Şunun için etiket arşivi: tabloları

Türk resim ve heykel sanatının dünyaca ünlü sanatçılarına ait 5 bine yakın paha biçilmez eserine ev sahipliği yapan ve geçtiğimiz yıllarda birbiri ardına yaşanan hırsızlık olaylarıyla sarsılan Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde skandallar bitmek bilmiyor. Müzede 202 eser kayıp, 46 eser sahte, 27 eserin orijinalliği ağır kuşkulu…

Milliyet Gazetesi’nden Sertaç Koç’un haberine göre, bünyesinde barındırdığı eserler nedeniyle “resim ve heykelin milli hafızası” olarak nitelendirilen müzede 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait 13 adet karakalem eskizinin sahteleriyle değiştirildiğinin belirlenmesinin ardından sayım komisyonunun başlattığı çalışma tamamlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, olası tepkiler nedeniyle kamuoyuyla paylaşmadığı rapora göre, müzede bulunan Fikret Mualla, İbrahim Çallı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Şevket Dağ, Hoca Ali Rıza, Hüseyin Avni Lifij, Halil Paşa, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Refik Epikman, Mehmet Ali Laga, Fethi Arda, Sami Yetik, Mustafa Ayaz, Zühtü Müridoğlu’nun da aralarında bulunduğu sanatçıların yüzlerce eserinin “kayıp”, “sahte” ya da “ağır kuşkulu” olduğu ortaya çıktı.

Kayıtları var, kendileri yok
Raporda müze envanterine kayıtlı olmasına karşın 202 eserin kayıp olduğu, 46 eserin sahteleriyle değiştirildiği, 27 eserin orijinalliğinin ağır kuşkulu olduğu iddia edildi. Böylece kayıp ve sahte olmak üzere toplam 248 eserin müzeden çalındığı anlaşılırken, ağır kuşkulu olan 27 eserin orjinal olup olmadığı ise yapılacak incelemenin ardından netlik kazanacak.

Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait 13 adet karakalem eskizinin sahteleriyle değiştirilerek çalındığı, o dönem teşhirde bulunan Şevket Dağ’a ait bir tablonun da sahte olduğu belirlenmişti. Hırsızlık olaylarının ardından, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın talimatıyla müzedeki diğer eserlerin incelenmesi için sayım komisyonu oluşturulmuştu.

5 bin eser incelendi
Sanatçı, akademisyen, uzman ve müfettişlerden oluşan sayım komisyonu çalışmalarına 22 Ocak 2010’da başladı. Komisyon, 4 bin 108’i müze envanterine kayıtlı yaklaşık 5 bin eseri titizlikle inceleyerek çalışmalarını 18 ocak 2011’de tamamladı. Komisyonun raporu Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gönderdi. Raporda müze envanterine kayıtlı olmasına karşın 202 eserin kayıp, 46 eserin sahteleriyle değiştirildiği, 27 eserin orjinalliğinin ağır kuşkulu olduğu belirlendi.

Müzedeki kayıp ve sahte eserlerin çokluğu nedeniyle bakanlık yetkilileri büyük bir şok yaşadı. Müzede 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait 13 eserin çalınması nedeniyle oluşan tepkiyi gözününde bulunduran bakanlığın daha yoğun tepki geleceği endişesiyle, raporu kamuoyuna yansıtmadığı ve sızdırılmaması için yoğun çaba sarf ettiği öne sürüldü.

46 eser sahte çıktı
Raporda müze envanterine kayıtlı 46 adet eserin sahte olduğu tespit edildi. Bu  eserler arasında daha önce sahte olduğu anlaşılan Hoca Ali Rıza’nın 13 ve Şevket Dağ’ın bir çalışmasının yanı sıra, aynı sanatçılara ait başka eserler ve birçok önemli sanatçının tabloları bulunuyor. Orijinalleri çalınarak yerlerine sahtelerinin konulan eserlerden bazıları şöyle:
“Fethi Arda/Kara Giysiler, Fethi Arda/Kompozisyon, Hüseyin Yüce/Karda Ağaçlar, Şevket Dağ/Kuyu, Şevket Dağ/Manzara, Refik Epikman/Peyzaj, İbrahim Çallı/Manolyalar, İbrahim Çallı/Moda Deniz Hamamı, İbrahim Çallı/Kayıklar, İvan Konstantinoviç Aivazovsky/Peyzaj, Malik Aksel/Gölge Oyunu, Arif Kaptan/Çoban, Saip Tuna/portre, Saip Tuna/Gelincikler, Hikmet Onat/Manzara, Hikmet Onat/Sandalda Kadınlar, Pertev Boyar/Peyzaj, Fikret Mualla/Kumarhane, Hoca Ali Rıza/Mezarlık Yolu, Hoca Ali Rıza/Çamlıca Kız Lisesi, Hoca Ali Rıza/İshak Paşa Çeşmesi, Hoca Ali Rıza/Natürmort, Hoca Ali Rıza/Çamlıca, Hoca Ali Rıza/Çamlıca, Hoca Ali Rıza/Sokak Çengelköy Kuleli Yolu, Hoca Ali Rıza/Kayalık, Hoca Ali Rıza/Sultan Çayırından, Nazmi Ziya Güran/Manzara, Sabri Berkel/Natürmort, Sami Yetik/Peyzaj, Mehmet Ali Laga/Mesudiye, Mehmet Ali Laga/Sarıca İli, Bedri Rahmi Eyüboğlu/Manzara ve Bahçe.”

