Yazılar

Tarihin Çözüme Kavuşamamaış Gizemli Metinleri

Tarihin çözüme kavuşmamış gizemli metinleri görenlerin kafalarını oldukça karıştırıp, büyük merak uyandırıyor..

Tarihte birçok uygarlık kalıcı olma ve geleneklerini gelecek nesillere aktarma adına semboller ve kendilerine ait alfabeler içeren eserler bırakmış.  Ancak onlardan bazıları hala daha gizemlerini korumakta ve sır olarak tutulmakta.

1 – Gregory  Külliyatı 13.yüzyıl

gregory-külliyatı-el-yazması-metinleri

Bir diğer ismi ‘’Smithfield Külliyatı’’ olan bu eser Papa 9. Gregory tarafından yazılmıştır. Bu metinde yazılanlardan çok içerdiği resimler dikkat çekiyor. Dini bir özellik taşımasına rağmen, hayvan başlı insan vücutlu canlılar kanlı işler yaparken resmedilmiş bu kitapta.

2 – Ripley  Metinleri 16.yüzyıl

ripley-metinleri

16.yüzyılda yaşamış olan George Ripley’e ait bu eser. Bir parşömen üzerinde yazılmış bu metin 6 metre uzunluğunda ve şifreler içeriyor. Bilim dünyasında birçok soruya cevap olacağı düşünülen bu eserin ölümsüzlüğün sırrını bile içerdiği söylenmekte.

3 – Voynich  El Yazması 15.yüzyıl

voynich-el-yazması

Polonya’da bir sahaf olan Wilfird M. Voynich’e ait olan bu el yazmalarından bazıları Yale Üniversitesi kütüphanesinde bulunmakta. Birçok uzman bu metinleri çözmeye çalışsa da henüz daha ne alfabesi olduğu bile bulunamamış.

4 – Soyga Kitabı 16.yüzyıl

Soyganın-kitabı-el-yazması-metinleri-book-of-soyga-768x747

Kraliçe Elizabeth’in danışmanı görevinde bulunan John Dee’ye verilmiş olan bu kitapta günümüzde gizemini korumakta. Aynı zamanda dönemin ünlü matematikçi ve simyacılarından olan John, kitabı uzun yıllar boyunca kütüphanesinde saklamış. Ölümünden sonra ise akıbeti bilinmeyen kitap 1994 yılında tekrar bulunuyor. Yunanca anlamı ‘’kutsal’’ olan bu kitabın büyü tarifi içerdiğine inanılıyor.

5 – Popol Vuh 1701

Popol-vuh-Metinleri

Guatemela’da Ximenez isimli misyoner bir rahip tarafından ispanyolcaya çevrilen kitabın sırrı hala daha çözülememiş. Maya uygarlığının kullandığı ‘’Kiçe’’ alfabesiyle yazılmış olan bu kitab ‘’İnsanların Kitabı’’ anlamına geliyor. Anlamına bakınca o dönemlerin birçok ‘’akıllı’’ canlı türüne sahiplik yaptığını düşünmemek elde değil.

6 – Rohonc Metinleri 19.yüzyıl

Rohonc-Metinleri

Kimliği bilinmeyen bir adam tarafından Macar bilim adamlarına bağışlanmış bu metinler tarihin en gizemli metinleri arasında yer alıyor. Sebebi ise 200 farklı sembolden oluşan bir alfabesinin olması ve nereden geldiğinin bilinmemesi.

7 – Vivian Kızların Hikayesi 1973

vivian-kızları-el-yazması-metinleri

Çok eski tarihlere dayanmamasına karşın bu eser oldukça enteresan. Yaklaşık 15.000 sayfadan oluşan eser bir hastane görevlisi olan Henry Darger’ın kütüphanesinde bulunmuş. Bu eseri enteresan kılan özelliklerden biri ise içine sulu boya kullanılarak birçok korkunç görselin çizilmiş olması.

Tarihin En Gizemli Metinleri

Gizemi hâlâ çözülememiş olan kitaplar ve şifreleri yıllarca kafaları meşgul eden esrarengiz metinler.

Smithfield ya da Gregory Külliyatı

Bu kitabın esas gizemi metinlerinde değil de görsellerinde. Papa 9. Gregory tarafından dini hükümleri açıklamak için bastırılan bu kitapta, o zamanın modasına uygun olarak metinlere eşlik eden kaligrafiler ve illüstrasyonlar bulunuyor. İşte ilginçlik de burada başlıyor. Normalde Meryem Ana, İsa ve Azizlerin süslediği dini külliyat sayfalarının tersine bu külliyatta kılıçla kafa kesen dev tavşanlar, bir kurdu idam eden kazlar ve tek boynuzlu atlar gibi Hristiyan öğretileriyle (görselden de anlaşılacağı gibi) açıkça çelişen tasvirler bulunuyor. Bu metinleri inceleyen din adamları ve tarihçiler, Smithfield külliyatının gizemini hâlâ çözebilmiş değiller.1

Ripley Metinleri, 15. yüzyıl

Isaac Newton’ın bile bir dönem simyaya ve gizli bilimlere ilgi duyarak yakından takip ettiği büyük simyacı George Ripley, konusundaki en yetkin isimlerden biriydi. Yazdığı metinlerde gizemli felsefe taşının nasıl yapılacağını tarif ediyor, sıradan metalleri altına çevirmenin yollarını anlatıyordu. Belirsiz, şifreli bir yazı dili kullanan Ripley’in metinlerinde ölümsüzlüğün sırrını verdiği dahi söyleniyor. Ripley’in en gizemli metniyse, 6 metre uzunluğundaki parşömen tomarı. İlginç illüstrasyonlar barındıran bu metnin ne anlatıyor olabileceğine dair gizem hâlâ çözülebilmiş değil.

2

 

Voynich El Yazması, 15. yüzyıl

Yale Üniversitesi’nin bir parçası olan Beinecke Nadir Kitaplar ve El yazmaları Kütüphanesi’nde, şimdiye kadar hiç kimsenin okumayı başaramadığı bir kitap bulunuyor. Adını kitabı 1912’de bir şekilde eline geçiren Polonyalı sahaf Wilifrid Voynich’den alan, daha önce görülmemiş bir dilde kaleme alınmış bu el yazması yıllar süren çabalara rağmen bir türlü çözülemiyor.

Karbon 14 testi sonucunda 15. yüzyılda yazıldığı anlaşılan kitap, bulunmasının üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen hâlâ gizemini koruyor.

İçinde, astronomi ve botanik bilimleriyle ilgili bir şeyler anlatıyormuş gibi görünen garip illüstrasyonlar bulunan kitap, kimi akademisyenlere göre bir aldatmacadan ibaretken, kimilerine göre dünya ve evrenle ilgili hâlâ çözülmeyi bekleyen büyük sırlar taşıyor.3

 

Prodigiorum Ac Ostentorum Chronicon, 1557

Latince’den Alametler ve Kehanetler Kronolojisi olarak çevrilebilecek olan bu kitap Adem ve Havva’dan beri yaşanan bütün doğa üstü olayları anlatan bir ansiklopedi. Fransız hümanist Conrad Lycosthenes tarafından kaleme alınan kitapta, meteor yağmurlarından (Halley kuyruklu yıldızının belirişi de de dâhil), sellere ve depremlere kadar kehanet olarak görülmüş tüm doğa olaylarından kronolojik olarak bahsediliyor.

Bazı sayfalarında UFO benzeri çizimlere ve deniz canavarı tasvirlerine de rastlanan bu garip kitap, gizem avcılarını hâlâ hayrete düşürmeyi başaran nadir el yazmalarından biri.

4

 

 

Soyga Kitabı, 16. yüzyıl

6. yüzyılda yaşamış olan matematikçi, astrolog, simyacı ve okültist olan John Dee’ye atfedilen bu kitabın büyü tarifleri içerdiğine inanılıyor. İçindeki çizimlerin ve yazıların sırrı hâlâ çözülememiş olan kitap, bir dönem Kraliçe Elizabeth’e de danışmanlık yapmış olan Dee’nin geniş kütüphanesinin bir dönem en önemli parçasıydı.
Kitap, Dee’nin ölümünden sonra ortadan kaybolmuş, ardından şaşırtıcı bir biçimde 1994’de Deborah Harkness adlı bir akademisyen tarafından Britanya Ulusal Kitaplığı’nda bulunmuştu. Bazı din bilimcileri Soyga Kitabı’nın, Eski Ahit’ten önce şeytan tarafından indirilmiş olduğunu iddia ediyor. ‘Soyga’ antik Yunanca’da ‘kutsal’ anlamına geliyor.

5

 

Popol Vuh, 1701

Guatemala’da misyonerlik yapan Dominikan rahip Francisco Ximénez’in bulduğu bu metinler, Maya uygarlığının kullandığı Kiçe alfabesiyle yazılmış bir el yazmasıydı. “İnsanların Kitabı” anlamına gelen Popol Vuh yazması, rahip Ximénez tarafından İspanyolca’ya aktarıldı.

Mayaların binlerce yıllık sözlü geleneğinin yazıya aktarılmış hali olan bu el yazması dünyanın yaratılış hikâyesini ve diğer Orta Amerika mitolojilerinden örnekleri içeriyordu. Ximénez’in bu kitabı nasıl bulduğunu tam olarak açıklamaması kitabı daha da gizemli kılıyordu. Üstelik kitabı İspanyolca’ya çevirmek için kimden yardım aldığı da bilinmiyordu. Altın değerindeki bu yazıtlar, bugün Maya kültürüne ışık tutan en önemli belgeler olarak kabul ediliyor.

6

 

Rohonc Metinleri, 19. yüzyıl

Tartışmasız gelmiş geçmiş en gizemli el yazmalarından biri olan Rohonc Metinleri’nin ne anlattığı ya da nereden geldiği bilinmiyor. 19. yüzyılda kimliği belirsiz biri tarafından Macar Bilim Akademi’sine bağışlanan bu kitabın izi de sürülemiyor.

Birçok dilbilimci tarafından incelenen ve bir türlü çözülemeyen metin, alışılmışın çok dışında olan 200 farklı sembolden oluşan alfabesiyle günümüz dillerinden hiçbirine uymuyor. Ayrıca kitaptaki çizimlerden kitabın yazıldığı coğrafyaya dair de bir ip ucu yakalanamıyor. Sonunda çoğu dilbilimci ve tarihçi tarafından bir aldatmacadan ibaret olduğuna karar verilen kitabın tüm sayfalarına şuradan ulaşabilirsiniz. Olur da çözerseniz bize de haber verin.

7

 

Zodyak Katili’nin Mektupları, 1960-1970

1960 ve 1970 yılları arasında 20 ila 28 kişiyi öldürdüğü düşünülen seri katil Zodyak, cinayetlerden sonra gazetelere garip mektuplar gönderiyordu. Şifreli olan bu mektuplardan yalnızca bir tanesi çözülebildi. Mektuplarda katilin kurbanlarından bahsettiği ve kendi kimliği hakkında ipuçları verdiği düşünülüyor.

8

 

Vivian Kızlarının Hikâyesi, 1973

Henry Darger adında münzevi bir hastane hademesinin evinde bulunan bu kitap, benim gördüğüm en ürkütücü işlerden biri. Vivian Kızlarının Hikâyesi adlı bu eser, 40 yıl boyunca tek odalı bir apartman dairesinde yaşayan ve hiç kimseyle konuşmayan Henry Darger öldükten sonra, ev sahibi tarafından bulundu. Kitap, çoğu gazete ve dergilerden kesilen resimlerden yapılan kolajlardan oluşuyor. Sulu boyayla renklendirilen bu kolajların üzerine eklenen metinlerde anlatılan hikâyelerin fazlasıyla fantastik olduğu söyleniyor.

Tamamı 15.000 sayfa olan eserin çocuk köleliğini sona erdirmek için mücadele veren yedi küçük kızın hikâyesini anlattığı düşünülüyor. Bazı sayfalarda kırlarda koşuşan mutlu çocuklar tasvir edilirken, bazı sayfalarda işkence ve şiddet betimlemeleri yapılıyor. Çoğu hâlâ çözülemeyen metinler ve illüstrasyonlar kimilerine göre Art Brut (ham sanat) akımının en iyi örneklerinden biriyken, kimilerine göre düpedüz akıl hastalığının nişanesi.

9

 

Codex Seraphinianus, 1981

Hiç kimsenin çözemediği bir dilde yazılan bu kitap, gerçek dışı figürler ve garip illüstrasyonlarla dolu. Bir ansiklopedi formatında yazılmış olan kitabın yazarı İtalyan mimar Luigi Serafini, kitabın verilere dayalı, bilimsel bir çalışma olduğunu iddia ediyordu.

Çizimler de dâhil tamamı el yazması olan bu kitabı inceleyen akademisyenler ve bilim insanları fantezi ürünü olduğu çok aşikar bir işle karşılaşmışlardı. Yine de bazı dilbilimciler, şifreli yazılmış olduğunu düşünerek kitabın anlamını çözmeye gayret gösterdi. Sonunda çoğu eve eli boş dönmüş, ne yazılar, ne de garip illüstrasyonlardan bir anlam çıkarılabilmişti. Yine de bazı şifreciler, kitabın ve çizimlerin şifreli bir anlamı olduğu konusunda ısrarcı.

10

 

 

The Art of Banksy dünya prömiyeri İstanbul’da. Kaçırmayın !

Gerçek kimliği bilinmeyen ünlü sokak sanatçısı Banksy’nin koleksiyoncularda bulunan eserlerini bir araya getiren “The Art of Banksy” (Banksy’nin Sanatı) sergisi dünyada ilk kez İstanbul’da Global Karaköy’de sanatseverlerle buluşacak. 13 Ocak 2016 da ki açılış töreninin ardından sergi, yarın ziyarete açılıyor.

bankys

On yıldır başta İngiltere olmak üzere yaptığı sokak resimleriyle tanınan, gizemli sokak sanatçısı Banksy’nin dünyaca ünlü eserlerini bir araya getiren en büyük koleksiyon “The Art of Banksy” (Banksy’nin Sanatı) dünya prömiyerini İstanbul’da yapıyor. Bu akşam yapılacak açılış töreninin ardından yarından itibaren Global Karaköy’de sanatseverlerle buluşacak sergi, izleyiciyi “Londra sokaklarında bir gezintiye çıkarmayı” amaçlıyor. Global Yatırım Holding’in kültür sanat hayatına kazandırdığı Global Karaköy binasının resmi açılışı da, ilk kez bu sıra dışı sergiyle gerçekleşiyor.

banksy-apeman

Küratörlüğünü Steve Lazarides’in üstlendiği “The Art of Banksy”de sanatçının farklı dönemlerine ait özel koleksiyonlar ve enstalasyonlar, modern teknoloji eşliğinde sergileniyor. Sergide, Lazarides’in özel koleksiyonunun yanı sıra dünyanın farklı noktalarındaki koleksiyonerlerden toplanan eserler de yer alıyor. Bugüne kadarki en büyük Banksy sergisi olma özelliği taşıyan sergide, aralarında Banksy’nin “Kırmızı Balonlu Kız”, “Gül Şimdi”, “Hizmetçi” gibi en bilindik eserlerinin de bulunduğu toplam 100 eser izleyiciyle buluşuyor. Eserlerin toplam değeri ise 20 milyon sterlini (yaklaşık 87.4 milyon TL) buluyor.

İzleyiciyi, alışılageldik formatların dışına çıkaracak olan serginin her bir bölümünde farklı bir mekân canlandırılacak. Ziyaretçiler bir İngiliz evinin oturma odasından İngiltere sokaklarına uzanan farklı bir atmosfer yaşayacak. “The Art of Banksy”, izleyiciye bir serginin ötesinde aynı anda görme, duyma ve dokunma duygularını harekete geçirecek farklı bir deneyim vaat ediyor. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Global Yatırım Holding ana sponsorluğu ve İstanbul Entertainment Group, Piu Entertainment işbirliğiyle gerçekleşen sergi, İstanbul’un ardından dünyanın farklı kentlerinde sanatseverlerle buluşacak.

BANKSY, SERGİ FİKRİNE KARŞI

no future

“Gerilla sanatçı” olarak da tanınan Banksy, eserlerinde savaş karşıtı, tüketim çılgınlığını eleştiren çevreci ve hayvan haklarını savunan mesajlar vermesiyle tanınıyor. Eserleri üzerinden para kazanılmasını eleştiren ve sergilenmesine karşı olan Banksy, gerçekleşen sergilerine resmi onay vermiyor. Serginin küratörü olan ve bir dönem Banksy’nin menajerliğini yapan Lazarides, 2014’te de “Banksy: The Unauthorised Retrospective” (Banksy: İzinsiz Retrospektif) adlı bir sergiyle Banksy’nin eserlerini satışa sunmuştu.

14. Filmekimi 46 film ile sanat severleri bekliyor

14. Filmekimi, her yıl olduğu gibi merakla beklenen göz alıcı filmleri bu yıl da izleyiciyle buluşturacak.

2015 film ekimi

 

3-11 Ekim tarihlerinde İstanbul’da yapılacak, ardından Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’yi ziyaret edecek 14. Filmekimi’nin programı açıklandı. Sundance, Berlin, Cannes, Venedik, Toronto gibi saygın festivallerde adından söz ettiren, aralarında Woody Allen, Noah Baumbach, Stephen Frears, Michel Gondry, Todd Haynes, Nanni Moretti, Paolo Sorrentino gibi usta yönetmenlerin son yapıtlarının da olduğu ‘yolunu gözlediğimiz’ 46 film programda.
filmekimi 2015

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Vodafone FreeZone sponsorluğunda gerçekleştirilecek 14. Filmekimi, her yıl olduğu gibi yolunu gözlediğimiz filmleri sinemaseverlerle buluşturacak.İstanbul ayağı 3-11 Ekim tarihleri arasında yapılacak, ardından Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’yi ziyaret edecek 14. Filmekimi’nde, Sundance, Berlin, Cannes, Venedik, Toronto gibi saygın uluslararası festivallerde adından söz ettiren Woody Allen, Noah Baumbach, Stephen Frears, Michel Gondry, Todd Haynes, Hirokazu Kore-eda, Nanni Moretti, Paolo Sorrentino gibi usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 46 film beyazperdede izlenebilecek. Birkaç gün önce 72. Venedik Film Festivali’nde büyük ödül Altın Aslan kazanan ‘Uzaktan’ın (Desde Alla) da gösterileceği Filmekimi’nde Can Evrenol’un ‘Baskın’ ve Ben Hopkins’in Hasret filmlerinin Türkiye prömiyerleri yapılacak.

FİLMEKİMİ PROGRAMINDA NELER VAR?
Mantıksız Adam / Irrational Man / Woody Allen
Başrollerini Emma Stone, Joaquin Phoenix ve Parker Posey’nin paylaştığı Woody Allen’ın son filmi Mantıksız Adam / Irrational Man’in merkezinde yaşama arzusunu yeniden kazanmak isteyen felsefe profesörü Abe Lucas var. Hayatta ne zevk ne de bir anlam bulamayan Abe, duygusal açıdan dibe vurmuştur. Ders vermeye başladığı küçük bir kasabadaki üniversitede iki kadınla yakınlaşır: Mutsuz evliliğinde debelenen öğretim üyesi Rita ile en iyi öğrencisi Jill. Talihin bir oyunuyla Abe öyle bir karar vermek zorunda kalır ki tüm dengeleri ve ilişkileri alt üst olur. Mantıksız Adam ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yaptı.

Dheepan / Jacques Audiard
Cannes’ın en büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazanan Pas ve Kemik ile Yeraltı Peygamberi filmleriyle tanıdığımız Jacques Audiard’ın son filmi Dheepan Paris’te Sri Lankalı üç mülteci üzerinden tüm dünyadaki sığınmacıların çektiği zorlukları ele alıyor. Filme adını veren Dheepan’ı 1980’lerde Tamil Kaplanları’nda çocuk asker olan romancı Antonythasan Jesuthasan canlandırıyor. Sri Lanka’da sona eren iç savaştan kaçabilmek için Dheepan, bir kadın ve bir kız çocuğuyla bir aileymiş gibi davranarak mülteci olarak Fransa’ya gider. Paris dışında bir toplu konuta yerleştirilen üçlü, bir yandan göçmen olarak kültür çatışmasını aşmaya çalışırken bir yandan da gündelik şiddetle ve “ailevi” meselelerle uğraşmak zorunda kalacaktır.

Bayan Amerika / Mistress America / Noah Baumbach
Bu yılki İstanbul Film Festivali’nin en çok izlenen filmlerinden While We Are Young’dan sonra bağımsız yönetmen Noah Baumbach, Frances Ha’nın hem başrol oyuncusu hem de ortak senaristi Greta Gerwig ile birlikte Bayan Amerika’yı yarattı. Başrollerinde Greta Gerwig, Loka Kirke, Heather Lind’in yer aldığı film, efsane bir şehir komedisi olmayı vaat ediyor. İlk gösterimini Sundance’te gerçekleştiren Bayan Amerika, Baumbach’ın en eğlenceli filmi olarak görülüyor. Baumbach ve Gerwig işbirliğiyle ortaya çıkan hınzır senaryosu ve sivri diyaloglarıyla dikkat çeken film, kendi halinde, henüz New York’un ışıltılı hayatına girememiş Tracy ile şehri çok iyi bilen ve maceracı bir kız olan Brooke’un ilişkisini anlatıyor.

İnsanın Değeri / The Measure of a Man / Stephane Brize
Cannes Film Festivali’nde Vincent Lindon’a En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran İnsanın Değeri / The Measure of a Man, işçi sınıfının sosyolojik yapısını anlatan sosyal gerçekçi dram. Yönetmenliğini Stephane Brize’nin yaptığı film, birden bildiği tüm ahlaki değerlere karşı durmak zorunda kalan bir fabrika işçisinin hikâyesini anlatırken “aslında, insanın değeri nedir?”i sorguluyor. Dardenne Biraderler’i anımsatan açık bir kapitalizm eleştirisi yapan film, özellikle başrolündeki Vincent Lindon’un performansıyla büyük övgü aldı.

Ixcanul / Ixcanul Volcano / Jayro Bustamante
Jayro Bustamante’nin ilk uzun metrajlı filmi olan Ixcanul Guatemala’da gerçek ve aktif bir volkanın eteklerinde çekildi. Kaqchikel Mayaları’ndan, ailesiyle birlikte bir kahve plantasyonunda yaşayan 17 yaşındaki Maria’nın ekseninde gelişen öyküsüyle izleyiciyi, şu ana kadar yılda en fazla 6 film çekilebilmiş Guatemala’dan gelen; gerçek bir karakterin yaşadıklarına dayanan etkileyici ve alışılmışın dışında bir kadın öyküsü. İzleyiciyi Maya kültürü ve gelenekleriyle tanıştıran Ixcanul’un başrollerinde Maria Mercedes Coroy ve Maria Telon var. Film, 2015 Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü, Guadalajara’da ise En İyi Latin Amerika Filmi seçildi.

Life / Anton Corbijn
Fotoğrafçı ve yönetmen olan Anton Corbijn’ın son filmi Life, Hollywood efsanesi James Dean ile Magnum fotoğrafçılarından Dennis Stock’un, Dean henüz dünya çapında bir yıldız olmadan, 1955 yılındaki yakın arkadaşlığının hikâyesini anlatıyor. Stock, bu başına buyruk, çılgın, neşeli ve yaramaz yeni aktörün fotoğra?arını çekmek için LIFE dergisini ikna eder. İkili, Los Angeles’tan New York’a oradan da Dean’in Indiana’daki aile çiftliğine doğru, kıtayı boydan boya geçen bir fotoğraf gezisine çıkar. Stock’un hayatını değiştirecek bu geziden geriye çağımızın en unutulmaz fotoğra?arı kalacaktır. Berlin Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan Life’ın müzikleri ise geçtiğimiz Aralık ayında Salon’da konser veren Owen Pallett tarafından bestelendi.

Lolo / Julie Delpy
Paris’te İki Gün, New York’ta İki Gün ve Skylab ile sevdiğimiz, en Amerikalı Fransız yönetmen Julie Delpy, başrollerini Dany Boon, Vincent Lacoste ve Karın Viard ile paylaştığı bu romantik komediyle beyazperdeye dönüyor. Lolo, dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nin Venedik Günleri bölümünün ardından Toronto Film Festivali’nde de gösterilecek. Filme adını veren Lolo, annesini aşırı sahiplenen ve bu yüzden de annesinin yeni sevgilisine zorluk çıkartan ergen bir genç.

En Güzel Günlerim / My Golden Days / Arnaud Desplechin
A Christmas Tale ve My Sex Life or How I Got Into an Argument gibi duygusal filmlerin yönetmeni Fransız Arnaud Desplechin’in senaryosunu da kendi yazdığı yeni filmi En Güzel Günlerim / My Golden Days, ergenlik çağındaki gençlerin romantik hikâyesini anlatıyor. Cannes Film Festivali Eleştirmenler Haftasında En İyi Senaryo ödülü alan, Quentin Dolmaire, Lou Roy-Lecollinet gibi isimlerin oyunculuğu ile En Güzel Günlerim hem dokunaklı bir büyüme hikâyesi, hem de sıcacık, hayat dolu, hüzünlü ve nüktedan bir ilk aşk hikâyesi anlatıyor.

The Witch / Robert Eggers
The Witch ile Sundance Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü alan Robert Eggers, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden, New England’daki cadı avlarından esinleniyor. Hıristiyan inançlarına sıkı sıkıya bağlı William ve Katherine, beş çocuğuyla birlikte, geçit vermez bir ormanın yamacında yaşamlarını sürdürmektedir. Yeni doğan oğulları sırra kadem basıp bir de ekinleri solunca, aile batıl inançlar ile kendi korku ve kaygılarının esiri olur. Başrollerini Anya Taylor Joy, Ralph Ineson’ın paylaştığı ve Sundance’in en ürkütücü filmi olarak övülen The Witch, korku ve endişenin işlendiği, etkileyici bir yapıt. 1922 yılında çekilen ünlü korku filmi Nosferatu’nun yeniden çevrimini Robert Eggers’ın üstleneceği de açıklandı.

Baskın / Can Evrenol
Baskın, beş polisin gece devriyesi sırasında gelen bir yardım çağrısı üzerine destek için gittikleri terk edilmiş tarihi bir Osmanlı karakolunda başlarına gelenleri konu eden bir geceyarısı filmi. Dünya prömiyerini bu ay Toronto Film Festivali’nin “Midnight Madness” seçkisi kapsamında gerçekleştiren Baskın, Can Evrenol’un aynı adlı ödüllü kısa filminden uyarlandı. Baskın’ın Türkiye prömiyeri, Filmekimi’nde yapılıyor.

Kronik / Chronic / Michel Franco
Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun senaristliğini de üstlendiği Kronik, izleyiciyle ilk kez buluştuğu Cannes Film Festivali’nden En İyi Senaryo ödülüyle ayrıldı. Filmin başrollerinde, Reservoir Dogs, Pulp Fiction gibi filmlerde rol alan benzersiz oyuncu Tim Roth, 5 sezondur devam eden Grimm’den hatırlayacağımız Bitsie Tulloch ve ilk kez 2008 yılında Kara Şövalye’de ‘Joker’s Thug’ olarak izlediğimiz David Dastmalchian yer alıyor. Kronik, Tim Roth’un canlandırdığı, bir bakımevinde ölüm döşeğindeki hastalarla ilgilenen bir erkek hemşirenin portresini çiziyor. Sakince akan bu keskin dram, Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun 2012’de Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünün galibi olan ve İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen Lucia’dan Sonra filminden sonraki çalışması.

Son Efsane / The Program / Stephen Frears
Gazeteci David Walsh’ın Seven Deadly Sins kitabından uyarlanan Son Efsane / The Program’ın yönetmen koltuğunda Stephen Frears oturuyor. Ünlü bisikletçi Lance Armstong’un hayatının beyazperdeye aktarıldığı filmde Armstrong’un hakkında çıkan doping haberlerinin ardından 7 kez kazandığı Tour de France şampiyonluklarının elinden alınması ve spordan men edilmesine kadar devam eden tartışmalı süreçleri konu edilmiş. Başrollerini Ben Foster ve Chris O’Dowd’ın paylaştığı Son Efsane kadrosunda Dustin Hoffman, Guillaume Canet ve Jesse Plemons gibi isimler de yer alıyor. Son Efsane, ilk gösterimini bu ay Toronto Film Festivali’nde yapıyor.

