sarıyer-hurda

Hurda deposu kapılarını sanat için açtı

Sarıyer’in eski kültürü hurdadan heykellerle yeniden canlandırılıyor. Sarıyer Belediyesi tarafından üç yıl önce başlatılan proje ile Sarıyer sokakları ve parkları hurda heykellerle donatılarak şehrin ve semtin kültürü yeniden oluşturuluyor. Şehirlerin hafızalarının olabilmesi için anıt heykellerin ya da mimari bir unsurun kalıcı olması gerektiğini bilen Sarıyer Belediyesi, bu konunun üzerinde durarak, Türkiye’de hurdadan heykel sanatı yapan ilk kurumlardan oldu. Geri dönüşüm farkındalığı oluşturacak bir proje olan hurdadan sanat çalışması ilçenin heykel eksikliğini gidererek şimdiden Sarıyer sokaklarına 16 heykel kazandırdı. Çevre Sanat günlerinin doğuşuna da vesile olan hurdadan sanat etkinliği 7’den 70’e herkesin ilgisini çekmeyi başarıyor. Bu farkındalığın bilincinde olan belediye, diğer kurumlara örnek olacak çalışmalarına devam ediyor.

YIKILAN HEYKEL ASLINA UYGUN OLARAK YENİLENDİ
Geçtiğimiz yıllarda ‘Kaptan-ı Derya’ heykeli, bronz olmasından dolayı tahrip edilmişti, ancak bu kültürün yok olmasına izin verilmedi ve kısa sürede heykel belediye ekiplerince yenilendi. Sarıyer Belediyesi, yaptığı bu çalışma ile Çayırbaşı Mahallesi’nde geçmişten gelen kültürün devamlılığını da sağlamış oldu. Çünkü mahallede bulunan ‘Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camisi ile heykel zamanla bir bütün haline gelmişti. Orada oluşturulan bir hafıza vardı ve yapılan yenileme çalışması ile tarih yerine yeniden konulmuş oldu.

ÇOCUKLARIN İLGİSİNİ ÇEKTİ
Sarıyer Belediyesi, çocuklarla geçmiş arasında heykeller vesilesi ile bağ kuruyor. Yapılan hurdadan heykel çalışmaları ile geçmişi günümüze taşıyan kurum bunun yanı sıra geri dönüşüme de dikkat çekiyor. 7’den 70’e herkese hitap etmeye özen gösteren çalışmalarda yeni nesle tüketim yerine yeniden üretim aşılanıyor. Sarıyer Çevre ve Sanat Günleri boyunca Kilyos Sosyal Tesisleri’nde sergilenen hurda eserler, katılımcılar tarafından büyük beğeni topladı. Hurdadan heykeller özellikle çocukların dikkatini çekti. Ailelerden belediye çalışanlarına gelen geri dönüşler ise kurum için oldukça önemliydi. Çevre ve Sanat Günleri’nde hurdadan sanat eserlerini inceleyen ve yapım aşamaları hakkında bilgi alan çocuklar, evde de atık malzemelerden farklı ürünler ortaya koymak için heyecanlı olduklarını dile getirdi.

FIRTINAYA ÖPÜCÜK ATAN HURDADAN HEYKEL
Yıllar önce Kilyos Stadı’nda fırtınaya dayanamayarak yıkılan direğin, Doç. Bülent Çınar’ın ellerinde fırtınaya öpücük atan bir heykele nasıl dönüştüğünü bu yıl gerçekleşen Çevre ve Sanat Günleri’nde gördük. Çınar’ın Sarıyer’e kazandırdığı bir çalışma olan ‘Fırtınaya Öpücük’ heykelinin hikâyesi oldukça anlamlı. Kilyos Stadı’nda bulunan direklerden birinin fırtınadan yıkılması ile oluşan bu heykel şimdilerde Kum Zambakları Parkı’nda fırtınayla alay ediyor. Yıkılan direkleri rüzgârgülüne dönüştüren Çınar, heykelin hikâyesini şöyle anlatıyor: “Bir nesne akılla işlendiği zaman kendisini yok eden unsura direnir, hatta onunla alay eder.” Fırtınadan yıkılan direk şimdi Kilyos Kum Zambakları Parkı’nda fırtınaya öpücük atıyor.

