Şunun için etiket arşivi: Mısır

Mısır’da süsleme sanatı ile ün kazanan Feyyum köyü turist akınına uğruyor.

Köyde topraktan klasik yöntemlerle üretilmiş çanak, çömlek, tabak, bardak ve kaşık gibi eşyaların süslemeleri yapılmakta.Süsleme sanatında kendilerini geliştiren köylüler, halı ve kilimleri de şark motiflerine göre dokuyor. Özellikle bakırdan yapılmış tabaklara köyün adına yakışır bir şekilde Tunus ve Endülüs motifleri işleniyor.

Köyün süsleme sanatı ustalarından Eymen el-Mibedavi, ne tür motifler yaptıklarını anlattı. Farklı motifler çizdiğini ancak daha çok köydeki günlük hayatı işlemeye çalıştığını aktaran Mibedavi, köy hayatını bilmeyen ziyaretçilerin daha çok köyün günlük işlerinin anlatıldığı resimlerin bulunduğu eşyaları almayı tercih ettiğini söyledi.

Köyün süsleme sanatı ustalarından Eymen el-Mibedavi, ne tür motifler yaptıklarını anlattı. Farklı motifler çizdiğini ancak daha çok köydeki günlük hayatı işlemeye çalıştığını aktaran Mibedavi, köy hayatını bilmeyen ziyaretçilerin daha çok köyün günlük işlerinin anlatıldığı resimlerin bulunduğu eşyaları almayı tercih ettiğini söyledi.

Son 10 yılda Mısır’da iyice tanınan Tunus köyünün ünü artık Mısır dışına da taşmaya başladı. Karun Gölü’nü gezmeye gelen yabancı turistler Tunus köyüne uğramadan ziyaretlerini tamamlamıyor.

Mısır’da Nil Nehrinin Batı yakasında kalan 4 Bin yıllık olduğu tahmin edilen firavun mezarına rastlanıldı. Mısır Tarihi  Eser Bakanlığının yapmış olduğu yazılı açıklamada Nil Nehri’nin batı yakasında 4 bin yıllık firavun mezarı bulunduğu belirtildi.

Mezarın Tanrı Amon’un eşinin Mut’un tapınağında mumyalama işleminden sorumlu olan din adamı Thaw Rakht If’e ait olduğu belirlendi.

Mezarın duvarlarında ailelerinden bazı isimlerin yazılı olduğu Çin’de 2 tabut ve 2 ahşap heykelin yer aldığı bilgisi verildi.

Açıklamada ayrıca arkeolojik keşifte Amon Tapınağı Vekili görevinde bulunan “Huri” isimli kişiye ait bir mumyanın daha bulunduğu ifade edildi.

Mısır’da arkeologlar yaptığı kazı çalışmalar sırasın  karnındaki fetüs ile gömülmüş hamile bir kadına ait 3 bin 700 yıllık mezar buldu.  Mısır Tarihi Eserler Bakanlığı, geçen hafta, Asvan kenti yakınlarında İtalyan – Amerikan ortaklığında yapılan bir kazıda, hamile olarak gömülmüş bir kadın iskeleti ve pelvis bölgesinde baş aşağı pozisyonda duran fetüsün kalıntılarına ulaşıldığını duyurdu.

Bakanlık, yapılan incelemelerde doğum sürecine girdiği anlaşılan ve 25 yaşında olduğu sanılan bir kadına ait iskeletin M.Ö. 1750 – 1550 yılları arasından kalma olduğunu açıkladı.

Araştırmacılar, fetüsün baş aşağı pozisyonda duruyor olmasının anne ve bebeğinin doğum sırasında ölmüş olabileceğine işaret ettiğini ve bulunan kalıntıların, antik dönemlerde gebelikte anne ölümleriyle ilgili ipuçlarını ortaya koyduğunu belirtti.

Florida Üniversitesi’nden Profesör Sandra Wheeler, basına yaptığı açıklamada, o dönemden itibaren hala bir kadının içinde olan fetüsün keşfinin son derece nadir bir durum olduğunu dile getirdi.

Söz konusu keşfin, günümüzde olduğu gibi çok eski zamanlarda da gebelikte anne ölümlerinin görüldüğüne ilişkin bir bulgu olabileceğine işaret eden Wheeler, yumuşak dokuların varlığı olmadan iskeleti bulunan kadının ölüm nedenini kesin olarak belirlemenin imkansız olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin ilk ve tek mumya bölümüne sahip olmakta olan müzesi Aksaray Müzesinde, bölgede yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılan 10’uncu ve 12’inci yüzyıldan kalma yetişkin insan, bebek ve kedi mumyaları sergileniyor.

Mumyalama tekniği ilk olarak Mısırlarda başlamış

Mumya bölümünün Türkiye’de ilk ve tek olarak Aksaray Müzesinde oluşturularak sergilendiğini belirten Aksaray Müze Müdürü Yusuf Altın, ilk mumyalama tekniğinin Mısır’da başladığını kaydetti. İnsana olan saygıdan mumyalama tekniğinin ortaya çıkarıldığını belirten Müze Müdürü Altın, “Mumyacılık Aksaray ilinde Türkiye Cumhuriyetindeki müzeler içerisinde tek mumya bölümü olan müzemiz Aksaray Müzesidir.

Bu biliyorsunuz ki mumya sistemi insana olan saygıdan dolayı insanın çeşitli fiziksel ve kimyasal faaliyetlerle o kişiye olan saygıdan dolayı onun abideleştirilmesi tekniğidir. Bunun ilk başlangıcı Mısır’da başlamış. Mısır’daki insanları mumyalayarak ama Anadolu’daki mumyalama sistemi tamamen Mısır’dan farklı bir mumyalama sistemi vardır.

Türkler Orta Asya’dayken de mumyalama tekniklerini kullanmaktaydı. Neden? Bizim Türklerin yazlıkları ve kışlıkları vardı. Kışlıklardaki vefat edenler iç organları alınır, bal mumu eritilerek insan vücudunun üzerine sürülür ve iç organları çıktıktan sonra tekrar kışlık bölümüne getirilir. Yazlık da vefat edenler de ana yurtlarına getirilir orada defin işlemlerine devam edilir” dedi.

10. ve 12. yüzyıllara ait olduğu düşünülüyor

Aksaray Müzesinde sergilenen 8 adet yetişkin insan, bebek ve kedi mumyasının Aksaray bölgesinde yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarıldığını belirten Müze Müdürü Altın, “Türklerin Anadolu’ya gelmesiyle birlikte özellikle bu mumyalama tekniği de devam etmektedir.

Özellikle 2. Kılıçaslan da burada şehit olmuştur. 2. Kılıçaslan da burada iç organları Kılıçaslan Türbesi’ne defnedilerek kendisi Konya’daki Alaaddin Tepesi’ne mumyalı bir şekilde defnedilmiştir. Bizim bölgemizdeki mumyalar ise özellikle Ihlara Vadisi’nde bulunan kiliselerden çıkmıştır.

