Şunun için etiket arşivi: karadeniz

Nar Sanat İstanbul Eğitim ve Kültür Sanat Derneği kurucu üyesi, Derneğimizin Genel  Sekreteri  ve derneğimizin sahibi olduğu M.E.B. Özel Nar Sanat Eğitim Kursu Resim Eğitmeni, Heykel Sanatçısı Ş.Hale ŞAKAR ÜRKMEZGİL

17. Kişisel Sergisinin açılışı 19 Nisan  2012 tarihinde (Perşembe – Saat 18:00 da) yapılacak. Sergi 19. Nisan- 09- Mayıs tarihleri arasında ziyaret edilebilecektir.

Hale Ürkmezgil sergisi

Heykel Sanatçısı, Ş.Hale ŞAKAR ÜRKMEZGİL ‘in Doku Sanat Galerisinde açacağı kişisel sergisine tüm sanatseverler davetlidir.

Heykel Sanatçısı  Ş.Hale ŞAKAR ÜRKMEZGİL; 1973 Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) Grafik-Serbest İllüstrasyon Bölümü’nden mezun oldu.

1973-1990 yılları arasında reklam sektöründe Art Direktör ve Kreatif Direktör olarak çalıştı.

1989 yılında heykel çalışmalarına seramik ile başladı. Çalışmalarını figüratif tarzda mermer yontu ve bronz döküm ile sürdürmekle birlikte pastel ağırlıklı resim çalışmalarına da devam etmektedir.

Yurtiçinde 15, yurtdışında Hannover, Köln ve Lefkoşa’da olmak üzere üç kişisel sergi açtı.

Umut Vakfı ‘Bireysel Silahsızlanma ve Bireysel Barış’ heykel yarışması ‘Onun Silâhı Sevgi’ seçici kurul teşvik ödülünü aldı.

Fransa ‘Roumaziéres – Loubert-Sculptures dàrgile’ performans yarışmasına(2003) katıldı.

Pek çok yerli ve yabancı koleksiyonlardaki eserlerinin yanı sıra, Ankara Gazi Eğitim Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonunda  ‘Sevgi Emektir’ heykeli bulunmaktadır.

Not : Davetiye  Düzenleme ve Fotoğraf Çekimleri : Ali CANDAŞ

Sanatçının Katıldığı sergiler :

 

Hale Ürkmezgil heykel ve desen

KİŞİSEL SERGİLER

1996  Gülmine Sanat Merkezi…Seramik Heykel

1998  Kıbrıs / Lefkoşa Saçaklı Ev…Bronz Heykel

2000  İst.The Marmara Opera Sanat Koridoru…Bronz Heykel

2000  Ankara / Karaca Sanat Galerisi…Bronz Heykel

2001  İst.The Marmara Opera Sanat Koridoru…Bronz Heykel

2002  Pera Sanat Galerisi …Bronz Heykel

2002  Ankara / Şekerbank Ömer Sunar Sanat Galerisi…Bronz Heykel

2004  Ankara / Galeri Sanat Yapım…Bronz Heykel

2005  Çağla Cabaoğlu Art Gallery…Bronz Heykel

2007  Bakraç Sanat Galerisi…Bronz Heykel ve Desen

2007  Karadeniz Ereğli / 14.Uluslararası Kültür Sanat Festivali…Bronz Heykel ve Desen

2010  Levent Tenis Klübü “Desenleme” Sergisi

2011  Bakraç Sanat Galerisi

2011  Doku Sanat Galerisi/İstanbul

2011  Doku Sanat Galerisi/Ankara

2012  Artev Sanat Galerisi

YURT DIŞI SERGİLER / ETKİNLİKLER

1997  Almanya / Hannover-Türk Evi

1997  Almanya / Köln-Atatürkçü Düşünce Derneği

2002  Umut Vakfı”Bireysel Silahsızlanma ve Bireysel Barış”Heykel Yarışması

Onun Silahı Sevgi ,heykeli ile Seçici Kurul Teşvik Ödülü

2002  Ankara Gazi Eğitim Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi”Sevgi Emektir”heykeli

2003  Fransa / ”Roumaziéres – Loubert – Sculptures dargile”Performans yarışması

FUAR VE BAZI KARMA SERGİLER

1992  Kadın Eserleri Kütüphanesi

1993  Pera Sanat Galerisi

1997  Yunus Emre Kültür Merkezi( Basad )

1998  Yunus Emre Kültür Merkezi

1999  Ankara / Su Ana Sanatevi

2000  10.Art İst Sanat Fuarı ( Su Ana Sanatevi )

