir sanat eseri olarak organize edilebilir hale geldi. Bilindiği kadarıyla geçmişin Kübistleri de kolaj tekniklerini kullanma konusunda pek tedirgin hissetmemişlerdi kendilerini.

Sorun yine de “dijital sanat” ile ilgili olarak ortaya atılabilir halde -bilgisayar teknolojileri resim üzerinde işlemleri, manipülasyonu alabildiğine kolaylaştırıyorlar (sözgelimi Photoshop ve Corel yazılımlarının inanılmaz başarısı bundan kaynaklanıyor). Tarayıcı ise “canlı imge”nin yeniden üretimi konusunda belki en büyük devrimi gerçekleştirmiş görünüyor. Kolajın,yani modern sanatın esas unsurlarından birinin alabildiğine kolaylaşması ise, insanlara artık sanatın yeniden bir tanım değişikliği geçirmesinin gerekip gerekmediğini sordurmaya başladı bile.

Ancak sorgulamaların büyük bir çoğunluğu oldukça yüzeysel bir tabakada geçiyor: Bazı avantajlardan bahsedenler var -sözgelimi bilgisayar teknolojileri insanların “sanata katılımlarını” ve sanatsal eğitimi kolaylaştırıyorlar. Web müzeleri yaygınlaşıyor ve sanat eserlerinin “imajlarına” erişim olanakları alabildiğine genişliyor. Öte taraftan, bir insan emeği ürünü olarak sanatın “çok uzun ve sürüncemeli” bir yaratım sürecini gerektirdiği konusunda eski ve kolay kolay yerinden kımıldatılamaz bir değer yargısı var. Ancak bu düzeyde yürütülen bir tartışmanın sürdürülemeyeceğini, çünkü bir sonuca vardırılamayacağını düşünebiliriz.

Her şeyden önce kolaj tekniklerinin kullanımının modern sanatın şanından olduğu Kübistlerden bu yana apaçık bir durumdur. İlk parlak çıkış dönemlerinde PopArt’ın bu tekniği giderek bir “çılgınlık” derecesine vardırdığı da doğrudur. Eserlerini neredeyse montaj sanayii teknikleriyle üretip duran Andy Warhol etrafında örülen “sanatçı kültü” her bakımdan PopArt’ın artık miadını doldurmaya başladığını pek erkenden işaretlemişti. Ancak bir sanat akımının ya da grubunun miadını doldurması, ne kullandıkları tekniklerin sona erdiği anlamına gelir, ne de sanatın kendisinin.

Bilgisayar teknolojilerinin sanata dokunduğu iki genel alanı ayırdetmeliyiz: Birincisi “dijital” ya da “fraktal” sanat diyebileceğimiz bir boyuttur. Unutulmamalı ki, bilgisayarlar yalnızca bulunmuş ya da taranmış resimlerle, metinlerle, ses ya da video kayıtlarıyla “kolajlamayı” kolaylaştırmakla kalmazlar. Aynı zamanda yalnızca bilgisayar aracılığıyla elde edilebilecek görüntü, hareket-animasyon ve seslerin de sanatsal amaçlı kullanılabileceğini de hatırlamak gerekir. Genel olarak “fraktal sanatlar” adı verilen bu alan içerisinde, en basitinden bir Paint-Shop ya da Photoshop resminden oldukça karmaşık matematiksel fonksiyonlar aracılığıyla kurgulanan fraktal görüntü ya da seslere varıncaya kadar geniş bir olanaklar kümesinin varlığı söz konusu. Bu noktada sorulması gereken bir soru var: Bilgisayar kullanılarak, klasik anlamda resim ve ses duyularının sanatsal kullanımına başvuran görüntüler, animasyonlar ve müzik üretilebilir. Oysa doğrudan doğruya matematiksel fonksiyonlar aracılığıyla üretilenlerin, insan faaliyetinin icra edildiği biçim çısından bundan önemli bir farkı bulunuyor. Çoğu zaman, “image processing” teknikleriyle görüntüler ekranda hiç görülmeden işlenebiliyorlar. Peki böyle bir şeyin “sanat” adını almaya layık olmadığını, bir tür karmaşık matematiksel denklemin işlenmesinden ve görselleşmesinden ibaret olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu soru, konuyu esas karmaşıklaştıran bir unsuru, insanın sanatsal yetilerinin ne olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Bu yetilerin tarih ve coğrafya içinde değişmez olmadıklarını söyleyen antropologların sayısı oldukça fazla. Ayrıca tarihçiler de bizim “sanat” adını verdiğimiz modern kategorileri, sözgelimi bir Mısır piramidine ya da Yunan tapınağına uygulamamızın tam bir saçmalık olabileceği konusunda bizi uyarıyorlar. Ama esaslı meydan okuma hayvanbilimcilerden ve ethologlardan gelmektedir: Sabahın köründe bir dalın üzerine tüneyip, ağaç yakraklarını koparan ve yere düşen yaprakların güneşten solmuş taraflarını toprağın koyuluğuyla tezat oluşturacak şekilde yukarıya çeviren, ardından tam da bu dikkat çekici sahnenin üzerinde saatlerceötüp durmaya başlayan şu “tiyatrocu kuş”a ne demeli? İnsanbiçimci bir yaklaşım ise, bunun hiç de sanat filan olmadığını, sanatsal algının ve üretimin insana ait olduğunu söylerken, bütün sanatı bir “yansıtma-taklit-öykünme” ilişkisinin dışavurumuna indirgemiyor mu? Tiyatrocu kuş örneği başka örneklerle de desteklenebilir: Bazı kuş türleri, herhangi bir yabancı kuş bilmem nasıl haritalandırdıkları bölgelerine girdiğinde rakibinden “daha güzel” ötmeye çalışır, eğer rakibi “daha güzel” öterse, hiç bir şey demeden orasını terketmek zorundadır. “Güzel” gibi sanatsal bir sözcüğü kullanmamın nedeni, olup bitenler sırasında herhangi bir “üstünlüğü” oluşturacak başka hiç bir kıstasın bulunmayışından. “Doğa” bir bakıma sanata insandan önce başlamış gibidir; insan, sanata başlamak için oldukça “gecikmiş” görünüyor; üstelik insan toplumlarının taa modern çağlara gelene dek, sanat işlevini başka işlevlerden -ritüellerden, dinden, savaştan, sevişmeden filan-pek ayırdetmiş olmadığı da anlaşılıyor.

Tam da bu nedenlerle, bilgisayarda sanatın pekala mümkün olduğunu söylemek acelecilik değildir: Ancak modern dünyanın başka bir özelliği işleri daha karışık kılmaktadır -sanatlar birbirleriyle hep “rekabet” etmek gibi garip ve sanatsal yaratıma dıştan eklenen kültürel bir olguyu hep beslemişlerdir. Modern resim, özellikle İzlenimcilik (Impressionisme) fotoğrafın meydan okuyuşuna bağlı olarak, ondan uzak olduğunu düşündüğü renk tekniklerini icat etmeye girişmişti. Bu sayede renkler ve ışık özgürleşti. Ancak fotoğraf da, başlangıçtakı “sanatsal” işlevini yine benzeri “meydan okuyuşlar” olmadan gerçekleştiremezdi -sözgelimi hareketli resimler, animasyon, son olarak da hareketli fotoğraf, yani sinema?

Peki dijital sanatlar neye ve kime meydan okumaktadırlar. Bu sanatların “kolaj” geleneğine bağlandıklarını söyledik. Ancak ona da indirgenemezler. Dijital sanatlar, daha çok “çok-yönlü-performans” adını verebileceğimiz bir alanı geliştirmeye aday görünüyorlar. Yani görüntü-animasyon-film-ses-metin bileşimini kullanan “multimedia” tekniklerinin sanatsal kullanımından bahsediyorum. Mültimedya yalnızca tekno-bilimsel bir meseleye göndermez, aynı zamanda, sanat uğraşısı için estetik-sanatsal bir iç ilişkiler kompleksi de oluşturabilir. Benim görüşümce, sessiz sinema dönemi yönetmenlerinin sesli sinemaya karşı çıkışları gibi bir olgu günümüzde geçerli değildir. Eisenstein kadar büyük bir filimcinin “tutuculuğu” gibi görülmeye çalışılan şey, aslında bir “reddediş” değil, “sessiz sinema olanaklarının”, o anda ve çok özgün bir zorunluluk altında bu yönetmen tarafından tercih edilişinden başka bir şey değildir. Çok geçmeden aynı yönetmenin ses unsurunu alabildiğine kullanan filimler yapmasını bir tür “yola geliş” diye yorumlamak ise tam bir düşünsel bönlük olurdu. Sanatçı hiç bir zaman “hah şimdi oturup güzel bir resim yapayım” demez. Bu, Columbus’un “şimdi gidip Amerika’yı keşfedeyim bakalım” demesi gibidir. Ancak çözülmesi gereken acil bir sorun, bir zorunluluk, olmazsa olmaz bir şeyin üretilmesi kaçınılmaz hale geldiğinde sanat ürünü ortaya çıkabilecektir. Dijital performans birileri için “zorunlu” bir ifade aracıysa üretilenin “sanat” olmayacağını söyleyenlere bu yüzden ancak gülünebilir.

İkincisi, dijital çağda sanat eseri üretiminin “kolaylaştığını” ve ayağa düşebileceğiini söylemek de tam bir safsatadır. Aksine, altedilmesi gereken “zorlukların”, gerekli bilgi ve uğraşı faaliyetinin sonsuzca artabileceği bile söylenebilir. Üstelik dijital sanatçı, eğer günün birinde başarılabilirse, modern kültürdeki şu standart “sanat”, “bilim” ve “toplumsal yaşam” alanları arasındaki ayrımın sınırlarını da ziyaret ederek altedebilir. İdeal durum elbette hem bilimci, hem düşünür hem de sanatçı olarak Leonardo Usta’nın imajı değil. Bir kere, o bizim anladığımız anlamda bir bilimci değil, bir “çok çok şey bilen”di; bir “düşünür” de değildi, çünkü Rönesans’ta ne Antik Yunan, ne ortaçağ Skolastiğinin felsefeleri kalmıştı, öte taraftan Descartes ve Spinoza gibi “felsefeyi yeniden başlatanlar” henüz ufukta yoktular; son olarak Leonardo bir “sanatçı” değil, çağının en saygı gören “usta”larından biridir. Aynı şekilde dijital çağ, belki de bütün alanların farklı bir bölümlenmesini, hatta ters çevrilmesini getirecektir. Mültimedyanın doğuşu, böyle bir sürecin yalnızca olanağıdır, kendisi değil. Üstelik tek olanak da değildir -özellikle “mini-mimariler” alanında ön plana çıkmaya başlayan “organik-elektronik” nanoteknolojiler daha şimdiden, enformatikten çok farklı türden unsurları işin içine katmaya başladılar bile. Daha genel olarak, benim görüşümce, teknolojiye yapılacak herhangi bir övgünün peşine düşmek de saçmalık olur -teknolojinin “tarafsız olduğu”, iyi ya da kötü yönde kullanılabileceği doğrultusundaki safça bakış açısı da artık tutulabilir değildir. Söylemek istediğim tek şey, karşımıza çıkarılan her şeyi, enformasyon otoyollarını, nanoteknolojileri, genetik mühendisliğinin yapıp edeceklerini olduğu gibi kabullenip hayıflanmaya mı oturacağımız, yoksa “tek yönlü kabullere” karşı çoğul direnç odaklarını onların içine ve sınırlarına varıncaya kadar genişletmek zorunda mı olduğumuz sorusudur. Sanat ya da aynı türden başka bir insan faaliyeti, böyle bir direnci örgütlemenin şu anda bilinen ender yollarından biridir. Bu ise, sanata yeni bir politik misyon vermek, ya da sanatçıya akıl, etik, ahlak filan öğretmek gibi bir şey değildir: Daha çok, sanatsal faaliyetin genel olarak “insanların direnci” neviinden bir şey olduğunu, başka da bir şey olamayacağını söylemeye çalışıyorum. Zamana, içine kapatıldığı mekana dayanıklı ve dirençli olmayan şeylere “sanat eseri” demediğimizi daha gündelik dil düzeyinde herkes algılayabilir. Eğer herhangi bir otantiklik varsa, bu, sanat eserinin “zamanla” kurduğu bir ilişkiden değil, aslında “zamansızlıkla” kurduğu bir ilişkiden kaynaklanabilir. Dijital sanatın bu türden araçlara sahip olamayacağını söylemek ise anlamsız olur. Sanat eserini “sanatsal” kılanın in actu (yani faaliyet bakımından) insan emeği ürünü olması, in haec ise (onu işte karşımızda kılan şey bakımından) “zaman-dışılığı” olması bizi nostaljik otantizm düşkünlüğüyle duygudaş olmaktan alabildiğine uzak tutuyor. Dijital sanat bakımından sorun, bazı kişilerin bilgisayar fobisi, eski daktilolarını sevmeleri gibisinden değildir. Bu fobi pekala anlaşılabilir (onaylamak ayrı şey); oysa sanat söz konusu olunca, dijital sanat diye bir şeyin -bir tür değil bir olanaklılık alanı oluşundan dolayı-sorun bir fobi olmayı bırakıp ciddileşir; ya malzemeyle özdeşleşen bir sanat anlayışı yeniden davet edilir, ya da 19. Yüzyıl modeli bir “sanat için sanat” teması geriye çağırılır. Sanatın dijital olması gerektiğini söylemiyoruz; dijital sanatın gerçekten sanat olduğunu, dijital teknolojilerin ise bunun “belirsiz”, yani kullanılırsa var olabilecek olanaklarını sunduğunu söylemekten başka bir şey yapmıyoruz.

internet

Her durumda, yeni ortaya çıkmakta olan bir şeyin tedirginlik verici, hatta nesnel olarak tehditkar unsurlar da taşımaması olanaksız. Bu tehdidin, çoğu insanın aradığı yerde bulunmadığını söylemek istiyorum. Fractal Paint programıyla boyanmış bir resme bakıp da “resim sanatı da bitti” yakınmasını dile getirenlerin göremediği şey, eğer “resim sanatı” diye bir şey varsa, onun zaten “malzemeye indirgenemeyeceğidir”. Tehdit, yepyeni malzemelerin amansız bombardımanından daha kötü bir yerden gelmektedir ve bu tür hayıflanmalarla daha fazla oyalanmaya değmez: Esas tehdit, geç kapitalizmin yeni yapılarıyla ilişkin olarak ortaya çıkıyor. Bir zamanlar Walter Benjamin adlı bir Alman filozofu, sanat eserinin halesinin “mekanik yeniden üretim” süreçlerinde (yani çoğaltma) yitmeye yüz tuttuğunu söylerken, en “mekanik” sanat olan fotoğrafa övgüler yağdırmaya da vardırabiliyordu işi. Bugün farkına varabileceğimiz şeyin daha o zamandan, ve kendi imgeler dünyasında farkındaydı çünkü -esas sorun sanatın eğer bir işlevi varsa onun ancak kullandığı temaları, malzemeyi, ruh hallerini, etiği, görüntüleri, formları ve içeriği “başkalarına kaptırmamak” olmasıdır. Dijital uygarlık kaçınılmaz bir şekilde etrafımızı saracak, INTERNET, mutlak bir anarşi kainatı olarak alemimizi saracak gibi görünüyor. Öyle ki, artık eski, arkaik formların nostaljisinden pek bir şey umabilecek halde olmayacağız pek yakında. Sanatın gerçek “işlevi”, ona bir işlev vermek gibi düşünceler çoğu kişinin hoşuna gitmese de bir “söyleyiş biçimi” deyip geçelim -sözgelimi ressam Miquel Barcelo’nun günlüğüne yazdığı gibi, “domatesin kırmızılığını”, “ekşimiş kavun kokusunu” Benetton’un “imajlar dünyasının” elinden söküp almak ve “kendiliğini” yeniden kazandırmaktan başka bir şey değildir. İşin bütün sırrı bazı duyguların ve sanatın hedeflediği arzuların yeniden üretilebilmesinde, imgelerin, seslerin, düşüncelerin ve duyguların kendilerini denetleyen, yönlendiren ve her an tecavüz eden düzeneklerin, denetimlerin ve sömürü araçlarının elinden koparılmalarında yatmaktadır. Bu durumun en iyi örneğini bize Rönesans resmi vermektedir: Ortaçağın ilahi temalarını, Tanrı babayı, melekleri, İsa ile Meryem’I kullanmayı sürdürür; ama bambaşka bir amaçla yapar bunu -insanların dünyası Ortaçağda o kadar daraltılmış bir haldedir ki, ilahi temaları kullanmasanız tek bir biçimi, tek bir rengi, tek bir duyumu özgür bırakamazsınız.