Ağır kuşkulu eserler
Raporda ayrıca, müze envanterine kayıtlı olan 27 adet eserin de orijinalliğinin kuşkulu ya da ağır kuşkulu olduğu belirlendi. Eser sahibi sanatçıların tarz ve üsluplarıyla farklılık gösteren 27 eserin, gerçek olup olmadığı ise Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nda (TAEK) yapılacak kimyasal boya analizlerinin (spectum) ardından netlik kazanacak. Gerçek olup olmadığı ağır kuşkulu olan eserlerden bazıları ise şöyle:
“Fikret Mualla/Dedikodu, Fikret Mualla/Balo, Fikret Mualla/Pazar Yeri, Fikret Mualla/Garson, Fikret Mualla/Köpekle Gezinti, Fikret Mualla/Barda Sohbet, Fikret Mualla/Balon Satan Kadın, Fikret Mualla Balıkçılar, Şevket Dağ/Han İçi, Halil Paşa/Develi, Halil Paşa/Boğaz, Halil Paşa/Boğaz, Agah Efendi/Suya İnen İnekler, Saip Tuna/Kayıklı Manzara, Münif Fehim/Portre, Mehmet Ali Laga/Çardak’tan Gelibolu’ya, Hoca Ali Rıza/Tabiattan, Hoca Ali Rıza/Natürmort, Üsküdarlı Cevat/Büyükada, Refik Epikman/Erzincan’dan manzara.”

1980’de açıldı
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi, 6’ncı Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün talimatıyla restore edilen Türk Ocağı binasında,  2 Nisan 1980 tarihinde açıldı. Başbakanlık genelgesiyle o dönem kamu kurumlarındaki 500 kadar sanat eseri toplanarak müzenin ilk koleksiyonu oluşturuldu. Bu eserler, seçici kurul tarafından belirlenen yerlere asılarak izlenime sunuldu. Müzede 1980’den bu yana kurucu Müdür Tunç Tanışık ile Nejdet Can, Vural Yurdakul, Mükerrem Baydar, Özgür İzzet Pektaş, Ömer Osman Gündoğdu müdürlük görevinde bulundu. Ali İhsan Gürsoy halen müdürlüğü görevini vekaleten yürütüyor.

Hırsızlık olaylarıyla gündeme gelmişti 
Uzun yıllar ziyarete kapalı olan Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Altındağ Belediyesi işbirliğiyle 2007-2008 arasında yapılan tadilatın ardından hizmete açılmıştı. 2007’de tadilat sürdüğü sırada müze bahçesine bir kamyonla giren hırsızlar, gündüz vakti işçilerin gözü önünde bahçedeki iki bronz heykeli çalmıştı. Heykellerin tarihi değerinin olmadığı açıklanmış, ancak müze müdürü görevinden almıştı. Ayrıca, başlatılan soruşturma kapsamında müzede görevli 26 personele çalınan heykeller için 6’şar bin TL ceza kesilmişti. 2009’da ise müzede çalışan bir güvenlik görevlisi İbrahim Çallı’nın bir yağlı boya portresi ile Şevket Dağ’ın iki tablosunu çalmış, ancak eserleri satamayınca 3 gün sonra tekrar müze bahçesine bırakmıştı. Müzeden 1997’de 31 eser çalınmıştı. Çalınan bu eserler hâlâ bulunamadı. Müze son olarak 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait eserlerin sahteleriyle değiştirildiğinin anlaşılmasıyla gündeme gelmişti.

