Şunun için etiket arşivi: ataköy

Nar Sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği ve  kuruluşu olan M.E.B. Özel Nar Sanat Eğitim Kursu işbirliği ile Nar Sanat İstanbul Türk Müziği Topluluğu Konseri ; Şef Mert ERAĞAN yönetiminde geçirdikleri yoğun bir çalışmanın ardından  halkımızı Türk Sanat Müziğinin renkli ve eğlenceli parçaları ile büyülemeye hazır.

Nar Sanat Konser DavetiyesiBakırköy’de sanat  faaliyetlerine devam eden  derneğimiz ilk konserini 2011yılında  hazırlayıp halkımıza sunmuş ve büyük beğeniyle dinlenmişti.  2011 yılında icra edilen konserin ardından bu yıl Türk Müziği Topluluğu ikinci yılında da halkımıza müzik ziyafeti çekmeye hazır.

Yoğun bir çalışma temposunun ardından çalışmalarının sonuçlarını halka sunmaya hazır olduğunu söyleyen Şef Sayın ERAĞAN konserde söylenecek parçaların titizlikle seçildiğini ve izleyicilerin çok zevkli, müzik dolu dakikalar geçireceğini söyledi.

İcra edilecek parçaların hepsinin adını söylemeyip konsere gününe beklemek istediğini ifade eden ERAĞAN ricamızı kırmayarak birkaç tanesinin adını sizlerle paylamamıza izin verdi… Söz konusu repartuvardan örnek olarak : “Dil Yaresini andıracak, Biraz Kül Biraz Duman”.

Tüm halkımızın zevkle izleyebileceği Konser için gerekli detay bilgiyi 0212 570 80 68 nolu telefondan öğrenebilirsiniz.

Tarih : 30 Mart 2012 (Cuma)

Saat : 20:00

Konser Yeri : Bakırköy İş adamları Derneği

Adres :  İncirli Cad. Yeşil Ada Sok. No: 2/A Bakırköy

(Nar Sanat Binasından bir önceki Sokak- Ticaret Lisesine giden sokakta 2. Bina)

Aşağıda 2011 yılında Nar sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği Türk Müziği Toplululuğunun verdiği konserden birkaç görüntüyü görmeniz mümkün.

 

Bakırköy de yerleşik bulunan Nar Sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği , kuruluşu olan M.E.B. Özel Nar Sanat Eğitim Kursu, 

Bakırköy çevresinde olan ; Florya, Ataköy,Yeşilköy, Yeşilyurt, Bahçelievler, Yayla, Haznedar, Bağcılar, Güngören, Halkalı, İkitelli, Soyak Sitesi, Halkalı Toplu Konutları, Bahçeşir, Başak Şehir, Avcılar, ATAKENT, Zeytinburnu, Şirinevler, Güneşli,Yenibosna, Cennet Mahallesi, Sefaköy, Merter, Yayla gibi tüm semtlere hizmet vermektedir.

Eğitim Kalitesi ile kendini kanıtlamış eğitmenlerin görev aldığı Kurumumuzda Sanatın Tüm Dallarında Yetişkin ve Çocuk ile gençlere yönelik eğitimlerimize devam etmekteyiz. Sizleri sadece sanat dallarından birini öğrenmeye değil aynı zamanda  sanatın içinde olmaya davet ediyoruz.

Gerek günlük faaliyetlerimizde ve gerekse internet aracılığıyla zaman zaman sanat dalları hakkında bilgilendirmek amacı ile pekte fazla bilinmeyen sanat braşları hakkında bir nebzede olsa bilgi paylaşmaya çalışıyoruz.

Nezih, güvenilir ve dostluğun sanatla birleştiği Nar Sanat sizleri ve velisi bulunduğunuz çocuklarımızı, diğer dallarda olduğu gibi Flüt öğrenmeye davet ediyor.

Her daim sanatla kalmanız dileğiyle.

