Türkiye’nin onur konuğu olarak yer aldığı Venezuela FILVEN Uluslararası Kitap Fuarı’na, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı eşgüdümünde Türkiye ulusal standında katılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Kültür AŞ’nin sergilediği İstanbul içerikli yayınlar ziyaretçilerden büyük ilgi gördü.

Venezuela’nın Karakas şehrinde 08-18 Kasım 2018 tarihlerinde gerçekleşen FILVEN Kitap Fuarı’na, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı eşgüdümünde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Kültür AŞ, TİKA ve Yunus Emre Enstitüsü katıldı. Türkiye’nin onur konuğu olarak yer aldığı fuarda kültür ve edebiyat temalı programlar kapsamında ebru, hat, Türk müziği ve gastronomi etkinlikleri düzenlendi. Türkiye ulusal standında İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Kültür AŞ de İstanbul temalı kitapları sergiledi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk kültürünü, sanatını ve edebiyatını tanıtan 10 binin üzerinde yayını fuara gönderdi. TEDA kapsamında Türk Edebiyatından çevrilen kitaplar da fuarda ziyaretçilere sunuldu.

Devlet Başkanı Maduro fuarın açılışını Türkiye standında yaptı
Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro, FILVEN Kitap Fuarı’nın açılışını, onur konuğu olarak fuarda yer alan Türkiye ulusal standında yaptı. Maduro, ünlü Türk şef ve yemek araştırmacısı Yunus Emre Akkor’dan Türk ve Osmanlı mutfağı hakkında bilgiler aldı, Uğur Taşatan’dan ebru sanatının inceliklerini öğrendi.

Türkiye standında kanun sanatçısı Ahmet Baran, keman sanatçısı Evren Turna, ud sanatçısı Kamuran Umuzdaş ve ritm sanatçısı Burak Çakır Türk müziğinden eserler icra etti. Değerli müzisyenler açılıştaki müzik dinletisinin yanı sıra fuarda iki halk konseri gerçekleştirdi. Büyük beğeni toplayan konserlerin bir bölümünde Venezuelalı sanatçılar Türk müzisyenlere enstrümanlarıyla eşlik etti.

Ünlü Şef Yunus Emre Akkor FILVEN Kitap Fuarı’nda “Bir İmparatorluğun Mutfak Hikâyeleri” adlı bir sunum yaptı. Ardından da ziyaretçilere özel olarak elçilik mutfağında hazırladığı Osmanlı helvası ve şerbetini ikram etti.

Ebru Sanatçısı Uğur Taşatan’ın ebru sanatından örnekler sunduğu fuarda, sanatçı Venezuela Kitap ve Sanat Restorasyonu Birimi için de bir workshop gerçekleştirdi. FILVEN Kitap Fuarı süresince Karakas’taki sanat merkezlerinde İspanyolca alt yazılı Türk filmlerinden bir seçki gösterildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Kültür AŞ Genel Müdür Danışmanı Esra Ceceli, Venezüela’nın dünyaca ünlü Simon Bolivar Gençlik Senfoni Orkestrası “El Sistema”’nın Musical Direktörü Eduardo Mendez ile Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği nezdinde bir görüşme yaptı.

Türkiye’nin Çeviri Destek Programı TEDA’nın da tanıtıldığı fuarda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Kültür AŞ desteği ile yürütülen ve Türk Yayıncılığını ve telif haklarını yurt dışında tanıtan YATEDAM Projesi hakkında, Proje Direktörü Beste Bal bir panel gerçekleştirdi.

Değerli yazarlar Prof. Dr. İskender Pala “Geçmişten Günümüze Kısa Türk Edebiyatı”, Adnan Özer “Modern Türk Şiiri” ve Mehmet Necati Kutlu “Osmanlı Ordusunda Venezuelalı Bir Subay: Rafael De Nogales Mendez” konulu edebiyat ve tarih söyleşileri ile fuara katıldı. Gazeteci- yazar Samet Doğan ise “Türk Edebiyatı ve Sinema” konulu panelde konuştu. Hat Sanatçısı İsmet Keten de Türk hat sanatının en güzel örneklerini Venezuela FILVEN Uluslararası Kitap Fuarı ziyaretçilerine sundu.