Diğer bir önemli merkez de Akhisar’da bulunan Çanlı Kilise çevresindeki mumyalar var. Bu mumyaların da tarihlenmesi bin yıllarına tarihlenmektedir. Özellikle 10’uncu, 11’inci ve 12’inci yüzyılda bu mumyalama tekniği yoğun olarak kullanılmıştır” şeklinde konuştu.

Mısır’ın Giza şehrindeki Sakkara arkeolojik sit alanında yapılan kazı çalışmalarında Mısırlıların kutsal kabul ettiği Scarabaeus sacer böceğinin mumyası bulundu. Tarihi Eserler Yüksek Kurulu Sekreteri Mustafa Veziri, böceğin mumyasının en enderkeşiflerden biri olduğunu söyledi. Veziri, “İrtibata geçtiğimiz müzeler bize, ellerinde böceğe ait mumya değil tabut olduğu bilgisini verdi” ifadelerini kullandı.

Sakkara arkeolojik sit alanında yapılan kazı çalışmaları sonucu, aralarında kadim Mısırlıların kutsal kabul ettiği Scarabaeus sacer’in (gübre böceği) mumyasının da bulunduğu çok sayıda tarihi eser ortaya çıkarıldı.

Söz konusu keşfin kamuoyuna duyurulması için sit alanında düzenlenen basın toplantısına Mısır Tarihi Eserler Bakanı Halid el-Anani, Tarihi Eserler Yüksek Kurulu Sekreteri Mustafa Veziri ve çok sayıda büyükelçi katıldı.

Özel bir kanalda yayınlanan basın toplantısında Veziri, böceğin mumyasının Mısır’da ve dünyadaki en ender keşiflerden biri olduğunu belirtti.

Dünyadaki diğer müzelerle irtibata geçip ellerinde böyle bir mumya olup olmadığını sorduklarını söyleyen Veziri, “İrtibata geçtiğimiz müzeler bize, ellerinde böceğe ait mumya değil tabut olduğu bilgisini verdi.” dedi.

Veziri, 10 Nisan’da başlayan kazı çalışmaları sonucu, bir sandık içinde 200 Scarabaeus sacer, başka bir sandık içinde mumyalanmış 2 Scarabaeus sacer, mumyalanmış kediler, mumyalanmış bir kobra yılanı ile Firavunların ölüler kitabından bahseden papirüs kağıtları bulduklarını kaydetti.

Mısır Tarihi Eserler Bakanı Anani ise aynı bölgede bir aslan heykeli ve mumyalanmış kedilerin yanı sıra 7 Firavun mezarı bulunduğunu belirtti.

Sanat, felsefe ve bilim denildiğinde aklımıza ilk olarak Grek uygarlığı gelir. Aslında Mısır ve Mezopotamya’da binlerce yıl boyunca var olan öğeler sanki birden bire yok olmuş ve Grek uygarlığı tarafından keşfedilmiştir.

Yazıyı ilk kez Mısırlıların bulması ve bu yazının resimsel bir tarzı ortaya koşuyu sebebiyle Mısırlılara ilk ressamlar dememizi de tuhaf kaçmayacaktır. Mısırlıların sanatında ölüm sonrası hayat ve felsefe boyutları gibi konular önemli rol oynar.

Mısır uygarlığında yaşamın hemen hemen her alanında öteki dünya, despotizm, ruhun ölümsüzlüğü, ölüm ile temas gibi konular sanatta da yansımalarını bulur. Sonsuzluğu simgeleyen heykeller, ölü ve dans müzikleri, aşkı anlatan resimler hep buradan doğmuştur.

Mısır Uygarlığı sanata bakış açısıyla başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyayı etkilemiş, papirüs ve hasır gibi malzemeler, jüt üzerine yapıştırılmış ve ekspresif bir ifadeyle boyanmış eserler ortaya çıkmıştır.

burcu-isil-oguz-erkan-basa

Marmara üniversitesinin topluma hizmet etkinliği kapsamında Kazım Karabekir (Erenköy) Kültür Sanat Merkezinde  Doç. Dr. Zuhal Özcengiz önderliğinde gerçekleştirilen “Geçmişten günümüze resim ve müzik alanındaki gelişmeler” adlı konser etkinliğinde piyano ve şan eğitmenimiz Işıl Oğuz ‘da yer almıştır. Kendisini Nar Sanat ailesi adına Etkinlik Koordinatörümüz Erkan Başa ziyaret etmiş ve sürpriz yapmıştır. Mart ve Nisan ayında da konserin tekrarı yapılacaktır. Hocamıza başarılarının ve sosyal projelerinin devamını dileriz..

 

KONSER İÇERİĞİ

İLKEL TOPLULUKLAR (ESAT MERT KOÇ Ortaçağ’ın sonuna kadar sunacak.)

İlkel topluluklarda yaratıcılığın temel ögesi doğaydı. İnsanlar hayvanların benzerlerini mağara duvarlarına ve kayalara resmediyorlardı. Taşlara ve kemik parçalarına vurarak değişik sesler çıkartıyorlardı. İlkel topluluklarda müzik ve resmin başlangıcı bu şekilde olmuştur.

ANTİK MISIR (İ.Ö 4000)

RESİM__Eski Mısır dünyasında resim sanatı edebi, sürekli ve kutsal olanı ifade etmek için kullanılmıştır. Mısır resim sanatı örneklerini, büyük tapınaklar ve mezar anıtları içinde yer almasının nedeni de budur.

MÜZİK__ Mısır tarihinde müziğin önemini, kazılarda bulunmuş çalgılardan ve tapınak duvarlarındaki resimlerden öğreniyoruz. Mısırlıların gelişmiş bir dans kültürü olduğu,özellikle kadınların şarkı söyleyerek dans ettikleri de belgeleniyor.

ANTİK YUNAN

RESİM__ M.Ö. 7. yy sonları ve 6. y.y. da siyah figür tekniği, sonraki dönemlerde ise kırmızı figür tekniği kullanılmıştır. Yunanlıların günlük ihtiyaçları için yapmış oldukları vazolarda, resim ve nakış sanatı için önemli belgelerdir.

MÜZİK__ Antik Yunanlıların müzikleri hakkında son yüzyılda pek çok malzeme ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemde müzik hastalıkların tedavisinde de kullanılıyordu. Hipokrates yaklaşık 2400 yıl önce bazı hastalıkların tedavisi için, hastaları ilahilerle tapınağa götürüyordu.

ANTİK ROMA (M.Ö 9. yy -1453)

Roma uygarlığı, kültürel olarak yoğun biçimde ilham ve örnek aldığı Antik Yunan ile birlikte “klasik antikite”ye dahil edilir. Antik Roma Batı dünyasındaki hukuk,savaş, sanat, edebiyat, mimari, teknoloji ve dil konularının gelişimine büyük katkıda bulunmuştur ve hâlen de günümüz dünyası üzerinde büyük etkiye sahiptir.