2001  1.Ankara Sanat fuarı – Ankart ( Su Ana Sanatevi )

2001  İst. Menkul Kıymetler Borsası ( Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği )

2001  2001 Sanat Galerisi

2002  Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması Lütfü Kırdar ( Pera Sanat Galerisi )

2002  2.Ankara Sanat Fuarı – Ankart ( Galeri Oda )

2002  Artİst 12. İstanbul Sanat Fuarı – Tüyap ( Pera Sanat Galerisi )

2002  İzmir / Resim ve Heykel Müzesi Sanat Galerisi

2002  Çağla Cabaoğlu Art Gallery

2002  Harbiye Askeri Müze ( Basad )

2003  Bakraç Sanat Galerisi

2003  İstanbul Basın Müzesi Sanat Galerisi

2003  Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması Lütfü Kırdar ( Çağla Cabaoğlu Art Gallery )

2003  Artİst 13. İstanbul Sanat Fuarı – Tüyap ( Lebriz Com )

2003  Antalya / Ansan Sanat Galerisi

2004  8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Kadın Karması ( Pera Sanat Galerisi )

2004  Ankara / Galeri Sanat Yapım “Kadın”

2004  Artİst 14. İstanbul Sanat Fuarı  – Tüyap ( Lebriz Com )

2004  Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması Lütfü Kırdar ( Bakraç Sanat Galerisi )

2005  Artİst 15. İstanbul Sanat Fuarı – Tüyap ( Lebriz Com )

2005  Antalya / ahk interiors ( Çağla Cabaoğlu Art Gallery )

2005  Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması Lütfü Kırdar ( Bakraç Sanat Galerisi )

2006  8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Kadın Karması ( Pera Sanat Galerisi )

2006  Artİst 16. İstanbul Sanat Fuarı – Tüyap ( 2001 Sanat Galerisi )

2006  Art İstanbul Çağdaş Sanat Günleri – Antrapo ( Bakraç Sanat Galerisi)

2007  Ankara / Karaca Sanat Galerisi “10.Yıl”Kişisel Katılımcılar

2007  Ankara / Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği “37.Yıl”

2008  Beşiktaş Çağdaş 3. Sanat Fuarı MKM ( Ortaköy Sanat Galerisi )

2009  86/86 Cumhuriyet Sergisi (Cumhuriyet Sanat Galerisi Taksim Meydanı)

2009  Nişantaşı Sanat Parkı (Sinpa A.Ş / Şişli Belediyesi)

2010  Birleşmiş ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği (BRH) Sergi ve Work Shop

2010  Art Show 2010. MKM

2010  Doku Sanat Galerisi (Yaz Karma Sergisi)

2011 Artev Sanat Galerisi (Karma)

2011 Nar Sanat İstanbul 8 Mart / 8 Kadın Sanatçı Sergisi

2011 “Ustaya Saygı” Heykel Sergisi MKM

2012  “42. Yılı için 142 sanatçı “BRHD

 

 

Dormen: Yeteri kadar otel mi yok da tarihi tiyatroyu otel yapıyorsunuz?