ENKA Kültür Sanat Müzik Buluşmaları, 27 Kasım’da usta piyanist Kerem Görsev ve vokal caz ekibini ağırlayacak. Kontrbasta Kağan Yıldız davulda Ferit Odman ve vokalde Elif Çağlar’ın sahne alacağı konser, ENKA’da tek gecelik caz festivali yaşatacak.

ENKA Kültür Sanat Müzik Buluşmaları’nın yeni konuğu Kerem Görsev ve caz vokal ekibi, 27 Kasım Salı akşamı saat 20.30’da ENKA Oditoryumu’nda dinleyiciyle buluşacak. Kağan Yıldız (kontrbas), Ferit Odman (davul) ve Elif Çağlar (vokal)’ın oluşturduğu vokal caz projesi eşliğinde Kerem Görsev, 1950 ve 60’lı yılların klasikleşmiş̧ eserleri ile Amerikan Song book repertuvarını yorumlayacak.

Son albümü “After The Hurricane”i geçtiğimiz Mart ayında yayımlayan Kerem Görsev, zaman perdesinin açılıp geçmişe doğru bir yolculuğun başlatılacağı ENKA konserinde, caz severlerin hafızalarında uzun süre yer edinecek bir akşam vadediyor.

Türkiye’de gösterdiği başarılar sonrasında Avrupa opera sahnelerinin aranan isimlerinden biri olan tenor Bülent Bezdüz, İsveç Malmö Operası’nda sahnelenen La Traviata’da başrol Alfredo’yu oynuyor.

Türkiye’de gösterdiği başarılı performanslar sonrasında Avrupa sahnelerinde de aranan yüz olan Mersin Devlet Opera Balesi solisti tenor Bülent Bezdüz, bu sezon İsveç’in Malmö Operası’da, yepyeni bir düzenlemeyle sahneye konan La Traviata’da;Alfredo rolüyle seyirciyle buluşuyor.

Verdi’nin ölümsüz eserinin yönetmenliğini, Avignon Tiyatro Festivali’nin Sanat Direktörü Fransız Olivier Py üstleniyor. Py, cesur mekân kullanımı ve dinamik bir kurguyla operaya getirdiği taptaze solukla dikkat çekiyor. Operaseverler, güçlü kadrosuyla da dikkat çeken bu yeni prodüksiyonda Türk tenor Bülent Bezdüz ile birlikte ünlü Fransız soprano Patricia Petitbon’u da Violetta rolünde dinleyecekler. Avrupalı eleştirmenlerin, “Kadife yumuşaklığındaki sesiyle gerçek bir tenor” diye tanımladıkları Bezdüz’ün yer aldığı La Traviata Aralık sonuna kadar Malmö Operası’nda sahnelenecek.

“Troya gibi yeni prodüksiyonlar heyecan verici”
Geçtiğimiz haftasonu gerçekleşen prömiyerin ardından rolüyle ilgili değerlendirmede bulunan Bülent Bezdüz, “La Traviata’yı Türkiye’nin dışında Avrupa’nın birçok şehrinde söyledim. Bu prömiyerde ise 260’ıncı kez Alfredo’yu seslendirdim. Ama her yeni prodüksiyon sürpriz ve yeni heyecanlara gebe” dedi. Yönetmenin operayı, modern bir bakış açısıyla sahnelediğine dikkat çeken Bezdüz, “Sahnede kurulu 3 katlı yapı üzerinde hareket halinde söylememiz büyük fiziksel efor gerektiriyor. Daha önce motora binerek, ya da 50 iskelet arasında söylediğimi hatırlamıyorum! Ama tüm bu aykırı ögelerin görsel etkisinin çok güçlü olduğu ve bugünün dünyasında operayı yüzyıllar önceki gibi sahneleyemeyeceğimiz de bir gerçek. Ülkemizde Troya gibi yepyeni prodüksiyonların yapılması tam da bu yüzden heyecan verici” diye konuştu.

16 – 24 Kasım 2018 tarihleri arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı,Sinema Genel Müdürlüğü destekleri ile Anadolu Üniversitesi ve İletişim Fakültesi tarafından gerçekleştirilen 20. Eskişehir Uluslararası Film Festivali, “Kısa Film Yapım Destek” ile “Sinema Kültürüne Katkı Yarışması” ödülleri sahiplerini buldu.

