Şunun için etiket arşivi: yayın

Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali sergisi

Sabahattin Ali’nin yaşamında önemli yeri olan insanlar, gezdiği, gördüğü yerler, görüntülediği fotoğrafların yer aldığı; “Bir Fotoğraf Camı” Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali sergisi açıldı ve ziyaret etmeye değer.

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi işbirliği ile düzenlediği “Bir Fotoğraf Camı” sergisinde, 41 yıllık kısa yaşamına çok sayıda eser ve tercüme sığdıran, Türkiye’nin farklı yerlerinde öğretmenlik yaparken öğrencileri üzerinde derin izler bırakan, Ankara’da Devlet Konservatuvarı’nın kuruluşunda ve ilk öğrencilerinin yetişmesinde büyük emeği olan Sabahattin Ali’nin en büyük tutkularından biri olan fotoğrafları, kişisel evrakı ve bazı özel eşyaları sergileniyor.
Sergi, Sabahattin Ali’nin yaşamöyküsünün fotoğraflarla anlatıldığı ilk bölümün ardından, yazarın yaşamından seçilmiş temalarla devam ediyor. Serginin yazarın ailesi, çocukluğu, gençliği, Almanya’da yaşadığı yıllar, öğretmenlik, askerlik, evlilik ve babalık dönemleri gibi başlıklı bölümlerinde ise yazarın fotoğraflarına kişisel evrakı ve eşyaları da eşlik ediyor.

Nâzım Hikmet’in Bursa Hapishanesi’nden gönderdiği mektup ve ilk kez bu sergide görülecek bir fotoğrafı, Orhan Veli Kanık’ın imzalı kitabı, Sabahattin Ali’nin gözlüğü ve Paşakapısı Cezaevi’ndeyken üzerinde olan takım elbisesi de serginin önemli parçalarından… Sabahattin Ali’nin Objektifinden başlıklı bölümde de ilk kez bu sergide görülebilecek fotoğraflar var. Ayrıca sergide yer alan ve Sabahattin Ali’nin 1939 yılında Sivas yolunda çektiği fotoğrafları ile eşi ve kızı Filiz Ali’ye ait fotoğraflar da sanatsal olarak dikkate değer.

Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali’nin annesinin sakladığı evrak ve eşyalar içinden çıkardıklarıyla oluşan bu sergi, usta yazara bir kez daha yakından bakmamızı sağlıyor. Ve bir kez daha faili meçhul cinayetlerle yok olup giden onca insandan biri olarak Sabahattin Ali karşısında bizi suskunluğa davet ediyor.

3 Şubat – 3 Mart 2012 tarihlerinde görülebilecek sergi kapsamında, aynı gün saat 15.00 – 16.30 arasında Filiz Ali ve Sevengül Sönmez ’in katılacağı sergi bağlamında bir de söyleşi gerçekleşecek ve saat 17.00’de Filiz Ali kitap imzalayacak.

A’dan Z’ye Sabahattin Ali kitabından “fotoğrafçılık” maddesi:

Fotoğrafçılık

“Aliye Ali eşinin fotoğraf çekmeye olan düşkünlüğünü şöyle anlatmaktadır: ‘Yazı dışında en büyük merakı fotoğraftı. Nereye giderse gitsin Kodak kutu makinesini ve üç ayağını yanından hiç eksik etmezdi. Evde saatlerce bir lamba ışığı altında fotoğraflarımızı çekerdi.’