FLÜTÜN  TARİHÇESİ

Eski Latincede ki flautare; üflemek,üfleyerek  ses çıkarmak ya da rüzgarın sazlar ve kamışlar arasından geçerken ses çıkarması şeklinde çevrilir.    Batı müziğinde en çok kullanılan flüt cinsi olan yan flütün Çin’de MÖ 900 yılından beri kullanıldığı bilinmektedir

Flüt, Çin’de çok yaygın olan üflemeli bir çalgı. Doğal bambudan yapılmasından dolayı, “bambu flütü” olarak da adlandırılıyor.
Flüt, içi temizlenen bambu kamışın üzerine bir üfleme deliği, bir tane zarla kapalı delik ve altı ses deliği açılarak yapılır. Üfleme deliği, flütün birinci deliğidir. Üflenen hava, boruda titreşerek ses çıkarır. Zarla kapalı delik, flütün ikici deliğidir. Zar, boruya üflenen havayla titrer ve yumuşak, berrak bir ses çıkar.

Yapısı çok basit olan flüt, 7 bin yıllık geçmişe sahiptir. Yaklaşık 4500 yıl önce flüt, kemik yerine bambudan yapılmaya başlamıştır. M.Ö 1. yüzyılın sonlarında flüte, “Hengcui” deniliyordu. Bu çalgı, zamanın üflemeli ve vurmalı çalgıları arasında önemli yer tuttu. 7. yüzyıla girildiğinde flütte değişiklikler yapılarak üzerine zarla kapalı bir delik daha eklendi. 10. yüzyılda hüküm süren Song hanedanı döneminde okunan şiirlere eşlik etti, Yuan hanedanı döneminde de operanın gelişmesiyle operalarda önemli bir çalgı olarak kullanıldı.

Flütün çok zengin bir ifade gücü vardır. Yumuşak ve dolgun tonları çıkarabilir, neşeli ve rahat melodiler yayabilir. Flüt, başta kuşlar olmak üzere doğadaki birçok hayvanın seslerini taklit edebilir. Çin’de flütler, Kuzey ve Güney grubu olarak başlıca iki bölüme ayrılır.

Güney grubundan Qudi, esas olarak Çin’in Yangtze Nehri’nin güneyinde yaygın olarak kullanılıyor. Qudi’nin sesi, açıktır ve çok etkileyicidir.
Kuzey grubundan Bangdi, Çin’in kuzeyinde kullanılıyor. Bangdi’nin sesi, yüksek ve berraktır.

Flüt, Avrupa’ya 12 yüzyılda, öncelikle Almanca konuşulan bölgeler olmak üzere girmiş ve ilk önceleri çoğunlukla askerî bandolarda kullanılmıştır “Alman flütü” isminin verilmesi bu zamana denk gelmektedir Flüt daha sonra 16 ve 17 yüzyılda oda müziğinde kullanılan bir enstrüman haline dönüşmeye başlamıştır Bu ilk flütler, 6 parmak deliğinden ibaret tek parçadan oluşmaktaydı Ancak 1600’lerde flüt, birbirine bağlı 3 parçadan ibaret olarak yeniden tasarlanmıştırAşamalı olarak flüte daha fazla tuş eklenmiş ve orkestra parçalarında yerini almaya başlamıştır 1800’lü yıllarda 4 tuşlu flüt en çok kullanılan türü olmakla beraber, 8 tuşlusu da geliştirilmiştir

Ünlü Alman flütçü Tehobald Boehm, sanatının zirvesine ulaştığı yıllarda, kullanılan yan flütlerin ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kaldığını görmüştür Çağ, müzik edebiyatının olağanüstü gelişme gösterdiği bir çağdır Bestecilerin ifade gücü, çalgıların teknik gelişmişlikleriyle sınırlı da olsa bu sınır zorlanmaktadır Besteciler sınır tanımazken, çalgılar yetersiz kalmaktadır

Bu düşünceden yola çıkan Boehm, 1832 yılında akustik (ses fiziği) bilgisi ile sanatındaki becerisini birleştirerek, bugünkü modern flütü geliştirmiştirYan flüt, bu yüzden “Boehm flüt” adıyla da bilinmektedir

Yan flüt, orkestraların ve bandoların önemli bir melodi çalgısıdır İlk zamanlarda abanoz ağacından yapılırdı Günümüzde ağaç flütler hâlâ kullanılıyor olmasına rağmen çok yaygın değildir Bakır alaşımlı, gümüş, krom ve nikel gibi paslanmaz madenlerle kaplanmış parlak metallerden yapılanlar en çok kullanılanlarıdır En değerlileri de gümüş ve altından yapılanlarıdır Yan flütün iç çapı 1,9 cm, uzunluğu 67 cm’dir Üç ana parçadan oluşmaktadırBaştaraf hafif konik, orta ve uç kısmındaki parçalar silindirik boru şeklindedir Üzerindeki (“perde” diye adlandırılan) deliklerin birbirine uzaklıkları ve çapları farklı ölçülerdedir