Usta sanatçı Haldun Dormen, kendi kurduğu, Türk tiyatrosunda tarihi öneme sahip, Beyoğlu’nda bulunan Cep Tiyatrosu’nun yıkılıp yerine otel yapılması kararına tepkili: Yeteri kadar otel yok mu? 
 İstanbul’daki tarihi sinema ve tiyatro binalarının otele dönüştürülmesine usta tiyatro sanatçısı Haldun Dormen isyan etti. Sabah gazetesinden Fırat Karadeniz’in haberine göre Dormen, “Beyoğlu’nda yapılan değişiklikler beni çok korkutuyor. İstanbul’da yeterince otel mi yok da tiyatro binalarını yıkıp otele dönüştürüyorlar” diyor.
Usta tiyatrocu Haldun Dormen bugünlerde hem biraz üzüntülü hem de heyecanlı. Üzüntüsünün sebebi, 1950’li yıllarda, Beyoğlu’nda kurduğu, Türk tiyatrosunda tarihi bir öneme sahip olan Cep Tiyatrosu sahnesinin yıkılarak yerine otel yapılacak olması. Şimdilerde tiyatro salonunu Ti Performans adlı topluluk kullanıyor. Dün topluluk son kez sahneye çıktı. Dormen bu yaşananları yakından takip ediyor. Beyoğlu’ndaki sanat mekanlarının bir bir yıkılmasından dolayı endişeli. Usta tiyatrocu soruyor: “Yeteri kadar otel yok mu?” Dormen’in heyecanlandıran ise uzun zamandır çalıştığı İstanbul’un fethini anlatacak olan Fatih Müzikali. Eğer sponsor bulunursa yazın müzikal sahnelenecek. Tabii Yapı Kredi Sanat Danışmanı sıfatıyla mesai harcadığı bir diğer iş ise Afife Tiyatro Ödülleri. Ödüller bu yıl 30 Nisan’da düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Adaylar ise 2 Nisan’da açıklanacak. Ödüller son yıllarda, değerlendirme kriterleri ve jürisinin yapısından dolayı eleştiriliyordu. Bu yıl yapılan değişikliklerle jürinin yapısı yeniden kurgulandı. Fakat beklenen değişiklikler yapılmadı. Haldun Dormen’in kapısını çaldık ve Cep Tiyatrosu’nu, Afife Tiyatro Ödülleri’ni ve Fatih Müzikali’ni konuştuk.
YIKIMA ÇOK ÜZÜLÜYORUM 

“1950’li yıllarda, Beyoğlu, Parmak Sokak’ta kurduğumuz 60 kişilik Cep Tiyatrosu’nun yıkılacak olması beni çok üzüyor. Burası Türkiye’nin ilk cep tiyatrosuydu. Tarihi bir yer orası. O yıllarda Avrupa’da da örneği yoktu böyle bir tiyatronun. Yok olacak olması içimi yakıyor. Biz bu tiyatroyu, tiyatro adına bir şeyler yapabilmek için çaresizlikten kurmuştuk. Mekansızlıktan yaptık. ‘Devrim yapacağız’ düşüncesiyle açmadık. Şimdi oraya otel yapacaklar. Sanki yeteri kadar otel yok gibi. Aslında Beyoğlu’nda yapılan değişikliklerin hepsi beni çok korkutuyor. Emek Sineması’nın durumu belli değil. Ayrıca Saray Sineması yıkıldı. Ortaya çıkan ise tam bir fiyasko.”
JÜRİ YENİDEN KURGULANDI

“İstanbul’da o kadar çok tiyatro var ki… 260’ın üzerinde. Afife Tiyatro Ödülleri’nin jüri üyelerini her oyuna göndermem mümkün değil. Bu yıl jüriyi yeninden kurguladık. Tüm bunlar da yeterli değil. Birkaç ay önce basın mensupları ile bir toplantı yaptık, önerileri dinledik. Önümüzdeki sene gelen önerilere göre yeni düzenlemeler olabilir.”

 

FATİH MÜZİKALİ’NE DESTEK ARIYORUM

“O kadar çok yeni projem var ki, bazen uykularım kaçıyor. Bunlar arasında benim için en önemlisi Fatih Müzikali. Uykularım kaçıyor çünkü müzikal olarak İstanbul’un fethini anlatmak çok zor. Ama ben bir sinopsis çıkardım. Yönetmenliği de ben üstleneceğim. Şu an sponsor aranıyor. Yaz aylarında sahnelemeyi düşünüyoruz. İki büyük problemimiz var. Birincisi kadın karakterlerin çok az olması. Hürrem Sultan gibi bir karakter yok yani. Sadece Fatih’in karısı var, baş cariyesi var, annesi var. İkinci problem de komedi unsurunun eksikliği. Komedi olmazsa müzikal çok zor oluyor. Dramatik bir müzikal olsa bile komedi unsuru gerekiyor. Bu nedenle ben de Cenevizli tüccarları kullanmayı düşündüm. Çünkü İstanbul’un fethi gerçekleşse de gerçekleşmese de onların derdi ticaret. Buradan bir komedi unsuru üretilebilir. Fetih 1453 filmini de izledim. Filmde savaş sahneleri biraz uzun geldi bana. Ama oyuncuları başarılı buldum.”