Öldürüldüğünde yanındaki fotoğraf makinesinde yola çıkmadan bir gece önce Mehmet Ali Cimcozların evinde çektiği fotoğraflar bulunmaktadır. Mahkeme sırasında makinenin içindeki film tabettirilmiştir. Ölümünden sonra devlete borcu olduğu için eşyaları ailesine verilmeyen Sabahattin Ali’nin fotoğraf makinesi de diğer eşyalarıyla birlikte kaybolup gitmiş. Filiz Ali yıllar sonra Kırklareli’ndeki Kültür Günleri’ne katıldığında yanına yaklaşan genç bir hanım, Sabahattin Ali’nin fotoğraf makinesinin evlerinde olduğunu, babasının makineyi o yıllarda polisten satın aldığını söylemiş. Bu genç hanım Filiz Ali’ye adresini vermediği için ona ve dolayısıyla da Sabahattin Ali’nin fotoğraf makinesine ulaşmak mümkün olmamış.

Sabahattin Ali’nin evrakı içinden yüzlerce fotoğraf çıkmıştır. Hemen hepsini Kodak kutu makinesiyle çektiği bu fotoğraflarda, ailesini, dostlarını ve gezip gördüğü yerleri ölümsüzleştirmiş. 1940’lı yılların Ankarası’na ait fotoğraflar, Efes Harabeleri’nin 1940 öncesi hali ve anılarda kalan İstanbul sokakları, elinde bakraçla yoğurt taşıyan köylü kadını ya da kameranın arkasında babasına gülümseyen Filiz Ali. İsa Çelik Sabahattin Ali’nin fotoğrafçılığını şöyle değerlendirmektedir: ‘Bunlar bir amatör fotoğrafçının fotoğrafları, ama sıradan bir amatörlük değil onunki. Yazılarında belirgin bir biçimde görülen, edebi sanatlara yaslanmak yerine yalın, duru bir dille olayın ya da durumun sosyal ve politik çözümlemelerinden okuyucunun -toplumun- alacağı ‘marjinal fayda’nın önde tutulması kaygısı fotoğraflarında da görülüyor. Elimde bulunan fotoğraflarındaki kompozisyonlar, leke ve ışık değerleri son derece çağdaş.’

Filiz Ali babasının kimi fotoğraflarının halkevlerinde düzenlenen yarışmalarda ödül aldığını söylemektedir.”
 

Sevengül Sönmez, A’dan Z’ye Sabahattin Ali, YKY, İstanbul 2009

 Kynk:  http://www.cumhuriyet.com.tr

Ünlü yazar Türkiye’ye neden gelmiyor?

Son kitabı ‘Kış Günlüğü’ ABD’den bile önce ve ilk olarak Türkçe basılıp, Türkiye’de yayımlanan ünlü yazar Paul Auster, Türkiye’ye gelmeyi reddediyor. Çünkü…
Hürriyet gazetesinden Buket Şahin, dünyaca ünlü yazar Paul Auster ile New York’ta bir araya geldi.

İşte o söyleşi:

TÜRKİYE’DEKİ YAYINCI ERKEN DAVRANDI

‘Kış Günlüğü’ kitabınız ilk önce ve neden Türkiye’de yayınlandı?
Evet, Türk okurlar dışında kimse okumadı henüz. Şubat ayında Danimarka ve İspanya’da yayınlanacak. ABD’de ağustos ayında çıkması planlanıyor. Tamamen programla ilgili. Türkiye’deki yayıncı erken davrandı (Can Yayınları).

Şu anda yeni bir kitap üzerine çalışıyor musunuz?
Bir şeyler karalıyorum ama kitap olur mu bilmiyorum henüz. ‘Brooklyn Çılgınlıkları’ kitabından sonra uzun süre yazacak bir konu bulamadım, aylarca beklemem gerekti. Garip olan, şimdi kitaplar arasında daha uzun bir süre bekliyorum ama daha hızlı yazıyorum.

Öykü yazarı olan babam her kitabını bitirişinde “Artık yazmayacağım, bu son kitabım” der. Ya siz?
Aynen öyle. Her son cümlede ben de aynı şeyi söylerim. Zira, yazdığınız sürece kendi hayatınızı yaşamıyorsunuz. Oysa, yaşamak gerekir yeniden yazabilmek için.

