Şunun için etiket arşivi: florya

21-28 Nisan tarihleri arasında yapılacak Uluslararası İzmir Film Festivali kapsamında bütün gösterimler ve etkinlikler ücretsiz  gerçekleşecek. Film gösterimleri için dağıtılacak yer kuponlarınızı sinema fuayelerinde açılacak festival gişelerinden alabilirsiniz. Yer kuponları günlük dağıtılacaktır. Seyirciler her seans için en fazla iki yer kuponu alabilecektir.

izmir film festivali

FESTİVAL’DE BUGÜN (21 NİSAN CUMARTESİ)

Havai Fişek Gösterisi

21:00-22:00

GÜZELYALI, KONAK İSKELE YANI, GÜNDOĞDU, KADİFE KALE, BAYRAKLI REKREASYON ALANI, ARENA İZMİR, KARŞIYAKA ÖZGÜRLÜK MEYDANI

Karaca Sineması Salon 1

12:00 Theo’nun Bakışı / Theo’s Gaze 59′

14:00 İşte Böyle / Damn The Dams (Yönetmen Osman Şişman ve Özlem Sarıyıldız’ın katılımıyla / with the attendance of the directors Osman Şişman and Özlem Sarıyıldız)

14: 00 Türkçe Pekiyi / Turkish: A (Yönetmen Murat Bayramoğlu’nun katılımıyla / with the attendance of the director Murat Bayramoğlu)

17:30 KURMACA KISA FiLMLER GÖSTERİMİ ve EKİP ÖDÜLLLERİ TÖRENİ / FICTION SHORT FILMS SCREENING AND TEAM AWARDS

12. İzmir Uluslar arası film Festivali Gösterim Programı

21:00 Yalnızlar Rıhtımı / The Lonely Ones Quay  113′

İzmir Sineması Salon 4

12:15 Mutlu Et Yoktur / LoveMEATender 63′

14:15 Charlotte Rampling: Cazibe / Charlotte Rampling: The Look 90′

16:45 Punk Usulü Baba / The Other F Word 99′

18:45 Agarta’nın Çağrısını Duyan Çocuklar / The Children Who Chase Lost Voices from Deep Below 116′

21:15 George Harrison: Fani Dünyaya Karşı / George Harrison: Living in the Material World 208′

İzmir Sineması Salon 3

13:00 Kibarlık Zor Zanaat / It is Hard to Be Nice 102′

15:30 Başım Belada / First On The List 85′ (Yönetmen Roan Johnson’ın katılımıyla / with the attendance of the director Roan Johnson)

18:00 Eva / Eva 94′

20:30 Benim Adım Li / Shun Li and the Poet 100′

Bornova Batı Sineması

13:00 Düzelti / Erratum 95′

15:30 Gönül Laf Dinlemez / Reasons of the Heart 119′

18:00 Hayatta En Önemlisi Ölü Olmamak / The Most Important Thing in Life Is Not To Die 80′ (Yönetmen Pablo Martin Torrado’nun katılımıyla / with the attendance of the director Pablo Martin Torrado)

20:30 Kumpanya / The Travelling Players 230′

Festival Katalogu :  http://www.izmirfilmfest.com/pageFlip2/index.html

Film festivali Duyuruları için :  http://www.izmirfilmfest.com/duyuru.php

 Festivalin Tarihçesi : 

İzmir’de Film Festivali Yolculuğu…

Oğuz Makal*

Sanıldığının aksine, bugün Antalya’da ünlenen Sanat ve Kültür Festivali (Altın Portakal) ve yine bu kapsamda düzenlenen film yarışmasının öncü kenti İzmir’dir.