Pek çok nedenle, bugün henüz “daraltılmış” bir dünyada yaşamakta olduğumuzu düşünmeye eğilimliyim. Ve bu daraltma, gerçek anlamıyla teknolojiler tarafından gerçekleştirilmiş bulunuyor -televizyon ile genel salaklaşma halinin, bilgisayar ile bir tür otizmin, iletişim kolaylıklarıyla ise bir tür çılgınlığın özdeş hale geldikleri bir dünyanın ortaya çıktığı besbelli. Ama sorun, bütün bunlarla ne yapılacağıdır. “Reklamcılığın felsefesi”nden bahsedenler var; Japon modeli bir uluslararası korporatist şirketin bir “ruha” sahip olduğuna inanmamızı isteyenler var (özellikle orada çalışanlara marş filan söyletilirken); sorun bir sanatçının bir gazetede “sayfa düzenleyicisi” olarak ya da bir şirkette reklamcı olarak çalışmak zorunda kalışı değildir burada. Daha çok “reklamcılığın” kendini sanatın son ve nihai biçimi olarak olumlamak isteyişi, Benetton’un “görüntü şefi” ve “sanat yönetmeni” gibi tuhaf unvanlara sahip adamı Oliveiro Toscagni gibilerinin yalnızca bir “sanat destekleyicisi”, bir “sponsor” olarak değil, “konseptin sahipleri” gibi ortaya çıkmalarıdır. Bu tür durumlarla karşılaşıldığında “kıllanma” yeteneğimizin de dümura uğratılmış olduğu söylenebilir. Artık eskiden olduğu gibi “sınırlarla”, “disiplinlerle”, “zor” ya da “baskı” ile yönetilmemeye başladığımızda ferah bir özgürlüğün kapılarının açılacağını sanmak, çağdaş evrensel bönlüğün ta kendisidir. Bütün bunlarla başedebilecek ve mahvedebilecek bir bilgisayar virüsünün üretilip ortalığa salınması ise pek umut bağlanabilecek bir olasılık değildir. Dolayısıyla, görüntüleri kurtaracak, sesleri reklam tınılarından arındıracak bir filtreleme mekanizmasının tez zamanda elektronik ortama gönderilmesi ve orada dolaşmaya bırakılması gerekiyor. INTERNET’teki “resmi” yasaklama girişimlerinin çoğu zaman nasıl sonuçsuz kalabildiğini görsek de, bu yasağa hedef olanların “gerçek” anlamda “sanal” güçlere sahip olabildiklerini düşünmek şimdilik imkansız. Eksik olan yönler arasında en önemlisi “sanat” gibi görünüyor. Benin görüşüm, dijital sanatın “henüz gerçekleşmediği” yolunda. Bütün araçlar hazır bulunuyor, üstelik, isterseniz diyelim, “sanat icra ediliyor” orada, ama Klee’nin formülünü bir kez daha tekrarlarsak, “halkını bekleyen” bir sanat bu?

Olası Çerçeveler: Barbara Krüger, Kör Otonomedya, Deleuze & Guattari, özellikle de Urban Diary?

Ulus Baker Kimdir?

Ulus Sedat Baker, (d. 14 Temmuz 1960, Leningrad, SSCB – ö. 12 Temmuz 2007, İstanbul), Kıbrıslı Türk sosyolog, yazar, çevirmen ve öğretim üyesi.

Kıbrıs Türk’ü bir ailenin çocuğu. Babası Sedat Baker bir psikiyatr, annesi Pembe (Yusuf) Marmara (1925-1984) ise bir şair. ODTÜ SosyolojiBölümü’nü bitirdi. Gilles Deleuze ve Baruch Spinoza çevirileri yaptı, makaleler yazdı. ODTÜ, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Özgür Üniversite’de Sinema tarihi, Sosyoloji dersleri verdi. Politik teori, medya, sinema teorisi konularında çalıştı. Dziga Vertov üzerine sinemaeleştirileri yaptı. Birikim, Toplum ve Bilim, Virgül, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi’nde yazılar yazdı. 12 Temmuz 2007 tarihinde böbrek ve kalp yetmezliğinden ölmüştür.

Sovyetler Birliği’nde aldığı müzik eğitiminden dolayı müziğin her türünün bütün teknik bilgisine, yetkin kavrayışından ötürü de dünya müziğinin bütün arka planına, sosyolojik oluşumuna, felsefesine ilişkin olağanüstü bir birikime ve anlatım gücüne sahiptir. Özellikle de Çingene Müziği konusunda yetkindir. O, klasik müzik ve bütün dönemlerin müziğiyle Roman müziği arasındaki bağı, Türkiye’de en iyi kuran değil, tınıları, sözleri ve bütün kanıtlarıyla kuran kişi olma özelliğini taşır.

Baker adına; Körotonomedya topluluğu tarafından; 2008 yılında 11 – 14 Temmuz tarihleri arasında, Ankara’da “Ulus Baker buluşması” adlı bir konferans düzenlenmiştir.

Kitapları

  • Dolaylı Eylem, Derleyen: Ege Berensel, Birikim Yayınları
  • Beyin Ekran, Derleyen: Ege Berensel, Birikim Yayınları
  • Kanaatlerden İmajlara, Duygular Sosyolojisine Doğru, Çeviren: Harun Kemal Abuşoğlu, Birikim Yayınları
  • Yüzeybilim Fragmanlar, Derleyen: Ege Berensel, Birikim Yayınları
  • Aşındırma Denemeleri, Birikim Yayınları
  • Kant Üzerine Dört Ders, (Çeviri) Kabalcı Yayınevi
  • Spinoza Üzerine On Bir Ders, (Çeviri) Kabalcı Yayınevi
  • Leibniz Üzerine Beş Ders, (Çeviri) Kabalcı Yayınevi

Kaynaklar: Hayat Hikayesi : Wikipedia.com 

Yazı : korotonomedya.net

65. Uluslararası Film Festivali’nde 19 film “Altın Ayı” ödülü için yarışacak

Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenecek 65. Uluslararası Film Festivali’nde 19 film “Altın Ayı” ödülü için yarışacak. Festivalde 441 film gösterilecek.

65 Uluslararası Film Festivali

Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenecek 65. Uluslararası Film Festivali’nde (Berlinale) 72 ülkeden 441 filmin gösterileceği bildirildi.

Federal Basın ve Enformasyon Dairesi’nin salonunda Berlinale Direktörü Dieter Kosslick’in de katıldığı bir basın toplantısı ile 5-15 Şubat tarihleri arasında yapılacak festivalin programı tanıtıldı.

Bu yıl yarışma bölümünde 23 filmin gösterileceği Berlinale’de 19 film “Altın Ayı” ödülü için yarışacak.

Festival boyunca çeşitli kategorilerde 72 ülkeden toplam 441 film gösterilecek. Emine Emel Balcı’nın yönettiği “Nefesim Kesilene Kadar” filmi “Forum” bölümünde yer alırken, “Generation Kplus” bölümünde Faruk Hacıhafızoğlu’nun “Kar Korsanları”, “Generation 14plus” bölümünde kısa filmler arasında da Derya Durmaz’ın “Gri Bölge” filmi yer alıyor.

Berlinale’de dünya prömiyeri yapılacak olan “Nefesim Kesilene Kadar” filmi, aynı zamanda “En iyi ilk film ödülü” için de yarışacak. Festivalde ilk gösterimi yapılacak “Kar Korsanları” ise “Generation Kplus” bölümünde “Kristal Ayı” için mücadele edecek.

Jüri başkanı Darren Aronofsky

“Altın Ayı” ve “Gümüş Ayı” ödülleri alacak filmleri belirleyecek jürinin başkanlığınıABD’li yönetmen Darren Aronofsky yapacak. Yedi kişilik uluslararası jüride Almanoyuncu Daniel Brühl, Güney Koreli yönetmen ve senarist Bong Joon-ho, ABD’li yapımcı Martha De Laurentiis, Perulu yönetmen Claudia Llosa, Fransız oyuncu Audrey Tautou ve ABD’li senarist Matthew Weiner yer alıyor.

Uluslararası kısa film jürisinde ise sanatçı Halil Altındere bulunuyor. Jüride, Altındere’nin yanı sıra Hindistan’dan Madhusree Dutta ve Singapur’dan Wahyuni Hadi görev yapacak.

Wim Wenders’e Onur Ödülü

Festival Direktörü Dieter Kosslick, bu yılki “Onur Ödülü”nün Alman yönetmen Wim Wenders’e verileceğini açıkladı. Kosslick, “Berlinale-Kamera Ödülüne” de yönetmen Marcel Ophüls ve film tarihçisi Naum Kleiman’ın layık görüldüğünü ifade etti.

Açılışı “Nobody Wants the Night” yapacak

Berlin Film Festivali’nin bu yılki açılışı Isabel Coixet’in “Nobody Wants the Night” filmi ile 5 Şubat’ta yapılacak. Festivalde “Altın Ayı” ve “Gümüş Ayı” için yarışacak 19 film şöyle:

Almanya ve ABD yapımı Werner Herzog’un ‘Queen of the Desert’, Almanya’dan Sebastian Schipper’in ‘Victoria’, Andreas Dresen’in ‘Als wir traeumten’, ABD’den Terrence Malick’in ‘Knight of Cups’, İspanya’dan Isabel Coixet’in ‘Nobody Wants the Night’, İngiltere’den Peter Greenaway’in ‘Eisenstein in Guanajuato’, Andrew Haigh’in ’45 Years’, İran’dan Cafer Panahi’nin ‘Taksi’, Fransa’dan Benoit Jocquot’un ‘Journal d’une femme de chambre’, Guatemala’dan Jayro Bustamante ‘Ixcanul Volcano’,Rusya’dan Aleksei German’ın ‘Under Electric Clouds’, Polonya’dan Malgorzata Szumowska’nın ‘Body’, Vietnam’dan Di Phan Dang’ın ‘Cha va con va’, Çin’den Wen Jiang’in ‘Yi bu zhi yao’, Romanya’dan Radu Jude’nin ‘Aferim!’, Şili’den Patricio Guzman’ın ‘Der Perlmuttknopf’, Pablo Larrain’in ‘The Club’, Japonya’dan Sabu’nun ‘Chasuk’s Journey’ ve İtlaya’dan Laura Bispuri’nin ‘Sworn Virgin’.

İstanbul Sergi Takvimi – Ocak 2015

İstanbul’da Ocak ayı içerisinde gerçekleşen sergileri sizin için bir araya toplamaya çalıştık. Burada bulunmasını istediğiniz sergi bilgileri için bize ulaşın. [email protected]
istanbul-sergi-takvimi

kediMehlika Baş – Camaltı Resim Sergisi
06 Ocak 2015 ~ 24 Ocak 2015

Kedi, kuş, çiçek, böcek, insan… Onları son derece yetkin bir biçim algısıyla resme dönüştürüyor Mehlika. İç çizgilerinin doğal yansımalarını, hiç zorlanmadan, nerdeyse hazır bir halde buluyor zihninde. Portrelerinde bile… Õyle karşılarına geçip uzun boylu seyretmeden… Bu oluş sürecini, elbette onun olağanüstü duyarlılığı ile birlikteestetik kaygısı da tamamlıyor.

 

  • Yer:Arkeo Pera Sanat Galerisi
  • Adres:Yeni Çarşı Cad.66 / A Galatarasaray Beyoğlu İstanbul
  • Mail:[email protected]
  • Faks:0212 244 31 64

 

Sabahat-cikintas-DE-SiF-RESabahat Çıkıntaş – De-şif-re
23 Aralık 2014 ~ 24 Ocak 2015

İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında küratörlüğünü Lütfiye Bozdağ’ın yaptığı Sabahat Çıkıntaş’ın resim, video ve enstalâsyonlarından oluşan “de-şif-re” başlıklı sergisi yer alıyor.

Sabahat Çıkıntaş, sezgileriyle sanat üreten bir sanatçı. Üretimlerinde etkilendiği ve resimlerinin arketipinde yer alan varlık ve zaman sorunsalı, O’nun tüm sanat anlayışının bir özeti olarak okunabilir.

Çıkıntaş, “de-şif-re” sergisi için ürettiği işlerinde; geçmiş anların donmuş kanıtları olan görüntülerin üzerine boya müdahaleleri ve yerleştirdiği kare biçimler ile dikkati çekiyor. Pisagor’a göre; ateş-hava-su-toprak gibi evreni oluşturan dört temel elementin sembolü olan kare, sanatçının resimlerinde yer alan en asal öge. Sabahat Çıkıntaş için kare, nesneler dünyasının sembolik durumlarını temsil ediyor. Kare üzerinden yaptığı biçimsel soyutlamalar sanatçının öznelci ve ifadeci bir tavırla gerçekleştirdiği kompozisyonlarında resim yüzeyini bölen, parçalayan, bazen de tümleyen yüzeyler olarak, onun kozmos içinde evrenselliği aradığı bir neoplastisizmi gözler önüne seriyor.

Sabahat Çıkıntaş’ın üretimleriyle yaşamı aynı paralelde ilerleyen, gelişen bir paralel süreç olarak ortaya çıkıyor. Üretimlerinde kendini ve yaşamından kesitleri soyutlayarak dışavuran sanatçı, kendi tasarladığı kostümü giymesiyle kendi varlığını sanatıyla bütünleştiriyor. Tam ve bütün olarak, görünen ve görünmeyen, algılanan ve algılanmayan yanlarıyla içsel sezgilerini, duyumlarını “de-şif-re” ediyor, dudak hareketlerinden oluşan videosu ile kesik kesik heceler şeklinde serginin tematiği olan “de-şif-re” repliğini heceliyor.

d-e-ş-i-f-r-e————de-şif-re—–d-e-ş-i-f-r-e—-de-şif-re—deşifre—deşifre—–

Sabahat Çıkıntaş’ın “de-şif-re” başlıklı sergisi 17 Aralık 2014 – 24 Ocak 2015 tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi Nişantaşı mekânında görülebilir.