Ex Machina / Alex Garland
Never Let Me Go, Gün Işığı, 28 Gün Sonra filmlerinin senaryolarına imza atan, The Beach / Kumsal, Tesseract / Hiper Küp romanlarının yazarı Alex Garland bu kez Ex Machina’da hem yönetmen hem de senarist olarak karşımıza çıkıyor. Yılın en merakla beklenen filmlerinden Ex Machina, “insanlık sonrası fütüristik şok filmi” ve “vizyoner bir bilimkurgu” olarak şimdiden kült filmler arasına girdi. Filmin başrollerinde Oscar Isaac, Domhnall Gleeson ve Alicia Vikander yer alıyor. Yapay zekâ ürünü bir “kadın robot deneyi”ni test eden bilim adamlarının hikâyesini anlatan Ex Machina, çağdaş bir Frankenstein yorumu olarak tanımlanıyor. Müziklerini Ben Salisbury ile Portishead kurucularından Geoff Barrow’un bestelediği filmin ilham kaynakları arasında 2001: A Space Odyssey / 2001: Uzay Macerası (Stanley Kubrick) ile Altered States / Gerçeğin Ötesinde (Ken Russell) yer alıyor.

Bir Varmış Bir Yokmuş / Tale of Tales / Matteo Garrone

Tale-of-Tales

 

İlk gösterimini Cannes’da gerçekleşen, epik bir sinema vizyonuyla Ortaçağ Napoli’si hikâyelerinden esinlenen Bir Varmış Bir Yokmuş / Tale of Tales’in başrollerinde Salma Hayek ve Vincent Cassel yer alıyor. Kendisini çok seven kocasını feda etmeye hazır bir Kraliçe’nin savaşımından, bir Kral’ı baştan çıkarmaya çalışan iki gizemli kız kardeşe, dev bir pireyle uğraşırken kızının kalbini kıran başka bir Kral’a, güzellikle groteski katıştıran bu hikâyeler gotik bir hayal dünyasını çarpıcı ve benzersiz bir şekilde beyazperdeye taşıyor.

Marguerite / Xavier Giannoli
Eylül ayında Venedik Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan Marguerite, Fransız yönetmen Xavier Giannoli’nin son filmi. detone soprano Florence Foster Jenkins’in hikayesinden esinlenen film 1921 yılının Paris’inde geçiyor. Marguerite Dumont’un şatosundaki bir partide, müthiş bir hevesle arya söyleyen Marguerite Marguerite o kadar detone ve kendi durumundan o kadar bihaber ki, dinleyiciler gülmemek için kendilerini zor tutuyorlar. Kışkırtıcı bir gazeteci son performansı hakkında övgü dolu bir yazı yazınca Marguerite de büyük bir resital vermeye ikna oluyor. Filmin oyuncuları arasında Catherine Frot, Andre Marco, Michel Fau ve Christa Theret var.

Ben, Earl & Ölen Kız / Me and Earl and the Dying Girl / Alfonso Gomez
Amerikalı yazar Jesse Andrews’ın aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmen koltuğunda Glee ve American Horror Story gibi başarılı dizilerde yönetmen olarak karşımıza çıkan Alfonso Gomez’in olduğu Ben, Earl & Ölen Kız’ın oyuncu kadrosunda Bates Motel’den tanıdığımız Olivia Cooke, Thomas Mann ve RJ Cyler yer alıyor. Sundance Film Festivali’nden, Jüri Büyük Ödülü ve İzleyici Ödülü ile dönen film, lise son sınıfta olan ve okulunu huzurla bitirmek uğruna kimseyle yakınlaşmamayı tercih eden Greg’in kanser hastası sınıf arkadaşı Rachel’a yardımcı olmasıyla birlikte gerçek dostluğu keşfetmesini konu alıyor. Film, Rolling Stone dergisi tarafından şimdiden 2015 yılının en iyi 7 filmi arasında gösteriliyor.

Microbe & Gasoline / Michel Gondry
Michel Gondry’nin Versailles’da geçirdiği çocukluk günlerinden esinlendiği Microbe & Gasoline, geçen Filmekimi’nde de gösterilen Biz ve Ben’deki gibi ergenlerin dünyasına dalan tatlı bir fantezi, ev yapımı bir karavanla Fransız taşrasını kat eden iki ergenin büyüme hikâyesi. Uyumsuz liseliler Mikrop ile Gazolin yakın arkadaş olurlar. Okul bitip yaz tatili başladığında ilk işleri derme çatma bir “tekerlekli ev” inşa edip kendilerini yollara vurmak olur. Elbette yolda hem tuhaf tiplerle karşılaşır hem de ilginç maceralar yaşarlar.

İnatçılar / Rams / Grimur Hakonarson
40 yıldır birbiriyle konuşmayan, hayvancılık yapan iki kardeş, Gummi ve Kiddi’nin koyunlarını kurtarmak amacıyla bir araya geldiği bu film, dokunaklı, insancıl ve kuzeyli mizahını esirgemeyen bir dram. İzlandalı yönetmen Grimur Hakonarson’un kendi ülkesinde yaptığı doğa çekimleriyle birleşen belgesel tadındaki İnatçılar, 2015 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış ödülüne layık görüldü. Başrollerini Sigurður Sigurjónsson ve Theodór Júlíusson’ın paylaştığı İnatçılar İzlanda’nın Oscar adayı.

Carol / Todd Haynes
Suç ve gerilim romanlarının usta yazarı Patricia Highsmith’in kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı 1952 tarihli romanı, 11 yıllık bir yapım sürecinden sonra beyazperdede. Amerika’da insan ilişkilerinin karanlık yüzüne bakan yönetmen Todd Haynes, şahane kadrosu ve olağanüstü sanat tasarımıyla yılın bu en çok övülen filminde 1950’lerin New York’unda iki kadının yasak aşkını anlatıyor. 2015 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday olan, En İyi Kadın Oyuncu (R. Mara) ve Kuir Palmiye ödülleri kazanan filmin başrollerinde Cate Blanchett ve Rooney Mara yer alıyor.

Hasret / Yearning / Ben Hopkins
Yönetmen Ben Hopkins’in filmi Hasret / Yearning, İstanbul’a film çekmeye gelen küçük bir çekim ekibinin hikâyesini anlatıyor. Yönetmen Hopkins, günden karanlığa, yaşayan şehirden geçmişin şehrine doğru geçerken İstanbul’un birçok yönüne değiniyor. Hasret / Yearning, eski mahallelerin yıkılması ve yenilenmesi, göçmen işçiler, hükümete karşı direniş, şehirde yaşayan çok çeşitli dinler ve topluluklar, İstanbul’un tuhaf derecede melankolik özüne değiniyor.

Emanet / Coin Locker Girl / Han Jun-Hee
Han Jun-Hee’nin ilk yönetmenlik denemesi olan Emanet, dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası bölümünde yaptı. Metro istasyonunda terk edilen bir bebeğin bir mafya örgütünün lideri olan kadın tarafından sahiplenilmesini ve kızın yıllar sonra kadının otoritesini ve yetiştirilişini sorgulamasını konu alan bu sert film Kore’de Bucheon Film Festivali ile İtalya’da Griffoni Film Festivali’nde ödüller kazandı.

Umudun Tarifi / An / Naomi Kawase
Geçen yıl Filmekimi’nde gösterilen Dingin Sular filmiyle hatırladığımız Japon yönetmen Naomi Kawase’nin yeni filmi Umudun Tarifi’nin çekimleri Japonya, Fransa, Almanya olmak üzere üç farklı ülkede yapıldı. Küçük bir fırın mutfağında “an” adı verilen fasulye ezmesinin Tokue adında yaşlı bir kadın tarafından yapılmasıyla başlayan bu hikâye, gün geçtikçe fırının sahibi Senataro ile Tokue arasında farklı dostluklara ve geçmişe yapılan yolcuklara kapısını aralıyor. 2015 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünün açılışını yapan Umudun Tarifi, sunduğu eşsiz görüntüler ile izleyicilere farklı bir atmosfer yaşatıyor.

Küçük Kız Kardeşim / Our Little Sister / Hirokazu Kore-eda
Çağdaş Japon sinemasının ustası Kore-eda’nın son filmi Küçük Kız Kardeşim, Yoshida Akimi’nin aynı adlı çoksatar çizgi romanından uyarlanmış. Büyükannelerine ait bir evde oturan üç yetişkin kız kardeş, yıllardır görmedikleri babalarının cenazesinde onlu yaşlarındaki utangaç üvey kız kardeşleri Suzu’yla tanışırlar. Kızı çok sevip yanların alan kızkardeşler, ailelerine yeni katılan bu kızla gitgide yakınlaşırlar. Klasik Japon tarzını benimseyen bu sakin ve dokunaklı aile dramı, Cannes’da Altın Palmiye için yarışmıştı.

The Lobster / Yorgos Lanthimos
Köpek Dişi, Attenberg ve Alpler’de toplumsal kodları yıkarken izleyicinin aklını karıştıran Yunanlı yönetmen Yorgos Lanthimos’un ülkesi dışında çektiği ilk filmi The Lobster, sinemaseverleri distopik bir geleceğe götürüyor. Hollywood’un en parlak yıldızlarından Colin Farrell, Rachel Weisz, Ben Whishaw, Olivia Colman’ı oyuncu kadrosuna dahil eden The Lobster, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Festivali’nden Jüri Ödülü ve Kuir Palmiye Özel Mansiyonu ile döndü. Film, bekâr olmanın yasadışı olduğu ve bu suçu işleyenlerin seçtikleri bir hayvana dönüştürüldüğü tuhaf, gerçeküstü, sıra dışı bir dünyada geçiyor.

El Club / The Club / Pablo Larrain
Berlin’de Büyük Jüri Ödülü alan El Club’un yönetmen koltuğunda Pablo Larrain oturuyor. Oscar’lı No, Altın Lale’li Tony Manero ve Post Mortem filmlerinden tanıdığımız Larrain, bu filmde Katolik Kilisesi’ne sert bir eleştiri yöneltiyor. Filmin başrolünde, Larrain’in önceki filmlerinde de birlikte çalıştığı Alfredo Castro rol alıyor. El Club, Şili’de bir sahil kasabasında işledikleri suçlar yüzünden Kilise’den uzaklaştırılmış bir grup rahibin günahlarıyla yüzleşmesini, karanlık bir atmosfer ve sakince açılan bir hikâye örgüsüyle anlatıyor. Çoğu eleştirmenin özellikle oyunculuk performanslarını övdüğü El Club için Larrain birçok eski kilise yetkilisi ve eski rahiple görüşmeler yapmış.

Mükemmel Bir Gün / A Perfect Day / Fernando León de Aranoa

Perfect_Day

 

Kadrosunda Benicio Del Toro, Tim Robbins, Olga Kurylenko gibi yıldız isimlerin yer aldığı Mükemmel Bir Gün, silahlı çatışmanın sürdüğü bir bölgede, bir su kuyusundan bir cesedi çıkarmaya çalışan insani yardım işçilerini konu eder. Savaşın ortasında kalan işçiler için, kobay fareler gibi çıkış yoktur sanki. Belirsizlik içinde tehlikenin tam ortasındaki işçiler, savaş içinde savaş yaşarlar: Mizah, dram, tehlike, umut… İlk kez Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen Mükemmel Bir Gün için yönetmen León de Aranoa şöyle diyor: “Bu filmin kaybedecek, durup düşünecek hiç vakti yok. Müzik olsaydı punk rock olurdu.”

Sakin Batı / Slow West / John Maclean
Sundance Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü’yle dönen Sakin Batı’nın yönetmen koltuğunda, indie rock grubu Beta Band müzisyenlerinden John Maclean oturuyor. 19. Yüzyılın sonlarında, Vahşi Batı’da geçen filmde, sevdiği kadının peşinden Amerika’ya seyahat eden aristokrat bir İskoç ailesinin 16 yaşındaki genç oğulları, bölgenin zorlu şartlarında ona eşlik etmesi için gizemli ve güçlü bir gezginle anlaşır. Filmde, Hunger / Açlık, Shame / Utanç, X-Men ve Soysuzlar Çetesi’nden tanıdığımız çok yönlü oyuncu Michael Fassbender, genç yetenek Kodi Smith-McPhee ve Kara Şövalye Yükseliyor’dan hatırladığımız Ben Mendelsohn yer alıyor.

Knight of Cups / Terrence Malik

Terrence Malick’in Tree of Life / Hayat Ağacı ve To the Wonder / Aşkın İzleri’nin ardından çektiği Knight of Cups’ın ilk gösterimi Berlin Film Festivali’nde ana yarışmada yapıldı. Oyuncu kadrosunda Hollywood yıldızları Christian Bale, Cate Blanchett, Natalie Portman, Freida Pinto, Imogen Poots, Antonio Banderas’ın yer aldığı filmin ana karakteri Rick, Los Angeles’ta yaşayan, etrafında olup bitene anlam vermeye çalışan bir senaryo yazarıdır. Knight of Cups, kendini sisteme kaptırmış umutsuz bir adamın hikâyesini, nasıl ayartıldığını, şöhretini ve aşırılığı anlatıyor.

Güneş Tepedeyken / The High Sun / Dalibor Matanic
Yönetmen Dalibor Matanic’e Cannes’da Jüri Ödülü kazandıran ve Hırvatistan’ın Oscar adayı olan Güneş Tepedeyken, Yugoslavya iç savaşının üç ardışık döneminde aynı oyuncuların farklı karakterleri canlandırdığı üç imkânsız aşk hikâyesini anlatıyor. Farklı etnik kökenler ve savaşın birbirine yabancılaştırdığı karakterlerin öyküsü, 20 yıllık karşılıklı öfkenin ve geride bıraktığı izlerin bir özeti niteliğinde. Güneş Tepedeyken yakın tarihin belki de en karmaşık kimlik arayışının sınırlarını çiziyor.

Paulina / La Patota / Santiago Mitre
Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası bölümünde Büyük Ödül’e layık görülen Paulina’nın yönetmen koltuğunda Arjantinli yönetmen Santiago Mitre oturuyor. Aldığı ödülün yanı sıra bu yıl Cannes’ın en heyecan verici keşiflerinden olan Paulina, fedakâr ve idealist bir kadın öğretmenin Arjantin’in ücra bir bölgesinde başından geçen olayları anlatan; adalet, dirayet ve fedakârlık kavramlarının sınırlarını yoklayan, cesur bir siyasal gerilim. Paulina’nın oyuncu kadrosunda performansıyla büyük övgü toplayan Dolores Fonzi, Oscar Martinez ve Esteban Lamothe var

Annem / Mia Madre / My Mother / Nanni Moretti
Ferzan Özpetek filmlerinden Cahil Periler, Bir Ömür Yetmez, Şahane Misafir’den hatırladığımız İtalyan oyuncu Margherita Buy ile Amerikalı oyuncu ve yönetmen John Turturro’nun rol aldığı, Cannes’dan Ekümenik Jüri Ödülü’yle dönen Annem / Mia Madre’nin yönetmen koltuğunda ödüllü İtalyan yönetmen Nanni Moretti oturuyor. Film, varoluşsal bir krizin ortasında kalan yönetmen Margherita’nın ölümcül bir hastalıkla uğraşan annesi, huysuz başrol oyuncusu ve ergenlik çağındaki kızıyla baş etmeye çalışmasını izliyor. Nanni Moretti’nin The Guardian’a göre “samimi, hınzır ve akıl çelici” olan bu yarı-otobiyografik filmi, dramla mizahı ustaca harmanlıyor.

Babam / Babai / Visar Morina
Bu yıl Karlovy Vary ve Münih film festivallerinden En İyi Yönetmen ödülü kazanan Visar Morina, Kosova savaşı öncesinde hayatlarını sigara satarak geçindiren bir baba-oğulun hikayesini anlatıyor. Babam, farklı ülkelerde yapılan çekimleri, yönetmen Morina’nın kullandığı sinema dili ve başarılı hikâye anlatımı ile izleyiciden büyük beğeni topluyor. Kosova’nın Oscar adayı film, karmaşık bir düzen içinde aile olmanın önemini vurgulayan bir yapım.

Annemle Geçen Yaz / The Second Mother / Anna Muylaert
Saõ Paulo’da zengin bir evde hizmetçilik yapan Val, mükemmel kanepeler hazırlamaktan evin yeniyetme oğluna dadılık yapmaya kadar, işini son derece ciddiye almaktadır. 13 yıl önce kızını büyükannesi ile bırakıp iş bulmak için Sao Paulo’a gelen Val’in hırslı ve akıllı kızının tekrar hayatına girişiyle evin hassas dengeleri alt-üst olur. İnsanın içini ısıtan Annemle Geçen Yaz, Brezilya’da aile ve sınıf meselelerini yeni, çağdaş ve tempolu bir tarzda ele alıyor. Sundance’te başrollerindeki Regina Casé ve Camila Márdila’ya Jüri Oyunculuk Özel Ödülü kazandıran film, Berlin Panorama bölümünde de İzleyici Ödülü kazanmıştı.

Saul’un Oğlu / Son of Saul / Laszlo Nemes

Cannes’dan Büyük Ödül ve FIPRESCI dahil dört ödülle ayrılan Saul’un Oğlu / Son of Saul, Macar yönetmen Laszlo Nemes’in ilk uzun metraj denemesi. Kısa filmleriyle birçok festivalden ödüle layık görülen Nemes, ilk uzun metrajlı filminde izleyiciyi 1944 yılına, Auschwitz imha kampına götürüyor. Kampta Nazilerle işbirliği yapmaya zorlanan Yahudi mahkûmlardan Saul’un görevi, cesetleri yakmaktır. Bir gün, temizlediği imha fırınında, bir oğlan çocuğunun cesedini görür. O an olanaksız bir ödev üstlenir: Çocuğun cesedini yakılmaktan kurtaracak ve usulünce toprağa verecektir. Başrollerinde Geza Röhrig, Levente Molnar, Urs Rechen’in bulunduğu Saul’un Oğlu, Macaristan’ın 2016 Oscar adayı olarak açıklandı. Saul Ausländer rolünde ilk kez kamera önüne geçen Geza Röhrig, Macar bir yazar ve şair. 35 mm çekilen ve Cannes’da 35 mm kopyasından gösterilen Son of Saul kötülük kavramını benzersiz bir bakış açısıyla sorguluyor.

Aşk Vadisi / Valley of Love / Guillaume Nicloux
Fransa’nın en ünlü ve önemli oyuncularından Isabelle Huppert ile Gérard Depardieu, romancı, yönetmen ve oyuncu Guillaume Nicloux’nun son filminde 35 yıl sonra ilk kez yeniden bir araya geliyor. Huppert ve Dépardieu, kendi adlarını taşıyan, yıllar önce birbirlerinden ayrılmış, çok ünlü bir oyuncu çifti canlandırıyorlar. Filmde, intihar eden oğulları Michael’dan bir mektup alınca yıllar sonra yeniden buluşmayı kabul eden bu acılı çiftin hikâyesi anlatılıyor. Olağanüstü görselliğiyle dikkatleri çeken Aşk Vadisi, bu yıl Cannes’da dünya prömiyerini yaptı ve büyük ilgi topladı.

London Road / Rufus Norris
London Road, 2006 yılında Ipswich’te beş genç kadının canice öldürüldüğü ‘Suffolk Canisi’ cinayetlerinin yankılarını ve etkilerini ele alıyor. Alecky Blythe, mahalle sakinleriyle (yani bir nevi Küçük Britanya ile) yaklaşık 100 saatlik röportajlar yaptı; 2011’de de röportajda sarfedilen sözleri aynen kullanarak müziklerini Adam Cork’un bestelediği ve yine Rufus Norris tarafından sahneye konan bir müzikale dönüştürdü. Müzikalle aynı adı taşıyan beyazperde uyarlaması da aralarından birinin tutuklanmasıyla kendilerini bu trajik olayların tam merkezinde buluveren sıradan insanların hikâyesini müzikle ve kendi sözleriyle anlatıyor. Film ilk gösterimini San Sebastian ve Toronto ?lm festivallerinde yaptı.

Nahid / Ida Panahandeh
2015 Cannes Film Festivali’nde Gelecek Vaad Eden Film Ödülü’ne layık görülen Ida Panahandeh’in ilk uzun metrajlı filmi İran’daki boşanmış kadınların çocukların velayeti ve hülle nikâhı gibi sorunlarını ele alıyor. Bir yandan da Ortadoğu kültürünü, kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi de yansıtan Nahid, İran toplumundaki güçlü kadınların ortak hikâyesi. İranlı yeni nesil yönetmenlerin ödüllü yapıtlarına yepyeni bu örnek, başrolünde Bir Ayrılık filminden hatırladığımız Sareh Bayart dramatik performansıyla büyük övgü aldı.

Hazine / The Treasure / Corneliu Porumboiu
Bükreş’in Doğusu, Bükreş’e Gece Çöktüğünde ya da Metabolizma, Polis, Sıfat filmlerinin yönetmeni Corneliu Proumboiu’nun alaycı dramlarındaki sıradan kahramanlar, küçük bürokratlar ve Romanya’nın komünist geçmişinin uzun gölgelerini sevenler bu sevimli ve minimalist taşlamadan büyük keyif alacaklar. Hazine’nin ilham kaynağı, filmde Adrian’ı canlandıran Adrian Purcarescu’nun gerçek hazine arama hikâyesi. Romanya’da komünist dönem öncesi arka bahçelerine gömülmüş bir hazineyi bulmak için iki komşunun yaptığı iş birliğini konu alan film, karakterlerin motivasyonlarına karşın olayları ilerleyişinin gösterdiği farklılık ahlak anlayışı, devlet ve bürokrasi gibi birçok etkeni gözler önüne seriyor.

Arjantin / Zonda: Folclore Argentino / Carlos Saura
Kanlı Düğün, Tango, Iberia, Fadolar ve Flamenko, Flamenko gibi müzik ve dans filmlerinde bizi kendine hayran bırakan Carlos Saura, bu kez geleneksel Arjantin müziğinin yüreğini açan bir belgesel sunuyor. Arjantin’in farklı bölgelerinde çekilmiş görüntüler ve ülkenin en iyi müzisyenleri tarafından seslendirilen geleneksel şarkılar sayesinde Arjantin şiirsel, büyüleyici bir nitelik kazanıyor; hem kulaklara hem gözlere hitap ediyor.

Aşka Özgürlük / Freeheld / Peter Sollett

Peter Sollett’in Eylül ayında Toronto Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Aşka Özgürlük, Laurel Hester ile Stacie Andree’nin gerçek aşk hikâyesiyle eşitlik, adalet ve medeni haklar mücadelesini anlatıyor.. Hem kişisel hem de siyasal bir mücadeleyi ele alan bu dokunaklı cesaret hikayesinin başrollerini Julianne Moore, Ellen Page, Michael Shannon, Steve Carell ve Josh Charles paylaşıyorlar.

Gençlik / Youth / La Giovinezza / Paolo Sorrentino

Youth-la-giovinezza

Paolo Sorrentino’nun, Oscar ödüllü Muhteşem Güzellik filminden sonra çektiği Gençlik, iki eski arkadaşın ilişkileri, gençlik anıları ve hayatlarını gözlerinden geçirmesini anlatıyor. Dünya prömiyerini Cannes’da yapan Gençlik, Sorrentino’nun farklı kamera açıları, çarpık yüzler, stilize görseller ve olağanüstü müzikler geçidiyle izleyiciye nefes kesici bir seyirlik sunuyor. Filmin başrollerini Oscar’lı aktör Michael Caine, 2006’da İstanbul Film Festivali’nde Sinema Onur Ödülü alan Harvey Keitel ve Rachel Weisz paylaşıyor.

Sessiz Çığlık / Louder Than Bombs / Joachim Trier
Tekrar ve Oslo, 31 Ağustos filmleriyle tanıdığımız Joachim Trier’in Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi Sessiz Çığlık etkileyici bir psikolojik dram. Üç yıl önce ölen ünlü fotoğrafçı Isabelle’in büyük oğlu Jonah, annesinin anısına düzenlenen bir sergiye katılmak için evine geri döner. Jonah, kardeşi Conrad ve babaları Gene yıllar sonra ilk kez aynı çatı altında zaman geçirecektir. Gene oğullarıyla yeniden yakınlaşmak istese de Isabelle’e karşı besledikleri karmaşık duygular ve farklı anıları durumu zorlaştıracaktır. Senaryosunu Trier ve Eskil Vogt’un ortaklaşa yazdığı Sessiz Çığlık, bir ailenin hayalleri, düş kırıklıkları ve sırlarının portresini çiziyor.

Yeni Ahit / The Brand New Testament / Jaco Van Dormael
Belçikalı oyun yazarı, senarist ve yönetmen Jaco Van Dormael’in 2009 tarihli filmi Bay Hiçkimse’den sonra çektiği ilk film olan bu gerçeküstü komedi, ilk kez Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterildi ve büyük beğeni topladı. Yeni Ahit filminin başrolünde Coco Before Channel filminde performans sergileyen Belçikjalı yönetmen, oyuncu ve komedyen Benoît Poelvoorde yer alıyor. Filmde Tanrı’nın Brüksel’de yaşadığı ve on yaşındaki kızı Ea ile arasındaki huzursuzluğun sıra dışı ve eğlenceli hikâyesine tanıklık ediyoruz.

Saltanatın Mezarlığı / Cemetery of Splendour / Apichatpong Weerasethakul
Altın Palmiye ödüllü Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives / Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor filminin yönetmeni ve 7. İstanbul Bienali sanatçılarından Apichatpong Weerasethakul’un yeni filmi Saltanatın Mezarlığı’nda da gerçeklik, fantastik öğeler, rüyalar, hayaletler ve bilinçaltı iç içe geçiyor. Oyuncu kadrosunda yönetmenin daha önce de beraber çalıştığı Jnejira Pongpas ve Banlop Lomnai’nin yer aldığı filmde Khon Kaen’da yaşayan orta yaşlı bir ev kadınının bir klinikte gizemli bir uyku hastalığına kapılan askerlerle ilgilenmesi konu alınıyor. Prömiyerini Cannes’da yapan filmde yönetmen Weerasethakul, yine çocukluk anılarından, ülkesi Tayland’ın acı olaylarla dolu geçmişinden ve ailesinden ilham alıyor.

Darmadağın / Disorder / Maryland / Alice Winocour
Genç Fransız yönetmen ve senarist Alice Winocour’un ikinci filmi Darmadağın, ilk kez Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde izleyiciyle buluştu. Bu psikolojik gerilimin başrollerini, Diane Kruger ile bu yıl İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen Çılgın Kalabalıktan Uzak’ta izlediğimiz başarılı oyuncu Matthias Schoenaerts paylaşıyor. Filmde, eski bir paralı asker olan Vincent’ın Lübnanlı bir işadamının eşini ve çocuğunu korumak için işe alınması, Vincent’ın savaş travmasıyla paranoyaya kapılması ve sonrasında gelişen olaylar ele alınıyor. Bütün film, Vincent’ın bakış açısından izleniyor. Yönetmen Alice Winocour, aynı zamanda Deniz Gamze Ergüven’in ödüllü Mustang filminin senaristlerinden. Hitchcockvari bir gerilim olarak övgü toplayan filmde kamera tek bir bakış açısını izliyor. Winocour, filmin ilham kaynakları arasında Antonioni’nin filmleri, The Conversation (Coppola) ve Take Shelter (Jeff Nichols) filmlerini sayıyor.

Uzaktan / Desde Alla / Lozenzo Vigas
72. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’a layık görülen Uzaktan / Desde Alla Filmekimi programında. 50 yaşındaki bir adamın 17 yaşındaki bir gençle tanıştıktan sonra hayatındaki sonsuza kadar değişen hayatını konu alan film, Guillermo Arriaga’nın hikayesinden uyarlanıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ilk yönetmenlik deneyimine imza atan Lorenzo Vigas bulunuyor. Filmin rollerini ise Alfredo Castro, Luis Silva ve Jericó Montilla paylaşıyor.

Dağlar Uzaklaştığında / Mountains May Depart / Jia Zhang-ke
Çinli yönetmen ve senarist Jia Zhang-ke’nin hem yönetmenliğini yaptığı hem de senaryosunu yazdığı filmi Dağlar Uzaklaştığında, ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Başrollerinde Tao Zhao, Yi Zhang ve Jing Dong Liang’ın olduğu film geçmişten günümüze ve geleceğe uzanıyor. 1999, 2014 ve 2025 yıllarında Çin ve Avustralya’da geçen film, parçalanan bir aile üzerinden kültürel değişim ve tüketici hırsının izlerini sürerek Çin’in ekonomik ve toplumsal dönüşümünü ele alıyor. Dağlar Uzaklaştığında’nın çekimlerine on yıl önce başlandı. Çin’in en önemli çağdaş yönetmenlerinden Jia Zhang-ke’nin bir önceki filmi, “yeni Çin’in” vahşi ve sert bir portresini çizen Günahın Dokunuşu, 2013 Filmekimi’nde gösterilmişti.