1961 yılında İzmir, öncekilerin tümü tartışmalı geçen sinema festivali ya da yarışmalara bir katkıda bulunmak istedi. Fuar sırasında düzenlenen “Birinci Sanat Festivali”nde içlerinde rahmetli gazeteci-yazar Özdemir Hazar’ın da olduğu girişimciler, “Fuar Filmleri Yarışması”nın yapılmasına karar verdiler. İstanbul’daki film şirketlerine, sinemayla ilgili kuruluşlara çağrılar yapıldı. Bu olayı aktaran Sn. Erman Şener’e göre, ortada bir sorun vardı, birkaç ay önce İstanbul’da “Türk Filmleri Yarışması” adıyla bir etkinlik düzenlenmişti ve özellikle olumsuz yankıları sürüp gitmekteydi. İzmir ise sinema endüstriden uzak, medya açısından zayıf bir kentti, getireceği mali külfetler nedeniyle de filmcilere çekici gelmemekte. Çok az basılan film kopyasının en azından 4-5 gün gösterimden uzak tutulması onları düşündürtmekteydi. Şener’e (**) göre, “Tabii bunlar birer La Palice gerçeğiydi ve festivali düzenleyenler de bütün bunları mükemmelen biliyorlardı. Bu yüzdendir ki, festivali her türlü koşulun dışında tuttular. Yapılan çağrıda, en küçük bir koşul bile söz konusu değildi. Yani festivali düzenleyenler ne başka bir festivale katılmama şartını ileri sürüyorlardı, ne de katılacak filmin o yıl çevrilme şartını. “Peki, İzmir’deki bu festivale hangi filmler katılmıştı? Sekiz film başvurmuştu: İki Damla Gözyaşı (Nejat Saydam-1961), Gecelerin Ötesi (Metin Erksan-1960), Ayşecik ‘Şeytan Çekici’ (Atıf Yılmaz-1960), Dolandırıcılar Şahı (Atıf Yılmaz-1960), Kader Yolcusu (Selahattin Burçkin-1961, Cumbadan Rumbaya (Turgut Demirağ-1960), Denize İnen Sokak (Atilla Tokatlı-1960), Unutamadığım Kadın(Ülkü Erakalın-1961).

Yedi kişilik jüri filmleri izledi. İlk günler her şey düzgün ve sakindi, filmlerin sonuna gelindiğinde ise jüride genel bir hoşnutsuzluk başladı. Bu konuda Erman Şener şöyle yazar: “Jüri -Ne demekse- ‘Seyredilen filmlerin içinde Türk Film ortamını bulan bir film…’ bulamamıştı. Bu yüzden, birincilik ödülünün hiçbir filme verilmeyeceği sanılıyordu. Oysa sonuçlar açıklandığında hayretle görüldü ki, 8 film içinde Türk Film ortamını bulan bir tek film bile bulamayan jüri 6 oyla (evet, mevcudun bir eksiği ile) ‘Denize İnen Sokak’ adlı filmi birinci seçmişti. Anlaşılan jüri, lahana turşusu yemenin perhizi bozmayacağı kanaatindeydi.”

İstanbul’da yapılan bir önceki yarışma kadar ses getirmeyen yarışma, gelip geçecek ve şu ödüller şöyle sıralanacaktır;
En başarılı film: Denize İnen Sokak
En başarılı rejisör: Yok
En başarılı senarist: Selçuk Bakkalbaşı
En başarılı kameraman: Enver Burçin
En başarılı erkek oyuncu: Ulvi Uraz
En başarılı kadın oyuncu: Nurhan Nur

Bu ilk yarışmanın jürisi gerçekten ilginçtir. Birinci film için oy kullanmayan tek jüri üyesinin kanısı, Şener’in deyimiyle “gerçekten dünya sinema literatürüne girecek değerde birinci”dir ve üstelik bu üye Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan aktör-Yönetmen Ziya Demirel’dir. Ziya Demirel’in Fuar Filmleri yarışmasında ‘Denize İnen Sokak’ adlı filme oy vermemesinin gerekçesi, filmin teatral olmamasıdır. Tiyatrodan daha farklı bir sanat diline sahip olmak için o güne değin elli-altmış yılını vermiş olan sinema sanatından beklentisi teatral olmasıydı. Ona göre, film teatral özellikler taşımadığı için birinci seçilmemeliydi.

Öte yandan, en başarılı filmi seçen jüri, en başarılı yönetmeni bulamamıştı. Belki de nedeni Denize İnen Sokak’ı iyi yöneterek en iyi filmi yapan ancak sinema yönetmeni olmayan Atilla Tokatlı’yı yüceltmemek (!) olabilir…

İzmir, ikinci kez film festivali yarışması için girişimde bulunmayacak, bu sessizlik de Antalya’nın işine yarayacaktır.

İzmir ve Sinema Kulüpleri

İzmir iki kez sinema kulübüyle tanışacaktır. İlki 1960’lı yılların sonunda İstanbul Sinematek derneğinin kurulmasından sonra bir avuç sinema sevdalısının girişimiyle -Esat Balım, Ziya Metin, Necati Doluorman – gerçekleşecek, mekân olarak son yıllara kadar aktif durumda olan Hatay Sineması seçilecektir.

