Tarihi etkileyen ve mezarı bulunamayan 5 büyük hükümdar

Turistik bölgelerde ünlü insanların ebedi istirahat yerlerinin oldukça ilgi gördüğü çok açık. Kralların, kraliçelerin, şairlerin ve bilim insanlarının (en önde gelen Newton, Darwin ve Hawking dahil) mezarlarının yıllar boyunca milyonlarca ziyaretçiyi ağırladığı biliniyor. Örneğin Elvis Presley’in Graceland’a bulunan mezarı yalnızca bir yılda 750.000 ziyaretçi ağırlıyor.

Ancak tarihte daha da geriye gittiğinizde, birçok önemli figürün ebedi istirahat yerlerinin gizemini koruduğunu görüyoruz. Bu yazıda sizler için, hayatlarını çok iyi bildiğimiz fakat mezar yerleri kayıp beş önemli hükümdarı ele aldık. 

5- Asi Kraliçe Boudica

ohn Opie’nin ‘Boadicea Haranguing the Britons’ adlı tablosunda Kraliçe Boudica.

Romalılar, MS 43 civarında, günümüz İngiltere’sini fethettiklerinde, Keltli Iceni kabilesinin kralı Prasutagus’un halkını yönetmeye devam etmesine izin verdiler. Ancak, MS 60’da Prasutagus ölür ölmez, vasiyetine rağmen anlaşma sona erdi. Romalılar sadece Iceni’nin topraklarına el koyup Roma hükümetini dayatmakla kalmadı, Prasutagus’un dul eşi Boudica’yı (veya Boudicca’yı) kırbaçladılar ve kızlarına tecavüz ettiler. Zarifçe ifade etmek gerekirse bu bir hataydı.

Haksızlığa uğrayan kraliçe, iki Roma yerleşimini yağmalayan ve neredeyse Romalıları adanın dışına kadar iten isyancı kabilelerden oluşan bir koalisyona liderlik etti. Ancak sonunda Boudica, MS 61’de savaşta mağlup oldu. Romalı tarihçi Tacitus’a göre, yakalanmamak için kendini zehirledi. Aynı dönemin başka bir tarihçisi olan Cassius Dio ise Boudica’nın savaşta aldığı yaralarından dolayı öldüğünü bildirir.

Ne sebeple olursa olsun, sonuç olarak öldü ve vücuduna ne olduğunu ise kimse bilmiyor. Londra’daki King’s Cross İstasyonu’nun altına gömüldüğüne dair bazı söylentiler bulunuyor. Fakat eğer bir mezarı varsa, Shropshire yakınlarında Romalıların sonunda onu ve güçlerini yendikleri yerde olması daha muhtemel. Her halükârda, artık birisi Boudica’nın kemiklerini kazarak bulsa bile, kesin olarak o olduğunu bilemeyeceğiz. Bazen eski kalıntılardan DNA alarak bireyleri tanımlamak mümkün olabilir. Ancak York Üniversitesi’nde bir arkeolog olan Lindsey Buster, kesin kanıt için kalıntıların iyi korunması gerektiğini ve karşılaştırma için modern bir akrabaya ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Boudica’nın olduğu düşünülen kalıntılarda ise durum böyle değil.

Ancak elbette bütün bunlar, savaşçı kraliçenin unutulduğu anlamına gelmez. Boudica, İngiliz Süfrajet hareketinin kadınları için bir kahraman haline geldi ve İngiliz kadınlarının; daha doğrusu genel olarak bütün kadınların bağımsızlığını hatırlatan bir figüre dönüştü.

4- Büyük İskender

Selanik’teki Büyük İskender heykeli.

İskender, MÖ 336’da babası II. Philip’in öldürülmesi üzerine Makedon hükümdarı oldu. 20 yaşındaki savaşçı, gücünü Yunanistan’da hızla pekiştirdi ve ardından egemenliğini genişletti. Pers İmparatorluğunu fethetti, İskenderiye de dahil 70’in üzerinde şehir kurdu ve Yunanistan’dan Hindistan’a kadar uzanan bir imparatorluk yarattı.

Bütün bunları neredeyse on yıldan biraz fazla bir sürede başardı. Sonrasında ise MÖ 323’te, 32 yaşındayken, kesin olmamakla beraber, yüksek ateş sebebiyle hayatını kaybetti. Önce Memphis’e gömüldü, ardından cesedi İskenderiye’ye taşındı. Birkaç yıl boyunca oldukça cömertçe tasarlanmış mezarı sanki bir tanrıymış gibi ziyaret edildi.