BİLETLER 19 EYLÜL CUMARTESİ SABAHI SATIŞTA
İstanbul’da Filmekimi biletleri, 19 Eylül Cumartesi günü 10.30’dan itibaren, Biletix satış noktaları, Biletix internet sitesi (biletix.com), Biletix çağrı merkezi (216 556 98 00) ile Atlas ve Rexx sinemalarında kurulacak gişelerden satın alınabilecek. 24-27 Eylül’de Kurban Bayramı dolayısıyla tüm gişeler kapalı olacak.
Filmekimi’nin Beyoğlu’nda Beyoğlu, Atlas sinemaları, Kadıköy Rexx Sineması’nın yanı sıra Ortaköy’de Feriye Sineması’nda yapılacak İstanbul ayağının biletleri hafta içi gündüz seanslarında (11.00, 13.30, 16.00) sadece 7 TL, hafta sonu gündüz seansları ve tüm 19.00 ve 21.30 seanslarında tam 17, indirimli 12 TL. Tüm 21.30 seansları 17 TL.
Lale Kart üyeleri için ön satış dönemi 16 Eylül’de başlıyor. Siyah ve Beyaz Lale Kart üyeleri 16 Eylül Çarşamba; Kırmızı ve Sarı Lale Kart üyeleri 17 Eylül Perşembe ve 18 Eylül Cuma günlerinde özel indirimlerle biletlerini alabilecek.

BİR BİLET ALANA İKİNCİ BİLET HEDİYE
14. Filmekimi’nin sponsoru Vodafone FreeZone, sinema kampanyasını bu yıl da sürdürecek. Vodafone FreeZone’lu sinemaseverler, Filmekimi’nde bir bilet aldıklarında aynı seans için bir bilet hediye kazanacaklar. Kampanyalı bilet satışları 19 Eylül gününden itibaren Filmekimi ana gişeleri ve biletix.com adresi üzerinden yapılacak. Kampanya koşulları hakkında ayrıntılı bilgi vodafonefreezone.com sitesinde yer alıyor.

TÜRKİYE’Yİ DOLAŞACAK
Filmekimi sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin farklı şehirlerinde de sinema ruhunu yaşatmaya devam edecek. 2011 yılından bu yana gittiği her şehirde büyük ilgi gören Filmekimi, bu yıl da Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’ye uğrayacak.
Filmekimi Ankara Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda 2-4 Ekim’de; İzmir Karaca Sineması’nda 9-12 Ekim’de; Trabzon Atapark Avşar Sinemaları’nda 16-18 Ekim’de; Bursa Cinetech Korupark Sinemaları’nda 23-25 Ekim’de ve Edirne Cinemarine Sinemaları Margi Outlet’te 23-25 Ekim’de gerçekleşecek.

İstanbul Japon Filmleri Festivali 11. Kez İzleyicisiyle Buluşuyor

Çağdaş Japon sinemasının seçkin örneklerini İstanbul’lu sinemaseverleriyle buuluşturan Japon Filmleri Festivali, önümüzdeki hafta başlıyor.

Bu yıl 11. kez düzenlenecek İstanbul Japon Filmleri Festivali, Japonya İstanbul Başkonsolosluğu, Japan Foundation ve Akbank Sanat’ın işbirliği ile 4-14 Şubat arasında gerçekleştirilecek. Akbank Sanat’ta 6 film gösterilecek, filmler ücretsiz.

Rikyu’nun Yolunda (Rikyu Ni Tazuneyo)

Rikyu’nun Yolunda (Rikyu Ni Tazuneyo)

Tarih: 5 Şubat Perşembe 19:00/ 13 Şubat Cuma 19:00
Yönetmen: Mitsutoshi Tanaka
Yapım: 2013, 121 dk.
Çay seremonisi ustası Sen no Rikyu’nin etrafı üç bin asker tarafından çevrilmiştir. İmparator Vekili Hideyoshi Toyotomi’nin emri ile harakiri yapmak üzereyken eşinin sorusu üzerine 10’lu yaşlardan itibaren hayatında yaşadığı olağanüstü iniş ve çıkışları hatırlamaya başlar. Kenichi Yamamoto’nun yazdığı,140. Naoki Sanjugo ödülüne layık görülen aynı adlı kitaptan esinlenerek çekilen film, 37. Japon Akademi Ödülü’nde 9 dalda Üstün Performans Ödülü, 37. Montreal Film Festivali En İyi Sanata Katkı Ödülü kazandı.

Tomurcuklar Açarken (Sakurasaku)

Tomurcuklar Açarken (Sakurasaku)

4 Şubat Çarşamba 19.00/ 14 Şubat Cumartesi 17.30
Yönetmen: Mitsutoshi Tanaka
Yapım yılı: 2014, 107 dakika
Büyük bir şirkette çalışan Shunsuke, eşi, iki çocuğu ve babasıyla birlikte yaşamaktadır. Kendini fazlasıyla işine verdiğinden, farkında olmadan evle ilgili tüm konular karısının üzerine kalır. Aile ilişkileri pek sıkı değilken, babasına demans teşhisi konur. Shunsuke bu gerçeği anlamak istemez ve ailesi ile duygu çatışması yaşar. Sonunda gerçekleri anlayan Shunsuke, önemli bir iş toplantısına katılmayarak bir aile gezisine çıkma kararı alır. Shunsuke’nin bu davranışı karşısında şaşıran aile, ilkbaharın ilk günlerini geçirmek üzere Shuntaro’nun memleketine gittiğinde değişim başlar. Masashi Sada tarafından yazılan aynı adlı kitaptan esinlenerek çekilen film, 38. Montreal Film Festivali “Dünya Sineması’na Bakış” bölümünde gösterildi.

Kaligrafinin Gücü (Kızların Zaferi – Shodo Girls)

Kaligrafinin Gücü (Kızların Zaferi - Shodo Girls)

6 Şubat Cuma 19.00
Yönetmen: Ryuichi Inomata
Yapım yılı: 2010, 121dk.
Japonya’nın başlıca kağıt üretim merkezi olan Shikoku Chuo şehri “kağıt şehri” olarak bilinmektedir. Ancak ekonomik durgunluğun etkisiyle şehir refahını kaybeder. Satoko, Shikoku Chuo Lisesi Kaligrafi Kulübü Başkanı’dır. Yazı ustası olan babasının beklentileri Satoko üzerinde baskı oluşturur. Bir gün, doğum iznine ayrılan öğretmenin yerine geçici olarak Ikezawa, Kaligrafi Kulübü’nün danışmanı olarak görevlendirilir. Ikezawa’nın müzik eşliğinde yaptığı gösteri, Kaligrafi Kulübü için dönüm noktası olur. Hem Başkan Satoko’nun hem de kulüp üyelerinin kaligrafiye olan ilgisi yeniden canlanır.

Kelime Bahçesi (Kotonoha No Niwa)

Kelime Bahçesi (Kotonoha No Niwa)

 

7 Şubat Cumartesi 17.30
Yönetmen: Makoto Shinkai
Yapım: 2013, 45 dk.
Ayakkabı tasarımcısı olmak isteyen Takao, okulu asıp eski Japon tarzı bir bahçede ayakkabı çizimleri yapmaktadır. Bir gün kendinden yaşça büyük Yukino adında gizemli bir kadınla tanışır. İkilinin yolları sık sık kesişmeye başlar. Yalnız bu karşılaşmalar hep yağmurlu günlerde olmaktadır. İkisi de ilişkilerini derinleştirip birbirlerine açılmaya çalışmaktadır. Ama yağmur mevsimi sona ermek üzeredir.

 

Ruhların Kaçışı (Sen To Chihiro No Kamikakushi)

Ruhların Kaçışı (Sen To Chihiro No Kamikakushi)

7 Şubat Cumartesi 19:00
Yönetmen: Hayao Miyazaki
Yapım: 2001, 124 dk.
10 yaşındaki Chihiro, ailesi ile birlikte taşınırken yolunu kaybedip esrarengiz bir dünyaya girer ve yanlışlıkla Tanrıların toplandığı hamam “Aburaya”ya girer. Beddua ile domuz şekline dönüştürülen anne ve babasına dönemeyen ve yapayalnız kalan Chihiro, gizemli genç delikanlı Haku ile tanışır. Haku, Chihiro’nun anne babasını kurtarmak için hamamda çalışması gerektiğini söyler. Chihiro, “Aburaya”nın sorumlusu Yubaba ile sözleşme yaparak çalışmaya başlar. Chihiro, gerçek dünyaya dönüp anne babasına tekrar kavuşabilecek midir?

Miyori’nin Ormanı (Miyori No Mori)

Miyori’nin Ormanı (Miyori No Mori)

13 Şubat Cuma 16:00/ 14 Şubat Cumartesi 17:30
Yönetmen: Nizo Yamamoto
Yapım: 2007, 105 dk.
11 yaşındaki Miyori, babasının isteğiyle büyükannesine emanet edilir. Büyükannenin evinin yakınındaki ormanda yürüyüşe çıktığında yıldırım düşmesinden kırılan kiraz ağacında çiçek açması, orada olmaması gereken kaplanın ortaya çıkması gibi esrarengiz olaylarla karşılaşır. Kısa süre sonra orman cinleri Miyori’nin önüne çıkar. Cinler, Miyori’den yakın zamanda barajın altında kalacak olan ormanı kurtarmasını rica eder.

Not: Gösterimler Beyoğlu’ndaki Akbank Sanat’ta ücretsiz yapılacak. Filmler, orijinal dillerinde (Japonca) ve Türkçe altyazılı gösterilecek.

“Ölesiye” Sinema 19-29 Eylül tarihleri arasında

İstanbul Modern Sinema, 19-29 Eylül tarihleri arasında “Ölesiye” başlıklı programla, tutkunun hükmettiği hayatların geçtiği 11 filmlik bir seçki sunuyor.

İrade ve yargıları aşan güçlü ihtirasların yaşandığı kara sevdalara, tutkudaki teslimiyet kavramına, tutkuyla tutsaklığın arasındaki çizginin kaybolduğu farklı kaderlere bakan programda, sinema tarihinin farklı dönem ve coğrafyalarından örnekler yer alıyor.

“Ölesiye” programı kapsamında Steven Soderbergh’in Cannes’da Altın Palmiye alan ve James Spader’a da En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazandıran Seks Yalanları, Andrey Tarkovski’den Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük ödülü ve FIPRESCI ödülünü kazanan Solaris, Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ile dönen Rainer Werner Fassbinder’in Veronika Voss’u, Jean-Jacques Beineix’nin ilk filmi Diva, Luis Buñuel’in Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü alan Viridiana, Zeki Demirkubuz’un Altın Portakal’da En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alan filmi Kader yer alıyor.

Programda Sam Peckinpah’ın kült yapıtı Bana Alfredo Garcia’nın Kellesini Getirin, Atom Egoyan’ın Oscar’a aday olan filmi Başka bir Dünya, Kim ki-duk’tan Yay, Roger Michell’in Ian McEwan’ın romanından uyarlanan filmi Dayanılmaz Aşk ve Peter Brosens ile Jessica Hope Woodworth’ün Beşinci Mevsim  adlı uzun metrajı da bulunuyor.

Solaris, 1972

Solaris2Sovyetler Birliği, 35mm, 167’, Rusça
Yönetmen: Andrey Tarkovski
Oyuncular: Natalya Bondarchuk, Donatas Banionis
Solaris isimli uzay istasyonundan tuhaf sinyaller gelmektedir. Kozmonot ve psikolog Kris Kelvin bu sorunla ilgilenmek üzere oraya gönderilir. Ancak kendisi de bu büyülü, okyanusa benzer gezegende yaşanan doğaüstü olaylara maruz kalacak, yıllar önce ölmüş karısına kavuşarak kendi bilincinin en karanlık katmanlarına doğru bir yolculuğa çıkacaktır. Rus yönetmen Tarkovski, bilim kurgu yazarı Stanislaw Lem’in romanındaki bilimkurgu şablonunu kırarak insan-doğa ve hakikat kavramları üzerine kendi fikir ve duygularını aşılayarak bir başyapıt yaratmıştır. Vicdan muhasebesi üzerine derin bir gerilim filmi olan Solaris, Cannes’da hem Jüri Büyük ödülü’nü, hem de FIPRESCI ödülünü kazandı.

Seks Yalanları (Sex, Lies and Videotape), 1989  

Sex-Lies-and-VideotapeA.B.D., 35mm, Renkli, 100’, İngilizce
Yönetmen: Steven Soderbergh
Oyuncular: Andy McDowell, James Spader, Peter Galagher
Los Angeles’ta geçen bu film cinsel hayatları karmaşık dört kişinin hikâyesini anlatıyor. Çiftimizin ilişkilerindeki denge, geçmişten bir arkadaşın hayatlarına girmesiyle değişiyor. Cinsel fantezilerin videoya çekilmesi, yalanlar ve sırlarla ilişkiler daha da girift bir hâl alıyor. Seks Yalanları, 29 yaşındaki Steven Soderbergh tarafından Los Angeles’a yaptığı bir seyahat sırasında sekiz günde yazıldı ve çekildi. Film beklenmedik bir gişe başarısı yakaladı ve Cannes’da Altın Palmiye ve Spader’a da En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazandırdı.

Kader, 2006  

kader-zekidemirTürkiye, 35mm, 103’, Türkçe
Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular:  Vildan Atasever, Ufuk Bayraktar, Settar Tanrıöğen
Altın Portakal’da En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alan Kader’de, Demirkubuz’un 1997 filmi Masumiyet’teki Bekir ve Uğur karakterlerinin geçmişlerine, onları ömürleri boyunca tutsak eden duyguların başlangıcına gidiyoruz. Tanışmalarından başlayarak uzun yıllara yayılan bu tutku ve teslimiyet hikayesinde Bekir’in Uğur’a olan umutsuz aşkı hayatını kemirerek onu tam bir ‘tutunamayan’a çevirirken, Uğur ise körü körüne bir hapishane tutkunu olan Zagor’a aşıktır. Kader, izleyicinin yüreğini yakan, ölesiye tutkunun ağırlığını omuzlarımıza yükleyen gerçek anlamda bir kara sevda filmidir.

Veronika Voss (Die Sensucht der Veronika Voss)

Die-Sensucht-der-Veronika-Voss1982, Batı Almanya, DVD, 104’, Almanca
Yönetmen: Rainer Werner Fassbinder
Oyuncular:Rosel Zech, Hilmar Thate, Cornelia Froboess
Fassbinder’in ‘BRD Üçlemesi’nin ikinci filmi olan Veronika Voss, ‘50’li yıllardan – özellikle de UFA Stüdyoları’nın ürettiği – bir melodram kılığına bürünmüşse de, aslında ülkesine dair sert bir hicivdir. Bir zamanların gözde aktrisi Veronika Voss savaş sonrası bir uyuşturucu bağımlısı olarak Münih’te yaşamaktadır. Sinemadaki geçmiş zaferlerinin gölgesinde hayatta kalmak için mücadele ederken bir spor yazarı olan Krohn ile tanışır. Veronika esrarengiz güzelliğiyle onu etkiler, ancak ilişkileri geliştikçe geçmişindeki karanlık sırlar ortaya çıkar. Gerçek bir hikayeden yola çıkan bu melankolik film hem savaş sonrası Batı Almanya’nın ekonomik mucizesine bakıyor, hem de kadın karakteri üzerinden ülkesindeki ahlak ve dürüstlüğü sorguluyor. Bu film katıldığı yıl Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ile dönmüş, Fassbinder birkaç ay sonra odasında ölü bulunmuştu.

Diva, 1981

diva-Jean-Jacques-BeineixFransa, 35mm, 123’, Fransızca
Yönetmen:  Jean-Jacques Beineix
Oyuncular:  Frédéric Andréi, Wilhelmenia Wiggins Fernandez
Fransız Neo-Barok döneminin de ilk örneklerinden olan, Jean-Jacques Beineix’nin bu ilk filmi, gösterişli, stilize bir polisiyedir. Opera tutkunu bir postacı olan Jules, özellikle de Amerikalı diva Cynthia Hawkins’e saplantıyla bağlıdır. Konserinden gizli bir ses kaydı alınca işin içine müzik piyasasındaki korsan çeteler girer. Çürümüş polis teşkilatının olaya karışmasıyla işler iyice içinden çıkılmaz bir hal alır.  Bu rengarenk, romantiklikten de vazgeçmeyen distopyada aksiyondan kara filme birçok tür bir arada. Filme ruhunu veren en etkileyici unsur ise Vladimir Cosma’nın operaya çalan müzikleri.

Viridiana, 1961  

viridiana-luis-bunuelİspanya/Meksika, DVD, 90’, İspanyolca
Yönetmen: Luis Buñuel
Oyuncular:Silvia Pinal, Francisco Rabal, Fernando Rey
Gündüz Güzeli’nin iffetli ama düşmüş sarışını, burada Viridiana’yı oynuyor. Viridiana kendini ebediyen Kilise’ye adamak üzereyken başrahibe eğitimi için gereken masrafları karşılamış olan zengin amcası Don Jaime’ye bir veda ziyareti yapar. Önce ondan kuşkulansa da Jaime masum yeğenine o kadar nazikçe davranır ki, kız onun kendisini baştan çıkarmaya niyetlendiğinden şüphelenmez. Ancak, Viridiana ilaçlı kahveyi içip kendinden geçince, Jaime’nin yüreği ona tecavüz etmeye elvermez. Yine de, kendisini bırakıp manastıra dönmesin diye Viridiana’ya artık bakire olmadığını söyler. Fetişi ve taşlamayı seven bir yönetmen olan Buñuel’den tanıdık bir kara komedi.İnsan doğası üzerine alaycı ve bozguncu film, yetkililerden habersiz olarak İspanya adına Cannes Film Festivali’ne katılarak Altın Palmiye’yi kazanmıştı.

 Bana Alfredo Garcia’nın Kellesini Getirin (Bring me the Head of Alfredo Garcia), 1974

Bring-me-the-Head-of-Alfredo-GarciaABD/Meksika, 35mm, 112’, İspanyolca/İngilizce
Yönetmen:Sam Peckinpah
Oyuncular: Silvia Pinal, Francisco Rabal, Fernando Rey
Zengin ve güçlü çiftlik sahibi bağırır: “Bana Alfredo Garcia’nın kellesini bulun!” İki ödül avcısı yola koyulur ve asıl kahramanımız, piyanist barmen Bennie ile bir salonda karşılaşırlar. Film Bennie’nin kelleyi teslim ettiğinde bir milyon dolar ödül kazanacağını inanarak kız arkadaşıyla birlikte çıktığı sarhoş ve şiddetli Meksika yolculuğunu anlatır. Yıllar sonra kült film olarak anılacak bu yolculuk kan ve tekila kokacak, Peckinpah çaresiz anti-kahramanını sevse de ona acımayacak, filmini Western gibi başlatıp daha karanlık bir anlatıma gidecek, tutku ve saplantının sınırlarını sorgulatacaktır.

Yay (Hwal), 2005  

hwal-yayGüney Kore / Japonya, 35mm, 90’, Korece
Yönetmen: Kim ki-duk
Oyuncular: Yeo-reum Han, Si-jeok Seo, Gook-hwan Jeon
Çocukluğundan beri büyüttüğü genç bir kızla birlikte okyanusun orta yerinde, teknede yaşayan 60 yaşlarındaki bir balıkçının hikayesini anlatıyor Yay. Dış dünyaya kapalı  yaşayan bu ikilinin geçim kaynağı teknede balıkçılara ev sahipliği yapmak ve ok atarak fal bakmaktır. Genç kız için hayatın anlamı o tekne ve engin sularken, balıkçı kızı babacan bir tavırla kollar, ona bakar ve evlenecekleri gün için hediyeler alır. Sabır ve bilgelikle kız 18’ine varınca onunla evlenmeyi hayal ederken genç bir delikanlının kızın gönlünü çalmasıyla işler planladığı gibi olmaz. Ahlak, sevgi, tutku, bağlanma ve öldürme derken hikaye kendini mistik bir sona doğru taşır.
Başka bir Dünya (The Sweet Hereafter), 1997
Kanada,Bluray, 112’, İngilizce
Yönetmen: Atom Egoyan
Oyuncular: Ian Holm, Caerthan Banks, Sarah Polley
Holm’un oynadığı büyük şehir avukatı Mitchell Stephens küçük bir Kanada kasabasına gelir. Kasaba halkının başına büyük bir trajedi gelmiş, 14 çocuk bir otobüs kazasında feci şekilde ölmüştür. Stephens kalan ebeveynlere giderek onları birleştirmeye ve suçluya karşı dava açmalarına ikna etmeye çalışır. Bir yandan da kendi kızının uyuşturucu problemiyle uğraşmakta, onu neredeyse kaybetmek üzeredir. Kazadan kurtulan tek tanık Nicole, bu dava için kilittir. Egoyan metaforik mikroskobundan suçun özüne, insan ilişkilerindeki çetrefilliğe bakıyor. Ölümün trajedisinden çok hayatta kalmanın yasıyla ilgilenen yönetmen, ustalığını parlattığı bu filmle Oscar’a aday olmuştu.

Beşinci Mevsim (La Cinquième Saison), 2013 

La-Cinquième-SaisonBelçika, Hollanda, Fransa, Bluray, 93’, Fransızca-Flamanca
Yönetmen:  Peter Brosens, Jessica Hope Woodworth
Oyuncular: Aurélia Poirier, Django Schrevens
İsimsiz, sıradan bir Belçika köyü gizemli bir afetin etkisi altında kalır ve köye o yıl bahar gelmez. Belli ki, doğanın döngüsünde bir sorun vardır. Her yıl kış sonu kutlanan şenlik ateşinde otlar alev almayınca tohumlar da büyümemeye, inekler süt vermemeye başlar. Köy halkı panik ve husumetle bir araya gelir; kısa sürede bir günah keçisi aramaktan da çekinmeyecektir. Doğa adeta insanoğlunu cezalandırmaya karar verdiğinde, köyün üç çocuğu Alice, Thomas ve Octave olan biten karşısında hayatta kalmaya çalışırlar. Bu tüyler ürpertici kıyamet filminin ilk gösterimi Venedik Film Festivali’nin yarışmasında yapıldı.

Dayanılmaz Aşk (Enduring Love), 2004

Enduring-LoveBirleşik Krallık, 35mm, 100’, İngilizce
Yönetmen:Roger Michell
Oyuncular: Rhys Ifans, Daniel Craig, Samantha Morton
Zekice yazılmış, dramatik bir gerilim. Akademisyen Joe’nun hayatı, bir gün piknikte kurtarmaya çalıştığı başka bir adamın ölümüne sebep olan bir balon kazasından sonra değişir. Joe, tanık olduğu kazanın kötü anılarını ve ölümün etkisini üzerinden atmakta zorlanır ve kendi rolünü sorguladığı olayda balonun ipini tutarak yardım etmeye çalışanlardan biri olan Jed, onu bulur. Aralarında “Tanrı sevgisi” ile birlikte tuhaf bir bağ oluşur. Aşk, kader ve tutkuyu inceleyen film için iki erkek arasında geçen bir tür Öldüren Cazibe, denilebilir. Ian McEwan’ın romanından uyarlanan filmin özellikle nefes kesen açılışına dikkat!

 

30 Mart–14 Nisan 2013 arasında yapılacak olan 32. İstanbul Film Festivli programı açıklandı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Akbank sponsorluğunda düzenlenen ve yaklaşık 150 bine ulaşan takipçisiyle Türkiyenin en büyük sinema etkinliği olan İstanbul Film Festivalinin otuz ikincisi 30 Martta başlıyor.

 Festival sponsorluğunu dokuzuncu kez Akbank’ın üstlendiği İstanbul Film Festivalinin otuz ikincisi, 30 Mart14 Nisan tarihlerinde yapılacak. Her zaman olduğu gibi programındaki filmlerin niteliği ve çeşitliliğiyle öne çıkan 32. İstanbul Film Festivali, sinemaseverlere 20nin üzerinde bölümde 200ü aşkın filmin yanı sıra usta sinemacıların katılacağı söyleşiler, atölye çalışmaları ve sinema dersleriyle dolu iki hafta sunuyor.

Festival bu yıl 2012 ve 2013ün parlak filmlerinden unutulmaz sinema klasiklerine, usta yönetmenlerin başyapıtlarından Ocak ayında Sundance ve Şubat’ta Berlin Film Festivali’nde prömiyeri yapılan filmlere, Altın Lale ve FACE yarışmalarından belgeseller ve çocuk filmlerine uzanan bir yelpazede izleyiciyle buluşacak. Festival programında “Kadın Hikâyeleri gibi yeni bir bölümün yanı sıra, uzun bir aranın ardından yeniden canlandırılan “Edebiyattan Beyazperdeye”, Eylül’de başlayacak 13. İstanbul Bienali işbirliğiyle hazırlanan “BenKentli Vatandaş Değil Miyim?” ve “Gerçek Mucizedir: Carlos Reygadas” gibi özel bölümler yer alıyor. Festival kapsamında sektörden her yıl daha çok ilgi toplayan Köprüde Buluşmalar’ın da sekizincisi düzenlenecek.

32. İstanbul Film Festivali programı 4 Mart Pazartesi akşamı Martı İstanbul Hotel’de düzenlenen bir toplantıyla, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan tarafından basına açıklandı.

Toplantıda açış konuşmasını yapan İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, festivalin destekçilerine teşekkür ettikten sonra İstanbul Festivalleri’nin bu yılki tanıtım afişlerinde yeni bir işbirliğine gidilerek farklı sanat dallarının önemli isimleriyle, grafik sanatçısı ve İKSV Kurumsal Kimlik Danışmanı Bülent Erkmen’in tasarımlarının bir araya getirildiğini belirtti. 32. İstanbul Film Festivali için, Nuri Bilge Ceylan’ın Uykusuz Gece adlı fotoğrafı ve yönetmenin el yazısı, Bülent Erkmen’in tasarımıyla festival afişine dönüştürüldü. Basın toplantısında, Bülent Erkmen’in festival afişleriyle ilgili hazırladığı özel video mesajı da salondaki katılımcılarla ekrandan paylaşıldı.

Kültür ve sanatın her zaman öncelik verdikleri alanlar arasında olduğunun altını çizen Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, “İstanbul Film Festivali ülkemizde kültür ve sanatın kurumsallaşmasında bir dönüm noktasını temsil ediyor. Festival Türkiyede köklü bir sinema kültürünün gelişmesini sağlıyor. Tam 32 yıldır sinemaseverleri dünya sinemasının en seçkin, en özgün filmleriyle buluşturan festivalin 9. kez destekleyicisi olmaktan biz de büyük gurur duyuyoruz.” dedi. Binbaşgil, vizyonuyla projeye yön veren Şakir Eczacıbaşı’nı tekrar saygıyla andıklarını hatırlatarak konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Sinemaseverlerin her yıl özlemle bekledikleri bu etkinlik, bu yıl da yine birbirinden harika filmlerle dolu. Akbank Galalarında sinema tutkunları için seçtiğimiz filmler bu yıl da müthiş. Binlerce sanatsever bir kez daha sinema salonlarında farklı dünyaların kapılarını aralayarak, 2 saatliğine de olsa bu filmlerle farklı dünyaları deneyimleme fırsatı bulacak; farklı hayalleri yaşayacak.”

Basın toplantısında daha sonra söz alan İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan, festival programında yer alan filmler, festivale katılacak konuklar ve festival sırasında düzenlenecek etkinliklerle ilgili ayrıntılı bilgi aktardı.

 İSTANBUL FİLM FESTİVALİ DANIŞMA KURULU

İstanbul Film Festivali Danışma Kurulu, yapımcı Zeynep Özbatur Atakan, yönetmen Semih Kaplanoğlu ve sinema yazarı Esin Küçüktepepınar’dan oluşuyor. Atilla Dorsay da Danışma Kurulu Onur Üyesi olarak İstanbul Film Festivali’ne destek olmaya devam ediyor.

Belgesel Danışma Kurulu’nda ise belgesel yönetmenleri Berke Baş ve Elif Ergezen ile akademisyen ve yönetmen Alisa Lebow yer alıyor.

32. İSTANBUL FİLM FESTİVALİNİN DESTEKÇİLERİ

İstanbul Film Festivali bu yıl 20nin üzerinde kurumun desteğiyle gerçekleştirilecek. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı bu yıl da festivale büyük destek veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi de festivale verdiği tanıtım desteğini sürdürüyor.

Festival Sponsoru Akbank’ın yanı sıra festivale 7 tema sponsoru destek oluyor:

–     Efes                                    Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması

–     Sabah Gazetesi                   Dünya Festivallerinden

–     NTV                                    “NTV Belgesel Kuşağı

–     SinemaTV                           “Antidepresan

–     Malezya Havayolları            “Mayınlı Bölge

–     Nescafe Gold                      Yeni Bir Bakış

–     tv2                                      “Geceyarısı Çılgınlığı

Festivalin sevilen bölümü “Akbank Galaları” da bu yıl festival programında yer almaya devam ediyor.