Festivalde sinema tarihinin klasik başyapıtlarını, dünyanın önde gelen festivallerinde gösterilmiş ve ödüle layık görülmüş yılın en başarılı filmlerini Eskişehirli sinemaseverlerin ve üniversite öğrencilerinin beğenisine sunmaya devam ederken, Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan uluslararası tek uzun metraj film festivali olan Eskişehir Uluslararası Film Festivali, bu yıl “Kısa Film Yapım Destek” ve “Sinema Kültürüne Katkı Yarışması” ile de20. yılını taçlandırdı.

Eskişehir Uluslararası Film Festivali tarafından bu yıl ilk kez sağlanan “Kısa Film Yapım Desteği”, Türkiye’de sinema-televizyon eğitimi almakta olan lisans öğrencilerinin, yapım aşamasında olan kısa filmlerine jüri kararı ile maddi destek sağladı.Başvuru yapan projeler arasından seçilen üç projenin her birine 3.000’er TL maddi destek verildi

Eskişehir Uluslararası Film Festivali bu yıl “Sinema Kültürüne Katkı Yarışması” ileTürkiye’de sinema kültürünün gelişmesine, sinemanın düşünsel boyutunun zenginleşmesine katkıda bulunmayı hedefledi. En İyi Sinema Kitabı ve En İyi Sinema Makalesi’ni seçerek bu alanda çalışan düşünür, yazar ve akademisyenleri de destekleyen festival, En İyi Sinema kitabına 5.000 TL, En İyi Sinema makalesine ise 3.000 TL ödül verdi.

Kısa Film Yapım Destek” ve “Sinema Kültürüne Katkı Yarışması” kazananlarını da geçtiğimiz akşam gerçekleşen ödül törenin belli oldu ve ödülleri takdim edildi.

Kısa Film Yapım Desteği’ni Cemre Okumuş “Büyük İstanbul Depresyonu”, Ege Karakurt “Yaşlı Adam ve Tren” ile ve Ramazan Kılıç “Servis” projeleri ile aldılar.

Senaryo Danışmanlık Desteği Kazananlar ise Ümit Karaçam, Ahmet Toğaç ve Musab Tekin oldu.

Sinema Kültürüne Katkı Yarışması’nda ise En İyi Sinema Makalesi’ni Hakan Erkılıç “Dijital Sinema Teorisi Üzerine” makalesi ile kazanırken, En İyi Sinema Kitabı ödülü ise İlkay Nişancı “Teoride ve Pratikte Sinemada Kurgu” makalesi ile aldı. En İyi Sinema Kitabı Jüri Özel Ödülünü ise Hakan Savaş “Rağmen Sinema” makalesi ile aldı.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü (İAE), yeni bir programı hayata geçiriyor: “İstanbul ve Müzik” Araştırma Programı (İMAP). Program, İMAP Danışma Kurulu ve İAE Bilim Kurulu ile eşgüdüm içinde çalışacak müzisyen ve araştırmacı Derya Türkan’ın koordinatörlüğünde gerçekleştirilecek. Arşiv çalışmaları, konserler, yayınlar, eğitsel çalışmalar ve sözlü etkinliklerle, İstanbul’un çok yönlü müzik kültürünü araştırarak bu alana yeni ışıklar tutmayı hedefleyen İMAP’ın ilk etkinlikleri, dünya ölçeğindeki müzik tarihçilerini ve müzisyenleri bir araya getiren “İstanbul ve Müzik” başlıklı panel ve hemen ardından gerçekleştirilen konserdi.