ORTA ÇAĞ (476-1400)

RESİM__ Ortaçağ’ın en belirli resim akımını Bizans sanatıdır. “İkon” adı verilen tablo halindeki aziz resimleri de Ortaçağ Avrupa resmi gelişmesini etkilemiştir.Ortaçağ resmi başlangıçta altın zemin üzerinde, mekansız, ağırlıksız figürleri ile Bizans sanatından gelme bir tabiat uzaklığı, dini-mistik hava içindeyken, yavaş yavaş bu resim akımlarında doğaya yaklaşma başlar

MÜZİK__Orta Çağ, Antik Çağ ile Rönesans’ın arasındaki dönemi kapsayan ve müziğin gelişimini etkileyen bir dönemdir. Bu dönem karanlık çağ olarakta adlandırılır.Bunun sebebi kilisenin aşırı baskısıdır.Bu dönemde en önemli çalgı insan sesidir ve şarkı sözleri incilden alınmıştır.

RÖNESANS (Yeniden Doğuş) –  (SEFER TURAN sunucak)

Avrupa’da 1000 yıllık karanlık Ortaçağ sonrası katolik kilisesinin acımasız hakimiyetini kaybettiği ve  insanların hümanizmayla birlikte özgürlüklerini yeniden kazandıkları ve bu özgürlükle birlikte özellikle sanatta baskıcılıktan ve yasaklardan dolayı bin yılın biriktirdiği sanat eserlerinin onlarca yıl içinde ortaya çıktığı bir dönemdir.

RESİM__ Leonardo Da VİNCİ (1452-1519) insanlık tarihinin şahit olduğu tüm çağlara hitap edebilen en önemli tasarım, ressam ve mucitlerindendir. Rönesans döneminde doğadaki altın oran düzenini sanatına yansıtarak insanlığın fikri ve sanatsal gelişiminin belkide en önemli ivmesini gerçekleştirmiştir.

MÜZİK__Guilio CACCİNİ (1550-1618) bu dönemde konusu ilk din dışı şarkılar olan madrigallerin en ünlü bestecilerindendir. Amarilli mia bella en ünlü madrigalidir. ( Sefer Turan AMARİLLİ eserini seslendirecek.)

BAROK  DÖNEM (1600-1750) (AYHAN DOĞAN sunacak)

RESİM__ Barok resimde ışık bütün resim yüzeyine aynı ölçüde dağılmaz ve parçalar halinde yansır. Savrulan uçuşan hareketli figürler , eğri çizgiler oluşturacak biçimde resme yerleştirilmiştir.

MÜZİK__Barok müzik , armoninin açık seçik olmadığı , modülasyonlar ve uyumsuzlukla dolu entonasyon güç ve hareketi zor olan müziktir. Müzikteki başlıca büyük yeniliği “fonksiyonel tonalite” kavramının çok geliştirilmesindedir.

GİOVANNİ PAOLO PANİNİ (1691-1765)

Barok Dönemde yaşamış ve o dönemin özelliklerini eserlerine yansıtarak günümüze kadar ulaştırabilmiş İtalyan ressamdır. Eserlerinde daha çok içinde bulunduğu mekanların tasvirini yapmıştır. Roma Antigua adlı eserini birçok yap-bozun üstünde görmek mümkündür.

JOHANN SEBASTİAN BACH (1685-1750)

Alman barok müzik bestecisi Bach köklü Alman stillerini , özellikle İtalya ve Fransa gibi dış ülkelerden aldığı ritm, form, armoni ve kontrpuan birikimleri ile müzikal motiflerin organizasyonundaki ustalığıyla geliştirmiştir. Eserleri arasında konçertoları , varyasyonları ,si minör missa , 2 çile ve 200 tanesi günümüze kadar ulaşmış 300 den fazla kantatı bulunmaktadır. (AYHAN DOĞAN Bach sol minör menüet çalacaktır.)

MİCHELANGELO CARAVAGGİO  (1573-1610) (MELİKE GÜZEL sunacak)

İtalyan ressam, aşırı gerçekçilikle yarattığı eserler dışında duygusal anlatımlı dinsel resimler de yapmıştır. Işığın kullanımında yenilik getirerek  karanlık alana, tek kaynaktan kuvvetli bir ışık vermeyi yeğlemiştir.

George Frideric Handel (1685-1759)

Alman bestecisidir, Su müziği, Havai Fişekler için müzik ve Mesih gibi eserleriyle Barok dönemin en büyük bestecilerinden biri sayılmıştır. Almira operasıyla  besteci olarak ilk başarılarını kazanmıştır. 40’tan fazla opera  ve oratoryo bestelemiş. Ayrıca orkestra müziği ve solo çalgılar için birçok eser yazmıştır. (Melike Güzel Handel sol minör sonata çalacak.)

 

KLASİK DÖNEM (1750-1827) (BURCU IŞIL OĞUZ sunacak)

RESİM__ Resimde insan, bir mekan içinde gösterilir. Yüzlerin ifadesi heykelde olduğu gibi iç duyguları yansıtmaz. Resimlerde, tek bir noktadan gelen ışık değil, tablonun her tarafını aydınlatan üniversal ışık önem kazanır.

MÜZİK__ Barok müziğin süslü anlatımı yerini sadeliğe bırakmıştır. Kontrpuantal yazım yerini homophoneye bırakmıştır. Orkestra müziği gelişmiştir. Piyano icat edilmiş ve piyano için besteler yapılmıştır.

JACQUES-LOUİS DAVİD (1748-1825)

Dönemin önemli ressamlarından biridir. Döneme damgasını vuran rokaka akımının ve Fransız ihtilanin etkileri eserlerinde görülür.

WOLFGANG AMADEUS MOZART (1756-1791)

Dönemin ünlü bestecilerindendir. Eserlerinde dönemin getirisi olan yalın müziği ve akıcı melodileri işleyişi göze çarpmaktadır. Opera buffa ve opera seria tarzlarında operalar yazmıştır. Senfoni, solo konçerto, oda orkestrası, yaylı kuartet ve yaylı kentet ve piyano sonatları da vardır. Ömrüne 626 eser sığdırmıştır. ( Burcu Işıl Oğuz Mozart – Als Luise seslendirecek.)

ANTOİNE – JEAN GROS (1771-1835) (ESAT MERT KOÇ sunacak.)

Fransız asıllı ressamdır. Minyatür ressamı olan babası tarafından 6 yaşında eğitilmeye başladı. 1785’in sonuna doğru jacques Louis David’in atölyesine katıldı. Yaşadığı dönem ve siyasi durumdan kaynaklı olarak genellikle; devlet liderleri, savaşlar ve meclis üyelerinin portelerini çiziyordu.

LUDWIG VAN BEETHOVEN (1770-1827)

Alman besteci ve müzisyendir. Yaşamı boyunca çeşitli sağlık problemleri çeken Beethoven 1801 yılında işitme problemleri yaşamaya başlamıştır. Bu süre zarfında çok sayıda piyano sonatı ve konçertolar bestelemiş bir de Fidelio adında opera yazmıştır. 1817’de tamamen sağır olan Beethoven yazdığı 9 senfoninin bir kısmını sağır olduğu zamanlarda yazmıştır. Hayatta çeşitli zorluklar yaşaması onun müzikal karakterini belirlemiştir. Besteleriyle kendinden sonraki dönem olan romantik dönem için önemli temeller atan Beethoven müziği aşırı belirgin duygu geçişleriyle, gerilen ve çözülen akorlarla bilinir.( Esat Mert Koç Beethoven – Pathetique sonat 2. bölüm çalacak.)

