Yazılar

Ressam Krystle Missildine ‘den Kuştüyü Hayvan Portreleri!

kustuyu-portre

Ressam Krystle Missildine, tuval olarak kuştüylerini kullanarak hayvan portreleri çiziyor.

kustuyu-portre

ABD’li ressam Krystle Missildine, 2011 yılında kızını dünyaya getirdikten sonra evde kalmaya başlayınca en büyük tutkusunu hayata geçirdi. Missildine, büyük tuvaller yerine hayvan tüylerini seçti ve üzerlerine hayvan portreleri çizmeye başladı. Ressam, minik tuvallerini sahip olduğu beş kuşundan ya da papağanı olan arkadaşlarından elde ediyor. İşte Missildine’in renkli kalemlerle çizdiği kuş tüyü üzeri portreler…

 

  • Avrupalı Robin

    Avrupalı Robin
  • Kırmızı Panda

    Kırmızı Panda
  • Hindi tüyü üzerinde kaplan

    Hindi tüyü üzerinde kaplan
  • Hindi tüyü üzerinde kedi

    Hindi tüyü üzerinde kedi
  • Boston Terrier

    Boston Terrier
  • Amazon papağanı tüyü üzerinde Sarı Başlı Amazon Papağanı

    Amazon papağanı tüyü üzerinde Sarı Başlı Amazon Papağanı
  • Anemon çiçeği ve papağan balığı

    Anemon çiçeği ve papağan balığı
  • Gül

    Gül
  • Boston Terrier

    Boston Terrier
  • Lori papağanı

    Lori papağanı
  • Krystle Missildin’in çalışma anı

    Krystle Missildin'in çalışma anı

 

 

43 bin yıl öncesine ait Neandertal Flütü’nü dinlemek ister misiniz?

43 bin yıllık Neandertal Flütü

Dünyanın en eski müzik aleti, Neandertal Flütünü dinlemez misiniz? 43 bin yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen bu müzik aleti ile, atalarımızın sanatçı ruhlu olduğu anlaşılıyor.

2008 yılında arkeologlar, Almanya’nın güneyinde Hohle Fels adında bir Taş Çağı mağarasında flüt parçaları buldular. Bu flüt parçaları, akbaba ve mamut kemiklerinden yapılmıştı. Günümüzden önce yaklaşık 42.000 ila 43.000 yıllarına tarihlenen bu enstrümanlar, gelmiş geçmiş en eski enstrümanlar olarak kabul ediliyor. Daha önce en eski kabul edilen enstrümanlar ise 35.000 yıl öncesine tarihleniyordu.

neandertal-fülütü

Araştırmacılar, titizlikle oyularak yapılmış flütlerin, özellikle mamut kemiğinden yapılmış olanların bilhassa zorlu olduğunu düşünüyor. Keşif sırasında bazı araştırmacılar flütlerin, nesli tükenmiş neandertallere karşı, ilk Avrupalı modern insanlara avantaj sağlayan kültürel başarılarından biri olabileceğini iddia ettiler. Fakat Homo sapienlerle melezleşmeleri de dahil, Neandertallerle ilgili bilgilerimiz arttıkça bu iddiaların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

bone-fl

Uzun yıllar boyu yeteneksiz olarak görülen Neandertaller de kendi flütlerini yapıyordu. Ya da en azından 1995’te keşfedilen, mağara ayısının femur kemiğinden yapılmış bir flüt de bunu gösteriyor. Kuzeybatı Slovenya’da, Divje Babe adında bir neandertal bölgesinde Arkeolog Ivan Turk tarafından bulunan bu enstrüman, en az 43.000 yıllık. Hatta 80.000 yaşında bile olabilir.Müzikolog Bob Fink’e göre, flütün üzerinde bulunan dört delik, dört notayla eşleşiyor. Fink: “Flütün notaları kaçınılmaz şekilde diyatonik (ton dışı nota vermeyen) ve herhangi antik ya da modern standart diyatonik bir ölçekle mükemmele yakın bir uyum gösterebilir.” dedi.

neandertal-fülütü-2

Arkeologların, Turk’un iddia ettiği gibi enstrümanın Neandertaller tarafından yapılıp yapılmadığını hararetle tartışmasına rağmen, bulgular insanın yakın akrabalarının hiçbir müzik izi bırakmadan yok olduklarını yalanlıyor ve tarih öncesi müziğin kapısını aralıyor.

Neandertal-flütü

Flütten çıkan sesleri duyabilmek için Slovenya Ulusal Müzesi Küratörü, flütün kilden bir kopyasını yaptı. Prehistorik enstrüman diyatonik ölçülerden tam ve yarım tonları çıkarabiliyor. Müzisyen Dimkaroski de bu flütle, Beethoven, Verdi, Ravel, Dvorak ve diğer sanatçıların eserlerinden birkaç parça çalmayı başarabilmiş. Aynı zamanda birkaç hayvan sesi de çıkartabilmiş. Slovak Müzisyen Ljuben Dimkaroski’nin çaldığı Neandertal flütünü buradan dinleyebilirsiniz:

Kaynak: Press Haber

Eğitim ve Felsefe

Üniversite öğretiminin genç kişiyi bir konuda uzmanlaştırma ve meslek kazandırma amacını güttüğü hepimizce bilinir ve benimsenmiştir. Fakat bu sadece pratik amaçtır; ötesinde asıl amaç gerçekleşmeyi bekler: Bir kişiliğin olgunlaşması.

eğitim-felsefe.

 

Öğretim, öğretenin edinmiş olduğu bilgileri öğrenene aktarmaktır. Elbette bu düşündürerek ve tartışarak yapılır. Öğrenci ezberlemeyecektir; daha doğrusu, öğrendikleri arasında, sonraki bilgilenmeleri için belleğinde tutması zorunlu olmayanları kenarda tutup, gerektiğinde hatırlayacak, ama zorunlu olanları, geçici olsa bile unutmayacaktır.

Eğitim, öğretimle birliktedir ama öğretimden nitelikçe farklıdır. Öğretim verilir, eğitim alınır. Öğretmen, “eğitim veriyorum” derse, yanılıyordur; çünkü eğitilmenin özünde alıcı, özümseyici, duyarlı olmak vardır. Öğrenci kendini, öğrendikleriyle birlikte bu nitelikleri edinme yönünde geliştirir. Öyleyse öğretmen, “öğretiyorum” deyişinde kalmayacak, “öğrencimin eğitim almasına yardımcı oluyorum” da diyecektir.

Öğretim bir sınıftaki bütün öğrencileredir. Eğitim ise öğrenenle öğreten arasında karşılıklı ve sürekli ilişki, iletişim gerektirir. Bu durum öğretimin her alanı için geçerlidir.

Örnek olarak hukuk öğreniminde bir dersi, Roma hukukunu alalım. Bu ders sadece hukuk tarihi bakımından değil, hukukun yüksek amaçları bakımından önemlidir. Ama bu dersin hakkını vermek için sadece Romalıların ne gibi yasalar yaptıklarını öğrenmek değil, güzel bir deyişimizle, “tarihin imbiğinden geçmek” gerekir. Bu, tarihsellik bilincinin kazanılmasıdır, eğitimdir.

Felsefenin öğretim-eğitiminde bu tür sorunlar, güçlükler baştan çözülür. Baştan olmazsa hiç başlayamaz ve hiç çözülemez. İlk iş felsefeyle uğraşmaya başlayan öğrencinin fikrini almaktır, -felsefe hakkında değil, çünkü bunu henüz edinmemiştir; her gün kullandığımız kavramlar hakkında: amaç, anlam, değer, ölçü, nicelik, nitelik, hak, adalet, gelenek, inanç, toplumsallaşma, özgürleşme gibi. Gencin bu genel sorunları içselleştirmesi, kendine mal etmesi, yaşadıklarıyla, gözlemledikleriyle bağıntılar kurması, edindiği bilginin dışında kalmaması için de etkince hesaplaşmaya girmesi, ilgisini sürekli kılar. Bunu başardıkça, felsefe tarihinin bizden en uzak çağlarında konuşmuş kişiler, şimdiye gelir, onunla yeniden konuşurlar.

Çocukları felsefe öğrenimine başlayan anne babalar haklı olarak bu soruyu sorarlar. Çocukları onlara “Platon’un Devlet diyaloğunu okuyoruz ve adalet üzerine tartışıyoruz” cevabını verince, eğer açık görüşlü iseler, “tartışarak kim çözmüş, baksana o zamandan beri çözüme ulaştırılamamış” demezler, ama bu tartışmanın, edineceği meslekte çocuklarına ne sağlayacağını bilmek isterler. Bunun doğrudan cevabı yoktur. Olsaydı, yüzyıllardır ve her uğraşanın ömrü boyunca tartışılmazdı. Ama buna rağmen felsefe sadece tartışma değildir, çünkü böyle olsaydı çoktan bıkkınlık getirir ve artık kimse uğraşmazdı.

Sorunlar hem güncel hem geneldir. M.Ö. 5. yüzyılda Attika’da ve çevresinde “sophistes” (bilgeler) denilen bir grup insan kent kent dolaşarak tüm inançları sarsan konuşmalar yapıyorlardı. Onlara göre din bir icattı. Devlet, ya güçlülerin zayıfları ezmesinin ya da zayıfların güçlüleri baskı altında tutmasının aracıydı ve nasıl olursa olsun bu aracı kullananlar sağlıklı kişiler değildi. Eğitim kanıksanmış yutturmaca kanaatlerinin yeni kuşaklara öğretilmesiydi. Bu adamlar gittikleri yerlerde hem dinleniyor, bazen seviliyor ama çoğunlukla kovuluyordu. Onlar zaten bilineni eleştiriyorlardı. Ele geçirdikleri hiçbir şey yoktu ama yüzyıllar sonra bizim düşüncemizi aydınlatıyorlar. Kısaca anlattığım tarihsel olay, felsefenin karşıt kültürünün doğuşudur.

Sürdürümü sadece Hellas’da kalmadı; çeşitli biçimlerle Anadolu’da da yaşadı, fakat 15. yüzyılın ilk çeyreği içinde tükendi. Son temsilcisi Şeyh Bedrettin’dir. O, cennette cennetlikleri eğlendiren hurilerin, cehennemde yanan ve daha da yanması için günahkarların taşıdığı odunların hayal olduğunu şöyle söylüyor: “Hayaldirler, çünkü algıya verilmemişlerdir.” Felsefi çekirdeğini hemen gördüğümüz bu dünyevi dünya görüşünün nasıl oluştuğu, sonradan nasıl kesildiği ve Cumhuriyete kadar Türkçe’de özgün felsefenin olmayışının nedenleri çok yönlü katılımla açıklığa kavuşturulabilir. Bu bir eksikliğimizdir. Eksikliği kapatmak için tüm insan bilimlerinin ortak araştırmalar yapması gerekiyor.

Karşıt kültür karşıtını yok etmez; tersine geliştirir. Felsefe olmasaydı, ilahiyat olmazdı, sadece din yorumları olurdu. Gerek Hıristiyan gerek İslam ilahiyatı felsefi tartışmalar içerir. Farabi ilahiyatın felsefe kürsüsünden cevaz almasını ister; bu tutumla da vahiyi akılsal açıklamaya çalışır. Farabi öldüğünde cenaze namazını halife kıldırdı, halk kıldı, ulema kılmadı, çünkü o Medinet-ül Fazıla’daki (bilgeler şehrindeki) en yüksek yeri filozofa ayırmıştı. Ölçülülüğü, söz ölçüsünü, kavrayan aklın açıklaması toplumsallığı geliştirir. İslamiyet zulme karşı doğmuş yayılmış, toplumsallaşmış, dünya dini olmuştur. Tarihi böyleyken nasıl oluyor da din konularında yetkili kişiler, en azından dini bayramlarda “kardeşlerim birbirinize işkence etmeyiniz” demiyorlar? Demezlerse ve topluma açıkça, yöneticiye korkusuzca hitap etmezlerse, o zaman, karşılarında karşıt kültürü keskince, uzlaşmazca bulurlar.

Karşıt kültür 9-10’uncu yüzyıllarda Arapça felsefeyi doğurdu. Diller arası iletişim kurulmuştu. Önce Süryaniceye sonra Arapçaya çevrilen Grekçe eserler, yazar ve metin karışıklıklarına rağmen, ve Arapça düşünürlerin özgün katkılarıyla, Avrupalınınkinden üçyüz yıl önce, hem de artık halk dili olmayan Latince gibi değil, konuşulan Arapçada bir yeniden doğuşu, Renaissance’ı getirdi. Bu canlanış 14-15. yüzyıllarda, tarihin en büyük medeniyeti olan Endülüs’de doruğa ulaştı. Tarihin imbiği bize en büyük düşünsel mirasımızın neler ve nerelerde olduğunu gösteriyor. Avrupa Renaissance’ının Endülüs’e borcu vardır ve bunu henüz iyice anlamış değildir. Anlasaydı, yüzyılımızdaki faşizmlerine kültürel bir set çoktan çekmiş olurdu.

Ama Avrupalının gözardı edemeyeceğimiz bir yeteneği de var: çelişkisini kavrayabilme ve aşabilme. Avrupalı için hukuk yaşanan bir olaydır. Bilim, bir nesneyi elinde evirip çevirebilmektir, nesnenin özelliklerini dışsallıkta ve pratik amaçlar için kullanımında bırakmayıp atomik yapısına girerek anlamaktır. Eğitimin amacını “hoca dedi ki” den çıkarıp, bunu defterden silip yerine “ben düşünüyorum”u (cogito) geçirebilmektir.Dünyaya egemenlik ve sömürgenlik Avrupalının bir yüzü, bilim sanat ve felsefedeki yaratıcılığı öbür yüzüdür. Başarılarını egemenlik için kullandı; şimdi bunun getirdiği çelişkileri çözmeye çalışıyor. Bizim Avrupalı karşısında duruşumuz ancak tam bağımsız bir duruş olursa onu anlayabiliriz ve kendimizi anlatabiliriz. Bu duruş Cumhuriyetimizin ilk iki onyılında gösterildi, sonra yitirildi.

UNESCO felsefe haftasındayız. Bu bir kutlama haftası değildir, ne UNESCO’yu ne de felsefeyi. Bu günler çağrı günleridir. Somut eyleme geçme günleridir. UNICEF, UNESCO’nun çocukların sağlığı ve eğitimiyle ilgili birimidir. Şimdi, daha önce söylediğim, yazdığım bir düşünceyi yeniden sunmak ve bu toplantının kapanış bildirgesine dahil edilerek UNICEF’e çağrı olarak iletilmesini düşünmenizi istiyorum: Dünyanın her ülkesinden bir temsilci çocuk seçilerek hepsinin UNICEF yetkilileri eşliğinde, kan gövdeyi götüren bölgelere, öncelikle Irak ve Filistine götürülmesi ve olayların içinde onlara “siz böyle olmayın” denilmesi, gelecekteki eğitim için talebimdir. Bunun ötesinde sizlere söyleyeceğim bir şey yoktur.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Uluğ Nutku

***

Referans: Felsefeciler Derneğinin “UNESCO Felsefe Haftası” dolayısıyla düzenlediği “Eğitim ve Felsefe” başlığındaki sempozyumda konuşma. Ankara, 19 Kasım 2005.

Kaynak : Dünyalılar

Aforizma sırası bugün Che Guevara’da.

Bir süredir aforizma yayınlıyoruz bugün sırada Che Guevara var. Elbette bu büyük devrimcinin hayatını aforizmalarından sonra okuya bilirsiniz.İyi okumalar.

Che Guevara - 1959

Che Guevara – 1959

*    Ne kadar farklı olursa olsun; sana ait olmayana tenezzül etme, Ve ne kadar basit olursa olsun senin olandan Asla vazgeçme.
*    Ayakkabılarımın altı delikti ; ama üstü her zaman boyalıydı.
*    Aç insanların karnını doyurduğum zaman bana kahraman diyorlar. Bunların neden aç olduğunu sorduğum zaman ise; bana komünist diyorlar.
*    Vur, korkak herif, sonuçta sadece bir adam öldüreceksin. (Ölmeden önce, katiline)
*    Belki Hiç Birşey Yolunda Gitmedi Ama Hiçbir Şey De Beni Yolumdan Etmedi!”
*    Hayatta Öyle Seçimler Yap Ki; Kazandığın Şeyler, Kaybettiklerine Değsin…
*    Hayatta Daima Gerçekleri Savun! Takdir Eden Olmasa Bile, Vicdanına Hesap Vermekten Kurtulursun.
*    Kaybetmekten Korkma; Birşeyi Kazanman Için Bazı Şeyleri Kaybetmelisin. Ve Unutma; Kaybettiğinde Değil, Vazgeçtiğinde Yenilirsin.
*    Birşeyi Yapmak Için, Onu Çok Sevmelisiniz. Birşeyi Sevmek Için, Ona Delicesine Inanmalısınız.
*    Kaybettiğin Tek Savaş, Uğrunda Savaşmaktan Vazgeçtiğindir.
*    Ölüm seni yanıltmasın.. düşün yaşayanları alnını korkusuzca kaldır kimin yanındasın yerin neresi, ve senin en çaresiz anında tek silahın nedir?
*    Ben Ernesto’ydum sadece Ernesto, sizde sadece birşey olarak var olursunuz.Che olmayı kendim istedim, sizde inanırsanız olursunuz, inanırsanız.
*    Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin… Savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi…
*    Devrimcinin görevi devrim yapmaktır.
*    Gerçekçi olalım, imkansızı isteyelim.
*    Devrimden başka bir hayat yoktur.
*    Bir yalan, hangi amaç için söylenmiş olursa olsun, her zaman, en kötü gerçekten daha kötüdür.
*    Şansın yok, bunu kullan!
*    Bir, iki, birden çok Vietnam yaratalım.
*    Birşeyi yapmak için, onu çok sevmelisiniz. Birşeyi sevmek için, ona delicesine inanmalısınız.
*    Savaşan, kaybedebilir. Savaşmayan, çoktan kaybetmiştir.
*    En önemlisi,dünyanın neresinde olursa olsun her haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissetme kaabiliyetinizi koruyabilmenizdir. Bu bir devrimcinin en önemli özelliğidir.
*    Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa,ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim.
*    Bir devrimci başkasına atılan tokadı kendi yüzünde hissedendir..
*    Bir çiçeği katledebilirsiniz ama baharı asla!
*    Bizim gibi kaşifler burjuvalara otel parası ödemektense ölmeyi tercih ederler.
*    Yağmur komünisttir; çünkü herkese eşit yağar. Rüzgar ise kapitalisttir zayıf olanı yıkar.
*    Düşmanın Yoksa, Hayatta Hiç Başarılı Olamadın Demektir.
*    Yoksula Gülmedim, Zenginliğe Özenmedim, Faşistleri Sevmedim, Ezilenleri Dövmedim, Ben Devrimci Doğdum, Devrimci Öleceğim.

Ernesto Che Guevara kimdir?

Che Guevara 22 yaşında iken, yıl 1951.

Che Guevara 22 yaşında iken, yıl 1951.

Ernesto “Che” Guevara, kısaca Che Guevara ya da el Che, (14 Mayıs 1928- 9 Ekim 1967), Arjantinli doktor, marksistpolitikacı, Küba gerillaları ile Enternasyonalist gerillaların lideri ve devrimcidir.

Tıp eğitimi alırken Latin Amerika’yı baştan başa dolaştı ve bu sayede birçok insanın karşı karşıya kaldığı yoksulluğu doğrudan gözlemleyebildi. Bu deneyimler sonucunda bölgedeki ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmanın tek yolunun devrim olduğuna ikna olarak Marksizm’i incelemeye başladı ve Başkan Jacobo Arbenz Guzmán’ın önderliğinde Guatemala’nın sosyal devrimine katıldı.

Bir süre sonra 1959 yılında Küba’da yönetimi ele geçiren Fidel Castro’nun askeri nitelikli 26 Temmuz Hareketi’nin bir üyesi oldu. Yeni hükümette çeşitli önemli görevlerde bulunduktan, gerilla savaşı teorisi ve uygulamaları üzerine makaleler ve kitaplar yazdıktan sonra diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere katılmak üzere 1965 yılında Küba’dan ayrıldı. İlk olarak Kongo-Kinşasa’ya (sonraları Kongo Demokratik Cumhuriyeti) daha sonra da CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri’nin ortak operasyonu sonrası yakalanacağıBolivya’ya gitti. Guevara 9 Ekim 1967’de Vallegrande yakınlarındaki La Higuera’da Bolivya Ordusu’nun elindeyken öldürüldü. Son saatlerinde yanında bulunanlar ve onu öldürenler, yargısız infaz edildiğine tanıklık etmişlerdir.

Ölümünden sonra Guevara dünya üzerinde sosyalist devrimci hareketlerin sembolü haline gelmiştir. Guevara’nın Alberto Kordatarafından çekilen fotoğrafı “dünya üzerindeki en ünlü fotoğraf ve 20. yüzyılın sembolü” olarak nitelenmiştir.

Aile geçmişi ve gençliği

 Aleida March, Camilo (h), Hilda (h), Che ile Celia (h) Aleida'nın dostlarıyla(h), 1963.

Aleida March, Camilo , Hilda , Che ile Celia Aleida’nın dostlarıyla, 1963.

 

Ernesto Guevara, İspanyol ve İrlanda asıllı bir ailenin beş çocuğunun en büyüğü olarakArjantin’in Rosario şehrinde dünyaya gelmiştir. Annesinin ve babasının soyu Basklara dayanır.Bask[›] Doğum belgesinde doğum tarihi olarak 14 Haziran 1928 görünmesine karşılık bazı kaynaklarda aynı yılın 14 Mayıs günü doğduğu belirtilmektedir.[7]

Guevara’nın atalarından Patrick Lynch 1715 yılında İrlanda’da Galway’de doğmuş, İrlanda’yı terk edip İspanya’nın Bilbao şehrine, oradan da Arjantin’e gitmiştir. Guevara’nın büyük büyükbabası Francisco Lynch 1817’de büyükannesi Ana Lynch 1868’de doğmuştur.Ana Lynch’in oğlu ve Che’nin babası Ernesto Guevara Lynch 1900 yılında doğmuştur. Guevara Lynch 1927’de Celia de la Serna y Llosa ile evlenmiş ve üç erkek, iki kız çocukları olmuştur.

Guevara, çocukluğunda, bu sol eğilimli üst sınıf ailede bile dinamik kişiliği ve radikal görüşleriyle bilinirdi. Her ne kadar yaşamı boyunca onu etkileyecek olan astım krizlerinden ıstırap çekse de mükemmel bir atlet olmuştur. Bu engeline rağmen hevesli bir rugby oyuncusuydu ve ‘’Fuser’’ (aşırı saldırgan oyun tarzı nedeniyle verilen, azgın, kudurmuş anlamına gelen ‘’El Furibundo’’ sözcüğü ile annesinin soyadı olan ‘’Serna’’dan oluşturulmuş bir takma isim) lakabıyla anılmaktaydı. Guevara babasından satranç öğrendikten sonra 12 yaşından itibaren yerel turnuvalara katılmaya başladı. Ergenlik döneminde şiire, özellikle de Pablo Neruda’nın şiirlerine merak saldı. . Guevara, Latin Amerika’da kendi sınıfında yaygın olduğu üzere yaşamı boyunca şiir yazdı. Pek çok konuya meraklı, hevesli bir okuyucuydu, ilgilendiği kitaplar Jack London ve Jules Verne’in macera klasiklerinden, Sigmund Freud’un cinsellik üzerine denemelerine ve  Bertrand Russell’ın toplum felsefesi üzerine tezlerine kadar giden bir çeşitlilik gösteriyordu. Ergenliğinin son dönemlerinde fotoğrafçılığa merak saldı ve vaktinin önemli kısmında insanları, gittiği yerleri ve sonraları da arkeolojik alanları fotoğrafladı.