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, kuruluşunun 11. yılında, yeni bir araştırma programı başlattı. Mayıs 2013’ten bu yana, Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca danışmanlığında ve Sinan Sipahi koordinatörlüğünde Pera Müzesi’nde 40 Türk Müziği Konseri düzenleyen Suna ve İnan Kıraç Vakfı, müzik alanınabilimsel çalışmalarla yeni ışıklar tutmak amacıyla İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde, “İstanbul ve Müzik” Araştırma Programı’nı (İMAP) başlattı. Koordinatörlüğünü müzisyen ve araştırmacı Derya Türkan’ın üstlendiği programın İstanbul’daki müzik üretimini mercek altına alan ilk etkinliği, 17 Kasım Cumartesi günü alanında uzman isimlerin katılımı ile gerçekleşti. “İstanbul ve Müzik” başlıklı panel, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü M. Özalp Birol, Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Baha Tanman ve İMAP koordinatörü Derya Türkan’ın açılış konuşmaları ile başladı. Etkinlik, Walter Feldman, Panagiotis C. Poulos, Emre Aracı ve Cem Behar’ın İstanbul’daki müzik üretimine odaklı sunumları ile devam etti. Panelin ardından gerçekleşen konserde ses sanatçıları Atakan Akdaş, Dilek Türkan, İlhan Yazıcı, Murat Irkılata, Panagiotis Neohoritis’e, udî Ara Dinkjian, kemanî Cihat Aşkın, piyanist Mehru Ensari, kanunî Serkan Mesut Halili, İstanbul kemençecileri Sokratis Sinopoulos, Derya Türkan ve perküsyoncu Zohar Fresco eşlik etti.

İstanbul’un çok yönlü müzik mirası çeşitli etkinliklerle mercek altına alınacak
İMAP’ın kuruluşuna ilişkin çalışmaların, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kurucularından İnan Kıraç’ın öncülüğünde, 2018 yılı başında başlatıldığını söyleyen Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü M. Özalp Birol,büyük müzik insanları Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca ile sinekemanî merhum Nuri Duyguer arşivlerinin Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün gerçekleştireceği müzik araştırmaları açısından eşsiz kaynaklar olduğunu vurgulayarak, Suna ve İnan Kıraç Vakfı’na bağışlanan bu değerli arvişlerin tasnif ve kayıt çalışmalarının sürdüğünü, bu alanda yapacakları nitelikli çalışmaların belli bir süre içinde yeni bağışları da getireceğini belirtti.

Birol, İMAP kapsamında yıl boyunca çeşitli sergiler, yayınlar, konserler ve sözlü etkinlikler düzenleneceğini söyledi, bu etkinlikler ile Bizans ve Osmanlı uygarlıklarına imparatorluk başkenti olarak birinci derecede katkıda bulunmuş İstanbul’un sahip olduğu, Anadolu, Balkanlar, Avrupa, Akdeniz, Ortadoğu gibi geniş bir coğrafyadan beslenen zengin müzik mirasının gelecek kuşaklara aktarılmasının hedeflendiğini sözlerine ekledi.

Beyoğlu Tepebaşı’ndaki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Pazar günleri hariç her gün 10:00 – 19:00 saatleri arasında gezilebilir.

Zorlu PSM, gişe rekorları kıran yapımları Yoldan Çıkan Oyun ve Damdaki Kemancı’da birlikte çalıştığı Talimhane Tiyatrosu ile yeni bir ortak yapıma imza atıyor. Fransız roman ve oyun yazarı Florian Zeller’in eserinden uyarlanan “Gerçek” (La Vérité), 28 Kasım akşamı Zorlu PSM’de perde açmaya hazırlanıyor. Provaları yoğun bir şekilde devam eden yapımda Kubilay Tunçer, Levent Üzümcü, Neslihan Yeldan ve Özge Özder rol alırken; yönetmen koltuğunda Mehmet Ergen oturuyor.

Zorlu PSM ve Talimhane Tiyatrosu ortak yapımı “Gerçek” (La Vérité), The Guardian gazetesi tarafından “çağımızın en heyecan veren oyun yazarı” olarak nitelendirilen Fransız roman ve oyun yazarı Florian Zeller’ın eserinden uyarlandı. Nefes kesen anlarıyla her sahnede seyircinin algısını değiştirmeyi başaran ve şaşırtan oyunun kadrosunda Kubilay Tunçer, Levent Üzümcü, Neslihan Yeldan ve Özge Özder gibi değerli oyuncular yer alıyor. Dostluk, şüphe, ihanet ve gerçek kavramlarını ele alan komedi Gerçek, tiyatroseverlere hafızalara kazınacak bir deneyim yaşatmaya hazırlanıyor.