  • Yer:Mine Sanat Galerisi
  • Adres:Teşvikiye Mah. Prof. Dr. Müfide Küley Sok. No:1/1 Yasemin Apt. D:5 Nişantaşı Şişli İstanbulMail:[email protected]

 

Ezgi-Comert-ZamanaEzgi Cömert – Zamana Direnen Hisler
06 Ocak 2015 ~ 26 Ocak 2015

Genç sanatçı Ezgi Cömert’in ikinci kişisel sergisi doğadan uzaklaşan ve doğanın yok oluşuna seyirci kalan biz metropol yaşayanlarına farklı ve masum duygular yaşatacak. ‘Zamana Direnen Hisler’ 6 Ocak 2015-26 Ocak 2015 tarihleri arasında Galeri/Miz’de sanat severlerle buluşacak.

Doğaya ve doğada yok olan bitki ve hayvanların yaşama çabasını bilinç altını sorgulayarak ve bunu tamamen boya ve organik malzemeler kullanarak güçlü desen algısıyla hiç bir dijital baskı aracına ihtiyaç duymadan yaratım ve üretimde bulunması ayrıca serginin başka bir güçlü yanını oluşturmaktadır. Sanatçının iç güdüsel ve bilinç altını sorgulayarak hiç bir ön tasarım ve kurgusal yaratımda bulunmaması da eserlerde farklı yaklaşımların yanında kendine has tekrara düşmeyen özgün nadir eserler ortaya cıkmasına sebep olmuştur.

6 Ocak’ta başlayacak olan Ezgi Cömert’in “Zamana Direnen Hisler” adlı kişisel sergisi 26 Ocak tarihine kadar Galeri/Miz’de görülebilir.

  • Yer:Galerimiz Teşvikiye
  • Adres:Ahmet Fetgari Sok. No:28 A Teşvikiye Şişli İstanbul
  • Mail:[email protected] 
  • Faks:0212 241 73 89

 

Ahmet-Elhan-gorenler-170’lerin/ 70’li Yılların Objektifinden ‘GÖRENLER’
17 Ocak 2015 ~ 27 Ocak 2015

Çok sayıda ünlü sanatçının,ve koleksiyonerlerin katılımının beklendiği bu çarpıcı,ve bir o kadarda değerli sergide, 1972- 1973 yıllarında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü mezunu sanatçılardan oluşan fotoğraf sergisini 17-27 Ocak 2015 tarihleri arasında Galeri Eksen’de gezebilirsiniz. Ahmet Elhan, Barbaros Günsel, Tanju Sağlam, Nazan Erkmen, Edip Hakkı Cemali, Erhan Yalvaç, Alp İşmen isimli sanatçıların dışında, o dönemdeki diğer sanatçıların eserleri de bu sergide yer almaktadır. O yıllara ait bir sanat anlayışı ile çekilen fotoğrafları yine o senelere ait mekanlarda izlemenin keyfini yaşamak isterseniz 17-27 Ocak 2015 tarihlerinde Galeri Eksen’de yapılacak olan sergiyi görmelisiniz. Bu sergide ayrıca Sabit Kalfagil, Ara Güler, Zeki Faik İzer, İzzet Keribar,İsa Çelik,Gültekin Çizgen,Sedat Antay isimlerinin eserlerinden örnekler de görebilirsiniz. Bir döneme ve tarihe tanıklık etmek için Galeri Eksen’de ‘GÖRENLER’ isimli sergiye tüm sanatseverleri bekliyor.

  • Yer:Galeri Eksen
  • Adres:Maçka Cad. No :29 Nişantaşı Şişli İstanbul
  • Mail:[email protected]

 

cetin-BilginÇetin Bilgin Resim Sergisi
17 Ocak 2015 ~ 30 Ocak 2015

1955 Yılında doğdu.
1975 Haydarpaşa Erkek Lisesinden Mezun oldu.
1977-1982 Profesyonel tiyatro Faaliyetleri.(Oyunculuk,dekor ve kostüm).
1978 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisine girdi.
1984 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Neşet Günal Atölyesinden Yüksek Lisansla mezun oldu.

1996 İskoçya / Edinburg Printmakers Workshop & Gallery.Gravür Uygulama Atölye Çalışmalarında bulundu.

Kişisel Resim ve Gravür Sergileri /ödüller :
1984 Günümüz Sanatçıları 5.Açık Hava Sergisi. ’’ödül’’ Devlet Resim Heykel Müzesi.
1992 Galeri Baldem-İstanbul.
1994 Yeni eğilimler Sergisi-‘’Onur Belgesi’’-İstanbul.
1995 Ekol Sanat Galerisi—İstanbul.
1995 Fethiye Kültür Merkezi Sanat Galerisi.
2000 Hobi Sanat Galerisi-İstanbul.
2001 Atatürk Kültür Merkezi-İstanbul.
2001 Levissi Sanat Galerisi -Dünya Dostluk ve Barış Köyü Kayaköy –Fethiye.
2003 Ziraat Bankası ‘’Tünel Sanat Galerisi’’-İstanbul.
2003 13. İstanbul Sanat Fuarı-Tüyap-İstanbul.
2004 14. İstanbul Sanat Fuarı-Tüyap-İstanbul
2004 Küyad Sanat Galerisi-İstanbul.
2005 Galeri Soyut-Ankara.
2005 ‘’Aslolan Ruhsal Olandır’’15.İstanbul Sanat Fuarı-TÜYAP
2007-2008 ‘’Parçalanmalar’’Atatürk Kültür Merkezi.İstanbul

Karma Resim ve Gravür Sergileri :
1982 Günümüz Sanatçıları 3.Açık Hava Sergisi.Devlet Resim Heykel Müzesi.
1983 Viking Kağıt veSelilöz A.Ş – İstanbul
1984 Galeri Lebriz-İstanbul
1987 MSÜ 1937-1987 Gravür Çalışmaları-Atatürk Kültür Merkezi.
1992 Sanatçılar Dayanışma Sergileri.-MSÜ-İstanbul.
1992 Plastik Sanatlar Sergisi-MSÜ-Ankara
1992 İstanbuldan Sanatçılar Sergisi-Fethiye Arkeoloji Müzesi.
1992 2. İstanbul Sanat Fuarı-İstanbul.
1994 Ekol Sanat Galerisi-İstanbul.
1994 4.Uluslararası Sanat Fuarı- Tüyap -İstanbul.
1994 55.Devlet Resim Heykel Sergisi.-Ankara.
1994 MSÜ 52 Türk Sanatçısı Newyork ve Washington Sergileri.
1995 Art Activities.Ocakköy 10 .Anniversery-Fethiye
1995 DYO . Yaşar Eğitim ve Kültür VAKFI –İstanbul.
1996 Nuans Sanat Merkezi-İstanbul
2001 ‘’Başlangıcından Bugüne Türkiyede Gravür Sergisi-45 sanatçı’’-

Karşı Sanat Çalışmaları -İstanbul.
2002’’ Mahmut CUDA ‘ nın anısına’’-tanıtım sergisi – Fethiye Arkeoloji Müzesi.
2002 12.Uluslararası Sanat Fuarı-Lütfi Kırdar Kongre Salonu-İstanbul.
2005 ‘’Resmin Haysiyeti’’-Kargaşa 5-Kargart-İstanbul.
2005‘’Artrol’’-İstanbul Modern Sanatlar Galerisi.
2005 ‘’Çizgi’’ Deniz Müzesi Sanat Galerisi-İstanbul.
2006 Uluslar arası Çağdaş Sanat Fuarı(Contemporary İstanbul Art Fair)-Lütfi Kırdar Kongre Salonu.
2007 Uluslar arası Çağdaş Sanat Fuarı (Contemporary İstanbul Art Fair)-Lütfi Kırdar Kongre Salonu.

2011 Eskişehir Anadolu Üniversitesi (Gravür)
2012 Işık Üniversitesi İstanbul (Gravür )Eskişehir Üniversitesi organizasyonu.

Sanatçı, çalışmalarını halen İstanbul ve Kayaköy deki atölyelerinde sürdürmektedir.

  • Yer:Düş Yolcusu Sanat Duragı
  • Adres:Bağdat Caddesi Plaj Yolu Haldun Taner Sok.No:16/B Caddebostan kültür merkezi çaprazı Caddebostan Kadıköy İstanbul
  • Mail:[email protected][email protected]

 

Anlatilmayan-Hikayeler5 Kadın Sanatçının Gözünden, Anlatılmayan Hikayeler
08 Ocak 2015 ~ 31 Ocak 2015

Yükselen beş kadın sanatçının, saklı hikayeleri resmettiği eserler, Art50’nin “Anlatılmayan Hikayeler” sergisinde! Keşfedilmeyi bekleyen hikayeleri görünür kılan “Anlatılmayan Hikayeler” sergisi; sanata kesintisiz desteğini sürdüren TEB Özel Bankacılık’ın Etiler’deki binasında sanatseverlerin ziyaretine açık.

Köklü geçmişine yakışan özel seçimlerle kültür-sanata destek vermeyi sürdüren TEB Özel bu defa; sanatçı, koleksiyoner ve sanatseverleri aynı çatı altında buluşturan çağdaş sanat platformu Art50’nin “Anlatılmayan Hikayeler” başlıklı resim sergisine ev sahipliği yapıyor.

Özellikle genç sanatçıları desteklemeyi hedefleyen TEB Özel’in Etiler’deki binasında düzenlenen sergide; Art50 sanatçılarından Ayşegül Karakaş, Begüm Mütevellioğlu, Melike Kılıç, Lale Delibaş ve Güliz Baydemir’in eserleri yer alıyor. Sözlü ve yazınsal olarak anlatılmayan, ancak resmedilebilen hikayelere işaret eden “Anlatılmayan Hikayeler” sergisi; günlük hayatın temposunda gözden kaçan öyküleri, gerçekliğin baskısında unutulan masalları ve keşfedilmeyi bekleyen nice hikayeleri görünür kılmayı amaçlıyor. “Anlatılmayan Hikayeler”de; yükselen beş kadın sanatçının, her birinin kendine özgü tarzıyla saklı hikayeleri resmettiği eserleri sanatseverleri bekliyor.

“Anlatılmayan Hikayeler” sergisi; 31 Ocak 2015 tarihine kadar, hafta içi her gün çalışma saatleri içinde TEB Özel Etiler Binası’nda sanatseverlerin ziyaretine açık.

  • Yer:TEB Özel
  • Adres:Nispetiye Cad. Dilhayat Sok. No: 8 Etiler Beşiktaş İstanbul

 

Laleper-Aytek-Non-ParisLaleper Aytek / Non Paris
17 Aralık 2014 ~ 31 Ocak 2015

Laleper Aytek’in “Non Paris” başlıklı 14. kişisel sergisi 17 Aralık 2014’de İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde açılıyor. 31 Ocak 2015’e kadar açık kalacak olan sergide fotoğrafçının Paris’te iki yıl boyunca sürdürdüğü fotoğraf çekimlerinden 63 siyah-beyaz fotoğraf yer alıyor. Sergiyle birlikte fotoğrafçının “non paris” adlı bir fotoğraf albüm kitabı da Aralık başında yayımlanmış olacak.

Laleper Aytek, 2012 ile 2014 arasında Paris’e dört kez gitti. Çekimlerini Paris’te yapmakla birlikte Paris’i çekmedi. Bu projesinde bir turist olarak geldiği bu şehir üzerinden “non” görüntüleri aracılığıyla aynadaki kendine bakmaya çalıştı. 2012’deki ikinci ziyareti birinciden oldukça farklı, şehrin ruhuna dokunduğunu, şehir üzerinden kendine de biraz daha içerden bakmaya başladığını düşündüğü bir ziyaret oldu. Projesine bu yolculukla birlikte (adını çok sonradan koysa da) başlamıştı bile…

Fotoğrafçı “non paris”le birlikte; hiç tanımadığı, dilini bilmediği bir coğrafyada; bazen kırılgan, kimi eğreti olsa da, uzun zamandır belki de ilk defa cesaretli bir iç(e) bakışın, kendine ait duymayı beklediği bir sesin ya da itirazlarının kapısını aralamaya çalıştı.

Görüntüler kendi tekinsizliklerinde, zoraki buluşmalara teslim edilmediklerinde; bir fotoğrafçı için unuttuğu bir ses, hiç görmediği bir yüz ya da beklenmedik bir karşılaşma olabilir, ilk defa yürüdüğü bir sokaktaki bir görüntünün kenarındaki ufacık bir ayrıntıdan hiç tanımadığı bir duyguya dair de olabilir, kaçılmış, göz ardı edilmiş, hatta yok sayılmış ve belki yıllardır yüzleşilmemiş.

Fransız Kültür Merkezi’yle birlikte Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi tarafından da desteklenen projesinde Laleper Aytek yeni (dışardan) bir ziyaretçi olarak Paris’te çektiği “non” görüntülerinde Hoffmannstall’ın söylediği gibi, “hiç yazılmamış olanı okumayı”, farklı bir kayıt yapmış olmayı az da olsa becerebilmiş olmayı diliyor.

Laleper Aytek Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ekonomi Bölümü’nü bitirdikten sonra, Sosyal Ekonomi alanında yüksek lisans çalışmalarına devam etmek üzere gittiği Oslo Üniversitesi’nde daha çok fotoğrafa yöneldi. Fotoğrafla üniversite yıllarında başlayan ve giderek derinleşen ilgisi nedeniyle 90’lı yılların başında Türkiye’ye döndü ve kendi stüdyosunu açarak reklam fotoğrafçılığı yapmaya başladı. 1998’de Türkiye’nin ilk kapsamlı dijital fotoğraf stüdyosunun kuruluşunda fotoğraf ve reklam yönetmeni olarak görev aldı. 2009’da bu yana Koç Üniversitesi, Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü’nde (MAVA) fotoğraf üzerine dersler vermektedir.

2000 yılından bu yana fotoğraf yazılarında, öznellik kapsamında “görme biçimleri” ve “fotoğraf tarihi” üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu temel yaklaşımını “Fotoğraf Tarihi Kanonunu Yeniden Düşünmek: Öznellik Üzerine Bir İnceleme” başlıklı yüksek lisans tezinde ayrıntılandırarak geliştirmiştir. Yayınlanmış çalışmaları arasında fotografik düşünce üzerine yazılarını biraraya getirdiği Kendine Ait Bir Fotoğraf (2005) ile Palimpsest Istanbul (2010) ve Issız (2013) fotoğraf albümleri sayılabilir. Aytek 1991’den bu yana 13 kişisel sergi açtı ve 22 grup sergisine katıldı.