İkincisi İzmir Sinema ve Kültür Derneği (İSKD-1974) girişimidir. 1974’de kurulan bu derneğin başkanı Ali Özgüven, başkan yardımcısı ve sinema etkinlikleri yönetmeni Oğuz Makal’dır. İSKD, ilk film gösterisini Karaca Sineması’nda Bulgar sinemasından “Sevgi” adlı filmle yapar. Açılışı, dönemin Belediye Başkanı Sn. İhsan Alyanak ve o yıllarda doçent olan ve iki yıl sonra İzmir’de bir fakülte içinde ilk Sinema-TV bölümünü kuracak Alim Şerif Onaran birlikte yaparlar. Daha ikinci haftada yaptığı gösterimler derneğin, emniyetin “sıkı gözetim trenine” binmesi için yeterli olacaktır… İSKD’nin “genç” tavrı ve 1960’ların sonlarındaki bağımsız bir sinema hareketi olan “Genç Sinema” hareketi gibi ‘Yeşilçam’ olarak adlandırılan sinemadan uzak kalışı nedeniyle, ilk adı ‘İzmir Bağımsız Film Festivali’ olan etkinliği yaratır. (Türk Sineması’ndan gösterdiği filmler Karanlıkta Uyananlar (Ertem Göreç-1964), Bitmeyen Yol (Duygu Sağıroğlu-1965) gibi toplumsal tanıklık filmleridir).

Fuar alanındaki eski Belediye Meclis salonuna kurulan 35 mm’lik gösterim aracıyla Yılmaz Güney’in “Umut”(1970) ve “Endişe”(1974) filmleri sunulur. İstanbul Sinematek Yönetmeni Onat Kutlar “Politik Sinema” konulu bir konferans verir. Yurt dışında, İsveç’te filmler yapan Muammer Özer’in kısa-belgesel filmleri ilk kez İzmir’de gösterilir. Dernek kurulduğunda tam bir sanat çölü olan İzmir’de bu birkaç günlük olayın beklenen sesi verdiğini söylemek zordur.

Uluslararası İzmir Film Festivali’ne doğru…

Sinemanın kenti İstanbul’dur ve İstanbul bir festivale ancak 1983’te “Uluslararası Sinema Günleri” adıyla kavuşacaktır. 1985’ten başlayarak “sinema ve sanatlar” temasını işleyen yabancı ve yerli filmler yarışması açılacak, ‘Altın Lale’ ödülleri verilecektir. İzmir’de ise 1976 yılından itibaren Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü öğrenci almaya başlar. Kentin değişen kültür yaşamının etkileri ve biraz da İstanbul’a duyulan gıptayla – bu arada Oğuz Adanır ve ben, her yıl festival için İstanbul’a koşuşturmaktaydık-,Ankara’da da bir festivalin başlatılmasının gizli tahrikiyle bir adım atıldı: “Uluslararası İzmir Sinema Günleri”. Bu ilk etkinlik tümüyle gösterime yönelikti, yarışma yapma cesareti yoktu, “Altın Artemis” adıyla bir onur ödülü vermeyi planladık, ve ilk ‘Altın Artemis’i yılların ustası Atıf Yılmaz’a sunduk. Köşk Sineması’nda Atıf yılmaz Filmleri toplu gösterimi yapılırken, TAD (Türk-Amerikan Derneği) , Fransız Kültür Merkezi Salonu ve İzmir Sineması’nda Zoltan Fabri’den Ağıt, Andrey Tarkovski’den Stalker, Ayna, Solaris, Andrey Rublev, François Truffaut’dan Neşeli Pazar, Franco Zeffirelli’den Otello, Oshima’dan Furyo, İngmar Bergman’dan Yüzyüze, Jean Luc Godard’dan Adı Carmen, Percy Adlon’dan Bağdat Cafe gibi filmler gösterildi. Ayrıca Bernardo Bertolucci’ye ayrılmış bir toplu gösteri ve “İzmir’de Sinema Kültürü ve Sorunları” başlıklı bir panel gerçekleşti.