ROMANTİK DÖNEM (SEDEN CANALP sunacak.)

Romantizm dönem olarak, 19. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar geçen süreyi kapsar. 19. yüzyılla birlikte besteciler eserlerini yazarken romantik romanlar ve dramalardan etkilenmeye başlamışlardır. Bu özellikle opera ve senfonik şiirlerde göze çarpmaktadır.

JEAN AUGUSTE DOMİNİQUE INGRE

29 Ağustos 1780 yılında Toulouse yakınlarında Montauban’da dünyaya geldi. Babası dekoratif işler yapan bir heykeltraş idi. Böylece Dominique İngres on yaşlarındayken babasın¬dan ilk resim derslerini aldı. Hayatının son senelerindeki en büyük eseri, bü¬tün çıplaklarını kapsayan  Türk Hamamı adlı tablosu oldu.

FRANZ SCHUBERT

Yaklaşık 600’ün üzerinde şarkı, 9 senfoni (ünlü “Bitmemiş Senfoni”nin de içlerinde bulunduğu), operalar, çok sayıda oda müziği ve piyano parçaları bestelemiştir. Schubert’in müziği, hümanist özelliğiyle insanları kucaklar. İnanılmaz bir melodi zenginliği vardır. Schubert’in müzik dünyasına en önemli katkısı lied alanındadır.600 kadar liediyle kendinden önce Viyana Klasikleri’nin, yani Mozart, Haydn ve Beethoven’in sistemleşmiş çalışmalarını aştı, yeni bir biçimin sağlam temellerini attı. (Seden Canalp Schubert – Sarabande çalacak.)

Francisco Goya (30 Mart 1746 – 16 Nisan1828) (SELİN ECE KARAAĞAÇ sunacak.)

Romantik dönemin en önemli ressamlarından biri olan Francisco Goya, 30 Mart 1746’da Zaragoza’da doğmuştur. İlk resim denemelerini  Zaragoza’da yapmıştır. Başlangıçta  portre çalışmalarını manzara resimlerine tercih eden Goya, zamanla ilgisini kişilerin iç dünyalarına yöneltti. (Selin Ece Karaağaç Schubert – Die Forelle seslendirecek. Not : Seden de schubert çaldığı için ressam hakkında bilgi verip eserine bağlayacaktır. )

HENRİ MATİSSE (31 Aralık 1869 – 3 Kasım 1954) (BURAK OTLU sunacak.)

  1. yüzyılın en önemli ressamlarından olan Matisse renkleri büyük bir ustalıkla kullanışıyla Picasso ve Kandinsky ile birlikte, modern sanatın en büyük sanatçılarından biri kabul edilir. Fovist akımın öncülerindendir.

SERGEY RAHMANİNOV (01 Nisan 1873 – 28 Mart 1943)

Sergey Rahmaninov, Sergey Rahmaninov 20. yüzyılın en büyük piyanist ve bestecilerinden birisidir.İlk önemli eseri 1895-1896’da yazdığı Re Minor 1. Senfoni’dir. (Burak Otlu Rachmaninov – Vocalise çalacak.)

PAUL CEZANNE (19 Ocak 1839 – 22 Ekim 1906)  (GÜL SIVACI sunacak.)

30 mart 1746 da  Zaragoza da doğmuştur. İlk resim denemelerini Zaragoza da yapmıştır. Başlangıçta portre çalışmalarını manzara resimlerine, tercih eden sanatkar, zamanla ilgisini kişilerin iç dünyalarına yöneltti.

CAMİLLE SAİNT SEANS (1835-1921)

Fransız bestecidir. Orkestra şefi ve piyanisttir. Saint-Seans’ in opera, senfoniler, konçerto, şarkılar, solo piyano ve oda müziği gibi neredeyse tüm türlerde yazdığı eserler 19. yüzyıl Fransız bestecileri arasında bir anormallikti. (Gül Sıvacı Camille – Kuğu çalacak.)

ÇAĞDAŞ DÖNEM (1900 ve Günümüz) (CEM ONAT TAYLAN sunacak.)

Resim : Birçok sanat akımının bir arada toplandığı dönemdir. Bu dönemde vurgulanan en önemli olgu resimde bulunan disiplinlerin kendine has yöntemlerini, disiplinin kendisini eleştirmek için kullanmak olduğu ve bundaki amacın ise o  disiplini geliştirmek ve önemini arttırmak olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda doğadaki görüntülerin takliti yavaş yavaş bırakılmış, temsil ikinci plana atılmıştır. Gelinen en son nokta ise; insan elinin izlerini tümden kaldırarak dümdüz tek renge boyanan, böylece içerikten arındırılmaları amaçlanan tuvallerdir.

Müzik: Bu dönem; teknikte, ifadede, biçimde, stilde, içerikte, özde tüm kuralların eğilip bükülmeye, eriyip çökmeye başladığı dönemdir. Belli bir stil veya kalıp yoktur. Birçok besteci müziğin kurallarını tekrar değiştirip farklı tekniklerde başarılı örnekler sunmuşlardır. Sadece orkestral müzikte değil, sahne müziklerinde de yenilikler yapılmıştır. Son olarak teknolojideki gelişmeler ile beraber müzik salona gidemeyen milyonları dinleyici haline getirmiştir.

PABLO PİCASSO (1881-1973)

  1. yüzyılın en önemli ressamlarından biri olan Picasso bir kalıp halinde çalışmak yerine parçaları bir araya getirme tekniği ile de bilinmektedir. Picasso nun amacı tutarlılık portresi çıkarmak yerine, his ve duyguların doruk noktasını yakalamaktı. Kübizmin önemli bir temsilcisidir. Bu yüzden eserlerinde doğa olgusunun olduğu gibi yansıtılmaması gerektiğini öne süren, nesneleri geometrik bir biçimle yansıtan bir anlayışa sahiptir. Eserlerinde metaforlar kullanarak gizlenmiş şekilde hikayelerde anlatmaktadır.

FREDERICK LOEWE   (10 Haziran 1901-14 Şubat 1988)

Viyana müzikal stilini benimsemiştir. ‘Fritz’  15 yaşına geldiğinde popüler bir şarkı olan ‘Katrina’ yı bestelemiştir. Film müzikalin den 9 akademi ödülü kazanmıştır. (Cem Onat Taylan Loewe – Ascot Gavotte çalacak.)

MARC CHAGALL (1887- 1985) (ÖZLEM ASİLTÜRK sunacak.)

Rus asıllı Fransız ressam. 1.Dünya Savaşı öncesinde Paris’teki avangard akımlara dahil oldu, fakat çalışmaları, kübizm ve fovizm gibi akımlara daha yakındır. Eserlerinde ülkesine ait folklorik öğeler göze çarpar. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Paris’ te avantgart akımlara dahil oldu fakat çalışmaları, diğerleri ile karşılaştırınca kübizm ve fovizm gibi popüler sanat hareketlerine daha yakındı.

