Şunun için etiket arşivi: seminer

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından ve Türkiye’de bir ilk olan tasarım bienali, Avrupa Birliği’nden Sorumlu Bakan Egemen Bağış’ın da katılımıyla başladı.

Kentsel tasarım, mimarlık, endüstri ürünleri tasarımı, grafik ve moda tasarı gibi alanları kapsayan bienalde sergiler de yer alacak. Bakan Bağış, hükümet olarak bu tür bienallere desteği önemsediklerini belirterek, İstanbul’un doğunun en batılı, batının da en doğulu şehri olarak bu tür çalışmalarda yerinin önemli olduğunu ifade etti.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından ve Türkiye’de bir ilk olan tasarım bienali, Avrupa Birliği’nden Sorumlu Bakan Egemen Bağış’ın da katılımıyla başladı. Kentsel tasarım, mimarlık, endüstri ürünleri tasarımı, grafik ve moda tasarı gibi alanları kapsayan bienalde sergiler de yer alacak. Bakan Bağış, hükümet olarak bu tür bienallere desteği önemsediklerini belirterek, İstanbul’un doğunun en batılı, batının da en doğulu şehri olarak bu tür çalışmalarda yerinin önemli olduğunu ifade etti.

Karaköy’deki Rum İlköğretim Okulu’nda düzenlenen açılış törenine Egemen Bağış’ın yanı sıra İKSV Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve bienale destek veren kuruluşların temsilcileri katıldı. Bakan Bağış, yaptığı açılış konuşmasında bienal ve benzeri çalışmaların hükümet tarafından önemle karşılandığını dile getirdi. Bienalin İstanbul’da açılmış olmasının da önemine işaret eden Bağış, İstanbul’un doğunun en batılı, batının ise en doğulu şehri olması ile ayrı bir yeri olduğunu ifade etti. Batıdaki Türkiye algısıyla ilgili bazı değerlendirmeler de yapılan Bakan Bağış, Türkiye’nin sanatsal olaylardan daha çok olumsuz konularla gündeme geldiğini ifade etti.
İKSV Başkanı Eczacıbaşı ise hazırlıklarını yaklaşık 2 yıldır sürdürdükleri bienalin tasarımı bir kültür unsuru olarak ele almayı farklı yönleriyle sorgulamayı ve yeniden düşünüp düşündürmeyi hedeflediğini belirtti.

Açılış töreninde Başkan Eczacıbaşı, bienale sponsor olarak destek sağlayan Türkiye’nin önde gelen bir çok firmasının yöneticilerine plaket verdi ve teşekkür etti.

BAKAN GÜNAY DA KATILDI

Sergiye sonradan katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, organizasyon hakkında yetkililerden bilgi aldı. Günay, sorulan sorulara, “Dünyada ne olup bittiğini, alışveriş süreçlerinin yaşandığını herkes bilmek ve buna göre davranmak zorunda. Ben, İstanbul’u yönetmek iddiasında olan herkesin tasarım bienalinden yararlanması ihtiyacı içinde olduğunu düşünüyorum.” dedi.

Törenin ardından ‘atokrasi’ isimli sergi izleyenler tarafından gezildi. Bienale 46 ülkeden 300 civarında tasarımcı ve mimar, 100’ün üzerinde projeyle katılıyor. 12 Aralık 2012 tarihine kadar şehrin farklı noktalarında sergiler, akademi programı, seminer, film kuşağı ve tasarım yürüyüşleriyle devam edecek etkinlikte, İstanbul’un tasarım kentine dönüştürülmesi amaçlanıyor.

Kaynak : [-]

Bursa Fotofest 2012; 15-21 Eylül 2012 tarihleri arasında bu yıl ikincisi düzenlenecek.

15-21 Eylül 2012 tarihleri arasında bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek olan uluslararası fotoğraffestivali Bursa Fotofest 2012; 65 sergi, 48seminer, 3 yarışma, 15 panel, onlarca ücretsiz portfolyo değerlendirmesi, 6 “Ustalara Saygı” gecesi, 20 film gösterimi, 15 imza günü ile yüzlerce yerli ve yabancı konuğa ev sahipliği yapacak!Türkiye’deki önemli fotoğraf kurumlarının katılımıyla gerçekleşecek festival, Ortadoğu’nun ve Doğu Avrupa’nın en büyük fotoğraf festivali olma özelliği taşıyor.

Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kent Konseyi ve Bursa Fotoğraf Sanatı Derneği (BUFSAD) işbirliğiyle, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın (BTSO) ana sponsorluğunda düzenlenen ve gelenekselleşme hedefiyle hayata geçirilen uluslararası fotoğraf festivali Bursa Fotofest; Türk ve dünya fotoğrafçılarını, sergiler, gösteriler, atölye çalışmaları, seminerler, paneller gibi etkinliklerle dolu zengin bir programla Bursa’da buluşturuyor.

Bu yıl ikincisi, “İnsanlığın İzleri” konu başlığı ile düzenlenen Bursa Fotofest 2012; dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanların, savaşlara, ekonomik problemlere ve doğal kaynakların tükenme tehlikesine rağmen, yaşamın her alanında verdiği o soylu mücadeleyi anlatan fotoğraflara ve böylesine büyük bir buluşmaya ev sahipliği yapmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyor.

Ara Güler’den Mary Ellen Mark’a, Coşkun Aral’dan Bruce Gilden’a yerli ve yabancı fotoğrafçıların toplam 65 sergisinin yer alacağı, “İnsanlığın İzleri” temalı festival kapsamında; Türkiye’nin en yüksek para ödüllü amatör fotoğraf yarışması da düzenleniyor. Festivale katılan fotoğraf sanatçılarının toplam 48 seminer vereceği Bursa Fotofest 2012’de; Türkiye’den ve dünyadan önemli eğitimciler de,  fotoğraf eğitimi üzerine 15 panel gerçekleştirecek. Ara Güler, Robert Stevens, Mary Ellen Mark, Bruce Gilden, Maggie Steber gibi dünyaca ünlü fotoğraf sanatçıları ve fotoğraf editörlerinin yapacağı ücretsiz portfolyo değerlendirmeleri, “Maket Kitap/Book Dummy” yarışması, fotoğrafçılar tarafından çekilmiş 20 belgesel ve film gösterimi, 15 imza günü ise Bursa Fotofest 2012’nin diğer etkinliklerinden…

Bursa Fotofest 2012, 50’ye yakın yabancı konuğunun yanı sıra; festival boyunca her akşam düzenlenecek 6 “Ustalara Saygı” gecesinde, usta sanatçılarının meslek hayatlarını ve deneyimlerini aktaracakları sohbetlere katılmak için dünyanın farklı köşelerinden yüzlerce ziyaretçiyi de 15-21 Eylül 2012 tarihleri arasında Bursa’da ağırlamaya hazırlanıyor.

 Kaynak :[-]

SALT Beyoğlu Açık Sinema’da “Yaz Geçer” programıyla birbirinden değerli filmlerin ücretsiz gösterimleri yapılacak

Salt Afiş

SALT Beyoğlu Açık Sinema Temmuz ayı boyunca sinemaseverleri farklı filmlerle buluşturacak.

PROGRAM

10 Temmuz Salı
14.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
15.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
16.00 The Man in the Background
18.00 Berlinmuren
18.30 Berlinmuren

11 Temmuz Çarşamba
14.00 Berlinmuren
16.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
18.00 The Man in the Background
(20.00’ye kadar tekrarlı gösterim)

12 Temmuz Perşembe
14.00 The Man in the Background
16.00 Berlinmuren
18.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache

13 Temmuz Cuma
14.00 Berlinmuren
16.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
18.00 The Man in the Background

14 Temmuz Cumartesi
12.00 Magical World
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

15 Temmuz Pazar
12.00 The Man in the Background
14.00 Berlinmuren
16.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache

19 Temmuz Perşembe
Restricted Sensation
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

21 Temmuz Cumartesi
Dammi i colori
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

22 Temmuz Pazar
Magical World
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

25 Temmuz Çarşamba
Restricted Sensation
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

26 Temmuz Perşembe
Dammi i colori
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

27 Temmuz Cuma
Magical World
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

31 Temmuz Salı
Dammi i colori
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

Restricted Sensation
Deimantas Narkevičius
2011, 45’26”
Litvanyaca, Rusça ve Lehçe; İngilizce altyazılı

Orta Avrupa’da cinsel ve etnik azınlıklar hâlen yaygın şekilde halkın tepkisiyle karşı karşıya. Süregelen siyasi reformlar, kuşaktan kuşağa aktarılan homofobi ve genel anlamda ötekiliğe yönelik hoşgörüsüzlük sorununa çözüm getirmiyor. Sovyet dönemini yaşamış eşcinsellerin tanıklığına dayalı kurgusal bir hikâye olan film, çıkış noktasını bu gerçeklikten alıyor.