İstanbul Film Festivali, Groupama sponsorluğunda altı yıl önce başlattığı Özel Gösterim: Türk Klasikleri Yeniden” bölümüyle Türkiye sinemasının önemli yapıtlarını yeniden beyazperdeye taşıyor. Bu yıl Lütfi Ö. Akad’ın yönettiği, başrollerinde İzzet Günay ile Türkan Şoray’ın yer aldığı 1968 yapımı unutulmaz melodram Vesikalı Yarim, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof. Sami Şekeroğlu SinemaTV Merkezi tarafından restore edilerek izleyicilere sunulacak.

Bu yıl Köprüde Buluşmalar’ın sekizincisi, Efes sponsorluğunda gerçekleştirilecek.

Festivalin konaklama sponsorluğunu ise Martı İstanbul Hotel üstleniyor.

Festivalin teknolojik ürünler sponsoru da Arçelik.

İKSV’nin tüm festivallerine, Öncü Sponsor Eczacıbaşı Holding, Resmi Havayolu Türk Hava Yolları, Resmi İletişim Sponsoru Vodafone, Resmi Taşıyıcı DHL ve Servis Sponsoru GFK destek veriyor.

FESTİVAL AFİŞİNDE

NURİ BİLGE CEYLAN VE BÜLENT ERKMEN İMZASI

2013 yılında düzenlenecek İstanbul Festivalleri’nin afişlerinde farklı sanat dallarının önemli isimlerinin yapıtları, desenleri ve el yazıları, grafik sanatçısı ve İKSV Kurumsal Kimlik Danışmanı Bülent Erkmen tasarımlarıyla bir araya geliyor. 32. İstanbul Film Festivali’nin afiş görseli, günümüz “auteur” sinemasının önde gelen yönetmenlerinden, senarist ve fotoğraf sanatçısı Nuri Bilge Ceylan’ın “Babam İçin” serisindeki, kendi babasının bir fotoğrafından oluşturuldu. Festival için Nuri Bilge Ceylan’ın Uykusuz Gece fotoğrafını seçen Bülent Erkmen tasarımında, yönetmenin el yazısını da afişe taşıdı.

Bülent Erkmen, yaptığı seçimle ilgili olarak “Uykusuz bir gecede baktığını görmeyen açık bir gözün gördükleridir sinema çünkü. Gecenin karanlığında yastığın yumuşaklığına gömülen başa kadar çekilmiş yorganın bedeni saran hayalperest güveni, sinema karanlığında koltuğa gömülme anında karşılığını bulur.” diyor.

Programı geçen ay açıklanan 41. İstanbul Müzik Festivali için, önde gelen güncel sanatçılarımızdan Sarkis’in parmak izi ve el yazısı, Bülent Erkmen’in tasarımıyla festival afişine dönüştürülmüştü. Bu yıl yirmincisi gerçekleştirilecek İstanbul Caz Festivali’nin, yine bir sanatçının katılımıyla Bülent Erkmen tarafından hazırlanacak afişi ise, festivalin önümüzdeki günlerde yapılacak toplantısında basınla paylaşılacak.

FESTİVALİN AÇILIŞ VE KAPANIŞ TÖRENLERİ

32. İstanbul Film Festivali, 29 Mart Cuma akşamı İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki açılış töreniyle başlayacak. Sunuculuğunu Memet Ali Alabora’nın yapacağı açılış töreni CNN TÜRK’ten canlı yayımlanacak. Törenin hemen ardından, Pedro Almodovar’ın, festival kapsamında “Akbank Galaları”nda izlenebilecek son filmi Im So Excited / Aklımı Oynatacağım, festivalin açılış filmi olarak gösterilecek.

14 Nisan Pazar akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak kapanış ve ödül töreni ise NTV’den canlı yayımlanacak. Ceyda Düvenci ve Mert Fırat’ın sunacağı gecede, Altın Laleler ile festivalin diğer ödülleri açıklanacak. Törenin ardından Altın Lale Uluslararası Ödülünü kazanan film gösterilecek.

FESTİVALİN ONUR ÖDÜLLERİ

İstanbul Film Festivali Onur Ödülleri bu yıl altı önemli isme veriliyor.

Festivalin açılış töreninde Türkiye sinemasına yıllar boyu emek vermiş oyuncu Lale Belkıs, görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı, oyuncu Ahmet Mekin ve senarist Ayşe Şasa’ya festivalin Sinema Onur Ödülü takdim edilecek. Atıf Yılmaz’ın 1966 yılında çektiği, senaryosunu Ayşe Şasa’nın yazdığı Ah Güzel İstanbul, Lale Belkıs’ın rol aldığı Kalbimin Efendisi ve Ahmet Mekin’in oynadığı Bir Türke Gönül Verdim filmleri de festival programında gösterilecek.

Usta yönetmen CostaGavras da festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alacak. Missing / Kayıp, Z ve Eden is West / Cennet Batıda gibi filmlerinin ünlü yönetmeni CostaGavras’a ödülü, “Akbank Galaları” kapsamındaki filmi Capital / Kapital’in 7 Nisan Pazar günü Atlas sinemasında saat 13.30’da gerçekleştirilecek gösteriminden önce verilecek. Yönetmen, aynı gün 16.00’da Akbank Sanat’ta Alin Taşçıyan moderatörlüğünde bir de sinema dersi verecek.

Festivalin bu yılki en son onur ödülü ise, 32. İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jüri Başkanı Peter Weir’e takdim edilecek. Gallipoli / Gelibolu, Dead Poets Society / Ölü Ozanlar Derneği, Green Card / Yeşil Kart ve The Truman Show / Truman Show gibi filmlerinin usta yönetmeni Peter Weir’e Sinema Onur Ödülü, festivalin 14 Nisan Pazar akşamı yapılacak kapanış ve ödül töreninde verilecek. Yönetmen, festival kapsamında sinema dersi de verecek. Peter Weir’in sinema dersi 12 Nisan Cuma günü 16.00’da Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

FESTİVALDE ALTIN LALE HEYECANI

İstanbul Film Festivali’nin merakla beklenen Altın Lale Uluslararası ve Ulusal Yarışmaları kapsamında bu yıl da Türkiye ve dünya sinemasının seçkin örnekleri ödül için yarışacak. Festivalin ikinci haftasında jüri ve izleyici karşısına çıkacak filmlere ödülleri, 14 Nisan Pazar akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek kapanış töreninde takdim edilecek.

Yarışma heyecanı Mart ayında başlıyor. Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Üyesi, sinema eleştirmeni Ceyda Aşar’ın, yarışma filmlerinin yönetmenleriyle yapacağı röportajlar, Mart ayı ve festival boyunca film.iksv.org adresinden ve sosyal medyadan takip edilebilecek.

  • Altın Lale Uluslararası Yarışma

32. İstanbul Film Festivali’nin “Uluslararası Yarışma” bölümünde festivalin büyük ödülü Altın Lale için, sanat ve sanatçı temasını işleyen ya da bir edebiyat eserinden uyarlanan 12 film yarışacak. Şakir Eczacıbaşı anısına verilen Altın Lale Uluslararası Yarışma Ödülü, bu yıl da Eczacıbaşı Topluluğu tarafından 25.000 avroluk para ödülüyle desteklenecek. Bu ödülün 10.000 avrosu Altın Lale’nin sahibi olacak filmin yönetmenine, 10.000 avrosu filmin Türkiyedeki dağıtımını üstlenecek firmaya, 5.000 avrosu ise Jüri Özel Ödülünü kazanan filme verilecek.

32. İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisi’nin başkanlığını Peter Weir üstleniyor. Weir’ın yanı sıra jüride Berlin Film Festivali’nde Teddy Ödülü’nü kazanan, festivalin “Dünya Festivallerinden” bölümünde gösterilecek In The Name Of / …Adına filminin yönetmeni Malgoska Szumowska, İranlı oyuncu Fatemeh Simin MotamedArya ve Screen International dergisi sinema yazarlarından Marc Adams yer alacak.

Yılmaz Erdoğan’ın iki şairi konu aldığı filmi Kelebeğin Rüyası, “Uluslararası Yarışma”da Altın Lale için yarışacak filmlerden. İkinci Dünya Savaşı döneminden iki genç şairin, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip’in hayat hikâyelerinden yola çıkan filmin başrollerinde Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat’ın yanı sıra Belçim Bilgin, Farah Zeynep Abdullah ve Yılmaz Erdoğan yer alıyor.

İlk filmi Köprüdekiler, 28. İstanbul Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma”da Altın Lale Ödülü’nü alan Aslı Özge’nin ikinci filmi Hayatboyu da “Uluslararası Yarışma”da Altın Lale için yarışacak. Hayatboyu, birbirinden kopamayan ama duygusal bakımdan tıkanan, biri sanatçı biri mimar, evli bir çiftin hikâyesini anlatıyor. Şubat ayında Berlin Film Festivali’nin “Panorama” bölümünde ilk gösterimi gerçekleştirilen filmin başrollerini Defne Halman ve Hakan Çimenser paylaşıyor.

Uluslararası Yarışma”nın bir diğer filmi, ödüllü yönetmen Bruno Dumont’un, Fransız kadın heykeltıraş Camille Claudel’in akıl hastanesindeki günlerini konu edindiği filmi Camille Claudel, 1915. Filmde sanatçıyı, Avrupa sinemasının yıldızlarından Juliette Binoche canlandırıyor. Film Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışmıştı.

Yönetmenliğini Tony Krawitz’in üstlendiği Avustralya yapımı Dead Europe / Ölü Avrupa, tarih, suçluluk ve sırlar üzerine bir film. Yönetmenin Yunan tragedyası formundan esinlendiği filmi, Avrupa’nın geneline yayılmış suçluluk hissini, ailesinin günahlarıyla yüzleşmek zorunda kalan Isaac karakteri üzerinden işliyor.

Yaron Zilbermanın yönettiği A Late Quartet / Son Konser, Beethoven’in Yaylılar Dörtlüsü Opus 131 adlı olağanüstü eserinden esinleniyor. Son konserlerinden önce duygusal çalkantılar yaşayan bir klasik müzik dörtlüsünün ekseninde ilerleyen filmin kahramanlarını, Hollywood’un parlak oyuncularından Philip Seymour Hoffman, Catherine Keener, Christopher Walken ve Mark Ivanir canlandırıyor.

The Class / Sınıf filmi ile Altın Palmiye Ödülü kazanan Laurent Cantet’in ikinci İngilizce filmi Foxfire / Can Ateşi, Amerikan yazar Joyce Carol Oates’in Türkçeye de Can Ateşi adıyla kazandırılan Foxfire: Confessions of a Girl Gang romanının uyarlaması. 1950’lerde erkek egemen, şiddet ve gerilim dolu bir ortama dönüşen New York’ta, beş cesur genç kızın oluşturdukları çete, kadın isyanını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Laurent Cantet, festivalin konuğu olarak İstanbula gelecek ve filminin gösterimine katılacak.

Yönetmenliğini Lenny Abrahamson’un üstlendiği, Kevin Power’in Bad Day In Blackrock adlı romanından uyarlanan What Richard Did / Ne Yaptın Richard?, Dublin’in kaymak tabakasından, altın çocuk tabir edildiği halde kendine güveni olmayan bir lise öğrencisinin bir anlık öfkesi sonucu trajediyle sonlanan hikâyesini anlatıyor.

Kenya’nın bugüne kadarki ilk Oscar adayı olan Nairobi Half Life / Yarım Kalan Hayat, ülkesinde yerli bir film için görülmemiş bir gişe başarısı yakaladı. Soluk soluğa izleyeceğiniz film, Kenya’da küçük bir köyden oyuncu olma hayalleriyle başkent Nairobi’ye gelen Mwas’ın hikâyesini anlatıyor. Yönetmen David Tosh Gitonga, içinde mücadele, hırs, suç, fahişelik ve yozlaşma geçen gerçek bir Nairobi hikâyesi anlatıyor.

Its All So Quiet / Her Şey O Kadar Sessiz Ki yalnızlık, cinsel baskı ve yaşlanmak hakkında dokunaklı bir aile dramı. Gerbrand Bakker’in aynı adlı, çoksatan ödüllü romanını uyarlayıp yöneten, Hollanda’nın başarılı isimlerinden Nanouk Leopold. Film, Berlin Film Festivali’nde, Aralık ayında hayatını kaybeden başrol oyuncusu Jeroen Willems anısına gösterildi.

İran’ın yasaklı sinemacılarından Cafer Panahi’nin, yine gizlice ve yetkililerden izin almadan çektiği son filmi Closed Curtain / Perde, Berlin Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’ne layık görüldü. Film çekmesi 20 yıl boyunca yasaklanan Panahi’nin, ortak yönetmen Kamboziya Partovi ile birlikte çektiği Perde, hayat, gerçeklik ve film çekmek hakkında fikirler yürütürken, hem film türleri hem de öykü içinde öyküler arasında geziniyor.

Yasmina Khadra’nın Türkçe dahil 40 dile çevrilen ve dünya çapında çok satan kitabından aynı adla uyarlanan The Attack / Saldırı, İsrailli Arap doktor Emin’in, karısı hakkındaki asıl gerçeği keşfetmesini anlatıyor. Filmin yönetmeni Ziad Doueiri hikâyeyi olabildiğince sade ve gerçekçi bir şekilde aktarabilmeyi hedeflediğini söylüyor.

Tarkovski’nin Solaris’inin senaryosunu kaleme almış Ukraynalı Yahudi yazar Friedrich Gorenstein’in bir öyküsüne dayanan House With A Turret / Kuleli Ev’in yönetmen ve senaristi Eva Neymann. Film, sekiz yaşında bir çocuğun gözünden savaşla mahvolmuş bir ülkenin perişan durumunu anlatıyor. Karlovy Vary, Batum ve Tallinn’de ödüller kazanan filmin yönetmeni Eva Neymann, festivalin konuğu olarak İstanbula gelecek.

Kazakistan’ın en başarılı yönetmenlerinden Darezhan Omirbayev, senaryosunu da üstlendiği Student / Öğrenci filmiyle Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını yepyeni bir bakış açısıyla beyazperdeye uyarlıyor. Bresson havası taşıyan Öğrenci, neredeyse elle tutulabilir yoğunluktaki umutsuzluk duygusuyla, komünizm sonrası korsan-kapitalist Kazakistan toplumunun acımasız bir politik incelemesi.

  • Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması

İstanbul Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması sponsorluğunu, festivale 26 yıldır destek veren Efes üstlenecek. Festivalde Türkiye’den, yapımı 2012–2013 sezonunda tamamlanmış filmlerin bir araya geldiği “Türkiye Sineması” bölümünde “Ulusal Yarışma”nın yanı sıra “Yarışma Dışı”, Belgeseller ve “Yeni Türkiye Sineması” başlıkları altında 31 film gösterilecek.

  • Altın Lale Ulusal Yarışma

Altın Lale Ulusal Yarışma Ödülü için yapımı 2012–2013 sezonunda tamamlanan Türkiye’den filmler yarışacak. “Ulusal Yarışma” jüri başkanlığını, Türkiye sinemasının usta yönetmenlerinden Tayfun Pirselimoğlu üstlenecek. Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisi’nin diğer üyeleri ressam Komet, oyuncu Nihal Yalçın, Montpellier Uluslararası Akdeniz Filmleri Festivali Direktörü JeanFrançois Bourgeot ve Cine+Club, Classic&Star ve Famiz kanallarının direktörü Bruno Deloye. Jüri festivalde, En İyi Film, En İyi Yönetmen, Jüri Özel Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik olmak üzere, toplam 9 dalda ödül verecek

Ulusal Yarışma” kategorisinde yer alacak filmler arasından jürinin seçeceği En İyi Film’e 150.000 TL, En İyi Yönetmen’e ise 50.000 TL ödül verilecek. İlk kez 2011 yılında para ödülüyle desteklenen Jüri Özel Ödülü bu yıl da en iyi ikinci filme verilecek. Onat Kutlar anısına verilecek bu ödülü kazanan filmin yapımcısına Efes tarafından 30.000 Amerikan doları takdim edilecek. Festivalde En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu seçilecek isimler 10.000er TL alacak. 32. İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışma’da jüri ayrıca, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik dallarında da ödüller verecek.

Altın Lale Ulusal Yarışma’da ödül için bu yıl 10 film jüri karşısına çıkacak. Yarışmadaki 6 film dünya, 2 film ise Türkiye prömiyeri yapacak. Ulusal Yarışma” bölümünün filmleri şöyle:

–     Özür Dilerim / Cemil Ağacıkoğlu

–     Yozgat Blues / Mahmut Fazıl Coşkun

–     Saroyan Ülkesi / Lusin Dink

–     Kelebeğin Rüyası / Yılmaz Erdoğan

–     Köksüz / Deniz Akçay Katıksız

–     Karnaval / Can Kılcıoğlu

–     Hayatboyu / Aslı Özge

–     Sen Aydınlatırsın Geceyi / Onur Ünlü

–     Soğuk / Uğur Yücel

–     Devir / Derviş Zaim

  • Yarışma Dışı

Selim Evci’nin Rüzgarlar ve Osman Sınav’ın Uzun Hikâye filmleri festivalin “Yarışma Dışı” bölümünde izleyicilerle buluşacak.

  • Yeni Türkiye Sineması

İlk ya da ikinci filmini çeken yönetmenlerin yapıtlarının bulunduğu “Yeni Türkiye Sineması başlığında bu yıl Ömer Can’ın Toprağa Uzanan Eller, Deniz Çınar’ın İçimdeki Çember, Serhat Furtuna’nın Oyuncu, Dilek Keser ve Ulaş Güneş Kacargil’in Evdeki Yabancılar, Alpgiray M. Uğurlu’nun Uvertür ve Ömer Leventoğlu’nun Mavi Ring adlı filmleri izleyiciyle buluşacak.

  • Belgeseller

Festivalin Belgesel Danışma Kurulu’nun 40ın üzerinde başvuru arasından yaptığı seçki, “Türkiye Sineması”nın “Belgeseller” kuşağında gösterilecek.

Piran Baydemir’in Fecira, Caner Canerik’in Ot, Münir Alper Doğan’ın Böyle Söyledi Habip, Kemal Emir’in Zemo, Dilek Göçkin’in Bûka Baranê, Onur Günay ve Burcu Yıldız’ın Hasret-Garod, Hatice Kamer’in Annemin Pusulası, Cenk Örtülü ve Zeynep Koç’un İşkenceyi Gördük, Sami Solmaz’ın Savaşın Tanıkları, Somnur Vardar’ın Yolun Başında, Andrea Luka Zimmerman’ın Taşkafa, Bir Sokak Hikâyesi, Dieter Sauter’in Adieu İstanbul ve Ayşe Funda Aras’ın Gurbet Pastası belgeselleri, izleyiciyle ilk kez festival kapsamında buluşacak.

FIPRESCI ÖDÜLÜ

Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) bu yıl da İstanbul Film Festivali kapsamında ödül verecek. Festivalde Ulusal ve Uluslararası Yarışma’da yer alan birer filme FIPRESCI Ödülü takdim edilecek. Başkanlığını Hollanda’dan Dana Linssen’in yapacağı FIPRESCI Jürisi’nde Avustralya’dan Lesley Chow, İsveç’ten Jon Asp, Kanada’dan Guilhem Caillard ve Türkiye’den Berke Göl ile Burcu Aykar yer alacak.

RADİKAL GAZETESİ HALK ÖDÜLÜ

İKSV’nin medya sponsorlarından Radikal Gazetesi, İstanbul Film Festivali’nde her yıl olduğu gibi Ulusal ve Uluslararası Yarışma’da yer alan birer filme Radikal Halk Ödülü verecek. Radikal Halk Ödülü’nü alacak iki filmi, festival izleyicileri, festival sinemalarında yer alan Radikal kutularına oy atarak belirleyecekler. Oy kullananlar arasında çekilecek kura sonucunda çeşitli ödüller sahiplerinin olacak. Büyük ödülü kazanacak şanslı izleyici, Radikal Gazetesi’nin davetlisi olarak uluslararası bir film festivalini izlemek üzere yurtdışına gidecek,

SİNEMADA İNSAN HAKLARI:

AVRUPA KONSEYİ SİNEMA ÖDÜLÜ FACE

Avrupa Konseyi’nin katkılarıyla 7 yıl önce, yalnızca İstanbul Film Festivali kapsamında verilmeye başlayan Avrupa Konseyi Sinema Ödülü FACE (Film Award of the Council of Europe) bu yıl da, “Sinemada İnsan Hakları bölümündeki bir filme verilecek. İnsan hakları konusunda kamuoyunda duyarlılık ve bilinç yaratan, konunun öneminin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunan 11 filmin gösterileceği “Sinemada İnsan Hakları Bölümü”nden seçilecek filmin yönetmenine kapanış ve ödül töreninde Avrupa Konseyi’nden bir yetkili tarafından 10.000 avroluk para ödülü takdim edilecek. FACE Ödülü’ne Avrupa Konseyi’nin Avrupa sinema yapıtlarını destekleyen Eurimages Fonu da ortak.

FACE Jürisi’nin başkanlığını, geçen yıl CrulicThe Path Beyond / CrulicÖteki Tarafa Yolculuk adlı filmi ile İnsan Hakları Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü alan Anca Damian üstlenecek. Jüride ayrıca, ödüllü belgesel yönetmeni Dan Setton, Eurimages Genel Sekreteri Roberto Olla ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukuki İşler Yönetmenliği Direktörü Philippe Boillat yer alıyor.

Sadece müzikleriyle değil politik duruşlarıyla da önemli bir yer edinmiş Grup Yorum’un yapımcılığını üstlendiği F Tipi Film, “Sinemada İnsan Hakları” bölümünde FACE Ödülü için yarışacak filmlerden. F tipi bir hapishanede geçen filmde Ezel Akay, Barış Pirhasan, S. Süreyya Önder, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, İnan Altın, Vedat Özdemir ve M. İlker Altınay, hapishanenin ayrı ayrı hücrelerinden birer hikâye anlatıyor.

FACE Ödülü için yarışacak bir diğer film, Ali Aydın’ın ilk filmi Küf. Karanlık ve ağır atmosferli Küf’te Ali Aydın, gözaltında kaybolan bir gencin ardından geride kalanların hikâyesini konu alıyor.

Anaïs BarbeauLavalette’nin senaryosunu yazıp yönettiği Inchallah / İnşallah, son Berlin Film Festivali’nde Panorama Özel Mansiyon Ödülü ve FIPRESCI Ödülü’ne layık görüldü. İnşallah, Batı Şeria’daki bir Filistin mülteci kampında, geçici bir klinikte kadın doğum uzmanı olarak çalışan Chloe’nin farklı kesimlerden tanıdıklarıyla birlikte savaşın etkisini hissedişini anlatıyor.

A World Not Ours / Dünya Bizim Değil, Lübnan’ın güneyindeki Aynül Hilva Filistin mülteci kampında birkaç nesil boyu orada kalan bir ailenin 20 yılını izliyor. Yönetmenliğini Mahdi Fleifel’in yaptığı ve Abu Dabi Film Festivali’nde En İyi Belgesel Ödülü kazanan filmde yönetmen, kendi ailesinin hem yakın hem mizah dolu portresini çiziyor,

Sovyet istilasının ardından Afganistan’dan Fransa’ya göçen yazar ve yönetmen Atiq Rahimi’nin Yeryüzü ve Küller’den sekiz yıl sonra çektiği The Patience Stone / Sabır Taşı’nda, otuzlarında güzel bir kadının, izbe bir odada baktığı felçli kocasına tek yönlü bir itirafta bulunuşunu anlatıyor.

“Sinemada İnsan Hakları” bölümünde gösterilecek ve FACE Ödülü için yarışacak filmlerden One Night / Bir Gece’nin yönetmeni Lucy Mulloy, festivalin konuğu olarak İstanbula gelecek. Film, üç Kübalı gencin Havana’dan Miami’ye kaçma maceralarını anlatıyor. Tribeca, Brasilia, Atina ve Stockholm’da ödüller kazanan filmin başrol oyuncuları Anailín De La Rúa De La Torre ile Javier Núñez Florián, filmde anlatıldığı gibi Amerika’ya iltica etmişler.

Srdan Golubovic’in, Sundance’de gösterilen Circles / Kesişen Hayatlar filmi, Bosna Savaşı’nda, Müslüman bir sivilin hayatını kurtarırken kendi hayatını tehlikeye atan Sırp askeri Aleksic’in gerçek hikâyesinden esinleniyor.

Kim Mordaunt’un Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan filmi The Rocket / Roket de FACE Ödülü için yarışacak filmlerden. Laos’ta çekilen ilk uluslararası yapım olan Roket’te, lanetli olmadığını kanıtlamak için bir roket şenliğine katılarak dev bir füze yapan Ahlo’yu izliyoruz.

Berlin’de Gümüş Ayı’yı kazanan, Danis Tanovic’in An Episode in the Life of an Iron Picker / Bir Hurdacının Hayatı, hurda demir toplayarak hayatını zorlukla kazanan Nazif’in öyküsünü anlatıyor. 2001 yılında No Mans Land / Tarafsız Bölge filmiyle Oscar’ın sahibi olan Danis Tanovic’in filminde kendilerini oynayan amatör oyuncularından Nazif Mujic, Berlin’de En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandı. Filmin yönetmeni ve aynı zamanda yapımcılarından Danis Tanovic ile yapımcıları Cedomir Kolar ve Amra Baksic Camo, Köprüde Buluşmalar kapsamında düzenlenecek bir panelde konuşmacı olarak yer alacaklar. 9 Nisan Salı günü 11.00’da Salon İKSV’de düzenlenecek “Bütçesiz Film Yapmak Mümkün mü?” panelinde, bu düşük bütçeli filmin yapım sürecini anlatacaklar

FESTİVALDEN SEYFİ TEOMAN ANISINA:

SEYFİ TEOMAN EN İYİ İLK FİLM ÖDÜLÜ

CMYLMZ FİKİRSANAT DESTEKLİYOR

İstanbul Film Festivali’nde bu yıldan itibaren, erken yaşta kaybettiğimiz yönetmen ve yapımcı Seyfi Teoman anısına bir ödül verilecek. Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’ne, festivalin Altın Lale Uluslararası ve Ulusal Yarışmaları’nın yanı sıra, “Türkiye Sineması” bölümünde yer alan “Yarışma Dışı” ve “Yeni Türkiye Sineması” kuşakları ile “Sinemada İnsan Hakları” bölümünde gösterilen Türkiye yapımı tüm ilk filmler aday olabilecek.

Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan filmin yönetmenine Cem Yılmaz, CMYLMZ Fikirsanat aracılığı ile 30.000 TL takdim edecek. Ödülü beş yıl boyunca destekleyecek Cem Yılmaz, “sinemamızın değerli ismi Seyfi Teomanın adını yıllar boyunca anacak olmanın sevincini” yaşadığını belirtirken, “ilk filmlere ilham olacak nice genç, güzel fikirlere sahip her zaman genç sinemacılara destek, filmcinin öncelikli görevidir” diyor.

Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nün ilk yılki jürisinde yönetmen Emin Alper, oyuncu Saadet Aksoy ve Almanya’dan, sinema eleştirmeni Rudiger Suchsland yer alıyor.

Çok genç yaşta kaybettiğimiz Seyfi Teoman, gerek yönettiği, gerekse yapımcılığını üstlendiği filmlerle hem İstanbul Film Festivali’nde, hem de dünyanın belli başlı festivallerinde pek çok ödül kazanmıştı. Teoman, ilk filmi Tatil Kitabı’yla İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışma’da En İyi Film Ödülü’nü almıştı. İkinci filmi Bizim Büyük Çaresizliğimiz de 61. Berlin Film Festivali’nde yarıştıktan hemen sonra İstanbul’da hem Ulusal, hem Uluslararası Yarışma’da yer almış ve Altın Lale Uluslararası Yarışma’da Jüri Özel Ödülü’nü kazanmıştı. Teoman’ın yapımcıları arasında bulunduğu, Emin Alper’in yönettiği Tepenin Ardı filmi de geçen yıl Altın Lale Ulusal Yarışma’da En İyi Film Ödülü’nü kazanmıştı. Seyfi Teoman, 14 Nisan 2012 akşamı Lütfi Kırdar’da Tepenin Ardı filminin yapımcısı olarak ödülü almak üzere sahneye çıktıktan iki gün sonra, 16 Nisan’da geçirdiği trafik kazasını atlatamayarak, üç haftalık yoğun bakım sürecinin ardından 8 Mayıs 2012’de aramızdan ayrıldı. İstanbul Film Festivali, Seyfi Teoman’ı En İyi İlk Film Ödülü ile her yıl anmaya devam edecek.