Guevara, tıp öğrenimi için 1948’de Buenos Aires Üniversitesi’ne girdi. Kesintili öğrenim hayatını, Mart 1953’te tıp öğrenimini bitirip aynı yılın 12 Haziran’ında diplomasını alarak noktaladı.  Uzman hekimlik yapabilmek için gerekli klinik eğitimi tamamlayıp tamamlamadığı açık değildir. Eğer bu klinik eğitimi tamamlamadıysa “doctor en medicina” (tıp doktoru) değil de “médico” (pratisyen hekim) olmuş olabilir.

Guevara öğrenciliği boyunca Latin Amerika’da uzun yolculuklara çıktı. 1951 yılında eski arkadaşı biyokimyager Alberto Granado, yıllardır konuştukları Güney Amerika seyahati için tıp eğitimine bir yıl ara vermesini önerdi. Kısa süre sonra, ‘’La Poderosa II’’ (Güçlü II) adını verdikleri 500 cc.lik 1939 model Norton marka motosikletle Alta Gracia’dan yola çıktılar. Peru’da Amazon Nehri kıyısındaki San Pablo cüzzam kolonisinde gönüllü olarak birkaç hafta geçirmeyi düşünüyorlardı. Guevara’nın bu yolculuğu anlattığı seyahat notları “Notas de viaje’’ 2004 yılında “Diarios de motocicleta” (Motosiklet Günlükleri) adıyla sinemaya uyarlanmıştır.

Bu yolculuk sırasında kitlelerin yoksulluğunu, baskıyı ve güçsüzlükleri yakından gözlemleyen ve Marksizm’den etkilenen Guevara, Latin Amerika’daki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin tek çözümünün devrim olduğu sonucuna vardı. Yolculukları, Latin Amerika’ya ayrı uluslardan oluşan bir karma yapı olarak değil de kurtuluşu ancak kıta çapında bir strateji ile gerçekleşebilecek tek bir vücut olarak bakmasını sağladı. Sınırları olmayan ve tek bir ‘’mestizo’’ (Avrupalı ve yerli melezi) kültürle bağlanmış birleşik İber-Amerika kurabilmeyi hayal etmeye başladı İber-Amerika[›]. Bu düşünce, sonraki devrimci eylemlerinde öne çıkacaktı. Arjantin’e döner dönmez, Güney ve Orta Amerika’da kaldığı yerden gezilerine devam edebilmek için tıp öğrenimini hızla bitirdi.

Guatemala

che guevera -gerilla

Guevara, 7 Temmuz 1953’te, Bolivya, Peru, Ekvador, Panama, Kosta Rika, Nikaragua,Honduras ve El Salvador’dan geçip aralık ayının son günlerinde Guatemala’ya vardı. O sıralarda popülist bir hükümetin başındaki Başkan Jacobo Arbenz Guzmán özellikle toprak reformu ve diğer değişikliklerle bir toplumsal devrim yapmaya çalışıyordu. Beatriz halasına yazdığı mektupta Guatemala’ya bir süre yerleşmesinin sebebini şöyle açıklıyordu: “Guatemala’da gerçek bir devrimci olabilmek için gerekli ne varsa yapacağım ve kendimi mükemmelleştireceğim.” Ğ

Jon Anderson’a göre Guevara’nın Guatemala’daki ana siyasi bağlantısı Perulu sosyalist Hilda Gadea’ydı. ‘’American Popular Revolutionary Alliance’’ (APRA) (Amerikan Popüler Devrimciler İttifakı. Lideri Víctor Raúl Haya de la Torre olan siyasi bir oluşum.) üyesi olan Gadea, Arbenz hükümetindeki birçok üst düzey politikacıyı Guevara ile tanıştırdı. Daha önce Kosta Rika’da tanıştığı ve Fidel Castro ile bağlantılı bir grup Kübalı sürgünle de bağlantı kurdu. Bu sürgünlerin arasında Küba’nın Oriente eyaletindekiBayamo’da bulunan ‘’Carlos Manuel de Céspedes’’ barakalarına yapılan saldırıyla bağlantısı olan Antonio ‘’Nico’’ López de vardı.[11]. LopezGranma Küba’ya çıktıktan kısa süre sonra ‘’Ojo del Toro’’ köprüsünde hayatını kaybedecekti.[12] Siyah İsa ile ilgili dinî eşyaların satışında bu ‘’moncadista’’lara katılan Guevara aynı zamanda Venezuelalı iki sıtma uzmanına da yardımcı olmuştur. Bu sıralarda, Arjantinlilere özgü, “hey”, “dostum”, “birader” anlamına gelen “che” ünlemini çok sık kullanması nedeniyle ünlü “Che” takma adını kullanmaya başlamıştır (/tʃe/olarak telaffuz edilir). Yalnızca Arjantin, Paraguay ve Uruguay ile Brezilya’nın güneyinde kullanılan bu sözcük, kullananın Rio de la Plata bölgesinden geldiğini gösterir.

Ekonomik durumu genellikle pek iyi değildi ve Hilda’nın ziynet eşyalarını rehine vermek zorunda kalmıştı. 15 Mayıs 1954’te Komünist Çekoslovakya’dan Arbenz hükümetine destek olarak gönderilen yüksek kalitede Skoda piyade ve hafif topçu silahları İsveç gemisi ’’Alfhem’’ ile Puerto Barrios’a ulaştı. Bu silahların miktarı CIA tarafından 2.000 ton ve ilginç bir şekilde John Lee Anderson tarafından da 2 ton olarak tahmin edilmektedir. (Anderson’ın tahmin ettiği miktarın yazım hatası olduğu sanılmaktadır çünkü bu rakamdan bahseden güvenilir kayıt sayısı çok azdır.) Guevara yeni bir vize almak üzere kısa süre için El Salvador’a geçti ve Guatemala’ya geri döndü.

Bu sırada CIA tarafından desteklenen Carlos Castillo Armas liderliğindeki darbe başlamıştı. Arbenz karşıtı kuvvetler, Çekoslovak silahlarının trenler yardımıyla dağıtılmasını durduramıyorlardı ancak güçlerini toparladıktan sonra hava desteğinin yardımıyla ilerlemeye başlamışlardı.

Guevara birkaç günlüğüne Komünist Gençlik tarafından örgütlenen silahlı milislere katılmış, bu grubun harekete geçmemesi üzerine tekrar tıbbi hizmetlere dönmüştür. Darbenin ardından Guevara çarpışmak için gönüllü oldu ancak Arbenz yabancı destekçilerinin ülkeyi terketmesini istiyordu. Gadea tutuklandıktan sonra Guevara kısa süre için Arjantin konsolosluğunda saklandı ve sonra Meksika’ya geçti.

Arbenz hükümetinin CIA destekli bir darbeyle devrilmesi üzerine, Guevara’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalist bir güç olduğuna ve Latin Amerika ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki sosyoekonomik eşitsizlikleri düzeltmeye çalışan hükümetlere karşı koyacağına dair görüşleri kesinleşti. Bu onun sosyalizmin ancak silahlı mücadele sonunda elde edilebileceği ve bu koşulları da ancak silahlanmış bir halkın savunabileceği yönündeki düşüncelerini kuvvetlendirmiştir.

Küba

Eylül 1954’te Meksika’ya gelişinden kısa süre sonra, Guevara Nico López ve Guatemala’dan tanıdığı diğer Kübalı sürgünlerle arkadaşlığını tazeledi. Haziran’da López onu Raúl Castro ile tanıştırdı. Birkaç hafta sonra Küba’daki siyasi hapishaneden salıverilen Fidel Castro Meksika’ya geldi ve 8 Temmuz 1955’te Raúl, Guevara’yı Fidel Castro ile tanıştırdı. Bütün gece süren ateşli bir sohbetin ardından Guevara, Castro’nun aradığı esin kaynağı devrim lideri olduğuna kanaat getirerek Küba diktatörüFulgencio Batista’yı devirmek için kurulan ‘’26 Temmuz Hareketi’’ne katıldı. Grubun doktoru olmasına karar verildiyse de hareketin diğer üyeleriyle askerî eğitime katıldı, eğitimin sonunda eğitmenleri AlbayAlberto Bayo tarafından en göze çarpan öğrenci olarak nitelendirildi. Bu sırada Gadea, Guatemala’dan gelmişti ve Guevara ile ilişkileri devam ediyordu. 1955 yazında hamile olduğunu söyleyince, Guevara hemen evlenmelerini önerdi. 18 Ağustos 1955’te evlendiler ve 15 Şubat 1956’da Hilda Beatriz adını verdikleri kızları doğdu.

25 Kasım 1956’da Tuxpan, Veracruz’dan Küba’ya doğru yola çıkan Granma yatında Kübalı olmayan tek kişi Guevara’ydı. Karaya çıkar çıkmaz Batista’nın askerlerinin saldırısına uğrayan ekibin yarısı hemen orada veya yakalandıktan sonra öldürüldü. Guevara, bu çatışmada kaçan bir yoldaşın düşürdüğü cephaneyi almak için tıbbî malzeme çantasını bıraktığını ve o ânı, doktordan savaşçıya dönüştüğü an olarak hatırladığını yazar.  Hayatta kalan 15–20 isyancı kaçarak Sierra Maestra dağlarına saklanır ve Batista rejimine karşı gerilla savaşına girişir.

Yoldaşları tarafından cesareti ve askerî yeteneği nedeniyle saygı gören Guevara isyancılar arasında bir lider, bir Comandante Comandante[›] olur.. Birçokları için de “acımasızlığı” nedeniyle korkulan kişidir. Muhbir, kaçak ve casus olarak suçlu bulunan birçok kişinin infazından sorumludur. 1958 Aralığının son günlerinde devrimin en önemli olaylarından olanSanta Clara’ya saldıran “intihar timi”ni (isyan ordusundaki en tehlikeli işleri bu tim yapıyordu) yönetti.Generallerinin ve özellikle de General Cantillo’nun ‘’Central America’’ isimli çalışmayan şeker fabrikasında Castro ile buluştuğunu ve isyan lideri ile ayrı bir barış pazarlığı yaptığını öğrenen Batista 1 Ocak 1959’da Dominik Cumhuriyeti’ne kaçmıştır.

7 Şubat 1959’da zafer kazanan hükümet tarafından Guevara “doğuştan Küba vatandaşı’’ ilan edildi. Kısa süre sonra Meksika’dan Granma yatıyla yola çıkmadan önce, ayrıldığı Gadea ile evliliğini resmen sona erdirmek için boşanma işlemlerine başladı. 2 Haziran 1959’da, 26 Temmuz Hareketi’nin Küba doğumlu bir üyesi olan ve 1958 sonlarından beri birlikte yaşadığı Aleida March ile evlendi. 

La Cabaña hapishanesinin komutanlığına atandı ve 2 Ocak 1959’dan 12 Haziran 1959’a kadar altı ay boyunca üstlendiği bu görevdeyken Batista rejiminin memurlarının, BRAC gizli servis (Buró de Represión de Actividades Comunistas/Komünist eylemlerin bastırılmasından sorumlu servis) mensuplarının, savaş suçlusu olduğu iddia edilenlerin ve siyasî muhaliflerin yargılanması ve infazından sorumlu oldu. TIME dergisine göre, yönettiği yargılamaların “adil” olmadığı iddia edilmekteydi. Daha sonra Ulusal Toprak Reformu Enstitüsü’nde önemli bir göreve geldi INRA[›] ve Küba Merkez Bankası’nın başkanı oldu. BNC[›] (sık sık parayı kınadığı ve yürürlükten kaldırılmasını desteklediği için bu horgörüyü göstermek adına Küba paralarını takma adı olan “Che” ile imzalamıştır).

Bu sıralarda satranca olan ilgisi tekrar canlanan Guevara Küba’da yapılan ulusal ve uluslararası turnuvalara katılmıştır. Özellikle genç Kübalıları oyunu öğrenmeleri için teşvik ediyor ve onların ilgisini çekecek etkinlikler düzenliyordu.

1959 yılından itibaren Guevara Küba’dan, diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere yardım etti ama bunların tümü başarısızlıkla sonuçlandı. İlk deneme Panama’da yapılmıştı, diğer bir eylem de 14 Haziran’da Dominik Cumhuriyeti’nde yapıldı. (“El Argelino” diye de bilinen Henry Fuerte ve Enrique Jiménez Moya önderliğinde.)

1960 yılında Guevara ‘’La Coubre’’ silah gemisi patlamasında kurbanlara yardım etti. Kurtarma operasyonu sırasındaki ikinci patlamayla birlikte ölü sayısı yüzü aşmıştır.[26] Bu patlamada ölenlerin cenaze töreninde Alberto Korda Che’nin ünlü fotoğrafını çekmiştir. La Coubre’nin sabotaj ya da kaza sonucu mu patladığı bilinmemektedir. Sabotaj olduğunu iddia edenler, sorumlu olarak Merkezî Haberalma Örgütü’nü (CIA),[27] ve sabotajı yapan kişi olarak da merkezî eyaletlerdeki Batista karşıtı güçlerden Guevara’nın rakibi olan ve daha sonra CIA ajanı olduğu sanılan William Alexander Morgan’ı gösterirler.[28] Kübalı sürgünler, patlamanın sorumlusunun Guevara’nın SSCB’ye sadık rakipleri olduğunu ileri sürerler. [29]

Guevara daha sonra Sanayi Bakanı MININD[›] olarak Küba sosyalizminin açık ve kesin bir hale gelmesine yardımcı olmuş, ülkenin önde gelen kişileri arasına girmiştir. “Gerilla Savaşı’’ adlı kitabında silahlı başkaldırıya önayak olacak geniş örgütlere gerek duymadan küçük bir gerilla grubu (‘’foco’’) tarafından başlatılan Küba modeli devrim fikrinin tekrar edilmesini savunmuştur. El socialismo y el hombre en Cuba (1965) (Küba’da sosyalizm ve insan) adlı denemesinde sosyalist devletle birlikte “yeni bir insan” biçimlendirmenin gerekliliğini savunur. Bazıları Guevara’yı bu ‘’yeni insan’’ın alımlı ve yalın bir modeli olarak görür.

1961 yılındaki Domuzlar Körfezi İşgali’nde Guevara çarpışmalara katılmamıştır. Castro’nun emriyle Küba’nın en batısındaki Pinar del rio eyaletindeki bir kuvvetin başına geçmiş ve burada sahte çıkarma kuvvetini püskürtmüştür. Bu harekât sırasında yüzünden kurşun yarası almış ama kendi silahının kazara ateş almasıyla yaralandığını söylemiştir.

Guevara 1962 Ekim ayında ortaya çıkan Küba Füze Krizi’ne neden olan Sovyet nükleer balistik füzelerinin Küba’ya getirilmesinde anahtar rol almıştır. Birkaç ay sonra İngiliz gazetesi ‘’Daily Worker’’ ile yaptığı görüşmede eğer füzeler Küba kontrolünde olsaydı başlıca ABD şehirlerine doğru bu füzeleri kullanacağını söylemiştir.

Daha detaylı okuma için LÜTFEN TIKLAYINIZ:

 

Şöyle eskilerden, yani 43.000 yıl kadar öncesinden Flüt dinler misiniz?

43.000 Yıllık Dünyanın En Eski Enstrümanı Neandertal Flütünü Dinleyin

Bulunan en eski flüt

Bulunan en eski flüt

2008 yılında arkeologlar, Almanya’nın güneyinde Hohle Fels adında bir Taş Çağı mağarasında flüt parçaları buldular.  Bu flüt parçaları, akbaba ve mamut kemiklerinden yapılmıştı. Günümüzden önce yaklaşık 42.000 ila 43.000 yıllarına tarihlenen bu enstrümanlar, gelmiş geçmiş en eski enstrümanlar olarak kabul ediliyor. Daha önce en eski kabul edilen enstrümanlar ise 35.000 yıl öncesine tarihleniyordu.

Araştırmacılar, titizlikle oyularak yapılmış flütlerin, özellikle mamut kemiğinden yapılmış olanların bilhassa zorlu olduğunu düşünüyor. Keşif sırasında bazı araştırmacılar flütlerin, nesli tükenmiş neandertallere karşı, ilk Avrupalı modern insanlara avantaj sağlayan kültürel başarılarından biri olabileceğini iddia ettiler. Fakat Homo sapienlerle melezleşmeleri de dahil, Neandertallerle ilgili bilgilerimiz arttıkça bu iddiaların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

Uzun yıllar boyu yeteneksiz olarak görülen Neandertaller de kendi flütlerini yapıyordu. Ya da en azından 1995’te keşfedilen, mağara ayısının femur kemiğinden yapılmış bir flüt de bunu gösteriyor. Kuzeybatı Slovenya’da, Divje Babe adında bir neandertal bölgesinde Arkeolog Ivan Turk tarafından bulunan bu enstrüman, en az 43.000 yıllık. Hatta 80.000 yaşında bile olabilir. Müzikolog Bob Fink’e göre, flütün üzerinde bulunan dört delik, dört notayla eşleşiyor. Fink: “Flütün notaları kaçınılmaz şekilde diyatonik(ton dışı nota vermeyen) ve herhangi antik ya da modern standart diyatonik bir ölçekle mükemmele yakın bir uyum gösterebilir.” dedi.

Arkeologların, Turk’un iddia ettiği gibi enstrümanın Neandertaller tarafından yapılıp yapılmadığını hararetle tartışmasına rağmen, bulgular insanın yakın akrabalarının hiçbir müzik izi bırakmadan yok olduklarını yalanlıyor ve tarih öncesi müziğin kapısını aralıyor.

Flütten çıkan sesleri duyabilmek için Slovenya Ulusal Müzesi Küratörü, flütün kilden bir kopyasını yaptı. Prehistorik enstrüman diyatonik ölçülerden tam ve yarım tonları çıkarabiliyor. Müzisyen Dimkaroski de bu flütle, Beethoven, Verdi, Ravel, Dvorak ve diğer sanatçıların eserlerinden birkaç parça çalmayı başarabilmiş. Aynı zamanda birkaç hayvan sesi de çıkartabilmiş. Slovak Müzisyen Ljuben Dimkaroski’nin çaldığı Neandertal flütünü buradan dinleyebilirsiniz:

Kaynak: arkeofili.com

Kediler tarihi (Catrospektif) sergisinde kedilerin tarihi anlatılıyor

kediler-tarihi-sergisi1961 yılı Kırıkkale doğumlu yazar ve ressam Feridun Oral, yazdığı çocuk kitapları ve onlara yaptığı resimlerle bugüne dek birçok ödüle layık görüldü. Yaşamının her noktasında kedilerin çok önemli bir rol oynadığını çalışmalarında da anlatan Feridun Oral, kendi yaşam yolculuğunda kedilerin yerini, ‘Catrospektif’ sergisinde anlatıyor.

Bir sanat terimi olan ve bir sanatçının yaşamı boyunca ürettiği eserlerden yapılan seçkinin sergilenmesine denen ‘resrospektif’ kelimesinden yola çıkılarak verilen ‘Catrospektif’ ismi, serginin içeriğine dair de bir fikir veriyor. Resimlerindeki ironik ve çağdaş üslubu, seramik tasarımlarına da yansıtan Feridun Oral’ın ‘Catrospektif’ sergisi, Galeri Selvin’de 18 Aralık-10 Ocak tarihleri arasında sergilenecek.

Feridun Oral

1993 yılında Unesco tarafından Tokyo`da düzenlenen Noma-Concour yarışmasında yazıp resimlediği ‘Ormandaki Ses’ adlı kitabıyla Runners-Up ödülü, 2001 yılında da Avrupalı illüstratörler Bienali`nde ‘Düş Kedileri’ adlı çalışmasıyla onur ödülü olan sanatçının yazıp resimlediği çocuk kitapları yurtiçi ve yurtdışında çeşitli yayınevleri tarafından yayınlanmıştır. Yazdığı kitaplar arasında ‘Böğürtlen Cini ve Sarı Gaga’, ‘Kirpi ile Kestane’ yer alıyor.

Adres: Dere Sokak No:3 Arnavutköy Beşiktaş İstanbul

Telefon: (212) 263 74 81

Dünyada Atatürk anıtları ve adları

 10 Kasım 2014 Ülkemizin kurucusu ve önderi Mustafa Kemal Atatürk‘ü kaybetmemizin yıl dönümü. Minnetle anıyoruz. Onu hep özleyeceğiz. Onun sözüyle “BENİ GÖRMEK DEMEK, MUTLAKA YÜZÜMÜ GÖRMEK DEMEK DEĞİLDİR; BENİM FİKİRLERİMİ, BENİM DUYGULARIMI ANLIYORSANIZ VE HİSSEDİYORSANIZ, BU YETERLİDİR.” hüzünden daha çok sevgi ile anmalıyız. İyi vardın iyi ki önderimiz oldun. Hep bizimlesin biliyoruz… Alelade anmak istemedik. Dünyadaki yansımalarını paylaşalım istedik. Buyurun lütfen…

Türkiye’nin kurucusu ve kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ün Dünya’nın her yerinde tanındığını ve hemen hemen her ülkede onun adına yaptırılan bir büst ya da heykel olduğunu biliyor muydunuz?

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 1-Belçika

Belçika`nın Almanya sınırı yakınında, Vise kentine bağlı Cheratte kasabasında bulunan Mustafa Kemal Atatürk`ün adını taşıyan meydan, bölgedeki Türkler`in gurur kaynağı. Maden ocaklarında çalışmak için Belçika`ya gelen Türk ailelerin yaşadığı bölgede, Türkiye ve Atatürk hayranı Vise Belediye Başkanı Marcel Neven`in girişimi ile 2003`te asılan 2002 yılında önce bir caddeye Atatürk adı verilmiş, bazı çevrelerden tepki gelmesi üzerine levha kaldırılmıştı. Bunun üzerine bir yıl sonra caddenin hemen yanındaki meydana Atatürk adı verilmişti.

1-Place Ataturk belçika

 

2-KEMAL ATATÜRK AVENUE – Dhaka / BANGLADESH

maps.google.com adresine gidin arama bölümüne üstteki adresi yazın harita da görebilirsiniz.

2-KEMAL ATATÜRK AVENUE – Dhaka

3-THE ATATÜRK AVENUE – İslamabad / PAKİSTAN

maps.google.com dan caddeleri görebiliyorsunuz.

3-THE ATATÜRK AVENUE – İslamabad

4-ATATÜRK STATUE – Mexico City / MEKSİKA

Meksika`da ki Atatürk Anıtı 2002 yılında Türkiye’nin Meksika Büyükelçisi Ergün Pelit tarafından yoğun girişimler sonucunda TİSK’in de katkılarıyla La Reforma caddesine yaptırılmış.

4-ATATÜRK STATUE mexico

Saat kulesinin, Meksika`nın bağımsızlığının 100. yıl dönümünü kutlamak üzere, Meksika`ya göç eden çoğu Lübnan ve Arap kökenli Osmanlı vatandaşı tarafından hediye edildiği belirtiliyor.