Kayıp eserlerden bazıları
Rapora göre, müze envanterine kayıtlı olmasına karşın paha biçilemeyen 202 eserin “kayıp” olduğu tespit edildi. Kayıp eserlerden bazıları şöyle:
–  Şevket Dağ: Surlardan, Cami Kapısı, Cami İçi, Topkapı Sarayı Kızlar Ağası Dairesi, Pencereden Görünüm
–  Şefik Bursalı: Dolmabahçe’den,
–  Zühtü Müridoğlu: Alçı kadın başı, Bronz figür, n Hasan Vecih Bereketoğlu: Kurbağalı Dere,  n Halil Paşa: Güller, Britanya’dan Kadın, Yalılar, Manzara, n Devrim Erbil: Soyutlama,
–  Hikmet Onat:?İstanbul Boğaz’dan Peyzaj, Salacak’tan Manzara, Anadolu Hisarı, n Oya Kınıklı: Yeşil Yaylı Kemancı, n Hamiye Çolakoğlu: Seramik Nene Hatun formu,n Bedri Rahmi Eyüboğlu: Muradiye’de Kahve, Edirne Tunca Köprüsü, n Feyhaman Duran: Süleymaniye‘den Fatih’e Doğru, Laleli Buket, Hoca Ali Rıza’nın portresi,
–  Yusuf Çöloğlu: Kapadokya, n Şeref Akdik: Pendik, Erdek Balıkçı Kayıkları, n Hüseyin Avni Lifij: Kağnı ve Köylüler, Ankara’da Bir Sokak,
–  İbrahim Çallı: Manzara, Bahçede Kadın, Peyzaj, n Hoca Ali Rıza: Bulgurlu’da Timurcu Çeşmesi, Yağış, Sandal Balıkçı Kulübesi, Beykoz’da İshak Ağa Kahvesi, Kaya ve Çam, n Mehmet Ali Laga: Manzara, n İsmail Hakkı: Batan Gemi, n Ali Avni Çelebi: Vatanı Müdafa Eden Türk Askeri, n Mehmet Ruhi Arel: Sakarya’dan Doğan Çay,
–  Sami Yetik: Kasımpatılı Natürmort, Peyzaj, n Arif Kaptan: Natürmort,
–  Namık İsmail: Denizde Vapur,
–  Hasan Vecih Bereketoğlu: Manzara, Çankaya’dan, n Hüsmeyin Zekai Paşa: Cami, n Mustafa Esat Düzgünman: Battal Ebru.

KİM, NE DEDİ?
‘Hakikaten yüreğim ağlıyor’
Rafi Portakal (Müzayedeci): 
“Habere göre 202 eserin çalınması, bir günlük bir iş değil, zun zamana yayılmış. Dünyanın başka taraflarında da müzelerden eserler çalınıyor ama böylesi sayıda eserin çalındığı müzeyi hatırlamıyorum. Bu sanat eserlerine verdiğimiz değeri gösteriyor. Sahte eserlere gelince işin o ayrı bir trajedi. Eserler çalınıp yerine başkaları konuyor, uzun süre fark edilmiyor. Hakikaten bir sanat adamı olarak yüreğim ağlıyor.”

‘İçeriden yapılmış bir şey’
Yahşi Baraz (Galerici): 
“Resim Heykel Müzesi’nde resimlerin doğru dürüst envanteri çıkarılmadı. Yeni yeni yapılıyor. Böyle olunca da bazı kötü niyetli insanlar resimleri değiştirebilir; bu içeriden yapılmış bir şey. Kültür Bakanlığı kayıp eserleri kamuoyuyla paylaşmalı. Galerilere, açık artırma merkezlerine bildirmeli özellikle. Biz de kayıp eserlerden birisi gelirse bakanlığa bilgi verebiliriz. Bu eserler yurtdışında da olabilir üstelik. Daha komik olanı şu: Birisi bu tablolardan birini kayıp olduğunu bilmeden de almış olabilir.”

‘Kayıp eserler açıklanmalı’
Turgay Artam (Müzayedeci): 
“Bu bilirkişi raporu doğru ise sanat açısından çok kötü bir durum. Bildiğim kadarıyla Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu konularla yakından ilgili ve çok hassas. Şimdi bu kayıp eserlerin, resimleri ile hemen açıklanması gerekiyor, ki galeriler, müzayede kuruluşları, hatta koleksiyoncular bunları almasın. Daha önce Milli Kütüphane Koleksiyonu’ndan tablolar yok olmuştu. O tabloların hiçbirinin fotoğrafları bulunamadı. Sadece kayıp tabloların ressamlarının adı var.”

‘Resmi dokümantasyon yok’
Hüsamettin Koçan (Sanatçı): 
“Türkiye’de devletin elinde olan sanat eserlerinin resmi bir dokümantasyonu doğru dürüst çıkmış değil. Bir ara Kültür Bakanlığı ciddi biçimde ele almaya çalıştı, fakat son durum konusunda bilgim yok. Müzede biliyoruz ki bürokrosinin kendi çarkları içinde bir rastlantısallık söz konusu. Orası biraz devlet bürokrasisi nasıl işliyorsa öyle işliyor. Muhtemeldir ki bürokratik çark içinde bunların yaşanması da mümkün.”

‘Bir birikimi barındırıyor’
Doç. Dr. Zeynep Yasa Yaman (Sanat tarihçi): 
Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Türkiye’nin modern sanatının temsili açısından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi’nden sonra ya da en az onun kadar önemlidir. Yaklaşık Meşrutiyet döneminden 1990’lara kadarki Türk sanatının önemli birikimini barındığı söylenebilir. 1990’lardan bu yana müze birçok soruşturma ve sayım geçirdi. Eğer bir müzeye yaraşır envanter kayıtlarına, arşive sahipse; komisyonların elinde kuruluş tarihi itibariyle müze koleksiyonuna alınan eserlerin listelerinin bulunması ve konunun yalnızca depo sayımından ibaret kalınmaması gerekir.”

