50’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük

Derya Bengi’nin imza attığı ”50’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük’, dönemin kültür sanat alanındaki gelişmelerini sözlük formatında birleştiriyor

Gazeteci ve araştırmacı Derya Bengi, 50’li yıllarda Türkiye’de ve dünyada kültür sanat alanındaki gelişmeleri bir sözlük altında birleştirdi.

Derya Bengi, “İkinci Dünya Savaşı’nın ortak acıları ve açtığı yaraların sızısıyla geçen bir önceki on yılın sonrasında bir uyanış, nefes alış, neşe ve refah dönemi” olarak tarif ettiği 50’li yılların Türkiyesi’nin bir sözlüğünü oluşturma amacıyla ‘50’li yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük’ adlı kitabını çıkardı. Kitabın alt başlığı olan ‘Şimdiki Zaman Beledir’ ise 50’li yılların popüler türkülerinden biri olan ‘Ha Bu Diyar’dan bir mısra. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan 370 sayfalık kitap 50’li yılların Türkiyesi’nin kitaplarına, filmlerine, şarkılarına, danslarına yer veriyor.

Kitap her ne kadar ’50’li yıllarda Türkiye’ başlığıyla çıksa da, o dönemde Türkiye’deki kültür sanatın büyük ölçüde Avrupa ve Amerika’dan etkilendiğini de göz önünde bulunduruyor ve 50’lerde Türkiye’de kültür sanat anlamında olan biten her şeye değinmeye çalışıyor.

Bengi, dönemi incelerken alfabetik bir sıralama yapmayı tercih etse de kitabın sonuna 50’lerin kronolojisini de eklemeyi unutmamış. Bu da, sözlükte okur için aradığını bulma kolaylığı sağlıyor. Kitap aynı zamanda döneme ait zengin bir görsel içeriğe sahip. Dönemin karikatürlerine, kartpostallarına, dergi kapaklarına, plak görsellerine, film afişlerine ve kült fotoğraflarına yüksek çözünürlükte yer verilmiş.

Koleksiyon kitabı gibi

Marilyn Monroe’dan Zeki Müren’e, dönemin politik olaylarından gece hayatına, dergilerinden sinemasına, Bazıları Sıcak Sever’den (Some Like it Hot) Yağmur Altında’ya (Singin’ in the Rain) kadar geniş bir çeşitliliğe sahip olan sözlük, koleksiyon kitabı niteliğinde.

Kaynak: MilliyetSanat

Pürizm Nedir?

Pürizm, mimar Le Corbusier ve ressam Amedee Ozenfant tarafından ortaya konulmuş ve Kübizm sonrasında ona tepki olarak doğmuş, ancak aynı zamanda da Kübizm’in farklı bir formu olarak bilinen sanat akımıdır. Bazı makalelerde pürizm “ Arıtılmış ve birbiriyle ilişkili öğelerin birleşmesi “ olarak da tarif edilir. Le Corbusier ve Ozenfant ilk olarak 1918’de After Cubism ( Kübizm Sonrası ) adlı küçük kitaplarında Pürizm’in prensiplerini tarif etmişlerdir. Kübizm’in 1914’den sonra yaygınlaşan, resmedilmeye değer ve dekoratif görünümlerini elimine etmeye çabalamışlardır. Bunun yerine matematiksel düzen, saflık ve mantığın vurgulandığı bir sanat akımı olan pürizmi geliştirmişlerdir. Bu düzen, saflık ve mantığı gerçekleştirebilmek için de modern, kişisel olmayan, evrensel biçimlerde olan ve makine işi olarak tabir edilen basit nesneleri resmetmeyi amaçlamışlardır. Le Corbusier ve Ozenfant makine estetiği ve tamamen çizili formların güzelliği konusunda Fernand Leger ile aynı heyecanı paylaşmıştır. Fakat onlar bir adım daha ileri giderek, bu nesneleri daha da sadeleştirilmiş geometrilere çevirip telaşsız ve sakin bir ahenk ortaya çıkarmayı hedeflemişlerdir.

Pürizmin kritik öğelerinden birisi teknoloji ve makineyi kucaklaması, mekanik ve endüstriyel bir etkiyle zamansız ve klasik bir eser ortaya çıkarılmasını sağlamasıdır.

Pürizm Hakkında Bilinmesi Gerekenler

  • La Corbusier ve Ozenfant’a göre sanat değişmezliğin ifadesi olmalıdır. Onlara göre sanat eserleri pitoresk ve rastlantısal olmamalıdır.
  • Pürizm terimi Türkçe’de Arıtmacılık olarak da bilinmektedir.
  • Le Corbusier 1946-1952 yılları arasında Marsilya’da Unite d’Habitation ( Yerleşim Birimi ) bloklarını inşa etmiş ve bu bloklar da Pürizm akımına örnek olarak gösterilmiştir.
  • 1930’larda sürrealist çalışmalar yapmaya başlayan Rene Magritte önceleri Pürist tablolar yapmıştır.
  • Fransız ressam, heykeltıraş, seramikçi olan Fernand Leger de Pürizm’den etkilenmiş ve bu akımdan yola çıkarak “ Vazo Taşıyan Kadın “ gibi eserler ortaya çıkarmıştır.
  • Amedee Ozenfant’ın “ Gitar ve Şişeler “ adlı resmi de Pürizm akımı örneklerindendir.

Frankfurt Kitap Fuarı’nda Karagöz’e Büyük İlgi

Frankfurt Kitap Fuarı’ndaki çocuk yayınları bölümünün en ilgi çekici etkinlik Karagöz oldu.

karagoz

Frankfurt Kitap Fuarı’nda sahnelenen Karagöz gölge oyunu, ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığınca fuarın 3 numaralı çocuk yayınları bölümünde oluşturulan çocuk kitapları standında, Almanya’da öğretmenlik yapan iki arkadaş Ercan Karahan ve Hasan Basri Dursun tarafından sahnelenen Karagöz gölge oyunu etkinlik alanını ziyaret eden yetişkinlerden ve çocuklardan büyük ilgi görüyor.

Gölge oyunu sanatçısı Ercan Karahan, Almanya’da yaşadığını, öğretmenlik mesleğinin yanı sıra hobi olarak Karagöz sanatıyla ilgilendiğini söyledi. Karahan, çocukların Karagöz gölge oyununu gördüğünde büyülendiği yorumunu yaparak, şunları aktardı:

“Normalde de mesleğimizi yaparken pedagojik konuları Karagöz gölge oyunu üzerinden çocuklara iletmeye çalışıyoruz. Almanya’daki yeni kuşaklara bu kültürü vermek, yaşatmak, canlı tutmak, unutturmamak için çaba gösteriyoruz.”