Saatinde hem Latince hem de Arapça sayıların kullanıldığı kulenin açılışının, 22 Eylül 1910 tarihinde, dönemin Meksika Cumhurbaşkanı Guillermo de Landa ile Osmanlı 100. Yıl Komitesi Başkanı, Osmanlı vatandaşı Antonio Letayf tarafından yapıldığı biliniyor.

1970`li yılların sonunda Lübnan asıllı Meksika vatandaşları, saat kulesinin atalarının mali katkısıyla yapıldığını ileri sürerek, levhadaki “Osmanlı” kelimesini “Lübnan” olarak değiştirtmiş, ancak Türk Büyükelçiliğinin çabaları sonucu 1986 yılında “Osmanlı” kelimesi levhaya yeniden yazdırılmıştır.

Meksika`da ki Atatürk Anıtı TİSK tarafından La Reforma caddesine yaptırılmış.

4-ATATÜRK STATUE – Mexico City

5-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK STREET – Santo Domingo / DOMİNİCAN REPUBLİC

Calle Mustafa Kemal Ataturk, Santo Domingo, Dominican Republic Dominik Cumhuriyeti (İspanyolca República Dominicana, okunuşu `Republika Dominikana`), Karayiplerdeki Hispanyola adasında yer alan bir ülkedir. Hispanyola, Porto Riko`nun batısında, Küba ve Jamaika`nın doğusunda yer alır. Venezuela ile deniz sınırı vardır.

Adanın batı kısmında Haiti bulunur. Dominik Cumhuriyeti Avrupalıların Amerika kıtalarında ilk oluşturdukları yerleşimdir. Başkenti, Santo Domingo da Amerika`lardaki ilk sömürge başkentiydi.

Bağımsızlığının büyük bir bölümünde ülkede siyasi buhran yaşanmış, halkı temsil etmeyen ve baskıcı pekçok hükümet tarafından idare edilmiştir. 1961`de diktatör Rafael Leonidas Trujillo Molina`nın ölümünden sonra Dominik Cumhuriyeti temsili demokrasiye geçmiştir.

Yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip.

5-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK STREET – Santo Domingo

6-ATATÜRK Statue – Be`er Sheva / ISRAİL

Sderot David Tuviyahu ile Ali Daivis caddelerinin kesiştiği yerde.

Sderot David Tuviyahu ile Ali Daivis caddelerinin kesiştiği yerde.

7-ATATÜRK MONUMENT – Amsterdam / HOLLANDA

AMSTERDAM`ın kuzeyinde ATATÜRK ANITI. 1964 yılından bu yana bir çok GURBETÇİ Amsterdam`a yerleşmişti.

Ford fabrikasına ve NDSM`in tersanelerinde çalışmak için buraya getirilen işçiler eskiden Klaprozenweg olan şimdi ise Atatürk sokağı olarak anılan bölgenin kuzeyindeki ahşap barakalara yerleştirildiler ve buraya halk arasında Türk köyü dediler.

Anısına buraya 1978`de bir Atatürk anıtı diktiler. Anıtta Hollandaca ve Türkçe olarak “Yurtta Sulh, Dünyada Sulh” yazılı. Amsterdam`da şu anda yaklaşık 40.000 “Türk” Hollandalı yaşamaktadır. (2012) ATATÜRK Straat Stadsdeel Noord, Tuindorp,Oostzaan Nederland Vanaf 1964 vestigden zich vele Turkse gastarbeiders in Amsterdam-Noord. Zij waren hier naar toe gehaald om te werken in de Fordfabriek en de scheepswerven van NDSM.

Ataturk straat monument Amsterdam-Noord

8-ATATÜRK ANITI – Wellington / YENİ ZELANDA

M. K. Atatürk Anıtı; Tarakina koyu, başkent Wellington`ta. Anıt Cook Boğazı`na bakıyor, burasını Gelibolu Yarımadası`na benzemesinden dolayı seçmişler.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

9-Mustafá Kemal Atatürk – Caracas / VENEZUELA 

Venezuela’nın başkenti Caracas’ta bulunan bir parktaki heykelin altında ”Modern Türk Devletinin kurucusu Kemal Atatürk” yazısı bulunmaktadır.

KARAKAS

10-Havana, Küba

Küba’da Atatürk’ten başka hiçbir yabancı devlet adamının heykeli bulunmamaktadır.

İlk Atatürk Heykelinin altında Türkçe ve İspanyolca olarak ”Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu – Yurtta Barış, Dünyada Barış ” yazıyor. 2011 yılında Küba devlet yetkililerinin isteği üzerine heykeltıraş Metin Yurdanur tarafından yapılan yeni Atatürk heykeli de başkenti Havana’nın gözde mekânlarından olan, Puerto Caddesi’ndeki bir parka konuldu.

8-havana-kuba

 

11. Atatürk Bahçe Köyü – Oostzaan, Hollanda

11. Atatürk Bahçe Köyü - Oostzaan, Hollanda

12. Canberra, Avustralya

Anzac Savaş Anıtı karşısındaki Atatürk Anıtı.

Tarihte ilk defa bir savaş iki ülke arasında dostluk bağının kurulmasına neden olmuştur. Çanakkale Muharebesi’nde şehit düşen Türk ve Anzak askerlerinin anısını yaşatmak için iki ülke arasındaki görüşmeler sonucu Avustralya’da Atatürk Anıtının açılmasına karar verilmişt

9-Canberra-AVUSTRALYA

13. Albany, Batı Avustralya

Heykelin altında ”Kemal Atatürk’ün anısına” ve ”Anzac günü 25 Nisan 1985 ” yazmaktadır.

10-Albany-BATI AVUSTRALYA

14. Statuia lui Mustafa Kemal Ataturk – Bükreş, Romanya

Romanya’daki Atatürk Meydanı. Bu meydanda bir de Atatürk Büstü bulunmaktadır.

11-Bükreş-ROMANYA

15. Atatürk straat – Rotterdam, Hollanda

Hollanda`da iki farklı şehirde.ATATÜRKSTRAAT -3066 VS ROTTERDAM,

KEMAL ATATÜRKSTRAAT – 3573 PA UTRECHT

14-Rotterdam – Utrecht -HOLLANDA

16-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ – Yeni Delhi /HİNDİSTAN

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ,KONSOLOSLUKLAR BÖLGESİ – YENİ DELHİ / HİNDİSTAN

15-mustafa kemal caddedi – Yeni Delhi

17-Largo Mustafa Kemal Atatürk – Roma / İTALYA

Largo Mustafa Kemal Ataturk 00144 Roma, İtalya

16-Largo Mustafa Kemal Atatürk – Roma

18. Atatürk Park – New Jersey, ABD

Türk girişimcilerin çabaları sonucu Amerika’nın en çok Türk nüfusunun yaşadığı Paterson şehrindeki bir parka ‘Atatürk Parkı’ adı verildi.

Parka, Yalova Belediyesi’nin sponsorluğunda yapılan bir Atatürk heykelinin de dikileceği bildirildi. Paterson’da önümüzdeki aylarda başlayacak olan çevre düzenlemesi ile parkın yeni görünümü hazır hale gelecek. İlk etapta parkın peyzaj düzenlenmesine başlanılacak, ardından parkın duvar, ışıklandırma sistemi bitirilecek.

En son aşamada parka tahmini büyüklüğü kaide hariç 3,5 ton olan Atatürk heykeli dikilecek. Heykelin hazır olduğu ve ABD’ye gelmeyi beklediği belirtiliyor. Heykelin yapımından ABD’ye teslimine kadar tüm masraflarını Yalova Belediyesi karşılıyor.

atatürk hakkında

19. Yehud, İsrail

Mustafa Kemal Atatürk anısına yaptırılan bu anıtta da Atatürk’ün barışçıl anlayışını bir kez daha görüyoruz. “Yurtta sulh cihanda sulh” sözü ve hemen altındaki yazı: Türk Milleti ve Türkiye’yi seven İsrail Halkı sana ebediyen minnettar kalacaktır.

Mustafa_Kemal_Ataturk_Memorial_in_Yehud,_Israel

20. Karlovy Vary, Çek Cumhuriyeti

Atatürk 1918 senesinde o dönemde Avusturya-Macaristan imparatorluğu içinde yer alan Karlsbad”a gider. Böbrek tedavisi için Florencie isimli sanatoryumda kalır.
Avrupa”nın en eski lüks otellerinden biri olan Hotel Pupp”un yanıbaşında bulunan Florencie mütevazi bir otel görünümündedir, ve o dönemdeki ismi “Rudolf Hof” tur.
Ana kapı yanında bir levhada Türkiye Cumhuriyeti”nin kurucusu Kemal Atatürk’ün burada 1918 Temmuz’unda ikamet ettiğini belirten bir levha bulunmaktadır.
Daha sonra Florencie, Karlovy Vary”nin termal kentleri içinde nüfuzunun giderek artması ve kentin zengin turistlerin akınına uğraması sonucu, çevredeki tüm binalar da restore edilerek lüks bir otel kompleksine dönüştürülmüştür.

IMG_0402

21. Karlovy Vary’deki o levha..

Kaynak : Semra BAYRAKTAR ve farklı kaynaklar

Dünya edebiyatında “Kayıp” metinler

Edebiyatın en ünlü “kayıp”ları.

Flavorwire’dan Jason Diamond, edebiyat tarihinin en ünlü kayıp metinlerinin peşine düşmüş. İşte o metinlerden bazıları:

 Gogol, Ölü Canlar’ın ikinci ve üçüncü cildi

Nikolay Vasilyeviç Gogol

Nikolay Vasilyeviç Gogol

Rus edebiyatı denince akla gelen ilk eserlerden biri olan Ölü Canlar aslında yarım kalmış bir hikaye… Gogol -Dante’nin  İlahi Komedyası‘ndan yola çıkarak- üç cilt olarak planlamış Ölü Canlar’ı. Ancak ilk cildin yayımlanmasının ardından ise geçirdiği bir buhran sonucu, bir rahibin de telkinlerine uyarak diğer iki cilde ait taslakları yaktığı biliniyor.

Hayatı

Nikolay Vasilyeviç Gogol (Rusça: Николай Васильевич Гоголь) (31 Mart 1809 – 4 Mart 1852) gerçekçi Rus roman ve oyun yazarı. En çok tanınan eseri Ölü Canlar’dır.

Gogol orta halli toprak sahibi bir ailenin çocuğu olarak Ukrayna’da Soroçinski Köyü’nde dünyaya gelir. Gogol’un çocukluğu köy hayatı ile ve yoğun Kazak kültürü etkisinde geçer. Bu hayatın etkisi ileride yazacağı eserlere de yansıyacaktır.

Gogol, gençlik yıllarında şiir ve edebiyata ilgi duyar. 1828’de Petersburg’a gider. Orada memur olmayı ve bir şekilde geçinmeyi umar ancak işler umduğu gibi gitmez. Gogol, Petersburg’dan Almanya’ya gider ancak orada da parası bitene kadar kalabilir. Tekrar Petersburg’a dönüp iş arayan Gogol bu sefer çok düşük bir maaşla da olsa devlet memuru olarak çalışmaya başlar. Bu görevden de bir sene sonra ayrılır.

Gogol, 1836’da Puşkin’in çıkardığı Sovremennik adlı dergide, yergili öykülerinin en neşelilerinden biri olan Araba’e eğlenceli ve iğneleyici bir üslûpla yazılmış gerçeküstücü öyküsü Burun’u yayınlar.

Yazar, yazı sanatında büyük ölçüde Puşkin’in etkisi altındadır. Öyle ki, onun eleştirileri ve telkinleri olmadan yazamayacağını düşünür. Yazarın Puşkin’le olan arkadaşlığı, onu aldığı acımasız eleştirilerden de koruyan en büyük güçtür.

Gogol’un ilk ciddi ve dikkat çeken eserleri Ukrayna hayatı ile, halk deyişleri ile süslü halk hikâyeleridir.

Gogol 1831 – 1832 yıllarında yazdığı bu hikâyeleri, Dilanka Yakınlarındaki Çiftlikte Akşam Toplantıları adlı kitapta toplar. Bu öyküler Rus edebiyat dünyasında Gogol’un bir anda parlamasına yol açar. 1835 yılında Mirgorod ve Arabeski adlı eserlerini de yayımladı. Bu kitaplarında da halk hikâyeleri, özellikle Kazak geçmişi işlenmiştir.

[[Dosya:Nikolai Google – Revizor cover (1836).jpg|thumb|left|150px|Müfettiş’in ilk baskısı]]

Hikâyelerinde günlük hayatı ve bayağı kişilikleri zaman zaman mizahi zaman zaman öfkeye varan bir şekilde yeriyordu.

Eski Zaman Beyleri, Arabeski bu yergi kitaplarının ilkleridir. Arabeski kitabındaki hikâyelerinden biri olan Bir Delinin Hatıra Defteri bir memurun rutin hayatını ve işi yüzünden nasıl sıkıldığını anlatır. Hikayenin sonunda memur akıl hastanesine yatırılır. Portre adlı eseri ise dünyanın kötülüklerden kurtulamayacağı vugusu ile sonlanır.

Büyük komedisi Müfettiş adlı eseri ile bürokrasiyi alay derecesinde yeren Gogol, eserinin sahnelenmesi ile tüm şimşekleri üzerine çeker. Tepkiler yüzünden Rusya’dan ayrılmak zorunda kalır. Roma’da Puşkin’in tavsiyesi ile en büyük eseri olan Ölü Canlar’ı yazarken Puşkin’in öldüğü haberini alır. Bu haber onun için “Rusya’dan gelebilecek en kötü haber”dir. O zamana kadar Puşkin’i düşünmeden dikkate almadan hiçbir şey yazmayan Gogol için bu haber gerçekten bir yıkım olmuştur. Puşkin’in ölümünün yıkıcı etkisine karşın 1842 yılında iki önemli eseri olan Ölü Canlar’ın 1. cildi ve uzun hikâyesi Palto’yu bitirir ve yayınlar. Ölü Canlar dönemin Rusya’sının çürümüşlüğünü gerçekçi bir biçimde gözler önüne sererken Palto’da sıradan insanların yaşadıkları acılar, maaruz kaldıkları haksızlıklar, ve yaşadıkları yoksulluk tüm gerçeklikleriyle, okuyucuyu sarsacak bir ustalıkla gözler önüne serilmektedir. Bu eser de dönemin en büyük eserlerinden biri olarak nitelendirilecektir. Rus edebiyatına sıradan insanların gerçekçi bir girişi olarak da nitelendirilebilir Palto. Öyle ki Dostoyevski hikâyeye hitaben “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” diyecektir. Ancak öykü yayınlaması ile soylu kesimin tepkisini tekrar Gogol üzerine çeker. Dönem aydınlar üzerinde büyük baskıların uygulandığı karanlık I.Nikola dönemidir. Gogol düzen savunucuları tarafından Rus insanını aşağılamakla onun kötü yönlerini göstermekle, halkına ihanetle suçlanır. Ancak onun yapmak istediği halkını aşağılamak değil onu bu hale sokan yozlaşmış düzeni tüm gerçekliği ile gözler önüne sermektir. Maruz kaldığı bu suçlamalar yazarın ruhsal sağlığına da ciddi zararlar vermiştir.

Son Yılları ve Ölümü

Puşkin’in ölümünden sonra Gogol’un popülaritesi daha da da artar. Bu ilgi Gogol’da bir öncülük hissi yaratır ve kendine toplumu değiştirmek, insanlara yol göstermek gibi misyonlar edinir. Bu dönemde eski yaratıcılığını kaybettiği söylenebilir. Dine karşı ilgisi artar ve daha önce eleştirdiği kiliseyi dahi övmeye başlar. Bu davranış hayranlarının tepkisini çeker ancak o bu tepkilere dinsel yorumlar katar ve Tanrı’nın gönlünü almak için ona daha da yakınlaşır. 1848’de kutsal toprakları ziyaret etmek için Filistin’e gider. Moskova’ya geri dönen Gogol, orada Matvey Konstantinovski adlı gerici bir rahibin etkisi ile 1852 yılında Ölü Canlar romanının ikinci bölümünün el yazmalarını yakarak imha eder. Bu davranışından 10 gün sonra 43 yaşında Moskova’da ölür.

Gogol’ün tamamlayamadığı sadece taslaklarını kaleme aldığı Dördüncü Dereceden St. Vladimir Nişanı adlı oyunu ölümünden sonra Sasa Preis tamamlanmıştır.

Eserleri

Masallar

Müfettiş

Palto

Ölü Canlar

Burun

Bir Delinin Hatıra Defteri

Portre

Eski Zaman Beyleri

Taras Bulba

Fayton

Kumarcılar

Dava

Evlenme

Petersburg Hikayeleri

Dikanka Yakınlarındaki Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları

Herman Melville, “Isle of the Cross”

Herman_Melville

Herman Melville

Yayıncıların, Moby Dick‘i kaleme almış bir yazarın, bir başka romanını basmayı kabul etmediklerine inanmak pek kolay değil. Belki olabilir, ama daha üzücü olan, “Isle of the Cross” isimli bu eserin başına ne geldiğinin bilinmemesi…

Hayatı

Herman Melville (d. 1 Ağustos 1819, New York – ö. 1891), ABD’li yazar.

Bir Amerikan edebiyat klasiği kabul edilen Moby Dick adlı ünlü romanın yazarıdır. Uzun yıllar boyunca unutulmuş bir yazar olarak kalmış; 1920’li yıllarda yeniden keşfedilip büyük bir yazar olarak kabul edilmiştir.

1819’da New York’ta dünyaya geldi. Sekiz çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğudur. 1830’da iflas eden babası, iki yıl sonra hayatını kaybedince Herman Melville, çocuk yaşta çalışmaya başlamak zorunda kaldı.[1] Bir yandan okuyup bir yandan çeşitli işlerde çalışarak geçen beş yıl boyunca tarih ve antropoloji kadar Shakespeare’in eserlerini okuyarak kendini geliştrdi.

On sekiz yaşında Liverpool’e giden bir gemide tayfa olarak iş buldu; aynı gemi ile tekrar New York’a döndü. Bu deneyim, ona ileride yazacağı romanlar için malzeme sağlayan seyahatlerden ilkidir.

Bir kaç yıl New York’ta özel ders vererek hayatını kazanmaya çalışan Melville, 1841’de Acushnet adlı bir balina gemisine denizci olarak kabul edildi ve Pasifik’te yeni bir seyahate başladı. On sekiz aylık bir yolculuğun sonunda gemidekilerin kötü tavrından yıldığı için bir arkadaşı ile birlikte Markiz Adaları’nda gemiden kaçtı. Yamyam olarak bilinen Typee yerlilerinin arasında bir ay kadar yaşadı. Adaya gelen bir Avustralya gemisi ile yeniden denizciliğe döndü ancak gemide çıkan isyana katılmakla suçlandığı için Tahiti civarında bir yerel hapishanede birkaç gün tutuklu kaldı. 1843 yazını Tahiti’de yerliler arasında geçirdi. İleride yazacağı Moby Dick adlı romanın düşünsel altyapısı bu sırada oluştu.[2] Bir başka balina gemisi ile Hawaii’ye kadar gitti.

Herman Melville Otuzlu yaşlarında Boston’a döndükten sonra artık deniz seferlerine bir son vermişti; ailesinin teşviki ile kitaplarını yazmaya başladı. “Tippee” ve “Omoo” adlarını taşıyan ilk iki kitabı 1846’da yayınlandı. Bu kitapları, yerliler arasında geçen günlerine aitti. 1850 yılında yayınlanan “White Jacket”’ta ise bahriye erlerinin zorlu hayatını anlattı. İlk kitapları onu bir anda hem İngiltere hem Birleşik Devletler’de çok ünlü bir yazar haline getirdi. Bu dönemde eski bir aile dostunun kızı olan Elizabeth Knapp Shaw ile evlendi. Çift, dört çocuk sahibi oldu. 1850’de Massachusetts’te bir çiftlik evi satın alan Melville, çiftlik işleri ve yazı ile uğraşarak 13 yıl boyunca bu evde yaşadı. “Arrowhead” adını verdiği ev, günümüzde müzedir.[3]

Yazar, en büyük eseri Moby Dick’i 1851’de tamamladı. Başlangıçta, balina avcılığını anlatan bir serüven öyküsü olarak tasarladığı kitabı tamamlamak üzere iken Amerikalı yazar Nathaniel Hawthorne ile tanışıp arkadaş olmuştu. Hawthorne’un tavsiyesi ile kitabını simgesel anlamlarla yüklü bir romana çeviren Melville, eseri dostuna adadı.[4] Ancak kitap yayınlandığında beklediği başarıyı yakalayamadı ve çok olumsuz eleştiriler aldı.

Yayımcısı Harper’s bir sonraki romanını basmayı reddedince[1] maddi sıkıntıya giren Melville 1866’da New York’ta gümrük müfettişi olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde yazdığı “Pierre” ve “Piazza memories” gibi kitaplar ilgi görmedi. Son yıllarında düz yazıyı bırakarak kendini tamamen şiir yazmaya verdi; şiirlerini kendi parasıyla bastırdı.[3]

1888 yılında emekli oldu ve en büyük eserlerinden biri sayılan “Billy budd”’ yazdı; eseri bastırmaya fırsat bulamadan 28 Eylül 1891’de New York’taki evinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Uzun yıllar boyunca unutulmuş bir yazar olarak kalan Melville, 1920’li yıllarda yeniden keşfedildi ve büyük bir yazar olarak kabul edildi. Eserleri Amerikan Kütüphanesi tarafından toplanıp basılan ilk yazar oldu.

Marquis de Sade’ın el yazmaları

Donatien Alphonse François le Marquis de Sade

Donatien Alphonse François le Marquis de Sade

Marquis de Sade, babasının ölümünün ardından yayımlanmamış bütün el yazmalarını ateşe atmıştı…

Hayatı

Donatien Alphonse François le Marquis de Sade (Fransızca okunuşu:maʁki: dəsad) (d. 2 Haziran 1740 – ö. 2 Aralık 1814), Fransız aristokrat ve felsefe yazarı. Erotik edebiyat’ın önemli yazarlarındandır, genellikle sert pornografik yazılar yazardı.

Yaklaşık 29 yılını hapishanede, 13 yılını akıl hastanesinde geçirmiştir ve en önemli eseri Sodom’un 120 Günü’nü hapishanede yazmıştır. Bir diğer önemli eseri de Justine’dir. Sadizm’in kökeninin onun yazdıklarına dayandığı bilinir.

Yazılarında ahlakı, yasayı, dini öğeleri dikkate almadan aşırı özgürlüğü (hatta ahlaksızlığı) ve en iyinin zevk olduğunu savunuyordu. Sade, 32 yıl farklı hapishanelerde ve akıl hastanesinde hapsedildi; onbir yıl Paris’te (on yılı Bastille’de geçti), bir ay Conciergerie’de, iki yıl kalede, bir yıl Madelonnettes’de, üç yıl Bicêtre’de, bir yıl Sainte-Pélagie’de ve 13 yıl Charenton akıl hastanesinde. Yazılarının çoğunu tutuklu olduğu dönemde yazdı. “Sadizm” kavramı adından türetilmiştir.

Sade kitaplarında kişilerarası ilişkilerde insanın insansal yanı bir kez yitirildiğinde, neler olabileceğinin bilgisini verir. Kişilerarası ilişkilerde insanın sahip olduğu onur bir yana bırakıldığında, ortaya çıkan yeni ilke kendi yararını koruma sonuna kadar götürülecek olursa; zorunlu olarak “sadizm”e varılır. Yani insandaki insansal olan tek şey doğaysa, doğrudan doğa nedenselliği insan türünün yapıp etmelerini belirliyorsa, insan olmak cani olmayı da beraberinde doğal olarak taşır. Eserlerinde ahlaksal eylemin belirleyicisi olarak etik değerler değil de, içgüdüler ya da “koşullu buyruklar” eylemin “ilkesi” yapılırsa neler olacağını anlatır.