Kaynak :[-]

 

Neşet Günal’ın erken dönem başyapıtlarından 1956 tarihli ‘Bağbozumu’ tablosu, Ankara’da birbirine çok yakın iki müze; Ankara Resim Heykel ve Hacettepe Müzesi’nde sergilendiği ortaya çıktı. Her iki müzenin yetkilileri de tablolarının orijinalliğinden kuşku duymuyor

adikal gazetesinden Erkan Aktuğ’un haberine göre; Ankara ’da aralarında 1 km. bile mesafe olmayan iki müze… Ulus’taki Ankara Resim Heykel Müzesi ve Sıhhiye’deki Hacettepe Sanat Müzesi. Başkentin iki saygın müzesi olmalarının yanında bir ortak özellikleri daha var: Aynı anda Neşet Günal’ın ‘Bağbozumu’ adlı dev boyuttaki başyapıtına ev sahipliği yapıyorlar. Evet, yanlış okumadınız 2002’de hayata veda eden Günal’ın 1956 tarihli tablosu, şu sıralar hem Hacettepe Sanat Müzesi’nde hem de AnkaraResim Heykel’de sergileniyor. Yan yana koyup ‘aralarındaki 7 farkı bulun’ mantığıyla bakmazsanız iki resim de aynı. Üstelik boyutları da birebir tutuyor: 137×250 cm. Ama iki resim detaylı incelendiğinde figürler aynı olmakla birlikte bulutların şekillerinde, arkadaki peribacalarında, ağaçtan asılan çocuğun giysisinde, ağaç yapraklarında küçük farklar var.

Elbette ilk akla gelen şey, ‘Hangisi sahte?’ sorusu. Ama bu kararı vermek o kadar kolay değil. Çünkü çok sık rastlanan bir durum olmasa da bazı ressamların aynı resmi birden fazla ürettiği biliniyor. Edward Munch’ün dört adet olan ünlü ‘Çığlık’ tabloları. Türkiye ’de toplumsal gerçekçi resmin büyük ismi Neşet Günal da resimlerinde benzer kompozisyonları tekrarlayan bir ressam. Ama ‘Bağbozumu’ tablosundan iki adet olduğu bilinen bir durum değil. En azından taradığımız kaynaklarda böyle bir bilgiye rastlayamadık.

Gelelim ikiz ‘Bağbozumu’nun hikâyesine… Birbirine çok yakın iki müzede sergilenen iki resim arasındaki benzerliği fark eden kişi, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Mustafa Salim Aktuğ. Ankara Resim Heykel’i ziyareti sırasında ‘Bağbozumu’nu gören Aktuğ, ‘Bu resmin aynısı bizim müzede de var’ diye içinden geçirip önce şaşırıyor, sonra da her iki resmi yakından inceliyor.

BİRDEN ÇOK KEZ ÇALIŞTI

İKİ ‘BAĞBOZUMU’ ARASINDAKİ 7 FARK 

1) Hacettepe’deki resimde imza sol üstte ‘NeşetGünal56’ diye, AnkaraResim Heykel’deki tabloda imza sağ altta ‘N.Günal56’ diye.
2) Üstte çocuğun kazağında düğme yok, altta var.
3) Üstte adamın kafasına bitişik bir yaprak var, altta yok.
4) Üstteki bulutla alttaki bulutun şekli farklı.
5) Üstte peribacasına bitişik bulut yok, alttaki resimde var.
6) Üstte kadının omzuna bitişik iki peribacası kovuğu yok, alttakinde iki adet var.
7) Üstte üç pencere var, altta beş pencere görülüyor.


“Neşet Günal’ın aynı kompozisyonu birden çok kez çalıştığı bilinen bir şey ama boyutlarının da aynı olması bana enteresan geldi” diyen Aktuğ, şöyle devam ediyor: “İki resmi de yakından inceledim, kataloglara ve kitaplara baktım. Ben iki resmin de orijinal olduğu kanaatindeyim. Resim Heykel’deki resim Günal’ın sağlığında yayımlanan katalog ve kitaplarda geçiyor. Hacettepe Müzesi’ndeki resimle ilgili de Neşet Günal’la annesini o resmin önünde gösteren fotoğraf var. Resim Heykel’deki daha ustaca boyanmış, daha sadeleştirilerek resmedilmiş, renkleri daha parlak. Hacettepe’deki resim daha soluk. Sanıyorum uzun süre Tıp Fakültesi Hastanesi’nin girişinde sergilendiği için zaman içinde hırpalanmış olabilir. İkisi de şaheser. Neşet Günal’ın toplumsal gerçekçi üslübunun oturduğu dönemin ilk şaheserleri bunlar. Ama sonuçta ben Neşet Günal uzmanı değilim. Onun uzmanı kişilerin değerlendirmesi daha doğru olur.”

