Şunun için etiket arşivi: macera

Türkiye’nin 8 yıldan bu yana doğa, macera ve keşif konulu en büyük etkinliği olan Dağ Filmleri Festivali ’nin dokuzuncusu 2014’ün aylarında İstanbul, İzmir ve Ankara ’da doğaseverlerle buluşacak.

dağ-filmleri-festivaliDağ Kültürü Derneği ile Mineral Event tarafından düzenlenen 9. Dağ Filmleri Festivali’nin uzun soluklu Türkiye yolculuğuna katılıp dağ, doğa, çevre ve doğadaki insan temalı filmlerini göstermek isteyen sinemacılar için son başvuru tarihi: 27 Aralık 2013.

15 bin izleyiciye ulaşma fırsatı

Üç şehirde yaklaşık 15 bin izleyiciye ulaşacak festival, 25 Şubat – 2 Mart 2014 tarihleri arasında İstanbul’da Taksim Fransız Kültür Merkezi, Galatasaray Aynalıgeçit ve Harbiye Pusula Sanat Evi’nde gerçekleştirilecek.

Festivale katılmak isteyen sinemacılar, filmlerini Dağ Filmleri Festivali – Yıldız Mah. Asariye Cad. Eğriçınar Sok. Uğur Apt. 18/4 Beşiktaş – İSTANBUL adresine aşağıda belirtilen bilgileri ekleyerek gönderebilir.

• İmzalı Film Başvuru Formu

• Filmin yönetmeni/yönetmenlerinin fotoğraf ve özgeçmişi

• Filmden en az iki fotoğraf (En az 300 dpi)

• Varsa filmin afişi ve basın dosyası

• Filmin kısa özeti ve künyesi

Film Başvuru Formunu www.dagfilmfest.org/entryform/MFFEntryForm_2013.doc adresinden indirebilir, festivalle ilgili bilgi almak için aşağıdaki iletişim adreslerini kullanabilirsiniz.

Web :www.dagfilmfest.org

E-posta :[email protected]

TÜYAP tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile 13-17 Şubat 2013 tarihlerinde Antalya 2. Kitap Fuarı kapılarını açmaya hazırlanıyor. İşte etkinlik programı:

13 ŞUBAT 2013  ÇARŞAMBA

DÜDEN SALONU

14.00-15.00
Söyleşi: “Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı”
Konuşmacı: İlber Ortaylı
Düzenleyen: Timaş Yayınları

15.15-16.15
Söyleşi: “ Aşktır İlaçtır”
Konuşmacı: Yüksel Pazarkaya
Düzenleyen: TÜYAP

17.45-18.45
Şiir Dinletisi: “Şiir Ve İmge”
Yöneten:: Yusuf Alper
Konuşmacılar: Yunus Koray, Gazanfer Eryüksel, Murat Acar, Özlem Şahin
Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

14 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE

DÜDEN SALONU

13.30-14.30
Söyleşi: “Balkanlardan Çukurova’ya Bir Sevda Masalı Hürriyet”
Konuşmacı: Nur İçözü
Düzenleyen: Altın Kitaplar

14.45-15.45
Ahmet Tüzen
Düzenleyen: TÜYAP

16.00-17.00
Söyleşi: “Geçmişten Günümüze Antalya’da Edebiyat Dergileri”
Yöneten: Kâmile Yılmaz
Konuşmacılar: Nuri Erkal, Neşe Karel, Hasan Varol
Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

15 ŞUBAT 2013 CUMA

DÜDEN SALONU

13.15-14.15
Söyleşi: Gizem Dolu Macera Romanı “Baykuş Yemini”
Konuşmacı: Yeşim Saygın Armutak
Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı

14.30-15.30
Söyleşi: “Bir Semt, Bir Dönem, Yeni Bir Yaklaşım: Espas”
Konuşmacılar: Semih Poroy, Selma Sancı
Düzenleyen: Sel Yayıncılık

15.45-16.45
Söyleşi: “Cumhuriyete Kalan Miras ve Türk Gençliği”
Konuşmacı: Ramazan Demir
Düzenleyen: Akdeniz Üniversitesi

17.00-18.00
Söyleşi: “Türk Şiirinde Antalya”
Yöneten: Gazanfer Eryüksel
Konuşmacılar: Yunus Koray, Kubilay Köktürksuvarlı, Nisa Leyla, Hasan Varol
Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

16 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ

DÜDEN SALONU

13.15-14.15
Söyleşi: “Varolmayanlar”
Konuşmacı: Doğu Yücel
Düzenleyen: Doğan  Kitap