Bu ilk etkinlikte, o güne kadar sinema sanatı adına kayda değer hiç bir filmin izlenemediği İzmir’de bir sinema rüzgârı, zengin örnekleriyle estirilmişti. Bugün geriye dönerek bakarsak, sinema sanatı için önemi kaçınılmaz olan Andrey Tarkovski, Bertolucci ve Godard’ı İzmirliler bu ilk festivalde keşfedecekti. Bir yıl sonra Alain Resnais’den Hiroşima Sevgilim, Gece ve Sis, Godard’dan Erkek-Dişi, Robert Bresson’dan (Çok sonra İstanbul’da gösterildi) Rastgele Balthasar, Costas Ferris’ten Rembetiko, Fernando Solanas’dan Güney (bu politik film Yılmaz Güney’e ithaf edilmiştir), Francesco Rosi’den Kırmızı Pazartesi, Krzysztof Kieslowski’den Öldürme Üzerine Küçük Bir Film ve Aşk Üzerine Küçük Bir Film’in yanısıra Mauro Bolognini’nin üç filmi, Stephen Frears’ın Benim Güzel Çamaşırhanem, Zhang Yimou’dan Kızıl Mısır Tarlaları gösterilecektir. O yıl “Altın Artemis Onur Ödülü “Türkan Şoray ve Halit Refiğ’e verilecek, bu nedenle Refiğ’e ayrılmış bir toplu gösterim yapılacaktır. Bir sergi, 6 söyleşi, üç panel (biri Kültür ve Turizm açısından sinema şenlikleri olan) festivali tamamlayacaktır. Üçüncü yılı da başarılı bir çizgide atlatan “Sinema Günleri”, dördüncü yılında “Uluslararası İzmir Film Festivali” olarak, olumlu yankılar alan şu bölümleri açarak ve davet ettiği konuklarıyla canlı tutarak günümüze ulaşacaktır: Kameranın Ardındaki Kadın, Genç Artemis Yarışması, Ülke Sineması gibi.

Geçen on yıllık süreçte dünya sinemasının en önemli ustaları Akira Kurosawa, Andrzej Wajda, Abbas Kiarostami, Lars Von Trier, Istvan Szabo, Doris Dörrie, Salvoteres, Francesco Rosi, Ettora Scola, Wim Wenders, C. Sautet, Claude Chabrol, İdiko Szabo, Leo Carax, C. Miller, Luc Besson, Carlos Saura, Peter Greenaway, B. Biller, David Cronenberg, Federico Fellini, Theodoros Angelopoulos, Mike Figgis, Luis Bunuel, Marco Ferreri, Pier Paolo Pasolini, Agnes Varda, Yılmaz Güney ayrıca Mustafa Altıoklar’dan Kutluğ Ataman’a, Zeki Demirkubuz’a birkaç yıl sonra ünlenecek bizden yönetmenlerin ilk filmlerini keşfetme olanağı bulunmuştur. Sinemamızın değerli kadın yönetmeni Bilge Olgaç yaşarken, sinemanın 100. yılına rastlayan yedinci festivalde o dönemde hayatta olan en önemli sinemacımız Lütfü Ö. Akad, Fikret Hakan, sevgili hocamız Alim Şerif Onaran onurlandırılmıştır. Sinema araştırmacısı ve yazarı Nijat Özön, Agah Özgüç ve Giovanni Scognamillo; Ömer Kavur, Şener Şen, Atilla Dorsay ve kentimizden Hüseyin Baradan değişik zamanlarda “Altın Artemis” alan sinemacılardır. Bunların dışında 9. ve 10. yılında Akdeniz Ülkeleri Film Yarışması’nın başlatılması ayrı bir önem taşır.

Festivalin 11. yılını o yıl yayımlanan “Tarih İçinde İzmir Sinemaları” kitabı ve aynı adlı belgesel filmiyle geride bırakan, yine Oğuz Makal’ın gayretiyle – festivale doğru giden yolda Zuhal Çetin Özkan ve Ragıp Taranç’ın da desteklerini unutmamak gerekir- İEF Sinema Burada Festivali’ni ve Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’ni yaşatan İzmir, sinema sanatı ve kültür tarihinin de bir parçasıdır.

…şimdi İzmir’de yine ve yeni bir sinema festivalini başlatmanın zamanıdır.