Çocukluğu ve Eğitimi

Sade, Paris’te Condé Sarayında doğdu. Babası comte Jean-Bastiste François Joseph de Sade’dir. Annesi Condé prensesinin uzaktan kuzeni ve yardımcısı olan Marie-Eléonore de Maillé de Carman’dir.

Çocukluğunda Katolik rahip olan amcası de Sade’nin yanında eğitim gördü. Daha sonra Jesuit lycée (erkekler okulu)na gidip askeri eğitim aldı. Yedi yıl savaşlarında süvari sınıfının komutanı olarak görev aldı. 1763’te savaştan döndü ve gönlünü zengin bir devlet adamının kızına kaptırdı ancak bu beraberlik aynı yılın kızın büyük ablası Renée-Pélagie de Montreuil ile evlenmesini düşünen babası tarafından reddedildi.

Ömrü boyunca tiyatroya olan ilgisi 1766 yılında Provence’de Lacoste kalesinde inşa ettirdiği özel tiyatroyla açığa çıktı.

Unvanı

Ailesi comte ve marquis unvanlarını seçti. Büyükbabası, Gaspard François de Sade, ailede marquis unavını kullanan ilk kişiydi. Genellikle marquis de Sade olarak bilindi ancak bazı belgelerde marquis de Mazan olarak da bilinir. Ancak Donatien de Sade’nin yaşadığı yerde ne onun ne de atalarının hakkında bir belge bulunamadı ayrıca Provence parlamentosu tarafından marquis ya da comte unvanlarını onaylayan yasal bir belgeye ulaşılmadı. Soyluluk unvanını kullanabilmek için böyle legal bir onaylama gerekliydi. Noblesse d’épée’nin yani eski Fransız soylularının üyesi olan Sade ailesi soyluluklarının eski Avrupalılardan geldiğini iddia ediyordu. Aslında ailenin atası Laura de Noves’di. Verilen mağrur unvanların kral tarafından onaylanması gelenekseldi. Ailenin marquis ve comte unvanlarını farklı şekillerde kullanması Fransızların unvan hiyerarşisinin göreceli olduğunu yansıtır. Teoride marquis unvanı birkaç gemiye sahip olan soylular için uygundur. Ancak bu unvanın belirsiz kişilerce kullanılması itibardan düşmesine neden oldu. Mahkemede öncülük unvana değil soyluluğun kıdemine ve kraliyet onayına bağlıydı. Evliliğinden önceki yazışmalarda Sade, babası tarafından marquis şeklinde ifade edildi. Ancak ondan sonraki nesiller bu şerefli ama gayri resmi unvanı kullanmayı reddederek kendilerine comtes de Sade dediler.

Olaylar ve Tutuklanma

Sade’nin olaylı ve ahlaksız bir yaşam sürdüğü ve fahişelere olduğu kadar Lacoste kalesindeki kadın ve erkek çalışanlara da kötü muamelede bulunduğu söylenir. Sade’nin bu davranışları arasında Lacoste kalesine gelen karısın kız kardeşi olan Anne-Prospere olayı da vardır.

Sade’nin en önemli skandallarından biri Rose Keller adındaki bir kadını kendisine cinsel anlamda hizmet ettirmeye zorladığı 1768 yılı Paskalya Yortusu gününde meydana geldi. Kadını Arcueil’deki şatosunda zorla tutmasından, fiziksel ve cinsel yönden kötü muamele göstermesinden dolayı suçlandı. Ayrıca bu dönemde önemli bir suç olan hakaretten de yargılandı. Kadın ikinci kat penceresinden tırmanarak kaçtı ve gördüğü kötü muamelenin karşılığını alamadı. Sade’nin kayın validesi la Presidente, Sade’yi mahkemeye çıkarmamak için Kral’dan bir belge aldı (lettre de cachet). Bu belge (lettre de cachet) daha sonra marquis için felaket olacaktı.

1763 yılında Sade Paris yakınlarında yaşamaya başladı. Birçok fahişe onun kötü davranışlarından şikâyetçiydi ve polis tarafından gözaltına alındı, yaşanan olaylar hakkında detaylı raporlar tutuldu. Birçok kısa tutuklamadan sonra serbest bırakıldı ve 1768’de Lacoste kalesine geri döndü.

1772 yılında Marseille’de, uşağı Latour ile birlikte öldürücü olmayan, afrodizyak olarak kullanılan kurutulmuş kuduzböceği tozu ile zehirlemekten ve sodomi suçlarından yargılandı. Bu yıl içerisinde ölüm cezasına çarptırıldı. Karısının kız kardeşini de alarak İtalya’ya kaçtı ve kayınvalidesi bu suçu yüzünden onu asla affetmedi. Bu sefer lettre de cachet belgesini onu tutuklatmak için aldı.

Sade ve uşağı 1772 yılının sonlarına doğru Latour Miolans kalesinde yakalanıp tutuklandı ancak dört ay sonra kaçtılar.

Sade daha sonra suç ortağı olacak olan karısının yanına Lacoste kalesinde saklandı. Bir grup genç işçiyi burada hapsetti ve işçiler cinsel tacizlerinden şikâyet edip kaleyi terk ettiler. Sade tekrar İtalya’ya kaçmak zorundaydı. Bu süre içinde İngilizce’ye çevrilmemiş olan yolculuk maceralarını anlatan Voyage d’Italie adlı romanını yazdı. 1776’de Lacoste kalesine geri döndü ve yine çok sayıda hizmetçi kızı zapt etti ve birçoğu kaleden kaçtı. 1777’de hizmetçi kızlardan birisinin babası, kızına sahip çıkmak ve Sade’yi öldürmek için Lacoste kalesine geldi, silahın ateşlenmemesi Sade için büyük şans oldu.

Sonraki yıl aslında bir yıl önce ölmüş olan annesini ziyaret etmek için Paris’e gitti. Burada tutuklandı ve Château de Vincennes’de hapsedildi. 1778’de ölüm cezasının verilmesi için başvurdu ancak tutuklu kaldı. Buradan da kaçtı ancak kısa bir süre sonra yakalandı. Yazmaya tekrar başladı ve burada kendisi gibi erotik yazılar yazan Comte de Mirabeau ile tanıştı ama birbirlerini hiç sevmediler. 1784’de Vincennes hapishanesi kapatıldı ve Sade Bastille’ye gönderildi. 2 Temmuz 1789 hücresinden dışarıdaki kalabalığa doğru yüksek sesle ‘burada tutukluları öldürüyorlar’ diye haykırdı. İki gün sonra Paris yakınlarındaki Charenton akıl hastanesine gönderildi. (Fransız İhtilali’nin başlangıcı sayılan Bastille Buhranı 14 Temmuz’da meydana geldi.)

Sade başyapıtı Les 120 Journées de Sodome (Sodom’un 120 günü) için çalışıyordu. Nakil sırasında eserin müsveddesi kayboldu ancak yazmaya devam etti. Yeni Kurucu Meclis lettre de cachet(kraldan alınan belge) uygulamasını kaldırdıktan sonra 1790’da Charenton hapishanesinden salındı. Kısa bir süre sonra karısı Sade’den boşandı.

Özgürlüğüne kavuşması, siyasette yer alması ve hapsedilmesi

1790’dan sonra özgürlüğüne kavuştuğu dönemde Sade birçok anonim eser yayımladı. Eşini terk etmiş, altı yaşında bir çocuk annesi olan eski oyuncu Marie-Constance Quesnet ile tanıştı ve hayatının sonuna kadar Marie-Constance Quesnet ile yaşadı.

İhtilalden sonra kendini politikaya adadı, Cumhuriyeti destekledi ve kendini ‘Uygar Sade’ olarak tanımladı. Aristokratik geçmişine rağmen birçok resmi görev elde etmeyi başardı.

1789 yılındaki ayaklanmada Lacosta’daki birçok mülkünün zarar görmesinden dolayı Paris’e yerleşti. 1790’da Ulusal Delege olarak seçilerek liberal siyasi görüşü temsil etti. Radikal görüşlerinden dolayı dile düşmüş Piques mezhebinin üyesiydi. Doğrudan demokrasiyi öneren birçok siyasi kitap yazdı. Aristokrat geçmişinden dolayı devrimci arkadaşlarından tepki gördü. Sade oğlunu reddetmeye zorlandı ve bir sonraki yıl adı belki hatayla belki kasten Fransız İhtilali’nden kaçanlar listesine eklendi.

Terörün hüküm sürdüğü 1793 yılında Jean-Paul Marat’a makamını koruması için takdire değer bir konuşma yazdı. Orta yolculukla suçlandı ve bir yıldan fazla hapsedildi ve büyük ihtimalle idareden kaynaklanan bir nedenle giyotinden kurtuldu. Bu deneyim onun tiranlık rejiminden ve ölüm cezasına olan nefretini pekiştirdi. 1794’te Maximilien Robespierre’nin devrilmesi ve infaz edilmesinden sonra serbest bırakıldı ve Terör Hükümdarlığı (Reign of Terror) sona erdi.

1796’da Lacoste kalesini yoksulluktan dolayı satmak zorunda kaldı. Kalenin kalıntıları moda tasarımcısı Pierre Cardin tarafından düzenlendi ve burada hala tiyatro festivalleri yapılmakta.

Yazdıklarından dolayı tutuklanması ve ölümü

1801 yılında Napolyon Bonaparte Justine ve Juliette’nin anonim yazarını tutuklama emri verdi. Sade yayımcısının ofisinde tutuklandı ve yargılanmadan hapsedildi; ilk önce Sainte-Pélagie hapishanesinde kaldı ancak buradaki genç tutukluları baştan çıkardığı için katı kuralları olan Bicêtre kalesine gönderildi.

Charenton’a Nakli

Ailesinin de desteğiyle 1803 yılında deli olduğu ifade edildi ve bir kez daha Charenton akıl hastanesine gönderildi. Eski eşi ve çocukları da onun burada kalmasını destekliyorlardı.

Constance’ın Sade’yle birlikte Charenton’da yaşamasına izin verildi. Kurumun merhametli idarecesi Abbé de Coulmier yazdığı oyunları sahnelemesi, Paris halkına sunması ve oradaki hastaları oyuncu yapması için Sade’yi yüreklendirdi. Coulmier’in psikoterapiye garip yaklaşımı pek çok tepki çekti. 1803 yılında yeni polis teşkilatı Sade’yi tek kişilik hücreye nakletti. Coulmier’in bu uygulamayı ılımlılaştırmaya çalışmasına rağmen kâğıt ve kalemden de yoksun bırakıldı.

1813 yılında Fransa hükümeti Colmier’e bütün tiyatro etkinliklerini durdurmasını emretti.

Sade Charenton’da hizmetli olan 13 yaşındaki Madeleine Leclerc ile yeni bir maceraya başladı ve bu macera yaklaşık dört yıl, Sade’nin 1814’teki ölümüne kadar sürdü. Öldükten sonra yakılmayı ve küllerinin savrulmasını vasiyet etti ancak bunun yerine Charenton’da gömüldü. Daha sonra iskeleti frenolojik deneyler için mezarından çıkarıldı. Oğlu geniş kapsamlı çalısması Les Journées de Florbelle de dâhil olmak üzere yarım kalmış, basılmamış bütün müsveddelerini toplayıp yaktı.

Değerlendirme ve eleştiri

Özellikle cinsellikle ilgilenen sayısız yazar ve sanatçı Sade’a hem hayranlık duydu hem de karşı çıktı. Çağdaş karşıtlarından pornografik yazar Rétif de la Bretonne 1793 yılında Anti-Justine’ni yayımladı.

Simone de Beauvoir (Must we burn Sade? – Sade’yi yakmalı mıyız? adlı makalesinde) ve diğer yazarların eserleri 150 yıl boyunca Sade’nin yazılarındaki radikal felsefi özgürlük anlayışından ve varoluşçu felsefesinden izler taşıdı. Ayrıca Sade Sigmund Freud’un psikanalizde ana konusu olan cinsellik ve şiddet dürtüsünün incelemesinde öncü olarak görülür. Sürrealistler (gerçeküstücüler) onu öncüleri olarak görür ve Guillaume Apollinaire onu ‘var olmuş en özgür ruh’ olarak değerlendirir.

Pierre Klossowski 1947 yılında basılan eseri Sade Mon Prochain (Komşum Sade)’de Sade’ın felsefesini incelerken Hıristiyanlık değerleri ve maddeciliği reddettiği için onun nihilizmin (hiççilik) öncüsü olduğunu söyler.

Max Horkheimer’ın ve Theodor W. Adorno’nin Aydınlanma’nın Diyalektiği adlı eserlerinde bir makale ‘Juliette ya da Aydınlanma ve Ahlak’ başlığıyla yazılmıştır ve Juliette’nin merhametsiz ve çıkarcı davranışarını aydınlanma felsefesinin ifadesi olarak yorumlar. Aynı şekilde psikanalist Jacques Lacan ‘Kant avec Sade’ adlı makalesinde etiğin Immanuel Kant tarafından oluşturulan kategorize edilmiş zorunlulukların tamamı olduğunu söyler.

William E. Connolly’in 1988 yılında yayımladığı ‘Siyasi Teori ve Modernleşme’ adlı eserinde Sade’nin ‘Yatak Odası Felsefesini’ önceki siyasi filozoflara özellikle Rousseau ve Hobbes’e ve onların doğa, erdem ve neden kavramlarını toplumla bağdaştırma çabalarına karşı bir tartışma olarak görür.

Angela Carter, “Sadeian Woman: And the Ideology of Pornography (1979)” (Sade’nin Kadınları: ve Pornografi Ideolojisi) adlı eserinde feminist bir yorum yapar ve Sade’ı ahlaklı ve kadınlara yer veren bir pornografi yazarı olarak niteler. Aynı şekilde Susan Sontag da “The Pornographic Imagination” (Pornografik İmgelem-1967) adlı makalesinde Sade ve Georges Bataille’yi haklı görür ve eserlerinin sansürlenmemesini söyler.

Buna karşılık Andrea Dworkin Sade’ı ibret alınacak bir kadın avcısı olarak görür ve pornografinin kadınlara şiddete yol açacağını iddia eder. Pornography: Men Possessing Women (Pornografi: Kadınlara Sahip Olan Erkekler–1979) adlı eserinin bir bölümünü Sade’yi incelemeye ayırmıştır. Susie Bright Dworkin’nin çok sayıda şiddet ve kötü muamele öğesi içeren ilk romanı ‘Ice and Fire’ (Buz ve Ateş)’i Sade’ın Juliette romanının yeniden anlatılmış şekli olarak görülebileceğini iddia eder.

Eserleri

Roman ve Hikâyeleri

Justine, Les Infortunes de la Vertu (ou les Malheurs de la Vertu, or Good Conduct Well-Chastised)

Juliette, or Vice Amply Rewarded (l’Histoire de Juliette, sa soeur [ou les Prosperites du vice])

The 120 Days of Sodom, or the School of Freedoms (Les 120 Journees de Sodome, ou l’Ecole de libertinage)

Incest (Hesperus Classics)

The Crimes of Love (Les Crimes de l’Amour, Nouvelles heroiques et tragiques)

Vol. I

Juliette et Raunai, ou la Conspiration d’Amboise, nouvelle historique

La Double Epreuve

Vol. II

Miss Henriette Stralson, ou les Effets du desespoir, nouvelle anglaise

Faxelange, ou les Torts de l’ambition

Florville and Courval, or The Works of Fate (Florville et Courval, ou le Fatalisme)

Vol. III

Rodrigue, ou la Tour enchantee, conte allegorique

Laurence and Antonio, An Italian Tale (Laurence et Antonio, nouvelle italienne)

Ernestine, A Swedish Tale (Ernestine, nouvelle suedoise)

Vol. IV

Dorgeville, ou le Criminel par Vertu

La Comtesse de Sancerre, ou la Rivale de sa fille, anecdote de la Cour de Bourgogne

Eugenie de Franval

Voyage d’Italie

Le Portefeuille d’un homme de lettres (Destroyed / Lost)

OEuvres diverses (1764 – 1869)

Le Philosophe soi-disant

Voyage de Hollande

La Marquise de Gange (1813)

Contes et Fabliaux du XVIII siecle, par troubadour provencal

Historiettes

Le Serpent

La Saillie gasconne

L’Heureuse Feinte

Le M… puni

L’Eveque embourbe

Le Revenant

Les Harangueurs provencaux

Attrapez-moi toujours de meme

L’Epoux complaisant

Aventure incomprehensible

La Fleur de chataignier

Contes et Fabliaux

L’Instituteur philosophe

La Prude, ou la Rencontre imprevue

Emilie de Tourville, ou la Cruaute fraternelle

Augustine de Villeblanche, ou le Stratageme de l’amour

Soit fait ainsi qu’il est requis

Le President mystifie

La Marquise de Theleme, ou les Effets du libertinage (Destroyed / Lost)

Le Talion

Le Cocu de lui-meme, ou les Raccommodement imprevu

Il y a place pour deux

L’Epoux corrige

Le Mari pretre, conte provencal

La Chatelaine de Longueville, ou la Femme vengee

Le Filous

Appendice

Les Dangers de la bienfaisance

Aline et Valcour, ou le Roman philosophique (1795)

Adelaide de Brunswick, princesse de Saxe

Les Journees de Florbelle, ou la Nature devoilee, suivies des Memoires de l’abbe de Modose et des *Adventures d’Emilie de Volnange servant de preuves aux assertions (Destroyed / Lost)

Les Conversations du chateau de Charmelle (First Draft of Les Journees Florbelle, Destroyed / Lost)

Les Delassements du libertin, ou la Neuvaine de Cythere (Destroyed / Lost)

La Fine Mouche (Destroyed / Lost)

L’Heureux Echange (Destroyed / Lost)

Les Inconvenients de la pitie (Destroyed / Lost)

Les Reliques (Destroyed / Lost)

Le Cure de Prato (Destroyed / Lost)

Histoire secrete d’Isabelle de Baviere, reine de France (1953)

Tarihi Öyküleri

La Liste du Suisse (Destroyed / Lost)

La Messe trop chere (Destroyed / Lost)

L’Honnete Ivrogne (Destroyed / Lost)

N’y allez jamais sans lumiere (Destroyed / Lost)

La justice venitienne (Destroyed / Lost)

Adelaide de Miramas, ou le Fanatisme protestan (Destroyed / Lost)

Makaleleri

Reflections on the Novel (Idee sur les romans, introductory text to Les Crimes de l’Amour)

The Author of Les Crimes de l’Amour to Villeterque, Hack Writer (1803) (L’Auteur de “Les Crimes de *l’Amour” a Villeterque, folliculaire)

Oyunları

Dialogue Between a Priest and a Dying Man (Dialogue entre un pretre et un moribond)

Philosophy in the Bedroom (La Philosophie dans le boudoir)

Oxtiern, The Misfortunes of Libertinage (1800) (Le Comte Oxtiern ou les Effets du Libertinage)

Les Jumelles ou le /choix difficile

Le Prevaricateur ou le Magistrat du temps passe

Jeanne Laisne, ou le Siege de Beauvais

L’Ecole des jaloux ou la Folle Epreuve

Le Misanthrope par amour ou Sophie et Desfrancs

Le Capricieux, ou l’Homme inegal

Les Antiquaires

Henriette et Saint-Clair, ou la Force du Sang (Destroyed / Lost)

Franchise et Trahison

Fanny, ou les Effets du desespoir

La Tour mysterieuse

L’Union des arts ou les Ruses de l’amour

Divertissement (missing)

La Fille malheureuse (Destroyed / Lost)

Les Fetes de l’amitie

L’Egarement de l’infortune (Destroyed / Lost)

Tancrede (Destroyed / Lost)

Siyasi Yazıları

Adresse d’un citoyen de Paris, au roi des Français (1791)

Section des Piques. Observations presentées à l’Assemblee administrative des hopitaux (28 octobre 1792)

Section des Piques. Idée sur le mode de la sanction des Lois; par un citoyen de cette Section (2 novembre 1792)

Pétition des Sections de Paris à la Convention nationale (1793)

Section des Piques. Extraits des Registres des déliberations de l’Assemblée générale et permanente de la Section des Piques (1793)

La Section des Piques à ses Frères et Amis de la Société de la Liberté et de l’Égalite, à Saintes, departement de la Charente-Inferieure (1793)

Section des Piques. Discours prononcé par la Section des Piques, aux manes de Marat et de Le *Pelletier, par Sade, citoyen de cette section et membre de la Société populaire (1793)

Petition de la Section des Piques, aux representants de peuple français (1793)

Les Caprices, ou un peu de tout (Destroyed / Lost)

Ölümünden sonra kitaplarında yayımlanan notları ve mektupları

Letters From Prison

Correspondance inédite du Marquis de Sade, de ses proches et de ses familiers, publiée avec une introduction, des annales et des notes par Paul Bourdin (1929)

L’Aigle, Mademoiselle…, Lettres publiées pour la première fois sur les manuscrits autographes inédits avec une Préface et un Commentaire par Gilbert Lely (1949)

Le Carillon de Vincennes. Lettres inédites publiées avec des notes par Gilbert Lely (1953)

Cahiers personnels (1803-1804). Publiés pour la première fois sur les manuscrits autographes inédits avec une préface et des notes par Gilbert Lely (1953)

Monsieur le 6. Lettres inédites (1778 – 1784) publiées et annotées par Georges Daumas. Préface de *Gilbert Lely (1954)

Cent onze Notes pour La Nouvelle Justine. Collection “La Terrain vague,” no. IV (1956)

Sade üzerine yapılan çalışmalar

Marquis de Sade: his life and works. (1899) by Iwan Bloch (download)

Sade Mon Prochain. (1947) by Pierre Klossowski

Lautréamont and Sade. (1949) by Maurice Blanchot

The Marquis de Sade, a biography. (1961) by Gilbert Lély

The life and ideas of the Marquis de Sade. (1963) by Geoffrey Gorer

Sade, Fourier, Loyola. (1971) by Roland Barthes (Life of Sade download)

De Sade: A Critical Biography. (1978) by Ronald Hayman

The Sadeian Woman: An Exercise in Cultural History. (1979) by Angela Carter

The Marquis de Sade: the man, his works, and his critics: an annotated bibliography. (1986) by *Colette Verger Michael

Sade, his ethics and rhetoric. (1989) collection of essays, edited by Colette Verger Michael

Marquis de Sade: A Biography. (1991) by Maurice Lever

The philosophy of the Marquis de Sade. (1995) by Timo Airaksinen

Sade contre l’Être suprême. (1996) by Philippe Sollers

A Fall from Grace (1998) by Chris Barron

Sade: A Biographical Essay (1998) by Laurence Louis Bongie

An Erotic Beyond: Sade. (1998) by Octavio Paz (review)

The Marquis de Sade: a life. (1999) by Neil Schaeffer

At Home With the Marquis de Sade: A Life. (1999) by Francine du Plessix Gray

Sade: from materialism to pornography. (2002) by Caroline Warman

Marquis de Sade: the genius of passion. (2003) by Ronald Hayman

Marquis de Sade: A Very Short Introduction (2005) by John Phillips

Faut-il bruler Sade? 1966 Simone De Beauvoir (Sade’ı Yakmalı Mı?1997)

Sociopath – In The Name Of Marquis De Sade

Arthur Rimbaud, “La Chasse spirituelle”

Arthur Rimbaud

Arthur Rimbaud

Verlaine’e göre “La Chasse spirituelle” şiiri, Rimbaud’nun en önemli çalışması. Ancak şiirin yer aldığı defter, ne yazık ki iddia edildiğine göre Rimbaud’nun arkadaşları tarafından kaybedilmiş..