Karagöz oyununda orjinaline uygun, elle boyanmış deri tasvirler kullandıklarını belirten Karahan, “Malzemeleri ise İstanbul’dan, Üsküdar’dan tedarik ediyoruz. Sahneyi, diğer birçok malzemeyi ise kendimiz yaptık. Öğrencilerimizden de epey olumlu bir yankı alıyoruz. Umarız gelecekte de başarılı bir şekilde devam ederiz” diye konuştu.

Karahan, Almanya’da normalde kütüphanelerde de Karagöz gölge oyununu sahnelediklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Yabancı çocuklara Karagöz’ü sunuyoruz, çok farklı geliyor, çok ilgi gösteriyorlar. Türk çocuklar da katılıyor. Türk kültürüne ait Karagöz’ü Almanca olarak görmeleri, seyretmeleri, Türk çocukların da öz güvenlerini arttırıyor. Bizim kültürel bagajımızda bir şeyler var diye gurur duymaya başlıyor ve bizi taklit etmeye çalışıyorlar, amacımız da zaten bu.”

hacivat-karagoz

Çocukların artık elektronik bir çağda yaşadığına dikkati çeken Karahan, Karagöz gölge oyununun çocukların motor gelişimlerine de faydalı olduğunu gözlemlediğini vurguladı.

ÇOCUK YAYINLARINDA EN ÇOK KARAGÖZ’E İLGİ

Karagöz sanatçısı Dursun ise, Türkçe öğretmenliği yaptığını dile getirerek, “Almanya’da Türkçe dersimde de Karagöz gölge oyununu kullanıyorum. Çocuklar çok ilgi gösteriyorlar, kendileri gelip oynatmak istiyorlar. Perde önünden çok perde arkasıyla ilgilenenler oluyor. Bazen gelip Karagöz’ü kendileri konuşturuyorlar” ifadelerini kullandı. Karagöz gölge oyununun çocukların gündeminde kalmasının önemli olduğuna vurgu yapan Dursun, “Çocuklar artık genelde üç boyutlu çizgi filmlerle dijital ortamda vakit geçiriyorlar. Karagöz’ü görünce ellerini dokundurup kendileri oynatıyorlar. Karagöz’le her istediğini söyletebilirsin. Çocuklara temizliği de anlatırsın, iyiliği de anlatırsın, büyük bir imkan sağlıyor. Çocuklara da bu sebeple daha değişik geliyor. Animasyon ortamından çıkıp, elle tutulur, kendisinin de dahil olduğu bir şeyle muhatap oluyorlar” dedi.

Dursun, fuar boyunca binlerce çocuğun ve yetişkinin Karagöz gölge oyununu izlediğini, sahne arkasına gelip bilgi aldığını kaydederek, “Fuardaki çocuk yayınları bölümünün en ilgi çekici etkinliğini yapmış olduk. Hem Türk kültürünü tanıttık hem de yetişkin çocuk birçok ziyaretçinin eğlenceli zaman geçirmelerini sağladık” dedi.

Türkiye’den birçok yayınevinin çocuklara yönelik yayımladığı çok sayıda kitabın da yer aldığı stantta, minikler Karagöz izlemenin yanı sıra kitaplara da ilgi gösteriyor. Fuar bugün sona eriyor.

1

Tarihin En Gizemli Metinleri

Gizemi hâlâ çözülememiş olan kitaplar ve şifreleri yıllarca kafaları meşgul eden esrarengiz metinler.

Smithfield ya da Gregory Külliyatı

Bu kitabın esas gizemi metinlerinde değil de görsellerinde. Papa 9. Gregory tarafından dini hükümleri açıklamak için bastırılan bu kitapta, o zamanın modasına uygun olarak metinlere eşlik eden kaligrafiler ve illüstrasyonlar bulunuyor. İşte ilginçlik de burada başlıyor. Normalde Meryem Ana, İsa ve Azizlerin süslediği dini külliyat sayfalarının tersine bu külliyatta kılıçla kafa kesen dev tavşanlar, bir kurdu idam eden kazlar ve tek boynuzlu atlar gibi Hristiyan öğretileriyle (görselden de anlaşılacağı gibi) açıkça çelişen tasvirler bulunuyor. Bu metinleri inceleyen din adamları ve tarihçiler, Smithfield külliyatının gizemini hâlâ çözebilmiş değiller.1

Ripley Metinleri, 15. yüzyıl

Isaac Newton’ın bile bir dönem simyaya ve gizli bilimlere ilgi duyarak yakından takip ettiği büyük simyacı George Ripley, konusundaki en yetkin isimlerden biriydi. Yazdığı metinlerde gizemli felsefe taşının nasıl yapılacağını tarif ediyor, sıradan metalleri altına çevirmenin yollarını anlatıyordu. Belirsiz, şifreli bir yazı dili kullanan Ripley’in metinlerinde ölümsüzlüğün sırrını verdiği dahi söyleniyor. Ripley’in en gizemli metniyse, 6 metre uzunluğundaki parşömen tomarı. İlginç illüstrasyonlar barındıran bu metnin ne anlatıyor olabileceğine dair gizem hâlâ çözülebilmiş değil.

2

 

Voynich El Yazması, 15. yüzyıl

Yale Üniversitesi’nin bir parçası olan Beinecke Nadir Kitaplar ve El yazmaları Kütüphanesi’nde, şimdiye kadar hiç kimsenin okumayı başaramadığı bir kitap bulunuyor. Adını kitabı 1912’de bir şekilde eline geçiren Polonyalı sahaf Wilifrid Voynich’den alan, daha önce görülmemiş bir dilde kaleme alınmış bu el yazması yıllar süren çabalara rağmen bir türlü çözülemiyor.

Karbon 14 testi sonucunda 15. yüzyılda yazıldığı anlaşılan kitap, bulunmasının üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen hâlâ gizemini koruyor.

İçinde, astronomi ve botanik bilimleriyle ilgili bir şeyler anlatıyormuş gibi görünen garip illüstrasyonlar bulunan kitap, kimi akademisyenlere göre bir aldatmacadan ibaretken, kimilerine göre dünya ve evrenle ilgili hâlâ çözülmeyi bekleyen büyük sırlar taşıyor.3

 

Prodigiorum Ac Ostentorum Chronicon, 1557

Latince’den Alametler ve Kehanetler Kronolojisi olarak çevrilebilecek olan bu kitap Adem ve Havva’dan beri yaşanan bütün doğa üstü olayları anlatan bir ansiklopedi. Fransız hümanist Conrad Lycosthenes tarafından kaleme alınan kitapta, meteor yağmurlarından (Halley kuyruklu yıldızının belirişi de de dâhil), sellere ve depremlere kadar kehanet olarak görülmüş tüm doğa olaylarından kronolojik olarak bahsediliyor.

Bazı sayfalarında UFO benzeri çizimlere ve deniz canavarı tasvirlerine de rastlanan bu garip kitap, gizem avcılarını hâlâ hayrete düşürmeyi başaran nadir el yazmalarından biri.

