Yazılar

‘Sihirli flüt’ Madridlileri büyüledi

Ünlü Türk flüt virtüözü Şefika Kutluer, İspanya’nın başkenti Madrid’in seçkin kulüplerinden Casino de Madrid’de özel bir konser verdi. Kulübün 21. Müzikal Etkinlikleri kapsamında 2016’nın ilk konserini veren Şefika Kutluer beğeni topladı.

Kraliyet Salonu’nda iki bölümden oluşan konserde Kutluer, Sebastian Bach, Christoph Willibald Glück, Maurice Ravel ve Georges Bizet’in yanısıra Türk besteci Ekrem Zeki Ün’ün “Yunus’un mezarında” adlı eserini de sahneledi.

Kutluer’e konser boyunca Azeri piyano sanatçısı Naile Ahmedova eşlik etti. Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Ömer Önhon’un da aralarında olduğu bazı büyükelçilerin ve kulüp üyelerinin izlediği konser sonrasında Kutluer, salondan büyük alkış aldı.

İKİNCİ KONSER ENDÜLÜS’TE

54 yaşındaki sanatçı İspanya’daki ikinci konserini Endülüs bölgesinin Granada kentindeki Federico Garcia Lorca Tiyatrosu’nda yarın verecek.

Ankara Devlet Konservatuarı mezunu olan Şefika Kutluer, daha sonra kariyerine Viyana ve Roma’da devam etti. New York Times gazetesinde yayımlanan bir yazıda kendisi için yapılan “Sihirli flüt” yakıştırması Kutluer’in lakabı oldu. Kutluer, Türkiye ve dünyada birçok ödüle layık görülürken 2012 yılında UNICEF’in “İyi Niyet Elçisi” oldu.

sihirli-flut-madridlileri-buyuledi,iQOUgzYnqE-_QDKFReXFmQ (1)

‘Sihirli flüt’ Madridlileri büyüledi

sihirli-flut-madridlileri-buyuledi

Ünlü Türk flüt virtüözü Şefika Kutluer, İspanya’nın başkenti Madrid’in seçkin kulüplerinden Casino de Madrid’de özel bir konser verdi. Kulübün 21. Müzikal Etkinlikleri kapsamında 2016’nın ilk konserini veren Şefika Kutluer beğeni topladı.

sihirli-flut-madridlileri-buyulediKraliyet Salonu’nda iki bölümden oluşan konserde Kutluer, Sebastian Bach, Christoph Willibald Glück, Maurice Ravel ve Georges Bizet’in yanısıra Türk besteci Ekrem Zeki Ün’ün “Yunus’un mezarında” adlı eserini de sahneledi.

Kutluer’e konser boyunca Azeri piyano sanatçısı Naile Ahmedova eşlik etti. Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Ömer Önhon’un da aralarında olduğu bazı büyükelçilerin ve kulüp üyelerinin izlediği konser sonrasında Kutluer, salondan büyük alkış aldı.

İKİNCİ KONSER ENDÜLÜS’TE

54 yaşındaki sanatçı İspanya’daki ikinci konserini Endülüs bölgesinin Granada kentindeki Federico Garcia Lorca Tiyatrosu’nda yarın verecek.

Ankara Devlet Konservatuarı mezunu olan Şefika Kutluer, daha sonra kariyerine Viyana ve Roma’da devam etti. New York Times gazetesinde yayımlanan bir yazıda kendisi için yapılan “Sihirli flüt” yakıştırması Kutluer’in lakabı oldu. Kutluer, Türkiye ve dünyada birçok ödüle layık görülürken 2012 yılında UNICEF’in “İyi Niyet Elçisi” oldu.

Tarihte Bugün Ne Oldu 2 Haziran

tarihte-bugun-ne-oldu42 Haziran, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 153. (artık yıllarda 154.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 212 gün vardır.