BELEDİYEYE GELENLERİ KARŞILAYAN ‘YUSUFÇUK’
Bir diğer çalışma ise ‘Yusufçuk’ heykeli. Bu heykel de yine bir direkten yapılan hatta sanata dönüşme aşamasında kamyon farının bile kullanıldığı bir eser olarak dikkatleri çekiyor. Şu an Büşra Kölmuk tarafından yapılan eser, Sarıyer Belediye binasının girişinde gelen misafirleri karşılıyor.

HAYALLERE YOLCULUK
Şehrin hafızasını koruyup günümüze taşıyan çalışmalardan biri de Mert Çıkılmaz Kaya’nın hayat verdiği ‘Hayallere Yolculuk’ heykeli oldu. Maslak Oto Sanayi girişine konulması planlanan ve bir geminin üstünde kurulmuş mahalleleri tasvir eden eser, hem şehir hayatını hem de yeniden üretimi anlatıyor.

SARIYER SOKAKLARI HEYKELLERLE DONATILACAK

Geri dönüşüm ile insanların hayallerini canlandırmayı ve atıkların yeniden kullanılabilir hale gelmesini sağlayan Sarıyer Belediyesi üç yıl içerisinde birbirinden farklı eserlerin ortaya çıkmasına vesile oldu. Bunların arasında; Rumeli Hisarüstü Mahallesi’nde sergilenen ve Emrah Önal tarafından yapılan ‘Suret’, Ömer Kasımoğlu’nun hayat verdiği ve Safiye Kaya Sokak Hayvanları Geçici Bakım Evi önünde sergilenen ‘Totem’, Muzeffer Tuncer’in ellerinde şekillenerek beğenileri üzerine toplayan
‘Hümanizm Etkisi’ adlı eser, Berke Uysal’ın Belediye Binası önünde sergilenen ‘Praying Mantis’ eseri, Kaan Ezal’ın Rumeli Kavağı’nda bulunan ‘Floki’ çalışması, Hazal Yenice, Fırat Özdemir, Hümeyra Topuzoğlu ve Recep Akdoğdu’nun hazırladığı Kilyos Turban Tesisleri’nde sergilenen ‘Martı’ heykeli, Tufan Akyol’un Hacı Mehmet Şalgamcı Spor Tesisleri’nde ziyaretçilerle buluşan ‘Salt Boğa’, Oğuzhan Güdek’in Kilyos’ta bulunan ‘Kürsü’ heykeli, Erman Karakaya ve Burcu Erdem’in ortak çalışması da yine Hacı Mehmet Şalgamcı Spor Tesisleri’nde sergilenen eserler de yer alıyor.

sergi

Ağaç kökleri heykele dönüştü

Orman Yüksek Mühendisi İsmet Yücel’in “Doğadan Sanata” isimli sergisi Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde açıldı. Sergide Yücel’in, 39 yıllık meslek hayatı boyunca görev yaptığı Kastamonu, Adapazarı, Muğla, Giresun, Afyonkarahisar ve Antalya’da, doğadan topladığı ağaç kök ve dallarından oluşan objeleri, doğal yapısını bozmadan, ufak müdahalelerle dönüştürdüğü eserleri yer aldı. Yücel’in, kırılan, çürüyen ağaç dallarını bir kuşa ya da soyut bir kavrama dönüştürdüğü eserleri ziyaretçilerden büyük ilgi gördü.

MACERASI PEMBE PANTER İLE BAŞLADI

Görevi gereği doğada gezerken bazı objelerin dikkatini çektiğini belirten Yücel, “1970’li yıllarda Pembe Panter isimli bir karakter vardı. Dere içinde buna benzer bir obje gördüm. ‘Beni kurtar diyordu.’ Serüvenim bu şekilde başladı. Babam memlekette marangozdu. Ahşaba yakınlığım vardı. Bu objeleri hobi olarak, zevk ve estetik anlayışıma göre topladım. Kabuk, kırık fazlalıklarını temizleyerek nasıl bir objeyi andırıyor diye karar verip kaideye oturtarak görünür ve sunulur hale getirdim.” dedi. Açtığı sergilerle farkındalık yaratmak istediğini belirten Yücel, “İnsanlara doğada görünen hiçbir şeyin anlamsız olmadığını göstermek istiyorum. Doğada her şeyin bir anlamı ve değeri bulunuyor. Canlıları anlamak için önce cansızları anlamak gerekiyor. Gördüğünüz objeler bir zamanlar canlıydı. Bağlı olduğu ağaçlar kimisi 300, 500, 1000 yıllık ağaçlar, yaşamsal serüvenlerini tamamladıktan sonra yangın, yaşlılık, doğal olaylar sonucu toprağa ulaştı. Sonuçta bütün canlılar toprakla buluşuyor. Bazılarını da ben fark ederek başka bir boyutta yaşama döndürüyorum.” diye konuştu. İsmet Yücel’in sergisi 23 Aralık’a kadar Galeri Maltepe’de sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.