Geçmiş dönemlerde sık sık sahte tablolarla gündeme gelen Ankara Resim Heykel Müzesi’nin müdürvekili Ali İhsan Gürsoy, müzelerindeki ‘Bağbozumu’nun orijinalliğiyle ilgili hiçbir kuşkusunun olmadığını vurguluyor: “Üniversitelerden uzman ekipler eşliğinde 2010-2011 yıllarında yapılan sayım ve incelemelerde Hacettepe’den profesörler de gördü bu resmi. O yüzden orijinalliğiyle ilgili en ufak bir kuşkum yok. Bu resmin en az 20 yılını biliyorum müzemizde. 90’lardaki sayımlarda da vardı, çeşitli sergilere de gönderildi. Ancak müze yenilendikten sonra yeni teşhir edilmeye başladı bu tablo. Daha önce müzenin deposunda bekliyordu. Bildiğim kadarıyla Devlet Resim Heykel Yarışmaları’ndan gelen tablolardan biri. Orijinalliği konusunda en ufak bir kuşkum yok.”

Müzelerindeki tablonun orijinalliği konusunda, Hacettepe Sanat Müzesi’nin müdür yardımcısı sanat tarihçi Dilek Şener’in de içi çok rahat: “Neşet Günal sağlığında bu resmi Hacettepe Çocuk Hastanesi’ne bağışladığını söylemişti. 2000’lerin başında Galeri Selvin’de açılan Ankara ’daki son sergisi sırasında da hastaneye gelip bu resmi görmüştü. Ayrıca resmin Hacettepe’de sergilendiğine dair 1957 tarihli fotoğraflar var elimizde. O dönem tıp fakültesinde öğrenci olan Prof. Talat Göğüş verdi bu fotoğrafları. Yine bizde sergilenen tablonun önünde Neşet Günal’ın annesiyle birlikte çektirdiği fotoğraf var. 2005 yılında hastaneden müze koleksiyonuna dahil edildi. Orijinalliği konusunda hiçbir terettüdüm yok. Ankara Resim Heykel’deki tabloyu biliyorum ama incelemedim. Devlet Resim Heykel Müzeleri deyince soru işareti uyanıyor ne yazık ki. 2012 itibariyle durum ortada. Ben 88’de öğrenci olarak Ankara ’ya geldiğimde bu müze bize klavuzluk etmişti. Ama günümüzde çağdaş Türk resmi konusunda sanat öğrencilerine kılavuzluk edebilir mi, kuşkuluyum.”

İKİSİNİ DE GÖRMEK GEREK

Daha önce Neşet Günal kitabı hazırlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Prof. Kemal İskender, Günal’ın resimlerinde benzer kompozisyonları tekrarladığını ancak ‘Bağbozumu’ tablosundan iki adet olduğunu bilmediğini söyledi. İskender, “ Ankara Resim Heykel Müzesi açılırken 300’den fazla tablo bizim müzeden ( İstanbul Resim Heykel Müzesi) gitti. Eğer bizden gidenlerden biriyse kuşku duymamak gerekir. Kesin orijinaldir. Sizin gönderdiğiniz belgelere baktım, Hacettepe’nin de sağlam kanıtları var. İkisi de orijinal gibi görünüyor. Neşet bey 60’lardan sonra benzer konular çalıştı ama böyle ikiz resimler yapmadı.” diye konuştu.
İstanbul Modern’in şef küratörü Levent Çalıkoğlu’na da iki resim arasındaki benzerliği nasıl yorumladığını sorduk. Günal’ın anıtsal koleksiyonlarında çözüme kavuşturduğu figürlerini farklı resimlerinde tekrarladığını ve erken döneminde üslubunu sağlamlaştırmak için aynısını yeniden yapmış olabileceğini belirten Çalıkoğlu, “Fernand Leger etkili erken tarihli sözkonusu her iki resim, küçük farklılıklarla neredeyse birbirinin aynısı. Hangi gerekçeyle iki resim tamamlamış olacağına ilişkin bir yorumda bulunmam mümkün değil” dedi.
Orijinalliğini, sahteliğini işin uzmanlarına bırakalım. Ankara ’da birbirine çok yakın iki müzede Neşet Günal’ın erken dönem iki şaheseri sergileniyor, görmek gerek.

 Kaynak : [-]

Merkez Bankası’nın, 206 tonluk külçe altın rezervinin yanı sıra paha biçilemeyen sanat koleksiyonu da bulunuyor. 104 ressamın eserlerinin yer aldığı bankanın sanat kasasında Osmanlı’dan kalma “efemera” isimli resmi yazışmalar, padişah fermanları ve asırlık hisse senetleri de yer alıyor.

Erdinç ÇELİKKAN

T.C. Merkez Bankası

Merkez Bankası, 206 tonluk külçe altın rezervinin yanı sıra paha biçilemeyen sanat koleksiyonuna da sahip bulunuyor. Banka koleksiyonu arasında Abidin Dino’dan Fikret Mualla’ya, Nuri İyem’den İbrahim Çallı’nın da bulunduğu 104 ressamın eserleri yer alıyor. Merkez’in zengin sanat kasasında Osmanlı’dan kalma “efemera” isimli resmi yazışmalar, padişah fermanları ve asırlık hisse senetleri de bulunuyor.