  • Yer:Fransız Kültür Merkezi
  • Adres:İstiklal Cad. NO:4 Taksim Beyoğlu İstanbul
  • Web:http://ifturquie.org

 

karanlikta-diyalogKaranlıkta Diyalog
18 Ocak 2015 ~ 31 Ocak 2015

Dünya üzerinde 130 kentte 7 milyondan fazla insana “dokunmuş” olan “Karanlıkta Diyalog”,  şimdi ve ilk defa Türkiye’de ve İstanbul’da…

TTNET’in ana sponsorluğu ve Dünya Göz Hastanesi’nin stratejik ortaklığı ile Dialogue in the Dark İstanbul tarafından hayata geçirilen “Karanlıkta Diyalog” sizi parkta dolaşmak, bir caddede karşıdan karşıya geçmek, vapura binmek gibi günlük hayat deneyimlerine sokar; ama tümüyle karanlıkta, duyularınızı uyandırarak ve farkındalığınızı derinleştirerek…

Görme engelli rehberler, sizin dokunarak, koklayarak, tadarak ve duyarak “yeni ve farklı” bir biçimde görmenizi sağlayacak ve sizi unutulmaz bir yolculuğa çıkartacaklar.

“Karanlıkta Diyalog”, 1988’de Almanya’da Prof. Dr. Andreas Heinecke tarafından oluşturulup, hayata geçirildi.

Bu eşsiz ve ilham verici deneyim, İstanbul’da üç yenilikçi formatla karşımıza çıkacak:

Deneyimsel Sergi – Herkese Açık
Öğrenciler İçin Atölye Çalışmaları – Okullara Özel
İş Dünyası İçin Atölye Çalışmaları – Şirketlere Özel

  • Yer:Gayrettepe Metro İstasyonu Dialog Sergi Alanı
  • Ücret:Tam 28.00 TL İndirimli 19.00 TL
  • Nereden Alınır:Biletix Çağrı Merkezi: 0216 556 98 00 Biletix Satış Noktaları,www.biletix.com ve Mekan gişe

 

Ters-KoseTers Köşe / Gobsmacked
13 Ocak 2015 ~ 01 Şubat 2015

Dilan Bozyel, Ugur Çakı, Genco Gülan, Tuğberk Selçuk
Küratör: Gülben Çapan

Astronot: Uzay adamı.
Araba: Tekerlekli, motorlu veya motorsuz her türlü kara taşıtı.
Çerçeve: Bir yere resim asılabilecek duruma getirmek için resimlere geçirilen kenarlık.
Miki Fare: 1928’de Walt Disney tarafından yaratılmış ve seslendirilmiş sevimli karikatür karakteridir.

Her kelimenin bir sözlük anlamı bir de benlik anlamı vardır. Sözlük genel terimidir, benlik ise sizin için ne anlam ifade ettiğidir. Aslında her ikisi de kurgulanmıştır. Biz de bu sergiyle kurgulanmış olan ne varsa bozmak için biraraya geldik. Hazır mısınız?

Galeri İlayda 8 Ocak – 1 Şubat 2015 tarihleri arasında senenin ilk sergisini gerçekleştiriyor. Küratörlüğünü Gülben Çapan’ın yaptığı “Ters Köşe” adlı sergi, farklı disiplinlerde ilerleyen, çağdaş sanatımızın önde gelen iki kuşak sanatçılarını biraraya getiriyor. Genco Gülan, Uğur Çakı, Dilan Bozyel ve Tuğberk Selçuk’un katılımıyla gerçekleşecek olan sergi, bilincimize kodlanmış imgeleri, alışık olduğumuzun çok dşında yorumlayarak, yıkıyor. Ters Köşe, çağdaş sanat izleyicisini şaşırtmaya, şaşırtırken de sorgulamaya davet ediyor.

Dilan Bozyel, astronot serisiyle, “uzay adamı”nı İstanbul sokaklarına ışınlıyor; vapurda, metroda ve sahilde görüntülenen astronot, mekan kavramıyla ilgili algımızı yineliyor. Tuğberk Selçuk klasik altın varaklı çerçevelerin içine yerleştirilmesi beklenen resimler yerine heykellerle karşınızda. Uğur Çakı, araba serisiyle alışılmış araba imgesine, çağdaş bir yorumla altın bir dokunuş yapıyor. Genco Gülan ironinin hakim olduğu işleriyle politik ve sosyal olarak seyirciyi düşündürecek. Özellikle uluslararası boyutta her nesil tarafından mutluluk olarak kodlanmış bir figür olan Miki Fare’nin “Sakat Miki” yorumu izleyiciyi şüphesiz şaşırtmaya hazır.

“Sadece estetik kaygısı ile sergi gezmek isteyenler, bu sergiyi gelip görme tenezzülünde bile bulunmasınlar, üzülürler. Ters Köşe, beğenilmekten çok anlaşılmayı bekleyen bir sergi. Bilincimizde alışılagelmiş ne varsa silip atmak üzerine işler üreten sanatçılar sayesinde; dünyayı sanatçıların gözünden yeniden kodluyoruz. Beyninizi boşaltın, çocukluk anılarınızı silin, eğitim siteminin ezberlerini bozun, hayat tecrübelerinizi unutun ve sergiye öyle adım atın.”

  • Yer:Galeri İlayda Tesvikiye
  • Adres:Hüsrev Gerede Cad. No:37 34330 Tesvikiye Şişli İstanbul
  • Mail:[email protected]

 

Dilan-BozyelDilan Bozyel – Dichomoty Of Past and Futur- exhibitoni
29 Aralık 2014 ~ 01 Şubat 2015

Serdarı Ekremin Archive Galata’ sı sanata ve sanatçıya destek vermeye davam ediyor. 23 Aralık-01 Şubat tarihleri arasında ünlü fotoğrafçı Dilan Bozyel’ in “Dichomoty Of Past and Futur- exhibitoni” sergisi Archive Galata’ da sizleri bekliyor.

Dünyaca ünlü markaların eşsiz mobilya koleksiyonları, zamansız tasarımları, dünyanın dört bir yanından şeçilen objeler ve Türk tasarımcıların özel objelerin vazgeçilmez adresi “ARCHIVE” sanata ve sanatçıya destek vermeye devam ediyor..

Fotoğraf ve sanat eğitimini London College of Communication ve London Academy of Media & Art okullarında tamamladıktan sonra kariyerine, Londra ve Türkiye’de devam eden Dilan Bozyel, bu defa özel fotoğraflarıyla, ARCHIVE Galata’ nın duvarlarını süslüyor olacak. 2012 yılında Galata’ da Mimar Cağla Daş, Kutay Yorulmaz ve Güven Yalın tarafından kurulan ARCHIVE; sektörü yakından takip ederek, sektörde yer etmiş marka ve tasarımları bünyesinde bulundururken, bir yandan da sanata ve sanatçıya destek veriyor.

23 Aralık 2014 – 01 Şubat 2015 tarihleri arasında Archive Galata’ da yer alacak olan Dilan Bozyel sergisini ziyaret edebilirsiniz.

  • Yer:Archive Galata
  • Adres:Serdar-ı Ekrem No:19 Galata Beyoğlu İstanbul
  • Telefon:0212 292 11 40

 

Karma-sergi-yok-yerKarma Sergi – Yok-Yer
19 Aralık 2014 ~ 01 Şubat 2015

Sanatçılar: Aslı Narin, Egemen Tuncer, Hasan Deniz

Mehmet Kahraman’ın küratörlüğünü üstlendiği karma sergi “yok-yer”, her yerde oluşları, birbirlerine benzemeleri ve bağlamlarından kopuk olmalarıyla dikkat çeken havaalanları, eğlence ve alışveriş merkezleri gibi çağımızın ‘yok-yerleri’ni konu alıyor. Çağdaş dünyanın hareketli öznesinin mekanları deneyimleme şeklini etkileyen yok-yerler, insanların bir araya gelerek sosyalleşmelerine olanak sağlarken aynı zamanda yalnızlık duygusu yaratmalarıyla bireylere varoluşsal bir çelişki alanı sunarlar.

Bu bağlamda sergide yer alan sanatçılardan Aslı Narin’in fotoğrafik soyutlamaları bu geçiş alanlarını tanımlamaya çalışırken Egemen Tuncer’in ürettiği imajlar mekanların dönüşüm sonrası aldıkları yeni formlara odaklanmamızı sağlıyor. Hasan Deniz’in fotoğrafları ise değişen veya yok olan yerlerin belleğine dair bir günlük olarak karşımıza çıkıyor. Üç farklı bakış açısı etrafında yapılacak olan yerleştirme, Mixer’in sergi alanının mimari yapısı ile ilişkilendirilerek mekana özgü bir nitelik kazanıyor olacak.

  • Yer:Mixer Arts
  • Adres:Boğazkesen Cad. No:45 Bodrum Kat Tophane Beyoğlu İstanbul

 

joan-miro-sergiJoan Miro’nun Sembolleştirdiği Kadınlar, Kuşlar ve Yıldızlar
30 Eylül 2014 ~ 01 Şubat 2015

S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Barselona doğumlu Katalan ressam ve heykeltıraş Joan Miró’nun eserlerinden oluşan kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 20. yüzyılın çok yönlü, çığır açan sanatçısı Joan Miró’nun olgunluk dönemine odaklanan sergi, Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar adıyla sanatseverlerle buluşuyor. Sabancı Holding sponsorluğu ile düzenlenen ve Barselona’daki Joan Miró Vakfı, Mallorca’daki aile koleksiyonu Successió Miró ve yine Mallorca’daki Pilar ve Joan Miró Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilen sergi 23 Eylül 2014 – 1 Şubat 2015 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek. Akdeniz coğrafyası ve insanına dair gözlemlerinden ilham alan Miró’nun, kadın, kuş ve yıldız temalarına yoğunlaşan sergi, resim, baskı, heykel ve seramiklerin bulunduğu zengin bir seçkiyle sanatçının sembolik dilini anlama olanağı sunuyor. Miró’yla İstanbul’da buluşacak olan sanatseverler, sanatçının Akdeniz kültüründen aldığı enerjinin farklı formlardaki izdüşümlerine tanık olacaklar.

Sergiyle ilgili bilgi veren SSM müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Bu önemli Katalan sanatçının eserlerini müzemize getirmek üzere Barcelona’daki Miro Vakfı ile üç yıl önce görüşmelere başladık. Müze olarak hayalimizde, Pablo Picasso ile başlayıp Salvador Dali ile devam eden İspanya’nın büyük ustalarının üçlemesinde son halkayı tamamlamak vardı. Bugün bu sergi ile bunu başarmanın heyecanını yaşıyoruz. Bu süreçte Barcelona’daki Joan Miro Vakfı ile sanatçının olgunluk dönemine odaklanan, onun vazgeçemediği kadınlar, kuşlar ve yıldızları merkeze alan ve sanatçının çok yönlülüğünü ortaya çıkaran bir seçki yapmaya karar verdik. Bu çok yönlülüğü ortaya çıkarmak için ayrıca, Mallorca’daki aile koleksiyonunda yer alan eserlerle yine Mallorca’daki Pilar ve Joan Miro Vakfı’nda bulunan atölye malzemelerini de ödünç aldık. Sanatçının farklı tekniklerdeki kimi eserleri ve bazı kişisel eşyaları ise dünyada ilk defa Türkiye’de Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenecek. Ayrıca sergide yer alan bir dizi belgesel filmde Joan Miro’nun yaşamını, iç dünyasını, değişimlerini, dostlarını, ülkesindeki ve dünyadaki siyasi olaylara duyduğu öfke ve tepkisini izleyerek sanatçının kolay ele vermediği gizli dünyasını tanıma imkanına sahip olacağız.” dedi.

Sabancı Holding CEO’su Zafer Kurtul, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bizim için sadece ekonomik faaliyetlerimiz değil, kültür-sanat alanında da var olmak, bu kapsamdaki projeleri desteklemek her zaman öncelikli. Sabancı Holding olarak, Türk müzeciliğinde çığır açan Picasso Sergisi’nden bu yana büyük ustaların sergilerine destek veriyoruz. Bunu kurumsal vatandaşlık yaklaşımımızın bir gereği ve sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Bu alandaki çalışmalarımız toplumsal sorumluluk penceresinden, topluma bir katkı yapma isteği ve inancıyla yapılıyor. Ne mutlu bize ki, halkımız da bizim bu isteğimize yürekten karşılık veriyor. İnanıyorum ki, bu sergimiz de öncekilerde olduğu gibi yoğun ilgi görecek, kapıda kuyruklar olacak. Miro; Picasso, Rembrandt ve Monet’den sonra halkımızla buluşmasına aracılık ettiğimiz dördüncü büyük usta oldu. Sabancı Holding’in vizyonu farklılıklar yaratarak kalıcı üstünlükler sağlamak. Miro da sanatıyla, eserleriyle fark yaratmış bir sanatçı. Sergi aracılığıyla bu büyük ustayı sadece eseriyle değil tüm yaşamıyla yakından tanıma ve anlama fırsatı bulacağız.” dedi.

  • Yer:Sakıp Sabancı Müzesi
  • Adres:Sakıp Sabancı Cad. No:42 Emirgan Sarıyer İstanbul 
  • Telefon:012 277 22 00
  • Faks:0212 229 49 14

 

Yusuf-Taktak-YukaridanasagiyaYusuf Taktak – Yukarıdanaşağıya Soldansağa 19152015 Sergisi
20 Ocak 2015 ~ 07 Şubat 2015

Sergi 3 alanda değerlendirildi. Merdivenlerden inildiğinde, galerinin ana mekanında ve arka alanda bir olmak üzere 3 iş, yerleştirildi. Söz konusu yapıtların ortasında yer alan aynı zamanda sergiye adını veren düzenlemenin önüyle arkasındaki çalışmalar: serginin birer işareti niteliğinde ve sanatçının uzun süredir kullandığı “dikilitaş” biçimlerinin yorumu niteliğinde.

Yukarıdan aşağıya-soldan sağa bulmacalarda kullanılan yönlendirmelerdir. Toplumsal açıdan baktığımızda da, görsel ve yazılı medyayı da kullanarak iktidardakilerin buyurgan tavrıdır. Sahip olunan bir düşünce; yukardaki söz sahiplerinden en aşağıdakilere ve sol düşünceden sağa, baskın çıkma çabaları bulmacaya dönüşmüştür.

Aynı şekilde, Türk –Ermeni sorununu da bu bağlamda ele alındı. Birçok aydın, sıradan insan, okuduğumuz kitaplar, medya, iktidar ve muhalefetteki siyasiler 100 yıllık sorunu; işin içinden çıkılmaz hale sokmuşlardır. Düzenlemeye baktığınızda bulmaca ve aralarında toplumumuzda derin iz bırakan ermeni bir ustanın (Varojan Orancı) elinden çıkan ahşap ayakkabı kalıpları… Artık yerini plastiğe bırakmış bu değerli nesneler bulmacanın içinde gezinmektedirler tıpkı ermeni vatandaşlarımız gibi.

Galerinin kendine has özelliği olan kare seramikler ister istemez işlerin içine girdi ve ana motif (leitmotiv) olarak her iş’de kendini gösterdi. Kareler; kimi zaman bulmacanın bir öğesi, kimi zaman da hiyeroglif yerine geçtiler.