JUAN JOSE BUSCAGLİA (1893-1958)

Arjantin’ li gitarist ve şarkıcı. Chagall gibi, ülkesi Arjantin’in ulusal müzik türü olan ve folklorik motifler taşıyan milonga ve tango türünde besteler yapmıştır. (Özlem Asiltürk Buscaglia – Milonga çalacak.)

maniyerizm-nedir

Maniyerizm Nedir?

Diğer adı üslupçuluk olan maniyerizm, 1520 ile 1580 yılları arasında Avrupa’da belirmiş sanat üslubunun adıdır. Rönesans’a karşı hareket olarak ortaya çıkmıştır. Rönesans’ın estetik algısına tepki niteliğindedir. Rönesans’ın getirdiği geleneksel üslubu yadırgayan ve sonraki akımların da ortaya çıkışını hızlandıran Maniyerizm, İtalyanca’da “tarz” ve “üslup” anlamına gelen “maniera” sözcüğünden türemiştir. Osmanlıcada, “tasannuculuk” kelimesi ile tanımlanan bu akım, “yapmacıklı üslup” manasına da gelir.

Maniyerizm sözcüğünün ilk kullananlar, dönemin Alman sanat tarihi uzmanlarıdır. Rönesans dönemi ile Barok dönem arasındaki sanatçıların eserlerini tanımlamak için kullanılmıştır. Bu nedenle, bu akım bir geçiş akımı olarak da görülür.

Maniyerizm, klasik kuralları ve klasik öğeleri yerle bir etmiş olmasına rağmen klasik bir üslup olarak kabul edilir. İlk dönemleri geçiş dönemi olmasının da verdiği karmaşa nedeniyle, Rönesans’ın son döneminden zor ayırt edilir. Ancak, sonraki dönemlerindeki biçim keskin farkları, bu dönemi hem Rönesans’tan, hem Barok döneminden hem de sanat tarihinin belli başlı pek çok akımından kolayca ayrılmasını sağlar.

Maniyerizmin Özellikleri Nelerdir?

Maniyerizmde, ideal ve klasik olanın yerine deformasyona uğramış figürler, abartılı ve orantısız insan formları vardır. Rönesans’ın ölçülü, uyumlu ve oranlı figürleri artık yoktur, onun yerine abartılı, havada uçuyor hissi veren, bozuk, orantısız ve biçimsiz figürler görülür. Örneğin, maniyerizm akımı dahilinde yapılmış resim ve heykel eserlerinde baş, vücuda göre daha ufak olur, boyun kol ve eller ise daha uzundur. Tüm bu değişiklikler, bilinçli olarak yapılır. Bozulma, yeniyi, olağandışını aramak için bilinçli olarak yapılmış bir müdahaledir.

Uyumsuz öğelerle bezenmiş, devinim halindeki maniyerist resimlerde, anlatılanın açık bir şekilde anlaşılması zordur. Bu özgün stil, sanatsal nitelik arayışındadır ve bu nedenle resmin tüm öğeleri birbirine karışır.

Maniyeristler, içinde bulundukları devrin kendileri üzerindeki etkisini eserlerine yansıtır. Eserlerinde, yaşanan huzursuzluk ve karamsarlık net olarak hissedilir. Rönesans döneminin parlak ve canlı renklerinin yerini, ışık ve renk oyunlarıyla süslenmiş soğuk ve mat renkler alır. Genellikle tek bir eserde, Rönesans’taki tekil manzara görüntülerinin aksine, birden fazla mekan kullanılır. Bu mekanlara, irrasyonel kompozisyonlar, teatral ışıklar, arasında bir bağ bulunamayan renk ve konular eşlik eder.

Maniyerist eserler, farklı zevklerden, ikilemlerden, yapmacıklıktan, kimi zaman aşırılık ve gariplikten ilham alır.

Eskinin kalıplarından sıyrılma, kişisel yorumlar, çok serbest ve çok özgün duruşlar, yenilik arayışı ve “bilinçli bozulma” bu tarzın en mühim özelliklerindendir. Bu durum, başta anlaşılmamış, dönemin sanatçıları işinin ehli olmayan, sanatı beceremeyen, yalnızca taklit eden ve bu konuda başarısız olmuş insanlar olarak kabul edilirler. Stillerini bilinçli olarak geliştirdikleri, Rönesans’ın kusursuz insan anatomisini ve denge kurallarını özellikle deforme ettikleri çok sonra anlaşılır.

Tüm bu özelliklerle, maniyerizm, kuralların ötesine geçmiş ve dolayısıyla resmin daha da bireyselleşmesini sağlamış bir akım olarak kabul edilir. Maniyerizm, klasik güzellik anlayışına da bir başkaldırı niteliği taşır.

Maniyerist Sanatçılar

Döneminin toplumsal sorunları içinde sıkışmış ve bıkmış hisseden genç sanatçıları bir kriz dönemine girerler. Onlara göre, başarılacak her şey başarılmış ve yapılacak her şey çoktan yapılmıştır. Sanatlarında çözülmesi gereken bir problem bulamazlar, tüm teknik sorunları çoktan aşmışlardır ve anatomi, ışık, renk gibi konularda artık ulaşılacak daha mükemmel bir nokta kalmadığını düşünürler. Bu nedenle, yeni yaklaşımlar arayışın girerler. Maniyerizmi, bu akımın nitelikleri sayesinde doğanın taklitçiliğinden uzaklaşabildiklerini gördükleri için benimserler. Klasik kalıp ve üslupları deforme ederek yıkarlar ve çok önemli bir sanatsal değişim başlatırlar. Bu değişimin ilk adımları, İtalya’nın Floransa ve Roma kentlerinde atılır.

İtalya’da başlayan ve kısa sürede Kuzey Avrupa’ya sıçrayan akım, 17. yüzyılda Fransa’da da yayılmaya başlar.

Michelangelo Bounarotti, Maniyerizm’in öncüsü olarak görülür ve halen bu akımın en önemli temsilcilerinden kabul edilir. Bounarotti’nin Vatikan’daki Sistine Şapeli’nde bulunan mahşer freskleri, maniyerizmin belirleyicisi olarak görülür. Maniyerist tarzın tasarım/hekel alanındaki ilk örneklerinden biri de, Floransa’da bulunan Lorenzo Kütüphanesi’nin merdivenleridir. Michealangelo tarafından yapılan merdivenler, Rönesans döneminin klasik yumuşak hatlı mimarisinden farklıdır.

Bu akımın diğer önemli sanatçıları arasında Tintoretto ve El Greco da bulunur. El Greco’nun meşhur eserleri, Orgaz Kontunun Gömülmesi Töreni, Mısır’a Kaçış, Meryem’in Göğe Yükselişi ve Kralların Tapınması’nda maniyerizmin özellikleri net olarak fark edilir.