Cumhuriyetle yaşıt

Merkez Bankası, sanat koleksiyonu Cumhuriyetin ilk yıllarında oluşturulmaya başlandı. 1930’lu yıllarda Halil Paşa, İbrahim Çallı ve Hikmet Onat gibi Türk resim sanatının önder isimlerine ait yapıtlarla başlayan çalışma Şeref Adik, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Sabri Berkel gibi sanatçıların eserleriyle daha da zenginleşti. Merkez’in sanat müzesinde, aralarında Eyüboğlu’nun “Ankara’dan Görünüm”, Mahmut Cuda’nın “Beyaz Vazo”, İbrahim Çallı’nın “Çınaraltı” adlı tablolarının da bulunduğu yüzlerce eser sergileniyor. Türk sanat tarihinde güçlü bir bellek oluşturmayı hedefleyen Merkez Bankası’nın bu koleksiyonu, Türk resim sanatının ulaştığı düzeyi en iyi yansıtan koleksiyonlar arasında sayılıyor.

Hisse senetleri de var

Bankanın sanat kasasında, 1932-1941 yılları arasında Maliye Bakanlığı’nca ihraç edilmiş olan devlet iç borçlanma senetlerinden örnekler, 1902 tarihli Haydarpaşa Limanı AŞ ve Anadolu Demiryolu AŞ’ya ait hisse senedi örnekleri de yer alıyor. Koleksiyonda III. Selim ve II. Murat döneminden kalan değerli altınlar ve diğer padişahlara ait fermanlar da sergileniyor.

Osmanlı altınları ve fermanlar var

MERKEZ Bankası’nın koleksiyonundaki ilginç sanat eserleri de bulunuyor. Bunlar arasında da Osmanlı döneminde halkın Evrek-ı Nakdiye desenlerinde dokuduğu halılar; çeşitli tarihlerde banka şubelerinin kendi arasında yaptığı “efemera” denilen yazışma örnekleri; V. Mehmet Reşad döneminden başlayarak kullanılan kağıt paralar dikkat çekiyor.

Kaynak : [-]

Juan Gris’in 125. Yaşgününde Ünlü Ressamı Google Unutmadı Haber Detayı

Juan Gris-google 23 Mart

Juan Gris farklı tarzı ve ilginç yapıtları ile döneme damga vuran sanatçılarıdan biridir. Eserlerinde genelde Bardaklar, şişeler ve gazeteleri kullanmıştır. 40 yaşında ölen ünlü sanatçı eğer yaşasaydı emin olun daha çok şeyler yapardı.

Juan Gris farklı tarzı ve ilginç yapıtları ile döneme damga vuran sanatçılarıdan biridir. Eserlerinde genelde Bardaklar, şişeler ve gazeteleri kullanmıştır. 40 yaşında ölen ünlü sanatçı eğer yaşasaydı emin olun daha çok şeyler yapardı.

José Victoriano González-Pérez (23 Mart 1887, Madrid – 11 Mayıs 1927, Sur Seine), bilinen adıyla Juan Gris, hayatının büyük bölümünü Fransa’da geçirmiş olan ünlü İspanyol ressam ve heykeltraştır.

Sanatçı tablolarında önce biçimlerin çözülerek dağıtıldığı analitik kübizmi denemiş daha sonra birleştirici nitelikteki sentetik kübizme yönelmiştir. bardaklar, gazete ve şarap şişesi önemli yapıtlarındandır.

Juan Gris

Google Bu gün Juan Gris için özel bir logo oluşturdu, Kimdir bu Juan Gris (23 Mart 1887 – Mayıs 11, 1927) olarak bilinen Jose Victoriano Gonzalez-Perez yaşamış ve hayatının en Fransa’da çalışan bir İspanyol ressam ve heykeltıraş oldu.

His works are closely connected to the emergence of an innovative artistic genre-Cubism. Eserleri yakından tarz-Kübizm yenilikçi bir sanat ortaya çıkmasına bağlıdır. Born in Madrid, Gris studied mechanical drawing at the Escuela de Artes y Manufacturas in Madrid from 1902 to 1904, during which time he contributed drawings to local periodicals. Madrid doğumlu, Gris de yerel dergi çizimler katkıda bu süre içinde, 1902 tarihli 1904 Madrid’de Escuela de Artes y Manufacturas mekanik çizim okudu. From 1904 to 1905 he studied painting with the academic artist José Maria Carbonero. 1904’ten 1905’e kadar o akademik sanatçı José Maria Carbonero ile resim çalıştı.