(Dünyanın Çoğunu Fetheden Büyük İskender Kimdi?)

MS 356’ya geldiğimizde ise doğa, Pers ordularının yapamadığını yaptı. Bir tsunami, sonrasında gerçekleşen bir dizi deprem ve yükselen deniz seviyeleri adeta İskenderiye’yi devirmek için birleşti. O zamanlar kıyı şeridi olan çoğu bölge, şimdi sular altında kaldı. Su altında olmayan geri kalan bölgeler ise muhtemelen yeraltında kaldı.

Eskinin üzerine yeni bir şehir inşa edildi. Böylece İskender’in mezarı, denizlerin altında kalmadıysa, muhtemelen toprak katmanlarının ve yakın tarihin altında kayboldu.

Yıllar boyunca, pek çok arkeolog, İskender’in mezarını arayan kazılara liderlik etti. Fakat konuyla ilgili ulaşılan başarılar oldukça az. Bununla birlikte, yer altı nesnelerini tespit etmek için bir elektrik akımı kullanılan, Elektrik özdirenç tomografisi (ERT) gibi yeni arkeolojik tekniklerin ortaya çıkmasıyla, ilgi çekici ipuçlarına ulaşıldı. İskenderiye’de çalışan bir arkeoloji ekibi, Büyük İskender’in mezarına yaklaştıklarını düşündüren birkaç bulguya rastladıklarını açıkladı. Ancak şu ana kadar gizemi hala çözülememiş durumda.

3- Mısır’ın son kraliçesi Kleopatra

MS 1. yüzyıla tarihlenen Kleopatra’nın ölümünden sonra yapılmış portresi. Herculaneum, Roma, İtalya
Kleopatra her zaman, krallığının bağımsızlığını Roma’dan korumaya çalıştı. Destekçisi ve belki de aşığı Julius Caesar’ın ölümünden sonra, Caesar’ın yeğeni ve varisi Octavianus’un egemenliğini Mısır’a yaymasını önlemek için, sevgilisi ve üç çocuğunun babası olan Romalı komutan Marcus Antonius ile birlikte hareket etti. Evet biraz pembe dizi tadında olduğunu söyleyebiliriz…

Sonunda başarısız oldu. Octavianus galip geldiğinde Marcus Antonius intihar etti. Plutarhos’a göre, kısa bir süre sonra, ister sevgilisinin kaybından dolayı (daha romantik versiyon), ister yenilginin ve ardından gelen köleliğin aşağılamasından kaçınmak için (daha muhtemel versiyon) olsun, Kleopatra kendini bir yılana ısırtarak öldürdü.

(Mısır Kraliçesi Kleopatra Kimdi?)

Romalı tarihçi Cassius Dio, Octavianus’un (yakında Augustus Caesar olacak) bir galibin nezaketiyle Kleopatra’nın sevgilisinin yanına gömülmesini emrettiğini anlatır. Ama nereye? Muhtemelen İskenderiye, ama burada zaten bildiğimiz başka bir problem var. Olasılıkla Kraliçe ve eşinin gömüldüğü alan şu anda sular altında.

İskenderiye’nin yaklaşık 48 km batısındaki Taposiris Magna’da çalışan bir arkeolog ekibi, kraliçenin mozolesinin orada bulunabileceğini öne sürdü. Ancak bu iddiayı destekleyecek çok az kanıt var. Liverpool Üniversitesi’nde bir Mısırbilimci olan Glenn Godenho, Kleopatra’yı bu bölgeye bağlayan kanıtların portresinin basılmış olduğu sikkelerle sınırlı olduğunu söylüyor. Bu, sadece yerin hükümdarlığı sırasında kullanıldığını doğruluyor, konumla herhangi bir kişisel bağlantısı olduğunu değil. Mısır’ın trajik kraliçesinin mezarı muhtemelen hep bir sır olarak kalacak.

2- Hunların kralı Attila,

Attila’nın beyaz bir ata binen resmi.

Attila, Hunları MS 440’dan 453’e kadar yönetti ve Roma İmparatorluğu’nu tehdit eden birçok kabileyi mağlup etmesine rağmen, yine Romalılar için büyük bir sıkıntı olmayı da başardı. Attila, Alpler’den Hazar Denizi’ne uzanan bir imparatorluğu devraldıktan sonra, Romalılarla bir anlaşma müzakere etti ve bu anlaşma, Attila’ya koruma vergisi ödenmesini de içeriyordu. Romalılar ödeme yapmayınca Attila saldırdı ve şehirlerini yağmaladı. Baskınlarının Roma’nın düşüşünde önemli bir faktör olduğu düşünülüyor.