* (Prof. Dr. Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı)

(**) Erman Şener, Festivaller, Anlam Yayını, 1972, İstanbul

Aslıhan AKDAĞ - Aslı'nda Herşey Burada

“Kanat T “ Pazar günü ( 22 Nisan 2012)   “Aslı’nda Her şey Burada” 23 Nisan Özel Programı (Canlı yayın) Saat: 13.30 M.E. B. Özel Nar Sanat Kursu öğrencileri Aslıhan Akdağ’ın konuğu oluyor.

22 Nisan 2012 tarihinde Saat  13:30’da Kanal T ‘de yayınlanmakta olan Aslıhan AKDAĞ’ın sunduğu ve canlı yayınlanan “Aslı’nda Her şey Burada” programında  M.E. B. Özel Nar Sanat Kursunun öğrencileri konuk olacak.

Öğrencilerimiz:

Dans :  Aycan KARAATLI , Neslihan AYDOĞMUŞ, Ece TAŞAN, Selin VURAL , Ece KAZGAN

Gitar: Deniz KARAKULLUKÇU

Program sitesi : http://www.kanalt.com.tr/program/manset/958

 

 

 

Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, 100’üncü kuruluş yıldönümünü, dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilen Van Gogh’un eserlerini bugüne kadar hiç deneyimlenmemiş yepyeni bir formatta sunan Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi ile kutluyor.

van gogh alive

100. yılında yenilikçi bir projeye imza atan Abdi İbrahim’in önderliğinde Singapur’daki dünya prömiyerinin ardından ilk kez Türk sanatseverlerle buluşan, geleneksel sanat ve modern teknolojinin sentezlendiği Van GoghAlive, dahi ressamın en ünlü eserlerini 3,000’in üzerinde dijital imaj ile çerçevenin içinden çıkararak izleyicilerine klasik müze gezisinin çok ötesinde bir deneyim yaşatıyor.

Abdi İbrahim’in 100 yıllık bakış açısını yenilikçi çizgisiyle yansıtan Van GoghAlive, dev ekranlar, duvarlar, kolonlar, zemin ve hatta tavanı kaplayan 3000’den fazla dev boyuttaki Van Gogh görseliyle, ziyaretçilerine geleneksel müze ziyaretlerinde bildiklerini unutturarak sanatla olan bağlarını değiştiriyor. Van Gogh Alive, ışık, renk ve seslerin etkileyici uyumunu kullanarak duyuları uyarırken, bir serginin nasıl olabileceğine dair oluşan tüm düşüncelere meydan okuyor.

Grande Exhibitions Avustralya tarafından tasarlanan ve çerçevesi olmayan sergi Van GoghAlive’da, ünlü sanatçının 1880-1890 yılları arasındaki çalışmaları ve hayat deneyimlerinden oluşan coşkulu ve canlı detaylara sahip yapıtları; SENSORY4 teknolojisiyle donatılmış yüksek çözünürlüklü 40 projektör aracılığıyla dev ekranlara, duvarlara, kolonlara, zemine, tavana yansıtılıyor.

Geleceğini, insan kaynağı, teknolojik alt yapısı, yatırımları ve köklü geçmişinden aldığı güçle şekillendiren Abdi İbrahim, “Van Gogh Alive” Digital Sanat Sergisi’ni, 10 Şubat – 15 Mayıs 2012’de İstanbul Karaköy, Antrepo 3 ve 15 Ekim – 30 Aralık tarihleri arasında ise Ankara Cer Modern’de ziyaretçileriyle buluşturuyor.

Sergi Pazartesi günleri hariç saat 11.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaretçilere açıktır. Bilet satışları Biletix ve Antrepo 3 gişelerinden yapılmaktadır.

Nar Sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği ve  kuruluşu olan M.E.B. Özel Nar Sanat Eğitim Kursu işbirliği ile Nar Sanat İstanbul Türk Müziği Topluluğu Konseri ; Şef Mert ERAĞAN yönetiminde geçirdikleri yoğun bir çalışmanın ardından  halkımızı Türk Sanat Müziğinin renkli ve eğlenceli parçaları ile büyülemeye hazır.

Nar Sanat Konser DavetiyesiBakırköy’de sanat  faaliyetlerine devam eden  derneğimiz ilk konserini 2011yılında  hazırlayıp halkımıza sunmuş ve büyük beğeniyle dinlenmişti.  2011 yılında icra edilen konserin ardından bu yıl Türk Müziği Topluluğu ikinci yılında da halkımıza müzik ziyafeti çekmeye hazır.