çakıl-taşları

Çakıl taşları tablolara dönüştü

“Çakıl Taşına Dokunan Ellerin Öyküsü” isimli resim sergisi, Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde açıldı.

TSKM’deki sergide, 60 yılını çakıl taşıyla resim yapmaya adayan, bu sanatın Türkiye’deki tek usta öğreticisi, ressam Fehim İbrahimhakkıoğlu ve öğrencilerinin eserleri, sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Neslihan Arzu Keteci, Fehim İbrahimhakkıoğlu’nun öğrencileri olarak İstanbul’da sekiz yıldır çalışmalarına devam ettiklerini, ikinci karma sergilerini Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde açtıklarını ifade etti.“Taşın sert dokusuna dokunuyor olmak hepimize çok iyi geliyor. Eserlerinizi sabırla yapmayı öğreniyorsunuz. Puzzle parçalarının yerine oturması ve objenin ortaya çıkması gibi bir durum. 17 yaşından beri doğal taşlarla haşır neşir olan bir hocanın öğrencileri olarak eserler ve özgün tasarımlar ortaya koymaktan mutluyuz” dedi.

Sergide, Neslihan Arzu Keteci, Hatice Türker, Nur Kaya, Leyla Gözek, Aysun Mantarcı Adalı, Nadir Çatak, Rezzan Erdoğan, Fatma Civa, Zeynep Selvili, Gülseren Özgör ve Nurdan Akmaz’ın eserleri yer aldı. İstanbul’u, Türkiye’nin cennet köşelerini, dünya başkentlerinden mimari eserleri, insan yaşamlarını çakıl taşlarıyla resmeden eserlerin bulunduğu sergi, 2 Aralık’a kadar Galeri Maltepe’de ziyarete açık olacak.

hale

Hale Şakar Ürkmezgil’in Heykel Sergisi 28 Kasım’da Açılıyor

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun kurucularından olan Resim ve Heykel sanatçısı, aynı zamanda Resim ve Heykel Eğitmenimiz Hale Şakar Ürkmezgil’in Heykel Sergisi 28 Kasım’da açılacak.

Hale Şakar Ürkmezgil’in 22’nci sergisi, 28 Kasım’da İstanbul Teşvikiye’de bulunan Doku Sanat Galerisi’nde açılışı yapılacak, 17 Aralık’a kadar gezilebilecek.

Türkiye’nin en iyi heykeltraşlarından olan Hale Şakar Ürkmezgil’in heykel sergisini kaçırmak istemeyenler 28 Kasım – 17 Aralık tarihleri arasında Doku Sanat Galerisi’nde sergiyi gezebilirler.

 

Sergi Türü: Heykel Sergisi
Tarih: Açılış 28 Kasım – Kapanış 17 Aralık
Yer: Doku Sanat Galerisi
Adres: Av. Süreyya Ağaoğlu Sok. (Ihlamur Teşvikiye Yolu ) No:10/10D, Teşvikiye İstanbul Türkiye

büyükerşen

Herkes BALMUMU MÜZESİ’NDE

Eskişehir’e gelen yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgi gösterdiği Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi’nde tatil yoğunluğu yaşandı. Geçtiğimiz yıla oranla bu dönemde ziyaretçi sayısı 2 katına çıktı. Müzeyi son 10 günlük süreçte 25 bin misafir ziyaret etti.