SEZONUN MERAKLA BEKLENENLERİ “AKBANK GALALARI”NDA

İstanbul Film Festivali’nin popüler bölümlerinden “Akbank Galaları”nda, geniş kitleye seslenen, yıldızları usta yönetmenlerle buluşturan, merakla beklenen filmlerin Türkiyedeki ilk gösterimleri yapılacak. Gösterimler Pazar hariç her gece 21.30 seansında Nişantaşı CityLife (Citys) sinemasında yapılacak.

Festivalin açılışında gösterilecek İspanyol yönetmen Pedro Almodovar’ın son yapıtı Im So Excited / Aklımı Oynatacağım, neredeyse tamamı uçakta geçen bir komedi filmi. Meksika’ya giden bir uçaktaki yolcular uçuş sırasında sorun yaşanınca son saatlerini geçirdiklerini düşünerek en gizli sırlarını birbirlerine anlatmaya başlarlar. Almodovar’ın “hafif, çok hafif bir komedi” olarak tanımladığı filmin başrollerini Carlos Areces, Raul Arevalo ve Javier Camara paylaşırken, Penelope Cruz ve Antonio Banderas da filme konuk oluyorlar.

“İntikam Üçlemesi”yle tanınan Koreli yönetmen Park ChanWook’un ilk Hollywood filmi Stoker / Lanetli Kan, genç bir kız, annesi ve amca olduğunu iddia eden gizemli bir adam arasındaki aşk üçgenini anlatıyor. Filmde Nicole Kidman, Albert Nobbs, Restless ve Jane Eyre gibi birçok filmde yıldızı parlayan Avustralyalı oyuncu Mia Wasikowska ve A Single Man / Tek Başına Bir Adam’daki performansıyla dikkat çeken Matthew Goode var. Prömiyerini Sundance’de yapan Lanetli Kan’ın senaryosu Prison Break dizisiyle ünlenen oyuncu Wentworth Miller’a ait. Park ChanWook, 2007 yılında 26. İstanbul Film Festivali’nin konuğu olarak İstanbul’a gelmişti.

Blue Valentine / Aşk ve Küller ile tanınan yönetmen Derek Cianfrance’nin son filmi The Place Beyond the Pines / Babadan Oğula, “Akbank Galaları”nın merakla beklenen filmlerinden. Drive / Sürücü filmindeki gibi yine direksiyonun arkasında karşımıza çıkacak Ryan Gosling’e filmde, Hangover / Felekten Bir Gece ve Silver Linings Playbook / Umut Işığım ile büyük hayran kitlesi edinen Bradley Cooper, Eva Mendes ve Ray Liotta eşlik ediyor.

Matt Damon ve John Krasinski’nin senaryosunu birlikte yazdığı, Berlin Film Festivali Özel Mansiyon Ödülü’nün sahibi Promised Land / Kayıp Umutlar”da Matt Damon yönetmen koltuğunu vakitsizlikten dostu Gus Van Sant’a devretti. Film, ABD’de yaşanan ekonomik krizin kasaba sakinlerini nasıl etkilediğini bir doğal gaz şirketinin tezgâhları üzerinden anlatıyor. Başrollerini yine Matt Damon, John Krasinski ve Frances McDormand’ın paylaştığı film başta Amerika olmak üzere, enerji politikalarının bütün dünyada yarattığı olumsuz etkilerin tartışılmasına yol açtı.

Tekerlekli sandalye ragbisini konu aldığı Murderball / Ölüm Oyunu belgeseliyle tanıdığımız yönetmen Henry Alex Rubin ilk kurmaca filmi Disconnect ile internetin günlük hayatımıza etkisini anlatıyor. Başrolünü Alexander Skarsgård’ın oynadığı, ilk gösterimi Venedik Film Festivali’nde yapılan film, hayatı internet yüzünden olumlu ya da olumsuz etkilenen karakterlerin kesişen öykülerini ele alıyor.

Sundance ve Berlin’de en çok konuşulan filmlerinden, Anne Fontaine’nin Two Mothers / Yasak Aşk’ı merakla beklenen gala filmlerinden. Başrollerini Robin Wright ile Naomi Watts’ın paylaştığı film, birbirlerinin oğulları ile aşk yaşayan iki kadın arkadaşın hikâyesini anlatıyor. Büyük tartışmalar yaratan film, aile ve ahlak kavramlarının çelişkilerini sergiliyor.

Ethan Hawke ile Julie Delpy’nin canlandırdıkları Jesse ve Celine çiftinin 24 saatlik ilk birlikteliklerini anlatan Before Sunrise / Gün Doğmadan ve çiftin aşkının Fransa’ya taşındığı Before Sunset / Gün Batmadan’ın ardından, serinin üçüncü filmi Before Midnight / Gece Yarısından Önce festivalde. 9 yıldır birlikte yaşayan Jesse ve Celine’nin Yunanistan tatilleri sırasında geçen filmin yönetmenliğini yine Richard Linklater üstleniyor. Başrol oyuncularından Ethan Hawke, filmi “acımasızca dürüst” olarak nitelendiriyor.

Yönetmenliğini ve senaristliğini François Ozon’un yaptığı In The House / Başka Bir Hayat, 16 yaşındaki Claude’nin, yazma yeteneğiyle birlikte keşfettiği gözlemciliğinin nasıl röntgencilik boyutuna geçtiğini anlatıyor. Başka Bir Hayat, 2012 San Sebastian En İyi Film, En İyi Senaryo ve 2012 Toronto FIPRESCI Ödülleri’nin sahibi. Oyuncu kadrosunda Fabrice Luchini, Kristin Scott Thomas ve Emmanuelle Seigner gibi yıldız isimler yer alıyor.

Yönetmenliğini Susanne Bier’in yaptığı Love Is All You Need / Sadece Aşk, aşk ve mizah dolu bir film. Kanser olduğunu öğreninceye kadar sıradan bir hayat süren bir kadın ile karısının ölümü yüzünden tüm dünyayı suçlayan dul bir adamın, çocuklarının düğünü için gittikleri İtalya’da tanışmasıyla başlayan film, aile, aşk ve mutluluğun gerçek değerini sorguluyor. Başrolleri Pierce Brosnan, Kim Bodnia ve Trine Dyrholm paylaşıyorlar.

The Perks Of Being A Wallflower / Saksı Olmanın Faydaları, yönetmen Stephen Chobsky’nin kendi çoksatan romanından sinemaya uyarladığı bir hikâye. Hayat boyu yanımızdan ayrılmayan dostları ele alan filmin başrollerinde Harry Potter”le tanıdığımız Logan Leman ve We Need to Talk About Kevin / Kevin Hakkında Konuşmalıyız filminin oyuncusu Ezra Miller yer alıyor. Saksı Olmanın Faydaları, komik ve dokunaklı bir ergen hikâyesi olmanın ötesinde, büyüme sürecinin gelgitli hallerini, kimlik sorunlarını, arkadaşlık, aile, ilişkiler ve cinsellik konularını da masaya yatırıyor.

Sinema klasikleri arasına giren Interview with the Vampire / Vampirle Görüşme’den 17 yıl sonra Neil Jordan Byzantium / Bir Vampir Hikâyesi ile karşımızda. Bu kez anne-kız vampirlerin hikâyesini anlatan Jordan’ın filmi iki yüz yıllık bir süreyi kapsıyor. Huzurlu bir balıkçı kasabasında geçen Bir Vampir Hikâyesi, bol kanlı ve melankolik atmosferiyle etkileyici, Gotik bir dönem filmi ve aynı zamanda şık ve çağdaş bir gerilim.

Yönetmen ve senarist David Gordon Green’in son filmi Prince Avalanche / Yolların Prensi, İzlanda filmi Either Way’ın Amerikan uyarlaması. Prömiyeri Sundance Film Festivali’nde yapılan, David Gordon Green’e Berlin’de En İyi Yönetmen Gümüş Ayı Ödülü’nü kazandıran Yolların Prensi erkek dostluğunu tamamen yenilikçi ve samimi bir biçimde irdeliyor.

Stéphane Osmont’un kitabından uyarlanan Capital / Kapital’de kapitalist sistemin içyüzü dünyanın en tanınmış politik film yönetmenlerinden CostaGavras tarafından gözler önüne seriliyor. Kapital, Avrupa’nın en büyük bankasının yeni yönetim kurulu başkanı olunca, kurul üyelerine “Yeni Robin Hood benim! Yoksullardan çalıp zenginlere vermeye devam!” açıklamasını yapan, para dünyasının efendisi haline gelen Marc Tourneuil’in önlenemez yükselişini konu alıyor. 7 Nisan Pazar günü Atlas sinemasında saat 13.30’da gerçekleştirilecek Kapital’in gösteriminden önce, CostaGavras’a festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü sunulacak. Yönetmen aynı gün 16.00’da Akbank Sanat’ta, Alin Taşçıyan moderatörlüğünde bir sinema dersi de verecek.

ÖZEL GÖSTERİM: TÜRK KLASİKLERİ YENİDEN

İstanbul Film Festivali, Groupama sponsorluğunda altı yıl önce başlattığı Özel Gösterim: Türk Klasikleri Yeniden” bölümüyle Türkiye sinemasının önemli yapıtlarının yıllar sonra yenilenip sinema perdesinde tekrar gösterilmelerini sağlıyor.

Festival kapsamında gerçekleştirilecek özel gösterimde bu yıl Lütfi Ö. Akad’ın 1968 tarihli benzersiz melodramı Vesikalı Yarim, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof. Sami Şekeroğlu SinemaTV Merkezi tarafından restore edilerek izleyicilere sunulacak. Sait Faik Abasıyanık’ın Menekşeli Vadi adlı öyküsünden Safa Önal’ın senaryolaştırdığı filmin başrollerinde Türkan Şoray ve İzzet Günay yer alıyor

Sinemaseverler Groupama işbirliğiyle, daha önceki yıllarda Erden Kıral’ın 1979 yapımı Bereketli Topraklar Üzerinde, Lütfi Ö. Akad’ın 1949 tarihli Vurun Kahpeye, Atıf Yılmaz’ın 1978 tarihli Selvi Boylum Al Yazmalım, Memduh Ün’ün 1958 tarihli filmi Üç Arkadaş ve Halit Refiğ’in 1964 tarihli Gurbet Kuşları filmlerini restore edilmiş kopyalarından izleme şansı bulmuştu.

FESTİVALDE BU YILA ÖZEL BÖLÜMLER

  • Gerçek Mucizedir: Carlos Reygadas

Ünlü yönetmen Carlos Reygadas 32. İstanbul Film Festivali’nde! Festivalde yönetmenin tüm uzun metraj filmleriyle birlikte iki kısa filmi de gösterilecek. Festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek Carlos Reygadas, festival kapsamında bir de sinema dersi vererek izleyicilerle buluşacak. 9 Nisan Salı günü 16.00’da Salon İKSV’de düzenlenecek sinema dersi, Sinema Dergisi moderasyonunda gerçekleştirilecek.

2012’de Cannes Film Festivali’nde Post Tenebras Lux / Karanlıktan Aydınlığa filmiyle En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan Reygadas, çağdaş Meksika sinemasının önde gelen yönetmenlerinden. Anlatım tarzı, mesafeli duruşu ve kendine özgü görsel yaklaşımıyla tanınan Carlos Reygadas, bu ülke sinemasının alışıldık kalıplarını kırmasıyla Meksikalı sinemacılar arasında usta olarak anılıyor.

Festivalde yönetmenin 2002 yapımı filmi Japan / Japonya, 2005 yapımı filmi Battle in Heaven / Cennette Savaş, 2007’de Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü alan filmi Silent Light / Sessiz Işık ve yönetmene 2012’de yine Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandıran son filmi Post Tenebras Lux / Karanlıktan Aydınlığa’nın yanı sıra kısa filmlerinden Max ve Prisonniers / Tutsaklar gösterilecek.

  • İstanbul Film Festivali ve İstanbul Bienali işbirliğiyle:

Ben Kentli-Vatandaş Değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir

32. İstanbul Film Festivali, Eylül’de başlayacak 13. İstanbul Bienali’yle özel bir işbirliği yapıyor. 13. İstanbul Bienali’nin ön etkinlikleri kapsamında hazırlanan, “Ben KentliVatandaş Değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir” başlıklı film programı, festival kapsamında izleyicilerle buluşacak. Küratörlüğünü Fulya Erdemci’nin yaptığı “Anne Ben Barbar mıyım?” başlıklı bienalin film programı, Fulya Erdemci’ye ek olarak Yeal Messer ve Gilad Reich’in küratörlüğü ile Ece Üçoluk’un asistan küratörlüğünde gerçekleştirilecek.

14 Eylül10 Kasım 2013 tarihleri arasında düzenlenecek bienalin kapsayıcı temasını, siyasi ve kamusal bir forum olarak kamusal alan fikrini sorgulamayı hedefleyen film programı, vatandaşlık/kentlilik, kamusal alan, demokrasi ve sanat gibi temalara odaklanan belgeseller, filmler ve video yapıtlarından oluşuyor. Neoliberal sistemin istikrarsızlaştırıcı gücüne ve barbarlık, aktivizm ve sivil katılım gibi kavramları yeniden tanımlayan bu sisteme verilen farklı tepkilere odaklanan film programında gösterilecek filmler farklı ekonomik modeller için öneriler, bir ütopya inşa etmek için taslaklar ve sivil hayalgücü araştırmaları konularına bakıyor.

Ben KentliVatandaş Değil miyim?” bölümünde gösterilecek filmler arasında The Exterminating Angel / Yokedici Melek (Luis Buñuel) ve Dont Touch the White Woman / Beyaz Kadına Dokunma (Marco Ferreri) gibi klasiklerin yanı sıra Tomorrow / Yarın (Andrey Gryazev) ve California Dreaming / Kaliforniya Rüyası (Bregtje van der Haak) gibi son dönemde çekilmiş çarpıcı belgeseller ile siyasetin şiirine odaklanan The Tower / Kule (Chto Delat) ve Dammi I Colori / Bana Renk Ver (Anri Sala) gibi video yapıtları yer alıyor.

Festival işbirliğiyle düzenlenecek 13. İstanbul Bienali Film Programı’nda, film gösterimlerinin yanı sıra “Ben KentliVatandaş değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir” başlıklı bir söyleşi de yer alıyor. 8 Nisan Pazartesi günü 16.00’da Pera Müzesi’nde, Fulya Erdemci ve Yael Masser moderatörlüğünde düzenlenecek söyleşiye konuşmacı olarak, programda gösterilen Foreigners out! / Yabancılar Dışarı! filminin yönetmeni Paul Poet ve belgesel yönetmeni Berke Baş katılacak

  • Kadın Hikâyeleri

Festivalin yeni bölümü “Kadın Hikâyeleri”nde güçlü kadın karakterlerin yer aldığı filmler yer alıyor.

Ernest Hemingway’ın, Variety dergisinin Umut Vaat Eden Oyuncu ilan ettiği torunu Dree Hemingway’ın rol aldığı Starlet / Genç Yıldız, 2012’nin en iyi bağımsız filmlerinden biri sayılıyor. Genç Yıldız, 21 ve 85 yaşındaki iki kadının kesişen yollarını anlatıyor. Prince of Broadway ve Take Out filmlerinin yönetmeni Sean Baker, “gerilla vérité” tarzını benimsediği filminde arkadaşlığın gerçek anlamını sorguluyor. Genç Yıldız Austin’de Jüri Özel Mansiyonu, Locarno Film Festivali’nde Genç Jüri Ödülü kazandı. İzleyiciler, Sean Baker ile gösterim sonrasında tanışma fırsatı bulacaklar

Parque vía’nın Meksikalı yönetmeni Enrique Rivero’nun ikinci filmi Mai Morire / Ölme yalnızlık, aile ve zamanın akışına dair ince ve gerçekçi bir film. Geçen yıl Roma’da En İyi Teknik ve Huelva’da Jüri Özel Ödülleri’ni kazanan film, babasının ölümünün ardından annesiyle birlikte olmak için doğduğu kasabaya dönen Chayo’nun, sevdikleri uğruna özgürlüğünü kaybetmesinin hikâyesini anlatıyor. Ölme özellikle muhteşem görüntüleri ve doğa ile iç içe geçen gelenekleri yansıtmasıyla büyük övgü topladı. Filmin yönetmeni Enrique Rivero, filminin gösterimine katılarak izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.

Festival takipçilerinin Orlando, Yes / Evet ve Rage ile yakından tanıdıkları Sally Potter’in yazıp yönettiği Ginger and Rosa / Ginger ve Rosa, 1960’ların İngiltere’sinde iki genç kızın birbirine bağlılığını anlatıyor. Filmde Elle Fanning ve Alice Englert’e Alessandro Nivola, Annette Bening ve Timothy Spall’dan oluşan sağlam bir oyuncu kadrosu eşlik ediyor. Kişiliklerini arayan, ayrılmaz iki genç kızın yaşadıklarını ve Soğuk Savaş’ın onları nasıl etkilediğini konu edinen filmin özellikle müzikleri dikkat çekici.

Gerçek bir olaydan esinlenerek çekilen Our Children / Çocuklarım’ın yönetmeni Joachim Lafosse. Sağlıksız aile bağları üzerine çok katmanlı bir inceleme ve aşırı sevginin sonuçlarına dair bir analiz sunan filmin oyuncu kadrosunda Niels Arestrupe, Tahar Rahim, Stéphane Bissot gibi isimler yer alıyor. Emilie Dequenne de filmdeki performansıyla 2012’de Cannes Film Festivali’ndeki “Belli Bir Bakış” bölümünde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü aldı.

  • Edebiyattan Beyazperdeye

Hikâyeleri ve kahramanlarıyla ilgi çeken kitaplardan uyarlanan filmlerin yer aldığı, festivalin en kıdemli bölümlerinden “Edebiyattan Beyazperdeye” bu yıl yeniden canlanıyor.

Yönetmenliğini ve senaristliğini Sergei Loznitsa’nın yaptığı In The Fog / Sislerin İçinde, barbarlık, insanlık onuru ve savaşı konu alıyor. 1942’de SSCB’nin batı sınırı Nazi işgali altındadır ve hainlik yaptığı iddiasıyla demiryolu işçilerinden biri direnişçiler tarafından cezalandırılmak üzere ormana götürülür; ormanda pusuya düşürüldüklerinde işçi ahlaki bir karar vermek zorunda kalır. Sislerin İçinde, 2012’de Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü, Minsk’de Büyük Ödül, Odessa ve Erivan’da En İyi Film ve Cottbus’ta En İyi Erkek Oyuncu Ödülleri’ni aldı.

Nisan 2012’de hayatını kaybeden Fransız Yeni Dalga’sının büyük yönetmeni Claude Miller’in son başyapıtı Thérèse Desqueyroux, François Mauriac’ın 1927’de yayımlanan romanının uyarlaması; çağına göre ileri fikirleri taşra ahlakıyla çelişen Thérèse Desqueyroux’nun hem evliliğini kurtarma, hem de hayatı doya doya yaşama çabasının hikâyesi. Cannes Film Festivali’nin kapanış filmi olarak gösterilen son filminde yönetmen Miller, geleneksel aile değerlerine sıkışıp kalmış bir insanı kadın hakları mücadelesi, özgürleşme ve cinsel serbestlik kavramları üzerinden anlatıyor.

Henry James’in 1897’de yayımlanan aynı adlı romanından günümüze uyarlanan What Maisie Knew / Arada Kalan, altı yaşındaki bir çocuğun, ebeveynlerinin boşanması sırasında annesiyle babası arasında kalarak yaşadığı sarsıntıyı konu alıyor. Filmin oyuncu kadrosu Julianne Moore, Steve Coogan, Onata Aprile, Alexander Skarsgard ve Joanna Vanderham gibi isimlerden oluşuyor.

Usta yönetmen Lasse Hallström’ün Salmon Fishing in the Yemen’in hemen ardından çektiği The Hypnotist / Hipnozcu, Lars Kepler’in aynı adlı romanından uyarlama bir gerilim-polisiye. Acımasız bir katilin bütün bir aileyi yok ettiği katliamdan kurtulan evin küçük oğlunun, kayıp kız kardeşini arayışını anlatan bu nefes kesen filmin oyuncu kadrosunda Lena Olin, Mikael Persbrandt ve Tobias Zilliacus yer alıyor.

Victor Hugo’nun aynı adlı romanından uyarlanan LHomme qui rit / Gülen Adam, “Edebiyattan Beyazperdeye” bölümünün ilgi çekecek filmlerinden. JeanPierre Améris’in uyarlayıp yönettiği bu şiirsel ve siyasal dramın başrollerini Gérard Depardieu ve C.R.A.Z.Y filminden hatırlanacak MarcAndré Grondin üstleniyor. Prömiyeri Venedik Film Festivali’nde yapılan filmin yönetmeni Améris, festival kapsamında İstanbul’da olacak.

Anthony Bruno’nun gerçek olaylardan esinlenerek yazdığı, aynı adlı kitaptan uyarlanan The Iceman / Katil’in yönetmeni Ariel Vromen. Film, acımasız bir tetikçi ve aynı zamanda mazbut aile babası Richard Kuklinski’yi, çocukluğundan çete günlerine ve tutuklanışına dek izliyor. Katilin güçlü kadrosunda Take Shelter / Sığınak filmindeki oyunculuğu çok beğenilen Michael Shannon’un yanı sıra Winona Ryder, Chris Evans, James Franco, Stephen Dorff ve David Schwimmer gibi yıldız isimler yer alıyor.

Bölümün merakla izlenecek filmlerinden biri de, The House of the Spirits / Ruhlar Evi’nin ünlü yönetmeni Bille August’un son filmi Night Train to Lisbon / Lizbona Gece Treni. Kadrosunda, başroldeki Jeremy Irons’un yanı sıra, Christopher Lee gibi sürpriz bir ismin de yer aldığı film, 1970’lerin faşist Salazar Lizbon’unda geçen bir arkadaşlık, ihanet, baskı ve devrim hikâyesi. Yönetmen Bille August, filmin festivaldeki gösteriminde izleyicilerle buluşmak ve soruları yanıtlamak için İstanbulda olacak.

FESTİVALİN VAZGEÇİLMEZLERİ

  • Dünya Festivallerinden

Sabah Gazetesi sponsorluğundakiDünya Festivallerinden” bölümü, festival izleyicilerine 20’ye yakın tanınmış yönetmenin saygın festivallerde gösterilen, çoğu ödüllü son yapıtlarından örnekler sunacak.

Metot oyuncusu olarak ün yapmış, Oscar Ödüllü efsane aktör Dustin Hoffman, Quartet / Dörtlü filmiyle ilk kez yönetmen olarak karşımıza çıkacak. Oyuncu kadrosunda Maggie Smith, Tom Courtenay ve Billy Connolly gibi isimlerin yer aldığı Dörtlü, yakın arkadaş olan dört eski opera sanatçısının bir araya gelerek yeni bir konsere hazırlanmalarını anlatıyor. Altın Küre adayı olan, ilk gösterimi Toronto’da yapılan filmin senaryosunda ünlü oyun yazarı Ronald Harwoodun imzası var.

Hindistan’da olay yaratan Gangs of Wasseypur / Wasseypur Çeteleri, hem Bollywood, hem gangster filmi meraklılarını memnun edecek. Maden kasabası Wasseypur’un kontrolünü ele geçiren Khan Ailesi’nin 70 yılı aşan güç, suç ve intikam öyküsü, ailenin Bollywood sinemasına olan ilgisi sayesinde bambaşka bir görünüm alıyor. Yönetmenliğini Anurag Kashyap’ın üstlendiği, toplam 320 dakika uzunluğunda, iki bölüm halinde gösterilecek film ilk kez Cannes Film Festivali’nde “Yönetmenlerin On Beş Günü” bölümünde izleyici karşısına çıktı.

At Any Price / Ailem İçin, bir baba-oğul ilişkisini anlatırken şehirleşme, rekabet ve sanayileşme gibi olgulara değiniyor. Yönetmenliğini, Roger Ebert tarafından “son on yılın en iyi yönetmeni” sözleriyle övülen İran asıllı Ramin Bahrani’nin yaptığı Ailem İçin’in ilk gösterimleri Venedik ve Toronto Film Festivalleri’nde yapıldı. Heather Graham’ın da kadroda yer aldığı filmde baba ve oğlu Dennis Quaid ile Zac Effron canlandırıyorlar.

Andrzej Jakimowski’nin, 2007 yapımı bol ödüllü popüler filmi Tricks’i izleyen üçüncü yapıtı Imagine / Hayallerin Ötesinde sinemaseverleri, dünyayı algılama yollarının keşfine çıkarıyor. Geçen yıl Varşova Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve İzleyici Ödülleri’ni kazanan film, Lizbon’da görme engellilere hizmet veren bir klinikte eğitmen olarak işe başlayan ve hastalara alışılmadık yöntemlerle oryantasyon eğitimi veren Ian’ın hikâyesini anlatıyor. Andrzej Jakimowski, filminin festivaldeki gösteriminde bulunacak.

Yönetmen Fernando Trueba ve efsanevi Fransız senarist JeanClaude Carrière, The Artist And The Model / Sanatçı ve Modeli filmiyle hayata yeni adım atan genç bir kadın ile son günlerini yaşadığını hisseden yaşlı heykeltıraş arasındaki hoş bir ilişkiyi, yaşam ve ölümü, gençlik ve yaşlılığı anlatıyor. 2012’de San Sebastian’da En Iyi Yönetmen Ödülü alan film 1943’te, işgal altındaki Fransa’daki küçük bir kasabada geçiyor.

2012 Cannes Film Festivali’nin kapanış filmi Renoir, ressam Pierre-Auguste Renoir ile müstakbel film yönetmeni oğlu Jean Renoir’in öyküsü. Gilles Bourdos’un yönettiği filmde savaşta yaralanınca iyileşmek için babası Auguste Renoir’in yanına giden ve babasının göz ağrısı Andrée’nin büyüsüne kapılan Jean’ın nasıl sinemacıya dönüştüğü anlatılıyor. Filmin yönetmeni Gilles Bourdos, festivalin konuğu olarak İstanbula gelecek isimlerden.

Daniel Algrant imzalı Greetings From Tim Buckley / Tim Buckleyye Sevgilerle, kendi kuşaklarının efsanevi müzisyenlerinden baba-oğul Tim ve Jeff Buckley’in hiç kesişmeyen yollarının hikâyesini anlatıyor. Gerçek olaylardan ilham alan filmde, Tim Buckley anısına düzenlenecek konserde sahne alması istenen Jeff Buckley, konser hazırlığı sırasında New York sokaklarında geçmişe doğru bir yolculuğa çıkar ve hiçbir zaman barışamadığı geçmişi, kökleri ve babasının müziğiyle tanışır. Tıpkı babası gibi trajik bir ölümle aramızdan ayrıldığında ondan sadece iki yaş büyük olan Jeff Buckley’i Gossip Girl dizisinde oynadığı Dan Humphrey karakteriyle ünlenen Penn Badgley canlandırıyor.

Yönetmen Chang JungChi’nin ilk uzun metraj filmi Touch of the Light / Kalbimdeki Işık, görme engelli Tayvanlı piyano dehası Huang YuSiang’ın gerçek yaşam öyküsüne dayanan bir aşk hikâyesi. Filmde kendini canlandıran Siang’ın, üniversite çağına geldiğinde gerçek dünyaya adım atarak gören öğrencilerle birlikte kendi yolunu çizmeye çalışması anlatılıyor. Busan’da İzleyici Ödülü kazanan bu umut dolu, dokunaklı dram Tayvan’ın Oscar adayıydı.

İskandinavya’nın en iddialı prodüksiyonlarından Kontiki, Amerika’daki insanların 1500 yıl önce deniz yoluyla Polinezya’ya gelerek koloniler kurdukları teorisini ispatlamaya çalışan Norveçli kaşif Thor Heyerdahl’ın, 1947’de birbirini hiç tanımayan deneyimsiz beş adamla bir sal üzerinde çıktığı 8000 kilometrelik deniz yolculuğunu anlatıyor. Çekimleri Maldivler, Malta, Norveç, İsveç, Tayland, Bulgaristan ve New York’ta yapılan, Joachim Rønning ve Espen Sandberg’in yönetmenliğini üstlendiği Kontiki, 16,6 milyon dolarlık bütçesiyle Norveç sinema tarihinin en pahalı yapımı. Ülkesinde gişe rekorları kıran bu nefes kesici azim öyküsü, bu yıl Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adayı olmuştu.