ESKİŞEHİR ‘DE FESTİVAL DÜZENLENSİN
“Afife Tiyatro Ödülleri ile ilgili her eleştiriye açığım ama ‘neden sadece İstanbul’ sorusuna çok sinirleniyorum. Tüm Türkiye’yi kapsamamız mümkün değil. Dünyanın hiçbir yerinde bu yapılmıyor. ‘Video göndersinler’ deniyor ama ben bir tiyatro oyununun videoyla değerlendirilebileceğine inanmıyorum. Haksızlık olur. Fakat Eskişehir’de tüm Anadolu’yı kapsayacak bir Haldun Taner Ödülleri düzenlemeyi düşünüyoruz. Üç senedir yapamıyoruz, olmuyor. Hem de tüm iyi niyetli desteklere, girişimlere rağmen mümkün olmuyor. Şöyle bir çözüm üretilebilir: Eskişehir’de bir tiyatro festivali düzenlenir. Her şehir, en güvendiği oyunu yollar. Jüri de oyunları Eskişehir’de izler ve kararını verir.”

 

Kaynak : http://www.turizmguncel.com

İstanbul un Kızı, Kız Kulesi ve Bugünü

Efsanelere konu olan ve birçok medeniyete tanıklık eden 2 bin 500 yıllık Kız Kulesi’ni son 4 yılda 750 bin kişi ziyaret etti.

Efsanelere konu olan ve birçok medeniyete tanıklık eden 2 bin 500 yıllık Kız Kulesi’ni son 4 yılda 750 bin kişi ziyaret etti.

Kendine özgü kimliğine, geleneksel mimariye bağlı kalınarak 2000 yılında restorasyonu tamamlandıktan sonra kapılarını ziyaretçilere açan kule, kentin en gözde mekanları arasında bulunuyor.

İstanbul‘un sembollerinden birisi olan ve tarih içinde karantina odası, gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılan Kız Kulesi’ni sadece geçen yıl 305 bin kişi ziyaret etti. Kuleyi son 4 yılda ise yaklaşık 750 bin kişi gezdi.

Ulaşımın teknelerle yapıldığı gizemli yapıda, ziyaretçiler, İstanbul‘un doyumsuz manzarasını izleme imkanı buluyor. Üsküdar‘da Bizans devrinden kalan tek eser olan Karadeniz’in Marmaraile birleştiği yerde küçük bir ada üzerinde kurulan kule, şairlere, yazarlara, müzisyenlere, yönetmenlere, fotoğrafçılara ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

İstanbul’un tarihine zenginlik kazandıran Kız Kulesi, Antik Çağ’da başlayan geçmişiyle, Eski Yunan, Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine tanıklık ederek günümüze kadar ulaştı.

İstanbullu bir Rum olan araştırmacı Evripidis’in tezinde, önceleri Asya sahillerinin bir çıkıntısı olan kara parçasının, zamanla sahilden koparak kulenin üzerinde bulunduğu adacığı oluşturduğu belirtiliyor.

OSMANLI DÖNEMİNDE KIZ KULESİ

Atinalı komutan Alkibiades, Boğaza girip çıkan gemileri denetlemek ve vergi almak amacıyla bu küçük ada üzerine M.Ö. 410 yılında bir kule inşa ettirdi.