Hayatı

20 Ekim 1854’te Fransa’nın kuzeyinde Ardenler bölgesinde Charleville kasabasında, Bourbon Sokağı 73 numaralı evde doğar. Subay olan babası Frédéric, annesi Vitalie’yi genç yaşta terk eder. Vitalie Cuif(Rimbaud)’un Roche kenti yakınlarında çiftlik sahibi olan varlıklı bir aileden geliyordu. İlk doğan çocuklarına babanın adı olan Frédéric ismi konulur. Ailenin ikinci çocuğu Arthur, üçüncü çocuğu annesiyle aynı adı paylaşan Vitalie, dördüncü çocuğu Rimbaud’un hayatında önemli rolleri olan Isabelle’dir.

Annenin genç yaşta eşinden ayrılmasının baskısıyla yaşayan Rimbaud 8 yaşında laik bir eğitim sistemi olan Rossat Okulu’na verilir. Daha sonra Sous Les Alleés sokağına taşınırlar ve Sofu olan annesi tarafından dini eğitimde verilen Charleville Koleji’ne verilir. Din dersleri ve Latincesi oldukça iyi olan Rimbaud’a okulda “küçük pis yobaz” adı takılır. Öğretmeni Ariste Lheriter’in destekleri üzerine yazdığı şiire daha çok özenir. O sıralarda Çağdaş Parnasse dergisini okur, Théophile Gauiter, Théodore de Banville, Léon Dierx ve Paul Verlaine gibi şairlerin şiirleriyle tanışır. Charleville’de düzenlenen geleneksel edebiyat yarışmasında birinci olur.

Paul-Verlaine-ve-Arthur-Rimbaud

Paul Verlaine ve Arthur-Rimbaud

Öksüzlerin Yılbaşı Armağanları (Les Etrennes des Orphelins) adlı şiirini Revue Pour Tous dergisine gönderir ve bilinen ilk yazılı şiiri budur. George Izambard ile tanışıp, fikirlerinden etkilenir.Ofelya, Demirci, İzlenim, Güneş ve Ten gibi şiirleri bu döneme rastlar. Bu sırada çıkan Paris Komünü ayaklanması ve Prusya-Fransa savaşı siyasi çizgisinide belirlemiş olur. Paris’te çıkan La Charge gazetesinde Üç öpücük şiiri yayınlanır. Henüz 16 yaşındayken evden kaçıp Paris’e gider. Bundan sonra evden savaş ortamında 2 kere daha kaçmasına rağmen, perişan hallerde geri döner. Bu sırada Paris’in meşhur kafelerinde şiirler yazıp, çağın sanatı, siyaseti hakkında tartışmalara katılır ve absint içip, afyon yutmaya başlar. En son evden kaçışında, mektup ve şiirle dostluğunu pekiştirdiği dostu Verlaine’nin evine sığınır. Bundan sonraki dönemde yazdığı şiirler olgunluk dönemine ulaşır. 1873’te ilk şiir kitabı Cehennemde Bir Mevsim (Une Saison En Enfer) yayımlanır. Verlaine’nin eşiyle arasının açılması ve Rimbaud ile eşcinsel ilişkilerinin başlamasıyla; Fransa’da dışlanan ikili Almanya ve Belçika seyahatlerine başlarlar. Verlaine, Rimbaud’u Brüksel’de bir tabanca kurşunu ile yaralamasının ardından, eşcinsel ilişkileri yüzünden başları belaya girer. Verlaine kürek mahkumu olarak hapse atılır, Rimbaud ise serbesttir. 1875’te son kez görüşmelerinden sonra bir daha asla görüşmezler. Bu tarihten sonra da şiir yazmayı bırakır.

Hayatının son kısmı (1875-1891)

1878’de Marsilya’dan İskenderiye’ye geçer ve bir süre Kıbrıs Larnaka’da Rum, Türk ve Araplara çevirmenlik yapar. Buradaki şirketin kapanmasıyla Afrika’ya yol alır, Habeşistan Harrar bölgesinde, Mısır’ın işgal altında olmasından faydalanıp; kahve, fildişi, deri, ıtır ve zamk üretimi yapan Vianney Bardey firmasında işe başvurur. Asistanlığın yanı sıra silah tüccarlığına başlar, bu işlerden çok para kazanır. Afrika’da geçirdiği günlerde dinini İslam olarak değiştirdiği söylentisi olsa da, somut bir delil yoktur. Daha sonra kalçasında oluşan bir şişlik ve yarayla hastaneye yatar, teşhis Kalça Neoplazmasıdır (bir çeşit kalça kanseri), bu yüzden bir bacağı kesilir. 21 Mayıs’ta annesine yazdığı mektupta hastalığından sinovit, hidrartroz, eklem ve kemik hastalığı olarak bahseder. Bu sırada asker kaçağı olarak arandığı için hasta haliyle zor günler yaşar. Sadece “Jean Rimbaud” ismini kullanır ve kayıtlarda ismi bu şekilde geçer. Aşırı morfin tüketimi ve kanserin yayılması ölümünü hızlandırır. 10 Kasım 1891’de henüz 37 yaşındayken Marsilya’da ölür. Rimbaud’un 10 yılı aşkın çetin çalışmasının toplam ürünü 36.000 altın franktır, 8 yıl yanında hizmetkarlığını yapan Camii’ye 10.000 frankının verilmesini, Isabelle’e vasiyet eder. Marsilya Conception Hastanesinin avlusunda şöyle bir levha vardır:

“ “Aden’den gelen şair JEAN ARTHUR RIMBAUD yeryüzü serüveninin son bölümünü 10 Kasım 1891’de BURADA tamamladı”

Çalışmaları

Şiirler

Esrik Gemi (1871)

Cehennemde Bir Mevsim (1873)

Illuminations (1874)

Rimbaud ile ilgili çalışmalar

Habeşistan’da Bir Mevsim: Paul Strathern’in Rimbaud’un Etiyopya’daki hayatını inceleyen kişileştirmesi.

Sayıklamalar Bir Arthur Rimbaud Yorumu: Jeremy Reed’in Rimbaud üzerine incelemesi.

Rimbaud ya da Büyük İsyan: Henry Miller’ın Rimbaud üzerine incelemesi.

Rimbaud: Ateş Hırsızı Yaşamı, Sanatı, Tüm Şiirleri: Erdoğan Alkan’ın Rimabud’un hayatını şiirlerini incelediği biyografik kitabı

Rimbaud’a Akıl Notları: Küçük İskender’in Rimbaud’nun erken yaşta yazdığı önemli şiirlere ve o yaşta sahip olduğu bilince atıfta bulunarak, genç şiir ilgililerine yollar çizmek ve cesaret vermek için yazdığı denemelerden oluşan kitabı

Yahya Kemal Rimbaud’yu Okudu mu?:Çeviriler ve Rimbaud üzerine Hasan Bülent Kahraman araştırma kitabı

Arthur Rimbaud; Yaşamı,sanatı ve eserleri, Erdoğan Alkan

Sylvia Plath’in ikinci romanı 

sylvia plath

“Double Exposure” ya da “Double Take”; Sylvia Plath’in 1963’teki ölümüyle yarım kalmış ikinci romanının adı bunlardan biriydi. 1970’lerde ise bu romanın izi kaybedildi.

Hayatı

(d. 27 Ekim 1932 Boston – ö. 11 Şubat 1963 Londra), ABD’li şair ve yazardır.  Trajik yaşamı ve intiharıyla tanınan Plath, aynı zamanda yarı otobiyografik bir roman olan ve depresyonu üzerine ayrıntılı bilgiler veren Sırça Fanus kitabının yazarı olarak bilinir. Anne Sexton ile birlikte, Plath gizdökümcü şiirin önemli isimlerinden biridir.

1932 yılında Alman bir baba ve ABD’li bir anneden, Massachusetts’te doğdu. Profesör olan babası 1940 yılında öldü. Plath ilk şiirini 8 yaşında yayımladı.

Plath, hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla boğuştu. 1950 yılında bursla girdiği Smith College’deki ikinci yılında ilk intihar girişimini gerçekleştirdi ve bir akıl hastanesine yatırıldı. 1955’te Smith College’den summa cum laude derece ile mezun oldu.

Kazandığı Fulbright bursuyla Cambridge Üniversitesi’ne giderek çalışmalarını burada sürdürdü ve şiirlerini üniversitenin öğrenci gazetesi olan Varsity’de yayımladı. Plath burada 1956 yılında evleneceği İngiliz şair Ted Hughes’la tanıştı. Evliliklerinin ardından Boston’da yaşamaya başladılar. Plath, hamile kaldıktan sonra ise İngiltere’ye geri döndüler.

Plath ve Hughes, Londra’da kısa süre yaşadıktan sonra North Tawton’a yerleştiler. Çiftin Sylvia’nın kıskançlık krizleriyle başlayan sorunları bu dönemde başladı ve ilk çocuklarının doğumundan kısa süre sonra Sylvia Plath Londra’ya geri dönerek boşanma işlemlerini başlattı.

Kiraladığı evin eskiden İngiliz şair William Butler Yeats’e ait olduğunu öğrenen Plath bunu iyi bir işaret olarak değerlendirdi. 1962-1963 kışı Plath için çok zor geçti. 11 Şubat 1963’te, ikinci kattaki odalarında uyumakta olan çocuklarının yanına süt ve kurabiye bıraktıktan sonra, odalarının kapısını da içeri gaz girmeyeceğinden emin olmak üzere bantlayarak kapattı ve kafasını fırının içine sokarak intihar etti.

İntiharıyla ilgili olarak kocası Ted Hughes eleştirilere maruz kaldı. Hughes yıllarca bu konuda konuşmadı. Daha sonra anılarını yayımladı.

1963 yılında daha 30 yaşındayken intihar eden Plath’ın hayatı, Oscarlı oyuncu Gwyneth Paltrow’un ünlü şairi canlandırdığı “Sylvia” filmine de aktarıldı.

Plath’ın Türkçe’ye çevrilen eserleri arasında bulunan “Sırça Fanus” adlı romanı, birçok kişi tarafından ilk Amerikan feminist romanı olarak değerlendirilir.

Eserleri

Şiirleri

The Colossus (1960)

Ariel (1965)

Crossing the Water (1971)

Winter Trees (1972)

The Collected Poems (1981)

Düz Yazı

The Bell Jar (1963)

Letters Home (1975)

Johnny Panic and the Bible of Dreams (1977)

The Journals of Sylvia Plath (1982)

The Magic Mirror (1989)

The Unabridged Journals of Sylvia Plath

Çocuk Kitapları

The Red Book (1976)

The It-Doesn’t-Matter-Suit (1996)

Collected Children’s Stories (İngiltere, 2001)

Mrs. Cherry’s Kitchen (2001)

Türkçeye Çevrilen Eserleri

Ariel, (İmge Kitabevi)

Johnny Panik ve Rüyaların Kutsal Kitabı, (Altıkırkbeş Yayınları)

Sırça Fanus, (Can Yayınları)

Üç Kadın, (Oğlak Yayıncılık)

Sylvia Plath’in Günceleri, (Oğlak Yayıncılık)

Suyu Geçiş (Artshop Yayıncılık)

Kaynak : 1- []

                      2-[-]

Uluslararası Artemis Film Festivali kapsamında, Yalıçapkını Kısa Film Yarışması büyük ilgi

İzmir’de 13-15 Aralık’ta düzenlenecek kısa film yarışmasına 600’den fazla eser müracaat etti

yalı-capkınıİzmir’de 13-15 Aralık 2013 arasındaki Uluslararası Artemis Film Festivali kapsamında, Yalıçapkını Kısa Film Yarışması düzenleniyor.
Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, yaptığı açıklamada yalıçapkını kuşunun bu festivalle beraber İzmir’in en önemli simgelerinden biri haline geleceğini söyledi. Tartan, “Konak Belediyesi olarak sadece Türkiye’deki değil, dünyadaki bütün kısa filmcilere kapımızı açtık. Gelen filmlere bakıldığında, birçok ülkeden katılım olduğunu görmekteyiz. Bunların arasında İran, İspanya, Amerika, İngiltere ve Almanya başı çekiyor. Festivalimize bütün İzmirlileri davet ediyoruz.” dedi. Genel Sanat Yönetmeni Alper Akdeniz ise festivali düzenleyen ekip olarak İzmir için yeni bir vizyon oluşturduklarını söyledi. Önümüzdeki yıllarda İzmir’in ismi anıldığında bu festivalin hatırlanacağını ifade ederek, “İzmir, ne giydirirseniz giydirin, üzerinde her zaman şık duran güzel bir kadındır.” şeklinde konuştu.

Festival Başkanı Muammer Sarıkaya da büyüdükleri topraklarda yeni fidanlar yetiştirme gayretinde olduklarını belirterek, “Bizler Uluslararası Artemis Film Festivali ve Yalıçapkını Kısa Film Yarışması’yla İzmir’in 5 bin yıllık tarihine yeni bir tohum ekmenin gururunu yaşıyoruz.” dedi. Festival Uluslararası Koordinatörü Kamil Murat ise yarışmaya katılımın bu denli yüksek oluşunun, İzmir’in bir dünya şehri olarak yurtdışında benimsenmesinden kaynaklandığını dile getirdi. Murat, “Yarışmaya katılan filmlerin yarıdan fazlasının yabancı yönetmenlerin olması, festivalin önümüzdeki yıllarda diğer büyük kentlerde yapılan festivallerin gölgesinde kalmayacağı sinyalini verdi. Özellikle Avrupalı yönetmenlerin, 30’un üzerinde ödül almış 20’den fazla filmle yarışmaya başvurması bunun göstergesidir.” diye konuştu.

Sanat yatırımında Avrupalı çeşitlilik, gelişen ülkeler ise moda ve yatırım peşinde

 Dünyada her yıl 10 milyar dolar kaynak aktarılan sanat piyasası Türkiye’de yaklaşık olarak 300 milyon dolarda kalıyor. 10 yılda 20 kat büyüyen Türkiye piyasası da dikkat çekiyor. UniCredit Art Banking Sorumlu Direktörü Domenico Filipponi, Türkiye’deki sanat piyasasının umut vaatettiğini, Türk eserlerinin konulu satışlarla yurtdışındaki görünürlüğünün arttığını söyledi.  (Haber : Meltem KARA)

 DÜNYADA her yıl 10 milyar dolar kaynak aktarılan sanat piyasası Türkiye’de yaklaşık 300 milyon dolarda kalıyor. 10 yılda 20 kat büyüyen ve sanat eseri sahibi sayısında ciddi artış yaşanan Türkiye’de sanat piyasının hacmi artarken, yurtdışından da ilgi görüyor. UniCredit Art Banking Sorumlu Direktörü Domenico Filipponi, Türkiye’deki sanat piyasasının umut vaadettiğini belirterek, Türk eserlerinin konulu satışlarla yurtdışındaki görünürlüğünün arttığını söyledi. Ancak sanat piyasasında asıl yükselişe geçen kesimin BRIC ülkeleri olduğunu kaydeden Filipponi, temeli geleneksel koleksiyonculuğa dayanan Avrupa pazarının, daha ‘sofistike’ olmanın yanı sıra daha fazla da çeşitlilik içerdiğini, yakın dönemde elde edilen servetlere sahip olan yükselen piyasaların ise nispeten daha az ‘kültürlü’ ve sofistike olup, moda ve finansal tutum güdümünde hareket ettiğini ifade etti.

Müzelik eserler etkilenmedi
Yakın geçmişe bakıldığında, yatırımların çeşitlendirilmesinde geçerli bir alternatif olan sanata yönelik ilginin son 10 yıldır sürekli arttığını söyleyen Domenico Filipponi, şunları söyledi: “2008 yılının ikinci yarısında Lehman Brothers’ın iflas etmesinin ardından, üst düzey sanat eserlerine yapılan yatırımın değerini oldukça iyi koruduğu görüldü. Genel olarak sanat eserleri 2000 ve 2011 yılları arasındaki tüm dönemlerde hisse senetlerinden daha güçlü performans gösterdi. Kriz sanat eserlerinin değerini pek de etkilemedi. En azından, ‘müzelik’ üst düzey kalitedeki eserlerin değerini etkilemediğini söylemek mümkün. Yüksek kalitelerinden ötürü, büyük oranda modern ve çağdaş sanat alanındaki bu tür eserler ciddi bir büyüme ortaya koydu. Burada, elbette pazarın üst ucundan bahsediyoruz.”
BRIC ülkeleri toparlıyor
Ancak krizlerden, aynı zamanda koleksiyonerlerin tercihlerindeki değişimlerden etkilenen çok sayıda alanın bulunduğunu anlatan Filipponi, “19. yüzyıl resimleri, eski üstatların çizimleri, mobilyalar, gümüşler ve porselenler bunlara örnek verilebilir. Bunların geldiği fiyatlar daima ‘kalite’ göz önünde bulundurularak satın alındığı takdirde gerçekten de gelecekteki yatırımlar için iyi bir fırsat olabilir” diye konuştu. Sanat piyasasında baştaÇin olmak üzere Rusya ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin talebiyle toparlanma yaşandığını vurgulayan Filipponi, şöyle devam etti: “Başta Çin olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler ve BRIC ülkelerinde 2000 yılından bu yana, sanat eserlerine yönelik, küresel pazardaki hızlı büyümeye paralel bir ilgi var. Bu büyüme, yeni ve oldukça varlıklı.”
Türkiye umut vaatediyor
Türkiye’deki sanat piyasasının umut vaadettiğini ifade eden Domenico Filipponi, şöyle devam etti: “Londra’daki Sotheby’s müzayede evi tarafından 26 Nisan tarihinde düzenlenen Türk Çağdaş Sanat Eserleri satışları ve 24 Nisan’da yine Londra’da gerçekleştirilen ‘Oryantalist Satış’ gibi konulu satışlar, piyasanın yurtdışındaki görünürlüğünü artırdı. Öte yandan İstanbul Bienali’nin yükselen başarısının da gözler önüne serdiği gibi, uluslararası kamuoyunun takdiri kazanılıyor. Modern ve çağdaş sanat pazarına baktığımızda, yurtiçi Türk sanat piyasasının büyüklüğü, 2000 yılında 10.2 milyon dolarken 2008 yılında 45.6 milyon dolara çıktı.”

Çin gelirde ilk sırada

SANAT piyasasına dünyada ne kadar kaynak aktarıldığını müzayede evleri tarafından yayınlanan rakamlara göre sıralayan Domenico Filipponi, şu bilgileri verdi: “2011 yılında Çin 4.79 milyar dolar, Amerika Birleşik Devletleri 2.72 milyar dolar, İngiltere 2.24 milyar dolar,Fransa 521 milyon dolar olmak üzere toplamda yaklaşık 10 milyar dolar civarında kaynak aktardı. Çin, küresel sanat eserleri müzayede gelirlerinin yüzde 41.4’ünü üreterek aynı zamanda dünyada ilk 10’da yer alan sanatçılardan 6’sına ev sahipliği yaparak pazar payını yükseltiyor. ABD, 2011 yılındaki küresel sanat eseri satışlarının yüzde 23.5’ini temsil ediyor. Küresel sanat piyasasında, 2011 yılında İngiltere üçüncü sıradaki yerini yüzde 19.3’lük pazar payıyla korurken, Fransa ise yine dördüncü sırada kalıyor.”

Sanatı yatırım aracı olarak görenlerin sayısı hızla artıyor

YAPI Kredi Özel Bankacılık Pazarlama Direktörü İmre Tüylü, gelişmekte olan ülkelerin sanat piyasasına olan ilgilerinin artma sebebinin ekonomik ve kültürel alandaki gelişmelerden kaynaklandığını belirterek, şunları anlattı: “Son yıllarda milyoner sayısı arttıkça, bu alana daha fazla kişi yöneliyor. Kazanılan para ve yatırımcı, yatırım yaptığı alanları genişletirken sanatla tanışıyor. Sanat diğer yatırım araçları gibi değildir, yaşayan bir yanı vardır; alternatif getiri sağlayan çok önemli bir enstrümandır. Biz de Yapı Kredi Private Banking olarak ülkemizde sanatın gerektiği önemi ve değeri kazanması için çalışmalarımızı Özel Bankacılık çatısı altında pazarlama ekibimiz ile sürdürüyor; finansman desteği ile sanatın alternatif bir yatırım aracı olarak kullanılması için destek veriyoruz.”

Kaynak : [-]


İzmir için Kültür Sanat Etkinliklerinden Habersiz kalmayın!

Sizler için İzmir’de kültür ve snat haberlerini derlemeye çalıştık. Elbette hepsi değil. Eksiklerimiz varsa affola.

iyi sanatlar!

Anadolu Ateşi Troya’yla 20 Ocak’ta İzmir’de

Efsanevi Dans Topluluğu Anadolu Ateşi’nden yüzyılın dans projesi…

Bir Anadolu Efsanesi Anayurdunda Canlanıyor…

Anadolu Ateşi Dans Topluluğu Troya efsanesine hayat veriyor. Sanat tarihinin bu ölümsüz eserine Anayurdu’ndan üç bin yıl sonra merhaba diyoruz. Hitit Kralı Tuthalia’dan, Akhileus’a, Büyük İskender’den Roma İmparatoru Sezar’a, Pers Kralı Kserkses’den Bizans Kralı Konstantinus’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Mustafa Kemal Atatürk’e kadar çağlar aşan dünya liderlerinin düşlerini süsleyen ışıklı şehir…

Troya yıkıntılarından yükselen çığlık ve 3000 yıllık mistik bir düşün yeniden hayat buluşu…

Anayurdundan bütün insanlığa. Troya’da zaman, Troya’da mekan, Troya’da aşk ve sınırsallık…

Yitik bir mitin gölgesinde sürdürülen hummalı bir çalışma, görmezden gelinen tarihe karşı bir tarih ve müzikal bir başkaldırı.