14.30-15.15
Söyleşi: “Yıldız  Hilal ve Kalpak”
Konuşmacı: Banu Avar
Düzenleyen: İlkim Ozan Yayınları

15.30-16.30
Söyleşi: “Bilinmeyen Türkler”
Konuşmacı: Heath W. Lowry
Düzenleyen: Bahçeşehir Üniversitesi

16.45-17.45
Söyleşi:  “Feklavye”
Konuşmacılar: Semih Poroy, Turhan Günay, Şükrü Erbaş
Düzenleyen: Sel Yayıncılık

18.00-19.00
Şiir Dinletisi: “Şiir İnsan Yanımız”
Katılımcılar: Şükrü Erbaş, Aydın Şimşek, Şehmus Ay
Düzenleyen: Kanguru Yayınları

 

17 ŞUBAT 2013 PAZAR

DÜDEN SALONU

13.15-14.15
Söyleşi: “Aşk Kırgınları”
Konuşmacı: Nedim Gürsel
Düzenleyen: Doğan  Kitap

14.30-15.30
Anma ve Söyleşi: “Ahmet Tüzün’ü Anma Etkinliği: Günümüz Türk Şiiri”
Konuşmacılar: Yücel Kayıran, Mehmet Can Doğan, Yaşar Güneş, Mehmet Mülayim
Düzenleyen: TÜYAP

15.45-16.45
Söyleşi: “Osmanlıda Aile Hayatı”
Konuşmacı: Yavuz Bahadıroğlu
Düzenleyen: Nesil Yayınları

40. İstanbul Müzik Festivali, “Umut ve Kahramanlar” teması çerçevesinde, 16 Haziran Cumartesi akşamı 20.00’de Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda, Mercedes-Benz Türk AŞ’nin sponsorluğunda, Deutsches Symphonie Orchester Berlin’i ağırlıyor.

Orkestra, şef Sir Roger Norrington yönetiminde, festivalin bu yılki Onur Ödülü ‘nün sahibi, uluslararası platformda adından sıkça söz ettiren ünlü piyanist Hüseyin Sermet ‘e eşlik edecek.

Festivalin temasından yola çıkarak belirlenen konser programında, Ravel ‘in, I. Dünya Savaşı ‘nda sağ kolunu kaybeden, her ne koşulda olursa olsun “umudunu asla yitirmeyen” piyanist Wittgenstein için yazdığı “Sol El İçin Piyano Konçertosu” ve Beethoven ‘ın, kahramanlığı hem zaferi hem de trajedisiyle dile getiren 3. Senfoni ‘si “Eroica” yer alacak.

40. İstanbul Müzik Festivali ‘nin açılış töreninde festivalin “Onur Ödülü”nü alan Hüseyin Sermet, 1955 yılında İstanbul ‘da doğdu. Ankara Devlet Konservatuarı ‘nda başladığı eğitimini Paris Konservatuarı ile Alfred Cortot Paris Müzik Eğitim Fakültesi ‘nde Thierry de Brunhoff, Nadia Boulanger ve Maria Curcio ile sürdürdü. Olivier Messiaen ile de kompozisyon çalıştı. Aralarında Diapason d ‘Or ve MIDEM Classical Award ‘ın da bulunduğu pek çok ödüle değer görüldü. Yorumculuğunun yanı sıra besteci kimliğiyle de tanınan Hüseyin Sermet, Lorin Maazel, Mstislav Rostropoviç, Vladimir Jurowski, Semyon Bychkov, David Robertson, Lawrence Foster ve Maria João Pires gibi dünyanın en iyi müzisyenleri ile; Londra Filarmoni, Londra Kraliyet Filarmoni, Paris Orkestrası, Bavyera Radyo Senfoni, NHK, Şanghay, Tokyo ve Detroit Senfoni Orkestraları eşliğinde birçok konser verdi.

Camerata Salzburg, Stuttgart Radyo Senfoni ‘nin ardından Zürih Oda Orkestrası ‘nın birinci şefi olarak görev yapan Sir Roger Norrington, özellikle barok, klasik ve romantik dönem eserlerinin orijinaline tamamen sadık icralarıyla tanınıyor. Sir Roger Norrington, kemancı, tenor ve şef olarak birkaç yıl deneyim edindikten sonra Kraliyet Müzik Koleji ‘nde Adrian Boult ile çalışmalarına geri döndü. 1962 yılında Schütz Korosu ‘nu kurdu ve böylece otantik icrayı keşfetmekle geçen 30 yıllık macera başlamış oldu. Koroyla genellikle 17. ve 19. yüzyıl repertuarını kapsayan pek çok konser verdi ve kayıt yaptı. 1997 yılında “Sir” unvanı verilen Roger Norrington, Berlin, Viyana, Salzburg, Amsterdam, Paris, New York, San Francisco, Los Angeles, Chicago ve Londra ‘daki orkestraları sıklıkla yönetmektedir.