4

 

 

Soyga Kitabı, 16. yüzyıl

6. yüzyılda yaşamış olan matematikçi, astrolog, simyacı ve okültist olan John Dee’ye atfedilen bu kitabın büyü tarifleri içerdiğine inanılıyor. İçindeki çizimlerin ve yazıların sırrı hâlâ çözülememiş olan kitap, bir dönem Kraliçe Elizabeth’e de danışmanlık yapmış olan Dee’nin geniş kütüphanesinin bir dönem en önemli parçasıydı.
Kitap, Dee’nin ölümünden sonra ortadan kaybolmuş, ardından şaşırtıcı bir biçimde 1994’de Deborah Harkness adlı bir akademisyen tarafından Britanya Ulusal Kitaplığı’nda bulunmuştu. Bazı din bilimcileri Soyga Kitabı’nın, Eski Ahit’ten önce şeytan tarafından indirilmiş olduğunu iddia ediyor. ‘Soyga’ antik Yunanca’da ‘kutsal’ anlamına geliyor.

5

 

Popol Vuh, 1701

Guatemala’da misyonerlik yapan Dominikan rahip Francisco Ximénez’in bulduğu bu metinler, Maya uygarlığının kullandığı Kiçe alfabesiyle yazılmış bir el yazmasıydı. “İnsanların Kitabı” anlamına gelen Popol Vuh yazması, rahip Ximénez tarafından İspanyolca’ya aktarıldı.

Mayaların binlerce yıllık sözlü geleneğinin yazıya aktarılmış hali olan bu el yazması dünyanın yaratılış hikâyesini ve diğer Orta Amerika mitolojilerinden örnekleri içeriyordu. Ximénez’in bu kitabı nasıl bulduğunu tam olarak açıklamaması kitabı daha da gizemli kılıyordu. Üstelik kitabı İspanyolca’ya çevirmek için kimden yardım aldığı da bilinmiyordu. Altın değerindeki bu yazıtlar, bugün Maya kültürüne ışık tutan en önemli belgeler olarak kabul ediliyor.

6

 

Rohonc Metinleri, 19. yüzyıl

Tartışmasız gelmiş geçmiş en gizemli el yazmalarından biri olan Rohonc Metinleri’nin ne anlattığı ya da nereden geldiği bilinmiyor. 19. yüzyılda kimliği belirsiz biri tarafından Macar Bilim Akademi’sine bağışlanan bu kitabın izi de sürülemiyor.

Birçok dilbilimci tarafından incelenen ve bir türlü çözülemeyen metin, alışılmışın çok dışında olan 200 farklı sembolden oluşan alfabesiyle günümüz dillerinden hiçbirine uymuyor. Ayrıca kitaptaki çizimlerden kitabın yazıldığı coğrafyaya dair de bir ip ucu yakalanamıyor. Sonunda çoğu dilbilimci ve tarihçi tarafından bir aldatmacadan ibaret olduğuna karar verilen kitabın tüm sayfalarına şuradan ulaşabilirsiniz. Olur da çözerseniz bize de haber verin.

7

 

Zodyak Katili’nin Mektupları, 1960-1970

1960 ve 1970 yılları arasında 20 ila 28 kişiyi öldürdüğü düşünülen seri katil Zodyak, cinayetlerden sonra gazetelere garip mektuplar gönderiyordu. Şifreli olan bu mektuplardan yalnızca bir tanesi çözülebildi. Mektuplarda katilin kurbanlarından bahsettiği ve kendi kimliği hakkında ipuçları verdiği düşünülüyor.

8

 

Vivian Kızlarının Hikâyesi, 1973

Henry Darger adında münzevi bir hastane hademesinin evinde bulunan bu kitap, benim gördüğüm en ürkütücü işlerden biri. Vivian Kızlarının Hikâyesi adlı bu eser, 40 yıl boyunca tek odalı bir apartman dairesinde yaşayan ve hiç kimseyle konuşmayan Henry Darger öldükten sonra, ev sahibi tarafından bulundu. Kitap, çoğu gazete ve dergilerden kesilen resimlerden yapılan kolajlardan oluşuyor. Sulu boyayla renklendirilen bu kolajların üzerine eklenen metinlerde anlatılan hikâyelerin fazlasıyla fantastik olduğu söyleniyor.

Tamamı 15.000 sayfa olan eserin çocuk köleliğini sona erdirmek için mücadele veren yedi küçük kızın hikâyesini anlattığı düşünülüyor. Bazı sayfalarda kırlarda koşuşan mutlu çocuklar tasvir edilirken, bazı sayfalarda işkence ve şiddet betimlemeleri yapılıyor. Çoğu hâlâ çözülemeyen metinler ve illüstrasyonlar kimilerine göre Art Brut (ham sanat) akımının en iyi örneklerinden biriyken, kimilerine göre düpedüz akıl hastalığının nişanesi.

9

 

Codex Seraphinianus, 1981

Hiç kimsenin çözemediği bir dilde yazılan bu kitap, gerçek dışı figürler ve garip illüstrasyonlarla dolu. Bir ansiklopedi formatında yazılmış olan kitabın yazarı İtalyan mimar Luigi Serafini, kitabın verilere dayalı, bilimsel bir çalışma olduğunu iddia ediyordu.

Çizimler de dâhil tamamı el yazması olan bu kitabı inceleyen akademisyenler ve bilim insanları fantezi ürünü olduğu çok aşikar bir işle karşılaşmışlardı. Yine de bazı dilbilimciler, şifreli yazılmış olduğunu düşünerek kitabın anlamını çözmeye gayret gösterdi. Sonunda çoğu eve eli boş dönmüş, ne yazılar, ne de garip illüstrasyonlardan bir anlam çıkarılabilmişti. Yine de bazı şifreciler, kitabın ve çizimlerin şifreli bir anlamı olduğu konusunda ısrarcı.