Mustafa Erdoğan
Genel Sanat Yönetmeni

  • 20 Ocak 2012 21:00
  • Halkapınar Spor Salonu Atatürk Spor Kompleksi
  • Biletler: Biletix
  • Bilet Fiyatları:

1. Kategori – 112.00 TL

2. Kategori – 89.50 TL

3. Kategori – 67.50 TL

4. Kategori – 56.00 TL

5. Kategori – 45.00 TL

6. Kategori – 34.00 TL

İzmir Devlet Opera ve Balesi Ocak 2012 Programı

İzmir Devlet Opera Ve Balesi Ocak 2012 Programı

3 Ocak Salı 20.00 0 Ü. Hacıbekov
ARŞIN MAL ALAN, Operet (Denizli Hasan Kasapoğlu Kültür Merkezi)
0258 296 13 20
5 Ocak Perşembe 11.00 H.Nüfusçu
PAMUK PRENSES, Çocuk Balesi
(Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Salonu) 0232 484 64 45
5 Ocak Perşembe 13.00 H.Nüfusçu
PAMUK PRENSES, Çocuk Balesi
(Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Salonu)
0232 484 64 45
7 Ocak Cumartesi 20.00 S. Ada
AŞK-I MEMNU, Opera
Elhamra Sahnesi, 0232 484 64 45
10 Ocak Salı 20.00 S. Ada
AŞK-I MEMNU, Opera
Elhamra Sahnesi, 0232 484 64 45
12 Ocak Perşembe 20.00 S. Ada
AŞK-I MEMNU, Opera
Elhamra Sahnesi, 0232 484 64 45
13 Ocak Cuma 11.00 S.Ada
KELOĞLAN’IN SIRRI, Çocuk Müzikali
Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi
0232 484 64 45
13 Ocak Cuma 14.00 S.Ada
KELOĞLAN’IN SIRRI, Çocuk Müzikali
Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi
0232 484 64 45
14 Ocak Cumartesi 15.00 G. Verdi / P. Mascagni / A. Haçaturyan
KAMELYALI KADIN, Bale
(D.E.Üniv. Sabancı Kültür Sarayı)
0232 484 64 45
15 Ocak Pazar 11.00 H. Özörten
SİHİRLİ DÜNYA, Çocuk Oyunu
Elhamra Sahnesi, 0232 484 64 45
16 Ocak Pazartesi 11.00 S.Ada
KELOĞLAN’IN SIRRI, Çocuk Müzikali
Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi
0232 484 64 45
16 Ocak Pazartesi 20.00 G.Verdi / P. Mascagni / A. Haçaturyan
KAMELYALI KADIN, Bale
(D.E.Üniv. Sabancı Kültür Sarayı)
0232 484 64 45
20 Ocak Cuma 20.00 G.Bizet
CARMEN CARMEN’DİR,
Müzikli Oyun
(A.Adnan Saygun Sanat Merkezi – K. Salon)
0232 484 64 45
21 Ocak Cumartesi 20.00 C.W.Gluck
IPHIGENEIA TAURIS’TE, Opera
Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi
0232 484 64 45
23 Ocak Pazartesi 11.00 H.Nüfusçu
PAMUK PRENSES, Çocuk Balesi
(Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Salonu)
0232 484 64 45
23 Ocak Pazartesi 13.00 H.Nüfusçu
PAMUK PRENSES, Çocuk Balesi
(Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Salonu)
0232 484 64 45
23 Ocak Pazartesi 20.00 İZMİR’İN UNUTAMADIKLARI KONSERİ
Elhamra Sahnesi, 0232 484 64 45
24 Ocak Salı 20.00 C.W.Gluck
IPHIGENEIA TAURIS’TE, Opera
Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi
0232 484 64 45

İzmir Devlet Opera ve Balesi, temsilden en az 15 dakika önce salonda hazır bulunulmasını, temsil başlandıktan sonra ve temsil sırasında salonu giriş ve çıkış yapılmamasını,   7 yaşından küçük izleyicilerin çocuk temsilleri dışındaki temsillere getirilmemesini, salona girmeden önce cep telefonu ile saat alarmlarının kapatılmasını, temsil sırasında fotoğraf ve film çekiminin yapılmamasını önemle rica etmektedir.
İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü gerektiğinde programda değişiklik yapabilir.

Müdür ve Sanat Yönetmeni: Aytül BÜYÜKSARAÇ

Gişe Tel: 484 64 45
Toplu İstekler İçin Faks: 441 01 73
İnternet Gişesi:www.dobgm.gov.tr
Web: www.izdob.gov.tr
E- posta:  
Biletler hergün 09.00 – 19.00 Cumartesi günleri 10.00 – 18.00 saatleri arasında gişede temsil gününden bir ay önce satışa sunulur. Gişe temsil günleri, temsil saatine kadar açıktır.

Bilet Fiyatları

Kültür Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında çalışan personel, eş ve çocukları, emekliler ve öğrenciler temsillerinden yüzde 50 indirimli yararlanabilir.
Gaziler, şehit, gazi dul ve yetimleri, bedensel engelliler ve 2022 sayılı  65 yaşını doldurmuş, muhtaç güçsüz ve kimsesiz T.C vatandaşlarına aylık bağlanması hakkındaki kanun kapsamındaki kişiler gişeden yer numarası almak kaydıyla temsilleri ücretsiz izleyebilir.
50 kişiden az olmayan toplu isteklerde yüzde 50 indirim uygulanır.

1.Parter (İlk 3 sıra) 25 TL Diğer Tüm Koltuklar 20 TL
(Opera ve Bale Gösterimleri Dışındaki Konserler 20 ve 15 TL
Çocuklar ve öğrenciler için düzenlenen temsillerde bilet ücreti 5 TL’dir.
Eğitime katkı konserlerinde bilet ücreti 2 TL ‘dir.

İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Ocak 2012 Programı

İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Ocak 2012 Programı

 

6 Ocak 2012 Saat 20.30 
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi
Şef: Antonio Pirolli
Solist: Deniz Akıncı “Keman”

 

Eserler: Giacchino Rossini Semiramis Operası Uvertürü
Camille Saint-Seans Keman Konçertosu No. 3 si minör Op. 61
Sergei Prokofiev “Romeo Julliet” Bale Süitinden Bölümler

13 Ocak 2012 Saat: 20.30
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi
Şef: İbrahim Yazıcı
Solist: Emre Şen “Piyano”

Eserler: Modest Moussorgksy Kovançina operasından Prelüd “Moskova Nehrinde Şafak Vakti”
Pyotr İlyiç Çaykovski Piyano Konçertosu No. 1 si bemol minör Op.23
Richard Strauss Also spracht Zarathustra “Böyle Buyurdu Zerduş”

20 Ocak 2012 Saat:20.30
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi
Şef: Antonio Pirolli
Solistler: Michel Lethiec “Klarinet”
Ayşegül Kirmanoğlu “Klarinet”

Eserler: Krystof Maratka “Luminarium” Klarinet ve Orkestra için Konçerto
George Gershwin “Porgy and Bess” Klarinet ve Orkestra için Düzenleme
F. Mendelssohn 2 “Klarinet ve Orkestra için Konzertstück No. 1-2
Robert Schumann Senfoni No. 2 Do majör Op.61

27 Ocak 2012 Saat:20.30
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi
Şef: Kevin Griffiths
Solist: Michel Campanella “Piyano”

Eserler: Carl Maria von Weber Beherrscher der Geister “Ruhların Efendisi” J 122 Op.27
Franz Liszt Piyano Konçertosu No. 2 La Majör
Felix Mendelssohn Senfoni No.5 Re majör op 107 “Reformasyon”

 

İzmir Sanat’ta Japon Sinemasının Altın Yılları

SİNEMATEK JAPON SİNEMASI ALTIN YILLAR “RASHAMON“

Konu: Akira Kurosowa’nın uluslararası alanda ismini duyurduğu ve Japon sineması’na dikkatleri çeken 1950 yapımı “Rashomon” 1951 Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü aldı. Aynı festivalde Akira Kurosawa’ya “İtalyan Film Eleştimenleri Ödülü” de verildi. “En iyi film” dalında BAFTA ve “en iyi sanat yönetimi ve dekor” dalında Oscar’a aday gösterilen Raşomon, 1952 yılında Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’nin onursal ödülüyle ödüllendirildi.

İnsanoğlunun zaafları üzerine kurulmuş bu psikolojik dramda, 12. yy Japonyasında karısıyla birlikte ormandan geçmekte olan bir samuray, bir haydutun saldırısına uğrar ve öldürülür, karısı ise tecavüze uğrar. Haydut yakalanır ancak onun ifadesi ile kadınınki taban tabana zıttır. Olayı çözmesi için devreye giren bir medyumun vasıtasıyla ölen samuray da yine tamamen tamamen farklı bir hikâye anlatır. Cesedi bulan oduncunun ifadesi ise hiçbirisininkine uymaz. Aynı suçun dört çelişkili ama bir o kadar da inandırıcı olarak anlatıldığı, yani herkesin ‘gerçeği’ nin farklı olduğu bu olayda kim doğruyu söylemektedir?

Yönetmen: Akira Kurosawa
Senaryo (Kitap): Ryunosuke Akutagaw
Senaryo: Akira Kurosawa, Shinobu Hashimoto, Ryunosuke Akutagawa
Oyuncular: Toshiro Mifune, Machiko Kyô, Takashi Shimura, Masayuki Mori
Yapım: 1950 ~ Japonya
Tür: Dram, Gizem, Suç
Süre: 88 dakika
Dil: Japonca; Türkçe altyazılı
Müzik: Fumio Hayasaka

İZMİR SANAT
06 OCAK 2012 20:00
ÜCRETSİZ

 

SİNEMATEK JAPON SİNEMASI ALTIN YILLAR “YAĞMURDAN SONRAKİ SOLUK VE GÜMÜŞ AYIN ÖYKÜLERİ“

Konu: Ugetsu,1953 yılında Venedik Film Festivalinde Gümüş Aslan ödülü alarak Japon sinemasını Avrupalı seyircilere tanıtan film Kurosawa’nın Rashomon’u ile beraber dönemin en önemli Japon yapımı olarak görülür.

İç Savaş döneminde bir taraftan otoritesizliğin karmaşası ve baskısı, diğer taraftan da sosyal ve ekonomik güçlüklerin getirdiği baskılar arasında sıkışıp kalmış -komşu- iki aileyi anlatır; film.Çömlekçi Genjuro (Masayuki Mori) ve kardeşi çiftçi Tobei (Eitaro Ozawa) başıbozuk askerlerin nefesleri enselerinde hayatlarını sürdürmektedirler. Genjuro çömlek satışlarından para kazanmaya başlayınca işi daha da geliştirmek ister. Tobei’nin tek hedefi ise ünlü bir samuray olabilmektir. Karıları ise sadece huzur içinde yaşamak isterler ama ne yaparlarsa yapsınlar kocalarının hırsını dizginleyemezler.

Ugetsu, Japon hikaye anlatım ve resim geleneğinin sinemaya aktarılmış hali gibidir. Japon inanışında ve kültüründe önemli bir yer tutan, bazı doğaüstü (fantastik) olayları ve zengin hayal dünyasını bu filmde fazlasıyla buluruz.

Yönetmen: Kenji Mizoguchi
Senaryo: Matsutarô Kawaguchi, Kyûchi Tsuji, Akinari Ueda
Oyuncular: Masayuki Mori, Machiko Kyô, Kinuyo Tanaka, Eitarô Ozawa, Ikio Sawamura
Yapım: 1953 ~ Japonya
Tür: Dram, gerilim
Süre: 94 dakika
Dil: Japonca; Türkçe altyazılı
Müzik: Fumio Hayasaka, Tamekichi Mochizuki, Ichirô Saitô

İZMİR SANAT
13 OCAK 2012 20:00
ÜCRETSİZ

 

SİNEMATEK JAPON SİNEMASI ALTIN YILLAR “TOKYO HİKAYESİ“

Konu: Usta yönetmen Yasujirô Ozu’nun başyapıtı olarak kabul edilen film diğer Ozu filmleri gibi sakin ve naif bir edayla dönemin Japonya’sında meydana gelen kültürel ve sosyal değişimlerin aile değerleri ve sosyal ilişkiler üzerindeki etkisini, çocuklarını ziyaret etmek için Tokyo’ya gelen ihtiyar Shukichi ve karısı Tomi üzerinden gösteriyor. İki ihtiyar, Tokyo’da yaşayan çocuklarını ve torunlarını ziyarete geldiklerinde hiçbir şey bekledikleri gibi gelişmez, çünkü çocuklarının kendilerine has düzenleri ve ebeveynlerinden bağımsız hayatları vardır yıllardır. Kızları Shige ve oğulları Koichi, kendi meşguliyetleri içerisinde anne ve babalarına hoş vakit geçirmek zorunda hissetseler de bunu gerçekleştirmek pek mümkün olmaz; öte yandan dul gelinleri Noriko ile geçirdikleri zaman yüzlerini güldüren tek şey olur. Hayal kırıklığı ile evlerine geri döndüklerinde ise çocuklarını tekrar düşünmeye sevk edecek bir olay yaşanır.

Yönetmen: Yasujiro Ozu
Senaryo: Kogo Noda, Yasujiro Ozu
Oyuncular: Chishû Ryû , Chieko Higashiyama, Sô Yamamura, Setsuko Hara
Yapım: 1953 ~ Japonya
Tür: Dram
Süre: 136 dakika
Dil: Japonca; Türkçe altyazılı
Müzik: Kojun Sait

İZMİR SANAT
20 OCAK 2012 20:00
ÜCRETSİZ

 

SİNEMATEK JAPON SİNEMASI ALTIN YILLAR “BURMA API“

 

Konu: Film, 2. Dünya Savaşı’nın başlarında Burma’da geçen bir hikayeyi anlatıyor. (Japonlar Çin, Hong Kong ve Flipinler gibi Burma’yı da istila etme üzere harekete geçtiler. Savaşın başında büyük bir ilerleme kat ettiler, ama daha sonra bu topraklardan geri çekilmek zorunda bırakıldılar.) Bu amaçla Burma’da bulunan küçük bir Japon birliği ormanda mahsur kalmıştır. Morallerini asker Mizushima’nın çaldığı arp eşliğinde şarkı söyleyerek yüksek tutmaya çalışmaktadırlar. Mizushima bir takım olayların ardından birliğinden ayrı düşer ve yoluna bir keşiş kılığına girerek devam eder. Savaş sona ermiştir, ama savaşın geride bıraktığı acılar -örneğin ceset yığınları- hala görünürdedir. Bu görüntüler Mizushima’nın kendine, birliğine ve ülkesine yabancılaşmasına yol açar.

Yönetmen: Kon Ichikawa
Senaryo: Kogo Noda, Yasujiro Ozu
Senaryo (Kitap): Takeyama Michio
Oyuncular: Rentaro Mikuni, Shôji Yasui, Jun Hamamura, Taketoshi Naitô
Yapım: 1953 ~ Japonya
Tür: Savaş, dram
Müzik: Akira Ifukube

İZMİR SANAT
27 OCAK 2012 20:00
ÜCRETSİZ

% 50 indirimle Tiyatro izlemeniz için Nar Sanat size destek oluyor !

Sanat ve sizin için çalışıyoruz!

 

Nar Sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği girişimi ile M.E.B. Özel Nar Sanat Eğitim Kursu öğrenci ve velileri ve Sağlık Ordusu üyeleri ile Tüm Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği üyelerine, Bakırköy Büyülü Sahne de oynanacak olan “ Ömürsün Doktor ” adlı oyun % 50 İNDİRİMLİ.

Yapmanız gereken tek şey ekteki 4 kuruma ait logonun çıktısını almak veya Nar Sanat Kitap ayraçlarından biri ile gişeye gitmek.

Yer : Bakırköy Büyülü Sahne (Eski 74 Sineması) Tel : 0212 572 0 444

Tarih : 30 Ekim 2011 Pazar

Saat : 18:00

OYUNDAN :     ÖMÜRSÜN DOKTOR

Öyküler: Anton ÇEHOV

Kurgulayan – Yöneten: Kubilay ZERENER

Oynayanlar: Levent Ünsal, Somer Karvan, Rüzgâr Aksoy, Kerim Yağcı, Nejmi Aykar, Gümeç Alpay, Sedanur Özgün

Anton Çehov, yaşadıklarını ve öykülerini büyük bir samimiyetle seyircisiyle paylaşıyor… Değişik öykülerde, Çehov’un hayatın içinden çıkmış renkli karakterleri eşliğinde yapılan keyifli bir tiyatro yolculuğu… Birbirinden güzel müzikler eşliğinde sergilenen, son derece sıcak ve duygusal bir komedi şöleni… Olaylar Rusya’da mı geçiyor, yoksa Türkiye’de mi? İyi bir yazarın elinden çıkmış iyi bir öykü, yer ve zaman tanımaz. Rusya’da da geçebilir, Türkiye’de de! Çehov’un öyküleri hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı nitekim…

 


Sayfalar

Kurslar

NOT: Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kursuz. Verdiğimiz eğitimlerin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge vermekteyiz. 

Ayrıca; kursların pekte üzerinde durmadığı  solfej eğitimini bizler kurum olarak önemsemekteyiz. Kursumuzda  farklı zamanlarda başlayıp devam eden haftada 1 ders saati şeklinde ücretsiz solfej (nota bilgisi) derslerimiz grup olarak öğrencilerimize hizmet vermektedir.Toplamında; eğitim sezonu içerisinde; bir tanesi okul öncesi olmak üzere, Ocak ayına kadar enaz  4 grup  solfej dersi açılmaktadır.)  İsteyen öğrencilerimiz ekstra ücret ödemeden solfej gruplarına katılabilmektedir. Solfej eğitimimizde mümkün olduğunca gruplar yaşlara ve seviyeye göre ayrılmaktadır.

 

muzik-egitimleri   MÜZİK BÖLÜMÜ


  •    PİYANO EĞİTİMİ 

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen piyano kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik enstrumanlarsevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Bireysel olarak yapılan piyano derslerimizde öğrencilerimize piyano tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, piyano çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin piyano eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir piyano eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritm testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

4 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Piyano derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir. Size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

 

  • GİTAR EĞİTİMİ 

gitar

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen gitar kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan gitar derslerimizde öğrencilerimize gitar tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, gitar çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir gitar eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, London College Of Music, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmasından dolayı verdiğimiz eğitimlerin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge vermekteyiz.

4 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Gitar derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

  1. KLASİK GİTAR DERSİ   : Genel olarak 5 yaşından itibaren herkesin  Klasik Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  2. POP GİTAR  DERSİ   :   Genel olarak 5 yaşından itibaren herkesin  Pop Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  3. BAS GİTAR   DERSİ :    Genel olarak 8 yaşından itibaren herkesin Bas Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  4. ELEKTRO GİTAR  DERSİ :    Genel olarak 8 yaşından itibaren herkesin Elektro Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  5. AKUSTİK GİTAR  DERSİ  :    Genel olarak 8 yaşından itibaren herkesin Akustik Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.Jazz gitar,  Perdesiz gitar gibi gitar dersleri de verilmektedir.
  • KEMAN EĞİTİMİ

keman

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen keman kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan keman derslerimizde öğrencilerimize keman tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, keman çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin keman eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir keman eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Keman yaylı çalgılar ailesinden ve perdesiz bir enstrümandır. Kemanın perdesiz olma özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre müzikal kulak daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

5 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

Keman derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Talepler doğrultusunda 4 kişilik grup derslerde oluşturulabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

 

  • BATERİ EĞİTİMİ

bateri

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Bateri (Davul)  kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan Bateri(Davul) derslerimizde öğrencilerimize Bateri(Davul)’nin tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Bateri(Davul)  çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin Bateri(Davul)  eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir Bateri(Davul)  eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Bateri(Davul) vuralı çalgılar ailesinden bir enstrümandır. Bateri(Davul) özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre ritm duygusu daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

6 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Bateri(Davul) derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati, özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

 

  • ŞAN EĞİTİMİ

san-egitimi

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Şan / Ses Terapisi kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır. Elbette Ses Terapisinin amacı bu eylemlerin dışında kişide var olan ses teli bozuklukları ile bunların yol açtığı fiziki çalışma, alıştırma ve tekniklerle giderilebilecek, diyafram, nefes v.b. bozuklukların düzeltilmesi ve daha iyi vurgu, ses ve ses tonu yakalama ve daha uzun konuşma veya ses bozukluklarını öğrencinin hedefleri ve terapinin amaçları doğrultusunda  çalışmalar yapımasıdır..

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Şan / Ses Terapisi derslerimizde öğrencilerimize, nota ve ritim bilgileri, ses/ses tellerinin kullanım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi ve durumuna uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Şan / Ses Terapisi eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmakta veya ses bozuklukları kendi gayretleri ile giderilebilmektedir.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak, ritim ve ses testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

14 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Şan / Ses Terapisi  derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir. Arzu edildiği taktirde gün ve ders sayısı elbette artırılabilir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • BAĞLAMA EĞİTİMİ

baglama-egitimi2

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Bağlama  kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan bağlama derslerimizde öğrencilerimize bağlama’nın tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, bağlama çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin bağlama eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir bağlama eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Bağlama (Saz) bağlama özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre ritm duygusu daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

7 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Bağlama (Saz)  derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati, özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde dersiniz yanmaz,  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • AKORDEON EĞİTİMİ

akordeonAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Akordeon kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Akordeon derslerimizde öğrencilerimize Akordeon tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Akordeon çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Akordeon eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmasına rağmen M.E.B. sertifikasını destek programı olmamasından dolayı Akordeon dalında resmi belge değil katılım belgesi verebilmekteyiz.

10 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Akordeon derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • VİYOLONSEL EĞİTİMİ

cello

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Viyolonsel (Çello)   kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan Viyolonsel (Çello)   derslerimizde öğrencilerimize Viyolonsel (Çello)’in tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Viyolonsel (Çello)   çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin Viyolonsel (Çello)  eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir Viyolonsel (Çello)   eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Viyolonsel (Çello) yaylı çalgılar ailesinden ve perdesiz bir enstrümandır. Viyolonsel (Çello) perdesiz olma özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre müzikal kulak daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

13 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Viyolonsel (Çello)    derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati, özel ders şeklinde yapılmaktadır,hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir. Size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde dersiniz yanmaz,  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • SOLFEJ EĞİTİMİ

solfej-egitimi

Bir müzik parçasının notalarını, do, re, mi gibi tek sesli adlarla okuyarak seslendirmeye solfej denir.

Genel anlamda müzik eğitimi veren özel kurum ve kuruluşlar uygulamalı ders vermekle beraber solfej eğitimini ne yazık ki gözardı etmektedirler. Pek çok sanat alanında eğitim veren kurumumuz  müziğin ayrılmaz parçası olan solfej eğitimi ile desteklediği müzik kurslarını öğrencilerimizin daha iyi kavraya bilmesi amacıyla özellikle Eylül ayından itibaren ücretsiz solfej eğitimi koymuştur.

Mümkün olduğunca yaş ve seviyelere göre ayrılan öğrencilerimize ücretsiz solfej dersleri ocak ayına kadar enazn 4 farklı grup olarak süreç içerisinde açılmaktadır. Solfej eğitiminin öneminin farkında olan kursumuz bünyesinde açılan öğrencilerimize özel ücretsiz solfej dersleri içersinde enaz bir grup okul öncesi yaştaki çocuklarımız içindir. Öğrencilerimizin elbette solfej derslerine devam zorunluluğu olmamakla beraber kurum olarak kesinlikle öğrencinin ena bir solfej grubunu rutin olarak takip etmesini önermekteyiz.

İsteyen öğrencilerimiz birden çok solfej grubuna katılabilmektedir. Solfej eğitimlerinin gün ve saatleri kurum tarafından belirlenip ilan edilmektedir. Genel olarak eylül ayından başlamak üzere ocak ayına kadar her ay bir solfej grubu açılmaya çalışılmaktadır.

Bu anlamıyla solfej, bir müzik parçasının notalarını okumak ya da çalmak ile özdeştir. Müzik öğretiminde bu amaçla yapılan çalışmaya da solfej denir.

Elbette Akademi ve Güzel sanatlar Liselerinin Müzik bölümlerine hazırlanan öğrenciler arzu ettikleri taktirde ücretli ve özel olarak solfej dersi de alabilmektedir.

 

  • FLÜT EĞİTİMİ

yanflutAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Flüt kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Flüt derslerimizde öğrencilerimize Flüt tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Flüt çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Flüt eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmakla beraber Flüt (Yan flüt)kurslarında katılım belgesi verilebilmektedir.