Hun liderinin taktikleri o kadar sert ve kanlıydı ki bugün bile Attila ismi bazı bölgelerde kötü bir çağrışım yapar.

(Hunlar: Attila’nın Ardındaki Amansız Savaşçılar Kimdi?)

Şaşırtıcı bir şekilde, Attila savaşta değil yatağında ölmüştü. Tarihçi Edward Gibbon, Roma İmparatorluğu’nun Gerileme ve Düşüşü’ndeki dönemde Attila’nın korkunç, kanlı ve büyük olasılıkla doğal ölümünü şöyle anlatıyor: ‘Attila sırtüstü yatarken bir arter aniden patladı, burun deliklerinden bir geçit bulmak yerine akciğerlere ve mideye akan bir kan seliyle boğuldu.’. Dönemin tarihçileri buna sebep olarak düğün ziyafetinde tükettiğin ağır içkileri gösterdi.

Hikâye, Attila’nın cesedinin, biri demir, biri gümüş ve diğeri altından oluşan üç iç içe geçmiş tabuta gömüldüğünü anlatır. Onu gömen adamlar, mezar yerini ortaya çıkarmamaları için öldürüldü. Mezarın şu anda Macaristan’da bir yerde olduğuna inanılıyor, ancak tam yeri, bu liste de ele almamızdan da belli olacağı gibi, hala bir gizem. Bir başka ihtimal ise, eğer mezar çok öncesinde bulunmuş ve ölümünden sonra talan edilmişse, Roma İmparatorluğu’nu neredeyse yıkan adamın son istirahat yerini asla bilemeyeceğiz.

1- Moğolların hükümdarı Cengiz Han

Cengiz Han, 14. yüzyıldan kalma Yuan dönemi albümünde yer alan tasviri. Şu anda Tayvan, Taipei’deki Ulusal Saray Müzesi’nde bulunuyor.

Cengiz Han, savaşan düzinelerce kabileden meydana gelmiş bir yığından oluşan Moğolistan’ın tamamını liderliğinde birleştirdi. Sonra ise Asya’nın geri kalanına geçti. Öldüğü zaman, imparatorluğu Pasifik Okyanusu’ndan Hazar Denizi’ne kadar uzanıyordu.

Becerileri fetihle sınırlı değildi, ancak çok zeki olsa da acımasız bir savaşçıydı. Bugün bile Moğolistan’da bilindiği adıyla Büyük Han, halkına nüfus sayımı, posta servisi ve yazı dili getirdi. Hükümetine bir meritokrasi sistemi kurdu, din özgürlüğünü destekledi ve krallığında işkenceyi yasakladı. Muhtemelen avlanırken attan düştükten sonra, MS 1227’de Çin’de bir kamp sırasında öldü. Oğulları, babalarının vasiyeti üzerine, cesedini işaretsiz bir mezara gömmek maksadıyla Moğolistan’a geri götürdü. Babalarının bu isteğine saygı göstermek için biraz zahmete katlandılar. Efsaneye göre Cengiz Han bir tabutun içine kondu ve derin bir çukura gömüldü. Sonra 10.000 at, mezarı gizlemek ve hiçbir iz bırakmamak için bölgede koşturuldu.

(Cengiz Han’ın Mezarı Hiçbir Zaman Bulunamayabilir)

Kuzeydoğu Moğolistan’daki Khentii Dağları’nda, doğduğu yerin yakınında bir yere gömüldüğü düşünülüyor. Mezar yerini bulmak için yere nüfuz eden radar, manyetometreler, uydu görüntüleri ve insansız hava araçları gibi modern teknikler kullanılıyor.

Ancak, konuyla alakalı büyük bir engel var ki: Büyük Han, Moğolistan’da hala saygı görüyor. Yüksek teknolojiden destek alan bir arkeoloji yöntemi ile, 10.000 atın saklamaya çalıştığı şeyi bulabiliriz. Ama Büyük Han’ın soyundan gelenler muhtemelen bunu istemeyecek ve mezarı sonsuza kadar rahatsız edilmeyecek.

 

Kaynak : https://arkeofili.com/

Yazar:    Çağatay Çeliktaş