Olaylar

  • 455 – Vandallar Roma’ya girdiler ve iki hafta boyunca şehri yağmaladılar.
  • 662 – Yunan adalarından 3 tanesi bir depremle yok oldu.
  • 1098 – Birinci Haçlı Seferi: Birinci Antakya kuşatması sona erdi ve Haçlılar şehri ele geçirdi, bir kaç gün sonra Selçuklu Türkleri ikinci kuşatmayı başlattılar.
  • 1328 – Filipinlerde bir depremle 9 ada ve adacık yok oldu.
  • 1475 – Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Türk orduları, Kırım Yarımadası sahillerine çıktı.
  • 1793 – Fransa’da Maximillian Robespierre öncülüğünde Jakobenler iktidarı ele geçirdi.
  • 1851 – Amerika’da içki yasağı, Maine eyaletindeki uygulamayla başladı.
  • 1889 – İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin öncüsü olarak kabul edilen İttihâd-ı Osmânî Cemiyeti adlı gizli örgüt kuruldu.
  • 1920 – Kozan’ın düşman işgalinden kurtuluşu.
  • 1924 – ABD Kongresi, ülkede doğmuş bütün Amerikan yerlilerine oy hakkı tanıdı. 1948’e kadar kimi eyaletler yerlilere oy hakkını yaşama geçirmedi.
  • 1926 – Genel Nüfus Sayımı Hakkında Kanun kabul edildi.
  • 1935 – Türkiye’de ilk kez pazar günü resmî tatil uygulamasına başlandı.
  • 1941 – Türk Ceza Kanunu’nun 526’ncı maddesinde yapılan değişiklikle Arapça ezan ve kamet okuyanlara ceza öngörüldü.
  • 1945 – Kastamonu Taşköprü’de Sümerbank’a ait Sulukilise Kendir Fabrikası’nın temeli atıldı.
  • 1946 – İtalya’da monarşi kaldırıldı.
  • 1953 – Birleşik Krallık Kraliçesi Elizabeth taç giydi.
  • 1958 – Ankara’da Spor Salonu çöktü; 5 bin kişilik salonda kimse bulunmadığı için can kaybı olmadı.
  • 1960 – Başbakan Cemal Gürsel, 28 Nisan olaylarında ve 27 Mayıs’ta ölenlerin Anıtkabir etrafına gömüleceğini açıkladı.
  • 1961 – Yurtdışında öğrenim görmek serbest bırakıldı.
  • 1964 – Demokratik, laik ve ulusal bir Filistin devleti kurmayı amaçlayan ve çeşitli ulusal örgütleri bir araya getiren Filistin Kurtuluş Örgütü kuruldu. Yaser Arafat, 3 Şubat 1968’de örgütün başına geçti.
  • 1966 – De Valera İrlanda devlet başkanı oldu.
  • 1966 – Kıbrıs’ta Rumlar, Lefkoşa’nın Türk kesimine giriş çıkışı yasakladı.
  • 1968 – Kısmi senato seçimleri olaylı geçti. 20 ayrı yerde çıkan kavgalarda 15 kişi öldü, 26’sı ağır olmak üzere 47 kişi de yaralandı.
  • 1969 – Petrol-İş Sendikası, Mersin ATAŞ rafinerisinde grev kararı aldı.
  • 1971 – TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak istifa etti.
  • 1977 – Başbakan Süleyman Demirel, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığına yazı göndererek,CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e İstanbul Taksim’de düzenlenen mitingde Sheraton Oteli’nin üst katındaki bir odadan uzun menzilli ve dürbünlü bir silahla ateş edileceğinin haber alındığını bildirdi ve gerekli önlemlerin alınmasını istedi. (3 Haziran’da CHP’nin Taksim’de düzenlediği miting olaysız geçti.)
  • 1980 – Osmanlı’dan bu yana devam eden buğday ve ekmek fiyatları üzerindeki devlet kontrolü kaldırıldı.
  • 1980 – Yahya Demirel, mobilya davasında Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi’nce dört yıl ağır hapse çarptırıldı.
  • 1981 – Devlet Başkanı Kenan Evren’in emri ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun kararıyla Ankaragücü takımı birinci futbol ligine çıkarıldı.
  • 1984 – Hindistan ordusu, dini bölge kurmak isteyen Sihlere saldırı başlattı.
  • 1992 – Danimarka’da referandum yapıldı. Avrupa Birliği’nin esaslarını belirleyen Maastricht Anlaşması reddedildi.
  • 1994 – Bursa’daki Tofaş fabrikalarında 2 bin 404 işçi işten çıkarıldı.
  • 1995 – Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Pauline Green, Radikal liderCatherine Lalumiere ve Yeşiller sözcüsü Claudia Roth’u ‘fahişe’ olarak niteledi.
  • 1995 – Kilis, Karabük ve Yalova il oldu.
  • 1997 – Dünyanın en büyük armatörler ve gemi brokerleri birliği olan BİMCO’nun iki yılda bir gerçekleştirdiği genel kurul toplantılarının 53.sü İstanbul’da başladı. BİMCO 97’de AB deniz politikası, denizciliğin dünyadaki gelişimi gibi konuların tartışılacağı açıklandı.
  • 1997 – Susurluk Davası, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde başladı.
  • 1998 – Merkez üssü Adana’nın Ceyhan ilçesi 6,2 büyüklüğündeki depremde 144 kişi öldü.
  • 2001 – Filipinler’de, Ebu Seyyaf militanları Basilan adasında 200 kişiyi rehin aldı.
  • 2001 – Nepal kralı ve kraliçesi, prens oğulları tarafından silahla vurularak öldürüldü.
  • 2001 – Tel Aviv’de bir diskotekte düzenlenen intihar saldırısında 17 kişi öldü, 80 kişi yaralandı.
  • 2002 – Büyük Birlik Partisi 1. Olağanüstü Büyük Kurultayı’nda Genel Başkanlığa Muhsin Yazıcıoğlu yeniden seçildi.
  • 2004 – Mustafa Bumin, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na yeniden seçildi.