Dekor tasarımıyla da dikkat çekecek yeni oyunun provaları tüm hızıyla devam ediyor. 28 Kasım’da perde açacak oyunun biletleri Zorlu PSM gişelerinde ve www.biletix.com adreslerinde satışta. Sezon boyunca Zorlu PSM’de sahnelenecek oyun, 12 & 13 Aralık tarihlerinde de izleyicilerle buluşacak.

Türkiye’ den yaklaşık 70 sanatçının çalışmalarını yurt dışında turneye çıkaran ve küratörlüğünü üstlenen sanatçı Şükrü Karakuş, “EVE DÖNÜŞ” başlığındaki sergiyi, İspanya, Fransa ve Portekiz’den sonra Türkiye’ de Galeri Diani’ desergileyecek.

Galeri Diani, 8 Aralık – 29 Aralık tarihleri arasında Şükrü Karakuş’un içinde kendi eserlerinin de bulunduğu, Ergin İnan, Süleyman Saim Tekcan, Gülseren Südor gibi usta sanatçıların yanında bir çok tanınmış sanatçı ve gençlerin de yer aldığı ve 140 civarında 12x12cm. eserin bulunduğu “EVE DÖNÜŞ” sergisine ev sahipliği yapıyor.

“EVE DÖNÜŞ” sergisinin hikayesini de Şükür Karakuş zihninde“Bir yolculuğa çıktığınızda sizi hangi serüvenlerin beklediğini bilemezsiniz. Kimlerle karşılaşacağınızı, kimlerle konuşacağınızı, kimlere bakacağınızı ya da kimlerin size bakacağını… Evde bıraktıklarınız; anneniz, babanız, çocuklarınız, eşiniz ya da sevgiliniz içinse durum farklıdır. Onlar için normal hayat devam eder ve sizin dönüşünüzü beklerler. Sanat eseri ile sanatçı arasındaki ilişki de buna benzer. Atölyede yaşanan süreçten sonra eser bir yolculuğa çıkar, en son sanatçısı bakmıştır ona. Sonrasında eser gittiği mekanlarda izleyicilerle buluşur. Bu buluşma sanatçı ile izleyici arasındaki uzaklığın sıfırlandığı, bakışların kesiştiği; dolaylı, dolaysız ilişkilerin toplandığı potansiyel bir alana dünüşmüştür. Eser tekil olma halini korur ancak bakışların birleştiği, paylaşıldığı yer olarak çoğuldur artık. Eğer başka bir mekanda duraklamamışsa bu çoğalmayla enerji ve anılar yığını olarak sanatçısına, evine geri döner.” olarak projelendirilmiş ve serginin yolculuk serüvenini de hayata geçirmiş. Şükrü Karakuş, heyecanla yurt dışına turneye çıkardığı “ EVE DÖNÜŞ” sergisini yurt dışında Türk sanatının öncü isimlerini sanatseverlerle buluşturduğu için ve özellikle yine severek ve aynı heyecanla Türkiye’ye getirdiği için çok heyecanlı olduğunu iletiyor.

‘Müzik Yaşamdır’ sloganıyla 1945 yılından bu yana İstanbul’un müzik yaşamına önemli katkılar sağlayan İstanbul Filarmoni Derneği, 25 Kasım 2018 Pazar akşamı saat 19.00’da Grand Pera Emek sahnesinde, aralarında Gülsin Onay, Cihat Aşkın, Bülent Evcil ve Çağ Erçağ’ın da bulunduğu ülkemizin değerli sanatçılarının aynı sahnede buluştuğu bir Gala Gecesi düzenliyor.

Kurucuları arasında Cemal Reşit Rey, Nadir Nadi, Halit Ziya Uşaklıgil, Lütfi Kırdar ve Afif Tektaş gibi isimlerin bulunduğu İstanbul Filarmoni Derneği, 25 Kasım 2018 Pazar akşamı saat 19.00’da Grand Pera Emek sahnesinde yetenekli genç müzisyenler yararına düzenleyeceği Gala Konseri’yle klasik müzik dünyasının yıldız isimlerini aynı sahnede buluşturuyor.