12 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Flüt derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

 

  •    KLARNET EĞİTİMİ

 

klarnet15 yaşından itibaren herkese Klarnet eğitimi vermekteyiz. Eğitimimiz tercihe göre birebir ders biçimindedir. Özel ders haftada bir gün bir ders saati olarak yapılmaktadır. Yeni öğrenenler için nota, solfej ve armoni ile başlayan eğitim, her ders enstrümanın imkânlarını öğrenme ve daha profesyonel parçaların çalışılması olarak devam etmektedir. En az dört aylık bir eğitimin sonunda öğrenci bir etkinliğimizde bir parça çalacak düzeye gelebilmektedir.

Eğitmenlerimiz konservatuvar mezunu olup pek çok konserde görev almış, ünlü gruplarla çalışmış ve bu görevlerini hâlâ sürdürmektedirler.

 

  • SAKSAFON EĞİTİMİ

saksafon-egiitmiAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Saksafon kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Saksafon derslerimizde öğrencilerimize Saksafon tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Saksafon çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Saksafon eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmakla beraber Saksafon  kurslarında katılım belgesi verilebilmektedir.

12 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Saksafon derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • UD EĞİTİMİ

ud-egitimi

lanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Ud / Ut kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan Ud / Ut derslerimizde öğrencilerimize Ud / Ut tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Ud / Ut çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikteülkemizde kabul görmüş seçkin Ud / Ut eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir Ud / Ut eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Ud / Ut geleneksel müzik aletlerimizden olup özellikle sanat müziği olarak tabir edilen müzik türümüzde oldukça yoğun kullanılmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

8 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Talepler doğrultusunda 4 kişilik grup derslerde oluşturulabilmektedir.

 

  • KANUN EĞİTİMİ

kanun-egitimiAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Kanun kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Kanun derslerimizde öğrencilerimize Kanun tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Kanun çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Kanun eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmasından dolayı verdiğimiz eğitimlerin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge vermekteyiz.

10 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Kanun derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.


 

dans-egitimi DANS EĞİTİMİ


  • BALE EĞİTİMİ

bale-egitimi

Bir gösteri sanatı olarak genellikle müzik eşliğinde dekor ve sahne giysileriyle sunulan son derece titiz bir danstır.

Bir bale dans müzik ve tasarımla dramatik bir öykü anlatabilir ya da hiç bir öykü olmadan yalnızca müziğin dans aracılığıyla bir yorumu biçiminde sunulabilir.

Bale ilk olarak İtalya’da rönesans döneminden görülmektedir. Mim sanatçılarının ortaçağ ve rönesans tiyatro gösterilerinde ve geleneksel halk gösterilerindeki dans adımları bugünkü balenin temellerini oluşturur.

Fransa’da Henry IV tarafından desteklenen bale tüm Avrupa’ya, oradan da 16. ve 17.yüzyılın sonlarında da Danimarka ve Isveç’e kadar yayılmıştır.

Balenin altın çağı kendisi de iyi bir dansçı olan Louis XIX döneminde başlamıştır. Fransızlar ve Rusların bale sanatının gelişmesinde dansçılık, bestecilik ve koreografi alanında çok büyük katkıları olmuştur.

Bale Okulumuz hakkında : Dersliklerimiz yaş ve eğitim seviyelerine göre enfazla 10 çocuktan oluşmaktadır. Ders süresi haftada bir gün 2 ders saati şeklinde gerçekleşmektedir (Çocukların dikkat toplama süreleri ve bedensel yapabilirlikleri düşünülerek 30 dakika ders 15 dakika ara şeklindedir). Başlangıç yaşı olarak her ne kadar çocuğun kişisel ve bedensel gelişimi göz önüne alınıyorsa da genel olarak ülkemizde 5 yaş ideal kabul edilmektedir.

Yönetmeliklerde belirtilen eğitim sonunda başarılı oldukları taktirde “M.E.B. Kurs Bitirme Sertifikası” alır. Bunun sağladığı bale öğretmenliği yetkisiyle üniversite de öğretim gördükleri branşları dışında ikinci bir meslek daha edinmiş olurlar.

 

  • MODERN DANS EĞİTİMİ

modern_dans

Bugünün Modern Dansı’nın kökleri Almanya ve Amerika’ya dayanmaktadır.Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki on yıllık dönemde Amerikalı ve Alman dansçılar birbirlerinden bağımsız olarak, öykülemeci ve gösterişli bale geleneğine karşı çıkan yeni dans biçimleri geliştirdiler.

Ancak Amerikan ve Alman Modern Dans gelenekleri birbirini etkilemeseydi yeni biçimlerin geliştirilmesinden büyük olasılıkla söz edilmeyecekti . Amerika’da yaşayan Kızılderili’lerin geleneksel danslarının varoluşu ve Avrupalıların Salon dansları ve balelerinin bir araya gelmesi ile Amerika’nın Modern Dans anlayışı ortaya çıkmıştır.

Almanya’da da otuzlu yıllarda birçok Alman dansçı Amerika’ya göç etmiş ve Amerikan modern dansının gelişimine katkıda bulunmuşlardır. İsadora Duncan, Ruth St Denis ,Ted Shawn, Martha Graham ,Merce Cunningham, Paul Taylor gibi isimler de Modern Dansa yeni bir boyut getirmiştir.

Ders mantığı :

Modern Dans, bir şeyleri kalıplar içinde görmek yerine, bu kalıpları kırarak, yaratıcılığı ön plana çıkaran ve sanatçının kendinden bir şeyler katabileceği kompozisyonlar haline getirmeyi amaçlar . Bu durumda Modern dans, sadece kalıpların kırılması fikriyle yola çıkmayıp , özüne yoğunlukla Baleden ,müzikten,tiyatrodan , kısacası sanatın her dalından her parçayı alarak yaratıcılığın enginliği içinde birbirine harmanlamayı hedeflemektedir.

Derslerimiz Haftada bir gün 2 ders saati şeklinde olmaktadır. Sınıflarımız en fazla 5 kişilik öğrenci gruplarından oluşmaktadır.

Haftanın her günü 09.00-22.00 saatleri arasında hizmet vermekteyiz.

 

  • LATİN DANSLARI EĞİTİMİ

arjantin-tangoSALSA

Salsa dansı Karayipler kökenli olduğu varsayılan, salsa adıyla belirtilen müzik türleri eşliğinde çiftler halinde veya grupça icra edilen, Latin Amerika’nın ve ABD’nin modern bir dansıdır. Salsa dansı Latin dansları kapsamında ele alınır. Önceleri yalnızca Latin Amerika halkları arasında yaygın olan bu müzik türü, Karayipler’den ABD’ye göçenler sayesinde ABD’de de yaygınlık kazanmış ve salsa dansı özellikle 1980’lerden sonra tüm dünyada tanınır ve uygulanır duruma gelmiştir. Günümüzdeki salsa dansı Afrika, Karayip ve Avrupa stillerinin, dans ve müzik unsurlarının bir karışımı olarak nitelenir.
1950’lerde mambonun modernizasyonu salsanın oluşumunda önemli bir etken olmuştur. Salsanın kökeni Küba olarak kabul edilmekle birlikte, Küba’nın Kuzey Amerika’daki etkisi Fidel Castrove Che Guevara’nın Küba’daki devriminden ve Küba’ya ABD ambargosunun uygulanmasından sonra azalmıştır. Bir “serbest stil” dansı olan salsa, rutin hareketlere bağlı kalınmaksızın doğaçlama olarak yapılır.

BACHATA

Bachata (baçata) Dominik Cumhuriyeti’nin 4/4 ritimli, romantik bir müzik ve dans türüdür. Daha çok gitarın ön planda olduğu baçata müzikleri vurmalı çalgılar (bongo, maracas, guiro) ve bas gitar eşliğinde üç veya dört gitarla çalınır.

CHA CHA CHA

Cha-cha -cha (ça-ça-ça) Küba kökenli bir Latin Amerika dans ve müzik türüdür. Ça ça ça müziği ilk kez 1953’te Küba’lı viyolonist ve besteci Enrique Jorrin tarafından ortaya koyulmuştur. Bu dansın adı chachachá olarak da yazılır. Ritmi danzon dansındaki dördüncü vuruşa değişiklik getirilerek elde edilmiştir.

RUMBA

Rumba, Latin Amerika danslardan biridir. Aslen İspanyol ve Afrika kökenlidir. Ancak 16. yüzyılda Afrika’dan getirilen köleler aracılığıyla Küba’ya taşınmıştır. Müziği ve hareketleri Küba’yı yansıtır. Yavaş ve zor bir dans türüdür. Bu dansta kalça hareketleri belirgindir. Uluslararası Latin Amerikan dans yarışmalarında sergilenir. Rumba aynı familyada yer alan Ça-Ça-Ça ile bazı benzer özellikler gösterir. Ritmi eşit aralıklı dört sesten oluşur.

 

  • HİP-HOP DANSLARI

hip-hop

Amerika’da kötü koşullarda ve azınlık olarak yaşayan zencilerin gündemden uzaklaşmak ve eğlenmek için oluşturduğu bir kültür ve yaşam tarzıdır. Bu kültür Rap müziği, Graffiti sanatı, Break dansını ve Dj’liği içerir. Hiphop kültürünün doğmasında Blues, Funk, Soul ve Jazz müziğinin etkisi oldukça büyüktür. Son dönemlerde TV.larda yapılan yarışmalar ve programlardan dolayı çocuklar HipHop dansa yoğun ilgi göstermekteler. HipHop dansın yapısına bakıldığında yaşça küçük çocukların tam anlamı ile Hiphop dansı yapmasının gelişimi  ve yaratıcılığı açısından pek fazla önerilmediği görülmektedir. Elbette belirli bir yaşta çocuğun belirli zorluk ve disiplin içeren bir dansla ilgilenmesi vücut ve zeka gelişimine katkısının yüksek olduğu söylenebilir. Fakat bazı durumlarda Hiphop çocuğun gelişim süreci için yeterli olumlu etkiyi yapmayabilir bu anlamda Modern dans destekli  Hip Hop,  gelişim açısından enaz bale kadar faydalı olacağını söylemek hatalı olmasa gerek. Çocukların pek çok çoğunun doğasında var olan hareketliliği ve yaratıcılığı tetikleyen Modern Dans ve Hip Hop destekli olarak yapmalarının daha faydalı olacağı da bir gerçek. Derslerimiz  vücut esnetme ,ısınma ve kondisyon hareketleriyle başlayıp, teknik ve ritmik hareketler in ardından dans koreografisiyle devam etmektedir.

Çocuklarımızın bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişimine katkıda bulunan dans eğitimimiz, çocuğumuzun doğru duruş, hareket bilgisi ve müzik kulağının gelişimini de etkilemektedir. Çocukların yaşları göz önüne alınarak haftanın değişik günlerinde farklı saatler de yapılmaktadır.  Çocuklarımız tüm yukarıda sayılan dans hareketlerinin yanı sıra  sosyalleşme konusunda da farkındalığa sahip olmaktadırlar. Derslerimizin yanı sıra çocuklarımız senesonunda etkinliklere çıkmakta bunun yanı sıra da zaman zaman TV. Programlarına da konuk olabilmektedirler.

Derslerimiz : Eğitimimiz haftada bir gün 2 ders saati şeklinde olup çocuklarımız kendi yaş grupları içerisinde değerlendirilmektedir.. . Talepler doğrultusunda hafta sonu ve hafta içi eğitimler mümkündür.

 

  • ORYANTAL

oryantal

Oryantal dans dünyanın bilinen en eski danslarının başında gelir. İslâm öncesi inançları içermektedir. Orijini antik dönemin doğurganlık, bereket kültünde yatar. Tüm antik uygarlıklarda bereketi sembolize eden tanrıçalar görülür. Mesela Mylitta, Isis, Ashtıreth, Ishtar, Hathor, Afrodit, Venüs ve Ceres gibi. Geleneksel olarak yalınayak yapılan bir danstır. Bu dansçının Toprak Ana’yla direk temasının asla kesilmemesine dayanmaktadır.

Oryantal dansı kadın vücudunun özelliklerine göre tasarlanmıştır. Karın kaslarıyla kalça hareketleriyle göğüs hareketleriyle en iyi kadın vücuduna uygundur. Toprağa değen yalın ayaklarla sıkı ve katı bir danstır. İnsan vücudunun akıcı pürüzsüz kompleks ve etkileyici hareketleri çalkalama ve dalgalanma hareketlerinin çeşitliliği ile dansın karakteri ortaya çıkar. Doğu dansları batının adıma dayalı danslarından farklı olarak kasların hareketine dayalı danslardır.

Dolayısıyla adımlar çok narindir ve asla zıplama olmaz toprakla olan temas daima korunur.
Yılan kılıç meşale mum peçe tül baston ya da sopa gibi malzemelerin dansta sıklıkla kullanıldığı görülür. Bunların her birinin birer anlamı olmakla birlikte genel olarak sihri ve ilkel insanın korunma amaçlı kullanımı simgelerler. Bu aletlerin dansta kullanılması yörenin folklorunda da görülür.

Oryantal dans sadece, dans değil aynı zamanda bir anlamda spor ve vücut sağlığını koruma anlamında da değerlendirilebilir.

Kalori yakma ve vücut kıvraklığını kullanma anlamında da faydalıdır.

Derslerimiz :

Eğitimimiz haftada birgün 2 ders saati şeklindedir. Talepler doğrultusunda hafta sonu ve hafta içi eğitimler mümkündür. Sınıflarımız 10 kişi ile sınırlıdır.


 

sahne-sanatlari  SAHNE SANATLARI


tiyatro

Ders Yapısı :  Talepler doğrultusunda Hafta içi veya Hafta sonu olup bir gün 2 ders saati şeklinde işlenmektedir.

Yaş Grupları : 10 Yaş ve üstü şeklinde olup farklı yaş grupları için gruplar oluşturulmaktadır.

Çocuk, Genç ve Yetişkinler için değişik yaş grupları olup 10 yaş ve üzeri tiyatro eğitimi aynı grup içersinde değerlendirilmektedir. Taleplerin genel oluşumuna göre haftanın hangi gün ve saati olacağı belirlenmektedir. Dönem sonunda ise alınacak eğitim eşliğinde enaz bir kez oyun sahneye konacaktır. Elbette M.E.B. Onaylı sertifikanızı da unutmuyoruz!

Tiyatroya dair …

Tiyatronun toplumun eğitimindeki yeri ve önemini düşünürken, tiyatronun öncelikle insanları birbirinden ayıran ve her değeri bir yana savuran ırk, din, dil, politika ayrımı gibi olguları birleştirici etkisini göz ardı etmemeliyiz diye düşünüyorum. Tiyatro, her şeyden önce bu olguları birbirine yaklaştıran, birbirlerine ortak eden her şeyi değerlendirmek gibi bir işlev üstleniyor. Tiyatro insan yaşamında yer alan gülmek, ağlamak, sevinmek, üzülmek, ferahlık duymak, bunalmak; kısacası, kalple, duygularla ilgili her şeyi değerlendiriyor. Tiyatro, ayrıca bütün insanlarda ortak bir kalbin varlığını meydana çıkarmasıyla da topluma hizmet ediyor. Bu bakımdan, tiyatro için rahatlıkla en etkili barış yolu da diyebiliyoruz.

HAYATIN GİZİNİ KAVRAYABİLMEK
Tiyatronun, insanlığın uzak geçmişinden şimdisine ve oradan da sonrasına uzanan uzun bir zaman diliminde, her yaşa, her mesleğe, her dine, her dile, her ırka oyundaşlık etme fırsatı veren bir sanat türü olduğunu da söyleyebiliriz. Bir anlık karanlığın ardından aydınlanan sahne, oyun evrenine açılan perde, oyuncular, gerçeğin benzeri ama aynısı olmayan dekor, hepsi bir oyunun kuralları çerçevesinde bir araya gelmiş şeyler. Tiyatro hayatın aynası, evet; ama asla kendisi değil. Oysa, örneğin sinema, tiyatronun aksine, gerçeği yansıttığı oranda başarılı sayılmakta. Bilinç düzeyi oyun oynama evresinden, oyun seyretme noktasına ulaşmış her insan, tiyatronun gizemli ortamında, bir süreliğine uzaklaşırken hayattan, daha güçlü olarak dönebilecek donanımları da elde etmiş sayılıyor. Hayatın gizini, daha çok bir tiyatro sahnesinin derinliğinde kavrayabiliyoruz.

TOPLUMUN EĞİTİMİNDE TİYATRONUN ROLÜ
Tiyatro yolu ile eğitme, tiyatronun eğitici ve zevk verici olması, eğlendirirken eğitmesi, öğretirken-eğlendirmesi, tiyatro sanatının başlangıcından beri tartışılmış, savunulmuş bir düşünce tarzı. Yazarların, sahneye koyucuların, oyunları hakkında yaptıkları açıklamalarda öncelikle seyirciye ne öğretmek istediklerini belirlediklerini daha önce öğrenmiştim, biliyorum. Tiyatronun etkili bir sanat dalı olduğu, insanın ve toplumun eğitiminde bu etkinlikten yararlanılması gerektiği düşüncesinin çeşitli biçimlerde tekrarlandığını bir büyüğüm öğretti bana. Yalnız, öğretilmesi istenen gerçekler, eğitilmesi istenen görüşler dönemden döneme değişmekteymiş. Her dönemin tiyatrosu kendini besleyen kaynağın yeğlediği yönde bir eğitimi amaçlarmış. Klasik tiyatro, geleneklerin, inançların, ahlak değerlerinin doğrultusunda tutucu bir eğitime yönelir; romantik tiyatro birey hakkını, özgür vicdanı savunurmuş. Gerçekçi tiyatro, örtülü çirkinlikleri bilimin ışığında incelemeye çalışır, öncü tiyatrolar toplumun kabuk bağlamış yaralarını deşermiş. Bütün bunları hep o büyüğümden öğrendim. Tiyatronun, sanatsal etkinliği yanında böylesine görevleri üstlenmesi ne kadar saygıya değer değil mi? Bu bağlam içinde çocuk tiyatrosunun eğiticiliği ve öğreticiliği de elbette doğal sayılmalı.

ÇOCUĞUMUZ İÇİN TİYATRO
Sözünü ettiğim büyüğüm, eğitilmek istenen çocuğun yaşının, anlayış gücünün, ruhsal durumunun, yaşantısının, bilgi ve görgüsünün, içinde bulunduğu ekonomik durumun, kültürel özelliklerin bilinmesi gerektiğini bana anlattı. Yapılan eğitimin günlük yaşam ile uzlaşıp uzlaşmadığı, çocuğu çelişkiye düşürüp düşürmediğinin araştırılması gerektiğini söyledi. Çocuğu aile ilişkilerinde, okul yaşamında, arkadaşları ile ilişkisinde uyumsuzluğa götürebilecek bir eğitim, kendi içinde ne kadar haklı nedenlere dayanırsa dayansın, ne kadar doğru düşünülmüş olursa olsun, yarar yerine zarar verecekmiş, öyle söyledi. “Doğru bildiklerimize ne kadar inanıyor, onları ne ölçüde koruyup savunuyorsak, tiyatrocu yöneldiği çocuk seyirciyi de o ölçüde sevmeli, ona inanmalı, onu esirgemeli,” dedi. Çocuk olan insanı incitmemek, inandığımız ilkeden sapmamak kadar önemli olmalıymış. Çocuk taşıyamayacağı kadar ağır bir düşünce yükü altında ezilmemeli, yaşamı ile uzlaştıramayacağı görüşlerle şaşırtılmamalıymış. Büyüğüm; çocuk tiyatrosunun, büyükler için yapılan tiyatrodan daha zor olmasının, daha çok çaba gerektirmesinin nedenleri olarak bunları sıraladı. “Doğumda bir bebeğin mikrop kapmamasına nasıl dikkat ediliyorsa, bebeğe verilen sütün pastörize olmasına nasıl özen gösteriliyorsa, çocuk hastalıklara karşı nasıl korunuyor, büyümesini engelleyecek ağır işlerde çalıştırılması nasıl yasaklanıyorsa, yapacağı sporun niteliği nasıl yaşına göre saptanıyor, beden gelişiminin doğru olmasına çalışılıyorsa, tiyatro yolu ile eğitilirken aynı ölçüde titiz davranmak, ruhsal gelişimini dikkate almak gerekir.” Aynen böyle dedi büyüğüm.

HANGİ TÜR TİYATRO YEĞLENMELİ
Bence bizler için en yararlı tiyatro, bizlere sevinmesini öğreten, içimizde biriken enerjiyi istediğimiz gibi kullanmamızı sağlayan, bizleri sevgi ile besleyen, içten güçlendiren tiyatro oyunları olmalı.

Gelin tiyatroda sevinelim, yaşamanın, sevmenin, dayanışmanın tadına varalım.

Yaşamayı ve yaşatmayı, mutlu olmayı ve mutlu etmeyi öğrenelim.

 

  • YARATICI DRAMA

yaratici-drama

Yaratıcı Drama dersimiz Talepler doğrultusunda haftada bir gün 2 ders saati şeklinde işlenmektedir.

Eğitici/Yaratıcı drama çoğu zaman Tiyatro Eğitimi ile karıştırılmaktadır. Tiyatronun unsurları da kullanılmakla beraber tek başına tiyatro eğitimi Çocuklar için Eğitici/ Yaratıcı Dramanın asla yerini tutamaz. Konusunda yetkin ve yeterli eğitim almamış kişilerin eğitici drama eğitimi vermesi kabul edilmez ve çocuğun gelişimi açısından sakıncalıdır. Bu bağlamda yetkin eğitmenler eşliğinde yaratıcı/eğitici drama kursumuza bekliyoruz. Her eğitim döneminin sonunda eğitmen uygun gördüğü taktirde sene sonunda bir etkinlikte öğrencilerimiz yer alacaklardır. Fakat asıl hedef sene sonu gösterisi değil çocuğumuzun aşağıda belirtilen doğrultuda eğitim almasıdır.

 

  • DİKSİYON

diksiyon

Diksiyonu şöyle tanımlayabiliriz: 

Diksiyon duygu ve düşünceleri ifade ederken sözcüklerin ses özelliklerine uygun olarak, vurgu ve tonlama kriterleri içerisinde doğru bir üslupla konuşma sanatıdır. Fonetiği tamamlayan bir unsur olarak konuşma sanatını ve tekniklerini inceler.

Diksiyonun temeli ses dediğimiz iletişim aracını doğru kullanmak ve sözleri söylerken düzgün telaffuz etmek üzerine kuruludur. Jest ve mimikleri de kapsayarak özellikle tiyatro ve diğer sahne sanatları ile sinema ve televizyonda metinlerin yanlışsız okunması amaçtır. Ayrıca topluluk önünde konuşma gibi durumlarda ve yöneticilik gibi pozisyonlarda bulunan kişilerin başvurduğu bir eğitimdir. Elbette sadece bu meslek grupları için değil aynı zamanda toplumsal iletişim halinde olan tüm meslek grupları için doğru zamanda doğru telaffuz ve doğru iletişim için diksiyon eğitimi önemlidir. Öğrencilikten tutunda yöneticiliğe, hizmet sektörü işveren veya çalışan kişilerin veya yöresel ağızlarla konuşan tüm kişilerin diksiyon eğitimine ihtiyacı vardır. 

Doğru iletişim için doğru diksiyon!

Diksiyon Eğitimi Nasıl Verilir?