Eşcinselliğin suç sayıldığı 1970’lerin Sovyet Litvanya’sı… Filmin ana karakteri Laimonas, eşcinsel olduğundan kuşkulanıldığı için sahne direktörlüğü yaptığı tiyatrodan kovulur. Sovyet Ceza Kanunu’nun 122. Maddesi’ne göre, “iki erkek arasındaki cinsel ilişki” üç yıl hapisle cezalandırılmaktadır. Laimonas tutuklanır ve karakola götürülür. KGB memuru bir müfettiş, sorgulamasını yaparak dava dosyasını hazırlayacağı gözaltındaki bu gence aşık olur.

The Man in the Background
Lene Berg
2006, 20’
Norveççe, İngilizce; İngilizce altyazılı

“Kültürel Özgürlük Kongresi (Congress for Cultural Freedom/CCF), CIA’in Soğuk Savaş dönemindeki gizli operasyonlarının en cesur ve etkili olanlarından biri sayılmaktadır. CCF, Encounter gibi edebi ve politik dergiler yayımlamış, dönemin önde gelen kimi Batılı düşünürlerini bir araya getiren onlarca konferans düzenlemiştir… Egoist, özgür düşünceli ve hatta Amerikan karşıtı görüşlere sahip akademisyen ve sanatçılardan oluşan bu organizasyon bir şekilde, Komünizm’in -tüm iltifatlarına rağmen- sanat ve düşüncenin ölümcül bir düşmanı olduğunu duyurmak üzere Paris’teki merkezinden kitlelere ulaşmayı başarmıştır.”
-CIA’in web sitesi, “On Intelligence”tan alıntı

The Man in the Background, CCF Direktörü Michael Josselson ve eşi Diana’nın 1958’de 8 mm filmle çektiği bir dizi görüntü üzerine kuruludur. Çift, Batı Avrupa seyahatindedir; son durakları, dünyanın her yerinden arkadaşları ve meslektaşlarıyla bir seminere katıldıkları Rodos’tur. Görüntüler her ne kadar birer tatil anısı gibi dursa da, ifşa etmedikleri unsurlar onları sıradan olmaktan çıkarır: Josselson, kültür ve sanat alanında çalışan bir CIA ajanıdır ve çiftin katıldığı seminer CIA tarafından finanse edilmektedir; tıpkı CCF’in 1950 ve 1960’lardaki pek çok etkinliği gibi.

Peki, izleyici bir aşk hikâyesine mi tanıklık etmektedir; yoksa bir gerilim, tarihi bir dram, absürt bir komedi ya da felsefi ve/veya politik bir ikileme mi? Josselson bir kahraman olarak mı addedilir; ya da bir hain, bir kurban, bir dolandırıcı veya gözüpek bir maceraperest mi?

Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
Lene Berg
2008, 31’
İngilizce; altyazısız

Pablo Picasso, arkadaşı Louis Aragon’un isteği üzerine Mart 1953’te Josef Stalin’in bir portresini çizer. Çizim, Les lettres françaises adlı haftalık Fransız komünist dergisinde, aynı tarihe yaşamını yitiren Sovyet liderini öven çeşitli metinler eşliğinde yayımlanır. Bu video, çok sade yöntemler ile çoğunlukla kolaj ve seslendirmeler aracılığıyla az çok hatırlanan bu çizimi ve sebep olduklarını anlatır.

Bir açıdan bakıldığında bu film, 20. yüzyılın görünürde iki karşıt ikonunun, Pablo Picasso ve Josef Stalin’in ortak olan ya da olmayan yönleri çerçevesinde gelişen bir hikâyedir. Başka bir açıdansa, sanat ve sanatsal özgürlük ya da özgür olmayış ile imgelerin, özellikle de tarihi isimlerin görüntülerinin okunma ve kullanılma yöntemlerini ele almaktadır. Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından kalma bu anekdotun belki de en ilginç yanı, böyle basit bir karakalem çizimin nasıl bu kadar çok duygu, tartışma ve gizeme yol açmış olduğudur.