Türkiye’de müzecilik alanında önemli çalışmalar ile isminden söz ettiren Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, hizmete sunduğu müzeler ile ilgi odağı olmaya devam ediyor. Sergiden gelen gelirleri engelli ve kız çocukları için harcanan Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi de okulların tatil olması sebebiyle 10 günlük süreçte ziyaretçi akınına uğradı. Başkan Büyükerşen, bu durumdan büyük mutluluk duyduklarını ifade etti. Büyükerşen “Yaz aylarında şehrimize Türkiye’nin dört bir yanından turlar düzenleniyor. Bu yoğunluğa alıştık. Lakin artık kış mevsiminde de bu yoğunluğu görüyoruz. Okulların da tatil olması sebebiyle Balmumu Müzemiz 10 günde 25 bin ziyaretçi ağırladı. Özellikle hafta sonlarında müzemizin önünde uzun kuyruklar oluştu. Şehrimize gelen yerli ve yabancı turistlerin bu kente katma değer kattığına inanıyorum. Otel sahibi dostlarımızdan otellerde özellikle hafta sonlarında yer olmadığını duyuyoruz. Esnaf kazanıyor, şehir kazanıyor. Bu da bizleri mutlu ediyor” dedi.

artemis

Artemis Geri Geldi

Efes Selçuk’un simgelerinden Artemis heykelinin 20 yıl önce bulunduğu yere yeniden konulması nedeniyle ayrı bir tören düzenlendi. Heykelin birebir bir kopyasının açılışında konuşan Tunç Soyer, 20 yıl önce kaldırılan heykelin, aynı yerde, yeniden kent meydanıyla buluşmasından dolayı heyecan duyduğunu belirtti. Soyer konuşmasında, “Bugün sadece Efes Selçuk için değil, tüm İzmir için çok önemli olan Güzel Artemis Heykeli’nin yeniden kent meydanıyla buluşması, hepimizi çok heyecanlandırıyor. Adına dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı inşa edilen Efesli Artemis, Antik Efes’i bir dünya kenti yaparak zenginleşmesini sağlamış, bu coğrafyanın en önemli değerlerinden biridir” dedi. Artemis heykelinin kentin belleğinin bir parçası olduğuna dikkat çeken Filiz Ceritoğlu Sengel ise Artemis’i tekrar bu meydana dikelim ki herkes buranın Artemis’in bereketli elinin değdiği topraklar olduğunu bilsin” şeklinde konuştu.

pera-sanat-müzesi

Heykel severler Pera Sanat Müzesi’ne

Antik Yunan sanatının ikonik örneklerinin, modern dönem simgeleriyle bir araya geldiği heykel sergisi 30 Kasım’a kadar Trump Art Gallery’de (TAG) sanatseverlerle buluşacak.

Trump Art Gallery, yerli ve yabancı sanatçıların sanat eserlerine ev sahipliği yapmaya, İstanbullulara sanatın özgün örneklerini sunmaya devam ediyor.

Pera Sanat Heykel Sergisi, Antik Yunan Çağı heykel sanatının ikonik örneklerini, bugünün simgeleriyle bir araya getirerek geçmiş ile geleceği aynı formda buluşturuyor. Güzellik anlayışının çağlar boyunca uğradığı dönüşümün, heykel sanatı ile ifade edildiği sergide, klasik sanata mizah öğesinin katılması da dikkat çekiyor.

Antik dönemle modern dünyanın simgelerini bir arada kullandığı çarpıcı heykeller, 30 Kasım’a kadar Trump Alışveriş Merkezi B3 katında bulunan Trump Art Gallery’de sergilenecek.

odul

Başoğlu’na İngiltere’de üç büyük ödül

Işık Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Tamer Başoğlu, bu yıl yenilenen ve İzmir Karşıyaka İskele Meydanı’nda yer alan “Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı” ile İngiltere’de düzenlenen ‘The International Property Awards’ta üç büyük ödülün sahibi oldu.

İngiltere’nin başkenti Londra’da 1995 yılından beri düzenlenen ‘The International Property Awards’ta bu yılın ödülleri sahiplerini buldu. Işık Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Tamer Başoğlu’nun İzmir Karşıyaka İskele Meydanı’nda bulunan ve bu yıl yenilenerek 41,7 metre yüksekliğe ulaşan‘Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı’, ‘The International Property Awards’ta üç ödülün birden sahibi oldu.

Heykeltıraş Prof. Tamer Başoğlu’nun 1972 yılında yaptığı anıt, sanatçının izni ve koordinatörlüğünde, sanatçının oğlu heykeltıraş Emre Başoğlu’nun da yer aldığı çalışmayla Karşıyaka Belediyesi tarafından bu yıl yenilenerek 41,7 metre yüksekliğe ulaştı.