10

 

 

Bir Zamanlar Londra’da

Ölümünün 400. yılında, tüm zamanların en büyük ozanı William Shakespeare’in üzerinden dönen bir gizem hikâyesi “Bir Zamanlar Londra’da”…

“William Ireland için çok tuhaf bir duyguydu bu – William Shakespeare’in doğduğu varsayılan evde olmak, binlerce kez yürüdüğü odada oturmak, bu kasabın yüzünde ünlü ailesinin hatlarını görmek… Yine de hiçbir şey hissetmemek, bir aşinalık sezmemek, bütün cazibeden sıyrılmış olmak – en esrarengiz tarafı da buydu.”bir-zamanlar-londrada,4dO-txZge0WkXLl2cIlixA

Mary Lamb, deli bir baba, baskıcı bir anne ve aklı havada bir kardeşle tıkılı kaldığı evde yitip gitmektedir. William Ireland’la tanışınca, ona bir kurtarıcıya sarılır gibi yapışır. William, babasının kitapçısında çalışan silik bir gençtir. Ne Mary’nin kardeşi Charles Lamb ile Charles’ın Doğu Hindistan Şirketi’ndeki iş arkadaşlarının arasına kaynaşabilmektedir ne de hayatı boyunca gururlandırmaya çalıştığı babasının gözüne girebilmektedir. Tesadüfen tanıştığı bir kadının, merhum eşinin terekesinde bulduğu, Shakespeare’in imzasını taşıyan senedin babasının ve edebiyatseverlerin nazarında kendisine saygınlık kazandıracağını ummaktadır. Senedi mektuplardan şiirlere Shakespeare’in çeşit çeşit belgesinin keşfi izlerken Mary ile William kendilerini etrafları büyük ozanla sarılmış, hayaller içinde yüzerken bulurlar. Asıl soru, bu hayallerin asılsız olup olmadığıdır…

Peter Ackroyd, Oscar Wilde’ın Son Vasiyeti,Dickens, Poe: Kısacık Bir Hayat gibi kitaplarında İngiliz edebiyatının büyüklerine, The Great Fire of London (Büyük Londra Yangını) ve London: The Biography’deyse (Londra: Biyografi) bu büyük şehre saygı duruşunda bulunuyor. Bir Zamanlar Londra’da, bu ikisini, Ackroyd’un edebiyat tutkusu ile Londra sevgisini bir araya getiriyor. Ölümünün 600. Yılında Shakespeare’in kitaplarından alıntılar ve büyük ozana göndermelerle dolu kitap aynı zamanda hem on dokuzuncu yüzyıl Londra’sını hem de  Shakespeare dönemini yakından tanıma fırsatı veriyor.

“Shakespeare’in en büyük, en cesur, en deli hayranlarıyla ilgili zarif bir tarihî roman… Tuhaf bir şekilde etkileyici ve bütünüyle eğlenceli.”—The Washington Post Book World

“Döneme sadık kalan ama akıcılığını koruyan harikulade eğlenceli bir kitap… Bu dünyayı Peter Ackroyd’dan iyi tanıyan kimse yok ve geçmişin Londra’sına yaptığı bu son yolculukta kalemi her zamankinden güçlü.”—The Sunday Telegraph

“Dâhice ve büyüleyici… Yanlış gerçekler ve gerçek görünen yalanlarla ilgili baş döndürücü bir roman.”—The San Francisco Chronicle

PETER ACKROYD KİMDİR?

Peter Ackroyd, İngiliz biyografi yazarı, romancı, eleştirmen. 1949’da Londra’dadoğan Ackroyd eğitimini Cambridge Üniversitesi’nde tamamladı. Daha sonra özel bir bursla iki yıl Yale Üniversitesi’ne gitti. Ackroyd, başta Londra olmak üzere İngiliz tarihi ve kültürü üzerine kurgu ve kurgu dışı eserleriyle tanınır. Somerset Maugham, Guardian ve Booker ödülleri gibi birçok ödül kazanan yazarın romanları arasında The Great Fire of London (Büyük Londra Yangını), Oscar Wilde’ın Son Vasiyeti, Doktor Dee’nin Evi, kurgu dışı kitaplarının arasında iseDickens, London: The Biography (Londra: Biyografi), Shakespeare: A Biography(Shakespeare: Bir Biyografi) ve Poe: Kısacık Bir Hayat sayılabilir.

Şairler Eskişehir’de buluşuyor

sairler-eskisehir-de-bulusuyor-141302-5

Eskişehir Tepebaşı Belediyesi tarafından düzenlenen 6. Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşması, 26-29 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Açılış, bu akşam saat 18.00’de Özdilek Sanat Merkezi’nde yapılacak ve tüm etkinlikler burada şiir severlerle buluşacak. Direktörlüğünü Şair Haydar Ergülen’in yaptığı şiir buluşmasının bu yılki onur konuğu Ahmet Telli olacak. Telli, açılıştan önce, saat 17.00’de okurları için kitaplarını imzaladı. Tepebaşı Belediye Başkanı Dr.Ahmet Ataç, “Dolu dolu geçeceğine inandığım şiir günlerimize sanatseverleri davet ediyorum” dedi.

ODAK ÜLKE NORVEÇ

6. Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşması’nın açılışında, şair-müzisyen Muzaffer Özdemir ve sonraki günlerde de Müzik Kutusu birer konser verecek. Buluşma boyunca dört “müzik-şiir okuması” gerçekleştirilecek. Behçet Necatigil, doğumunun 100. yılında şair Mahmut Temizyürek’in hazırladığı bir sunumla anılacak. Yakın tarihlerde aramızdan ayrılan şairler Sennur Sezer, Gülten Akın, Ahmet Oktay ve Ahmet Ada da bir etkinlikle anılacak.

Öte yandan, Onur Konuğu Ahmet Telli’nin şiirinin tartışılacağı bir oturum gerçekleştirilirken yurt dışından gelen konuk şairlerin katılacağı “Şiir ve Barış” ile “Norveç Şiiri” oturumları yapılacak. Bu yıl odak ülke Norveç olacak.

Şiir Buluşmasında her yıl olduğu gibi bu yıl da, çocuklarla bir “Çocuk Şiiri” oturumu yapılacak. Tepebaşı Belediyesi’nin Esentepe’deki Çocuk Sanat Merkezi’nde şairler Mehmet Atilla ve Erol Büyükmeriç konuşacak.

NAZIM ÖDÜLÜ

Şiir Buluşması kapsamında verilen “Nazım Hikmet Araştırma Ödülü, bu yıl Arif Keskiner ve M. Melih Güneş’in Hazırladığı “Nazım’ın evinde, Vera’nın Sofrasında” adlı kitaba verildi. Bu ödül için de bir tören gerçekleştirilecek.

6. Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşmasına bu yıl; Fransa, İran, İtalya, Norveç, Polonya, Suriye ve ülkemizden 30 şair katılacak. Şairlerin şiirlerinden oluşan Türkçe-İngilizce bir kitap ile, Türk şiirinin ustalarından Behçet Necatigil’in 100. Yaşı nedeniyle şair Mahmut Temizyürek tarafından hazırlanan bir kitap ve geçen yıl olduğu gibi bu yıl da, Komşu Yayınları tarafından basımı yapılan şiir kitapları şiir severlere ücretsiz dağıtılacak.

ikinci-dunya-savasinin-sonlarindaki-istanbula-bir-bakis,t4_l-iTbyEmpyGsJeDJM0Q

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarındaki İstanbul’a bir bakış

Kaleme aldığı her metinle yeniden tar
tışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.