Bilinen diğer Maniyerist sanatçıların listesi şöyledir:

  • Jacopo de Pontormo
  • Rosso Fiorentino
  • Agnolo Bronzino
  • Alessandro Allori
  • Benvenuto Cellini
  • Joachim Wtewael
  • Giuseppe Arcimboldo

Maniyerizmin, dönemin edebiyat, müzik ve tiyatro eserlerini de etkilediği düşünülür.

Kaleme aldığı her metinle yeniden tar
tışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.

ikinci-dunya-savasinin-sonlarindaki-istanbula-bir-bakis,t4_l-iTbyEmpyGsJeDJM0Q

İlk olarak 1946 yılında tefrika edilmiş olan Sonsuz Panayır yazarın son dönem romanlarından. 1987’den beri baskısı olmayan Sonsuz Panayır’da Halide Edib’in Anadolu hakkındaki değişen görüşleri de göz önüne serilir.  Halide Edib’in bu önemli eserini Seval Şahin’in eserin önemine işaret ettiği sonsözüyle birlikte sunuyoruz…

Ayşe, Şaşırtmaçların arabasıyla bir hayli geç dönerken, bir taraftan iki akşam üst üste arabayla dönmesinin komşularına yapacağı tesiri düşünüyor, bir taraftan da kendi kendine, “Ben de halvetime dönüyorum,” diye gülüyordu. İçinde bir değişiklik olduğuna şüphe yoktu. Fakat nasıl bir değişiklik? Mesela bu köhne eve “halvetim” demek… Acaba Ayşe’nin kafasında hiçbir zaman Ali Bey veyahut Emine Hanım gibi kendi içinde yaşamak ihtiyacı hasıl olmuş muydu? Ayşe bıçak gibi keskin zekâsıyla, her yerde etrafını tetkik eden, hayat panoramasını seyreden, bu panoramanın görebildiği realitelerini yazıylatekrar eden bir stenograftan başka bir şey olabilir miydi?”

“Halide Edib, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Anadolu sermayesinin egemen olduğu İstanbul sosyetesini ve eğlence dünyalarını anlatırken romanına Sonsuz Panayır adını verir. Bu eğlence yerleri, panayırlar, eğlencenin işin içine girmesine rağmen hiç bitmeyecek bir olumsuzluğa işaret eder. Bu olumsuzlukta Anadolu daha doğrusu Anadolu sermayesi önemli bir yer kaplar. Halide Edib’in cumhuriyetin ilk yıllarında yazdığı romanlarda Anadolu, eğitilmesi, medeniyetleştirilmesi gereken bir yerken İkinci Dünya Savaşı’nda kentli burjuvaya egemen olmuş Anadolulunun burjuvalaşmış hali yazarı oldukça rahatsız eder. “

SEVAL ŞAHİN

“En nihayet, insanları tamamen şeytanın nüfuz mıntıkasına sokabilecek kudret şunlardır: Kuru gürültü, ahenksiz fakat dinmeyen bir şamata, sonsuz bir söz ve seda anarşisi! Şamata şamata… Manalı manasız, lüzumlu lüzumsuz, ebedî birgümbürtü ve çığlık! Bunları insanlara dinamizm, kudret, hareket diye yutturmak lazım… Ve yutturabilirsiniz, yeter ki insanlarda düşünmeye, iç hayatı yaşamaya mecal bırakmayacak, aman, aralık vermeyecek gümbürtü ve gürültü, günlük bir ihtiyaç haline gelsin.

Kaleme aldığı her metinle yeniden tartışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.

HALİDE EDİB ADIVAR

Halide Edib Adıvar, 1882’de İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okudu. 1908’de yazmaya başladığı kadın hakları hakkındaki yazılarından dolayı kimi kesimlerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması sırasında Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde tarihî bir konuşma yaptı. 1920’de Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Onbaşı ve üstçavuş rütbeleri aldı. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası’yla fikir ayrılıklarına düştü. Bunun sonucunda 1917’de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. İlerleyen yıllarda konferanslar vermek üzere ABD’ye gitti, Mahatma Gandhi tarafından Hindistan’a çağrıldı. 1939’da İstanbul’a dönen Halide Edib, 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekildi. 1964’te öldü.

Halide Edib Adıvar’ın Can Yayınları’ndaki diğer kitapları:

Ateşten Gömlek, 2007

Handan, 2007

Mor Salkımlı Ev, 2007

Sinekli Bakkal, 2007

Türk’ün Ateşle İmtihanı, 2007

Vurun Kahpeye, 2007

Son Eseri, 2008

Yolpalas Cinayeti, 2008

Tatarcık, 2009

Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri, 2009

Âkile Hanım Sokağı, 2010

Kalp Ağrısı, 2010

Zeyno’nun Oğlu, 2010

Çaresaz, 2011

Sevda Sokağı Komedyası, 2011

Kerim Usta’nın Oğlu, 2012

Dağa Çıkan Kurt, 2014

Yeni Turan, 2014

Hindistan’a Dair, 2014

Ateşten Gömlek (sadeleştirilmiş),2014

Vurun Kahpeye (sadeleştirilmiş),2014

Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri II, 2015

Döner Ayna, 2015

 

Sonsuz Panayır

Yazar: Halide Edib Adıvar

Tür: Roman

 

Concert du musÈe Guimet, samedi 9 dÈcembre Raghunath Manet ´ Nocturne indien ª concert de Sarasvati veena et percussions de líInde du sud : mridangam, tabla, tavilÖ ì Raghunath Manet is an accomplished veena player. He is an artist of extraordinary talent and caliber. He has mastered the intricacies of handling this instrument and I wish him the very best in all his future endeavorsî. Dr Balamurali Krishna

Hint müziği birbirine görece bağlı üç dönemi sergiler.

1-M.Ö 3000 yıllarında yükselmeye başlayan eski  kültür.

2-M.Ö 1500 yıllarında kök salan veda kültürü.

3-M.Ö 1000 yıllarında başlayıp günümüze uzanan  geleneksel Hint Kültürü.

M.Ö 3000 yıllarında kuzeybatı Hindistan’da ilk hint  kültürü yeşermiştir.Bu kültürün gelişim koşulları Mezopotamya ve Mısır benzeridir. Bu erken dönem hakkında pek bir bulgu yoktur ve 3000 yıl öncesi için sadece bazı tahminler yapılmaktadır.

İkinci temel evre olan veda kültürü M.Ö 1500 yıllarında Hindistan’a gelen ve Ari dilini konuşan boyların toplumsal tabakalaşmayı yerleştirmesiyle başlar

Veda kültürü kast sistemiyle özdeşir: Kastların müzikleri vardır.

Veda Sanskrit dilinde “bilgi” anlamına gelir.Tanrının adı “Brahma”’dır.

Veda kültürünün müziği teksesli vokallerdir.İlk kez  Bhrata tarafından açıklığa kavuşturan melodiler,ton bilgisinin dayanaklarıdır.Hinduizm Veda geleneklerini ağırlıklı olarak içeren Hindistan’ın başlıca dinidir.Ancak eski çağlarla günümüz öğretisi arasında farklar vardır.