Gülsin Onay (Piyano), Cihat Aşkın (Keman), Bülent Evcil (Flüt), Çağ Erçağ (Viyolonsel), Esra Abacıoğlu Akcan (Soprano), Metin Ülkü (Piyano), Aydın Karlıbel (Piyano), Eren Aydoğan (Piyano) ve Duru Aydın’ın (Piyano) yer alacağı konserin geliri, İstanbul Filarmoni Derneği’nin “Genç Müzisyenleri Destekleme Fonu”na aktarılacak. 2018 yılında ilk kez oluşturulan bu fon sayesinde sıra dışı yeteneğe sahip genç müzisyenlerin eğitim ihtiyaçları karşılanacak.

Geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan piyanist Seher Tanrıyar’ın anısına düzenlenecek konserde Tanrıyar’ın piyanosunu Filarmoni Derneği’ne bağışlayan eşi Hulki Tanrıyar’a da bir teşekkür plaketi sunulacak.

Aromsa A.Ş sponsorluğunda gerçekleşen konserin diğer destekçileri arasında Antonina Turizm, Andante, Kuğu Müzik, Borusan Klasik, Ada PR ve Faselis yer alıyor.

Roma imparatoru olan Marcus Aurelius’un altın yaldızlı bronzdan yapılma, gerçek boyutlardan bile daha büyük olan atlı heykeli, antik çağdan günümüze kadar bütün halinde ulaşmış tek heykeldir ; Ayrıca Orta Çağın başından sonuna kadar halk tarafından gözlemlenebilen birkaç bronz heykelden biri olmuştur.

Bu tarzda yapılmış heykellerden bir çoğu Roma Hristiyanlığı kabul ettikten sonra eritilmiş ; paraya, rölyeflere ve büstlere dönüştürülmüştür. Sıradan ölümsüzleri tanrısallaştıran bu heykeller pagan, dinsiz ve gayrimeşru olarak nitelendirilmiştir.

Bu resimde gördüğünüz heykel ise benzer bir kadere maruz kalmaktan kurtulmuştur; çünkü romalılar at üzerindeki figürün ilk Hristiyan İmparator olan birinci Konstantin olduğu düşünülmektedir. Ancak Orta Çağa gelindiğinde, heykelin üstündekinin kimi temsil ettiği anlaşılmıştır.  Marcus Aurelius, burada, hem işgalci güçleri püskürmek için birilerini başlarıyla komuta eden ve gücünün zirvesinde bir karakter hemde bilgelik, cesaret ılımlılık ve adalet erdemlerini vazeden, on iki kitaptan oluşmuş Meditasyonların yazarı ve Stoacı bir filozof olarak betimlenmiştir.

Solunum yetmezliği sebebiyle 2013 senesinde aramızdan ayrılan usta sanatçı Nejat Uygur, vefatının beşinci yılında da sevenleri tarafından unutulmadı. Peki büyük usta Nejat Uygur hakkında ne biliyoruz ? Gelin hep birlikte onu yeniden tanıyalım.

Tuluat tiyatrosunun son ustalarından biridir  Nejat Uygur, vefatının beşinci yılında anılıyor. Kilis’te 1927’de dünyaya gelen ve subay babasıyla öğretmen annesinin işleri nedeniyle Anadolu’yu dolaşan Nejat Uygur, tiyatroya Siirt, Ezine ve İntepe’deki okullarda tamamladığı ilkokul yıllarında yer aldığı müsamerelerle başladı.

Nejat Uygur Kimdir ?

Nejat Uygur 10 Ağustos 1927’de Kilis’te hayata gözlerini açtı. Öğretmen bir annenin ve subay bir babanın üç çocuğundan ortancası olan Uygur, Kilisli sanatçı İsmail Dümbüllü tarafından keşfedilmiş ve meşhur edilmiştir. Eğitimini Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde tamamlamıştır.

İlkokulu Siirt, Ezine ve İntepe’de okumuş ve bu dönemde tiyatroya müsamerelerle başlamıştır. Sarıyer, Çanakkale ve Manisa’da ortaokulu tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nin Heykel bölümüne girmiş; fakat mezun olamamıştır. 943 yılında Sarıyer Halkevi’nde başladığı boksla beraber spora karşı ilgisi artmıştır. Atletizm ve su topu dışında iyi de bir at binicisidir.