ikinci-dunya-savasinin-sonlarindaki-istanbula-bir-bakis,t4_l-iTbyEmpyGsJeDJM0Q

İlk olarak 1946 yılında tefrika edilmiş olan Sonsuz Panayır yazarın son dönem romanlarından. 1987’den beri baskısı olmayan Sonsuz Panayır’da Halide Edib’in Anadolu hakkındaki değişen görüşleri de göz önüne serilir.  Halide Edib’in bu önemli eserini Seval Şahin’in eserin önemine işaret ettiği sonsözüyle birlikte sunuyoruz…

Ayşe, Şaşırtmaçların arabasıyla bir hayli geç dönerken, bir taraftan iki akşam üst üste arabayla dönmesinin komşularına yapacağı tesiri düşünüyor, bir taraftan da kendi kendine, “Ben de halvetime dönüyorum,” diye gülüyordu. İçinde bir değişiklik olduğuna şüphe yoktu. Fakat nasıl bir değişiklik? Mesela bu köhne eve “halvetim” demek… Acaba Ayşe’nin kafasında hiçbir zaman Ali Bey veyahut Emine Hanım gibi kendi içinde yaşamak ihtiyacı hasıl olmuş muydu? Ayşe bıçak gibi keskin zekâsıyla, her yerde etrafını tetkik eden, hayat panoramasını seyreden, bu panoramanın görebildiği realitelerini yazıylatekrar eden bir stenograftan başka bir şey olabilir miydi?”

“Halide Edib, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Anadolu sermayesinin egemen olduğu İstanbul sosyetesini ve eğlence dünyalarını anlatırken romanına Sonsuz Panayır adını verir. Bu eğlence yerleri, panayırlar, eğlencenin işin içine girmesine rağmen hiç bitmeyecek bir olumsuzluğa işaret eder. Bu olumsuzlukta Anadolu daha doğrusu Anadolu sermayesi önemli bir yer kaplar. Halide Edib’in cumhuriyetin ilk yıllarında yazdığı romanlarda Anadolu, eğitilmesi, medeniyetleştirilmesi gereken bir yerken İkinci Dünya Savaşı’nda kentli burjuvaya egemen olmuş Anadolulunun burjuvalaşmış hali yazarı oldukça rahatsız eder. “

SEVAL ŞAHİN

“En nihayet, insanları tamamen şeytanın nüfuz mıntıkasına sokabilecek kudret şunlardır: Kuru gürültü, ahenksiz fakat dinmeyen bir şamata, sonsuz bir söz ve seda anarşisi! Şamata şamata… Manalı manasız, lüzumlu lüzumsuz, ebedî birgümbürtü ve çığlık! Bunları insanlara dinamizm, kudret, hareket diye yutturmak lazım… Ve yutturabilirsiniz, yeter ki insanlarda düşünmeye, iç hayatı yaşamaya mecal bırakmayacak, aman, aralık vermeyecek gümbürtü ve gürültü, günlük bir ihtiyaç haline gelsin.

Kaleme aldığı her metinle yeniden tartışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.

HALİDE EDİB ADIVAR

Halide Edib Adıvar, 1882’de İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okudu. 1908’de yazmaya başladığı kadın hakları hakkındaki yazılarından dolayı kimi kesimlerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması sırasında Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde tarihî bir konuşma yaptı. 1920’de Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Onbaşı ve üstçavuş rütbeleri aldı. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası’yla fikir ayrılıklarına düştü. Bunun sonucunda 1917’de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. İlerleyen yıllarda konferanslar vermek üzere ABD’ye gitti, Mahatma Gandhi tarafından Hindistan’a çağrıldı. 1939’da İstanbul’a dönen Halide Edib, 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekildi. 1964’te öldü.

Halide Edib Adıvar’ın Can Yayınları’ndaki diğer kitapları:

Ateşten Gömlek, 2007

Handan, 2007

Mor Salkımlı Ev, 2007

Sinekli Bakkal, 2007

Türk’ün Ateşle İmtihanı, 2007

Vurun Kahpeye, 2007

Son Eseri, 2008

Yolpalas Cinayeti, 2008

Tatarcık, 2009

Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri, 2009

Âkile Hanım Sokağı, 2010

Kalp Ağrısı, 2010

Zeyno’nun Oğlu, 2010

Çaresaz, 2011

Sevda Sokağı Komedyası, 2011

Kerim Usta’nın Oğlu, 2012

Dağa Çıkan Kurt, 2014

Yeni Turan, 2014

Hindistan’a Dair, 2014

Ateşten Gömlek (sadeleştirilmiş),2014

Vurun Kahpeye (sadeleştirilmiş),2014

Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri II, 2015

Döner Ayna, 2015

 

Sonsuz Panayır

Yazar: Halide Edib Adıvar

Tür: Roman

 

‘Sevgilerde Behçet Necatigil 100 Yaşında’ sergisi açıldı

Türkçe’nin en özgün şairlerinden Behçet Necatigil’in hayatının anlatıldığı “Sevgilerde Behçet Necatigil 100 Yaşında Sergisi” Beşiktaş’ta açıldı. Sergi, 3 Mayıs’a kadar görülebilecek.

Türkçe’nin özgün sesi Behçet Necatigil, doğumunun 100. yılı vesilesiyle İstanbul’da Fulya Sanat Merkezi’nde açılan sergiyle anılıyor.

“Sevgilerde Behçet Necatigil 100 Yaşında Sergisi” Yapı Kredi Yayıncılık ve Beşiktaş Belediyesi ortaklığında hazırlanırken sergide şairin ve ailesinin fotoğraf arşivlerinden yararlanıldı. Necatilgil’in kızı yazar Ayşe Sarısayın’ın sunduğu katkılarla hazırlanan foto-biyografik sergide  şairin fotoğrafları, elyazısı şiirleri, notları, kişisel eşyaları, kitaplarının ilk baskıları bulunuyor.

Necatigil 100. Yıl Şiir Emek Ödülü ise Egemen Berköz’ün oldu.

img_9933

Antonio Tabucchi’den ‘Tersyüz Oyunu’

Antonio Tabucchi’den düş ile gerçeğin, şimdi ile geçmişin birbirine karıştığı öyküler: Tersyüz Oyunu

 O koskocaman yakışıklı gülümseyişiyle ölümü nasıl anlayabilirdi? Ölümü sen de anlayamazdın, menzilinden uzaktaydın, şimdilik. Sen bir ölüyü anlayabilirdin ama ölüm başka şeydir, ceset başka. Ölüm, yoldaki o dönemeçtir; ölmekse sadece görünmemektir, bu dizeleri anımsıyor musun? 

Tabucchi’nin Tersyüz Oyunu’nu oluşturan öyküler ilk bakışta birbirinden bir hayli farklı gibidir. Öykü kişileri farklı mekânlarda, farklı zamanlarda, farklı güzergâhlarda hareket eder. Ancak yan yana getirilmiş bu dünyaların “kahraman”larını birleştiren bir nokta vardır: Bu kişilerin kendilerini çevreleyen dünyayla kurdukları ilişki; geçmişleri, bellekleri, sanrıları, hayal güçleri, düş kırıklıkları tarafından belirlenir. Tam da bu ilişki biçimi nedeniyle perspektifler yer değiştirir, görünen şeyler görmezlikten gelinir ya da olmayan şeyler varmışçasına hareket edilir.