Yönetmenliğini Malgoska Szumowska’nın yaptığı ve Berlin’de Teddy Ödülü kazanan In The Name Of / …Adına, memleketi Polonya’da özellikle din ve cinsellik konularında büyük tartışmalara yol açtı. Film, küçük bir kasabaya atanan genç bir rahibin eşcinsel ilgileri yüzünden suçlanışının hikâyesi. Altın Lale Uluslararası Yarışma’nın bu yılki jüri üyelerinden yönetmen Malgoska Szumowska ve filmin oyunculardan Mateusz Kosciukiewicz, filmin festivaldeki gösterimine katılacaklar.

Prömiyeri, Şubat ayında düzenlenen Berlin Film Festivali’nde yapılan ve festivalden Altın Ayı ile FIPRESCI Ödülleri’yle dönen Child’s Pose / Çocuk Pozu, “Dünya Festivallerinden” bölümünde gösterilecek merakla beklenen filmlerden. Calin Peter Netzer’in, Maria ve 29. İstanbul Film Festivali’nde gösterilen Medal of Honor / Şeref Madalyası filmlerinin ardından çektiği bu son filmi, bir anne ve oğlun hikâyesini heyecan verici, ve mizahî bir dille anlatıyor.

  • NTV Belgesel Kuşağı

İstanbul Film Festivali’nin belgeseller bölümünün sponsorluğunu bu yıl da NTV üstlenecek.

En İyi Belgesel dalında Oscar’ın yanı sıra, Sundance’de İzleyici Ödülü ve Jüri Özel Ödülü, Tribeca, Moskova, Atina, Durban ve Los Angeles’te En İyi Belgesel ve İzleyici Ödülleri’ni kazanan Searching for Sugarman / Bir Şarkının Peşinde, festivalin en ilginç filmlerinden. Müzik aşkını, sözleri ruha işleyen şarkıların uyandırdığı tutkuyu ele alan, Malik Bendjelloul’un yönettiği bu film, 60’lar sonunda Detroit’te bir barda keşfedilişinin ardından kendisinden yıllar boyu haber alınamayan müzisyen Rodriguez’in izini sürüyor.

Leviathan, insanoğlunun en eski mücadelesi olan balıkçılığı hem balıkçı hem de avın gözünden, şimdiye dek izlediğimizden çok farklı şekilde anlatıyor. İplere bağlı düzinelerce kamera kullanılan filmin senaryo yazarı, yönetmeni, kurgucu ve yapımcıları, antropolog, bilim insanı, sanatçı ve sinemacı Véréna Paravel ile Harvard Üniversitesi’ndeki Duyusal Etnografya Laboratuvarı Yöneticisi Lucien CastaingTaylor.

Bölümün öne çıkanlarından bir diğeri ünlü performans sanatçısı Marina Abramovic ile yenilikçi tiyatro yönetmeni Robert Wilson’un 2011’deki birlikteliğinden doğan Bob Wilsons Life and Death of Marina Abramovic / Marina Abromovicin Yaşamı ve Ölümü. Giada Colagrande’nin yönetmenliğini üstlendiği belgeselde, Abramovic’in deneysel opera türünde yeniden kurgulanan yaşam öyküsünün anlatılışında Robert Wilson’a Abramovic’in yanı sıra şarkıcı ve besteci Antony Hegarty ve oyuncu Willem Dafoe eşlik ediyor. Abramovic’in 2010 yılında MoMa’da yaptığı performansı anlatan belgesel Marina Abramovic: The Artist Is Present / Marina Abramoviç: Sanatçı Aramızda geçen yıl yine festival kapsamında gösterilmişti.

Oscar Ödüllü sinemacı Alex Gibney, 200’den fazla işitme engelli çocuğu taciz eden rahip Lawrence Murphy’nin hikâyesinden yola çıkarak günümüzün dehşet verici skandallarından birini Mea Maxima Culpa: Silence In The House of God / Madonna Ağlıyor filminde belgeliyor. ABD’de rahiplerin cinsel tacizine yönelik, bilinen ilk halk protestosunu araştıran Gibney, Katolik Kilisesi’nin gücünü nasıl kötüye kullandığını, Milwaukee’den başlayarak İrlanda ve İtalya’daki kilise korolarına, Vatikan’da Papalık makamından henüz istifa eden Kardinal Ratzinger’e uzanan örtbas ve milyon dolarlık tazminatlar zincirini ortaya koyuyor.

Dünyanın en gizli kapaklı ve belki de en çok tartışılan örgütlerinden birinin kendi yöneticileri tarafından ifşa edildiği The Gatekeepers / Bekçiler, hem İsrail hem de Ortadoğu siyasetinin içyüzünü aydınlatıyor. İsrail gizli servisi Şin Bet’in altı eski müdürünün icraatlarını, kararlarını ve başlıca olayların arka planını kendi ağızlarından anlattıkları belgesel, geçen yıl Los Angeles ve New York Film Eleştirmenleri Birlikleri’nin En İyi Belgesel Film Ödülleri’ni kazandı. Yönetmenliğini Dror Moreh’in üstlendiği, Errol Morris’in The Fog of War’ından esinlenen film En İyi Belgesel dalında Oscar’a da aday gösterildi. Film İsrail’de büyük tartışmalara yol açtı.

Arıların peşine düşen yönetmen Markus Imhoof, More Than Honey / Baldan Acı filmiyle izleyenleri arıların dünyasına götürerek insanoğlunun geleceğine dair karanlık bir öngörüyle karşımıza çıkıyor. Albert Einstein’in “Arılar yok olup giderse insanlık sadece dört yıl ayakta kalır” sözünden yola çıkarak artık endişelenme vakti geldiğini düşünen Imhoof, filminin festivaldeki gösterimine katılarak izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.

Tom Donahue’nin yönettiği, yaptıkları seçimlerle Hollywood’u yeniden tanımlayan sinemanın vazgeçilmezleri, kast direktörlerini anlatan Casting By / Oyuncu Seçimi tabuları yıkan Marion Dougherty ve Lynn Stalmasyer gibi mesleğin öncüleriyle, Al Pacino, Jeff Bridges, Robert Redford, Woody Allen, Diane Lane, Morgan Freeman, Warren Beatty, Glenn Close, Channing Tatum, Gabourey Sidibe, George Lucas ve Bette Midler gibi bugün efsane olmuş isimlerle yapılan röportajları bir araya getiriyor.

Becoming Traviata / Traviata ve Biz izleyenleri çok özel bir kadınla, hem sanat yapıtı hem de bir efsane olan, Verdi’nin trajik kahramanı La Traviata’yla tanıştırıyor. Philippe Béziat’ın yönetmenliğini yaptığı film dünyaca ünlü Fransız soprano Natalie Dessay’ı 2011 ilkbaharında, iki ay boyunca Jean-François Sivadier yönetiminde ilk provalardan galada sahne alışına kadar izliyor.

Müzik tutkunlarının kaçırmaması gereken filmlerden Sound City, müzik tarihine Nirvana ve Foo Fighters gruplarıyla ismini yazdırmış ünlü müzisyen Dave Grohl’un ilk yönetmenlik denemesi. Dave Grohl, Sound City’de Amerika’nın efsanevi fakat pek tanınmayan kayıt stüdyosu Sound City’ye vefa borcunu ödüyor. Film, 70’ler, 80’ler ve 90’larda Fleetwood Mac, Neil Young, Stevie Nicks, Tom Petty, Metallica, Nirvana gibi isimlerin albümlerine ev sahipliği yapan Sound City’nin hikâyesini, stüdyoyu yakından tanıyan müzisyenlerin ağzından aktarıyor.

Bölüm kapsamında gösterilecek bir diğer film, Free Radicals: A History of Experimental Film / Bir Deneysel Sinema Tarihi. Festival kapsamında, avangart ve deneysel sinemanın tarihini gözler önüne seren bu filmin yönetmeni Pip Chodorov ile yazar, editör, festivalci ve sinemacı HeinzPeter Schwerfel bir söyleşide bir araya gelecekler. 5 Nisan Cuma günü 16.00’da Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek “Serbest Radikaller Deneysel Sinema Üzerine Bir Söyleşi”nin moderatörlüğünü Lara Kamhi üstlenecek.

  • Antidepresan

İlk kez 2010 yılında 29. İstanbul Film Festivali’nde özel bölüm olarak yer alan ve kısa sürede festivalin vazgeçilmezlerinden olan “Antidepresan”, SinemaTV sponsorluğunda izleyicilerle buluşuyor.

Goodbye Lenin’in yardımcı yönetmenliğini yapan, reklam ve müzik filmleri yönetmeni Jan Ole Gerster’in ilk uzun metraj filmi Oh Boy / Eyvah melankoliyle mizah arasında gidip gelen bir kent hikâyesi. Hayatı akışına bırakarak yaşamaya çalışsa da sürekli tökezleyen Berlinli Niko’nun komik ve hüzünlü yaşamını anlatan film, geçen yıl, Oldenburg Alman Bağımsızlık Ödülleri’nde En İyi Alman Filmi, Üstün Oyunculuk ve İzleyici Ödülleri’nin yanı sıra Münih Genç Alman Sineması Ödülü’nün de sahibi oldu.

Festivalde geçen yıl “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümünde gösterilen Kill List’in yönetmeni Ben Wheatley, bu yıl Sightseers / Garip Turistler adlı kara komedisiyle yeniden festival seyircisiyle buluşuyor. İngiltere’nin Göller Bölgesi’ni karavanlarıyla boydan boya dolaşan katil çiftin komik, şiddet ve kan dolu tatilini anlatan filmin başrollerini Alice Lowe ve Steve Oram paylaşıyor.

Moonrise Kingdom’un senaristi Roman Coppola’nın yazıp yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği A Glimpse Inside The Mind Of Charles Swan III / Erkek Aklı, aybedilmiş aşklar, dostluk ve intikam hayalleriyle işlenmiş eğlenceli bir komedi. İnsan birini hem sevip hem de ondan nefret edebilir mi? Bu çılgın komedide Charlie Sheen, başarılı grafiker Charles olarak karşımıza çıkıyor.

Mika Kaurismäki’nin son filmi Road North / Kuzeye Giden Yol, birbirinden uzak düşen baba ile oğlun izini süren, hem dokunaklı hem de komedi unsurları barındıran bir yol filmi. St. Petersburg’da İzleyici Ödülü alan Kuzeye Giden Yol filminde Finlandiya’nın önde gelen film ve müzik ikonlarından VesaMatti Loiri ve Samuli Edelmann rol alıyor.

I Give It A Year / Bu Aşk Fazla Sürmez, Sacha Baron Cohen’in Borat ve Bruno’nun senaryolarını birlikte yazdığı Dan Mazer’in son filmi. Romantik komedilerin bittiği noktada başlayan bu hareketli film olabilecek en uyumsuz çiftin, Josh ve Nat’ın evliliklerinin ilk yılını komik bir dille anlatıyor.

  • Mayınlı Bölge

İstanbul Film Festivali’nin ilgiyle beklenen bölümlerinden, Malezya Havayolları’nın sponsorluğundakiMayınlı Bölge”de farklı tür ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik özellikleriyle tekinsiz yerlerde dolaşan 10 film gösterilecek.

Dog Days / Zor Günler, ImportExport gibi ödüllü filmlerin ve State of the Nation / Ulusun Hali gibi belgesellerin tartışmalı yönetmeni Ulrich Seidl’in, aynı aileden üç kadının çıktığı üç farklı tatilde kendi cennetlerini aramalarını anlatan “Cennet Üçlemesi”nin tümü festivalde gösterilecek. İlk film, cennetin dünyevi aşkta olduğuna inanan ve genç bir sevgili bulmak için Kenya’ya giden Teresa’yı anlatan Paradise: Love / Cennet: Aşk. İkinci film Paradise: Faith / Cennet: İnanç, Teresa’nın, Venedik’te kapı kapı gezerek misyonerlik yapan, dindar kız kardeşi Anna Maria’yı anlatıyor. Son film Paradise: Hope / Cennet: Umut ise, Teresa’nın, tatilini zayıflama kampında geçiren kızının hikâyesine odaklanıyor. Bu üç film sırasıyla Cannes, Venedik ve Berlin Film Festivalleri’nde yarışmalı bölümde gösterilmişti.

Khadak ve Altiplano’nun yaratıcıları Peter Brosens ve Jessica Woodworth’un son filmi The Fifth Season / Beşinci Mevsim tüyler ürpertici bir kıyamet hikâyesi. Küçük bir Fransız köyüne bahar gelmeyince köyün yaşadığı panik ve kaos hali, büyük bir umutsuzluk fonunda ve olağanüstü görüntüler eşliğinde anlatılıyor. İlk gösterimleri Venedik ve Toronto’da yapılan Beşinci Mevsim, Venedik’te Genç Sinema, Yeşil Damla Ekoloji, Valladolid’de Jüri Özel, Gençlik Jürisi ve FIPRESCI Ödülleri’ni kazandı. Yönetmenlerden Peter Brosens, festivalin konuğu olarak İstanbul’a geliyor.

2010 yılında Uncle Boonmee filmiyle Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanarak büyük ses getiren Taylandlı yönetmen, video sanatçısı Apichatpong Weeresethakul’un son filmi Mekong Hotel, gerçek ile kurmaca arasında gidip gelen, bu dünyadan öbür dünyaya geçiş yapan bir duygu ve düşünce egzersizi. Sinema dünyasının son zamanlardaki en kendine has seslerinden Weeresethakul, filmde vampiri andıran anne ile kızı ve genç âşık ile Mekong Nehri arasındaki bağı özgün tarzıyla anlatıyor. Mekong Hotel aynı zamanda, Weeresethakul’un 2002’de hazırladığı, ancak yüksek bütçesi yüzünden çekemediği Ecstasy Garden projesi için ekibiyle yaptığı provayı da ekrana aktarıyor. Weeresethakul, 2001’de İstanbul Bienali’ne de sanatçı olarak katılmıştı.

2012’de Tallinn’de En İyi Yönetmen ve Venedik’te Eşcinsel Aslan Ödülleri’ni kazanan Weight / Yük’te morgda çalışan, hayattan umudu kesmiş, doğuştan kambur levazımatçı Jung’un öyküsü anlatılıyor. Sert sahneleriyle Venedik Film Festivali’ndeki ilk gösteriminde sansasyona yol açan Yük, yönetmen Jeon KyuHwan’un sözleriyle “insanların bir yük gibi taşıdıkları yaşamın ağırlığı üzerine grotesk bir fantezi.”

Romantik, yoğun, canlı ve büyüleyici Upstream Color / Gizli Kimya, 2013 yılının merakla beklenen filmlerinden. Sundance’nin ardından, uluslararası prömiyeri Şubat ayında Berlin’de yapılan filmin yönetmeni Shane Carruth, 2004 yılında çektiği bir önceki filmi Primer / Kapsül ile Sundance’de Jüri Büyük Ödülü’nü kazanmıştı. Yönetmenin bu yeni filminde, insanoğlunun kökenlerini ve aşkın entrikalarını irdeleyen karmaşık bir aşk hikâyesi anlatılıyor.

  • Yeni Bir Bakış

Nescafe Gold’un sponsor olduğu Yeni Bir Bakış” bölümünde, ilk ya da ikinci filmleriyle dünya sinema endüstrisinin dikkatini üzerlerine çeken genç yönetmenlerin filmleri izleyicilerle buluşacak.

Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Ödülü’nü alan After Lucia / Luciadan Sonra, ilk filmi Daniel ve Ana ile yakaladığı başarıyı sürdüren 1979 doğumlu Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun ikinci yönetmenlik denemesi. Meksika’nın Oscar adayı Luciadan Sonra, bir trafik kazası sonucu eşini kaybeden Roberto ile kızının, yeni bir başlangıç yapmak üzere taşındıkları Meksiko’da yasla başa çıkma ve büyük şehre ayak uydurma çabalarını anlatıyor.

İlk gösterimlerini Venedik ve Toronto Film Festivalleri’nde yapan A Hijacking / Fidye, Hint Okyanusu’ndaki yük gemisi MV Rozen’in Somalili korsanlar tarafından kaçırılışını ve mürettebatın rehin alınışını anlatıyor. Submarino ve The Hunt / Onur Savaşı filmlerinin başarılı senaristi Tobias Lindholm’un ikinci filmi Fidye’nin oyuncu kadrosunda Amalie Ihle Alstrup, Johan Philip Asbæk ve Ole Dupont yer alıyor. Filmin çekildiği MV Rozen, daha önce gerçekten açık denizde korsanlar tarafından kaçırılan bir gemi. Kadroda arabulucuyu oynayan Gary Skjoldmose Porter gerçek hayatta da kaçırılan bir gemide rehin düşmüş ve arabuluculuk yapmış.

Çağdaş Habil-Kabil hikâyesi A Respectable Family / Saygın Bir Aile, belgeselci yanıyla tanınan Massoud Bakhshi’nin son kurmaca filmi. Yönetmen Bakhshi, 1979 İslam Devrimi sonrasındaki çocukluğundan, savaş yıllarındaki gençliğinden ve günümüz Tahran’ındaki deneyimlerinden yola çıkarak hazırladığı filmini Batı’da yaşayan İranlı bir akademisyen üzerinden anlatıyor.

Peddlers / Hamallar, Bollywood’a alternatif yeni bir Hindistan sinemasının en iyi örneklerinden. Filmin yönetmeni ve senaristi Vasan Bala filminin eksik kalan bütçesini Facebook’tan tamamlamasıyla Hindistan bağımsız sineması için umut ışığı yaktı. Hamallar, başıboş yetim Mac, cinsel sorunları olan polis memuru Ranjit ve kanser tedavisi için uyuşturucu işine giren eski öğretmen Bilkis’in kesişen hayatlarını konu alıyor. Bombay sokaklarında geçen bu karanlık suç filmi 2012 Cannes’da Eleştirmenler Hafta’sında gösterildi.

Filistinli yönetmen Annemarie Jacir’in filmi When I Saw You / Seni Gördüğümde, Şubat ayında düzenlenen Berlin Film Festivali’nde NETPAC Ödülü’ne layık görüldü. Jacir’in Salt of This Sea / Bu Denizin Tuzu’nun ardından çektiği bu ikinci filmi 1967 yılında, Filistinli mültecilerin yerleştiği bir kampta geçiyor ve 11 yaşında, başına buyruk bir çocuğun özgürlük peşinde babasını arayışını konu alıyor. Huffington Post Seni Gördüğümde’yi “son derece dokunaklı sinemasal bir şiir” sözleriyle övdü.

Geçen yıl Selanik Film Festivali’nde En İyi Senaryo, İzleyici ve Jüri Özel Ödülleri’ni alan Epilogue / Son, festivalin “Yeni Bir Bakış” bölümünün merak uyandıracak filmlerinden. Amir Manor’un ilk uzun metraj filmi, yaşlı bir çiftin mahrem portresini çizerken tüketim ve bürokrasi çarkları içinde yabancılaşmış ve körelmiş İsrail toplumunu da eleştiriyor. Haneke’nin büyük ses getiren Amour / Aşk filmine benzetilen Son’un senarist ve yönetmeni Amir Manor, festivalin konuğu olacak.

Müzik tutkunlarının kaçırmaması gereken filmlerden Gimme the Loot / Malları Ver, soul müzik, hip hop ve grafiti dünyasının nefes kesici bir bileşimiyle yola çıkan yönetmen Adam Leon’un ilk uzun metrajı. Austin SXSW festivalinde En İyi Kurmaca Film Ödülü’nü alan Malları Ver, grafiti sanatçısı bir çiftin hikâyesini anlatıyor.

  • Geceyarısı Çılgınlığı

Uyarıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği geleneksel “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümünün sponsoru tv2. Festival boyunca cuma ve cumartesi geceleri 24.00 seansında gösterilecek filmler izleyicilerin uykusuna mal olacak.

Bölümün kaçırılmayacak filmlerinden biri hiç kuşkusuz 26 farklı yönetmenin çektiği 26 farklı ölüm hikâyesinden oluşan The ABCs of Death / Ölümün Alfabesi. İlk gösterimi Toronto’da yapılan bu çılgın film, on beş ülkeyi kapsayan prodüksiyonu, Ben Wheatley, Jorge Michel Grau ve Xavier Gens gibi dünyaca ünlü sinemacıların yönettiği bölümleriyle çok iddialı. Alfabenin her bir harfi için farklı bir yönetmen tarafından çekilen 26 film, kışkırtıcı, şok edici, komik ve sinir bozucu.

Bölümde ayrıca Midnight Meat Train ile tanınan Ryûhei Kitamura’nın No one lives / Herkes Ölecek ve El Orfanato / Yetimhanenin yaratıcılarının yapımcılığını üstlendiği, Oriol Paulo’nun The Body / Ceset filmleri de yer alıyor.

  • Ustalar

Ustalar” bölümünde bütün sinemaseverler, dünya sinemasına yön vermeyi sürdüren usta yönetmenlerin son filmlerini izleme fırsatı bulacak.

Ken Loach’ın, prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ve büyük beğeni toplayan belgeseli Spirit of 45 / 45 Ruhu, festivalin kaçırılmayacaklarından. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından İngiltere’de esen umut rüzgârlarının vahşi kapitalizmle yok oluşunu anlatan 45 Ruhu, dönemin tanıklarının anlatılarıyla arşiv görüntülerinden oluşuyor. Bir önceki filmi The Angels Share / Meleklerin Payı Filmekimi’nde gösterilen Ken Loach, son filminde İngiltere’nin bir birlik ruhu içinde savaşın yıkıntıları arasından çıkışının izini sürüyor.

En yaşlı sinemacı, 103 yaşındaki Manoel de Oliveira’nın, Portekizli modernist Raul Brandão’nun 1923 tarihli oyunundan uyarladığı filmi Gebo And The Shadow / Gebo ve Gölge’nin başrollerinde Claudia Cardinale, Jeanne Moreau, Leonor Silveira, Oliveira’nın torunu Ricardo Trepa ve Michael Lonsdale yer alıyor. İlk gösterimi Venedik Film Festivali’nde gerçekleştirilen, Abu Dabi Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan film, 19. yüzyıl sonlarında oğlunu korumak için kendini feda eden bir adamın hikâyesini anlatıyor.

Fransız Yeni Dalga akımının önemli isimlerinden Alain Resnais’in son filmi You Aint Seen Nothin Yet / Henüz Bir Şey Görmediniz, “Ustalar” bölümünün iddialı yapımlarından. Alain Resnais, son filminde kurgu ile gerçeği, film ile tiyatroyu harmanlarken aşk, yaşam, ölüm gibi temaları irdeliyor.

Efsanevi belgeselci ve fotoğrafçı Raymond Depardon, altı yılını doğduğu ülkeyi geniş format kamerayla fotoğraflayarak geçirdi ve uzun yıllar birlikte çalıştığı Claudine Nougaret ile alışılmışın dışında bir seyahat güncesi hazırladı. Journal De France / Fransa Günlüğü benzersiz bir Fransa portresi çizerken sıradışı bir kariyerin ve sanat fotoğrafçılığının etkileyici özetini de sunuyor. Yolculuk, Depardon’un muhabirlik yaptığı zamanlardan Çad, Venedik, Cannes, Bokassa gibi mekânlara ve Jean-Luc Godard gibi isimlere uzanıyor.

Tabuları yıkan sinemacı Peter Greenaway, Goltzius And The Pelican Company / Goltzius ve Pelikan Kumpanyası ile bu kez seks, din ve sanatın iç içe geçtiği üç katmanlı bir film sunuyor. Yönetmenin Rembrandt’ın etrafındaki komployu anlattığı Nightwatching / Gece Bekçisi ile başladığı “Hollandalı Ustalar” üçlemesinin ikinci filmi olan Goltzius ve Pelikan Kumpanyası, 16. yüzyılda yaşamış baskı ve gravür ustası Hendrik Goltzius’u izliyor. Film, Goltzius’un zina, ensest, aldatma, pedofili, fahişelik ve ölüsevicilikten oluşan altı cinsel tabuyu sahnelemesini konu alıyor.

20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Hannah Arendt’in yaşamının bir bölümünü konu alan Hannah Arendt, Berlin’den sonra 32. İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Önceki çalışmalarında Rosa Luxemburg ve Hildegard von Bingen’in hayatlarını da beyazperdeye taşıyan yönetmen Margarethe von Trotta’nın son filmi, kahramanını Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın 1960 yılında Kudüs’te yargılanışını izlerken resmediyor. Arendt, The New Yorker dergisine Eichmann hakkında hazırladığı yazı dizisinin ardından, 1961–1964 yıllarında tüm dünyadan gelen sert tepkilere direniyor. Filmde Arendt’i ünlü Alman oyuncu Barbara Sukowa canlandırıyor. “Düşünen bir kadının filmi”ni yaptığını belirten Margarethe Von Trotta, “kötülüğün sıradanlığı”nı keşfiyle dünyayı sarsan Arendt’in hikâyesini etkileyici bir biçimde anlatıyor.

Fist in the Pocket / Cepteki Yumruklar, Good Morning Night / Günaydın Gece ve Vincere / Yenmek’in usta yönetmeni İtalyan Marco Bellocchio, son filmi Dormant Beauty / Uyuyan Güzel ile izleyiciyi ötanazi konusunda çok yönlü bir keşfe çıkarıyor. Uyuyan Güzel, 2012 Sao Paulo Eleştirmen Ödülü’nü ve filmin oyuncusu Fabrio Falco 2012 Venedik En İyi Yeni Genç Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı.

Usta yönetmen Mike Figgis’in son filmi Suspension of Disbelief / Gördüğüne İnan, festivalin merakla beklenenlerinden. Gerçeklikle hayal arasında geçişlerle örülü, senaryoyla gerçek hayatın birbirine karıştığı bu psikolojik gerilim, Mulholland Dr. / Mulholland Çıkmazı ve Black Swan / Siyah Kuğu gibi modern klasiklerle kıyaslanan postmodern bir cinayet filmi.

  • Çocuk Mönüsü

Festivalin ailece izlenebilecek, uluslararası çocuk filmi festivallerinde beğeni toplayan yapıtların gösterildiği “Çocuk Mönüsü” bölümünde en iyi çocuk filmlerinden bir seçki sunulacak. Festival süresince hafta sonları Citys ve Rexx sinemalarında, 11.00 ve 13.30 seanslarında gösterilecek filmlere simültane Türkçe seslendirme yapılacak.

Bölüm kapsamında, Stéphane Aubier, Vincent Patar ve Benjamin Renner’in Ernest & Celestine / İki Arkadaş, Michel Ocelot’un Kirikou and The Men and the Women / Kirikou ve Erkekler ve Kadınlar ve Stephan Schesch’in Moon Man / Aydaki Adam filmleri festivalin küçük takipçileriyle buluşacak.

  • Anılarına

Festivalin “Anılarına” bölümde yakın zamanda kaybettiğimiz sinema üstatlarının filmleri izleyicilerle buluşacak.

Anılarına” bölümünde sadece sinemada değil, sözünü söylediği her alanda zamanın ötesinde işler yapmış usta yönetmen Metin Erksan anısına, yönetmenin 1974’te TRT için çağdaş Türk öykülerinden uyarladığı beş orta metraj filmi gösterilecek. Sabahattin Ali’nin Hanende Melek, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Geçmiş Zaman Elbiseleri, Samet Ağaoğlu’nun Bir İntihar, Sait Faik Abasıyanık’ın Müthiş Bir Tren ve Kenan Hulusi Koray’ın Sazlık öykülerinden senaryolaştırılan bu az görülmüş beş filmi kaçırmamak gerek.

Geçen Mayıs ayında yitirdiğimiz sinema yazarı, tarihçisi ve SİYAD’ın onursal üyesi Rekin Teksoy, SİYAD’ın seçtiği bir filmle anılacak. SİYAD, Rekin Teksoy’un anısına, onun edebiyata ve İtalyan sinemasına duyduğu sevgiyi bir araya getiren Pier Paolo Pasolini’nin Decameron / Dekameron filmini seçti.

Oyuncu Harold Lloyd’un anısına Fred C. Newmeyer ve Sam Taylor’un Safety Last! / Güvenlik Sonra Gelir filmi gösterilecek. Ocak ayında kaybettiğimiz yönetmen Nagisa Oshima’nın anısına Merry Christmas Mr. Lawrence / Mutlu Noeller Bay Lawrence, Tony Scott’ın anısına ise The Hunger / Açlık filmi festivalde olacak.

Başrol oyuncusu River Phoenix’in 1993 yılındaki trajik ölümü nedeniyle yarıda kalan ve Eylül 2012’de Hollanda Film Festivali’ndeki gösterimine kadar izleyiciyle buluşamayan Dark Blood / Kirli Kan da, “Anılarına” bölümünde gösterilecek filmlerden. George Sluizer’in yönettiği film, Hollanda ve Berlin Film Festivallerindeki gösterimlerinin ardından, River Phoenix’in ölümünün 20. yıldönümü anısına 32. İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Yönetmen George Sluizer de festivale konuk olarak katılacak.