Doğumlar

  • 1740 – Marquis de Sade, Fransız yazar (ö. 1814)
  • 1904 – Johnny Weissmuller, ABD’li rumen asıllı sporcu ve aktör (ö. 1984)
  • 1934 – Karl-Heinz Feldkamp, Alman futbol adamı
  • 1935 – Dimitri Kitsikis, Yunan türkolog
  • 1941 – Ünal Aysal, Türk işadamı
  • 1948 – Recep Yazıcıoğlu, Türk kaymakam, vali (ö. 2003)
  • 1949 – Tommy Mandel, ABD’li müzisyen
  • 1957 – Mark Lawrenson, İrlandalı eski defans oyuncusu
  • 1966 – Turgut Dibek, CHP MYK üyesi
  • 1970 – Gökhan Kırdar, Türk müzisyen
  • 1972 – Wentworth Miller, Amerikalı aktör
  • 1977 – Zachary Quinto, Amerikalı aktör
  • 1978 – Justin Long, ABD’li aktör
  • 1988 – Sergio Agüero, Arjantinli futbolcu
  • 1993 – Melis Sezer, Türk milli tenisçi

Ölümler

  • 1882 – Giuseppe Garibaldi, İtalyan devrimci, devlet adamı (d. 1807)
  • 1927 – Avni Lifij, Türk ressam (d. 1886)
  • 1961 – Yaşar Nezihi Özsoy, Türk tiyatro sanatçısı
  • 1970 – Bruce McLaren, Yeni Zellandalı Formula 1 pilotu ve McLaren Takımının kurucusu (d. 1937)
  • 1970 – Orhan Kemal, Türk yazar (d. 1914)
  • 1977 – Stephen Boyd, İrlanda asıllı ABD’li aktör (d. 1931)
  • 1978 – Beşir Balcıoğlu, emekli Büyükelçi (Ermeni terör örgütü ASALA’nın suikastı sonucu)
  • 1978 – Necla Kuneralp, Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’in eşi (Ermeni terör örgütü ASALA’nın suikastı sonucu)
  • 1987 – Andrés Segovia, İspanyol gitarist (d. 1893)
  • 1987 – Sammy Kaye, ABD’li swing orkestrası şefi (d. 1910)
  • 1990 – Rex Harrison, İngiliz oyuncu (d. 1908)
  • 1991 – Ahmed Arif, şair (d. 1927)
  • 1998 – Sohrab Şahit Sales, İranlı yönetmen (d. 1944)
  • 2001 – Imogene Coca, ABD’li aktris (d. 1908)
  • 2008 – Cevher Özden, Banker Kastelli adıyla bilinen iş adamı (d. 1933)
  • 2008 – Mel Ferrer, ABD’li aktör, yönetmen (d. 1917)

“Sudan Bahane” değil yarım bardak “sanat suyu” 20 Bin Avro

İspanya ‘nın başkenti Madrid’de başlayan ve dünyanın en önemli çağdaş sanat fuarlarından biri olarak gösterilen ARCO,42’de sergilenen yarım bardak suya 20 bin avro fiyat biçildi. Kübalı sanatçı Wilfredo Prieto’nun fikir babası olduğu yarım bardak su fikri fuarı gezen sanatseverlerin büyük ilgisini çekiyor.

yarım bardak su

ARCO,42 fuarında özel bir galeride sergilenen suya 20 bin avro veren müşteriler olduğu belirtildi. Yarım bardak suyun sergilendiği galerinin sahibi Alex Nogueras, sanatın talep ve fiyat meselesi olduğuna dikkat çekerek Kübalı sanatçı Prieto’nun kendileri ile 10 yıldır çalıştığını ve ürettiği sanat eserlerine büyük talep olduğuna işaret etti. Fuarda sergilenen suyun çalınmaya karşı sigorta edildiği de vurgulandı. Kübalı sanatçı Wilfredo Prieto daha önce de plastik bardaklara doldurduğu meşrubatlardan ve içkilerden koleksiyonlar yapmış ve bunların hepsinede alıcı bulunmuştu.

Madrid’deki ARCO Sanat Fuarında 33 ülkeden 300 koleksiyoner ile 42 ülkeden 285 profesyonel eserlerini sergiliyor. ARCO’da fuarda ayrıca tek Türk sanatçısı olan ressam Ahmet Güneştekin’in Marlborough sanat galesinde sergilenen tablosu 53 bin 500 avrodan satışa sunuldu.