Deutsches Symphonie Orchester Berlin, 65 yıldır Almanya ‘nın en iyi orkestraları arasında sayılıyor. Almanya ‘nın demokratik ve kültürel değişiminin müjdecisi kabul edilen, gerçekleştirdiği çalışmalarla pek çok ilke imza atan topluluk, 1946 yılında Berlin ‘in Amerikan bölgesinde yayın yapan istasyon tarafından RIAS Senfoni Orkestrası adı altında kuruldu. Topluluk, 2011 yılında En İyi Opera Kaydı dalında Grammy ödülü kazandı.

Deutsches Symphonie Orchester Berlin Konseri biletleri 250, 200, 150, 100, 60 ve 30TL (öğrenci) üzerinden Biletix satış noktaları, Biletix Çağrı Merkezi (0216 556 98 00), www.biletix.com, İKSV (Nejat Eczacıbaşı Binası Sadi Konuralp Cad. No:5 Şişhane, Pazar hariç her gün 10.00–18.00 saatleri arasında) ve festival süresince Aya İrini Müzesi’nde bulunan gişeden alınabilir.

Kaynak :[-]

Akbank Sanat, Türkiye-Hollanda diplomatik ilişkilerinin 400. yılı etkinlikleri kapsamında Eye Film Institute işbirliği ile mayıs ayı boyuncaOscar ödüllü veya Oscar adaylığına layık görülmüş Hollanda sinemasından örnekleri izleyici ile buluşturacak.

Etkinlik kapsamında Marleen Gorris’in gözüyle güçlü bir feminist bakışın ürünü olan ve 1995 yılında Yabancı Dilde En İyi Film ödülü alan “Antonia’nın Yazgısı”, 1998 En İyi Yabancı Film ödüllü, bir baba ile oğulun acımasız ve karmaşık ilişkisini konu edinen “Karakter” filmi sergilenecek.

Ayrıca Oscar’a aday gösterilen, mizahi öğeleriyle dikkat çeken Paula van Der Oest imzalı 2001 yapımı “Zus and Zo”, Naziler tarafından işgal edilmiş Hollanda’da “çocuk” cesaretiyle direnen Michiel’in öyküsünü anlatan Martin Koolhoven imzalı 2008 yapımı “Oorglogswinter” (Winter in Wartime) ve Maria Peters’in yönettiği 2011 yapımı “Sonny Boy” filmleri etniklikte yer alacak.

SONNY BOY

SONNY BOY

Tarih: 5 Mayıs 2012 Cumartesi – Saat: 14.00

Gerçek bir hikayeden yola çıkan Sonny Boy Surinamlı bir adam ile Hollandalı bir kadının yasak aşk ilişkisini konu ediyor. 20. yüzyılın ilk yarısına dair bir Hollanda portresinin görülebileceği film Annejet van der Zijl’in best-seller romanından bir uyarlama.

KARAKTER

Tarih: 12 Mayıs 2012 Cumartesi – Saat: 14.00

Oscar ödüllü Karakter, yirmili yılların sonunda Rotterdam’da genç bir avukat adayı olan Jacob Katadreuffe’in yargıç babası Dreverhaven’a karşı verdiği zorlu mücadeleyi konu ediniyor. Joba ve Dreverhaven gayrimeşru çocuğu olan Jacop Dreverhaven’in ölü bulunması sonucunda şüpheli olarak tutuklanır. Jacop çocukluğuna doğru yaptığı bir yolculuk ve iç hesaplaşmanın sonucunda babasıyla olan karmaşık ilişkisinde zorlukla da olsa bir çıkış yolu bulur.

ZUS AND ZO

Tarih: 26 Mayıs 2012 Cumartesi – Saat: 12.00

Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü’ne aday gösterilen film, eğlenceli hikayesiyle dikkat çekiyor. Birbirinden oldukça farklı üç kızkardeş,

ZUS AND ZO

eşcinsel erkek kardeşleri Nino’ya karşı tek vücut olurlar. Bunun tek nedeni Nino’nun ailenin Portekiz sahilindeki şahane Hotel Paraiso’yu ele geçirebilmek için bir kadınla evlenmeye karar vermesidir. Kızkardeşlerin oteli ellerinde tutmak için verdikleri mücadele filme mizahi bir tat katıyor.