Yoğun bir çalışma temposunun ardından çalışmalarının sonuçlarını halka sunmaya hazır olduğunu söyleyen Şef Sayın ERAĞAN konserde söylenecek parçaların titizlikle seçildiğini ve izleyicilerin çok zevkli, müzik dolu dakikalar geçireceğini söyledi.

İcra edilecek parçaların hepsinin adını söylemeyip konsere gününe beklemek istediğini ifade eden ERAĞAN ricamızı kırmayarak birkaç tanesinin adını sizlerle paylamamıza izin verdi… Söz konusu repartuvardan örnek olarak : “Dil Yaresini andıracak, Biraz Kül Biraz Duman”.

Tüm halkımızın zevkle izleyebileceği Konser için gerekli detay bilgiyi 0212 570 80 68 nolu telefondan öğrenebilirsiniz.

Tarih : 30 Mart 2012 (Cuma)

Saat : 20:00

Konser Yeri : Bakırköy İş adamları Derneği

Adres :  İncirli Cad. Yeşil Ada Sok. No: 2/A Bakırköy

(Nar Sanat Binasından bir önceki Sokak- Ticaret Lisesine giden sokakta 2. Bina)

Aşağıda 2011 yılında Nar sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği Türk Müziği Toplululuğunun verdiği konserden birkaç görüntüyü görmeniz mümkün.

 

Bakırköy de yerleşik bulunan Nar Sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği , kuruluşu olan M.E.B. Özel Nar Sanat Eğitim Kursu, 

Bakırköy çevresinde olan ; Florya, Ataköy,Yeşilköy, Yeşilyurt, Bahçelievler, Yayla, Haznedar, Bağcılar, Güngören, Halkalı, İkitelli, Soyak Sitesi, Halkalı Toplu Konutları, Bahçeşir, Başak Şehir, Avcılar, ATAKENT, Zeytinburnu, Şirinevler, Güneşli,Yenibosna, Cennet Mahallesi, Sefaköy, Merter, Yayla gibi tüm semtlere hizmet vermektedir.

Eğitim Kalitesi ile kendini kanıtlamış eğitmenlerin görev aldığı Kurumumuzda Sanatın Tüm Dallarında Yetişkin ve Çocuk ile gençlere yönelik eğitimlerimize devam etmekteyiz. Sizleri sadece sanat dallarından birini öğrenmeye değil aynı zamanda  sanatın içinde olmaya davet ediyoruz.

Gerek günlük faaliyetlerimizde ve gerekse internet aracılığıyla zaman zaman sanat dalları hakkında bilgilendirmek amacı ile pekte fazla bilinmeyen sanat braşları hakkında bir nebzede olsa bilgi paylaşmaya çalışıyoruz.

Nezih, güvenilir ve dostluğun sanatla birleştiği Nar Sanat sizleri ve velisi bulunduğunuz çocuklarımızı, diğer dallarda olduğu gibi Flüt öğrenmeye davet ediyor.

Her daim sanatla kalmanız dileğiyle.

FLÜTÜN  TARİHÇESİ

Eski Latincede ki flautare; üflemek,üfleyerek  ses çıkarmak ya da rüzgarın sazlar ve kamışlar arasından geçerken ses çıkarması şeklinde çevrilir.    Batı müziğinde en çok kullanılan flüt cinsi olan yan flütün Çin’de MÖ 900 yılından beri kullanıldığı bilinmektedir

Flüt, Çin’de çok yaygın olan üflemeli bir çalgı. Doğal bambudan yapılmasından dolayı, “bambu flütü” olarak da adlandırılıyor.
Flüt, içi temizlenen bambu kamışın üzerine bir üfleme deliği, bir tane zarla kapalı delik ve altı ses deliği açılarak yapılır. Üfleme deliği, flütün birinci deliğidir. Üflenen hava, boruda titreşerek ses çıkarır. Zarla kapalı delik, flütün ikici deliğidir. Zar, boruya üflenen havayla titrer ve yumuşak, berrak bir ses çıkar.