Boyu yaklaşık 30 cm olan yan flütün bir küçüğüne pikolo denir Pikolo, yan flütün hemen hemen kopyası gibidir Pikolonun boyuna yakın bir benzeri ise fifredir Fifre, ağaçtan yapılmıştır, üzerindeki mekanizma daha basittir Her ikisi de yan flüte göre bir oktav tiz ses verirler Üçü de üfleme tekniği bakımından birbirine benzeyen çalgılardır Son yıllarda yan flütün alto ve bas çeşitleri de üretilmiştir fakat yaygın olarak kullanılmamaktadır

Bazı çalgılar sol anahtarına göre ikinci aralığa yazılan “la” notasını, başka bir ses gibi kabul eder Örneğin klarnetlerden bir tanesi, portenin altındaki birinci çizgiye yazılan “do” sesini “si bemol” olarak verir O yüzden bu klarnete “si bemol klarnet” denilmiştir Bu tip çalgılar “transpoze çalgılar” olarak adlandırılırlar Yan flüt, sol anahtarını kullanır Transpoze çalgı olmadığı için notaların yerlerini değiştirmeden okur

En kalın sesi portenin altına çizilen birinci ilave çizgideki “do”dur Bu yüzden “do flüt” olarak da bilinir Fazla kullanılmamakla birlikte do sesinin altına inen flütler de vardır En ince sesi ise portenin üstüne çizilen, beşinci ilave çizgiden sonraki “do”dur İnceye doğru bu sınır birkaç ses daha zorlansa da bu seslerin kullanımı çok yaygın değildir Genellikle ses sınırı üç oktav diye tanıtılır

Nefesli çalgıların birçoğunda (klarnet, obua, zurna gibi) ses çıkarmaya yarayan bir düzenek (dil) vardır Yan flüt, pikolo, fifre ve ney’de doğrudan ses çıkarmayı sağlayan bir düzenek olmadığı için “dilsiz nefesli çalgılar” grubunda sayılırlar

Nefesli çalgılar için bir başka gruplama da, üretiminde kullanılan maddeye göre yapılır “Bakır nefesliler” ve “ağaç nefesliler” şeklindeki bu gruplamaya göre yan flüt her ne kadar metalden yapılmış olsa da “ağaç nefesliler” grubunda yer alır

Yan flüt; parlak sesi ve kıvrak hareketleri yapabilme özellikleri dolayısıyla etkileyici melodileri çalmada çok kullanılan önemli bir solo ve eşlik çalgısıdır Toplumsal olaylardan zafer coşkularını, sevinç ve mutlulukları, insan sevgisini, özgürlüğü, ilkbahar ve yazın doğal hareketliliğini, çiçekleri ve kuşların cıvıltısını müzikle anlatmayı en güzel yapan çalgıdır Sesinde karamsarlık yoktur

Rock müziğe flütü sokan yegane grup Jethro Tull dır. Bunun dışında James Galway, Jean Piere Rampal, gibi isimlerin yanı sira ülkemizde Bülent Evcil gibi en önde olan isimleri saymamız mümkün.

 

 

 

Aşağıda Fotoğrafın kısaca gelişimini okuyacaksınız ve okuduktan sonra Fotoğraf sanatı ile buluşmak ve anlarınızı ölümsüzleştirmek isterseniz veya Fotoğraf Sanatını bir hobi haline getirmek isterseniz Nar Sanat hizmetinizde.

Sizlere sadece fotoğraf makinesinin deklanşörüne basmayı öğretmiyoruz. Kursumuza katıldığınızda Fotoğraf ile sanatın içersinde olmayı,  ölümsüleştireceğiniz her anınıza sanat katmayı öğreneceksiniz.