  • Yer:Maçka Sanat Galerisi
  • Adres:Eytam Cad. 31/A ?34357 Maçka Şişli İstanbul
  • Mail:[email protected]
  • Faks:0212 234 40 51

 

Pardon-Kacinci-KatGenç Küratörler Soruyor: Pardon, Kaçıncı Kat?
10 Ocak 2015 ~ 07 Şubat 2015

Küratörler / Melike Bayık & Mergüze Günay

Sanatçılar: Recep Akar, Mustafa Duymaz, Didem Erbaş, Murat Germen, Şifa Girinci, Emre Kantaşlı, Volkan Kızıltunç, Manbor, Ali İbrahim Öcal, Saliha Yılmaz

Küreselleşen dünya düzeni ve kent hayatının baskıcı dinamikleri karşısında sanat konjonktürü dâhilinde ne türden önermeler yapılabilir? “PARDON, KAÇINCI KAT?”, kent ve doğa ilişkisi üzerinden sanat alanında dönüşümün olanaklarını sorgulayan genç küratörlerin yönelttiği meşru soruları irdeliyor. Sergi bu sorular ve onlara getirilebilecek yanıtların peşine düşüyor.

Bu sergi kent ve doğa üzerine izleyiciye bir rapor sunma hevesinde değil. Serginin iki bölümünü mümkün olduğunca birbirinden koparmak; buna karşın diyalog alanlarını da korumak üzere tasarladık. Yaygın olarak işlenmiş kent-doğa ikiliğini iki genç küratör olarak aslında yapıtaşlarına ayırıp; küratörlük mekanı mı, eserleri mi, ilişkileri mi ön plana alarak bizi en çok heyecanlandıran şeyi ortaya koyar diye sorduk. Küreselleştirme biçimlerinin somut etkilerinin tam da gözünün içine bakan bir jenerasyondan post-modern ütopyaların, mega kentlerin, sanat ve izleyici arasında açılan mesafenin ve bu yersiz-yurtsuzluğun bizi sürüklediği ruh durumunu gayri-resmi bir çerçevede yalın bir soru olan, ama betonun ve yabancılaşmanın tınısını taşıyan “Kaçıncı Kat?” ile aktarmak istedik.

Sanatçılar Recep Akar, Mustafa Duymaz, Didem Erbaş, Murat Germen, Şifa Girinci, Emre Kantaşlı, Volkan Kızıltunç, Manbor, Ali İbrahim Öcal ve Saliha Yılmaz’ın eserlerinin yer alacağı serginin açılışı 10 Ocak’ta gerçekleşecek. Sergi 07.02.2015 tarihine kadar MERKUR’de görülebilir.

Sergi Koordinatörü / Düzelti: Sena Danışman

  • Yer:Galeri Merkur
  • Adres:Mim Kemal Öke Cad. Erenler Apt. No: 12 D: 2 Nişantaşı Şişli İstanbul
  • Mail:[email protected]
  • Faks:0212 225 37 37

 

muhtesem-yuzyilteshir-i-ihtisamMuhteşem Yüzyıl: Teşhir-i İhtişam
29 Aralık 2014 ~ 10 Şubat 2015

“Muhteşem Yüzyıl” şimdi de dünya çapında bir sergi prodüksiyonu ile Maslak’ta yeni açılan Uniq İstanbul Kültür ve Sanat Merkezi içinde yer alan UNIQMÜZE’de ziyaretçilere kapılarını açtı.

TİMS Productions ve Istanbul Exhibitions tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen “Muhteşem Yüzyıl: Teşhir-i İhtişam” sergisi, Muhteşem Yüzyıl’ın ruhuna dokunma ve dünyasını yakından hissetme şansı veriyor.

Muhteşem Yüzyıl’ın büyüleyici atmosferi; dekorları, kostüm ve aksesuarları, mücevher ve taçlarıyla sergiye aktarıldı.

Ziyaretçiler, 4 sezon boyunca hafızalardan silinmeyen büyüleyici atmosferin zenginliğini ve içinde bulunma deneyimini yaşayacak ve daha önce hiç görülmemiş, sadece bu sergi için üretilen çok özel sürprizler ile karşılaşacaklar.

“Muhteşem Yüzyıl: Teşhir-i İhtişam” sergisinde ziyaretçileri zengin bir içerik, şaşırtıcı multimedya uygulamaları ve çok daha fazlası bekliyor.

– 0-6 yaş grubu Uniq Müze’ye ücretsiz girebilir.
– Biletler üzerinde yazan gün geçerlidir.
– Uniq Müze’ye profesyonel kamera, fotoğraf makinası, ses cihazı vb. ile giriş özel izne tabiidir.
– Öğrenci indiriminden yararlanan kişilerin resmi ve geçerli bir öğrenci kimliği ibraz etmesi yeterlidir.
– Uniq Müze’ye yiyecek-içecek ile girilemez.
– Uniq Müze bilet fiyatlarında değişiklik yapma hakkını saklı tutar.

  • Yer:UNIQMÜZE
  • Ücret:Tam 35.00 TL – Öğrenci 28.75 TL
  • Nereden Alınır:Biletix Çağrı Merkezi: 0216 556 98 00 Biletix Satış Noktaları,www.biletix.com ve Mekan gişe

bilim-tuneliBilim Tüneli Sergisi
25 Aralık 2014 ~ 12 Şubat 2015

Bilim Tüneli Sergisi, 1 Aralık 2014 – 12 Şubat 2015 tarihleri arasında Mall Of İstanbul – 1’de son buluşları teknolojiseverlerin beğenisine sunacak.

Bilim ve teknolojiyi laboratuvarın dışına taşıyan, son 13 yılda 18 ülkede, 30 şehirde, 10 milyon ziyaretçinin gezdiği Bilim Tüneli Sergisi, son araştırma buluşlarını ve perspektiflerini dünya çapında başarılı bir şekilde tanıtıyor.

Küreselleşen bilim, bilim iletişiminde yeni nesil, multimedya sergi içerikleri ve çok daha fazlası sizi bekliyor!

Bilim ve teknolojinin geleceği nasıl değiştireceğini gösteren Bilim Tüneli Sergisi’nde büyüleyici bir deneyim yaşayacak, evren, madde, yaşam, karmaşıklık, beyin, sağlık, enerji ve toplum konularında gelecekte neler olacağını bugünden öğreneceksiniz.

Adını Nobel ödüllü Alman fizikçiden alan Max Planck Topluluğu, kar amacı gütmeyen ileri bilim için çalışan bağımsız bir araştırma kuruluşu. Max Planck Topluluğu, dünya çapında tanınmışlığı ile bilim ve teknoloji araştırmalarına önderlik ediyor. 2006 yılında yapılan bir araştırmada üniversite olmayan enstitüler arasında kurum, bilim araştırmaları alanında 1., teknoloji araştırmaları alanında 3. seçildi.

01.12.2014 – 12.02.2015 tarihleri arası her gün saat:10:00 – 22:00 arası ziyaret edebilirsiniz.

  • Yer:Mall Of İstanbul-1
  • Adres:Süleyman Demirel Bulvarı. TEM Basın Ekspres kavşağı. Başakşehir İstanbul
  • Ücret:Tam 23.00 TL Öğrenci 13.00 TL
  • Nereden Alınır:Biletix Çağrı Merkezi: 0216 556 98 00 Biletix Satış Noktaları,www.biletix.com ve Mekan gişe

 

Nejat-Kavvas-Saydam-MasallarNejat Kavvas – Saydam Masallar Cam Sergisi
15 Ocak 2015 ~ 15 Şubat 2015

Yeni Zelanda’da yaşayan Türk sanatçı Nejat Kavvas’ın İstanbul’daki ilk kişisel sergisi “Saydam Masallar” Galeri Selvin 2’de açılıyor.

Camı bir simyacı gibi işleyip adeta bambaşka bir anlama büründüren Nejat Kavvas kadını, doğayı, soyut formları hayatı boyunca içinde yaşadığı çok kültürlülükten beslenerek yeniden yorumluyor. Mükemmel bir tekniği estetikle buluşturan sanatçı dışavurumcu renkleri holografik bir yaklaşımla camın içinde özgür bırakıyor, malzemenin yapısıyla oynayıp onu farklı dokulara dönüştürüyor. Camı bir madde olarak tarihten beri kullanılageldiği pratik bağlamından koparıp ona ruh vererek bir nesneden öteye taşıyor ve ona sanat pratikleri içinde hak ettiği yeri vererek onurlandırıyor.

Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olan Nejat Kavvaş, cam eğitimini Stipglass Cam Okulu, Tilburg Hollanda 2010, Cam Ocağı İstanbul 2009, California Polytechnic State University, San Louise Obispo California, Pilchuck Cam Okulu, Seattle, Washington, 2009, Art Station Sanat Okulu, Auckland Yeni Zelanda, 2008 de yaptı.

Ayrıca Claudia Borella Cam Okulunda uzman kalıp yapım teknikleri kursu, 2012, Cam Ocağı, İstanbul “A dan Z ye kalıp yapım teknikleri ve fırında cam döküm” kursları verdi.

Armaggan Gallery, Art 24/7 Volume: 2 sergisi, İstanbul,Armaggan Gallery, İstanbul Gurup Sergisi, İstanbul, 2011, SOFA Chicago Sanat Fuarında Sergi, Türk Kültür Vakfı 2011, Ron Şang Gallery sergisi, 2011, Red Spot Gallery, “Cam Ustaları” sergisi 2011, Armaggan Gallery, İstanbul grup sergisi 2011, Flagstaff Gallery, Auckland Yeni Zelanda, “Glassification” sergisi 2010, Ron Şang Gallery, Auckland Yeni Zelanda, Group sergisi 2010, Uxbridge Creative Centre, “Exposed” Sergisi, Auckland, Yeni Zelanda 2010, Molly Morpeth Canaday Ödül sergisi Yeni Zelanda 2010, Ranamok Ödül Sergisi, Avustralya 2009, Art Station Sanat Okulu, “Ten Year of Glass” sergisi, Yeni Zelanda 2009 da sergilerine katıldı.

Masif cam yapıların işlenme sürecindeki büyük zorluk ve zahmetlere yenilmeden ustalığını sanatçı ruhuyla birleştiren Nejat Kavvas’ın “Saydam Masallar” adlı kaçırılmayacak sergisi 15 Ocak – 15 Şubat 2015 tarihlerinde Galeri Selvin 2’de görülebilir.

  • Yer:Galeri Selvin 2
  • Adres:Bebek Arnavutköy Cad. (1. Cadde) 20/A Arnavutköy Beşiktaş İstanbul
  • Mail:www.galeriselvin.com

 

sahin-kaygun-sergisiŞahin Kaygun Sergisi
20 Kasım 2014 ~ 15 Şubat 2015

İstanbul Modern, Türkiye fotoğrafçılığında farklı arayışlarıyla öncü bir rol üstlenen Şahin Kaygun üzerine, sanatçının 1992’de vefatından sonra düzenlenen en kapsamlı sergiyi hazırlıyor.

Disiplinlerarası kavramının Türkiye’de henüz gündeme gelmediği 1980’li yıllardaki fotoğraf kültüründe resim, grafik, fotoğraf ve sinema gibi farklı alanları birbirine yakınlaştıran Şahin Kaygun, fotoğrafın tekniğine ilişkin yeni ve şaşırtıcı uygulamalar gerçekleştirdi. Türkiye’de fotoğraf çalışmalarının farklı sanat dallarıyla bağını çağdaş bir yorumla arayan sanatçı, teknikler arasındaki sınırları zorlamaya devam etti.

Detaylı bir arşiv çalışmasının ardından gerçekleşecek sergi, Kaygun’un 1980’lerden itibaren fotoğraf üzerinde ilk deneysel müdahalelerde bulunduğu, Türkiye’de bir ilk teşkil eden Polaroid çalışmalarından en son dönemine kadar uzanıyor. Sanatçının fotoğraf üzerine katmanlar ekleyerek ilerlediği teknik arayışlara paralel olarak, Kaygun’un ele aldığı yaşam ve ölüm temaları üzerinden bilincin sınırlarında, rüya ve gerçeklik arasında bir anlatının izleri sürülüyor. 80’lerin politik ortamında yaşanan bireysel bunalım ve içe kapanmanın sanat alanındaki yansımalarının hissedilebildiği dönemi ele alan sergide, Kaygun’un çalışmaları zamanın ruh halini kişisel bir bakış açısıyla dışa vuruyor.

Lise yıllarında resim yaparak hayatını kazanmaya başlayan Şahin Kaygun, 1969 yılında Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde grafik eğitimine başlar. Üniversite yıllarında fotoğrafla sanatsal anlamda ilgilenen sanatçı için grafik ve fotoğraf birbirini besleyen, tamamlayan iki alan olur. Kaygun’un fotoğraf üzerinde ilk manipülasyon denemelerini yaptığı Polaroid serisinden parçalar Uluslararası Polaroid koleksiyonuna dahil edilir ve çalışmaları önemli müze ve sanat kurumlarında sergilenir.

“Ben fotoğraf çekmiyorum, fotoğraf yapıyorum” diyen sanatçı için, ortaya çıkan her kare onun tasarladığı bir sahnedir. Önce zihninde kurguladığı kompozisyonu tasarlar, sonra fotoğrafı çeker; karanlık odada devam eden süreçte, rastlantılara yer yoktur. Kaygun, kazıyarak, renklendirerek, çizerek fotoğraftaki istemediği detayları siler, kendi istediklerini ekler. Baskıları üst üste bindirir, kolajlar yapar, akrilik boya ile boyar ve nihayetinde ortaya kendi iç dünyasını koyar. Burada önemli olan, zamanında tartışıldığı gibi, bu çalışmaların resim mi yoksa fotoğraf mı olduğu değildir. Kaygun’un amacı tam da disiplinlerarası bir sanat dili oluşturmaktır.

Küratör: Sena Çakırkaya

  • Yer:İstanbul Modern
  • Adres:Meclis-i Mebusan Cad. Liman İşletmeleri Sahası Karaköy Beyoğlu İstanbul

 

elif-karadayi-portrelerEliff Karadayi – Portreler
16 Ocak 2015 ~ 19 Şubat 2015

Tüm çağdaş sanat oluşumlarının sergilerine ev sahipliği yapan Gama Art Gallery, ressam Eliff KARADAYI’nın PORTRELER başlığı altındaki kişisel sergisini 16 Ocak- 19 Şubat tarihleri arasında sanatseverler ile buluşturuyor.

Sanat’ı kendisi için kendini tarif ve tamir etme aracı olarak gören Eliff Karadayı’nın Portreler adını verdiği sergisi hayatına girmiş, hayatından teğet geçen veya hayatında çok ciddi etkileri olmuş insanların seneler içinde birikmiş çizimlerinden oluşuyor. Portrelerinde naif ve çocuksu öğeler ağır basıyor, ara renkleri tercih etmeden ve boyaları birbirine karıştırmadan çoğunlukla ana renklerle yalın ve basit bir dil içinde tanıdığı bu insanları yansıtıyor, çocuksu bir dille çocuksu olmayan olgunluktaki insanları anlatıyor.