Kaynak: onedio.com

Jordi Sierra i Fabra Tarafından Yazılan Kafka ve Gezgin Bebek Kitabı Türkçe Yayınlandı

İspanyol çocuk ve gençlik edebiyatının en çok okunan, onlarca ödüllü yazarlarından Jordi Sierra i Fabra tarafından kaleme alınan Kafka ve Gezgin Bebek Türkçede!

kafka-ve-gezgin-bebek

Franz Kafka’nın ölmeden bir yıl önce, küçük bir kız çocuğuna yazdığı mektuplardan esinlenen Jordi Sierra i Fabra, Kafka’yı bir oyuncak bebek postacısı olarak karşımıza çıkarıyor. İspanya, İngiltere, İtalya, Galiçya ve Brezilya’da yayımlanmasının ardından birçok ödül alan, ayrıca Peru, Brezilya, Fransa ve İspanya’da tiyatro ve baleye uyarlanan Kafka ve Gezgin Bebek’i, Vapur’un ilk kitabı olarak gurur duyuyoruz.

Libros Kitap
Vapur Dizisi
1. kitap
KAFKA VE GEZGİN BEBEK
Yazar: Jordi Sierra i Fabra
Resimleme: Pep Montserrat
Türkçesi: Serdar Çelik
Yayın Yönetmeni: Adnan Özer
Editör: İpek Baysan

123 sayfa
1. baskı: Şubat 2015
ISBN: 978-605-84631-0-3

Franz Kafka, ölmeden bir yıl önce, küçük bir kız çocuğuna mektuplar yazmıştı… 1923 yılında Almanya, Steglitz Parkı’nda gezerken karşılaşmıştı bu kız çocuğuyla. Oyuncak bebeğini yitiren kız çocuğunun ağlayışı karşısında “teslim olan” Kafka, o an yepyeni bir karakter yarattı: Oyuncak bebek postacısı! Çocuğa, bebeğinin kaybolmadığını, seyahate çıktığını ve kendisinin de bir oyuncak bebek postacısı olduğunu söyledi. Bebeğin mektuplarını getirecekti ona… Kafka ertesi sabah uyandı ve kendisini bir oyuncak bebek postacısına, aynı zamanda bir oyuncak bebeğe dönüşmüş olarak buldu… Küçük kıza, üç hafta boyunca oyuncak bebeğin ağzından mektuplar yazdı ve bebek postacısı olarak parka gidip, mektupları küçük kıza teslim etti.

Kafka’nın yazdığı mektuplara hiçbir zaman ulaşılamasa da bu olayın doğruluğu, bir dönem hayatını paylaştığı Dora Dymant tarafından onaylanmıştır. Bir Kafka araştırmacısı olan Klaus Wagenbach, yıllarca parkın çevresindeki evleri tek tek dolaşarak, komşularla görüşmeler yaparak, gazetelere ilan vererek küçük kızı bulmaya çalışmışsa da başarıya ulaşamamıştır. Ancak bu beklentisini hiçbir zaman kaybetmemiş, uzun yıllar boyunca parka gitmeye devam etmiştir ve halen XX. yüzyılın önemli yaratıcılarından biriyle ilgili en önemli belgelerden biri olan bu mektupların sahibi veya elinde bulunduranı ile karşılaşma umudunu içinde taşıyarak araştırmalarına devam etmektedir.

Jordi Sierra i Fabra, 8 Mayıs 2004 günü El Pais gazetesinin Babelia ekinin iç kapağında César Aira’nın yazdığı Gezgin Bebek adlı makaleyi okumuş ve Kafka’nın küçük kızla yaşadıklarını hikâyeleştirmiştir. Fabra, kitabın son bölümünde, hikâyenin yazılış serüvenini anlatır ve şöyle der: “Ben bu günahı işlemek için kendime izin verdim ve bu mektupları yeniden yazdım, yarım kalan hikâyeyi tamamladım, hayal ürünü bir final yarattım. Gerçek böyle veya başka türlü olmuş olabilir, bunun çok fazla önemi olduğunu sanmıyorum. Olayın kendisi o kadar güzel ki geri kalan hiçbir detayın önemi kalmıyor aslında. Tek bildiğim şey şu ki, o mektuplar benim yarattıklarımdan çok daha mükemmel ve aydınlıktılar mutlaka.”