Üzerinde; Mustafa Kemal Atatürk, annesi Zübeyde Hanım, mermi taşıyan cefakâr Türk Anası, Cumhuriyetle birlikte her dalda yetişen öğretmen, hukukçu, kimyager gibi Türk kadınlarını simgeleyen kabartma figürlerin yer aldığı yenilenen anıt ve anıtın alt kısmında oluşturulan Kadına Saygı Müzesi, uluslararası jüri üyelerinin oyları ile ‘Çok Amaçlı Kullanım Mekanlarının Geliştirilmesi’ ve ‘Kamu Kullanım Alanlarının Geliştirilmesi’ kategorilerinde üç büyük ödüle layık görüldü.

Cumhuriyet’in 50. yılı için açılan ulusal bir yarışmada birincilik ödülü alarak yapımına 1972’de karar verilen ve 1973 yılında açılan anıtı yapan Prof. Tamer Başoğlu ödülü; yenileme çalışmasını birlikte yürüttükleri Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ile birlikte aldı.

Türkiye’nin pek çok yerinde simge haline gelen eserleri bulunan Başoğlu’nun en bilenen anıtları arasında; ODTÜ Bilim Ağacı, Edirne Lozan Anıtı, Veliefendi Hipodromu Atatürk Anıtı, Atçalı Kel Memed Anıtı, Bakırköy Atatürk Anıtı ve Atatürk-Cumhuriyet-Demokrasi Anıtı (Beşiktaş) bulunuyor.

heykel-ordu

2100 yıllık heykellere ulaşıldı

Ordu’daki Kurul Kalesi kazılarında ‘Ana Tanrıça Kibele’ heykelinden sonra Dionysos ve Pan heykeli bulundu.

Türkiye’de tahtında oturan ilk ‘Ana Tanrıça Kibele’ heykelinin bulunduğu Ordu’nun 2 bin 300 yıllık Kurul Kalesi yerleşkesinde yapılan arkeolojik kazılarda bu defa da Dionysos, Pan heykeli ve hayvan biçimli dini kap olan Riton bulundu.

Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ilk bilimsel arkeolojik kazısı kapsamında, Altınordu’ya bağlı Bayadı Mahallesi’nde bulunan Kurul Kalesi’nde 8 yıldır süren kazılar bu yıl da devam ediyor.

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yücel Şenyurt başkanlığında, aynı üniversiteden 15’i arkeolog, 40 kişilik ekip, 16 Temmuz’da kazı çalışmalarına başladı.

Daha önceki kazılarda bulunan 2 bin 100 yıllık olduğu tahmin edilen, 110 santim yüksekliğinde, mermerden yapılmış tahtında oturan ‘Ana Tanrıça Kibele’ heykelinin ardından, bu yılki kazılarda da yeni heykeller bulundu. 6’ncı Mithridates’ın kalesi olduğu tahmin edilen bölgede yapılan yeni kazıda Dionysos, Pan heykeli ve hayvan biçimli dini kap olan Riton bulundu.

Sabiha-Bengütaş

İlk Kadın Heykeltıraşımız: Sabiha Bengütaş

1904 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Sabiha Bengütaş, ilköğrenimini  Eyüp Sultan Reşadiye Numune Mektebi’nde tamamlar. Babası Ziya Bey’in Şam’a gönderilmesi üzerine ailesiyle birlikte dört yıl boyunca burada yaşamını sürdürür. Bu arada bir yıl da Fransız Katolik Mektebi’ne devam eder. Daha sonra İstanbul’a döner, ailesiyle birlikte Büyükada’ya yerleşir ve burada Köprülü Fuat Paşa Okulu’ndan mezun olur. Küçük yaştan beri güzel sanatlara tutkusu olan Bengütaş okulda, evde resimler yapar. Bu alandaki yeteneğini geliştirmek için, 1920’de Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Resim Şubesi’ne girer.

Bu sırada kendi kendine, antik bir büstü kopya eder. Eseri gören Heykel Şubesi Hocası İhsan Bey, bunu Sabiha Hanım’ın yaptığına inanamaz, gerçeği öğrendiği vakit  “Sen, evin temelini yapmadan çatıya çıkmışsın” diyerek beğeni ve takdirini bildirir. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Resim Şubesi’nde bir yıl çalıştıktan sonra bölüm değiştirerek, Heykel Şubesi’ndeki üç erkek öğrenci arasına ilk kız öğrenci olarak katılır.