Yüzyılımızın başlarında etkinliğini duyuran kübist akımın, Braque, Picasso ve Léger ile birlikte dört büyük kişiliğinden biridir Juan Gris. Juan Gris Onun bu akıma bütün yaşamı boyunca içtenlikle bağlı kaldığı, yalnız uygulamacı olarak değil, kendi çapında kuramcı olarak da kübizmin temellerini oluşturduğu göz önüne alınırsa, Gris ye özel bir yer ayıran kaynaklara hak vermek gerekecektir. Juan Gris Fransız eleştirmen Maurice Raynal in resmin cebiri deyimini kullanmakla, belki doğrudan doğruya Juan Gris nin sanatını anlatmak istediği bile düşünülebilir. Juan Gris Çünkü, doğanın Cézanne dan beri geometrik biçimlere dönüştürülmesi yöntemini, açık yüreklilikle ve tam bir içtenlikle savunan, uygulayan o olmuştur. Juan Gris Tipik bir kübist tir bu bakımdan Juan Gris. Juan Gris Eşyanın ve doğanın, bu anlayış çerçevesinde resme yansıyan görünümleri, en tanımlanır biçimini onun sanatında bulmuştur.

Juan Gris

1887 de Madrid te, bir tüccar ailesinin on üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Juan Gris Asıl adı José Gonzalez di. Juan Gris Daha yedi yaşlarına doğru, defterinin sayfa kenarlarını süslemek için karaladığı desenlerle, resme olan ilgisini ve yeteneğini kanıtlamıştı. Juan Gris Ne var ki, her sanatçı gibi onun ailesi de, resim sanatına olan bu yakınlığından yana değildi. Juan Gris O da bir bakıma ailesine hoş görünmek için Madrid Sanat ve Zenaat Okulu nu seçti. Juan Gris Bir yandan bu okulda öğrenimini sürdürüyor, öte yandan Madrid Comico ve Bianco y Negro dergilerine satirik desenler, karikatürler çiziyordu. Juan Gris Ama okulun eğitim sistemiyle bağdaşmadığı için bir süre sonra okulu bırakarak, kendini bütünüyle resme verdi. Juan Gris İki yıla yakın bir zaman, akademik ressamlardan Moreno Carbonero nun atölyesinde çalıştı.

Kaynak : http://www.enerjigundem.com

 Yetenekli ve yaratıcı Parisli sanatçılardan oluşan kolektif ARTAPOT, “satın alınabilir sanat” anlayışını Türkiye’ye getiriyor.

Pop Art’tan ilham alarak  erişilebilir fiyatlarda, kaliteli ve yaratıcı yağlı boya tablolar sunan ARTAPOT, sanat severlerin, koleksiyonerlerin ve markaların gözdesi olacak.

artaport

Görsel sanatların tadına varıp, onları hayatımıza sokmak için artık zengin olmaya gerek yok! Bir çoğumuzun görsel duygulara ve estetik deneyimlere karşı açlık hissettiği günümüzde, Fransız Stephanie Triau’nun kuruculuğunda,Türkiye’de artık yeni bir sanat oluşumu var; ARTAPOT!

Herkes için sanat!

Sanata kasıntısız, takıntısız ve eğlenceli bir çerçeveden bakan Parizyen sanatçılardan oluşan ARTAPOT, sanatı artık hepimiz için ulaşılabilir hale getiriyor. Sanatın, sadece galerilerde kalmaması gerektiğini ve herkesin istediği esere sahip olma hakkının olduğunu savunan ARTAPOT, artık kendinizle bağdaştırabileceğiniz sanatı sizlerle buluşturuyor. ARTAPOT, ruhun derinliklerindeki duygu ve hatıraları uyandıran Pop-Art tarzındaki eserlerini, çağdaş sanatın merkezlerinden biri olan Paris’ ten ayağımıza kadar getiriyor.
ARTAPOT’un tüm eserleri, deneyimli ve yaratıcı sanatçılar tarafından elde üretiliyor. El emeğinin az bulunduğu dijital çağda, ARTAPOT eserlerinin her birinin yağlı  boya tablo olması onları daha da değerli kılıyor.