Bildiğiniz gibi; Florya, Ataköy, Yeşilköy, Yeşilyurt, Bahçelievler, Şirinevler, Zeytinburnu, Küçükçekmece’den  Bakırköy’e tek araçla ulaşabileceğiniz ve Meydana 3 dakika yürüme mesafesinde bulunan M.E.B.  onaylı Sertifika vermeye yetkili olan Kurumumuzda, nitelikli eğitmenler ve huzurlu bir ortamda ders yapmanız ve dönem sonunda M.E.B. Onaylı sertifikanıza da sahip olmanız mümkün.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olmadan Yasadışı ve Kaçak Sanat eğitimi veren yerlerde alacağınız eğitim sizlere bir şey sağlamayacağı gibi resmi bir belgede almanız mümkün değildir. Eğitim alacağınız yerin M.E.B ‘na bağlı bir kurum olup olmadığını hem zamanınız, hem de paranız ve daha da önemlisi alacağınız eğitimin kalitesi açısından lütfen sorgulayınız.

Tüm Branşlarda Sanat Eğitimi Nar Sanat’da.

Ücretsiz Tanıtım Dersi :  Pazar Günü (Yarın) 20 Kasım 2011, Saat : 13:00 – 15:00  Bekliyoruz.

FOTOĞRAF

Fotoğraf, doğada mevcut gözle görülebilen maddi varlık ve şekilleri, ışık ve bazı kimyasal maddeler yardımıyla ışığa karşı duyarlı hale getirilmiş film, kağıt veya her hangi bir madde üzerine saptayan fiziksel ve kimyasal bir işlemdir. Kelime Yunanca ışık anlamına gelen “photos” ve yazı anlamına gelen “graphes” kelimelerinden oluşmaktadır. Yani ışıkla yazmak anlamına gelmektedir. Fotoğrafçılık uluslararası bir dildir ve modern hayatta üçüncü bir göz vazifesi görür. Fotoğrafçılık bakmakla görmenin ayrı ayrı şeyler olduğunu kanıtlar. Fotoğraf bugünkü gelişme devrinde bir bilim ve diğer bilim kollarının da hiç şüphesiz ki en büyük yardımcısıdır.

TARİHÇESİ

Fotoğrafçılığın başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fotoğraf tarihi karanlık kutu içinde görüntü elde etmenin tarihi olduğu kadar, bu görüntüleri fotokimyasal yollarla saptamanın da tarihidir.

Sekizinci yüzyılda Cabir İbni Hayyam adlı bir Arap’ın Gümüş Nitrat’ın güneş ışığı etkisiyle karardığını bulması ve 15. asırda büyük sanatçı Leonardo da Vinci’nin karanlık odada mevcut ufak bir deliğin dış dünyadaki görünümlerini aksettirmesi fotoğrafçılık tarihindeki önemli başlangıçlardır. Sanatçılar Rönesans devrinde karanlık kutuyu buldular. Böylece, ışığın girdiği ufak bir delik aracılığıyla karanlık kutunun öbür ucunda konunun ters çevrilmiş bir görüntü görebiliyordu. 18. yüzyılda karanlık kutunun bir ucuna mercek ve diğer ucuna da buzlu cam konularak görüntü kutunun dışında görülebilir hale getirildi.

Işığın kimyevi maddeler üzerindeki etkisi ve gümüş tuzlarının görüntü sapma duyarlılığı 200 yıl önceden biliniyordu. 1725 yılında, kireç ve gümüş nitrat sürülmüş bir kağıt üzerine bir şekil konulup güneşe tutulduğunda kağıt üzerinde bu şeklin bir görüntüsünün meydana geldiği görülmüştür. 19. yüzyılın başında kağıt, gümüş nitrat çözeltisine batırılarak negatiflerin elde edilmesi başarıldı. Fotoğrafçılığın ilk ve esaslı gelişmesi, vernikle saydam hale getirilmiş olan kağıt üzerindeki bir görüntünün kalay levha üzerine getirilmesidir. Daha sonra, Yuda Bitümü ile kaplanmış kalay levha üzerine düşürülen bir görüntüde güneş ışığı düşen yerlerin beyazlaştığı görülmüştür.

Niepce ile başlayan fotoğraf çalışmaları 1829 da Jacques Mande, Daugerre ile birleşip 1837 de Daugerreotype’ı ortaya koymalarıyla birden gelişim göstermeye başladı. Bu işlem gümüşle karıştırılmış bakır bir levhanın sünger tozu ve zeytinyağı ile silindikten sonra 1/16 oranında su ve nitrik asit birleşiminde yıkanıp hafif bir ateşte ısıtılmasını ve ikinci defa nitrik aside batırılmasını gerektiriyordu. Böylece hazırlanan levha iyoda batırılıp makineye yerleştiriliyor, ışık durumuna göre 5 ile 40 dakika poz veriliyordu. Elde edilen görüntü 47.5ºC ısıdaki cıvayı kapsayan bir tepsinin içine konulana kadar ortaya çıkmıyordu.