ANTONİA’NIN YAZGISI

Tarih: 26 Mayıs 2012 Cumartesi – Saat:14.30

Antonia’nın bir sabah uyanıp o gün öleceğini hisseder ve tüm sevdikleri etrafında toplanır. Yabancı dilde en iyi Oscar ödülü alan film feminist bir yönetmenin güçlü bakışıyla, üç nesli; Antonia, kızı ve torununu, bir çiftlik evinde bir araya getiriyor. Antonia, 2. Dünya Savaşı’nın ardından doğduğu ülke olan Hollanda’ya dönüş yapar. Etrafında aynen kendisi gibi cesur ve kararlı kadınları toplamıştır. Kırk yıllık bir sürede aşk, nefret, cesaret, intikam, din, felsefe, şiir ve ölüm bir arada harmanlanır.

SAVAŞ ZAMANINDA KIŞ

Tarih: 26 Mayıs 2012 Cumartesi – Saat: 17.00

Oscar adayı olan bu film İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1945 yılında Nazilerce işgal edilmiş karlarla kaplı bir Hollanda’da ülkesini nazizmden kurtarmak için direnişe geçmiş 13 yaşındaki Michiel’in hikayesini anlatıyor. Savaşın maceracı doğasının bu küçük çocukta yarattığı cesaret kısa sürede onu tehlikeye götürecek ve umutsuzluğa sürükleyecektir.

Etkinlikler ücretsiz!..

 

 

Kaynak: [-]

Malagalı 7 erkek kardeşten oluşan ‘Los Vivancos’, ‘Aeternum’ adlı yeni gösterilerini sergilemek için Türkiye’ye geliyor. 7 yakışıklı flamenko dansçısı 24 Mayıs’ta Congresium Ankara’da ve 25 Mayıs’ta İş Sanat’ta sezon kapanış gecesinde İstanbul’da sahneye çıkacak.

Flamenko 'nun Prensleri -LOS VIVANCOS-

– ‘Aeternum’ pahalı bir prodüksiyon gibi görünüyor… İlk gösteriniz ‘7 Hermanos’ ne kadar aştınız?
-7 Hermanos’ ilk gösterimizdi ve onlarca ülkede, yüzlerce kez sahneye çıktık. Hepimizin konservatuvar geçmişi ve farklı dans topluluklarıyla deneyimleri var. Ama ‘Los Vivancos’ olarak sahnede çok daha tecrübeli hale geldik. Bu yüzden ‘Aeternum’,  ‘- Hermanos’u fazlasıyla geride bırakıyor. Bir Hollywood prodüksiyonu gibi, çok daha güçlü bir gösteri.
– Müziklerde son derece başarılı bir korku filmi olan ‘Yetimhane’nin (El Orfanato) müziklerini yapan Fernando Valezquez’in imzası var. Yoksa bizi gerilimli bir flamenko gösterisi mi bekliyor?
Gerilimli demek doğru olmaz ama heyecanlı ve temposu çok yüksek bir gösteri diyebiliriz. ‘Yetimhane’nin müziklerini çok beğendiğimiz için Fernando Valezquez’le çalışmak istedik. Gösteride Judah’ın yaratıcılığından ortaya çıkan tamamen bize ait müzikler de var. Budapeşte Senfoni Orkestrası’nın müzikleriyle çok renkli bir sahne oluşuyor. Gerilim filmi gibi değil ama kesinlikle sihir dolu bir macera filmi gibi.
– Hepiniz dövüş sanatlarıyla ilgileniyorsunuz, spor yapıyorsunuz… Estetik bir vücutla sahnede olmanız, kimi izleyici için flamenkodan daha cazip değil mi?
‘Los Vivancos’u kurduğumuz 2004 yılından beri gittiğimiz 30’dan fazla ülkede medya bizden hep ‘yakışıklı dansçılar’ diye bahsetti. Çok sıkı spor yapıyoruz, dans ediyoruz ve bedenlerimize iyi bakıyoruz. Sahnede bir dansçının estetiği ve bedenini nasıl kullandığı çok önemli. Biz bedenimizi birer enstrüman gibi kullanıyoruz ve onu parlatmak flamenkoda da işimize yarıyor.
– Sahnede dövüşüyor musunuz?
Dövüş sanatları bana kalırsa bize çok güçlü bir duruş veriyor ve özellikle flamenko çok tutkulu bir dans ve bu duruş erkek dansçılar için bir avantaj sağlıyor. Sahnede çok farklı mizansenler içine yerleştirdiğimiz dövüş sahnelerimiz var, hatta kick-box bile yapıyoruz. Son derece güçlü koreografilerle sahnedeyiz.