Hint Müziğin üçünü evresi M.S 1000 yıllarında başlar.Böylece Hint makamlarını belirleyen “RAGA” sistemi ile usulleri belirleyen “TALA” adlı ritmik sistem günümüze kadar uzanan geleneksel Hint Müziğini tarihteki yerine oturtmuştur.

ARAŞTIRMA KAYNAK:AHMET SAY MÜZİK TARİHİ

Hazırlayan: Sena Sevim

tarihte-bugun-ne-oldu44 Mayıs, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 124. (artık yıllarda 125.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 241 gün vardır.

Olaylar

  • 1494 – Kristof Kolomb, Jamaika’ya vardı.
  • 1814 – I. Napolyon, Elba Adasının Portoferraio kasabasına vardı ve sürgün hayatı başladı.
  • 1865 – Abraham Lincoln suikast sonucu öldürülüşünden üç hafta sonra Springfield Illinois’de toprağa verildi.
  • 1904 – Panama Kanalı’ın inşasına başlandı.
  • 1912 – İtalya, Rodos’u işgal etti.
  • 1919 – Çin Cumhuriyeti’nde yabancı mallarını boykotu savunan öğrenci ayaklanması
  • 1924 – 1924 Yaz Olimpiyatları Paris’te başladı.
  • 1930 – Mahatma Gandi, İngilizler tarafından tutuklandı.
  • 1931 – Mustafa Kemal Atatürk, üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçildi.
  • 1932 – Al Capone, vergi kaçırma suçundan Atlanta’da hapse girdi.
  • 1949 – İstiklal Mahkemeleri’ne ilişkin yasa yürürlükten kaldırıldı.
  • 1953 – Ernest Hemingway, Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanıyla Pulitzer Ödülü aldı.
  • 1970 – ABD’de, Ohio Kent Üniversitesi’nde, ABD’nin Kamboçya’yı işgalini protesto eden öğrencilere müdahale eden güvenlik güçleri dört öğrenciyi öldürdü, dokuzunu yaraladı.
  • 1979 – Margaret Thatcher, İngiltere başbakanı seçildi. İngiltere tarihinin ilk kadın başbakanı oldu.
  • 1994 – Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail, Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Filistinlilere özerklik verilmesini öngören antlaşmaya imza attı.
  • 1997 – Eurovision Şarkı Yarışması’nda, Şebnem Paker’in seslendirdiği ‘Dinle’ adlı şarkı üçüncü oldu.
  • 1997 – Irak’tan Avrupa ülkelerine gitmek isteyen 25 kişiyi taşıyan iki tekne, Ege Denizi’nde battı. 17 kişi boğuldu, yedi kişi kayboldu.
  • 2002 – Nijerya’da bir yolcu uçağı kalkıştan hemen sonra düştü: 148 kişi öldü.
  • 2009 – Mardin’de yapılan bir düğün sırasında düğündekilere kan davası yüzünden aynı aileden olan insanlara ateş açıldı. Saldırıda 3 hamile kadın 6 çocuk toplamda 44 kişi öldü.

Doğumlar

  • 1655 – Bartolomeo Cristofori, piyanonun mucidi
  • 1770 – François Gérard, ressam
  • 1825 – Thomas Henry Huxley, İngiliz biyolog
  • 1826 – Augustus Le Plongeon, Britanyalı amatör arkeolog, eski eserler uzmanı ve fotoğrafçı
  • 1878 – Aleksandr Tamanian, Ermeni mimar ve kentbilimci
  • 1880 – Bruno Taut, Alman mimar
  • 1881 – Aleksandr Kerenski, Rus politikacı
  • 1889 – Fritz von Opel, Alman otomotiv sanayicisi
  • 1928 – Muhammed Hüsnü Mübarek, Mısırlı politikacı, cumhurbaşkanı
  • 1929 – Audrey Hepburn, Belçikalı sinema oyuncusu
  • 1936 – Manuel Benitez, El Cordobés adıyla bilinen İspanyol Boğa güreşçisi
  • 1939 – Amos Oz, İsraili yazar
  • 1954 – Ricky Ford, Amerikan Jazz saksofoncu
  • 1956 – Ulrike Meyfarth, Alman bayan eski yüksek atlamacı
  • 1964 – Rocco Siffredi, İtalyan film aktörü, yönetmeni ve yapımcısı
  • 1967 – Haydar Zorlu, Türk asıllı Alman oyuncu
  • 1972 – Mike Dirnt, ABD’li gitarist ve baterist.
  • 1974 – Andy Khachaturian, Ermeni asıllı ABD’li besteci ve şarkıcı.
  • 1985 – Fernandinho, Brezilyalı futbolcu

Ölümler

  • 1506 – Hüseyin Baykara, Timur İmparatorluğu hükümdarı ve şair (d. 1438)
  • 1519 – Lorenzo di Piero de’ Medici, Floransa yöneticisi, Urbino Dükü (d. 1492)
  • 1734 – James Thornhill, İngiliz ressam (d. 1675)
  • 1903 – Gotse Delçev, Bulgar devrimci (d. 1872)
  • 1938 – Carl von Ossietzky, Alman yazar (d. 1889)
  • 1945 – Nadir Mutluay, İstiklâl Savaşı’nda Anadolu’da çıkan iç isyanları bastırmada ve işgale direnen Türk güçlerine silah temin etmede önemli hizmetleri geçmiş Müftü. (d. 1879)
  • 1945 – Fedor von Bock, Alman subayı (d. 1880)
  • 1955 – George Enescu, Romanyalı besteci (d. 1881)
  • 1979 – Tezer Taşkıran, Türk öğretmen, siyasetçi, yazar, ilk kadın milletvekillerinden (d. 1907)
  • 1980 – Josip Broz Tito, Yugoslavya devlet başkanı, mareşal (d. 1892)
  • 1984 – Diana Dors, İngiliz aktris (d. 1931)
  • 1985 – Fikri Sönmez (Terzi Fikri), Fatsa eski Belediye Başkanı (Fatsa Devrimci Yol davasından tutuklu olarak kaldığı Amasya askeri cezaevinde kalp krizi sonucu) (d. 1938)
  • 1997 – Esin Engin, Türk müzisyen (d. 1945)
  • 2001 – Leman Bozkurt Altınçekiç, ilk Türk kadın jet pilotu (d. 1932)
  • 2009 – Dom DeLuise, ABD’li aktör, komedyen yapımcı ve yönetmen (d. 1933)

Tatiller ve Özel Günler

  • 1979 – Star Wars Günü
  • Fırtına : Çiçek Fırtınası

26 Mart, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 85. (artık yıllarda 86.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 280 gün vardır.

tarihte-bugun-ne-oldu

 