1950 yılında Necla Uygur ile dünya evine girmiştir. Tiyatroya profesyonel anlamda 1949’da “Nejat Uygur Tiyatrosu” ile adım atmıştır. Nejat Uygur, düşündüğü ilk mesleğin tiyatro olmadığını belirtmiştir: “Benim düşündüğüm ilk meslek pilotluktu. Çocukluğumda pilot olacağımı düşünürdüm.

Hatta hiç unutmam Manisa’da olduğumuz yıllarda, yatak çarşaflarını alıp yüksek bir yerden aşağı atlamayı planlamıştım. Tecrübe pilotu olarak önce ağabeyim atladı ve ayağını kırdı. Ağabeyim Zeki Ayhan Uygur, Amerika’da ünlü bir beyin cerrahı şimdi. Onunla gurur duyuyorum. Ağabeyim burada deniz albayıydı, ordudan ayrıldı sonra”

13 yıl süren Anadolu turneleri sürecinde sırasıyla Ahmet, ikiz kardeş olan Süheyl ile Süha, Kemal, Behzat adlı beş erkek çocukları dünyaya gelmiştir. Süheyl ve Behzat babalarının deyimiyle “armut ağacının dibine düşmüş” ve tiyatrocu olmuşlardır.

1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.

Kazdağları’nın  eteklerinde bulunan milattan önce 10. yüzyılda kurulduğu varsayılan Antandros Antik Kenti’nde, üzerinde toplamda 22 satırdan oluşan ve ” dekret ” olarak isimlendirilen kararnamenin yer aldığı 2 bin 200 yıllık yazıta rastlandı.

Balıkesir’in Edremit ilçesinde bulunan Kazdağları’nın eteklerinde milattan önce 10. yüzyılda kurulduğu düşünülen, bazı kaynaklara göre tarihi milattan önce 2 bin yılına uzanan Antandros Antik Kenti’nde, üzerinde 22 satırdan oluşan kararnamenin (dekret) yer aldığı 2 bin 200 yıllık yazıt bulundu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Edremit Belediyesinin desteğiyle antik kentte yürütülen 19. dönem kazılarında ortaya çıkarılan yazıtın üzerindeki dekretin yeni bilgiler içerdiği tahmin ediliyor.

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Gürcan Polat, antik kentte bir süre önce tamamlanan 19. dönem kazılarının 20 kişilik bilim heyeti ve 18 işçi olmak üzere toplam 38 kişilik ekip ile yapıldığını belirtti.

Antandros’taki kazıların iki alanda yürütüldüğünü, bunlardan birisinin yamaç ev olarak değerlendirilen Roma villası olduğunu anlatan Polat, şöyle konuştu:

“2001 yılından beri bu Roma villasını kazıyoruz. Bu seneki çalışmalarımızda daha önce açmış olduğumuz bir su kuyusu vardı, eve ait olduğunu düşündüğümüz. O su kuyusunu besleyen bir kanalın üzerine ters olarak kapatılmış ve düzgün kenarı olan bir taş dikkatimizi çekti. O taşı kaldırdık. Bir stel olabileceğini düşündük. Ben daha çok mezar steli olabileceğini hayal ediyordum. Kaldırınca bir de baktık ki 22 satırdan oluşan bir dekret içeren bir yazıt.”

Antalya’nın Kaş ilçesinin yakınlarında Likya Birliği’nin başkenti Patara Antik Kentinde 30 sezonluk kazı çalışmaları tamamlandı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümü Başkanı olan  Prof. Dr. Havva İşkan Işık işbirliğinde yürütülen kazıların bu seneki kısmında, bir çok profesör ve doçent düzeyinde 67 kişiden oluşan bilim heyeti ile stajyer öğrenciler ve İŞKUR bünyesinden işçiler katıldı.

Prof. Dr. Havva İşkan Işık, yaptığı her kazı sırasında olağan dışı bulgular ve buluntularla bilim dünyasında gündem oluşturan Türkiye’nin en kapsamlı kazılarından Patara’nın 30’uncu yılında da şaşırtmadığını söyledi.

28 Mayıs-14 Kasım tarihleri arasında 171 gün süreyle yapılan yoğun çalışmalar sonucu özellikle Tepecik ve kent surları çalışmalarında ortaya çıkarılan verilerin Likya tarihi açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Işık, bu bilgilerin kısa süre içinde kamuoyuyla paylaşılacağını kaydetti.