Çeşitli kurslarda ve okullarda konuşma sanatının eğitimini alabilirsiniz. Alanında uzman eğitmenlerin yapabileceği ciddilikte olan bu eğitim çeşitli dallara ayrılır.

Öğrencilere öncelikle;

  • Soluma
  • Fonetik (söyleyiş)
  • Artikülasyon (boğumlama)
  • Vurgu
  • İletme gücü temelinde eğitimler verilir.

Amaç öncelikle kişilerin diyaframlarını kontrol etmelerini sağlamak, ses çıkış kaynaklarını ve nasıl kullanmaları gerektiğini öğretmektir. Sonrasında ses tonu ayarlama ve vurgulama konuları incelenir.

Öğrencilerin kelimeleri jest ve mimiklerle anlamlandırmaları sağlanır. Konuşurken akıcılık, doğru bir üslup kazandırmak amaçtır.

Diksiyon Dersleri

Diksiyon eğitimi kısa süreli bir eğitim değildir. Kısa sürede yapılan eğitimlerin diksiyonun düzelmesi anlamında katkıda bulunacağına inanmak gerçekçi değildir. Gerek diksiyon eğitiminde kullanılan organların, gerekse dikkat edilmesi gereken işlemlerin istem dışı ve kalıcı hale gelebilmesi için gerek eğitim sürecinde gerekse eğitim dışında öğrenci tarafından tekrarlanması gerekmektedir. Unutulmamalı ki emek ve çaba harcanmayan hiç bir eğitim amacına ulaşamaz.

Genel anlamda diksiyon eğitiminde ayrıntı bazında farklılıklar olsa dahi  şu eğitimler ve içerikler konu edilir.

  • Ses eğitimi
  • Kelime eğitimi
  • Söz akımı
  • Anlatım
  • Hitap
  • İletişim kurma teknikleri
  • Doğaçlama
  • Dil, zeka ve akıl ilişkisi
  • Dil – kültür ilişkisi

Diksiyon Eğitiminin Faydaları

Doğru ve eksiksiz konuşmak için alınan diksiyon derslerinin kişilere düzgün konuşmanın yanında pek çok faydası bulunmaktadır. Sesini ve bedenini olması gerektiği gibi kullanan bireyler yetiştirmeyi amaçlayan eğitimlerin diğer faydaları ise;

  • Doğru nefes alıp vermeyi öğretir.
  • Tonlama ve vurgu kurallarını öğretir.
  • Kişinin iletişim becerilerini geliştirir.
  • Sesin nasıl etkileyici bir biçimde kullanılacağını öğretir.
  • Oyunculukta ses kontrolü, doğaçlama rahatlığı sağlar.
  • Hitabet gücünü geliştirir.
  • Topluluk önünde konuşurken heyecanı kontrol etmeyi öğretir.

Dersin  Yapısı : Talepler doğrultusunda hafta içi ve hafta sonu gruplar açılabileceği gibi aynı zamanda yine talepler doğrultusunda akşam gruplarının açılması da mümkündür. Grup derslerde haftada bir gün 3 ders saati şeklinde yapılmakta olup 6 hafta devam etmektedir. Derslerin hangi gün olacağı talepler doğrultusunda tespit edilmektedir.

 

  • KORO

koro

TÜRK HALK MÜZİĞİ

Anadolu’nun mükemmel ezgilerinden derlenen Türküler sizleri bekliyor. Genç, emekli, çalışan kısaca her yaş ve kişi için Türkülerimizin büyüsüne kapılmak adına sizleri bekliyoruz. Zengin bir repertuvar  eşliğinde hem eğlenecek hem de günün ve haftanın stresini atacaksınız. Eğitimli şefimiz eşliğinde sosyalleşecek ve sadece mırıldanmayacak, türkü söyleyebileceksiniz. Her dönem sonundaysa muhakkak en az bir veya iki konser vereceksiniz.

Derslerimiz haftada 1 gün 2 saat şeklinde olup, taleplere göre gün tespit edilebilmektedir.

TÜRK SANAT MÜZİĞİ

Nar Sanat Türk Müziği Korosu; Doktordan ev hanımına, öğrenciden, emekliye, işçiden, iş adamına kadar müziğe gönül vermiş, yaş sınırı olmaksızın herkese açık olan çalışmalarını sürdürmektedir. Çalışmalarımız da  geçireceğiniz müzik dolu saatlerde; eğlenirken öğrenecek, öğrenirken günün stresinden uzaklaşacak ve kendinizi çok mutlu hissedeceksiniz.

Haftanın 2 günü 2 şer saat olan koro çalışmalarımızda gündüz yada akşam gruplarımızı tercih edebilirsiniz.

Yılda en az iki kere koromuzun konserleri olmaktadır.


 

gorselsanatlar  GÖRSEL SANATLAR


 

  • RESİM

resim

Taleplere göre gündüz, gece ve hafta sonu grupları şeklinde olan hobi gruplarımıza katılabilirsiniz.

Hobi grubumuzda genel anlatımların dışında temel sanat eğitimi ardından isteğinize göre karakalem, yağlıboya, guaj, suluboya, akrilik gibi tarzların herhangi biri ile ilgilenebilirsiniz. Tüm eğitimlerimiz de sınıf sayısını minumumda tutmaya çalışmaktayız. 8 kişiyi aşan durumlarda gruplar ayrılmaktadır.

Eğitim aldığınız süre kadar elbetteki M.E.B. Onaylı belge almanız mümkün. Haftada bir gün 4 saat şeklinde süren eğitimimize katılan öğrencilerimiz Haziran içerisinde yaptığı çalışmalardan oluşan bir sergide çalışmalarını sergilemeleri mümkün olmaktadır.

1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

4)   Işık –Gölge

– Teknikler

– Karakalem

5)   Kompozisyon fikri (oluşturma)

6)   Natürmort, peyzaj

7)   Pastel

8 )   Perspektif

– merkezi

– Çift kaçarlı

9)   İnsan figürü

– Oranlar

10)  Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

11)  El-Ayak

12)  İnsan figürlü kompozisyonlar

13)  Kompozisyonları pastel, akrilik, yağlı boya teknikleri ile çalışma

14)  Soyuta geçiş

  • RESİM ÇOCUK PROGRAMI

Genel olarak  hafta sonu grupları şeklinde olan çocuk hobi gruplarımız mümkün olduğunca yaş gruplarına ayırmaya çalışıyoruz en fazla 8 öğrencinin katıldığı gruplar dışında “ANNEM VE BEN” Adlı resim grubunda ise Anneler arzu ederse çocukları ile derse girebilirler.

Ders süresi 2 ders saati şeklinde olup aynı zamanda çocuğun el becerilerini ve renk tecrübelerini artıracak çalışmaları içermektedir.

Zaman zaman ilginç müze ve sergi gezileri de düzenlemekte bu sayede çocukta sanata karşı duyarlılığı artırmaya çalışmaktayız.

Elbete devam edilen süreç kadar M.E.B. Onaylı belgeyi de unutmayalım.

1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Resim yapma teknikleri

– Mum boya – Kuru boya – Karakalem – Sulu boya

– Değişik malzeme ile kolaj

– Değişik malzeme ile baskı

– Plastik hamuru ile çalışma ve boyama

3)   Resim çizimleri

– Nesne

– Doğa

– Hayaller

– Rüyalar

 

  • KARAKALEM

karakalem

Çizici resim araçları ile bir yüzey üzerine çalışılır, ortaya çıkan desen resmin başlangıcıdır.

Çizgilerin kroki desenden, çizgi değerlerini farklılaştırarak çıkması, ışık/gölge değerleriyle form kazanması, bazen de perspektif (derinlik) özelliklerini içinde barındırmasına, karakalem resim diyoruz.

Karakalem resim objeden desene, desenden peyzaja ve figüre kadar her alanda kullanılır.

“Ben doğadan, ya da insan yaşamından alınmış herhangi bir olayı vesile sayarak, renk ve çizgi düzenleriyle kendimce senfoniler yaratıyorum”

 

  • KARİKATÜR

10 yaşından büyük herkes karikatür derslerimize katılabilir.

Eğitimimiz grup ders şeklinde olup haftada bir gün iki ders saati biçiminde yapılmaktadır.

Yeni öğrenenler için öncelikle katılımcının çizim duygusunu ortaya çıkarmakla başlayan eğitim reel çizim ve karikatürize çizim ile sürüp, anatomi ve perspektif bilgisi ve çizimler ile devam etmektedir.

Karikatür eğitimi, katılımcının kendi çizim yeteneğini, tarzını ve mizahi gücünü fark etmesini ve geliştirmesini sağlayacaktır.

 

  • FOTOĞRAF

fotograf

“Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır.” – Henri Cartier-Bresson 

Dijital fotoğrafın yaygınlaşmasıyla beraber fotoğraf çekmeye yönelik ilgi arttı, her geçen gün artmaya da devam ediyor. Ve artık herkes,  fotoğraf çekmenin deklanşöre basmaktan ibaret olmadığının farkında.

Kurs süresince katılımcılar, hem fotoğrafı anlamak hem de etkili ve kusursuz fotoğraf çekmenin temellerini öğrenmek için gerekli tüm donanıma kavuşacaklar.

Fotoğraf makinesi alınırken dikkat edilmesi gereken noktalardan siyah beyaz fotoğrafın inceliklerine, kompozisyon kurallarından basın fotoğrafçılığına, diyafram ve enstantane gibi teknik detaylardan fotoğraf tarihine kadar birçok konuda bilgiler edinecekler.

Ayrıca dijital fotoğrafın olmazsa olmazlarından olan Photoshop ile fotoğrafın boyutunu kayıpsız küçültmek, portre rötuşlamak, panoramik fotoğraf oluşturmak  gibi konularda da yetkin olacaklar.

Öğrenilenlerin pekiştirilmesi için eğitmen ile beraber çıkılacak keyifli çekim gezileri de kurs programında geniş bir yer alacak.

Elbette kursun sonunda Nar Galeri‘de sergi açılacaktır. Öğrencilerimizin açacağı mezuniyet sergisi elbetteki ücretsiz olacaktır.

 

  • SENARYO VE KISA FİLM

senaryovekisafilm

Fransız yönetmen Godard, sinemayı ‘en güzel hile’ olarak tanımlıyor. Gerçekten de bir asırı daha yeni arkada bırakmış bu genç sanat dalı, tüm dünyayı kendi güzel hileleriyle büyülemeye devam ediyor. Ağlatıyor, güldürüyor, eğlendiriyor, sorgulatıyor, düşündürüyor… Ve gelişen teknoloji sayesinde artık  film çekmek çok daha ucuz ve kolay.

Senaryo Yazımı ve Kısa Film Yapımı Kursu’nda katılımcılar senaryo yazmak ve bütün aşamalarıyla bir kısa filmi gerçekleştirmek için gereken temel donanımı kazanacaklar. Senaryo eğitiminde, sinopsis, tretman, film öyküsü ve senaryo yazım biçimleri gibi teknik konuların yanı sıra aslında senaryo yazmanın ön şartı olan fikir geliştirme, konu belirleme, temayı sağlamlaştırma gibi temel konularda da eğitim verilecek. Kısa Film Yapımı bölümünde ise hem ses, görüntü, kurgu, sanat yönetimi  gibi teknik alanlarda hem de yönetmenlik hamleleri, zaman ve mekanı kullanma-yönlendirme, oyuncu yönetimi gibi daha arkada kalan ama son derece önemli konularda katılımcılar kendilerini geliştirme fırsatı bulacak.

Sürekli pratikle el ele gidecek dersler süresince metinler yazılacak, etütler ve kısa filmler çekilecek, sahne çözümlemeleri yapılacak. Sonuçta tüm katılımcılar yazdıkları ve çektikleri en az birer filmle ve daha önemlisi bu büyülü alanda yaptıkları sağlam ve dolu bir başlangıçla kursu tamamlayacak.


 

akademi  AKADEMİLERE HAZIRLIK


  • İÇ MİMARİ

icmimarlik

İster devlet ister vakıf üniversiteleri olsun bütün iç mimarlık fakülteleri, grafik tasarım, endüstri ürünleri tasarımı, moda tasarımı, resim, heykel, seramik  v.b. gibi sanat bölümleri  barajı aşsanız dahi yetenek sınavına girmenizi gerektiriyor.

Elbette ki değişik üniversitelerde değişik sorular sorulabiliyor ama genel anlamda temel sanat bilgisi gerektirmektedir.

Kazanmanın ön koşulu elbette, Öncelikle bol bol çizim yapmanızdır.  Her üniversitenin farklı bir yetenek sınavı uygulaması var ancak genel olarak her okul desen ve imgesel çizimi yaptırır. Desen çiziminde bir modeli anatomik hata yapmadan çizmeniz gerekmektedir. Gördüğünü çizebilme yeteneğini ölçer. İmgesel çizimde ise hayal gücünü kullanarak çizebilme yeteneğini ölçer. Bu çizime perspektifle mekan çizme, figür ekleme, ortam yaratma gibi faktörler girer..

Yetenek sınavına hazırlanırken eğitimini tamamlamış yeterli deneyim ve başarılı eğitmenlerden ders almak önemlidir. Kalem tutuşunuzdan çizginin nasıl yapılacağına ve oradan boyutlu algılamaya kadar tüm safhaların tam ve eksiksiz olarak anlatılması ve boş bol uygulamalarla gösterilmesi önemlidir.

Hangi okulların yetenek sınavına gireceğinize önceden karar vermeniz gelişim sürecinde önemlidir. Çünkü kimi okul sanat tarihi bilgisi istiyor, kimi okul istemiyor. Kimi okulda görsel zeka testleri uygulanıyor, kiminde güncel sanat olayları ile ilgili sorular soruluyor. Ve gideceğiniz kursa da ona göre karar vermeniz iyi olabilir.

Eğitime gelmeden önce muhakkak varsa daha önceki çizimlerin yanınızda olması gerekmektedir ki eğitmeniniz bir fikir sahibi olsun aksi takdirde zaman kaybı olabilmektedir.

Dersin İşleniş Şekli :  Derslerimiz seçenekli olup; haftada bir gün 4 saat ve ya 2 gün 8 saat şeklinde  ya da haftada 3 gün 12 saat şeklinde yapılabilmektedir…

Ders programı :

GÜZEL SANATLAR LİSESİ VE AKADEMİLERİNE HAZIRLIK

 1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

 – Teknik

4)    Işık –Gölge

– Basitten karmaşığa (ayırt edebilme)

– Farklı malzemelerden oluşan objelerle çalışma (kağıt, cam, metal, tahta, kumaş)

5)    Kompozisyon fikri

– Oluşturma

– Bakabilme, ayırt edebilme, istenileni öne çıkartma

– Ön plan – Geri plan

6)   Natürmort, peyzaj

– Basit perspektif

7)   Perspektif

– Basit perspektif (tekrar)

– Objelerin büyüklük kaybetmesi

– Merkezi perspektif

– Çift kaçarlı perspektif

– Düzensiz perspektif

– Fotoğraftaki perspektif hataları

8)   İnsan figürü

– Oranlar

– Ayakta, oturur, yatar + perspektif

– Kağıdı tam kullanma

9)   Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

– Figürde baş hareketleri

10)  El-Ayak

– Detaylı çalışma

– Bedende bütünleme

11)  İnsan figürlü kompozisyonlar

– İç mekan + perspektif

– Dış mekan + perspektif

– İfade için teknikler

 

  • RESİM

İster devlet ister vakıf üniversiteleri olsun bütün iç mimarlık fakülteleri, grafik tasarım, endüstri ürünleri tasarımı, moda tasarımı, resim, heykel, seramik  v.b. gibi sanat bölümleri  barajı aşsanız dahi yetenek sınavına girmenizi gerektiriyor.

Elbette ki değişik üniversitelerde değişik sorular sorulabiliyor ama genel anlamda temel sanat bilgisi gerektirmektedir.

Kazanmanın ön koşulu elbette, Öncelikle bol bol çizim yapmanızdır.  Her üniversitenin farklı bir yetenek sınavı uygulaması var ancak genel olarak her okul desen ve imgesel çizimi yaptırır. Desen çiziminde bir modeli anatomik hata yapmadan çizmeniz gerekmektedir. Gördüğünü çizebilme yeteneğini ölçer. İmgesel çizimde ise hayal gücünü kullanarak çizebilme yeteneğini ölçer. Bu çizime perspektifle mekan çizme, figür ekleme, ortam yaratma gibi faktörler girer..

Yetenek sınavına hazırlanırken eğitimini tamamlamış yeterli deneyim ve başarılı eğitmenlerden ders almak önemlidir. Kalem tutuşunuzdan çizginin nasıl yapılacağına ve oradan boyutlu algılamaya kadar tüm safhaların tam ve eksiksiz olarak anlatılması ve boş bol uygulamalarla gösterilmesi önemlidir.

Hangi okulların yetenek sınavına gireceğinize önceden karar vermeniz gelişim sürecinde önemlidir. Çünkü kimi okul sanat tarihi bilgisi istiyor, kimi okul istemiyor. Kimi okulda görsel zeka testleri uygulanıyor, kiminde güncel sanat olayları ile ilgili sorular soruluyor. Ve gideceğiniz kursa da ona göre karar vermeniz iyi olabilir.

Eğitime gelmeden önce muhakkak varsa daha önceki çizimlerin yanınızda olması gerekmektedir ki eğitmeniniz bir fikir sahibi olsun aksi takdirde zaman kaybı olabilmektedir.

Dersin İşleniş Şekli :  Derslerimiz seçenekli olup; haftada bir gün 4 saat ve ya 2 gün 8 saat şeklinde ya da haftada 3 gün 12 saat şeklinde yapılabilmektedir…

Ders programı :

GÜZEL SANATLAR LİSESİ VE AKADEMİLERİNE HAZIRLIK

 

        1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

                – Teknik

4)    Işık –Gölge

– Basitten karmaşığa (ayırt edebilme)

– Farklı malzemelerden oluşan objelerle çalışma (kağıt, cam, metal, tahta, kumaş)

5)    Kompozisyon fikri

– Oluşturma

– Bakabilme, ayırt edebilme, istenileni öne çıkartma

– Ön plan – Geri plan

6)   Natürmort, peyzaj

– Basit perspektif

         7)   Perspektif

– Basit perspektif (tekrar)

– Objelerin büyüklük kaybetmesi

– Merkezi perspektif

– Çift kaçarlı perspektif

– Düzensiz perspektif

– Fotoğraftaki perspektif hataları

8)   İnsan figürü

– Oranlar

– Ayakta, oturur, yatar + perspektif

– Kağıdı tam kullanma

         9)   Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

– Figürde baş hareketleri

10)  El-Ayak

– Detaylı çalışma

– Bedende bütünleme

11)  İnsan figürlü kompozisyonlar

– İç mekan + perspektif

– Dış mekan + perspektif

– İfade için teknikler

 

  • HEYKEL

İster devlet ister vakıf üniversiteleri olsun bütün iç mimarlık fakülteleri, grafik tasarım, endüstri ürünleri tasarımı, moda tasarımı, resim, heykel, seramik  v.b. gibi sanat bölümleri  barajı aşsanız dahi yetenek sınavına girmenizi gerektiriyor.

Elbette ki değişik üniversitelerde değişik sorular sorulabiliyor ama genel anlamda temel sanat bilgisi gerektirmektedir.

Kazanmanın ön koşulu elbette, Öncelikle bol bol çizim yapmanızdır.  Her üniversitenin farklı bir yetenek sınavı uygulaması var ancak genel olarak her okul desen ve imgesel çizimi yaptırır. Desen çiziminde bir modeli anatomik hata yapmadan çizmeniz gerekmektedir. Gördüğünü çizebilme yeteneğini ölçer. İmgesel çizimde ise hayal gücünü kullanarak çizebilme yeteneğini ölçer. Bu çizime perspektifle mekan çizme, figür ekleme, ortam yaratma gibi faktörler girer..

Yetenek sınavına hazırlanırken eğitimini tamamlamış yeterli deneyim ve başarılı eğitmenlerden ders almak önemlidir. Kalem tutuşunuzdan çizginin nasıl yapılacağına ve oradan boyutlu algılamaya kadar tüm safhaların tam ve eksiksiz olarak anlatılması ve boş bol uygulamalarla gösterilmesi önemlidir.

Hangi okulların yetenek sınavına gireceğinize önceden karar vermeniz gelişim sürecinde önemlidir. Çünkü kimi okul sanat tarihi bilgisi istiyor, kimi okul istemiyor. Kimi okulda görsel zeka testleri uygulanıyor, kiminde güncel sanat olayları ile ilgili sorular soruluyor. Ve gideceğiniz kursa da ona göre karar vermeniz iyi olabilir.

Eğitime gelmeden önce muhakkak varsa daha önceki çizimlerin yanınızda olması gerekmektedir ki eğitmeniniz bir fikir sahibi olsun aksi takdirde zaman kaybı olabilmektedir.

Dersin İşleniş Şekli :  Derslerimiz seçenekli olup; haftada bir gün 4 saat ve ya 2 gün 8 saat şeklinde  ya da haftada 3 gün 12 saat şeklinde yapılabilmektedir…

Ders programı :

GÜZEL SANATLAR LİSESİ VE AKADEMİLERİNE HAZIRLIK

 

        1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

                – Teknik

4)    Işık –Gölge

– Basitten karmaşığa (ayırt edebilme)

– Farklı malzemelerden oluşan objelerle çalışma (kağıt, cam, metal, tahta, kumaş)

5)    Kompozisyon fikri

– Oluşturma

– Bakabilme, ayırt edebilme, istenileni öne çıkartma

– Ön plan – Geri plan

6)   Natürmort, peyzaj

– Basit perspektif

         7)   Perspektif

– Basit perspektif (tekrar)

– Objelerin büyüklük kaybetmesi

– Merkezi perspektif

– Çift kaçarlı perspektif

– Düzensiz perspektif

– Fotoğraftaki perspektif hataları

8)   İnsan figürü

– Oranlar

– Ayakta, oturur, yatar + perspektif

– Kağıdı tam kullanma

         9)   Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

– Figürde baş hareketleri

10)  El-Ayak

– Detaylı çalışma

– Bedende bütünleme

11)  İnsan figürlü kompozisyonlar

– İç mekan + perspektif

– Dış mekan + perspektif

– İfade için teknikler

 

  • MÜZİK VE SES

Amacı :

  • Ülkemizde eğitim veren Devlet / Özel konservatuvarlar, Güzel Sanatlar Fakülteleri, Eğitim Fakülteleri (Müzik Öğretmenliği) ve Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinin yapmış oldukları özel yetenek sınavlarına katılmak isteyenleri bu sınavlara özel programlarla hazırlamak.

İçerik:

  • – Ses Çalışması (Kulak, entonasyon, ritim vb.)
  • – Piyano Çalışması (Öğrenci sınava başka bir enstrümanla katılacaksa o enstrümanın eğitimi ayrıca verilir)
  • – Genel Kültür ve Müzik Tarihi
  • – Temel Müzik Teorisi, Solfej (Dikte, Deşifre vb.)
  • – Müzikal / Ezgisel Bellek Çalışmaları

Konservatuvara ve Güzel Sanatlara Hazırlık Dersleri işleniş şekli :

Haftada 2 gün 1’er saat (Ders Saati)  birebir özel ders. Aynı zamanda haftada 3 gün 1’er saat (Ders Saati) olmak üzere solfej dersi verilmektedir. Bunun yanı sıra sabah : 09:00 – akşam 10:00 arası derslikler boş olduğu sürece çalışma imkanınız mümkündür.