Berlinmuren
Lars Laumann
2008, 23’56”
İngilizce; altyazısız

Bu video, oldukça olağandışı bir ilişkinin, İsveçli Eija-Riita Berliner-Mauer’in Berlin Duvarı’na duyduğu aşkın hikâyesidir. 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışını hayatının en acı günü sayan kadın, İsveç’in kuzeyindeki Liden’de yaşamakta; giyotin ve Berlin Duvarı modelleri sergileyen bir müzenin yöneticiliğini yapmakta; Berlin Duvarı ile insanların nesnelere duydukları aşkı konu alan çeşitli internet sitelerinin moderatörlüğünü yürütmektedir.

Magical World
Johanna Billing
2005, DVD, 06.12’ (Tekrarlı gösterim)
Diyalogsuz

Bu video, 2005 yılında bir Yaz günü, Zagreb’in banliyölerinden Dubrava’da, ücretsiz bir okul sonrası eğitim merkezinde çekilmiştir. Rotary Connection’ın “Magical World” (1968) adlı, sözleri Sidney Barnes tarafından yazılmış şarkısının provasını yapan çocukların tekrarlı, adeta sonu gelmez görüntüleri belirsiz bir gelecek için bir tür marş, dönüşüm sürecindeki bir ülkeden bir kesit niteliğindedir.

Tamamı 1990’ların başındaki Yugoslav savaşlarından sonra doğmuş olan çocuklar, sadelik ve gururla etkileyici ve umut dolu bir performans sergiler. Hırvat çocuklardan biri, yeni öğrendiği ve zar zor konuştuğu İngilizcesiyle gizemli ve meydan okuyan ilk dizeleri söyler: “Beni böyle güzel bir rüyadan neden uyandırmak istiyorsunuz? Uyuduğumu görmüyor musunuz? Büyülü bir dünyada yaşıyoruz…” Kamera, müzik odasının dışına çıkar; eski Yugoslavya’nın yıkılmasından bu yana hâlen toparlanmaya çalışan toplumu yansıtır şekilde görüntülerde, inşasına 1980’lerde başlanan ama tamamlanmadan bırakılan kültür merkezinin yıkık dökük çevresi vardır.

Dammi i colori
Anri Sala
2003, 15’25”
Arnavutça; İngilizce altyazılı
(Edi Rama ile)

“Kent görüntülerini Poughkeepsie’de ilk kez gösterdiğimde, Liam Gillick, ‘Anri, bana gerçeği söyle. Bana bu şehrin var olmadığını söyle. Lütfen bana sanatçı-belediye başkanı bir arkadaşının olmadığını söyle’ demişti.

Kent ölüydü. Sadece bir şeyleri bekleyen birilerinin görülebileceği bir geçiş istasyonuna benziyordu. Sessizce yaşlanan bir bedeni anımsatıyordu; sanki tüm ayaklanmalar, yaşanan her şey yabancı bir ortamda meydana gelmişti. Etrafındakilerden etkilenmeden her şeyi yutan bir yere benziyordu.

Bu çalışma, böyle bir kentin nasıl yaşanabilir bir yer olabileceği ve yaşamaya mahkum olduğun bir yerden yaşamayı seçtiğin bir yere nasıl dönüşebileceğine ilişkin bir sorudur.”
-Anri Sala

Marian Goodman Gallery (New York), Galerie Chantal Crousel (Paris), Hauser & Wirth (Zürih, Londra), Johnen/Schöttle (Berlin, Köln, Münih) izniyle

Salt sitesi için TIKLAYINIZ 

 

Kaynak : [-]  


Sineması olmayan kentte film festivali.

Tunceli Belediyesi tarafından düzenlenen “2. Uluslararası İnsan Hakları Dersim Film Festivali” başladı.

Tunceli Kültür ve Turizm Müdürlüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen açılış programında, ilk olarak müzik dinletisi sunuldu. Konuşmaların ardından film gösterimi yapıldı.