FESTİVALİN AKREDİTASYON VE KONUK AĞIRLAMA MERKEZİ

İstanbul Film Festivali’nin akreditasyon ve konuk ağırlama merkezi Akbank Sanat, akreditasyon sağlanan tüm sinema profesyonellerine ve medya mensuplarına festival boyunca açık olacak.

FESTİVAL SİNEMALARI VE SEANSLARI

Festivalin gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Beyoğlu, Pera Müzesi, Nişantaşı’nda Citys, Ortaköy’de Feriye ve Kadıköy’de Rexx olmak üzere 6 sinemada yapılacak.

Filmlerin gösterim seansları 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30. Festivalin büyük ilgi gören “Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde bu yıl her cuma ve cumartesi gecesi 24.00’da yüksek gerilimli bir film gösterilecek.

FESTİVAL BİLETLERİ 16 MART CUMARTESİ GÜNÜ SATIŞA ÇIKIYOR

32. İstanbul Film Festivali biletleri 16 Mart Cumartesi günü 10.00’dan itibaren:

–     Biletix satış noktaları,

–     Biletix çağrı merkezi (0216 556 98 00),

–     Biletix web sitesi (www.biletix.com) ve

–     Atlas, Beyoğlu ve Rexx sinemalarında açılacak ana gişelerden alınabilecek.

Festivalde bilet fiyatları tam 15 TL, öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için ise 10 TL olacak. Hafta içi gündüz seanslarındaki indirimli bilet uygulaması bu yıl da devam edecek. Festival boyunca, hafta içi gündüz seansları (11.00, 13.30 ve 16.00) yalnızca 5 TL olacak.

  • Festivalde filmleri en ucuza izleme şansı yine Lale üyelerinin

Festival boyunca filmleri en ucuza izleme şansı Lale üyelerinin olacak. Lale üyeleri biletlerinde %25e varan özel indirimlerden yararlanabilecekler. Lale Kart sahipleri için indirimli ön satış dönemi 12 Mart’ta başlayacak. 12 Mart’ta Siyah Lale üyeleri, 13, 14 ve 15 Mart’ta Beyaz, Kırmızı ve Sarı Lale üyeleri biletlerini özel indirimlerle temin edebilecekler. Lale üyeleri öncelikli biletlerini Atlas, Beyoğlu ve Rexx sinemalarından alabilecekler.

  • Axess kart sahipleri festivalde de avantajlı

Festival Sponsoru Akbank’ın Axess Kart sahiplerine sunduğu çok önemli bir avantajı hatırlatmakta fayda var. Axess Kart sahipleri festival boyunca hafta içi gündüz seansları hariç satın alacakları biletlerde %20 özel indirimden yararlanacaklar.

  • “BitamBiöğrenci” projesiyle öğrencilere destek olmak ister misiniz?

İKSV, 2007 yılında başlattığı “BitamBiöğrenci” projesiyle, işbirliği içinde bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşları ve sanata duyarlı izleyiciler sayesinde, kültürel etkinliklere katılma şansı bulamayan öğrencileri sanatla buluşturmaya devam ediyor. Sinemaseverler, alacakları biletlere ek olarak yapacakları 15 TLlik katkıyla 10 öğrencinin film gösterimlerine katılmasını sağlayarak “BitamBiöğrenci” projesine destek verebilirler.

Sinemaseverler 15 gün boyunca ellerinden düşürmeyecekleri 32. İstanbul Film Festivali kitapçığını 9 Mart Cumartesi gününden itibaren festival sinemalarından (Atlas, Beyoğlu, Citys, Feriye, Rexx) ve İKSV’den 4 TL karşılığında temin edebilirler.

İstanbul Film Festivali hakkında ayrıntılı bilgi için:

film.iksv.org

İstanbul Film Festivali’ni sosyal medyada takip etmek için:

facebook.com/istanbulfilmfestivali

twitter.com/istfilmfest

İstanbul Film Festivali ile ilgili yüksek çözünürlüklü görselleri www.iksvphoto.com adresinden indirebilirsiniz.

Festivalin, İKSV Stüdyo tarafından hazırlanan tanıtım videosunu ve basın toplantısından görüntüleri https://files.secureserver.net/0fMi4kzyy15j5W adresinden indirebilir, festivalde yer alacak filmlerin tanıtım görüntüleri için [email protected] adresi üzerinden İKSV Medya İlişkileri ile temasa geçebilirsiniz.

Basın mensuplarının festivalle ilgili tüm soruları için: (212) 334 07 12 ve (212) 334 07 14

32. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ ETKİNLİKLERİ

İKSV tarafından Akbank sponsorluğunda düzenlenecek İstanbul Film Festivali sinemaseverlere 32. yılında da filmleriyle olduğu kadar etkinlikleriyle de yoğun bir program sunacak. Festival kapsamında film gösterimlerinin yanı sıra ücretsiz gerçekleştirilecek sinema dersleri ve söyleşiler de düzenlenecek. Yurtdışından konukların konuşmacı olarak yer alacağı etkinliklerin tümünde konsekütif ya da simültane Türkçe çeviri yapılacak. 32. İstanbul Film Festivali etkinlikleriyle ilgili ayrıntılı ve güncel haberler, film.iksv.org, twitter.com/istfilmfest ve facebook.com/istanbulfilmfestivali adreslerinden takip edilebilecek.

FESTİVALDE SİNEMA DERSLERİ

  • 7 Nisan Pazar, Akbank Sanat, 16.00

Costa-Gavras Sinema Dersi

Politik sinemanın saygın ustalarından CostaGavras, festival kapsamında 7 Nisan Pazar günü 16.00’da Akbank Sanat’ta bir söyleşi gerçekleştirecek. Festivalin bu yılki Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün sahibi olacak yönetmen CostaGavras, festival kapsamında vereceği bu sinema dersinde sinema anlayışı ve filmleri üzerine bir sohbet gerçekleştirecek. Yapıtları her zaman tartışma yaratan, Missing / Kayıp, Z ve Eden is West / Cennet Batıda gibi filmleriyle eşitsizliğe, insan hakları ihlallerine, faşizme karşı sözü olan CostaGavras, sinemadaki ilk yıllarından festival programında “Akbank Galaları”nda yer alan son filmi Capital / Kapital’e, değişen dünyayla birlikte sinemasının da nasıl evrildiğini anlatacak. Moderatörlüğünü sinema yazarı Alin Taşçıyan’ın yapacağı söyleşiye katılmak isteyenler yer kuponlarını, etkinlik sabahı 10.00dan itibaren Akbank Sanat’tan alabilecekler.

  • 9 Nisan Salı, Salon İKSV, 16.00

Carlos Reygadas Sinema Dersi

2000’li yılların, filmleri en çok tartışılan önemli yönetmenlerinden Meksikalı Carlos Reygadas, festival kapsamında 9 Nisan Salı günü 16.00’da Salon İKSV’de vereceği sinema dersiyle, kendi sinema dünyasını yaratma macerasını seyircilerle paylaşacak. Geçen yıl Post Tenebras Lux / Karanlıktan Aydınlığa ile Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan Carlos Reygadas, sinema dersinde filmlerinin kendine özgü ritmini anlatacak. Festival programında “Gerçek Mucizedir: Carlos Reygadas” başlıklı bölümde tüm uzun metraj filmleri ve iki kısa filmi gösterilecek yönetmenin sinema dersi, Sinema dergisi moderatörlüğünde yapılacak. Yer kapasitesi sınırlı olacak bu etkinliğe katılmak isteyenler, [email protected] adresine e-posta göndererek kayıt yaptırabilecekler.

  • 12 Nisan Cuma, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi, 16.00

Peter Weir Sinema Dersi

Bu yılki Altın Lale Uluslararası Yarışma’nın jüri başkanlığını üstlenen ünlü yönetmen Peter Weir festival kapsamında 12 Nisan Cuma günü 16.00’da Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde bir sinema dersi verecek. Avustralya Yeni Dalgası’nın önde gelen yönetmenlerinden Peter Weir, Picnic at Hanging Rock / Hanging Rockta Piknik, Gallipoli / Gelibolu gibi ilk dönem filmlerinden Dead Poets Society / Ölü Ozanlar Derneği, The Truman Show, Master and Commander / Dünyanın Uzak Ucu gibi geniş kitlelere ulaşan Amerikan yapımı filmlerine dramatik derinliğiyle övgü toplayan kariyerinden söz edecek. Peter Weir’in, yer kapasitesi sınırlı olacak sinema dersine katılım için [email protected] adresine e-posta göndererek kayıt yaptırmak yeterli.

FESTİVALİN SÖYLEŞİLERİ

  • 5 Nisan Cuma, Akbank Sanat, 16.00

Serbest Radikaller – Deneysel Sinema Üzerine Bir Söyleşi

Serbest Radikaller Deneysel Sinema Üzerine Bir Söyleşi”de, festivalde “NTV Belgesel Kuşağı”nda gösterilecek Free Radicals: A History of Experimental Film / Bir Deneysel Sinema Tarihi filminin yönetmeni Pip Chodorov ile yazar, editör, festivalci ve sinemacı HeinzPeter Schwerfel, deneysel sinema çerçevesinde sinema ile sanatın kesişme noktalarını ortaya koyacaklar. Pip Chodorov ve HeinzPeter Schwerfel söyleşide, avangart ve deneysel sinemanın çağdaşlarını nasıl yeni alanlara yönlendirdiğini konuşacaklar. 5 Nisan Cuma günü 16.00’da Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek söyleşinin moderatörlüğünü Lara Kamhi üstlenecek. Etkinliği takip etmek için gereken yer kuponu, etkinlik sabahı 10.00dan itibaren Akbank Sanat’tan temin edilebilecek. Almanca orijinalinden Türkçeye, Dirimart tarafından çıkarılan RES Yayınları bünyesinde kazandırılan, HeinzPeter Schwerfel’in son kitabı Kino und Kunst: eine Liebesgeschichte / Sinema ve Sanat: Bir Aşk Hikâyesi’nin tanıtımı da 7 Nisan Pazar günü 11.00’da Cezayir Restaurant’ta düzenlenecek.

  • 8 Nisan Pazartesi, Pera Müzesi, 16.00

13. İstanbul Bienali İşbirliğiyle:

Ben Kentli-Vatandaş Değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir

14 Eylül10 Kasım 2013 tarihleri arasında Fulya Erdemci’nin küratörlüğünde düzenlenecek 13. İstanbul Bienali’nin, festival kapsamındaki “Ben KentliVatandaş Değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir başlıklı film programı çerçevesinde, çağımızda uygarlığın sınırlarını sorgulayan kurmaca film, belgesel ve video çalışmaları gösterilecek. Program, neoliberal sistemin istikrarsızlaştırıcı gücüne ve barbarlık, aktivizm ve sivil katılım gibi kavramların yeniden tanımlandığı bu sisteme gösterilen farklı tepkilere odaklanacak. Festivalde, bölüm kapsamında izleyicilerle buluşacak Foreigners out! Schlingensiefs Container / Yabancılar Dışarı! filminin yönetmeni Paul Poet ile İstanbul Film Festivali Belgesel Danışma Kurulu Üyesi, yönetmen Berke Baş “bu karmaşık kavramları sinema nasıl ifade edebilir?” ve “mevcut gerçekliğe alternatifler önermede sinemacıların rolü nedir?” sorularının konuşulacağı bir söyleşi gerçekleştirecekler. Film programının küratörlerinden Yael Messer ve Fulya Erdemci’nin sunacağı söyleşi, 8 Nisan Pazartesi günü 16.00’da Pera Müzesi’nde yapılacak.

  • 6 Nisan Cumartesi, Akbank Sanat, 16.00

Belgeseller ve Kitle Fonlaması

Festivalde, son dönemde belgesel filmler için de alternatif bir kaynak yaratma yöntemi olarak kullanılmaya başlayan, internet üzerinden gerçekleştirilen kitle fonlaması üzerine bir söyleşi gerçekleştirilecek. docİstanbul işbirliğiyle ve Berke Baş’ın moderatörlüğünde, 9 Nisan Salı günü 14.00’da Salon İKSV’de düzenlenecek söyleşiye, bütçelerini kısmen de olsa kitle fonlaması yöntemi ile oluşturmuş Ekümenopolis filminin yapımcısı Gaye Günay, Diyar filminin yönetmeni Devrim Akkaya ve Benim Çocuğum filminin yönetmeni Can Candan ile yapımcısı Ayşe Çetinbaş katılacak. Yer kapasitesi sınırlı olacak bu etkinliğe katılmak isteyenler yer kuponlarını, etkinlik sabahı 10.00dan itibaren Akbank Sanat’tan alabilecekler.

FESTİVALE PARALEL GÖSTERİMLER

  • 13 Nisan Cumartesi ve 14 Nisan Pazar, Akbank Sanat, 15.00

Akbank 9. Kısa Film Festivali: Ödüllü Filmler

1828 Mart 2013 tarihlerinde yapılacak Akbank 9. Kısa Film Festivali’nde ödül alacak filmler, 32. İstanbul Film Festivali kapsamında, 13 Nisan Cumartesi ve 14 Nisan Pazar günleri 15.00’da Akbank Sanat’ta ücretsiz olarak sinemaseverlerle buluşacak. Yarışmanın ön eleme jürisinde bu yıl, oyuncu ve oyuncu koçu Bahar Kerimoğlu, Maltepe Üniversitesi öğretim görevlisi Serkan Öztürk ve yönetmen Selim Evci yer alacak. Festivalde jüriler filmleri, En İyi Kurmaca Film, En İyi Belgesel Film ve bu yıl ilk kez En İyi Canlandırma kategorilerinde değerlendirilecek. Etkinliğe katılmak isteyenler yer kuponlarını, gösterim günlerinde 10.00dan itibaren Akbank Sanat’tan alabilecekler.

  • 13 Nisan Cumartesi, Pera Müzesi, 11.00

Vicdan Filmleri

Hrant Dink Vakfı’nın, “Gelin, Vicdanımızla Bakalım” çağrısıyla dünyanın her yerinden eli kamera tutan, amatör, profesyonel herkesi film çekmeye davet ettiği “Vicdan Filmleri” projesinin üçüncüsüne katılan filmlerden 21i, 32. İstanbul Film Festivali kapsamında izleyicilerle buluşacak. 31 Mart1 Kasım 2012 tarihleri arasında www.vicdanfilmleri.org adresine yüklenen, en fazla 5 dakika uzunluğundaki 57 kısa filmden, Alin Taşçıyan, Arzu Başaran, Eric Bogosian, Hülya Uçansu, Marco Bechis, Rakel Dink, Reha Erdem ve Robin Kirk’ten oluşan uluslararası jüri tarafından seçilen 21 film, 13 Nisan Cumartesi günü 11.00’da Pera Müzesi’nde izlenebilecek. Seçkide Yabancı (Aylin Ohri), The Joy Of Quiet (Arthur Sukiasyan), Belleksiz (Şükriye Arslan), Yeniden Merhaba Diyeceğim Güneşe (Can Deniz Erün), O Ses (Sezer Belli), Zelâl (Muhammet Emrah Demirel), Yalnız Bir Zombi (Simin Soyer), Çocuk Ölmek (Burcu Gerçeker), Dönüşüm (Ufuk Engin Can), Gurur ve Şeref (Dilber Shatursun), Para/Pere/Money (Bedirhan Sakci), Erk (Cemal Çelik), Kırmızı (Muhammed Sami Bayram), Muhteşem Üçlü (Ali Bozan), Disturbdance (Guli Silberstein), Küçük (Caner Çetiner), Ayakkabı (Buluş Oygur), Uykusuz (Sinan Salaz), Kent Sürgünleri (Emrah Çam), About The Ephemeral (Silvina Der-Meguerditchian), O An (Suat Şenocak) filmleri yer alacak. “Vicdan Filmleri” seçkisinin, 5 TL üzerinden temin edilebilecek biletleri, gösterim günlerinde 10.00dan itibaren Pera Müzesi’nden alınabilecek.

KÖPRÜDE BULUŞMALAR 8 YAŞINDA!

32. İstanbul Film Festivali kapsamında düzenlenen Köprüde Buluşmaların sekizincisi, bu yıl Efes sponsorluğunda gerçekleştirilecek.

Bu yıl Köprüde Buluşmalar’ın sekizincisi, Efes sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Sinemaya desteğini 26 yıldır sürdüren Efes, İstanbul Film Festivali’nde Türkiye Sineması bölümü sponsoru olmasının yanı sıra, Altın Lale Ulusal Yarışma’da 30.000 Amerikan doları değerinde Jüri Özel Ödülü’nü de veriyor. Bu yıldan itibaren sinemaya verdiği desteği artıran Efes, Köprüde Buluşmalar’ın sponsorluğunu da üstlenerek Türkiye’de filmlere sadece bittikten sonra değil, daha proje ve yapım aşamasından itibaren destek vermeye başlıyor.

Köprüde Buluşmalar kapsamında 10 Nisan Çarşamba ve 11 Nisan Perşembe günlerinde, Türkiye’den yönetmen ve yapımcıların katılacağı Film Geliştirme ve Yapım Aşaması Atölyeleri gerçekleştirilecek. Film projelerinin ve yapımı devam eden filmlerin ilk uluslararası sunumlarının yapılacağı atölyeler, 11 Nisan Perşembe akşamı düzenlenecek ödül töreniyle sona erecek.

Katılımcıları 8 Mart Cuma günü açıklanacak Film Geliştirme Atölyesi sonunda seçilecek projelere 10.000 Amerikan doları değerinde TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Destek Ödülü, 10.000 avro değerinde CNC Ödülü, 2500 avro değerinde Binger Senaryo Danışmanlık Ödülü ve Melodika Ses Post-prodüksiyon Ödülü verilecek

Katılımcıları 22 Mart Cuma günü açıklanacak Yapım Aşaması Atölyesi’nde yer alacak bir filmin yapımcısına, filmin tanıtımında kullanılması amacıyla, bu yıl ilk defa 10.000 Amerikan doları değerindeki Efes Ödülü verilecek. Geçen yıl ilk defa verilen 1000VOLT Post Prodüksiyon Ödülü de bu yıl yine devam ediyor.

Köprüde Buluşmalar, Medienboard BerlinBrandenburg ve Hamburg SchleswigHolstein Film Fonları’nın işbirliğiyle oluşturulan TürkiyeAlmanya Ortak Yapım Film Geliştirme Fonu bu yıl da, çekimine başlanmamış Türkiye-Almanya ortak yapımlarına destek olmaya devam edecek. Bu üç kurum tarafından iki ülke arasındaki kültürel işbirliğini artırmak ve ortak yapımları desteklemek amacıyla oluşturulan bu fonun seçici kurul toplantısı Köprüde Buluşmalar sırasında yapılacak. Desteklenecek projeler ve Köprüde Buluşmalar atölyelerinin kazananları 32. İstanbul Film Festivali kapsamında, 11 Nisan Perşembe gecesi düzenlenecek Köprüde Buluşmalar Ödül Töreni’nde açıklanacak.

KÖPRÜDE BULUŞMALAR PANELLERİ

Yılın çeşitli dönemlerinde olduğu gibi festival sırasında da devam edecek Köprüde Buluşmalar panelleri, sinemacıların ilgisini çekecek konulara odaklanacak. 512 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek paneller, tüm film profesyonellerine ve sinemaseverlere açık olacak.

5 Nisan Cuma günü 13.30’da Akbank Sanat’ta düzenlenecek “Proje geliştirme aşaması hakkında ne biliyoruz?” başlıklı panelde, Tobias Pausinger ve Gabriele Brunnenmeyer, film yapımında çekim öncesi hazırlık ve proje geliştirme aşaması üzerine bilinmesi gerekenler konusundaki deneyimlerini sinema öğrencileriyle paylaşacaklar.

8 Nisan Pazartesi günü 13.00’da Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek “VoD ve Yeni Dağıtım İle Tanıtım Yöntemleri” panelinde, yeni medya sektörünün önde gelen kurumlarından Under Milky Way’in kurucularından PierreAlexander Labelle, VoD ve yeni dağıtım yöntemlerinden bahsederken aynı zamanda bu konuda yapılan araştırmaların sonuçlarını da paylaşacak.

Önümüzdeki yıl Türkiye ile diplomatik ilişkilerinin 600. yılını kutlayacak Polonya ile ileride gerçekleştirilecek ortak yapımların ilk adımı olacak Polonya Film Sektörü ile Tanışma” paneli, 8 Nisan Pazartesi günü 15.00’da Akbank Sanat’ta yapılacak. Panelde, Polonya Film Merkezi işbirliğiyle Lodz Sinema Okulu ve Wajda Okulu temsilcileri de yer alacaklar.

9 Nisan Salı günü 11.00’da Salon İKSV’de düzenlenecek “Bütçesiz Film Yapmak Mümkün mü?” panelinde, Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü ve En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alan ve festivalde “Sinemada İnsan Hakları Yarışması”nda gösterilecek, yapımı oldukça küçük bir bütçe ile gerçekleştirilen An Episode in the Life of an Iron Picker / Bir Hurdacının Hayatı filminin yönetmeni ve aynı zamanda yapımcılarından Danis Tanovic ile yapımcıları Cedomir Kolar (A.S.A.P) ve Amra Baksic Camo (Scca/pro. ba) filmin merak edilen yapım süreci hakkında konuşacaklar.

Torino Film Lab atölyesi kapsamında geçen yıl başlayan Uyarlama Atölyesi’nin kurucularından Isabelle Fauvel, 9 Nisan Salı günü 14.00’da Akbank Sanat’ta, Türkiye sinemasında örneklerini son yıllarda görmeye başladığımız edebiyat uyarlamaları üzerine bir sinema dersi verecek.

Birçok yapımcının aşina olduğu ortak yapımlarda postprodüksiyon aşamasında yaşanan sorunlara çözüm önerileri, bu konuda atölyeler düzenleyen ep2c’nin kurucularından, yapımcı Diana Elbaum ve İsrail Film Fonu yöneticisi, yapımcı Katriel Schory tarafından sinemacılarla 11 Nisan Perşembe günü 14.30’da Akbank Sanat’ta paylaşılacak.

2007 yılından bu yana Türkiye ve Ermenistan’dan sinemacıları bir araya getiren, 2009 yılından itibaren de iki ülkeli ortak yapımlara maddi destek veren, Türkiye’den Anadolu Kültür, Ermenistan’dan Altın Kayısı Film Festivali girişimiyle kurulan ErmenistanTürkiye Sinema Platformu, altı yıllık deneyimini festival takipçileri ve sektör profesyonelleriyle 11 Nisan Perşembe günü 16.00’da Fransız Kültür Merkezi’nde paylaşacak. Platformun 2010 yılında desteklediği, Türkiye’de ve dünyada pek çok festivalde gösterilen Komşular filminin yönetmeni Gor Baghdasaryan, platformun 2011 yılında desteklediği, bu yıl ise Altın Lale Ulusal Yarışma’da yer alan Saroyan Ülkesi’nin yönetmeni Lusin Dink, Ermenistanlı sinema eleştirmeni Artsvi Bakhchinyan, platform danışmanı Melek Ulagay ve platform direktörleri Çiğdem Mater ile Susanna Harutyunyan yer alacak.

Panellere katılmak için, festival öncesinde İKSV’deki Köprüde Buluşmalar ofisinde, festival sırasında ise Akbank Sanat’ta ön kayıt yaptırılabilir. Panellerin tümüne katılım ücreti toplam 75 TL olarak belirlendi

KÖPRÜDE BULUŞMALAR DANIŞMA KURULU

Köprüde Buluşmalar’ın danışma kurulu, Gezici Film Festivali yöneticisi, yönetmen ve yapımcı Ahmet Boyacıoğlu, Mithat Alam Film Merkezi yöneticisi, SE-YAP Yönetim Kurulu Üyesi, yapımcı Yamaç Okur, Yeni Sinemacılar ve SE-YAP’ın yönetim kurullarının üyesi, yapımcı Sevil Demirci ile CineMart Art:Film kurucusu ve danışmanı Tobias Pausinger’den oluşuyor.

Köprüde Buluşmalar ile ilgili ayrıntılı bilgi için:

film.iksv.org/tr/koprudebulusmalar

[email protected].org

Köprüde Buluşmalar’ı sosyal medyada takip etmek için:

facebook.com/koprudebulusmalar

32. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ FİLM LİSTESİ

ULUSLARARASI YARIŞMA – 13 FİLM

–     Ne Yaptın Richard? / What Richard Did / Lenny Abrahamson / İrlanda

–     Can Ateşi / Foxfire / Laurent Cantet / Fransa-Kanada

–     Saldırı / The Attack / Ziad Doueiri / Lübnan-Fransa-Katar-Belçika

–     Camille Claudel, 1915 / Bruno Dumont / Fransa

–     Kelebeğin Rüyası / The Butterfly’s Dream / Yılmaz Erdoğan / Türkiye

–     Yarım Kalan Hayat / Nairobi Half Life / David Tosh Gitonga / Kenya-Almanya

–     Ölü Avrupa / Dead Europe / Tony Krawitz / Avustralya

–     Her Şey O Kadar Sessiz Ki / Boven is het stil / It’s all so quiet / Nanouk Leopold / Holland-Almanya

–     Kuleli Ev / Dom s bashenkoy / House With A Turret /  Eva Neymann / Ukrayna

–     Öğrenci / Student /  Darezhan Omirbayev / Kazakistan

–     Hayatboyu / Lifelong / Aslı Özge / Türkiye

–     Perde / Pardé / Closed Curtain / Jafar Panahi & Kamboziya Partovi / İran

–     Son Konser / A Late Quartet / Yaron Zilberman / ABD

YARIŞMA DIŞI – 2 FİLM

–     Bayanlar ve Baylar / Final Cut – Hölgyeim és uraim / Final Cut – Ladies and Gentlemen / György Pálfi / Macaristan

–     Mekong Hotel / Apichatpong Weerasethakul / Tayland-İngiltere

SİNEMADA İNSAN HAKLARI YARIŞMASI – 10 FİLM

–     F Tipi Film / F Type Film / Ezel Akay, Barış Pirhasan, S. Süreyya Önder, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, İnan Altın, Vedat Özdemir, M. İlker Altınay / Türkiye

–     Küf / Mold / Ali Aydın / Türkiye

–     İnşallah / Inch’Allah / Anaïs Barbeau-Lavalette / Kanada-Fransa

–     Dünya Bizim Değil / A World Not Ours / Mahdi Fleifel / İngiltere-Lübnan-Danimarka

–     Kesişen Hayatlar / Krugovi / Circles / Srdan Golubovic / Sırbistan-Almanya-Fransa-Slovenya-Hırvatistan

–     Roket / The Rocket / Kim Mordaunt / Avustralya-Laos

–     Bir Gece / Una Noche / One Night / Lucy Mulloy / ABD-İngiltere-Küba

–     Jiseul / Muel O / Güney Kore

–     Sabır Taşı / Syngué Sabour / The Patience Stone / Atiq Rahimi / Afganistan-Fransa-Almanya

–     Bir Hurdacının Hayatı / Epizoda u zivotu beraca zeljeza / An Episode in the Life of an Iron Picker / Danis Tanovic / Bosna Hersek-Fransa-Slovenya

TÜRKİYE SİNEMASI – 31 FİLM

ULUSAL YARIŞMA – 10 FİLM

–     Özür Dilerim / Forgive Me / Cemil Ağacıkoğlu

–     Köksüz / Nobody’s Home / Deniz Akçay Katıksız

–     Yozgat Blues / Mahmut Fazıl Coşkun / Türkiye-Almanya

–     Saroyan Ülkesi / Saroyanland / Lusin Dink

–     Kelebeğin Rüyası / The Butterfly’s Dream / Yılmaz Erdoğan

–     Karnaval / Can Kılcıoğlu

–     Hayatboyu / Lifelong / Aslı Özge

–     Sen Aydınlatırsın Geceyi / Thou Gild’st The Even / Onur Ünlü

–     Soğuk / Cold / Uğur Yücel

–     Devir / The Cycle / Derviş Zaim

YARIŞMA DIŞI – 2 FİLM

–     Rüzgarlar / Winds / Selim Evci

–     Uzun Hikaye / A Long Story / Osman Sınav

YENİ TÜRKİYE SİNEMASI – 6 FİLM

–     Toprağa Uzanan Eller / King of the Cotton / Ömer Can

–     İçimdeki Çember / The Circle Within / Deniz Çınar

–     Oyuncu / The Actor / Serhat Furtuna

–     Evdeki Yabancılar / Strangers in the House / Dilek Keser-Ulaş Güneş Kacargil