İroni, eğlence ve zevk Artapot’ta!
Favori rock, pop ve popüler kültür ikonlarından ilham alarak uygun fiyatlı sanat eserleri yaratan bu yetenekli kolektif, yaratımlarını koleksiyonlar halinde sunuyor. ARTAPOT’un mevcut koleksiyonları, efsanevi albüm kapakları, unutulmaz reklam afişleri, çocukluğumuzun süper kahramanları ve sembolleşmiş dünya starlarının coğu zaman eleştirel bir bakış acçısıyla yorumlanmasıyla yaratılan, esprili, ironik yağlı boya tablolardan oluşuyor. Kolektif, popüler kültüre dair yeni ve değişik konular üzerinde yepyeni koleksyionlar yaratma devam ediyor.
Elvis, Beatles, Bowie ve Nirvana gibi 60’lardan günümüze ikon haline gelmiş bu albümlere saygı duruşunda bulunan ARTAPOT, tuval üzerine yağlı boya ile gizlediği “ahtapot” ile tablolara kendi ironik yorumlarını katıyor.
Favoriniz ister efsanevi müzik grubu The Doors’un Morisson Hotel’inin albüm kapağı olsun, ister süper kahramanların renkli dünyası, isterseniz Duchamp’ın pisuarı olsun, istediğiniz her şey bu özel sanatçıların elinden çıkıyor. Hem de en uygun fiyata!
Kasım 2010’da düzenlenen Contemporary İstanbul Sanat Fuarı’nda tüm dikkatleri üzerine çeken ARTAPOT’un kurucusu Stephanie Triau; beklentinin çok üzerinde ilgi gördüklerini dile getirdi. Triau; “Fuar boyunca ARTAPOT standı oldukça ilgi gördü. Eserlerimiz birçok insanı gülümsetti. Koleksiyonerlerden, daha önce bir sanat eseri almamış insanlara kadar birçok insan, ARTAPOT tablolarına büyük ilgi gösterdi. Koleksiyonerler, eserleri eğlenceli, kaliteli ve ulaşılabilir fiyatlı bulurken;  daha önce hiç sanat eserine sahip olmamış insanların ise eserlerimizle en derin duygularına hitap etmek ve onlara ulaşılabilir sanatı sunmaktan oldukça keyif aldık” dedi.
Kişiye ve markaya özel eserler Artapot’ta!
Markalar, işletmeler, mimar ve dekoratörlere özgün tablolar da yaratan ARTAPOT’un müşterileri arasında; Perrier, Nespresso, Intercontinental Paris ve Orange gibi uluslararası markalar da bulunuyor. Ayrıca kişiye özel eserler de yaratan ARTAPOT, hayalinizdeki yağlı boya tabloyu sizin için, size özel olarak  üretebiliyor.

ARTAPOT’un bu sıradışı ve özel eserlerine Beşiktaş’taki atölyesinden, Nişantaşı  BiberBar, PRfit-Bebek ofisinden ve artapotgallery.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Stephanie Triau Kimdir?
Fransız Stephanie Triau, üniversitede siyaset bilimi eğitimi sırasında, sanata olan düşkünlüğü nedeniyle Paris’te Science-Po ve Sorbonne Üniversitesi’nde yan dal olarak sanat tarihi eğitimi aldı. Üniversite eğitiminin ardından, küratör olmak amacıyla New York’a giden Stephanie Triau, hem New York Üniversitesi’nde müze bilimleri bölümünde okudu hem de ünlü Metropolitan Müzesi’nde 19. yüzyıl küratörleriyle staj yapma imkanı yakaladı.
Paris’in ünlü yağlı boya uzmanı ve galeri sahibi ile birlikte çalıştıktan sonra kendini geliştirmeye karar verip, ESSEC’ ten yüksek lisansını (MBA) tamamladı.
Louis Vuitton, Dior, TAG Heuer, Moet gibi prestijli markaların sahibi LVMH grubunda 10 yıl boyunca, ve 2,5 yıl boyunca da Publicis Grup’ta, Pazarlama, Araştırma ve Medya Yöneticiliği gibi pozisyonlarda uzmanlaştı.
Ardından bir Türk ile evlendikten sonra, oğluyla birlikte 2010 senesinde İstanbul’a taşınıp, yeni bir sanat konsepti lanse etmek istediğine karar verdi ve ARTAPOT’u kurdu.

 

Ünlü Şair ve Yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu, doğumunun 100.yılında özel bir sergiyle anılıyor.

Ünlü Şair ve Yazar  Bedri Rahmi Eyüboğlu, doğumunun 100. yılında özel bir sergiyle anılıyor. Eyüboğlu’nun uzun yıllar yaşadığı Kadıköy’deki evinde bulunan kişisel eşyaları, ünlü tabloları, yazmaları, gravür ve seramik objeleriyle ölümüyle yarım kalan son tablosunun da arasında bulunduğu 90 parça sanat eseri, sanatseverlerle buluşuyor.
Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi, yeni sezonu Bedri Rahmieyüboğlu 100.Yıl Sergisi ile açıyor. Dünyanın dört bir yanına bıraktığı eserleri ve şiirleriyle yaşamaya devam eden ünlü sanatçı  Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 100.Yaş Günü 4 Ekim’de gerçekleştirilecek sergi ile kutlanıyor.

4 Ekim’de başlayıp 4 Kasım’a kadar sanatseverlerle buluşacak sergide, Eyüboğlu Ailesi’nin koleksiyonundan çok özel eserler ile  Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun çalışma masası, kullandığı resim fırçaları, şiirlerini ve yazılarını yazdığı daktilosu gibi kişisel eşyaları, yazmalar, seramik objeler, dünyaca bilinen tabloları, ölmeden önce üzerinde çalıştığı, vefatıyla yarım kalan “Mor Han” adlı tablosu ve daha önce sergilenmeyen 25 tablosu da yer alıyor.