İÇİMDE BİR ŞEYLER GÖMÜLÜ

Edebi eserlerinizde kurgu ve gerçek o kadar iç içe ki sormadan edemeyeceğim, yaşadıklarınızı mı yazıyorsunuz, yoksa bazen yazdıklarınız bir yaşanmışlığa dönüşüyor mu?
Hayır, sadece tek yönlü bir etkilenme. Bilinçaltımdan geliyor. İçimde bir şeylerin gömülü olduğunu biliyorum; bazen yüzeye çıkarlar ve onu takip ederim, nereye gittiğini gözlemlerim, hissetmeye dair bir duygu bu. İfade edemeyeceğim bir duygu.

Senaryo yazarken nasıl hissediyorsunuz?
Bir filmin öyküsünü yazmak bambaşka. Tamamen farklı bir süreç. Sahneleri, diyalogları, kişileri ve ekibi önceden planlamanız lazım, ayarları ona göre yapmanız gerekiyor.

Türkçe’ye çevrilmiş 25’den fazla kitabınız var. ‘Timbuktu’nun film olacağı doğru mu?
Öyle bir proje geldi bir hanımdan. Çok da ısrarcıydı. Merak ettim ve senaryoyu yazmasını istedim ama sonucu hiç beğenmedim.

Kitaplarınızdan bir Brooklyn sevdalısı olduğunuzu anlıyoruz. Peki Brooklyn olmasaydı nerede yaşardınız?
Bunu düşünmek bile istemiyorum! İki hafta sonra 65 yaşında olacağım. Hayatımın 32 yılını yani yarısını burada geçirdim. Brooklyn her çeşit insanın yaşadığı bir yer. Ama bütün büyük şehirler gibi Brooklyn’in de çirkin ve güzel tarafları var.

NAZIM HİKMET 20. YÜZYILIN EN ÖNEMLİ ŞAİRİ

Nobel Edebiyat Ödülü sizin için ne ifade ediyor?
Neye göre verildiğini bilmiyorum. Bazen iyi yazarlar alıyor, bazen değil ama kimin kazandığını duymak her zaman ilgimi çekmiştir. Bir ödülün yazar için o kadar da değerli olduğuna katılmıyorum. Bence 20. yüzyılın en büyük üç yazarı Proust, Joyce ve Kafka. Sanat bir olimpiyat yarışması gibi algılanmamalı.

Latin edebiyatından kimleri okuyorsunuz?
Malûm herkesin okuduğu isimler: Marquez, Vargas Llosa, Roberto, Fuentes, Borges, Cortazar, yakın zamanda kanserden kaybettiğimiz, Arjantinli yazar dostum Tomas Eloy Martinez… ‘Santa Evita’ adında çok çok ilginç bir roman yazdı, Eva Peron’un kayıp naaşına dair.

Nazım Hikmet okudunuz mu hiç?
Okudum, çok severim. 20. yüzyıl Türk şiirinin en önemli şairidir.

ESAD DÜNYANIN EN APTAL POLİTİKACILARINDAN BİRİ

Arap Baharı ve Ortadoğu’da yaşananlar Türkiye’yi olumsuz etkiliyor. Suriye’ye bakın! Esad dünyanın en aptal politikacılarından biri. Ülkesini mahvetti. Ortadoğu’da hatta tüm dünyada bir kaos sürüyor. Genelleştirme yaparsak ki bu ABD, Ortadoğu ve Avrupa için geçerli, herkesin fikir birliği ettiği bir durum var: Sistemin ve değerlerin yeniden düzenlenmesi lazım. Ekonomik sistem, sosyal sistem, öncelikler, çevrecilik yeniden yapılandırılmalı. Dünyamıza daha fazla adalet ve eşitlik lazım. Çok az zengin ve çok yoksul var. İletişim çağında yaşıyoruz ve artık herkes her şeyin farkında. Ortadoğu’ya bak, Mısır’da devrim nasıl çabuk yayıldı çünkü insanlar daha hızlı iletişim kuruyor. Bir örnek vereyim: 1930’larda Sovyetler Birliği’nde Stalin’in kararıyla 10 milyon toprak sahibi çiftçi öldürüldü. Çünkü o zaman iletişim ağı yoktu. Ama şimdi günümüzde telefonla bile bir katliamın fotoğrafını çekebilirsiniz. Irak’taki hapishanede Amerikan askerlerinin yaptığı şeytani vahşet yine böyle ortaya çıktı.