“Hayatın önceden kestirilemeyen koşulları sonucu, belli bir şeyin ‘öyle’ olmakla birlikte, aynı anda başka türlü de olduğu” bir evrendir anlatılan. Yazarın bir öykü kişisine söylettirdiği gibi bir “tersyüz oyunu”dur bu: “Gerçek” denilen şeye dair bir arayışın usulca eşlik ettiği, okurun da dahil edildiği bir oyun. Ne var ki Tabucchi’nin ustaca kurguladığı belirsizlikler evreninde, bilinçli ya da bilinçsizce gerçekleşen bu arayışlarda somut ile soyut, şimdi ile geçmiş, “sen” ile “ben” giderek daha fazla birbirine doğru akar; ta ki “gerçek”, çoğul olasılıklar evrenindeki ulaşılmaz konumunu alana dek.

ANTONIO TABUCCHI KİMDİR?

Antonio Tabucchi, 1943’te İtalya’nın Pisa kentinde doğdu. Romanları, öyküleri, denemeleri ve oyunlarıyla Avrupa edebiyatının en seçkin yazarları arasında yer aldı. Fernando Pessoa’nın yapıtlarının İtalyanca basımlarının editörlüğünü de üstlendi. Kitapları kırktan fazla dile

çevrildi. Bazı romanları beyazperdeye ve sahneye uyarlandı. Tabucchi, İtalya’da “Pen Kulübü”, “Campiello” ve Viareggio-Répaci”, Fransa’da “Prix Méditerranée”, Yunanistan’da “Aristeion”, Almanya’da Leibniz Akademisi’nce verilen “Nossack”, Avusturya’da “Avrupa Edebiyatı için Avusturya Devlet Ödülü”, İspanya’da “Hidalgo” ve Asturias Prensi’nce verilen basın özgürlük ödülü “Fransisco Cerecedo” gibi saygın ödüllere değer görüldü. Avrupa’nın önde gelen gazeteleri ve kültür dergilerine yazılar yazdı. Uluslararası Yazarlar Parlamentosu’nun kurucuları arasındadır. 2012’de Lizbon’da öldü.

Antonio Tabucchi’nin  Can Yayınları’ndaki diğer kitapları:

Damasceno Monteiro’nun Kayıp Başı, 1998

Hint Gece Müziği, 2000

Ufuk Çizgisi, 2000

Gittikçe Geç Olmakta, 2002

Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü, 2005

Pereira İddia Ediyor, 2005

Düşler Düşü, 2006

Önemi Olmayan Küçük Yanlış Anlamalar, 2006

Tristano Ölürken, 2006

Requiem, 2007

Zaman Hızla Yaşlanıyor, 2011

Isabel İçin: Bir Mandala, 2015

Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar, 2016

antonio-tabucchiden-tersyuz-oyunu,ySexMtyFjU6MsjU43Amo2w

Pera Güzel Sanatlar London College of Music Sınavı için okul değişikliği yaptı.

Her yıl Haziran ve Kasım ayında yapılan London College of Music sınavları için Pera Güzel Sanatlar Lisesi 2016 yılında Trinity College London ile çalışma kararı aldı. Nar Sanat Eğitim Kursu LCM için Eğitim ve sınavlarının yapıldığı SINAV MERKEZİDİR. Sınavda okul değişikliği olduğu için sınav kitaplarında da değişiklik yapıldı. Kitap ücretlerinde bir değişiklik olmadı.

Haberin tarihi: 29 Şub 2016

London College of Music Nedir?

London College of Music’in Grade ve Diploma Sınavları, sınava girenlere, sahip olduğu bilgi ve beceriyi kanıtlama ve uluslararası geçerliliğe sahip bir belgeye sahip olma imkanı sunmaktadır. LCM, uluslararası düzeyde kabul gören akreditasyon kurumu Ofqual tarafından akredite edilmiştir. Sınavlar her yıl Haziran ve Kasım aylarında yapılır. İngiltere Ulusal Eğitim Bakanlığı denetim elemanları tarafından yapılan LCM sınavlarının uluslararası sınav kurulları içerisinde ciddi bir saygınlığı vardır. LCM sınavları Qualifications and Curriculum Authority (QCA) (Nitelikler ve Müfredat Kurumu) tarafından ve The National Qualifications Framework (NQF) (Ulusal Kualifikasyon Çerçevesi) standartları doğrultusunda ulusal ve uluslararası akreditasyona sahiptir. Çok sayıda ülkede uygulanan bu sınavlar, çeşitli seviyeleri, seviyeler için gereken beceri ve bilgi standartları, seviyelerin birbirleriyle bağıntısı ve aşamalı süreçleri ile dünyada eşi benzeri bulunmayan bir yapıdadır.


 

Sınavların Temel Özellikleri

1- Grade ve Diploma derecelerinde geniş bir portfolyöye sahiptir. Her çeşit enstrüman için seçenekler bulunmaktadır.
2- Grade 8 derecesi, Ofqual tarafından müzik lisesi mezunu seviyesinde kabul edilmektedir. Adayların bu seviyede elde edecekleri başarı, üniversiteye girişlerinde büyük önem arz etmektedir.

OFQUAL AKREDİTASYONU

1- Kurumsal Tanınma Akreditasyon kurumumuz West London Üniversitesi’nin Büyük Britanya’daki Ofqual (Nitelik ve Sınav Düzenleyici Kurum), Galler Bölgesi’ndeki DCELLS ve Kuzey İrlanda’daki CCEA kurumları tarafından tanınırlığı vardır.
2- Nitelik Akreditasyonu Dolayısıyla çok çeşitli konulardaki Grade belgeleri ile performans ve öğretmenlik diplomaları Ofqual, DCELLS ve CCEA tarafından tanınmaktadır. Bu belgelerin tanınması için sınavların, içerik, yürütme, değerlendirme ve raporlama prosedürlerinin kriterlere kesinlikle uygun olması gerekmektedir.
Sistemin seviyeleri Grade ( Derece ) ve Diploma sınavları şeklindedir.