  • 1636 – Hollanda’da Utrecht Üniversitesi kuruldu.
  • 1812 – Venezuela’nın Karakas şehri, şiddetli bir depremle tahrip oldu.
  • 1821 – Seyyid Ali Paşa, sadrazamlıktan alınarak yerine Benderli Ali Paşa atandı.
  • 1913 – Edirne, Bulgar ve Sırp kuvvetlerince teslim alındı.
  • 1915 – I. Dünya Savaşı: Birinci Gazze Muharebesi
  • 1917 – I. Dünya Savaşı: Çanakkale Boğazı’nın Anadolu yakasında görev yapmak üzere Osmanlı 15. Kolordusu’nun teşkili.
  • 1931 – Ölçüler Kanunu’nun kabul edilmesiyle; okka, endaze gibi eski ölçülerin yerine gram,metre, litre gibi yeni ölçülerin kullanılması öngörüldü.
  • 1934 – Birleşik Krallık’ta ilk kez motorlu taşıt kullanacaklara şoförlük sınavından geçme zorunluluğu getirildi.
  • 1939 – Türkiye’de milletvekili seçimleri yapıldı.
  • 1941 – Yugoslavya’da General Simoviç, kansız bir darbe ile yönetimi ele geçirdi. Yeni hükümet, Mihver Devletleri’nden ayrılma kararı aldı.
  • 1942 – Naziler, Yahudileri Polonya’daki Auschwitz Kampı’na götürmeye başladı.
  • 1971 – Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 12 Mart Muhtırası’yla istifa eden Süleyman Demirel’in yerine atanan Nihat Erim’in kabinesini onayladı.
  • 1971 – İstanbul’da iki kıta birleşti. Boğaz Köprüsü’nün 57’nci ünitesinin de yerine konulmasıyla kentin Asya ve Avrupa yakaları birbirine bağlandı.
  • 1971 – Doğu Pakistan, Bengaldeş’in oluşumuna yönelik olarak Pakistan’dan bağımsızlığını ilan etti.
  • 1979 – Enver Sedat, Menahem Begin, ve Jimmy Carter, Vaşington, DC’de İsrail-Mısır Barış Antlaşmasını imzaladılar.
  • 1989 – Türkiye’de yerel seçimler yapıldı.
  • 1995 – Şengen Antlaşması yürürlüğe girdi.
  • 1996 – Uluslararası Para Fonu, Rusya’ya 10.2 milyar USD kredi verilmesini onayladı.
  • 1998 – Şişli’nin eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk hakkında, yolsuzluk iddiaları nedeniyle gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.
  • 1999 – Melissa virüsü tüm dünyada e-posta sistemlerini etkiledi.
  • 1999 – Michigan’da bir mahkeme jürisi, Dr. Jack Kevorkian’ı ölümcül bir hastayı iğne yaparak öldürmekten (ötanazi) suçlu buldu.
  • 2000 – Rusya’da yapılan seçimler sonucunda Vladimir Putin başkan oldu.
  • 2002 – TBMM Genel Kurulu’nda, AB’ye uyum çerçevesinde hazırlanan ve sekiz yasada değişiklik yapan dokuz maddelik yasa tasarısı kabul edildi.
  • 2002 – İsrail’de Uluslararası Geçici Mevcudiyet’e ait araca düzenlenen saldırıda Türk Binbaşı Cengiz Toytunç öldü, Yüzbaşı Hüseyin Özarslan yaralandı.
  • 2005 – Doctor Who dizisinin günümüz serisi BBC Kanalında yayına girdi.
  • 2006 – İskoçya’da kamusal alanlarda sigara içmek yasaklandı.

Doğumlar

  • 1516 – Conrad Gesner, İsviçreli doğabilimci (ö. 1565)
  • 1874 – Robert Frost, ABD’li şair (ö. 1963)
  • 1877 – Kate Richards O’Hare Cunningham, ABD’li sosyalist (ö. 1948)
  • 1892 – Filippo Del Giudice, film yapımcısı (ö. 1963)
  • 1893 – Palmiro Togliatti, İtalyan politikacı (ö. 1964)
  • 1911 – Tennessee Williams, ABD’li oyun yazarı (ö. 1983)
  • 1913 – Paul Erdös, Macar matematikçi (ö. 1996)
  • 1932 – Stefan Wigger, Alman oyuncu (ö. 2013)
  • 1933 – Tinto Brass, İtalyan yönetmen
  • 1935 – Erdal Öz, Türk yazar (ö. 2006)
  • 1935 – Mahmud Abbas, Filistinli politikacı
  • 1940 – James Caan, ABD’li oyuncu
  • 1940 – Nancy Pelosi, ABD’li politikacı
  • 1941 – Richard Dawkins, İngiliz biyolog
  • 1943 – Mustafa Kalemli, Türk politikacı
  • 1949 – Patrick Süskind, Alman yazar
  • 1949 – Bärbel Dieckmann, Alman politikacı
  • 1962 – Falko Götz, Alman futbol adamı
  • 1963 – Serpil Gümülcineli Öztürk, Türk ressam
  • 1969 – Mahsun Kırmızıgül, Türk şarkıcı
  • 1973 – Larry Page, ABD’li işadamı
  • 1976 – Nurgül Yeşilçay, Türk sinema oyuncusu
  • 1982 – Jay Sean, İngiliz müzisyen
  • 1982 – Andreas Hinkel, Alman futbolcu
  • 1985 – Keira Knightley, İngiliz sinema oyuncusu

Ölümler

  • 922 – Hallac-ı Mansur, İranlı sûfî ve yazar (d. 858)
  • 1814 – Joseph-Ignace Guillotin, Fransız doktor (d. 1738)
  • 1827 – Ludwig van Beethoven, Alman besteci (d. 1770)
  • 1864 – Jan Bake, Hollandalı dilbilimci (d. 1787)
  • 1892 – Walt Whitman, ABD’li şair (d. 1819)
  • 1923 – Sarah Bernhardt, Fransız tiyatro sanatçısı (d. 1884)
  • 1945 – David Lloyd George, İngiliz politikacı (d. 1863)
  • 1949 – Albert William Stevens, ABD’li asker, baloncu ve ilk hava fotoğrafçılarından biri (d. 1889)
  • 1957 – Max Ophüls, Alman asıllı Fransız sinema yönetmeni ve yazar (d. 1902)
  • 1959 – Raymond Chandler, ABD’li yazar (d. 1888)
  • 1959 – Suavi Tedü, Türk oyuncu, yönetmen ve senarist (d. 1915)
  • 1969 – John Kennedy Toole, ABD’li yazar (d. 1937)
  • 1973 – Noël Coward, İngiliz aktör, yazar besteci. (d.1899)
  • 1987 – Mahmut Cuda, Türk ressam (d. 1904)
  • 1995 – Belgin Doruk, Türk sinema sanatçısı (d. 1936)
  • 1995 – Eazy-E, Hip-Hop Rap sanatçısı (d. 1963)
  • 1997 – Turhan Diljopigil, Türk siyasetçi, gazeteci yazar (d. 1919)
  • 2005 – Murat Çobanoğlu, Türk halk ozanı (d. 1940)
  • 2005 – James Callaghan, İngiliz politikacı (d. 1912)
  • 2009 – Arne Bendiksen, Norveçli Bestesci ve şarkıcı (d. 1926)Tatiller ve Özel Günler

    Çaylak Fırtınası