26 Temmuz 1947’de Barselona’da doğan Jordi Sierra i Fabra, çocukluk yıllarından itibaren yazar olmak istemiştir. Ailesi bu işte gelecek görmediği için onu pek desteklemese de Fabra bu tutkusundan vazgeçmemiş ve İspanyol çocuk ve gençlik edebiyatının en çok okunan, en başarılı yazarlarından biri olmuştur. Hayattaki ikinci tutkusu müzik olan Jordi Sierra i Fabra, 70’li yıllarda Disco Express adlı müzik dergisinde müzik eleştirmenliği yapmış, ünlü müzisyenlerle dünyayı dolaşmıştır. Popular 1 adlı rock müzik dergisini kurmuş ve Disco Express’te yönetici olmuştur. İlerleyen yıllarda 24 müzik antolojisi, rock müzik tarihi kitapları, Beatles Sözlüğü gibi birçok kitap yayımlar ve satış rekorları kırar. Çocuk ve gençlik edebiyatı kitapları Hollanda, Yunanistan, Japonya, Bulgaristan, Potekiz, Slovenya, Fransa, Almanya gibi ülkelerde yayımlanır. Ülkesinde ve dünyada onlarca ödül alan Jordi Sierra i Fabra 2004’te İspanya kütüphaneleri istatistiklerinde gençler tarafından en çok okunan yazar olur. Kafka ve Gezgin Bebek, 2007 yılında İspanyol Kültür Bakanlığı Ulusal Ödülü’nü alır; 2008’de Brezilya Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kurumu, Kafka ve Gezgin Bebek’i En İyi Çeviri dalında ödüllendirir. Fabra, Kafka ve Gezgin Bebek’le 2009’un En İyi Katalanca Kitabı dalında Protagonista Jove Ödülü’ne ikinci kez değer görülür. 2010’da Peru’da tiyatro sahnesine taşınan Kafka ve Gezgin Bebek, aynı yıl Madrid’de de sahnelenmeye başlar; 2011-2012 yılları arasında Bask’tan Tanttaka Tiyatrosu, Galiçya’dan Emedous Tiytrosu ve Katalan Albena Tiyatrosu Kafka ve Gezgin Bebek’in yeni bir tiyatro versiyonunu sahneye taşıyarak tüm İspanya’yı dolaşır. Kitapları milyonlarca satan Jordi Sierra i Fabra, çocuk ve gençlik edebiyatı alanındaki eserleri ve hem sosyal hem de kültürel alandaki katkıları nedeniyle 2012 yılında Cervantes Chico Prize’a değer görülmüştür. 2013’te tüm eserleri dolayısıyla İber Amerikan Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Ödülü’nü kazanan yazar, bu ödülü 2013 Guadalajara Kitap Fuarı’nda yapılan törenle almıştır. Kafka ve Gezgin Bebek son olarak 2013’te Fransa’da bale olarak sahnelenmiştir. 2005 yılından bu yana, gençlerin katıldığı ve onları yazarlığa teşvik etmeyi amaçlayan Jordi Sierra i Fabra Edebiyat Ödülü verilmektedir.
Arka kapak

Franz Kafka’nın, ölümünden bir yıl önce yaşadığı sıra dışı olay neydi?

Kafka, 1923 yılında bir gün Berlin’deki Steglitz Parkı’nda gezinirken, yürek yakıcı şekilde ağlayan küçük bir kız çocuğuna rastlar. Küçük kız, oyuncak bebeğini kaybetmiştir. Onu sakinleştirmek isteyen Kafka, hayal gücüyle bir hikâye uydurur: Bebek kaybolmamış, seyahate çıkmıştır. Kafka da bir oyuncak bebek postacısıdır ve oyuncak bebek, gittiği her yerden küçük kıza mektup yollayacaktır…

O günün gecesi Kafka, oyuncak bebeğin dilinden, küçük kıza mektup yazmaya koyulur.

Ertesi gün yine aynı parkta buluştuklarında, küçük kız, sevgili bebeğinden ilk mektubu alır…

Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Kafka’nın bir oyuncak bebek postacısı olarak karşımıza çıktığı bu hikâye nasıl gelişecektir?

Kafka’nın gerçekten yazdığı, ama küçük kızda kaldığı için hiçbir zaman bulunamayan mektuplar, Jordi Sierra i Fabra’nın kaleminde hayat buluyor…

Kaynak: Akşam

Sanat Eserleri Müze Yerine Sokakta Sergileniyor

outings-project-paris-3Avrupa’nın çeşitli kentlerinde Ağustos ayından beri yeni bir sanat hareketi başlamış gibi görünüyor. Müzelerde sergilenen eserler sokak sanatı gibi duvarlara taşınıp yeniden üretilerek sokak kültürüne sunuluyor.

Bir süreden beri Paris, Londra, Barcelona, Madrid gibi çeşitli Avrupa kentlerinin sokaklarında, sokak aralarında ilginç duvar resimleri ortaya çıkmış durumda. Genellikle sokak sanatçılarının güncel konuları işledikleri duvarlarda resim sanatın pek tanınmayan hatta ressamları dahi bilinmeyen; bir nevi unutulmuş örnekleri boy göstermeye başlamış.