 

Sınav Seviye Değerlendirme Tablosu

EŞDEĞER STANDART SEVİYELER LCM SINAVLARIN QF
Seviye 7 FLCM Müzik Performans Master derecesi modülü
Seviye 6 – 7 A seviyesi
Seviye 6 LLCM Müzik Performans ve Müzik Öğretmenliği Üniversitenin son yılı modülü (Lisans)
Seviye 5 ALCM Müzik Performans ve Müzik Öğretmenliği Üniversitenin ikinci yılı modülü (Ön lisans)
Seviye 4 Dip LCM Müzik Performans ve Müzik Öğretmenliği Üniversitenin birinci yılı modülü
Seviye 3 Seviye 8 seviye ( Lise Mezunu )
Seviye 2 Seviye 4 – 5 GCSE Seviyeleri A* – C
Seviye 1 Seviye 1 – 3 GCSE Seviyeleri D – G

 


Lcm Öğrenci Adayları 

London College of Music sınavlarına girmek isteyen öğrenciler başvurularına Eylül ayından itibaren başlayabilirler. Sınav seviyelerinin çalıştıkları öğretmen tarafından belirlenmesi gerekmektedir. Eğitim alınan kurum veya öğretmen bu konuda öğrenci adayına en doğru cevabı verecektir. Başvuruların erken yapılması sınav kitaplarının temini açısından önem taşımaktadır. Sınav kitapçıkları ve repertuar notaları adayın başvurmasının ardından genel merkezden temin edilir. Kitaplar İngiltere’den geldiği için geç başvurular öğrencinin sınava hazırlanma sürecini kısaltmaktadır.


LCM sınavına girecek öğrenci adayları;

A – Sınav Başvuru Formunu eksiksiz doldurmalı,
B – 1 adet vesikalık resim,
C – Nüfus kağıdı fotokopisi,
D – Sınav harcı ve kitap parasını LCM sınav merkezine eksiksiz teslim etmelidir.
Öğrenci adayları LCM sınav merkezlerinde ilan edilen yıllık sınav harcı ve kitap parası dışında bu sınavlara katılmak için (eğitim aldıkları kurumun veya öğretmenin bedeli haricinde) başka bir bedel ödemezler.


 

Grade Ve Diploma Sınavları

Öğrenci kendi bilgi ve becerisine göre öğretmenin tespit ettiği dereceden başlayabilir. Bazı sınav seviyelerini geçmek için Teori sınavını vermek gerekir (Örneğin Grade 8 derecesinden mezun olabilmek için Teori 5 seviyesinde başarı göstermek gerekir). Grade 8 mezunu, tüm dünyada MÜZİK LİSESİ mezunu sayılmaktadır.


 

Diploma Seviyelerinde

Performans, Bestecilik ve Öğretmenlik seçenekleri vardır. Pre Preparatory ( Başlangıç seviyesinde)

Grade Sınav Seviyeleri

  • Step 1
  • Step 2
  • Grade 1
  • Grade 2
  • Grade 3
  • Grade 4
  • Grade 5
  • Grade 6
  • Grade 7
  • Grade 8

 

Grade Derecesi Bölümleri

  • Piano/ Piyano
  • Singing/ Şan
  • Pop Vocal/ Müzikal – Pop Şarkıcılığı
  • Classıcal Guitar/ Klasik Gitar
  • Bass Guitar/ Bas Gitar
  • String/ Yaylı Sazlar / Keman – Viyola – Çello
  • Woodwınd/ Flüt – Obua – Klarinet – Saksafon
  • Brass/ Trompet – Trombone – Tuba – French Horn – Cornet
  • Drum Kits/ Vurmalı Sazlar – Bateri
  • Organ/ Org
  • Harp
  • Theory/ Müzik teorisi

 

Diploma Sınav Seviyeleri

  • DipLCM / Önlisans (1)
  • ALCM – Associate / Önlisans (2)
  • LLCM – Licentiate / Lisans
    FLCM – Fellowship
    Yüksek Lisans

Diploma seviyelerinde Performans bestecilik ve öğretmenlik seçenekleri vardır.


Diploma Derecesi Bölümleri

  • Piano/ Piyano
  • Singing/ Şan
  • Classıcal Guitar / Klasik Gitar
  • String / Yaylı Sazlar / Keman- Viyola- Çello
  • Woodwınd / Flüt – Obua – Klarinet- Saksafon
  • Brass / Trompet – Trombone – Tuba – Frenc Horn – Cornet
  • Percussion / Perküsyon
  • Organ/ Org
  • Theory / Müzik Teorisi
  • Composition / Kompozisyon

Haberin tarihi: 29 Şub 2016

4. Jameel Ödülü sergisi 8 Haziran – 14 Ağustos 2016 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde gerçekleştirilecek

İngiltere’nin en köklü ve önemli sanat kurumlarından Victoria ve Albert Müzesi ile Art Jameel’ın Pera Müzesi işbirliğiyle düzenlediği 4. Jameel Ödülü sergisi 8 Haziran – 14 Ağustos 2016 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde gerçekleştirilecek.

4. Jameel Ödülü sergisi

4. Jameel Ödülü kapsamında seçilen 11 sanatçı arasında David Chalmers Alesworth, Rasheed Araeen, Lara Assouad, Canan, Cevdet Erek, Sahand Hesamiyan, Lucia Koch, Ghulam Mohammad, Shahpour Pouyan, Wael Shawky ve Bahia Shehab yer alıyor. Afganistan, Mali, Porto Riko ve Tayland gibi pek çok farklı ülkeden 280’in üzerinde başvuru alan Jameel Ödülü’nün 11 sanatçısı, Victoria ve Albert Müzesi Direktörü Martin Roth’un başkanlığındaki jüri tarafından belirlendi. Türkiye’den CANAN ve Cevdet Erek’in de yer aldığı sergide kolajlardan, video yerleştirmelerine, seramik, kaligrafiden, heykele ve sanatçı kitaplarına kadar birçok farklı mecrada ürettikleri yapıtları yer alacak.

Art Jameel tarafından desteklenen ve iki yılda bir düzenlenen Jameel Ödülü 25.000 £ değerinde. Victoria ve Albert Müzesi’nin ilk kez İngiltere dışında İstanbul’da Pera Müzesi’nde düzenleyeceği ödül töreniyle kazanan sanatçı açıklanacak.

Jameel Ödülü’nün hamisi, ödüllü mimar Zaha Hadid; Victoria ve Albert Müzesi Direktörü Martin Roth’un başkanlığındaki jüri üyeleri arasında; sanatçı Alan Caiger-Smith, moda tasaımcıları Ece ve Ayşe Ege (Dice Kayek’in kurucuları ve 3. Jameel Ödülü sahipleri), küratör Rosa Issa ile Hong Kong Asya Sanat Arşivi’nin (AAA) Araştırma ve Programlar Direktörü Hammad Nasar yer alıyor.

Victoria ve Albert Müzesi ile Art Jameel’ın Pera Müzesi işbirliğiyle düzenlediği 4. Jameel Ödülü sergisi 8 Haziran – 14 Ağustos 2016 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde ziyaret edilebilir.

Tarihte Bugün Ne Oldu 12 Mayıs

tarihte-bugun-ne-oldu412 Mayıs, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 132. (artık yıllarda 133.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 233 gün vardır.