İlk Kız Öğrenci

“Bir kadının sanatkâr olamayacağını iddiâ edenler, nihayet Sanayi Nefise mektebinin yetiştirdiği ilk kadın heykeltıraşın muvaffakiyetleri önünde rükûa (eğilmeye) mecbur oldular.
Nitekim Sabiha Ziya Hanım bizde ‘ilk yetişen heykeltıraş kadın’dır. Heykeltıraşlık -o zamanlarda zaten Türkiye’de henüz doğmaya başlayan- yeni tanınan bir sanattır. Bu yeni sanatta bir Türk kadının birden bire böyle parlak bir muvaffakiyet göstermesi doğrusu şâyân-ı takdîre değerdir.”

Sabiha Hanım’ın heykeltıraşlık tutkusu öylesine coşkulu ve güçlüdür ki, bütün gücüyle çalışarak bu mesleğin sırlarını öğrenir, Türkiye ve yurt dışında ilk Türk kadın heykeltıraş olarak tanınır.

“1920’de Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Resim Şubesi’ne girdim. Bir gün kendi kendime, antik bir büstü kopya ettim. Eseri gören Heykel Şubesi Hocam İhsan Bey, bunu benim yaptığıma inanamadı. Gerçeği öğrenince “sen, evin temelini yapmadan çatıya çıkmışsın” diyerek beni yüreklendirdi. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Resim Şubesi’nde bir yıl çalıştıktan sonra bölüm değiştirerek, Heykel Şubesi’ndeki 3 erkek öğrenci arasına ilk kız öğrenci olarak katıldım.”
Türkiye’nin ilk kadın heykeltıraşı olan Sabiha Hanım, çok sayıda tanınmış kişinin heykel ve büstlerini yapar. Bu ünlüler arasında Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hâmid, Ahmet Hâşim,Nâmık İsmail, Bedia Muvahhit, Prof. Dr. Âkil Muhtar, Hakkı Şinasi Paşa, Ali Fuat Paşa da vardır.

Taksim Meydanı’ndaki Atatürk abidesini yapan ünlü İtalyan Heykeltıraş Pietro Canonica’nın asistanlığını yapan Sabiha Ziya, onunla birlikte İtalya’ya giderek 18 ay atölyesinde çalışır. Sabiha Hanım 1930’lu yıllarda Abdülhak Hâmid’in torunu diplomat, Şakir Emin Bengütaş’la evlenir. Bir diplomat eşi olarak değişik ülkelerde bulunan Sabiha Bengütaş, yabancı ülkelerde de meslek çalışmalarını sürdürür.

Sabiha Bengütaş çok sayıda eseri olan, birçok sergiye katılmış bir sanatçıdır. Saltanat’ın son yıllarında başlayan ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında gelenekleşen Galatasaray sergilerine, 1925’te ilk kez katılan kadınlar arasındadır.

Bengütaş’ın eseri olan Atatürk’ün büyük, üniformalı heykeli, dünyanın en değerli mermerlerinden olan Carrara mermerindendir (dünya doğal taş sektöründe üretim kalitesi ile birinci sırada olan İtalya’nın dünyaca ünlü mermer çeşidi)  ve günümüzde Çankaya Köşkü’nün bahçesinde bulunmaktadır. Sabiha Ziya bu heykelin eskizlerini Roma’da tamamlar. Eser, 1946 Nisan ayında, Missouri Zırhlısı ile Napoli’den İstanbul’a, oradan da Ankara’ya getirilmiştir.

İlerleyen yaşlarına kadar çalışmalarını sürdüren Sabiha Bengütaş ve eşi sonraları Ankara’ya yerleşirler ve yaşamlarını burada sürdürürler. Eşi ve kardeşlerinin ölümünden sonra bir evlat edinen Sabiha Bengütaş, 2 Ekim 1992’de yaşamını kaybeder.

düşünen-adam

Onun hikayesini hiç merak ettiniz mi?

Fransız Heykeltıraş Auguste Rodin’in, 1900’lü yıllarda yaptığı ve şu an Rodin Müzesinde bulunan Düşünen Adam heykeli, tüm dünyada felsefi düşünmenin simgesi haline gelmiştir. Zamanla pek çok kopyaları yapılan eser; Belçika, Almanya, Norveç, Japonya, Fransa, Danimarka gibi farklı ülkelerde müzeleri ve üniversitelerin bahçelerini süslemektedir.