Yönetmenliğini Zeynel Doğan ve Orhan Eskiköy’ün yaptığı “Babamın Sesi” filminin gösterilmesiyle başlayan festival, 5 gün sürecek. Açılış programına, Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin, ilçe belediye başkanları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

Belediye Başkanı Şahin, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, geçen yıl proje kapsamında düzenledikleri film festivalinin kentte önemli bir ihtiyacı karşıladığını görünce, bunu geleneksel hale getirmeye karar verdiklerini söyledi.

Sineması olmayan bir ilde film festivali düzenlediklerini vurgulayan Şahin, sineması olmayan bir kentte sanata ve sinemaya yoğun ilgi olduğunu belirtti. Tunceli’nin sanatçı, düşünür, aydın ve yazar yetiştiren bir kent olduğunu ifade eden Şahin, kente bir sinema salonu kazandırmayı hedeflediklerini kaydetti.

Film festivalinin koordinatörü Meral Balık ise festivalde 60’a yakın film gösterileceğini ifade etti. Yerli ve yabancı filmlerin, belgesellerin ve kısa filmlerin sunulacağı festivalde, çocuklara yönelik film atölyeleri, paneller ve seminerler de gerçekleştirileceğini belirten Balık, festivalin desteklenmesi gerektiğini söyledi.

Geçen yıl ilk kez düzenlenen festivalde gösterime sunulan filmleri 8 bin kişinin izlediğini kaydeden Balık, “Biz bu sene sayıyı iki katının üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Sineması olmayan bir yerde film festivali yapmak insanların dikkatini çekiyor” dedi.

Zeynep Güler adlı izleyici de sineması olmayan kentte film festivali düzenlenmesinin sevindirici olduğunu söyledi.

 Kaynak : [-]

İstanbul Üniversitesi Kadıköy Konservatuarı Öğretim Elemanı Fulya Tezer, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik ve Piyano Bölümü öğrencilerine “Sanat tıbbı ve piyano” konulu seminer verdi.

İstanbul Üniversitesi Kadıköy Konservatuarı Öğretim Elemanı Fulya Tezer, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik ve Piyano Bölümü öğrencilerine “Sanat tıbbı ve piyano” konulu seminer verdi.

İstanbul Üniversitesi Kadıköy Konservatuarı Öğretim Elemanı Fulya Tezer, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik ve Piyano Bölümü öğrencilerine “Sanat tıbbı ve piyano” konulu seminer verdi.

Tezer, konuşmasında sanatçıların yaşadığı fiziksel ve ruhsal hastalıklar ve bunlarla mücadele konusunda yaptıkları çalışmaları anlattı. Genç sanatçı adaylarının katıldığı seminer Devlet Konservatuarı Salon 2003’te düzenlendi. Yurt içi ve yurt dışında sanat tıbbı konusunda çeşitli çalışmalar yapan Fulya Tezer, bir çok sanatçının yaşadığı meslek hastalıklarını çözme konusunda aydınlatıcı bilgiler verdi.

Son 30 yıldır Amerika ve Avrupa’da sanat tıbbının önemli bir aşama kaydederek tıbbın ana dallarından biri olduğunu aktaran Tezer, Türkiye’de de bu konuda çalışmalar yaptığını ifade etti. Yakın zamanda Çapa Tıp Fakültesi hekimleriyle ve tanınmış sanatçılarla ortak bir program hazırladıklarını belirten Tezer “Sanat tıbbı, üzerinde durulması gereken önemli bir konu. Birçok sanatçı sanat tıbbıyla alakalı bilgiye sahip olmadığı için, fiziksel ve ruhsal problemler yaşıyor. Bizim amacımız hem hekimlerle hem de sanatçılarla birlikte ortak çalışmalar yaparak bu sıkıntıların önüne geçmektir” dedi.

Avrupa’da sanat tıbbının sanatçıların yaşamında önemli bir yere sahip olduğunu aktaran Tezer, şunları söyledi: ” Türkiye sanat konusunda önemli bir ülke. Birçok sanatçı yetiştiriyoruz ancak yaşadıkları sorunlarla ilgili onlara yardımcı olamıyoruz. Sanat tıbbının sanatçılar tarafından anlaşılması, yaşadıkları sıkıntıları çözmede yardımcı olacaktır”

Kynk: http://www.medya73.com