OBAMA KAZANACAK

Bakın, şimdiden söylüyorum, seçimlere daha 11 ay var ama Obama kazanacak. Cumhuriyet Parti hiç bu kadar uzlaşmasız, yetişkinlikten uzak hatta bir çocuk gibi davranan tavırda olmamıştı. Cumhuriyetçi adaylar çok zayıf: Mitt Romney’in açık zaafları ortada, kimseye hitap etmiyor. Obama açık farkla kazanacak. Önemli şeyler yaptı. Hayatımda gördüğüm hiçbir başkanın yapmadığı kadar… En zoru deniyor. Otomotiv sektörünü kurtardı. GM, Chrysler batma noktasına gelmişti. Devlet bütçesiyle kurtardı onları ve para bütçeye döndü. Ama kimse bu konuda Obama’yı övmüyor. Daha dün Kanada ve Teksas arasındaki petrol hattını bloke etti, Kongre’ye acil bir karar için müdahale etti. Belki herkes saldıracak Obama’ya bu müdahale için ama çevrecilik açısından doğru bir karardı.

Paul Auster’ın kendi hikâyesine dönerek yazdığı ‘Kış Günlüğü’, sıradan bir yaşam öyküsü değil, usta bir kalemden çıkmış roman gibi bir yaşam. Auster, bu kitabı neden yazdığını kendi cümleleriyle şöyle açıklıyor: “Ne de olsa zaman azalıyor. Belki de şimdilik hikâyelerini bir yana bırakıp hayatının anımsadığın ilk gününden bugüne kadar bu bedenin içinde yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu incelemeye çalışsan iyi olur.”

SAKIN YAZAR OLMAYIN!

Yazar olmak isteyenlere tavsiyeniz neler?
Okuma günlerimde de aynı soru soruluyor, şöyle yanıtlıyorum: “Yapmayın, yazar olmayın, yalnızlık ve parasızlığa kendinizi mahkum etmeyin!” Eğer tavsiyemi dinlerlerse, bu kadar kolay vazgeçeceklerse zaten yazar olamayacakları bellidir. Ama tavsiyemi dinlemeyip yazmaya devam ediyorlarsa yazarlık içlerindedir, yazar olurlar.

ATATÜRK OLAĞANÜSTÜ BİR DEVLET ADAMI

Atatürk olağanüstü bir devlet adamı. Olağanüstü bir lider. Türkiye’yi baştan yaratan eşsiz biri. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra dağılan Osmanlı’dan Türkiye’yi yarattı ve modern dünyaya dahil etti. 20. yüzyılın en önemli tarihi kişiliklerinden bence.

AUSTER’DAN NOTLAR

* Hayatında internet kullanmamış, ihtiyaç da duymamış, önce deftere yazıyor, sonra Olympus marka daktilosuyla temize çekiyor: “Bana kalem lazım, kelimelerin çözülmesi için fiziki bir jest olmalı’ diyor.

* Yine yazar olan, ilk eşi Lydia Davis’le Fransız Devrimi’nden sonra inşa edilmiş, 1794 yapımı taş bir çiftlikte aylarca bekçilik yaptı, Provence’ta kekik ve lavanta kokularıyla uyandı. Norveç asıllı 31 yıllık çok sevdiği şimdiki eşi Siri’dense her kitabında bahsediyor.

* Çocukluğundan beri bir beyzbol tutkunu. Hâlâ maçları kaçırmıyor. Koyu bir ‘New York Mets’ taraftarı.