Sanatçı diyor ki; Bana göre sanatın amacı sınırları kaldırmak olmalı. Bir sanat yapıtının dili, dini, milliyeti, ırkı yoktur. Sanat, insanlar ve ülkeler arasındaki sınırları ortadan kaldıran en doğru mecra. Sanat üretimlerimi herhangi bir kategoriye dahil etmeden soyutlayıcı bir dışavurum üzerinden modernist bir anlayışta ele aldığımı söyleyebilirim. Sanatın, iyileştirici, özgürleştirici enerji ve güç veren yanına inanıyorum. Resim benim bitmek tükenmek bilmeyen yaşam kaynağım…

Eliff Karadayı Kimdir? Yeditepe Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’nden mezun oldu, ancak küçüklüğünden bu yana resme olan ilgisini hiç kaybetmedi. Bir dönem Nevin Çetin Atölyesi’nden eğitim aldı. İşin ilginç yanı eserleri büyük beğeni toplasa da o hiçbir zaman yaptıklarının kayda değer olduğunu düşünmedi. taaki üniversitede okurken bir arkadaşının yönlendirmesiyle yurtdışında başvurduğu bir bursun kabul görmesine kadar. San Francisco School of Art kendine güven duymasını sağladı. Daha sonra NYU’ da asistanlik teklifi aldı ve bunu takiben kendisinden Sciences Po Paris de secmeli ders olarak Collage and Sculpture dersi vermesi istendi. Bu süre zarfında Türkiye’deki sanat piyasasınının, özellikle genç sanatçılara eğilen koleksiyonerleri arasında hızla yükselen bir başarı grafiği yakaladı. Pop Art’ın Türkiye’deki genç temsilcisi olarak tanındı. ‘’MAAİLE” 14. solo sergisidir. Çalışmalarına Balat’taki atölyesinde ve Gama Gallery’ de devam etmektedir.

  • Yer:Gama Galeri
  • Adres:Turnacıbaşı sok. No:21 Beyoglu Taksim Beyoğlu İstanbul
  • Mail:[email protected]

 

sehir-UzunlamasinaŞehir: Uzunlamasına Sergisi / Mağara
27 Aralık 2014 ~ 19 Şubat 2015

İstanbul’un alışılagelmiş şehir manzaraları bu kez farklı bir fotografik anlatımla karşımıza çıkıyor… Fotoğrafçıların, uzun pozlamalar ve siyah/beyaz bir anlatım diliyle yorumladığı tanıdık mekanlar, farklı görsellikleriyle 27 Aralık – 19 Şubat arasında “Şehir: Uzunlamasına” sergisinde MAĞARA’da ziyaretçilerini bekliyor.

Fotoğrafçı ve eğitmen Muammer Yanmaz’ın 40 Haramiler fotoğraf grubuna eğitim verdiği stüdyosu MAĞARA’da, Coşar Kulaksız’ın danışmanlığında, “2. Fine Art Fotoğraf Atölyesi” gerçekleşti. Atölye sonunda oluşan “Şehir: Uzunlamasına” başlıklı sergi, klasik sokak fotoğrafçılığı temeli üzerine sanat fotoğrafının nasıl inşa edilebileceği hakkında fikirler veriyor.

Küratörlüğünü de Coşar Kulaksız’ın üstlendiği sergi, alışılagelmiş İstanbul şehir manzaralarını, uzun pozlandırmalar ve siyah/beyaz bir anlatım dili ile farklı bir fotografik yaklaşımda izleyiciye sunuyor. Sergide yer alan her fotoğraf aslında sağdan ve soldan çekilen iki farklı açının tek bir noktada görsel birleşimi üzerine kurgulandı. Böylece, izleyicilere bir mekanın, uzun pozlama ve ikili anlatım diliyle görsel olarak nasıl algılandığı ve hissettirdikleri aktarılıyor.

Fine Art fotoğraf atölyesi ve sonunda oluşturulan bu sergi; fotoğrafın sadece anlık bir tespit değil, aynı zamanda bir sanat mecrası olarak algılanabileceğine dair izlenimler vermesi açısından da önem taşıyor.

Fotoğrafçılar: Ali Efe Yılmaz, Alican Ekin, Aysun Hürol, Burcu Hakman, Gökçe Halulu Çevikoğlu, Gülşah Gencer, Gürkan Kurban, Ilgın Yaroğlu, Kübra Karaçizmeli, Selin Devran, Serli Hamamciyan, Şeyda Soydamal Türk.

  • Yer:Mağara
  • Adres:Eski Osmanlı Sok No: 21 / 1 Mecidiyeköy Şişli İstanbul 
  • Telefon:0212 266 66 74

 

yabanci-topraklardaJacques Tange – Yabancı Topraklarda
08 Ocak 2015 ~ 21 Şubat 2015

Jacques Tange 1960’da Vlissingen’de doğmuştur. Hollandalı sanatçı, Rotterdam Sanat Okulu’nu bitirdikten sonra 1984 yılı itibariyle aktif olarak eser üretmektedir. Sanatçının yeteneği, 2005-2006 yıllarında Hollanda’da ‘’Yılın Sanatçısı’’ seçilmesiyle tescillenmiştir. Tange’nin eserleri ortaçağın resimlenmiş el yazmalarına dayanmaktadır fakat zaman içinde, bugünkü dünyaya ve insanın dünyadaki yerine yorumlanmıştır.

Jacques Tange’nin kişisel sergisinin başlığı olan ‘Yabancı Topraklarda’ , sanatçının ilk kez tanımadığı ve yabancı olduğu bir ülke olan Türkiye’de sergi gerçekleştirecek olmasından doğmuştur. Bu sergi onu alışık olduğu ve yaşadığı Avrupa kıtasından bir adım dışarıya çıkarmaktadır.

Tange’nin eserleri hayatın kendisinden etkilenmektedir ve en önemlisi, aşktan ilham almaktadır. Kadınları övme yoluna gitmesinin nedeni ise onların gücünün dünyayı kurtaracağını düşünmesinden ötürüdür. Tange’nin eserlerindeki kadınlar güzel, kuvvetli ve azimlidir. Sanatçı, kadınlara olan sevgisini onları eserlerinde arzu nesnesi olarak değil, anne ve sevgili olarak göstererek yansıtır. Kadınların erkekler gibi güç tutkunu olmadığını fakat aslında gücün kendisi olduklarını düşünmektedir.

Eserlere yansıyan başka bir konu ise sanatçının evrene ve geleceğe ilişkin kaygılarıdır. Evrenin hepimizin koruyucu ve besleyicisi olduğunu söyleyen Tange, onu yeteri kadar koruyamadığımızı belirtmektedir. Bizi koruyan evrene sahip çıkamamamız kendimize de sahip çıkamamak anlamına gelmektedir. Hava kirliliğini yaratan, ormanları yok eden, hayvanları ve hatta birbirimizi öldüren bizlerin betonla kaplı bir ormanda yaşadığımızı, şehirlerimizi giderek büyüttüğümüzü ve bir zamanlar olduğumuz saf halimizden giderek uzaklaştığımızı düşünmektedir; bir zamanlar güneşin altında özgür olan ve doğanın geri kalanıyla da uyum içinde yaşayan bizlerden…

Neyse ki, sanatçının eserlerinde her zaman bir çıkış yolu vardır ve bu bir kaçış alanıdır; bir parça mavi gökyüzü, özgür ve düz bir alana çıkış yolu, bizi başka bir yöne uçurabilecek bir balon, ya da aşk veya mutluluk için ufak bir işaret…

  • Yer:ART350
  • Adres:Bağdat Caddesi No: 350 34738 Kadıköy İstanbul
  • Web:www.art350.com

 

Merve-Hasman-1Merve Hasman – Bana Baktığını Biliyorum / I Know You Are Looking At Me
15 Ocak 2015 ~ 28 Şubat 2015

Son dönemin genç ve sıradışı fotoğraf sanatçılarından Merve Hasman’ın, ‘Bana Baktığını Biliyorum’ (I Know You Are Looking At Me) adını verdiği ve The Istanbul Edition Otel ile işbirliği yaptığı son fotoğraf sergisi 15 Ocak akşamı verilecek kokteyl sonrası açılacak. Hasman, Edition marka konseptinin ana unsurları olan “büyüleyici zarafet, doğallık ve tutku”yu fotoğraflarına yansıttı.

Sanatçı, The Istanbul Edition’da gerçekleştireceği fotoğraf sergisi için ‘modern yaşamın yoğun temposundaki kişinin şehirden kaçışını, iç dünyasına gerçekleştirdiği yolculuğu, ve huzuru keşif sürecini’ objektifine yansıttığını söyledi.

The Istanbul Edition için özel olarak hazırlanan sergisinin açılış kokteyline sanat, cemiyet ve iş dünyasından çok sayıda davetlinin katılması bekleniyor. Doğal ve çarpıcı karelerin yer aldığı fotoğraf sergisi gezecek katılımcılar kısa film gösteriminin ardından sergiyi dolaşabilecek ve fotografları sanatçıyla birlikte değerlendirebilecekler. Sergi ve film gösterimi Şubat ayının sonuna kadar The Istanbul Edition’da izlenebilecek.

Teknik eğitimlerini İsviçre, Milano ve Amerika’da alan genç sanatçı fotoğrafçılıkta öğrenme sürecinin devamlılığına değinerek: ‘Her gün yeni bir şey öğreniyorum, bunun yaşla ve tecrübeyle de alakası yok. Teknoloji de, hayat da çok hızlı ilerliyor. 80 yaşına kadar fotoğraf çekmek istiyorum ve eminim o yaşta da hâlâ öğrenecek bir çok şeyler bulacağım’ açıklamasında bulundu.

The Istanbul Edition’da gerçekleştireceği fotograf sergisi için; doğal güzelliği ve kişinin iç dünyasına gerçekleştirdiği huzurlu yolculuğu hikayeleştirdiğini, bunun günümüz temposunda yoğun çalışan modern insan profili için uygun ortam ve koşullar sağlandığında şehrin merkezinde bile mümkün olabileceğini aktarmaya çalıştığını sözlerine ekledi.

  • Yer:The Istanbul Edition

 

Nesren-JakeNesren Jake – SINS / GÜNAHLAR sergisi
08 Ocak 2015 ~ 28 Şubat 2015

“Her Şeyi Sorgula” mesajı veren işlerini Pop-Propaganda olarak tanımlayan Nesren Jake, günahların kime ve neye göre olduğunu sorgulattığı SINS / GÜNAHLAR sergisi, 7 Ocak 2015 Çarşamba G-art Beyoğlu’nda…

Amacı, var olan toplumsal düzen(ler)i ve verdiği hasarları insanlara anlatabilmek olan, işlerinin tarzını pop-propaganda olarak tanımlayabildiğimiz Nesren Jake eleştirel zekası ile dikkat çekiyor. Ürettikleri bir taraftan güncel olanla hesaplaşırken, diğer bir taraftan da daha derin katmanlarla zamana yayılan eleştirel anlamlar barındırıyor. Siyasal ve ekonomik düzenlerin propagandalarını, kullandığı ironik sembolleri aracılığıyla dezenformasyona uğratıyor. Yani kullandığı popular kültür imajlarının verdiği bilinçaltımıza yerleşen toplumsal mesajları, kendine has yöntemleriyle tekrar sorgulamamıza yardımcı oluyor.

Bu sergide üzerine oldukça düşünmemiz gereken Günah kelimesi, genellikle dini bağlamda Tanrı’nın arzu ve emirlerine uygunsuz her şeyi tanımlamak için kullanılır. Tanrı’nın açıkladığı standartlara ve emirlere karşı yapılan bilinçli ihmalkarlık veya inkar olarak da açıklanabilir. Birçok farklı inanç ve felsefede, dini nitelik taşısın taşımasın, günah kavramı mevcuttur. Günah sözlükte; “isyan, karşı gelme, suç, kabahat” manalarına gelir. Peki bu karşı gelme sadece Tanrı’ya karşı mıdır, yoksa insanlar da birbirlerine karşı günah işlemekte midir? Önemli olan inanç mı, yoksa kime veya neye karşı sorumlu olmanın bilinci midir? İşte bu noktada Nesren Jake günahların kime ve neye göre olduğunu sorguluyor ve kadim bilgelik zincirinin halkalarını birer birer aralıyor.

1984 doğumlu sanatçı, 2010 yılında aktif olarak sanatsal tasarılarını ve düşüncelerini hayata geçirmeye başladı. Genelde bir seriyi tamamlamak ya da tek bir iş çıkartmak yerine karışık düzende farklı formatlarda ve konularda işler yapmayı tercih eden sanatçı, böylece belli bir noktaya odaklanmaktan kaçınarak, çoğunluğun benimsediği bakış açılarına eleştirel olarak bakıyor. Anlatım dili bazen ağır, bazen de hafif bir şekilde eleştiri-alay çerçevesinde kurgulanıyor.

  • Yer:G-Art Galeri
  • Adres:Tomtom Mah. Kumbaracı Yokuşu No: 37/A Beyoğlu İstanbul 
  • Mail:[email protected]

 

Lozandan-cumhuriyete-inonuLozan’dan Cumhuriyet’e İsmet İnönü Sergisi
29 Aralık 2014 ~ 28 Şubat 2015

Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının 90. yılı etkinlikleri kapsamında geçtiğimiz yıl İnönü Vakfı tarafından hazırlanan “Lozan’dan Cumhuriyet’e İsmet İnönü” sergisi İnönü Vakfı’nın arşivlerindeki belge ve fotoğraflarla, Lozan’ın imzalanmasından Cumhuriyet’in ilanına, erken Cumhuriyet yıllarından, iç ve dış politikaya kadar çeşitli toplumsal, ekonomik ve kültürel dönüşümleri İsmet İnönü ekseninde gözler önüne seriyor. Sergide ziyaretçiler; dokunmatik ekranlar ve video enstalasyonları aracılığıyla interaktif olarak belge ve Atatürk ve İsmet İnönü’nün hayatlarının kronolojisi, yazışmalar, telgraflar, fotoğraflar hatta kamera görüntülerinin yer aldığı, gazete ve dergi kapakları, mühürler, madalyalar, nişanlar, imzalanan antlaşmalar, resmi yazışmalar, müzakerelere ait birçok belgenin de yer aldığı sergi, Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde 24 Aralık 2014- 28 Şubat 2015 tarihleri arasında gezilebilir. Kadıköy Belediyesi Etkinliği

  • Yer:Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi
  • Adres:Bağdat Cad. Haldun Taner Sok. No:11 Kadıköy İstanbul
  • Mail:[email protected]

 

Balkan-Naci-islimyeliBalkan Naci İslimyeli – Bir Şey Söyle
13 Ocak 2015 ~ 28 Şubat 2015

EKAV / Eğitim, Kültür ve Araştırma Vakfı yeni yılın ilk sergisine çağdaş sanatın önemli temsilcilerinden Balkan Naci İslimyeli’nin son yapıtlarından oluşan “Bir Şey Söyle” ile 13 Ocak – 28 Şubat 2015 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.

Sanatçı bu projesinde tuval, video, fotoğraf, giysi heykel ve metnin birlikte oluşturduğu ortak bir dil kullanıyor.