Outlings adı verilen bu proje Fransız sanatçı, görsel tasarımcı, yazar, yönetmen, görüntü yönetmeni, editör ve yapımcı Julien de Casabianca’nın fikri. Tarihi eserlerin yeterince ilgi çekmemesi ve insanların bu eserlerle ilişki kurmamasını dert edinen sanatçı, geçtiğimiz Ağustos ayının sonlarına doğru bu fikri ortaya atmış. Proje fikir itibariyle herkesin katılımına açık.

Outings // Dijon

Outings // Dijon

Sanatçısı bilinmeyen resimleri tercih ettiklerini söyleyen Julien de Casabianca, hangi yüzyıl olduğunun önemi olmadığını ve kendilerinin 15. 17. yüzyıl eserlerini sokağa taşıdığını söylüyor. Projede önemli olan sanat tarihinin yaratıcısı bilinmeyen isimlerini kamu kültürüne yeniden kazanmak.

Projeye katılmak ise oldukça basit, fotoğraf çekebilen herhangi bir telefonla bile bu projeye dahil olabilirsiniz.

Outings // Dijon

Outings // Dijon

Julien de Casabianca proje için hazırladığı http://www.outings-project.org/ sitesinde müzelerde fotoğraf çekimlerine izin verilmediği için görevliler sizi uyarmadan hızlıca fotoğrafı çekmenizi tavsiye ediyor. Görevlilerin uyarıdan sonra genellikle sizi takip etmeyeceklerini belirterek bu sayede yan odada başka bir fotoğraf çekebileceğinizi ekliyor.

Outings // Londra

Outings // Londra

Resimlere zarar vermemek için flash kullanmadan yapılması gereken çekimler daha sonra phtoshop yardımıyla çerçeveden çıkartılıyor ve kağıda aktarılıyor. Daha sonra duvar yapıştırıcısı kullanarak yapıştırılıyor ancak yerlere dikkat etmek gerekiyor. Kamu binalarına, hastanelere, anıtlara veya okullara yapıştırılmaması gerekiyor.

Julien de Casabianca, grafiti bazı insanlar tarafından duvara zarar veren bir şey olarak algılanılsa da yaptıkları duvar kâğıtlarının duvara zarar vermeden döküldüğü ifade ediyor.

Outings // Madrid

Outings // Madrid

Casabianca, modern sanat ürünlerinde telif hakkı problemi olduğuna dikkat çekerek “Biz sanat yapıyoruz ticaret yapmıyoruz. Önemli olan sanat eserlerinden adilce yararlanma ve ifade özgürlüğüdür” diyor.

Outings // Londra

Outings // Londra

Outings // Londra

Outings // Londra

Outings // Paris

Outings // Paris

Outings // Paris

Outings // Paris

Outings // Paris

Outings // Paris

Kaynak: Sol

9.000 Sanatsever ilk gün Contemporary İstanbul’da

Türkiye’nin en kapsamlı uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary Istanbul, dün açıldı. İlk akşamdan 9.000 ziyaretçinin gezdiği fuarda; 748 sanatçı, 3.000 eser, 22 ülkeden 95 çağdaş sanat galerisi bir araya geliyor.

Contemporary Istanbul Announces its 8th Edition 7th - 10th November 2013

Ulusal ve uluslararası galeriler, tüm dünyadan gelen sanatçılar, koleksiyonerler, küratörler, sanat eleştirmenleri, sanatseverler ve basın mensupları bu akşam gerçekleşen açılışta İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ile İstanbul Kongre Merkezi’nde sanat için bir araya geldi. Açılışa sanat ve cemiyet dünyasından birçok isim katıldı.

Fuarda, özellikle Türkiye’den galerilerin sergileme ve işlerin kalitesindeki artış dikkat çekti. CI Dialogues kapsamında fuarın ilk gün konuşmasını Hermann Nitsch yaptı. Viyana Aksiyonizmi’nin kurucularından olan Hermann Nitsch, küratör ve sanat eleştirmeni Marcus Graf ile beraber sanatçı konuşması gerçekleştirdi.

Cemiyet ve sanat dünyasının önemli isimlerini bir araya getiren görkemli ön izleme, Martı İstanbul Hotel Teras Bar ‘da gerçekleştirilen Contemporary Istanbul açılış partisi ile devam etti.

8- Contemporary Istanbul bu sene 748 sanatçı, 3000 eser, 22 ülkeden 95 çağdaş sanat galerisi ile beraber 70.000’den fazla ziyaretçiyi ağırlayacak. 2013 yılında sergilenecek işlerin toplam değeri 180 Milyon TL.