Zaman zaman harap olan ve yeniden onarılan Kız Kulesi, İstanbul‘un fethi sırasında Venedikliler tarafından üs olarak kullanıldı. Fatih Sultan Mehmet İstanbul‘u kuşattığı sırada Bizans’a yardım etmek için Venedik’ten Gabriel Treviziano komutasında gelen bir filo burada üslendi.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, bu küçük kaleyi yıktırır ve yerine taştan, etrafı mazgallarla çevrili küçük bir kalecik yaptırdı ve buraya toplar yerleştirdi. Ancak kule, Osmanlı döneminde savunma kalesi olmaktan çok bir gösteri platformu olarak kullanıldı. Bugün görülen kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih devri yapısıdır. 1510 yılında meydana gelen depremde İstanbul‘daki pek çok yapı gibi kule de büyük hasar gördü ve onarımı Yavuz SultanSelim döneminde yapıldı. Çevresinin sığ olması sebebiyle 17. asırdan sonra kuleye bir de fener konuldu. Bu tarihten itibaren kule, artık bir kale değil bir deniz feneri olarak hizmet verdi.

KARANTİNA HASTANESİ

1719 yılında yağ kandilinin rüzgar etkisiyle etrafı tutuşturması sonucu çıkan yangında, tamamen yanan ahşap kulenin, 1725 yılında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından kapsamlı bir onarımdan geçirilmesi sağlandı.

Kule, 1830-1831’de ise kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüştürüldü. Daha sonra 1836-1837’de görülen ve 20-30 bin kişinin öldüğü veba salgını sırasında hastaların bir kısmı burada kurulan hastanede tecrit edildi. Kız Kulesi’nde tesis edilen hastanede uygulanan karantina ile salgının yayılması önlendi.

Kız Kulesi’nin Osmanlı dönemindeki son büyük onarımı II. Mahmud döneminde yaptırıldı. Kulenin bugünkü şeklini veren 1832-33 yılındaki tadilat sonrasında, ünlü hattat Rakım’ın yazısı ile kulenin kapısının üzerindeki mermere Sultan II. Mahmut’un tuğrasını taşıyan bir kitabe yerleştirdi. Bu restorasyonda kuleye dilimli kubbe ve kubbe üzerinden yükselen bayrak direği ilave edildi. Ayrıca, 1857 yılında kuleye yeni bir fener yaptırıldı.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE VE BUGÜN KIZ KULESİ

İkinci Dünya Savaşı döneminde yenileme çalışması yapılan kulenin çürüyen ahşap kısımları tamir edildi ve bazı bölümleri yıkılarak betonarmeye çevrildi. 1943’de yeniden büyük bir onarım geçiren kulenin çevresine büyük kayalar yerleştirilerek denize kayması önlendi.

1959 yılında askeriyeye devredilen kule, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı olarak, boğazın deniz ve hava trafiğinin denetlenmesini sağlayan bir radar istasyonu olarak kullanıldı. 1983 yılında Denizcilik İşletmeleri’ne bırakılan kule, 1992 yılına kadar ara istasyon olarak kullanıldı.

Antik Çağ’da Arkla (küçük kale), Damialis (dana yavrusu) ve Leandros’un kulesi olarak anılan yapı, günümüzde ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşti.

Bir şirket tarafından 1995 yılında işletmesinin alınmasıyla Kız Kulesi’nin tekrar restorasyonu yapıldı. Binlerce yıllık gizemli bir tarihe sahip bu özel mekan, kendine özgü kimliğine ve geleneksel mimarisine bağlı kalınarak tamamlanan restorasyon çalışması sonrasında 2000 yılında kapılarını ziyaretçilere açtı.

YILANLI EFSANE

Kız Kulesi hakkında en çok bilinen efsaneye göre, kızının doğum gününü bayram ilan eden Bizans imparatoru, her yıl prensesin doğum gününü görkemli bir şekilde kutlardı.

Bilginlerden, kızının tahta hazırlanması için eğitilmesini isteyen imparatora, bilginlerin en yaşlısı, kızının 18 yaşına basmadan bir yılan tarafından sokularak öleceği kehanetini söyledi. Bunun üzerine imparator, denizin ortasındaki küçük bir adacık üzerinde yer alan kuleyi onararak kızını buraya yerleştirdi.

Ancak kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılanın, kuledeki prensesin tenine süzülerek zehirleyip ölümüne yol açtığına inanılıyor.

kaynak : http://www.beyazgazete.com