Yapısı çok basit olan flüt, 7 bin yıllık geçmişe sahiptir. Yaklaşık 4500 yıl önce flüt, kemik yerine bambudan yapılmaya başlamıştır. M.Ö 1. yüzyılın sonlarında flüte, “Hengcui” deniliyordu. Bu çalgı, zamanın üflemeli ve vurmalı çalgıları arasında önemli yer tuttu. 7. yüzyıla girildiğinde flütte değişiklikler yapılarak üzerine zarla kapalı bir delik daha eklendi. 10. yüzyılda hüküm süren Song hanedanı döneminde okunan şiirlere eşlik etti, Yuan hanedanı döneminde de operanın gelişmesiyle operalarda önemli bir çalgı olarak kullanıldı.

Flütün çok zengin bir ifade gücü vardır. Yumuşak ve dolgun tonları çıkarabilir, neşeli ve rahat melodiler yayabilir. Flüt, başta kuşlar olmak üzere doğadaki birçok hayvanın seslerini taklit edebilir. Çin’de flütler, Kuzey ve Güney grubu olarak başlıca iki bölüme ayrılır.

Güney grubundan Qudi, esas olarak Çin’in Yangtze Nehri’nin güneyinde yaygın olarak kullanılıyor. Qudi’nin sesi, açıktır ve çok etkileyicidir.
Kuzey grubundan Bangdi, Çin’in kuzeyinde kullanılıyor. Bangdi’nin sesi, yüksek ve berraktır.

Flüt, Avrupa’ya 12 yüzyılda, öncelikle Almanca konuşulan bölgeler olmak üzere girmiş ve ilk önceleri çoğunlukla askerî bandolarda kullanılmıştır “Alman flütü” isminin verilmesi bu zamana denk gelmektedir Flüt daha sonra 16 ve 17 yüzyılda oda müziğinde kullanılan bir enstrüman haline dönüşmeye başlamıştır Bu ilk flütler, 6 parmak deliğinden ibaret tek parçadan oluşmaktaydı Ancak 1600’lerde flüt, birbirine bağlı 3 parçadan ibaret olarak yeniden tasarlanmıştırAşamalı olarak flüte daha fazla tuş eklenmiş ve orkestra parçalarında yerini almaya başlamıştır 1800’lü yıllarda 4 tuşlu flüt en çok kullanılan türü olmakla beraber, 8 tuşlusu da geliştirilmiştir

Ünlü Alman flütçü Tehobald Boehm, sanatının zirvesine ulaştığı yıllarda, kullanılan yan flütlerin ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kaldığını görmüştür Çağ, müzik edebiyatının olağanüstü gelişme gösterdiği bir çağdır Bestecilerin ifade gücü, çalgıların teknik gelişmişlikleriyle sınırlı da olsa bu sınır zorlanmaktadır Besteciler sınır tanımazken, çalgılar yetersiz kalmaktadır

Bu düşünceden yola çıkan Boehm, 1832 yılında akustik (ses fiziği) bilgisi ile sanatındaki becerisini birleştirerek, bugünkü modern flütü geliştirmiştirYan flüt, bu yüzden “Boehm flüt” adıyla da bilinmektedir

Yan flüt, orkestraların ve bandoların önemli bir melodi çalgısıdır İlk zamanlarda abanoz ağacından yapılırdı Günümüzde ağaç flütler hâlâ kullanılıyor olmasına rağmen çok yaygın değildir Bakır alaşımlı, gümüş, krom ve nikel gibi paslanmaz madenlerle kaplanmış parlak metallerden yapılanlar en çok kullanılanlarıdır En değerlileri de gümüş ve altından yapılanlarıdır Yan flütün iç çapı 1,9 cm, uzunluğu 67 cm’dir Üç ana parçadan oluşmaktadırBaştaraf hafif konik, orta ve uç kısmındaki parçalar silindirik boru şeklindedir Üzerindeki (“perde” diye adlandırılan) deliklerin birbirine uzaklıkları ve çapları farklı ölçülerdedir

Boyu yaklaşık 30 cm olan yan flütün bir küçüğüne pikolo denir Pikolo, yan flütün hemen hemen kopyası gibidir Pikolonun boyuna yakın bir benzeri ise fifredir Fifre, ağaçtan yapılmıştır, üzerindeki mekanizma daha basittir Her ikisi de yan flüte göre bir oktav tiz ses verirler Üçü de üfleme tekniği bakımından birbirine benzeyen çalgılardır Son yıllarda yan flütün alto ve bas çeşitleri de üretilmiştir fakat yaygın olarak kullanılmamaktadır