Dünyanın en önemli galerileri arasında yer alan Marlborough Gallery, New York; Galerie Lelong, Paris; Andipa Gallery, London; Opera Gallery, Cenova; Galeria Filomena Soares,

Contemporary Istanbul-2013

Lizbon; Galeria Javier Lopez, Madrid; Senda Gallery, İspanya; Michael Schultz, Almanya; Klaus Steinmetz, Kosta Rika, ve Türkiye’den Dirimart, Galerist, Galeri Mana, Galeri Nev, Pi Artworks, Rampa, x-ist katılımcı galeriler arasında yer alıyor. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı B katı bu sene özel olarak yeni/gelişmekte olan galerilere ayrılıyor.

 

“ Goya Zamanın Tanığı ” Sergisi ile ilk defa İstanbul’da

Pera Müzesi, dünyaca ünlü usta Goya’nın 230 eserinden oluşan “Goya Zamanın Tanığı” sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi 29 Temmuz’a kadar ziyaret edilebilir.

Francisco de Goya (1746-1828)

Pera Müzesi, bu kez de büyük usta Goya’nın eserlerini Türkiye’ye getirdi. Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın kurduğu Pera Müzesi’ndeki Goya Zamanın Tanığı sergisi 29 Temmuz’a kadar ziyarete açık.

Çağdaş sanatın en büyük ismi olarak anılan Goya’nın eserleri ilk defa Türkiye’ye geldi. Sergi, Prado Müzesi dahil, İspanya’nın çeşitli müzeleri ile İtalya’dan gelen kraliyet portreleri, gravür ve yağlıboyalardan oluşan 218’i gravür 230 parçadan oluşuyor.

Serginin 19 Nisan’daki açılışında konuşan küratör Maria Oropesa, İspanyol ressam Francisco Goya için, “zamanının en kilit ismi” nitelemesinde bulunurken, “Goya anlatılması gereken birisi. Herkesi şaşırtan biri ve bunun yanında iyi bir psikolog. İnsan ruhunu onun kadar anlayan çok az isim var” dedi.

Oropesa, Goya Zamanın Tanığı sergisini de şöyle anlattı: “Bu sergide Goya nasıl oluyor, nasıl doğuyor Victor Hugo’yu dahi kendine nasıl hayran bırakıyor bunlara tanık olacaksınız.”

Serginin küratörlüğünü Marisa Oropesa ve Maria Toral yapıyor. Sergideki eserlerin değeri 8 milyon Euro’dan fazla.

Francisco de Goya y Lucientes, 1746-1828 arasında yaşadı. Zaragozalı bir yaldız ustasının oğlu olan Goya, zamanının en büyük İspanyol ressamlarından biri oldu. Henüz ilk işleriyle bile çok yetenekli bir portre ressamı olduğunu gösterdi. Çizimleri, seçtiği renkler ve çizgileriyle kısa sürede kraliyet mensuplarını ve sanat camiasının önde gelenleri arasında tanındı. Birçok dük, kont ve Kral Carlos IV onunla çalıştı.

Francisco de Goya (1746-1828)

Goya, 1792’de tamamen sağır oldu. Bu onun ruh sağlığını çok olumsuz etkiledi, içine kapandı ve kendini tümüyle resimlerine verdi. Bu tarihten sonraki eserlerinin daha sert ve saldırgan bir niteliktedir. 1808’de başlayan İspanyol İç Savaşı Goya’yı çok etkiledi; Goya bu dönemde diğer ressamlardan sıyrılarak savaşın karanlık ve korkunç yüzünü çizdi; savaşı gurur duyulacak bir durummuş gibi göstermedi. Bu farklılık sanata yeni bir soluk getirdi.

1819’da ruh sağlığı iyice kötüledi ve Goya bu tarihten sonra evinin duvarlarını çok karanlık ve korkutucu resimler ve figürlerle donattı.

Seksen iki yaşında, hasta ve yarı kör bir durumda son tablosu olan Sütçü Kadın’ı çizdi. Bu tablo sanat camiasında önemli bir yere sahiptir.

Goya’nın gravürlerinin yanı sıra sipariş üzerine yaptığı saray resimleri de olduğu düşünüldüğünde Goya’nın eserlerinin yaşadığı döneme ait bilgi verdiği ve belge niteliği taşıdığuı söylenebilir.