Fakat hiç bir ülkede, Düşünen Adam heykelini bir akıl hastanesinin bahçesine yerleştirmek, kimsenin aklına gelmemiştir. Ta ki, 1950’li yıllarda Türkiye’de, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesindeki yerini alıncaya dek. Heykelin yapım hikayesi de en az bulunduğu konum kadar ilgi çekicidir.

Başhekim Fahri Celal Göktulga Düşünen Adam’ı ilk önce bir dergide görür. Ardından, heykelin bir kopyasının hastane bahçesinde yapılması fikrini ortaya atar. Ancak bu iş için gereken ödenek yoktur. Bunun üzerine, bu sırada hastanede tedavi görmekte olan, heykeltıraş Kemal Künmat’tan heykelin yapımı için ricada bulunulur. Künmat’ın görevi kabul etmesi ile devasa bir kaya kütlesi askeriyenin de yardımıyla heykelin yapılacağı alana taşınır.

Taş kütlesi, heykeltıraşın ellerinde şekillenip, Düşünen Adam vücuda gelmeye başlarken, Künmat emeğinin karşılığını istediğini ifade eder. Talep ettiği bedel günün şartlarına göre oldukça yüksektir. Hastane yönetimi Künmat’ı ikna etmek için, O’nu en iyi odalarda ağırlayıp ufak hediyeler alsa da başarılı olamaz. En nihayetinde heykeltıraşımız, heykeli yapmayı bırakıp, hastaneden ayrılır.

Düşünen adam, çenesini yaslayacağı koldan mahrum bırakılmış halde, öylece kala kalır. Bu durum altı ay kadar sürer. Altı ayın sonunda hastaneye depresyon tedavisi için yatan yüzbaşı Mehmet Pişdar, tek kollu Düşünen Adamın, eksik kalan kolunu tamamlayacağını iddia eder. Önceleri, Pişdar’ın bunu başarabilecek yeteneğe sahip olup olmadığından şüphelenildiğinden, ayrı bir yerde, taşı yontarak kolu yapması istenir. Sınavı başarıyla geçen yüzbaşıya heykeli tamamlama izni verilir. Üstelik heykeli tamamlaması karşılığında hastaneden taburcu edileceğinin de sözü verilerek. Böylelikle yarım kalan kol da tamamlanarak, heykel son halini alır.

Ali-ve-nino

Ali ve Nino’nun bilinmeyen hikayesi

Hazar Denizi’nin kıyısında Bakü’de Asya ile Avrupa, Müslümanlık ile Hıristiyanlık, Doğu ile Batı iç içe ama karşı karşıya yaşamaktadır.

Yüzü Doğu’ya dönük olan Ali Han Şirvanşir ile Avrupalı duyarlılığına sahip olan Nino Kipiani okul yıllarında birbirlerine sevdalanırlar.

Bu imkansız sayılabilecek aşkı yaşatmak , Doğu ile Batı arasındaki sınırı kaldırmak kadar zordur. Birinci Dünya Savaşı ve Rus Devrimi boyunca, Azerbaycan’ın da bağımsızlık savaşı verdiği bu kaotik ortamda Ali, Asyalı atalarının inançlarıyla Nino’ya olan bağlılığı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.

Liseden mezun olduktan sonra, Ali Nino’ya  evlenme teklif eder. Ali Nino’ya peçe giymek zorunda olmadığını ya da haremin parçası olmayacağını vaat edene kadar tereddüt eder. Ali’nin babası, kadınların Müslüman geleneksel bakış açısına rağmen, evliliği destekler; Nino’nun babası evliliği ertelemeye çalışır.

Evlendikten sonra da sıkıntılar Ali ve Nino’nun peşini bırakmaz. Sürekli kaçma ve kovalamaca içerisinde geçer hayatları. Tam huzura kavuştuk dedikleri anda, Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’a girmesiyle Ali ülkesini savunmak için savaşa gider ve orada ölür.

Sürekli olarak hareket eden bir kadın bir erkek bedeni 10 dakikada bir yeniden ayrılıyor. Heykel ışıklandırmalar ile gece çok daha hoş gözüküyor. Batum’a gittiğinizde bir banka oturup bu heykeli izlemeniz dileğiyle…