1840 yılında ışığı 16 kere fazla geçiren bir mercek kullanılarak poz süresi düşürüldü. Daugerre tipi ile elde edilen görüntü çok net olmakta ise de gümüş bakır karışımı levhanın kolayca kırılması ve bu yönden çok pahalı olması fazla gelişmesini önledi.

Aynı süreler içinde Henry Fox Talbot bir takım kimyasal maddelere batırılmış kağıtlar üzerinde görüntü elde etmeyi başardıysa da yavaş yavaş kararması ve görüntünün net olmaması nedeniyle kolayca unutuldu. Ancak Talbot’un bu buluşu için ilk defa “FOTOĞRAF” kelimesi kullanılmıştır. Bir süre sonra da negatiflerin pozitife çevrilmesi başarılmıştır. Böylece modern fotoğrafçılığın temeli atılmıştır.

Daha sonra fotoğraf kağıtları, yumurta akına batırılarak pürüzsüz bir yüzey elde edilmiştir. Ancak bu yöntem ayrıntıları ortaya çıkarmakta başarısız olmuştur. Yumurta akının iyotlaşması ise başarılı sonuç vermiştir. Bundan sonra ıslak levha yöntemi daha donra da kuru levha yöntemi bulunmuştur.

Bu tarihlerde bir fotoğraf çekebilmek için ulaşılabilmiş en büyük poz süresi 1/25 saniye idi.

1852 yılında George Eastman, Kodak makinelerinde 10 poz çekebilen bromür kaplı Jelatin rulolar bulunan Kodak fotoğraf makinelerini piyasaya sürerek çok büyük aletler taşıması gereken fotoğrafçıya kolay hareket imkanı sağladı. Fotoğraf çekildikten sonra makine fabrikaya gönderiliyor ve jelatin film kağıttan ayrıldıktan sonra bir cam üzerine yerleştiriliyor ve sonra yeniden makineye film doldurularak sahibine iade ediliyordu.

1870 de Hermann Vogel emülsiyonları muhtelif banyolara batırılarak duyarlılıklarını arttırma yolunu buldu. 1880 yılında kırmızıya karşı duyarlılığı çok sınırlı olan ortokomatik filmin yanında, pankromatik filmler ortaya çıktı. Fotoğraf 19. ve 20. asırda değişik astigmat merceklerin, selüloz asıllı filmlerin kullanılması, fotoğraf makinesi ve film sanayinde gelişmelerle günümüzdeki durumuna geldi.  Tacettin Teymur (Kaynak : http://www.fotograf.s5.com/fottar.htm)

Fotoğraf sanatı ile Nar Sanat ‘da tanışın.  Hem geleceğe anılarınızı bırakmak, hem de görsel sanatların temel anlamlarından olan “ bakmak, görmek, anlamak ” kavramlarını Fotoğraf sanatı ile kavrayın.

Günümüzde fotoğraf sanatı

artık kâğıt ve film üzerindeki

Gümüşnitrat dışına çıkarak dijital hale geldi. Temel

sanat bilimini gerek teori gerekse pratikte kavramış

ve profesyonel deneyime sahip eğitmenimiz ile

Fotoğraf sanatını daha iyi algılayıp uygulayacaksınız.

Yasadışı ve kaçak eğitimin furya haline geldiği İstanbul ve özellikle

Bakırköy ve civarında yeterli eğitim ve profesyonel deneyimden yoksun kişilerin verdiği eğitimlerden uzak durmak gerektiğini elbette ki hepimiz biliyoruz.

Oysa Nar Sanat’da M.E.B. onaylı programlar gereği yeterli eğitim ve niteliğe sahip eğitmenlerle eğitim alacak ve her dönemin sonunda gireceğiniz sınav ardından M.E.B. Onaylı sertifikanızı da alacaksınız.

Hepinizi bekliyoruz. Gelin bir ders misafirimiz olun.   Misafir olabileceğiniz ilk dersimiz 20.11.2011 (20 Kasım Pazar) tarihinde 13:00-15:00 saatleri arasında olacaktır.  

Ön kayıt ve daha fazla bilgi için : 0212 570 80 68

veya  http://www.narsanat.com