Goya, kendisinden sonra gelen Manet, Picasso ve Francis Bacon gibi önemli isimleri etkiledi. Ressamın eserlerinin büyük bir bölümü Madrid’de Museo del Prado’da sergileniyor. (IC)

 

Kaynak: [-]

İspanya’nın başkenti Madrid’deki ARCO’ya 2013 yılında konuk ülke olarak Türkiye katılacak

Dünyanın önemli çağdaş sanat fuarlarından İspanya’nın başkenti Madrid’deki ARCO’ya 2013 yılında konuk ülke olarak katılacak Türkiye’nin küratörlüğünü yapan Vasıf Kortun, ”Türkiye, ARCO için doğru bir yıl seçti” dedi

ARCO

Türkiye’nin ARCO 2013’e konuk ülke olarak katılacağının resmileşmesinden yaklaşık bir ay sonra Madrid’e gelen küratör Vasıf Kortun, IFEMA fuar alanı yöneticileri,ARCO direktörleri ve İspanyol sanat yazarlarıyla bir araya geldi. Türkiye Büyükelçiliği’nin Madrid’deki rezidansında verilen resepsiyonda kısa bir konuşma yapan Kortun, son 12 yılda farklı sebeplerden dolayı birçok kez ARCO’ya geldiğini belirterek, ”ARCO’ya konuk olan ülkeleri hep kıskanmışımdır ve ‘Ne zaman Türkiye olacak’ sorusunu çok sormuşumdur” diyen Kortun, Türkiye’nin doğru bir yılda ARCO’ya katılmasına ve küratör olarak kendisine verilen güvenden dolayı çok mutlu olduğunu söyledi.
Türkiye’de sanatsal açısından çok çeşitli enerjilerin bir araya geldiğini vurgulayan Kortun, sözlerine şöyle devam etti:

”10-20 yıl öncesine oranla sanat ortamının ciddi anlamda olgunlaşması, çok daha güçlü bir sanat ortamı ve sanatçılar bulunması; sanata desteğin çok ciddi bir yapıya kavuşmuş olması; ve son olarak Türkiye için yeni bir ortam diyebileceğimiz her anlamda devlet desteği verilmesi çok önemli gelişmeler. Dolayısıyla proje kötü olursa beni kıyasıya eleştirebilirsiniz.”

Vasıf Kortun ayrıca, Türkiye’deki güzel sanatlar ve yeni kültür üretiminin özellikle son 15 yılda çok ciddi bir hareketlilik içinde olduğunu belirtti.

Resepsiyonda konuşan Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Ayşe Sinirlioğlu da Vasıf Kortun’un ”mükemmel bir profesyonel geçmişe sahip olduğunu, Türkiye’de ve yurt dışında çok sayıda prestijli çalışmaya imza attığı” kaydederek, ”Bu projede ona sahip olmak bizim için bir şans. Onun tecrübesi ve yönetimi ARCO’da Türkiye’nin başarısını garanti edecek önemli faktörler olacak. Çok pozitif bir sonuç elde edeceğimize inanıyorum” ifadesini kullandı.

Madrid’deki temasları sırasında küratör Kortun, iyi bir proje hazırlanması halinde Türk çağdaş sanatının ARCO’da evsahibi İspanyollara ve diğer uluslararası katılımcılara tanıtılmasının zor olmayacağını söyleyerek, ”Türkiye’de gerçekten çok güçlü sanatçılar var. Eskisinden çok daha güçlü ve yaygın bir ortamdan bahsediyoruz. Kurumsal anlamda da destek var. Dolayısıyla gözardı edilemeyecek bir şey oluyor” diye konuştu.

Türkiye’nin ARCO’ya katılımında İstanbul’daki galerilerin ağırlıklı olacağını gizlemeyen Kortun, buna rağmen ”Ben de İstanbulluyum, ama her şey İstanbul demek değil. Galeri olarak başka kentlere de bakıyorum. Olur mu olmaz mı bilmem, ama o niyetim var” dedi.

”Bu zamana kadar Türkiye’den ARCO’ya katılım yok denebilecek kadar az düzeydeydi. Türk çağdaş sanatı da İspanyollar için bir kapalı kutu gibi, ne verirsek onu alacaklar. Bunun size göre riskli bir yanı var mı?” sorusuna Türk küratör, ”Yok. Gözü ve gönlü açık bir şekilde sergiye bakmaya gelen insanlar için bir sıkıntı olduğunu sanmıyorum. Ama tabii bazı şeylere illa ki dikkat etmek gerekiyor. Uluslararası bir proje yapıyorsanız onun arkasını sağlam tutmanız gerekiyor. Her şey kolayca anlaşılır olmayabilir, her şey sıradan ve basit olmayabilir, her şey tanıdıkları bir kültürden gelmediği için daha zor okunabilir. Ama onun altyapısını hazırlarsanız, belli bir eğitim ve bilgilendirme programı içinde sunarsanız o zaman yollar daha kolay açılır” cevabını verdi.

Kortun, Türkiye’nin ARCO’daki küratörü olarak ilk önce Madrid’e gelip temaslarda bulunmak istediğini, henüz çok fazla dillendirmese de Türkiye’de heyecan olduğunu gördüğünü belirterek, ARCO’daki Türkiye pavyonunun temasız olabileceğini ifade etti.