Bazı çalgılar sol anahtarına göre ikinci aralığa yazılan “la” notasını, başka bir ses gibi kabul eder Örneğin klarnetlerden bir tanesi, portenin altındaki birinci çizgiye yazılan “do” sesini “si bemol” olarak verir O yüzden bu klarnete “si bemol klarnet” denilmiştir Bu tip çalgılar “transpoze çalgılar” olarak adlandırılırlar Yan flüt, sol anahtarını kullanır Transpoze çalgı olmadığı için notaların yerlerini değiştirmeden okur

En kalın sesi portenin altına çizilen birinci ilave çizgideki “do”dur Bu yüzden “do flüt” olarak da bilinir Fazla kullanılmamakla birlikte do sesinin altına inen flütler de vardır En ince sesi ise portenin üstüne çizilen, beşinci ilave çizgiden sonraki “do”dur İnceye doğru bu sınır birkaç ses daha zorlansa da bu seslerin kullanımı çok yaygın değildir Genellikle ses sınırı üç oktav diye tanıtılır

Nefesli çalgıların birçoğunda (klarnet, obua, zurna gibi) ses çıkarmaya yarayan bir düzenek (dil) vardır Yan flüt, pikolo, fifre ve ney’de doğrudan ses çıkarmayı sağlayan bir düzenek olmadığı için “dilsiz nefesli çalgılar” grubunda sayılırlar

Nefesli çalgılar için bir başka gruplama da, üretiminde kullanılan maddeye göre yapılır “Bakır nefesliler” ve “ağaç nefesliler” şeklindeki bu gruplamaya göre yan flüt her ne kadar metalden yapılmış olsa da “ağaç nefesliler” grubunda yer alır

Yan flüt; parlak sesi ve kıvrak hareketleri yapabilme özellikleri dolayısıyla etkileyici melodileri çalmada çok kullanılan önemli bir solo ve eşlik çalgısıdır Toplumsal olaylardan zafer coşkularını, sevinç ve mutlulukları, insan sevgisini, özgürlüğü, ilkbahar ve yazın doğal hareketliliğini, çiçekleri ve kuşların cıvıltısını müzikle anlatmayı en güzel yapan çalgıdır Sesinde karamsarlık yoktur

Rock müziğe flütü sokan yegane grup Jethro Tull dır. Bunun dışında James Galway, Jean Piere Rampal, gibi isimlerin yanı sira ülkemizde Bülent Evcil gibi en önde olan isimleri saymamız mümkün.

 

 

 

Hayal yoksa gerçek yoktur!

İkitelli, Yayla, Bahçelievler, Florya, Ataköy, Atakent, Halkalı, Bahçelievler, Zeytinburnu, Yeşilköy, Yeşilyurt, Yenibosna, Şirinevler, Avcılar, Kuleli, Başakşehir, Sefaköy tek bir araçla ulaşabileceğiniz ve Meydana yürüme mesafesi olarak 3 dakika mesafede hem çocuk hem yetişkinlere hobi resim dersleri.

Karakalem, yağlı boya, pastel hangisini arzu edersiniz? Hem de işinin ehli eğitmenimizden ve işin dahada güzel tarafı her dönem sonunda bir karma sergide resimleriniz sergilenecek. Bunları yaparken kursumuzun sonunda M.E.B. Onaylı Sertifikanızı da alacaksınız elbette.

Size sadece eğitim önermiyoruz zevkli bir ortamda çayınız ve kahvenizle deneyimli ve eğitimli kadrosuyla eğitim ve güler yüz sunuyoruz… Misafirimiz olun hem renklerlerin sıcaklığıyla hem de personelimizin güler yüzüyle yıllardır uğraşmak istediğiniz hobinizi resim sanatının güzelliği ve renkleriyle tanışın veya çocuğunuzu getirin siz misafirimiz olun yada Çocuğunuz dersteyken siz Bakırköy’de özgürde alış veriş yapın çarşıyı dolaşın.

Renk, mutluluk,

güler yüz ve

güvenli bir ortamda

siz de

çocuklarınız da

kendinizi keşfedin.

Sanatla aranızdaki köprü “ NAR SANAT ”

Misafirimiz olun sizde mutlu olun, detay için : 0212 570 80 68 

                                                                             veya     Form için tıklayın

 

 

Not : Biliyoruz ki siz sanat severler yasadışı ve kaçak Sanat Eğitimine  taviz vermezsiniz.