* Rolling Stones dergisine çıplak kapak olan kızı Sophie için Bush karşıtı şarkı sözleri yazmış.

* Çok iyi bir şoför olmasına rağmen, ‘Kış Günlüğü’nde anlattığı talihsiz otomobil kazasından beri direksiyon başına geçmiyor. Tam 10 yıl olmuş. Şehre metro veya taksiyle iniyor.

TÜRKİYE, EN ÇOK ENDİŞELENDİĞİM ÜLKE

Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum! Kaç kişi oldu? 100’ü geçti mi? Biz demokratlar Bush’lardan kurtulduk. Bir savaş suçlusu olarak yargılanması gereken Cheney’den kurtulduk. Neler oluyor Türkiye’de! En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.

 

Kynk : http://www.pressturk.com

İstanbul’da 400 bin, İzmir’de 200 bin, Adana’da 190 bin ziyaretçiye ulaşan kitap fuarlarına ilginin Avrupa’nın üzerinde olduğu belirtildi

İstanbul’da 30. yılında 400 bin ziyaretçi sayısına ulaşan kitap fuarının Avrupa’nın en büyüğü olduğu, Türkiye’nin kitap fuarlarına ilgi bakımından Avrupa ülkelerinin önünde yer aldığı belirtildi.

Tüyap Kültür ve Sanat Fuarları Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu, Yayıncılar Birliği ile işbirliği halinde tüm yurt genelinde kitap fuarları gerçekleştirdiklerini ve kitap sevgisini Anadolu’nun her yerine yaymaya çalıştıklarını belirtti.

İstanbul’un yanı sıra İzmir, Bursa, Diyarbakır ve Adana’da fuarlar düzenlediklerini anlatan Kavukçuoğlu, bu yıl bunlara Antalya Kitap Fuarı’nın da ekleneceğini, gelecek yıl ise Kayseri’de ilk kitap fuarını kitapseverlerle buluşturacaklarını söyledi.

Kavukçoğlu, fuarlara ilginin her yıl arttığını, yoğun ilginin sadece ziyaretçi bazında değil, katılımcı yayınevi bakımından da arttığını belirtti. Geçen yıl Adana’daki Çukurova Kitap Fuarı’na 170 yayınevininkatıldığını anımsatan Kavukçuoğlu, bu sayının bu yıl yüzde 30 artış göstererek 200’e ulaştığını bildirdi.

Kavukçoğlu, fuarlarda yapılan gözlemlerin yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünün yaptığı araştırmalara göre kitap okuma oranın fuarlarla birlikte arttığını belirterek, şunları kaydetti:

”Öyle yıllardır konuşulduğu gibi Türkiye’de kitap okuma oranı çok düşük değil. Türk toplumu az okuyan, kitaba küskün bir toplum değil. Türkiye’de kişi başına yılda 6,8 kitap düşüyor. Bu iyi bir oran. İstanbul’da her yıl düzenlediğimiz, 2011’de 30. yılını kutladığımız fuara 400 binin üzerinde ziyaretçi geldi. Adana fuarının 190 bin, İzmir’in 200 binin üzerinde ziyaretçisi vardı. Böyle bakıldığı zaman bu tür fuarlara ilgi büyük. Fuarlardaki kitap satışları da oldukça iyi. Geçen yıl Adana’da bir değerlendirme yaptık. Yüzde 80 gibi oran çıktı. 190 bin ziyaretçinin yüzde 80’i kitap almış. Aşağı yukarı bu diğer fuarlar için de geçerli.”

‘İstanbul Kitap Fuarı, Avrupa’nın en büyük fuarı’
Avrupa’da iki tür kitap fuarlarının gerçekleştiğini anlatan Kavukçuoğlu, birinci tur fuarların Frankfurt Fuarı veya BolognaÇocuk ve Gençlik Kitapları Fuarı gibi profesyonel meslek içi fuarlardan oluştuğunu, buraya okurların değil, sadece yazarlar, yayınevleri, matbaalar, kitabevi sahipleri, telif ajansları gibi o meslekte profesyonel kişilerin geldiğini belirtti.