Balkan Naci İslimyeli 1990’ların başından bu tarafa yoğunlaştığı temel bir izleğin alanını son sergisiyle daha da genişletiyor ve şöyle diyor “Küresel iletişim ağının ürkünç boyutlarda yükselen gücü karşısında kısılan insan sesini yeniden duyabilecek miyiz… Konuşan biz miyiz, duyduğumuz sesler bizim mi… Ses tellerimiz hangi biodigital kontrol noktaları arasında gerili duruyor… Bu sergi susmak konuşmak ve susturulmanın ara sesleri üzerine görsel bir soruşturmadır.”

Balkan Naci İslimyeli sergi süresince galeri mekânında yapacağı iki söyleşide bu kavramla ilgili diğer sergilerini de izleyicilere tanıtıp tartışacak. Sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv de izleyebilirsiniz. ZİYARET SAATLERİ : Pazartesi – Cuma 11:00-18:30 / Cumartesi 12:00-18:30

  • Yer:Ekavart Gallery
  • Adres:Askerocağı cad. Ritz Carlton Otel, Süzer Plaza No:15 Gümüşsuyu Beyoğlu İstanbul 
  • Mail:[email protected]
  • Faks:0212 252 81 31

 

irem-Sozenin-Objektifindenİrem Sözen’in Objektifinden Geri Bak
21 Ocak 2015 ~ 21 Mart 2015

Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi “Operation Room”, İrem Sözen’in “Geri Bak” adlı sergisine 21 Ocak – 21 Mart 2015 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Bir dönemin tahlilini fotoğraflarla sunan sanatçının seyircisini davet ettiği sergisi Pazar günleri hariç her gün 10:00-19:00 saatleri arasında Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi “Operation Room”da gezilebilir.

İrem Sözen “Geri Bak”la eski albümlerden bulduğu hem kendisinin hem de aile bireylerinin çekmiş olduğu kimi fotoğraflarla kişisel kayıtlarını birleştirerek, bir dönemin tahlilini yapıyor. Hafızanın kronolojiden saparak yığılmasından yola çıkarak, belli bir dizin olmaksızın ileri ve geri sıçrayışlarla zihinsel hafriyatını bir sonradan bakma eylemi halinde gerçekleştiriyor.

Sanatçının kişisel kayıt olarak adlandırdığı bu belgelerde, temas edilmiş karakterlerin portrelerinin kapladığı alanın büyüklüğü, aslında hafızanın sadece zamanda değil, özneler arasında da sıçrayışlar gerçekleştirdiğini gösteriyor. Yakınlığa dayalı ortak tarihin içindeki paydaşların bireyin kendisine bahşettiği anıları bulanıklaştırmak pahasına karşısındakinin tarihini sahiplenişine, ona tutunuşuna şahit oluyoruz. Yakınlık nerede başlayıp nerede biter? Bir eylem olarak fotoğraflama halindeki yalnızlık ne kadar esastır? Başkasından ne kadar beslenmekte veya onun ne kadar kuşatması altındadır?

  • Yer:Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi
  • Adres:Güzelbahçe Sok. 20. Nişantaşı Şişli İstanbul
  • Mail:[email protected]

 

dunya-savasinda-propaganda1. Dünya Savaşı’nda İttifak Cephesinde Savaş ve Propaganda
29 Aralık 2014 ~ 22 Mart 2015

1. Dünya Savaşı’nın 100. yılını anmak üzere İttifak cephesinde yer alan devletlerin yürüttüğü halkla ilişkiler süreçlerini, bir başka deyişle propaganda kampanyalarını anlatan sergi, Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (ANAMED) açıldı. “1. Dünya Savaşı’nda İttifak Cephesinde Savaş ve Propaganda” ismini taşıyan sergide posterlerden, kartpostallara, sembolik ödüllerden madalyalara kadar pek çok tarihi doküman ve obje yer alıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş döneminde müttefikleriyle geliştirdiği ilişkileri de gözler önüne seren sergi 22 Mart 2015 tarihine kadar ziyaret edilebilecek. Ömer M. Koç Koleksiyonu’ndan seçilen eserlerin yer aldığı serginin küratörlüğünü Bahattin Öztuncay üstleniyor.

  • Yer:Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi
  • Adres:İstiklal Cad. Nuru Ziya Sok. Beyoğlu İstanbul 
  • Telefon:0212 393 60 00

 

PabucPabuç, Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonundan Sergisi
03 Aralık 2014 ~ 31 Mayıs 2015

Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi, kadınların vazgeçilmez tutkusu olan ayakkabıların geçmişine uzanan eşsiz bir sergiye ev sahipliği yapacak. 19. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar geçen zamana ait ayakkabıların yer aldığı ‘Pabuç, Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonundan’ adlı sergi, 27 Kasım’dan itibaren Sadberk Hanım Müzesi’nde görülebilecek.

Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi, 19. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar geçen döneme ait pabuçların yer aldığı tarihi koleksiyonu ziyaretçileriyle buluşturmaya hazırlanıyor. 27 Kasım’da ziyarete açılacak ‘Pabuç, Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonundan’ adlı sergi, 31 Mayıs 2015 tarihine kadar gezilebilecek.

‘Pabuç, Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonundan’ sergisinde; çoğunluğu Osmanlı’nın son döneminde üretilen ayakkabı ve terlikler oluştururken, Orta Asya, İran, Kuzey Afrika, Hindistan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden de örnekler yer alıyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında üretilen ayakkabıları da kapsayan 127 parçalık koleksiyon, geleneksel anlayışın yanı sıra Batı modasını yansıtan çizme, bot, ayakkabı, terlik ve nalın gibi çeşitli modelleri de bir araya getiriyor.

Deri ve kumaştan yapılmış, çoğu sırma, gümüş, tel, kılabdan ve boncuk ile süslenmiş ürünler arasında Mısır Hıdiv ailesinden Prenses Atiye’ye ait olan gelin ayakkabısından, Bursa Valisi Ahmet Münir Paşa ile Pervin Hanım’ın kızı Memduha Hanım’ın 3-4 yaşlarındayken giydiği çocuk potinine kadar ilginç hikâyelere sahip birçok eser bulunuyor. Ahşaptan oyularak yapılmış, sedef, fildişi ve gümüş malzemelerle süslenmiş nalınlar da sergide dikkat çekiyor. Koleksiyondaki etiketli ayakkabı örnekleri ise Osmanlı’nın son dönem ayakkabı üreticileri ve satıcıları hakkında bilgi veriyor.

‘Pabuç, Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonundan’ sergisi, Çarşamba günleri hariç her gün 10:00-17:00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

  • Yer:Sadberk Hanım Müzesi

 

picture-the-worldPicture The World – Burhan Doğançay’ın Objektifinden Dünya
25 Kasım 2014 ~ 07 Haziran 2015

Ressam Burhan Doğançay’ın çektiği fotoğraflar; TEB Özel’in desteğiyle ilk kez Doğançay Müzesi’nde sergileniyor! İnsanın izini, kentin duvarlarından başlayarak süren sanatçının fotoğraflarının yer aldığı “Picture The World” başlıklı serginin resmi açılışı; 25 Kasım Salı akşamı özel bir davetle gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin en önemli sanatçılarından Burhan Doğançay’ın fotoğrafları; TEB Özel’in desteğiyle ilk kez sanatseverlerle buluşuyor. “Picture The World” başlıklı sergide bu kez; eserleri dünyanın en önemli müzelerinin daimi koleksiyonlarında yer alan sanatçının ilham kaynağını oluşturan fotoğrafları sergileniyor.

Burhan Doğançay’ın objektifine yansıyan eserlerin yer aldığı sergiye Türkiye’nin ilk çağdaş sanat müzesi olan Doğançay Müzesi ev sahipliği yapıyor. 100’e yakın fotoğrafın yer aldığı sergi; sanatçının 85. doğum yıldönümünde Doğançay Müzesi’nin 10. yılını kutlamak amacıyla, 12 Eylül’de sanatseverlerin ziyaretine açıldı. Serginin resmi açılışı ise, özel davetlilerin katılımıyla 25 Kasım Salı akşamı gerçekleşecek.

Kent duvarlarını ait olduğu ülkenin, şehrin, mahallenin ve sokağın sosyo-ekonomik yüzü ve toplumun aynası olarak gören Doğançay’ın fotoğraf karelerinde; New York’tan Togo’ya dünyanın dört bir yanından izler bulunuyor.

Brooklyn Köprüsü’nün 1986-1987 yıllarındaki ilk büyük bakımı sırasında köprünün üzerine çıkmasına izin verilen tek sanatçı olan Burhan Doğançay’ın çektiği çok özel New York fotoğrafları, serginin en değerli parçaları arasında gösteriliyor. Sanatçının, New York’un “gökyüzünün kovboyları” olarak bilinen “ironworker”larıyla birlikte geçirdiği tehlikeli anlarının fotoğraflarının da yer aldığı sergide; Doğançay’ın gözünden kentlerin ve insanların sosyal ve psikolojik izleri sürülüyor.

“Picture The World” sergisinde yer alan fotoğraflar; önümüzdeki aylarda düzenlenecek bir müzayede ile satışa çıkacak. Sanatın ve sanatçının yanında yer alan, Türkiye’de en köklü özel bankacılık hizmetini sunan TEB Özel’in desteğiyle gerçekleşecek müzayededen elde edilecek gelir ise UNICEF’e bağışlanacak.

Burhan Doğançay’ın, farklı coğrafyalardan tanıklık ettiği ve sanat yaşamında izleri olan anları yansıtan “Picture The World” sergisi; 7 Haziran 2015 tarihine kadar her gün 10:00 – 18:00 saatleri arasında Doğançay Müzesi’nde görülebilir.

  • Yer:Doğançay Müzesi

PDF OLARAK İNDİR

Kaynak: Nar Sanat

Şehir Tiyatroları ; ‘ Müstehcen oyun diye bir seçim olamaz ‘

Şehir Tiyatroları’ndan bazı gazetelerde yayınlanan ‘müstehcen oyun’, ‘seyirci kaybediyor’ haberlerine cevap geldi: ‘Politik oyun’ veya ‘müstehcen oyun’ diye özel bir seçim yoktur; ‘gerici oyun’, ‘ilerici oyun’ vb. olmayacağı gibi! Esas olan öncelikle ‘nitelikli oyun’dur.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na son dönemde yapılan sistemli “eleştiri”lerin tamamı kulaktan dolma, haksız, mesnetsiz ve maddi hatalarla doludur. Sanatı, genel anlamda tiyatroyu ve asırlık geleneğe sahip bir kurumu “arsızlıkla” niteleyenler, “ödenekli tiyatroları kapatalım” baskısını uygulayanlar Şehir Tiyatroları yönetimi ve sanatçılarıyla yakışıksız bir tartışmayı zorlamaktadır.

Kurumumuzun resmi internet sitesi olan www.ibst.gov.tr adresinden oyunların en azından isim – yazar ve konularına göz atan akıl ve izan sahibi hiç kimse “İBBŞT oyunlarında % 80 cinsel sululuk ve müstehcenlik var” çıkarsamasında bulunamayacaktır.

ESAS OLAN ‘NİTELİKLİ OYUN’DUR
Bir kurum tiyatrosunda çalışanlar için “politik oyun” veya “müstehcen oyun” diye özel bir seçim yoktur; “gerici oyun”, “ilerici oyun” vb. olmayacağı gibi! Ödenekli tiyatrolarda esas olan öncelikle “nitelikli oyun”dur! Dolayısıyla Şehir Tiyatroları, Shakespeare de sahneler Moliere de; Necip Fazıl da sahneler Nazım Hikmet de… M.Ö. 480 yılında doğmuş Euripides’in tragedyasını da bugüne taşır, 17 yaşındaki Fehime Seven’in komedisini de… Oyunlarda Mevlana da konu edilir Galilei de… Binlerce yıldır icra edilen bu meslek bunu gerektirir. Tiyatro sanatı bu yüzden güzeldir ve her şeye rağmen bu çeşitliliğini koruyup sahip çıktığı sürece varolacaktır.

(…)

Sonuç olarak tiyatro “eserinde” bir ideoloji, düşünce ve inanç tema olarak işlense de “tiyatro sanatı” hiçbir zaman belli bir zümrenin belli bir inancın belli bir ideolojinin veya baskın siyasi eğilimin emrine girmemiştir. Doğuşundan bugüne varlığının yegâne temeli budur.

Altı çizilen 16 yaş uyarısı öğrencilerini oyunlara getiren hocaların ricası üzerine, çocukların algısının üstünde karmaşık metinler, argo sözcükler içeren ya da sert temaların yer aldığı oyunlarda kullanılmıştır. Bu ibare müstehcenlik ya da erotizm adına koyulmamıştır, bizler tiyatro sanatını icra ediyoruz, başka bir şey değil.

Yaşadığımız bugün için Şehir Tiyatroları’na ne hükümetten ne iktidar partisinden ne de bağlı olduğumuz kurum İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden repertuara ilişkin herhangi bir “resmi” talep veya baskı gelmiştir. İBB Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu’nda Belediye tarafından atanan üyeler varken, Kültür Daire İşleri Başkanı aynı zamanda Repertuar Kurulu’na başkanlık ederken; dışarıdan hiçbir resmi sıfatı olmayan kişilerin, yüz yıllık bir kurumu ve çalışanlarını “ilgili mercilere” ihbar etme çabası trajikomiktir ve hepsinden önemlisi tiyatro sanatına gönülden destek veren ve her zaman yanımızda olan Sayın Başkan Kadir Topbaş ve ekibine büyük haksızlıktır.

 

SANAT VE İSTATİSTİKLER 
İBB Şehir Tiyatroları adı üstünde İstanbul Büyükşehir Belediyesin’e bağlı bir kurumdur. Ancak unutulmamalıdır ki, İBBŞT öncelikle bir “sanat” kurumudur. Şehir Tiyatroları, sınırlı olanaklarına rağmen, repertuarındaki 60’ın üzerindeki oyunu 175 sözleşmeli memur sanatçının yanı sıra sınırlı sayıdaki teknik kadrosuyla seyircisiyle buluşturma başarısını gösteren bir yapıdır. Yine Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri doğru kabul edilerek oranlama yapılsa bile tiyatro çalışanlarının azımsanmayacak bir bölümünün en azından “yoksulluk sınırında” ücret aldığı bilinmektedir.

 

Şehir Tiyatroları’nın “seyirci kaybettiği” yargısı gerçeği yansıtmamaktadır. Buna kaynak olarak verilen İstatistik Kurumu verilerinde 2009-2010-2011 yılları karşılaştırılmış, buna göre 2009 yılında 401.522 olan seyirci sayısının bir sonraki yıl 421.884’e yükseldiği ancak 2011 yılında 12734 kişi; doluluk oranında ise bir önceki yıla göre %2’lik bir azalma olduğu belirlenmiş.

 

Şehir Tiyatroları elbette her yıl bir öncekine göre daha fazla seyirciye ulaşmayı hedefler. Ancak sorun edilen rakam 12.734 kişi ise bunu tamamlamak bir kurum tiyatrosu açısından hiç de zor olmasa gerekir. Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde yapılacak birkaç temsille veya –hizmete açılması durumunda– Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek festival oyunlarıyla bu istatistiklerin üzerine çıkılabilir.