Olaylar

  • 1621 – Piteå, İsveç’te şehir konumuna alındı.
  • 1820 – Modern hemşireliğin kurucusu, Kırım Savaşı sırasında Üsküdar’daki Selimiye Kışlası’nda da görev yapan İngiliz hemşireFlorence Nightingale, İtalya’nın Floransa kentinde doğdu. Kendisine Lambalı Kadın adı takılmıştı.
  • 1871 – Paris Komünü ayrılık halinde kadınlara nafaka hakkı tanıdı.
  • 1916 – İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlığını ilan eden Paskalya Ayaklanması’nın öncüsü ve İrlanda’nın ilk marksist işçi önderlerinden James Connollykurşuna dizildi.
  • 1929 – İlk Tıp Bayramı Haydarpaşa Tıp Fakültesi’nde kutlandı.
  • 1940 – Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde Tekirdağlı Hüseyin altıncı kez başpehlivan oldu.
  • 1947 – Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’nde yetişen 10 sanatçının oluşturduğu Onlar Grubu kuruldu.
  • 1949 – Sovyetler Birliği’nin 11 ay süren Berlin ablukası kalktı.
  • 1951 – Yıkıcı gücü Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombaların 100 katı büyüklüğünde olan ilk hidrojen bombası denemesi, Büyük Okyanus’undaki Eniwetok Atolü’nde yapıldı.
  • 1965 – Doğu Pakistan’da (bugünkü Bangladeş) kasırga çıktı: 10 binin üzerinde insan öldü.
  • 1965 – Sovyet uzay aracı Luna 5 Ay yüzeyine çarptı.
  • 1965 – Batı Almanya ile İsrail arasında diplomatik ilişki kuruldu.
  • 1967 – Pink Floyd grubu, İngiltere’de Queen Elizabeth Hall’da Dünyada ilk quadrofonik rock konserini düzenledi. Quadraphonic sistemde ses dört ayrı hoparlör grubuna dört ayrı kanaldan gönderiliyordu.
  • 1976 – Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Türkiye’de büro açma isteği kabul edildi.
  • 1978 – Liselerde okutulan ahlak dersi ve müfredat programları ile ders kitapları uygulamadan kaldırıldı.
  • 1978 – Ankara’nın Dışkapı semtindeki YIBA Çarşısı, tüp patlaması nedeniyle yandı: 49 kişi öldü, 100 kişi yaralandı.
  • 1979 – TÜSİAD, gazetelere ‘Gerçekçi Çıkış Yolu’ başlıklı, Ecevit hükümetini eleştiren tam sayfa ilan verdi.
  • 1992 – Nelson Mandela, Uluslararası Atatürk Barış Ödülü’nü insan hakları aksatımları nedeniyle geri çevirdi.
  • 1994 – Kayıp olan Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan, başına iki kurşun sıkılmış halde ölü bulundu.
  • 1998 – İstanbul’da, Hollanda ve Türk polisinin ortak çalışması sonucu, deniz yoluyla İtalya ve Hollanda’ya gönderilmek istenen, uluslararası uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin’in amcasının oğlu Nizamettin Baybaşin’e ait 10 trilyon lira değerinde eroin ve afyon sakızı ele geçirildi.
  • 1998 – Silahlı saldırıya uğrayan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal ağır yaralandı.
  • 2001 – TBMM’de Telekom’un özelleştirilmesine olanak sağlıyan Telekom Yasası 209 oyla kabul edildi.
  • 2002 – Eski ABD başkanlarından Jimmy Carter Küba’ya gitti. 1959 devriminden beri Küba’yı ziyaret eden ABD başkanlığı yapmış ilk siyasi şahsiyet oldu.
  • 2005 – AİHM, Abdullah Öcalan’ın yargılanmasında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılama, uzun süre gözaltında tutma, idam cezası ile yargılamayı düzenleyen üç maddesini ihlal ettiğine karar verdi. Mahkeme Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanmasını tavsiye etti.
  • 2006 – Almanya’da Stern dergisinin her yıl verdiği “Basın ve Düşünce Özgürlüğü Ödülü” Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’e verildi.
  • 2006 – Batı’nın Hamas hükümetine verdiği ambargo cezası Filistin halkını açlıkla vurdu.
  • 2005 – Taşucu’nda Taşucu Atatürk Evi açıldı.
  • 2008 – Çin’de Siçuan depremi
  • 2010 – Rusya ile Türkiye arasında vize anlaşması imzalandı.

Doğumlar

  • 1806 – Johan Vilhelm Snellman, Fin yazar ve devlet adamı (ö. 1881)
  • 1820 – Florence Nightingale, İngiliz hastane reformcusu ve hemşiresi (ö. 1910)
  • 1907 – Katherine Hepburn, ABD’li sinema oyuncusu (ö. 2003)
  • 1914 – Bertus Aafjes Hollanda’lı şair (ö. 1993)
  • 1937 – George Carlin, ABD’li komedyen (ö. 2008)
  • 1942 – Michel Fugain, Fransız şarkıcı ve besteci
  • 1946 – Cahit Berkay, Moğollar adlı şarkı gurubunun kurucularından Türk şarkıcı.
  • 1992 – Malcolm David Kelley, ABD’li oyuncu
  • 1961 – Michael J. Fox, ABD’li oyuncu
  • 1966 – Çelik Erişçi Türk Pop Müziği sanatçısı
  • 1968 – A.Galip, Şair, Eleştirmen, Yazar, Felsefeci
  • 1972 – Pınar Aylin, Türk şarkıcı
  • 1974 – Tolga Çevik, Türk komedyen ve oyuncu
  • 1978 – Malin Akerman, Kanadalı model ve oyuncu

Ölümler

  • 1884 – Bedřich Smetana, Çek besteci (d. 1824)
  • 1916 – James Conolly, Paskalya ayaklanması öncüsü, Marksist işçi lideri (d. 1868)
  • 1927 – Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Milli edebiyat akımının öncülerinden (d. 1870)
  • 1957 – Erich von Stroheim, Avusturya doğumlu film yönetmeni ve aktör (d. 1885)
  • 1970 – Nelly Sachs, Alman şair ve yazar (d. 1891)
  • 1973 – Monika Ertl, Alman eylemci, yönetmen, silahlı örgüt üyesi. (d. 1937)
  • 1985 – Jean Debuffet, Fransız ressam (d. 1901)
  • 1999 – Saul Steinberg, ABD’ li karikatürist (d. 1914)
  • 2001 – Didi, Brezilyalı futbolcu (d. 1928)
  • 2001 – Alexei Tupolev, Sovyet uçak tasarımcısı (d. 1925)
  • 2001 – Perry Como, ABD’li şarkıcı (d. 1912)
  • 2005 – Ömer Kavur, Türk film yönetmeni (d. 1944)

Tatiller ve Özel Günler

  • Dünya Hemşireler Günü