Kavukçoğlu, ikinci tip fuarların ise İstanbul Kitap Fuarı gibi okura yönelik fuarlar olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

”İkinci tür fuarlar Türkiye’de olduğu gibi tüketiciye yönelik, yayınevi fuarları. Yayınevleri ürettikleri kitapları doğrudan doğruya okura sunuyorlar. Bu ikinci tür fuarlar içinde İstanbul Kitap Fuarı, Avrupa’nın en büyük fuarı. Gerek alan büyüklüğü, gerekse ziyaretçi açısından en büyük fuar. Elimizdeki somut verilerle geçen yıl toplam fuarlarımıza 1 milyon 232 bin ziyaretçi geldi. Kitap fuarlarına ilgi anlamında çok çok iyi konumdayız. Avrupa’da ilgi daha az. Bütün İskandinav ülkelerinin ortak düzenlediği Göteborg Kitap Fuarı’nın ziyaretçi sayısı 90 bin, Paris, Prag, Selanik Kitap Fuarları ise Adana Kitap Fuarı’nın sayısına ulaştıklarında çok büyük sevinç duyarlar. İstanbul’un rakamına yaklaşabilen bir Avrupa ülkesi yok. Avrupa’da düzenlenen bütün kitap fuarlarını geziyoruz.”

Kavukçuoğlu, kitap fuarları açısından İstanbul’da 30, İzmir’de 15, Bursa’da ise 7 yılı geride bıraktıklarını, bu yıl Adana 5, Diyarbakır 3’üncü yıllarını gerçekleştireceklerini bildirdi.

‘Her yıl 1-2 çocuk kitapları yayınevi ortaya çıkıyor’


Kavukçuoğlu, fuarların okur kitlesini arttırma konusunda çok önemli katkıları olduğunu vurguladı.

Özellikle ilköğretim öğrencileri açısından fuarların büyük avantaj sağladığını anlatan Kavukçuoğlu, şunları söyledi:

”Birçok evde kitaplık yok. Anne babalarda okuma alışkanlığı yok. Çocuklar da kitapsız evlerde büyüyorlar. Onların tanıdığı kitaplar sadece okullardaki ders kitapları. İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin de destekleriyle, fuarın açıldığı kentlerde 10 binlerce çocuk bu fuarlara geliyor. Evlerinde görmedikleri kitapları bu fuarlarda görüyorlar. Kitapları tanıma, sayfalarını çevirme, bizim tabirimizle kitabı koklama olanağını fuarlarda buluyorlar. İlk defa fuarlarda tanışıyorlar. O çocuklar annebabalarını da kitap almaya teşvik ediyorlar.”

Kavukçuoğlu, fuarlarda çocuk kitaplarına da ilginin yüksek olduğunu, Türkiye’de en hızlı gelişen yayın dalının çocukkitapları olduğunu belirterek, ”Her yıl 1-2 yeni çocuk kitapları yayın evi ortaya çıkıyor. Bugün çoğu çocuk yayınevi batıdaki benzerleriyle karşılaştırıldığında yer yer onları geride bırakabilecek düzeyde. Bunda da kitap fuarlarının büyük etkisi var” dedi.

Kavukçuoğlu, İstanbul’daki kitap fuarında bir yetişkin ailenin yanlarına gelerek, ”Biz kitaplarla ilk kez sizin düzenlediğiniz fuarlarda tanıştık. Kitap okuru olduk. Şimdi de kendi çocuğumuzu fuara getirdik. Çocuğumuzu kitaplarla tanıştırıyoruz” dediklerini, bundan son derece mutluluk duyup, duygulandıklarını anlattı.

Kaynak : http://www.sabah.com.tr