Kaynak : [-]  Yazan:  Cenk ERDEM 

Ege GÖRGÜN ‘ün 10 şubat 2012 tarihinde “Halkın Gazetesi BirGün ” ‘de  “Eleştirel Kültür” bölümünde yayınlanmış yazısıdır. ( Kaynak Linki Yazının altındadır)

 

Son Mohikan’ın Sonu

1001 Roman’dan çıkan Mohikan adlı çizgi romanda, James Fenimore Cooper’ın ünlü romanı Son Mohikan’ın kahramanı Nathaniel “Natty” Bumppo’yu  yeni bir maceraya atılıyor.  

 19. yüzyılda hala kurulma aşamasında bir ülke olan ABD’nin az sayıdaki ünlü yazarından biri olan James Fenimore Cooper’ın ünlü kahramanı Nathaniel “Natty” Bumppo ilk kez 1823’te yayınlanan The Pioneers (Öncüler) romanında ortaya çıkar. Nat beyaz anneden babadan doğmuş olsa da Kızılderililer’in (Deleware) arasında büyüyüp korkusuz ve becerikli bir savaşçı olmuştur. Menzili çok geniş uzun namlulu tüfeğiyle imkansız isabetler kaydedebilmesi sayesinde Şahin Göz lakabını almıştır. (Bu kısa kurmaca biyografi bile, yine Bonelli’den çıkan Ken Parker ve Büyülü Rüzgar çizgi romanlarındaki esinlenmeleri fark etmek için yeterli.)

Cooper’ı ve kahramanını Natty Bumppo’yu dünya çapında şöhrete kavuşturan ise 1826 yılında yayınlanan Son Mohikan (The Last of the Mohicans) oldu. Amerika’nın belki de ilk best-seller’ı olan bu popüler eserin farklı zaman dilimlerinde geçen üç devam romanını daha yazdı Cooper.  Bu beş kitap Learherstocking (Deriçoraplar) serisi olarak bilinir.

Siyah beyaz çizgi roman yayıncılığının İtalya’daki amiral gemisi Sergio Bonelli Editore’nin kısa süre önce start verdiği ve başlayıp biten, roman tadında maceralara sahip çizgi romanlardan oluşan yeni serisinin dördüncü kitabı Mohican. Paolo Morales, Cooper’ın kahramanı için sıfır kilometre bir macera yazmış, Mister No ve Teks çizeri olarak tanıdığımız Roberto Diso da resimlemiş.

 

Hikaye, 1750’lerde geçen Son Mohikan’ın trajik finalinden başlıyor. Eseri okumasalar da, Michael Mann’ın 1992 tarihli sinema uyarlamasından hatırlayacabilecekleri bu finalde Huron savaşçısı Magua, Deleware şefi Chingachook’un tek oğlu Uncas’ı babasının gözleri önünde öldürür. İşte bu olayın hemen ardından 20 sene sonrasına gidilir. Nat ve artık kabilesinden geri kalan tek kişi olan Son Mohikan Chingachook üç kişilik dindar bir aileye çok tehlikeli bir yolculukta rehberlik yapmak üzere tutulurlar. Yol boyunca hayatta kalmak adına Kızılderililere ve İngilizlere karşı varlarını yoklarını ortaya koymak zorunda kalacaklardır. Hikaye tamamına ermeden George Washington gibi tarihi bir kişilikle de tanışma fırsatı bulacağınızı belirtelim.

Evvelliyatı olan oturmuş karakterleri sayesinde dramatik yönü güçlü bir hikayeye sahip olan Mohican, Roberto Diso’nun çok başarılı savaş sahnelemelerine rağmen serüven duygusu anlamında sıradan bir yol western’inden öteye geçemiyor. Hikayenin James Fenimore Cooper ile finalize edilme şekli ise hem zekice hem de “kahramanın babasına” olan vefa borcunun ödeniyor olması açısından da “yakışıklı” olmuş.

Son olarak, başta Sighma olmak üzere, Bonelli’nin bu harikulâde serisinin Türkiye’de yayımlanan Mohican, Dragonero ile Göz ve Karanlık dışındaki kitaplarını da okumak istediğimizi çizgi roman yayıncılarına iletelim buradan.

 

 

Kaynak :

Orjinali için : http://www.birgun.net/elestirelkultur_index.php?news_code=1328882632&year=2012&month=02&day=10