Ayrıca söz konusu haberde hiç değinilmeyen fakat bu yıl 27.’si düzenlenen Çocuk Şenliği’nde 28 farklı oyunla 40 bin’in üzerinde çocuk seyirciye ve yine 27 yıldır düzenlenen Genç Günler’de 65 farklı oyunla 116 gösteri ücretsiz olarak sunularak 50 bin’in üzerinde genç seyirciye ulaşılmıştır.

İBBŞT’nin asıl hedefi ise rakamların çok daha üstündedir. Şehir Tiyatroları yönetimi şu kesimden veya bu kesimden değil; o semtten bu semtten değil; ve hatta üç yüz – beş yüz bin de değil 15 milyon İstanbullu’ya ulaşmayı amaçlamaktadır. 2014 ve 2023 yılına dair hedefler doğrultusunda bu yönde dev projelerin hazırlığı yapılmaktadır.

 

Bütün bunların ötesinde, bir tiyatronun repertuarının niteliğini, bir oyunun başarısını ya da başarısızlığını bu istatistikler belirlemez. Aynı şey tüm sanat ve edebiyat dalları için de geçerlidir. Türk sinemasında 4 buçuk milyon izleyiciye koşan “Recep İvedik” rekor kırarken, Cannes’da “Jüri Büyük Ödülü” alan “Bir Zamanlar Anadolu”da ancak 150 bin kişiye ulaşabilmiştir.

 

Söz konusu haberde ve istatistiklerde yer almayan şu bilgilerin de kayda geçmesi gerekir: İBB Şehir Tiyatroları aldığı davetlerle yurtiçinde Adana, Adapazarı, Ankara, Bursa, Büyükçekmece, Giresun, İzmir, GAP, Mardin, Silivri’ye; yurtdışında Almanya, Arnavutluk, Kıbrıs, Kırım, Makedonya, Romanya, Sırbistan, Suriye’ye toplam 52 turne düzenlemiş ayrıca 13. Uluslararası Devlet Tiyatroları Sabancı Adana Uluslararası Tiyatro Festivali, 17. Uluslararası İstanbul Kültür Sanat Vakfı Tiyatro Festivali, 16. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Festivali, 6. Uluslararası Eskişehir Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Festivali, 17. Romanya Sibiu Uluslararası Tiyatro Festivali’nde ülkemizi ve tiyatromuzu başarıyla temsil etmiş; ulusal ve uluslararası alanda 2009-10’dan bugüne toplam 120 daldaki adaylıktan 74 ödüle layık görülmüştür.

 

Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki, yalnızca tiyatro ve özellikle Şehir Tiyatroları oyunları için değil, herhangi bir kültürel etkinliğin “yaygın” hale gelebilmesi için en önemli unsur tanıtımdır. Şehir Tiyatroları yalnızca birkaç gazeteye ve tiyatro dergisilerine verdiği ilanlarla tanıtım yapmaya çalışmaktadır. Arzu edilen her mecrada reklam ve haberlerin çıkması, belediyelerin sunduğu olanaklarla kentin dört bir yanında İstanbul ve Türkiye seyircisine tüm oyunların tanıtılmasıdır ki önümüzdeki yıllarda bu hayalin de gerçekleşeceğine eminiz…

Zaman Gazetesi’nin 20 Şubat 2012 tarihli nüshasında önce Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri sunularak seyirci sayısının düştüğü “belirlenmiş” ardından kişisel kanaatler, yanlış bilgilendirme ve yönlendirme sonucu maddi hatalar yapılmıştır.

“Koltuk sayısı artarken seyirci sayısı düşmüştür” anlamakta zorlanıyoruz, salon sayımızda bir değişim olmamıştır -iki küçük çocuk tiyatrosu sahnesi hariç– ki bu iki küçük salon da ifade edilen dramatik artışı oluşturmaktan uzaktır. Devlet Tiyatroları’nın “70 ilde 70 sahne” projesiyle mi karıştırıldık acaba diye düşünmekteyiz.

“Repertuardaki sıkışıklık, eserlerin ‘olgunlaşmadan’ seyirci karşısına çıktığı yönünde eleştirilere sebep oluyor.”

Görsel ya da yazılı basında bugüne kadar böyle bir “eleştiri”ye rastlanmamıştır. Gazeteye bu minvalde “bilgi” sunan Devlet İstatistik Kurumu değilse, eleştiriyi yapan “kişi ya da kişilerin”, bu cümleyi de açıklaması gerekmektedir. Gerek Şehir Tiyatroları’nda gerekse de profesyonel hiçbir tiyatroda bir eser hazırlık sürecini tamamlamadan seyirci karşısına çıkamaz. Şehir Tiyatroları’nda kimi oyunun provası 9 ay, kimi oyunun 2 ay sürer. Bir tiyatro sezonu 3 turda tamamlanır; Mayıs ayında ilk okuma provasını yapan oyunlar Ekim ayında sezon açılışını yaparlar. Kasım ayı itibariyle ikinci tur oyunların provası başlar ve en az iki aylık sürecin sonunda premier yapar. Ocak sonrasında ise üçüncü tur oyunların provaları başlar ve Mart ayında seyirciyle buluşur. Repertuar tiyatroları dünyanın her yerinde bu şekilde çalışır.

“Bazı yönetmenlerin oyunlarını kenar semtlere götürmek istememesi” komik bir iddia olarak görünmektedir. Çünkü Şehir Tiyatroları, sahnelerin teknik imkânları elverdiğince, her oyunu her sahneye götürmeye çalışmaktadır. İddia edildiğinin tam aksine, yönetmenlerin ve oyuncuların talepleri de hep bu doğrultuda gerçekleşir. Bugüne kadar İstanbul’un tarihi mekânlarında, sokaklarında, meydanlarında ve kenar semtlerinde de oyunlar oynanmış bundan sonra da oynanacaktır. Mevsime bağlı olarak özellikle festival ve şenlik açılışları hep açık mekânlarda gerçekleştirilmiştir. Bunun da ötesinde Şehir Tiyatroları yönetimi, teknik anlamda uygun gördüğü her yere oyunlarını göndermektedir. Tiyatro çalışanları da bu konuda özel taleplerde bulunamaz. Aylık Oyun Programı ise Sahne Direktörlüğü tarafından hazırlanıp Genel Sanat Yönetmenliği tarafından onaylanır. Buna göre İstanbul’un çeşitli semtlerindeki her sahnede, hemen hemen her oyunun 2 hafta boyunca oynamasına dikkat edilmektedir.

“Oyuncu performansı” denilen şey de iddia edildiğinin aksine “bir bütündür, bölünemez”; ancak bugüne kadar hep “tiyatro oyuncularının çalışmadan haksız kazanç elde ettiği” türünde yanlış iddiaların göz önüne alınmayarak 4-5 oyunda birden oynayan Şehir Tiyatrosu sanatçılarının özverisine dikkat çekilmesi aslında bir “düzeltme” niteliği taşımaktadır.

Şehir Tiyatroları’nın yoğun bir repertuarı özveriyle sırtlayan bir tiyatro olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. 15 milyonluk nüfusa hitap edebilmek için 60’ın üzerinde oyun, son derece düşük maliyetle ve dar kadroyla gerçekleştirilmektedir. Ve Şehir Tiyatroları, kurulduğu günden bu yana ilk defa çok “ürettiği için” eleştirilmektedir.

 

“Başarılı oyunların oynatılmaması”: İma edilmeye çalışıldığı gibi hiçbir tiyatro kurumu, başarılı prodüksiyonlarını harcamaya çalışmaz. Üstelik “Dünyanın Ortasında Bir Yer”i buna örnek göstermek hiç doğru olmaz. Çünkü bu oyun Türkiye’de ilk kez şu andaki genel sanat yönetmenimiz Ayşenil Şamlıoğlu büyük beğenisi rejisiyle 2007 Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmiştir. “Dünyanın Ortasında Bir Yer”in İBBŞT repertuarında da özel bir öneme sahiptir. Oyun iddia edildiğinin aksine bu yıl 14, geçtiğimiz yıl 39, premier yaptığı 2009-10 sezonunda ise 25 gösterim yapmıştır. 2011 Uluslararası Şam Tiyatro Festivali’nde de ülkemizi başarıyla temsil etmiştir. 25 Şubat’ta oynamak üzere Mardin’de düzenlenecek festivale Şehir Tiyatroları yine bu oyunla katılmıştır. 2010 yılında premier yapan “Dört Kişilik Bahçe” bugüne kadar 88 gösterim yapmıştır. Oyun, dekorunun ağırlığından ve teknik güçlüklerinden ötürü bazı sahnelerde oynama imkanı bulamamış ve artık kâfi derecede seyirciye ulaştığı için doğal olarak daha seyrek sahnelenmektedir. Yine 2010 yılında premier yapmış olan “Binali ile Temir” ise bugüne kadar toplam 109 gösterim yapmış, 2012 Ocak’ından bugüne de 14 kez daha oynamıştır.

Geçtiğimiz sezonlara ait oyunların üzerine, sınırlı kadroyla, yeni oyunlar da sahnelenmiştir. Kadro darlığı nedeniyle aynı oyuncuların farklı oyunlarda çakışması söz konusu olabilir. Aylık oyun programı doğal olarak yeni prodüksiyonlara ağırlık verilerek düzenlenir. Dünyanın tüm tiyatrolarında işleyen program süreci bu şekildedir.

Şehir Tiyatroları her şeyden önce bu kentin tiyatrosudur. Bugüne kadar yalnızca tahsis edilen sahnelerde değil, İstanbul’un sokaklarında, köprülerinde, meydanlarında, varoşlarında da oyunlar oynamış bundan sonra da oynamaya devam edecektir. Bir kurum tiyatrosunun herhangi bir sahneye “en zayıf prodüksiyonlarını” göndermesi eleştirisini akılla ve mantıkla izah edebilmek mümkün değildir. “Zayıf” prodüksiyondan kastedilen nedir? Tek kişilik ve hatta dekoru bile olmayan bir oyun, gerek metin gerekse oyunculuk ve görsel anlatım açısından son derece “güçlü” olabilir. Buna örnek pek çok oyun yıllardır her sahneye, yurt içi ve yurtdışı turnelere gönderilmektedir. Dolayısıyla prodüksiyon açısından ne seyirci ne de kurum “zayıf”, “iri”, “dev”, “minik”, “butik” gibi ayrımlar yapar.

 

Şehir Tiyatroları bir sanat kurumudur; besi çiftliği değildir. Küçükçekmece Sefaköy Kültür Merkezi’ne ve diğer merkezlere ancak aylık programın yoğunluğuna göre ayrıca turne yapılabilmektedir. Turne yapılacak sahnelerde ise öncelikle teknik koşulların yerine getirilmesi gösterimlerin selameti açısından önceliklidir.

 

Sonuç olarak Şehir Tiyatroları repertuarındaki her oyun “sanatsal” anlamda tartışılabilir; ancak her kim tarafından olursa olsun provokatif bir tartışmaya malzeme edilmesini ise ancak üzüntü ile karşılarız. Özünde tiyatro sanatını, bir kurum tiyatrosunun yüz yıllık işleyişi ve repertuar politikasını suçlamaya yönelik mesnetsiz eleştiriler bizi üzülerek de olsa böyle bir açıklama yapmak zorunda bırakmıştır. Kanımızca bu türden manipülatif çaba ve dezenformasyonun daha başka bir amacı olsa gerek. Bu bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak ve bu karalama kampanyasını durdurmak için böyle bir yazıyı kaleme almak zorunda kaldık. Ancak bundan sonra Şehir Tiyatroları’nın böylesi karalama ve itibarsızlaştırma çabalarına karşı vereceği cevap sahnedeki oyunlar üzerinden olacaktır. ”

 ————————————————————————————

 Nar Sanat Haber Editörününden :   Her şey bir yana eleştiriye konu olan oyun yıllar önce sahnelenmişti eleştiriyi getirenler o tarihlerde nerede yaşıyorlardı acaba? 

“Günlük Müstehcen Sırlar Türkiye’de daha önce 1994 yılında Tiyatrofil tarafından sahnelenmiştir. Üstelik Tiyatrofil bu oyunla 1995’teki 7. Uluslararası Tiyatro Festivali programında da yer almıştır.(Günlük Müstehcen Sırlar’ın bu sahnelemesinde emeği geçenleri hatırlayalım: Tiyatro Tiyatro dergisinin Aralik 1994 tarihli 44. sayisindan aktariyorum: Sevil Kuvan’in hazırladıgı “Bu Ay Sahnedekiler” isimli köşeden (s.14)… “Günlük Mustehcen Sırlar – Tiyatrofil, Yazan: M. Antonio de la Parra Çeviren: Deniz Yüce, Yoneten: Ozkan Schulze Oynayanlar: Arif Akkaya, Engin Alkan…”

Kaynak :  http://www.coskunbuktel.com/buktelkorlarkorlariizliyor.htm  )

 

Van depremi için Japon Desteği

27 Ekim 2011 tarihinde Japonya İstanbul Başkonsolosluğu sitesinde yayınlanan haber şu şekilde.

Türkiye’nin Doğu Bölgesindeki Depremzedelere Destek   “Köri Soslu Pilav 

23 Ekim 2011 tarihinde Türkiye’nin doğu bölgesinde meydana gelen depremde çok sayıda kişinin mağdur durumda kalmalarının üzüntüsünü paylaşıyoruz. Hayatını kaybeden kişilere karşı içtenlikle taziyelerimizi ve üzüntülerimizi sunuyor ve yaralıların biran önce iyileşmelerini diliyoruz.

Biz, depremzedelere az da olsa destek olabilmek amacıyla, “Köri Soslu Pilav Günü”nü düzenleyeceğiz.  Körinin dışında Suşi, Natto, Tofu gibi yemeklerde sunulacaktır.  Yiyeceğimiz körili pilav ile, o gün hepimizin samimi destekleri toplanacak olursa, bu Mart ayında meydana gelen Büyük Doğu Japonya Depremi zamanında Türk insanları tarafından Japon halkına gösterilmiş olan samimi desteklerine karşılık verebileceğimizi düşünüyoruz.  Mekanda kağıt işleme sanatı gösterisi de düzenlenecektir.  Hepinizin katılmasını bekliyoruz.

Japonya İstanbul Başkonsolosluğu:

Yuko Hayashi

İstanbul Japon Cemiyeti:

Ritsuko Mori

Türk-Japon Kadınları Dostluk ve Kültür Derneği:

Kazumi Yoshida

●Tarih:14  Kasım 2011(Pazartesi)    12:00 – 14:00
●Yer: Eski Başkonsolosluk Binası(İnönü Cad. No.16 Gümüşsuyu Taksim)

 ○ Bilgi İcin

Japonya İstanbul Başkonsolosluğu Kultur ve Enformasyon Bolumu
Tel                 : 0212 317 46 00
Faks              : 0212 317 46 04
E-Mail          : [email protected]
URL             :http://www.istanbul.tr.emb-japan.go.jp/

Facebook:http://www.facebook.com/Japonya.Istanbul.Baskonsoloslugu