–     Mavi Ring / The Blue Van / Ömer Leventoğlu

–     Uvertür / Overture / Alpgiray M. Uğurlu

BELGESELLER – 13 FİLM

–     Gurbet Pastası / Journey of the Cake / Ayşe Funda Aras

–     Fecîra / Piran Baydemir

–     Ot / Was / Grass / Caner Canerik

–     Böyle Söyledi Habip / Thus Spoke Habip / Münir Alper Doğan

–     Zemo / Kemal Emir

–     Bûka Baranê / Dilek Gökçin

–     Hasret / Garod / Longing / Onur Günay & Burcu Yıldız

–     Annemin Pusulası / Qiblenameya deya min / My Mother’s Compass / Hatice Kamer

–     İşkenceyi Gördük / We Have Seen Torture / Cenk Örtülü & Zeynel Koç

–     Elveda İstanbul / Adieu Istanbul / Dieter Sauter / Türkiye-Almanya

–     Savaşın Tanıkları / The Witnesses of the War / Sami Solmaz

–     Yolun Başında / Beginnings / Somnur Vardar

–     Taşkafa, Bir Sokak Hikayesi / Taşkafa, Stories from the Street / Andrea Luka Zimmerman

SİNEMA ONUR ÖDÜLLERİ – 3 FİLM

–     Kalbimin Efendisi / Master of My Heart / Ertem Eğilmez

–     Bir Türke Gönül Verdim / I Loved A Turk / Halit Refiğ

–     Ah Güzel İstanbul / Oh, Beautiful Istanbul / Atıf Yılmaz

ÖZEL GÖSTERİM: TÜRK KLASİKLERİ YENİDEN – 1 FİLM

–     Vesikalı Yarim / My Prostitute Love / Lütfi Ö. Akad

AKBANK GALALARI – 13 FİLM

–     Aklımı Oynatacağım / Los Amantes Pasajeros / I’m So Excited / Pedro Almodovar / İspanya

–     Sadece Aşk / Den skaldede frisør / Love is all you need / Susanne Bier / Danimarka

–     Lanetli Kan / Stoker / Park Chan-wook / ABD-İngiltere

–     Saksı Olmanın Faydaları / The Perks of Being A Wallflower / Stephen Chbosky / ABD

–     Babadan Oğula / The Place Beyond the Pines / Derek Cianfrance / ABD

–     Yasak Aşk / Two Mothers / Anne Fontaine / Fransa-Avustralya

–     Kapital / Le Capital / Capital / Costa-Gavras / Fransa

–     Yolların Prensi / Prince Avalanche / David Gordon Green / ABD

–     Bir Vampir Hikayesi / Byzantium / Neil Jordan/ İrlanda-İngiltere

–     Geceyarısından Önce / Before Midnight / Richard Linklater / ABD

–     Başka Bir Hayat / Dans la maison / In the House / François Ozon / Fransa

–     Disconnect / Henry Alex Rubin / ABD

–     Kayıp Umutlar / Promised Land / Gus Van Sant / ABD

USTALAR  – 14 FİLM

–     Aşk Kokusu / Après Mai / Something in the Air / Olivier Assayas / Fransa

–     Uyuyan Güzel / Bella Addormentata / Dormant Beauty / Marco Bellocchio / İtalya-Fransa

–     Gebo ve Gölge / O gebo e a sombra / Gebo and the Shadow / Manoel De Oliveira / Portekiz-Fransa

–     Fransa Günlüğü / Journal De France / Raymond Depardon & Claudine Nougaret / Fransa

–     Güreş ve Aşk / Mes séances de lutte / Love Battles / Jacques Doillon / Fransa

–     Gördüğüne İnan / Suspension of Disbelief / Mike Figgis / İngiltere

–     Goltzius ve Pelikan Kumpanyası / Goltzius and the Pelican Company / Peter Greenaway / İngiltere-Hollanda-Fransa-Hırvatistan

–     İftira Ağı / Sou Suo / Caught in the Web / Chen Kaige / Çin

–     45’ Ruhu / The Spirit of 45’ / Ken Loach / İngiltere

–     Gün Doğarken / Kad svane dan / When Day Breaks / Goran Paskaljevic / Sırbistan-Fransa-Hırvatistan

–     Henüz Bir Şey Görmediniz / Vous N’avez Encore Rien Vu / You Ain’t Seen Nothin’ Yet / Alain Resnais / Fransa-Almanya

–     Balığa Gidiyorum / Días de pesca / Gone Fishing / Carlos Sorin / Arjantin

–     İhanet Oyunları / Steekspel / Tricked / Paul Verhoeven / Hollanda

–     Hannah Arendt / Margarethe Von Trotta / Almanya-Lüksemburg-Fransa

DÜNYA FESTİVALLERİNDEN22 FİLM

–     Tim Buckley’den Sevgilerle / Greetings from Tim Buckley / Daniel Algrant / ABD

–     Ailem İçin / At Any Price / Ramin Bahrani / ABD

–     Renoir / Gilles Bourdos / Fransa

–     Bir Yudum Bahar / Quelques heures de printemps / A Few Hours of Spring / Stéphane Brizé / Fransa

–     Tarihi Şehir Merkezi / Centro Histórico / Historic Centre / Manoel de Oliveria & Aki Kaurismaki & Victor Erice & Pedro Costa / Portekiz

–     Dörtlü / Quartet / Dustin Hoffman / İngiltere

–     Hayallerin Ötesinde / Imagine / Andrzej Jakimowski / Polonya-Portekiz-Fransa-İngiltere

–     Kalbimdeki Işık / Ni Guang Fei Xiang / Touch of the Light / Chang Jung-Chi / Tayvan-Hong Kong

–     Wasseypur Çeteleri / Gangs of Wasseypur / Anurag Kashyap / Hindistan

–     Derin Sular / Djúpið / The Deep / Baltasar Kormákur / İzlanda

–     7 Kasa / 7 Cajas / 7 Boxes / Juan Carlos Maneglia & Tana Schembori / Paraguay

–     Çatışmadan Sonra / Baad el Mawkeaa / Apres la Bataille / After the Battle / Yousry Nasrallah / Mısır-Fransa

–     Çocuk Pozu / Pozitia Copilului / Child’s Pose / Calin Peter Netzer / Romanya

–     Ölü ve Mutlu / El muerto y ser feliz / The Dead Man and Being Happy / Javier Rebollo / İspanya-Fransa-Arjantin

–     Zeytin / Zaytoun / Eran Riklis / İngiltere-İsrail

–     Bwakaw / Jun Robles Lana / Filipinler

–     Kon-Tiki / Joachim Rønning & Espen Sandberg / Norveç-Danimarka-İngiltere

–     … Adına / W imie… / In the Name of / Malgorzata Szumowska / Polonya

–     Beyaz Fil / Elefante Blanco / White Elephant / Pablo Trapero / İspanya-Arjantin-Fransa

–     Sanatçı ve Modeli / El artista y la modelo / The artist and the model / Fernando Trueba / İspanya

–     Yarım Kalan Şarkı / Song For Marion / Paul Andrew Williams / İngiltere

–     Gizem / Mystery / Lou Ye / Çin-Fransa

YENİ BİR BAKIŞ16 FİLM

–     Saygın Bir Aile / Yek Khanévadéh-e Mohtaram / A Respectable Family / Massoud Bakhshi / Fransa-İran

–     Hamallar / Peddlers / Vasan Bala / Hindistan

–     Karakuş / Blackbird / Jason Buxton / Kanada

–     Belalı Mahalle / Ill Manors / Ben Drew / İngiltere

–     Lucia’dan Sonra / Después de Lucía / After Lucia / Michel Franco / Meksika-Fransa

–     Nur / Noor /  Guillaume Giovanetti & Çağla Zencirci / Fransa-Pakistan

–     Ayakçı / Chalán / Gofer / Jorge Michel Grau / Meksika

–     Seni Gördüğümde / When I Saw You / Annemarie Jacir / Filistin-Ürdün-Yunanistan-Birleşik Arap Emirlikleri-ABD

–     Neredesin Süpermen? / Bekas / Karzan Kader / İsveç-Finlandiya-Irak

–     Malları Ver / Gimme the Loot / Adam Leon / ABD

–     Fidye / Kapringen / A Hijacking / Tobias Lindholm / Danimarka

–     Son / Hayuta ve Berl / Epilogue / Amir Manor / İsrail

–     Ayıcık / Teddy Bear / Mads Matthiesen / Danimarka

–     Kurt Çocuk / Neuk-dae-so-nyeon / A Werewolf Boy / Jo Sung-Hee / Güney Kore

–     Villegas / Gonzalo Tobal / Arjantin-Hollanda-Fransa

–     Göç / Alyah / Elie Wajeman / Fransa

NTV BELGESEL KUŞAĞI20 FİLM

–     Liderin Gülüşü / Il Sorriso del Capo / The Smile of the Leader / Marco Bechis / İtalya

–     Bir Şarkının Peşinde / Searching for Sugar Man / Malik Bendjelloul / İsveç-İngiltere

–     Traviata ve Biz / Traviata et Nous / Becoming Traviata / Philippe Béziat / Fransa

–      İp / The Tightrope / Simon Brook / Fransa-İtalya

–     Leviathan / Lucien Castaing-Taylor & Véréna Paravel / Fransa-İngiltere-ABD

–     Bir Deneysel Sinema Tarihi / Free Radicals: A History of Experimental Film / Pip Chodorov / Fransa

–     Marina Abramovic’in Yaşamı ve Ölümü / Bob Wilson’s Life and Death of Marina Abramovic / Giada Colagrande / İtalya

–     İnanmaktan Vazgeçme / Don’t Stop Believin’: Everyman’s Journey / Ramona S. Diaz / ABD

–     Oyuncu Seçimi / Casting by / Tom Donahue / ABD

–     Sapığın İdeoloji Rehberi / The Pervert’s Guide To Ideology / Sophie Fiennes / İngiltere-İrlanda

–     Madonna Ağlıyor / Mea Maxima Culpa: Silence in the House of God / Alex Gibney / ABD

–     Sound City / Dave Grohl / ABD

–     Baldan Acı / More than honey / Markus Imhoof / Almanya-Avusturya-İsviçre

–     Görevimiz Lars / Mission to Lars /  James Moore & William Spicer / İngiltere-ABD

–     Bekçiler / The Gatekeepers / Dror Moreh / İsrail-Fransa-Almanya-Belçika

–     Ölümcül Yardım / Assistance mortelle / Fatal Assistance / Raoul Peck / Fransa-Haiti-ABD-Belçika

–     Radyo Evi / La Maison de la Radio / Nicolas Philibert / Fransa

–     State 194 / Dan Setton / İsrail-Filistin-ABD

–     Balkan Ruhu / Balkan Spirit / Hermann Vaske / Almanya

–     Roman Polanski: İstenmeyen Adam / Roman Polanski: Odd Man Out / Marina Zenovich / ABD

MAYINLI BÖLGE12 FİLM

–     Beşinci Mevsim / La cinquième saison / The Fifth Season / Peter Brosens & Jessica Woodworth / Belçika-Hollanda-Fransa

–     Gizli Kimya / Upstream Color / Shane Carruth / ABD

–     Silikon Gelin / The Mechanical Bride / Allison De Fren / ABD-Almanya-Japonya-İngiltere

–     Tanrı Amerika’yı Korusun / God Bless America / Bobcat Goldthwait / ABD

–     Beyaz Nöbet / White Epilepsy / Philippe Grandrieux / Fransa

–     Yük / The Weight /  Jeon Kyu-hwan / Güney Kore

–     Kuş Yemi Yiyen Oğlan / To agori troei to fagito tou pouliou / Boy Eating the Bird’s Food / Ektoras Lygizos / Yunanistan

–     Makao’yu Son Gördüğümde / A Última Vez Que Vi Macau / The Last Time I Saw Macao / João Pedro Rodrigues & João Rui Guerra da Mata / Portekiz-Fransa

–     Cennet: Aşk / Paradies: Liebe / Paradise: Love / Ulrich Seidl / Avusturya-Almanya-Fransa

–     Cennet: İnanç / Paradies: Glaube / Paradise: Faith / Ulrich Seidl / Avusturya-Almanya-Fransa

–     Cennet: Umut / Paradies: Hoffnung / Paradise: Hope / Ulrich Seidl / Avusturya-Almanya-Fransa

–     Halat / La Sirga / William Vega / Kolombiya

EDEBİYATTAN BEYAZPERDEYE11 FİLM

–     Gülen Adam / L’Homme Qui Rit / The Man Who Laughs / Jean-Pierre Améris / Fransa-Çek Cumhuriyeti

–     Lizbon’a Gece Treni / Night Train to Lisbon / Bille August / Almanya-İsviçre-Portekiz

–     Hipnozcu / Hypnotisören / The Hypnotist / Lasse Hallström / İsveç

–     Bukalemunun Rengi / Tsvetat Na Hameleona / The Color of the Chameleon / Emil Hristow / Bulgaristan

–     Kollarımda Kal / À coeur ouvert / A Monkey On My Shoulder / Marion Laine / Fransa-Arjantin

–     Sislerin İçinde / V tumane / In the Fog / Sergei Loznitsa / Almanya-Rusya-Hollanda-Belarus-Letonya

–     Arada Kalan / What Maisie Knew / Scott McGehee & David Siegel / ABD

–     Bir Kadının Gözyaşı / Thérèse Desqueyroux / Claude Miller / Fransa

–     Büyük Umutlar / Great Expectations / Mike Newell / İngiltere-ABD

–     Katil / The Iceman / Ariel Vromen / ABD

–     Kuru Gürültü / Much Ado About Nothing / Joss Whedon / ABD

ANTIDEPRESAN10 FİLM

–     Montreuil Kraliçesi / Queen of Montreuil / Sólveig Anspach / Fransa

–     The Sapphires / Wayne Blair / Avustralya

–     Erkek Aklı / A Glimpse Inside the Mind of Charles Swan III / Roman Coppola / ABD

–     Zıt Kardeşler / Le Grand Soir / Gustave de Kervern & Benoît Delépine / France-Belgium

–     Eyvah / Oh Boy / Jan Ole Gerster / Almanya

–     Salyangozlar ve İnsanlar / Despre oameni si melci / Of Snails and Men / Tudor Giurgiu / Romanya-Fransa

–     Kutsal Dörtlü / Svatá Ctverice / The Holy Quaternity / Jan Hrebejk / Çek Cumhuriyeti

–     Kuzeye Giden Yol / Tie pohjoiseen / Road North / Mika Kaurismäki / Finlandiya

–     Bu Aşk Fazla Sürmez / I Give It A Year / Dan Mazer / İngiltere

–     Garip Turistler / Sightseers /  Ben Wheatley / İngiltere

KADIN HİKAYELERİ9 FİLM

–     Vecide / Wadjda / Haifaa Al-Mansour / Suudi Arabistan

–     Starlet / Sean Baker / ABD

–     Boşluğu Doldurmak / Lemale et Ha’Halal / Fill the Void / Rama Burshtein / İsrail

–     Çocuklarım / À perdre la raison / Our Children / Joachim Lafosse / Belçika-Lüksemburg-Fransa-İsviçre

–     Telekız / Call Girl / Mikael Marcimain / İsveç-Norveç-Finlandiya-İrlanda

–     Ye Uyu Öl / Äta sova dö / Eat Sleep Die / Gabriela Pichler / İsveç

–     Bir Hayalimiz Vardı / Ginger & Rosa / Sally Potter / İngiltere

–     Ölme / Mai Morire / Enrique Rivero / Meksika

–     Küçük Şeyler / Halbschatten / Everyday Objects / Nicolas Wackerbarth / Almanya-Fransa

GERÇEK MUCİZEDİR: CARLOS REYGADAS – 6 FİLM

–     Karanlıktan Aydınlığa / Post Tenebras Lux / Meksika-Fransa-Hollanda-Almanya

–     Sessiz Işık / Stellet licht / Silent Light / Meksika-Fransa-Hollanda-Almanya

–     Cennette Savaş / Batalla en el cielo / Battle in Heaven / Meksika-Belçika-Fransa-Almanya-Hollanda

–     Japonya / Japón / Japan / Meksika-Almanya-Hollanda-İspanya

–     Tutsaklar / Prisoners / Prisonniers / Belçika

–     Max / Maxhumain / Belçika

ÇOCUK MÖNÜSÜ – 3 FİLM

–     İki Arkadaş / Ernest et Célestine / Ernest & Celestine / Stéphane Aubier & Vincent Patar & Benjamin Renner / Fransa

–     Kirikou ve Erkekler ve Kadınlar / Kirikou et les Hommes et les Femmes / Kirikou and The Men and the Women / Michel Ocelot / Fransa

–     Aydaki Adam / Der Mondmann / Moon Man / Stephan Schesch / Almanya-Fransa-İrlanda

GECEYARISI ÇILGINLIĞI3 FİLM

–     Ölümün Alfabesi / The ABCs of Death / 26 yönetmen / ABD

–     Herkes Ölecek / No one lives / Ryûhei Kitamura / ABD

–     Ceset / El cuerpo / The Body / Oriol Paulo / İspanya

ANILARINA11 FİLM

–     Geçmiş Zaman Elbiseleri / Dresses of Times Past / Metin Erksan / Türkiye

–     Hanende Melek / Melek The Singer / Metin Erksan / Türkiye

–     Bir İntihar / A Suicide / Metin Erksan / Türkiye

–     Müthiş Bir Tren / A Terrific Train / Metin Erksan / Türkiye

–     Sazlık / Reeds / Metin Erksan / Türkiye

–     Dekameron / Il Decameron / The Decameron / Pier Paolo Pasolini / İtalya-Fransa-Almanya

–     Güvenlik Sonra Gelir / Safety Last! / Fred C. Newmeyer & Sam Taylor / ABD

–     Mutlu Noeller Bay Lawrence / Merry Christmas Mr. Lawrence / Nagisa Ôshima / İngiltere-Japonya

–     Açlık / The Hunger / Tony Scott / İngiltere

–     Karşımdaki Gece / La noche de enfrente / Night Across the Street / Raoul Ruiz / Fransa-Şili

–     Kirli Kan / Dark Blood / George Sluizer / ABD-İngiltere-Hollanda

BEN KENTLİ-VATANDAŞ DEĞİL MİYİM? BARBARLIK, SİVİL UYANIŞ VE ŞEHİR – 17 FİLM

–     1960 Yazı / Chronique d’un été / Chronicle of a Summer / Edgar Morin & Jean Rouch / Fransa

–     Yabancılar Dışarı! / Ausländer Raus! Schlingensiefs Container / Foreigners out! Schlingensief’s Container / Paul Poet / Avusturya

–     Kule / The Tower: A Songspiel / Chto Delat / Rusya

–     Bana Renk Ver / Dammi I Colori / Anri Sala / Arnavutluk

–     İnşaat Var / En Construcción / Work in Progress / Jose Luis Guerin / İspanya

–     Gravity Hill Haber Filmi No. 5 / Gravity Hill Newsreel No. 5 / Jem Cohen / ABD

–     Yarın / Zavtra / Tomorrow / Andrey Gryazev / Rusya

–     Artıklar / Spoils: Extraordinary Harvest / Alex Mallis / ABD

–     Kaliforniya Rüyası / California Dreaming / Bregtje van der Haak / Hollanda

–     Sıkıştırma / Squeeze / Mika Rottenberg / ABD

–     İşgal / The Take / Avi Lewis / Kanada

–     Ah Güzel İstanbul / Oh, Beautiful Istanbul / Atıf Yılmaz / Türkiye

–     Gizli Topluluk / Secta / Egle Budvytyte / Hollanda

–     Saç / Hair / Agniezska Polska / Polonya

–     Bu Bir Kapı / C’est une Hek / Joost Conijn / Hollanda-Fas

–     Beyaz Kadına Dokunma / Touche pas à la femme blanche / Don’t touch the white woman / Marco Ferreri

–     Yok Edici Melek / El ángel exterminador / The Exterminating Angel / Luis Buñuel / Meksika

Paris’in ünlü yeraltı tünellerinde sanat gerillaları

Paris Kent Deneyi grubunun gizliliklerine takıntı derecesinde düşkün üyeleri, son 30 yılı Fransa başkentinin altındaki tünellerde gizli kapaklı sanat etkinlikleri düzenleyerek geçirdi. Yetkililerden ne izin ne de destek beklediklerini söylüyorlar.

BBC- Kirsty Lang

Kaldırımda gergin bir şekilde bekliyoruz. Gelen geçen herkesi çaktırmadan süzmeye çalışırken, göze batmadığımızı umuyoruz.

Haftalar süren pazarlıklardan sonra gizemli Fransız sanat kollektifi Les UX’in temsilcileriyle, Paris’in güneyindeki bir belediyenin önünde randevumuz var. Pazar akşamı geç bir saat ama sokak hala epey kalabalık.

Sonunda kırmızı beresi ile küçük sırt çantası hariç tepeden tırnağa siyahlar giymiş genç bir adam çarpıyor gözüme. Biraz duraksıyor, sonra onu izlememiz için bize işaret ediyor. İstikamet yeraltı mezarlıkları, Paris’in kaldırımları altında uzanan tüneller.

Birkaç dakika sonra Tristan (tabii gerçek adı bu değil) ve iki arkadaşı bir rögarın ağır çelik kapağını kaldırıyor. “Çabuk, çabuk,” diyor Tristan, “Polis gelmeden.”

Ucu bucağı görünmeyen kara deliğe bir göz atıp, temkini adımlarla paslı merdivene basıyor ve aşağı inmeye başlıyorum.

Birkaç merdivenden daha inip, dibe ulaşıyoruz. Etrafta sıçan olmadığını fark edince rahat bir nefes alıyorum. Sıçanların indiğinden daha da derinlere inmişiz. Ama göz gözü görmüyor ve her yer ıslak.

Sular bileklerime kadar çıkıyor; ayakkabılarım sırılsıklam. Tristan lastik çizmeleriyle suları sıçratarak önümüzden giderken gülüyor. Telefonumdaki ışığı kullanarak onu izlemek için elimizden geleni yapıyoruz. Duvarlarda yer yer renkli grafitiler ve hain bakışlı bir kedinin tablosu var.

Birkaç dakika sonra kuru, açık bir alana varıyoruz. İşte duvarlarında girift oymalar olan bu alanda nihayet oturup, gizemli yol arkadaşlarımıza sorularımızı sormaya başlıyoruz.

Tristan normalde yasak olan yerlere girmekten ayrı bir keyif aldığını söylüyor. Paris’in yeraltı mezarlıklarında dolanmayı seven bir “mezarlıksever”miş.

Tristan kiliselerin çatılarına da tırmanıyor. “Bütün kent ayaklarının altında,” diyor, “Özellikle geceleri manzara harika. Piknik için de ilginç bir yer.”

UX farklı farklı insanları bir araya getiren gevşek bir yapılanma. Aralarında yalnızca sanatçılar değil, mühendisler, memurlar, avukatlar ve hatta bir savcı varmış. İlgi alanlarına göre farklı gruplara bölünüyorlar.

Bu gruplardan biri, Fare Evi, yalnızca kadınlardan oluşuyormuş ve bir yerlere sızmakta ustaymışlar. Bir diğer grup, tıklayın Untergunther, devletin ihmal ettiğini düşündükleri kültür varlıklarını gizli gizli restore ediyor.

La Mexicane de Perforation grubu yeraltında sinema festivalleri gibi etkinlikler düzenliyor. Bir seferinde Trocadero yakınlarındaki Palais de Chaillot’nun altında taşa koltuklar kazarak, koca bir sinema salonu yapmışlar.

Paris’teki tüneller hiçbir yerde yok. Zaten kentin kendisi, binaların altından çıkarılan kireç taşından yapılma. Bu yüzden kilometrelerce uzanan maden tünelleri var.

Buna metro için, telefon şebekesi, kanalizasyon vs için kazılan tünelleri ekleyin, gün ışığı görmeden kenti boydan boya kat edebilirsiniz.

UX’in kurucuları 1980’lerin başında, Paris’in Sol Yaka’sındaki bir lisede tanışmışlar. Önceleri, sırf yapabileceklerini kanıtlamak için, yeraltı tünellerini kullanarak müzelere ve anıtlara girmeyi seven bir avuç çocuktan ibaretmiş grup.

Video editörü Lazar Kuntsmann (tabii bu da takma ad) onlardan biriymiş. Şimdi grubun sözcüsü olan Kuntsmann “Büyüdükçe, yeryüzünde herkes kendi kariyerini kurdu.” diye anlatıyor.

“İki önemli ilkemiz var. Birincisi, asla izin istemeyiz, yetkililere asla haber vermeyiz ne yapacağımızı. Ve tabii bir de asla maddi destek almayız.”

UX’in en ünlü eylemlerinden biri, bundan altı yıl önce Fransa’nın en ünlü evlatlarının gömüldüğü Pantheon’da 19. yüzyıldan kalma bozuk bir saati onarmaktı.

Grubun kurucu üyelerinden, gerçek bir saat ustası olan Jean Baptiste Viot öncülüğünde kurulan sekiz kişilik restorasyon ekibi, malzemelerin saklandığı bir dolabın arkasına gizli bir atelye kurmuş. Aylarca her gece çalışmışlar.

İşlerini bitirdikten sonra Pantheon’un müdürüne haber vermişler. Müdür önce minnettar kalsa da, onun patronları aynı fikirde olmamış. Saati parçalarına ayırıp, UX’e 43.800 euroluk tazminat davası açmaya kalkmışlar.

Fransa’da kamuya ait binalara izinsiz girmek ya da onları onarmak suç sayılmadığı için dava düşmüş. Lazar Kuntsmann bu tepkiyi yetkililerin “utancına” bağlıyor.

Kuntsmann’ın kendisi de bir seferinde Pantheon’da gece vakti bir tiyatro oyunu sergilemiş. Ama Paris’in yeraltı tünellerini kullananlar yalnızca UX grubunun üyeleri değil.

Bazı mekanların bin kişiyi alacak büyüklükte olduğu söylenen yeraltında büyük partiler de düzenlendiği biliniyor. Bu partiler için barlar kurularak, DJ ve özel ışık efekti yapacak insanlar getirilerek, Paris metrosundan elektrik çekilerek yeraltı mekanları geçici gece kulüplerine çevriliyor.

 Kaynak : [-]

Çin’in yeraltı ordusu Terra Cotta askerleri İstanbul’da

Çin’in gizemli ordusu İstanbul’a girdi Çin’in yeraltı ordusu Terra Cotta askerleri ve Çin’in hazineleri İstanbul’da sergilenecek.

İstanbul’da Topkapı Sarayı’nda 20 Kasım’da açılacak Çin’in Hazineleri Sergisi’nde, 5 Terra Cotta askerinin yanı sıra 100’ü aşkın eserin sergileneceği belirtildi. Çin, normal uygulamada birden fazla Terra Cotta askerini karma sergilere göndermiyor ancak edinilen bilgiye göre, Türkiye için özel bir düzenleme yapılmış.

Sergide, dünyada eşi olmayan Terra Cotta askerlerinin yanı sıra Pekin’deki Yasak Şehir ve Şanghay Müzesinin de eserleri kamuoyuna açılacak. Terra Cotta askerleri sergisinde ayrıca, genelde Çin dışına çıkarılmayan Terra Cotta atı da sergilenecek. Sergi 1 yılda hazırlandı Eserler için büyük miktarda sigorta bedeli ödendi, eserlerin muhafazası için özel önlemler alındı. Bu tür sergilerin hazırlık aşamasının normalde 2- 3 yıl aldığı belirtilirken, Türk ve Çin makamlarının bu sergiyi 1 yıl içinde hazırladığı belirtiliyor. Çin Sanat Sergiler Kurumu Müdür Yardımcısı An Yao, düzenlenen basın toplantısında, İstanbul’da 3 ay sergilenecek eserlerin iki ülke halklarının birbirini daha yakından tanıma fırsatı vereceğini söyledi. An, Topkapı Sarayı Müzesi’nin günde 10 bin kişiyi ağırladığını ifade ederek, Topkapı Sarayı Müzesi’nin Türk müzeciliğinde önemli bir mekan olduğunu anlattı.

Çin’in Hazineleri Sergisiyle eş zamanlı olarak İstanbul Tophane’de, Çin’in Gansu eyaletinin “Dunhuang Mağaraları” sergisi de düzenlenecek. Terra Cotta Askerleri Çin’de 11 hanedanlığın başkentliğini yapmış ülkenin orta kesimindeki Şian’da bulunan Terra Cotta askerleri, dünyanın en büyük kral mezarlarından biri olarak kabul edilen “Çin Şı Huang’ın mezarını koruyor”. 56 kilometrekarelik dev mezarın etrafında Çinli bir köylü tarafından rastlantı üzerine bulunan binlerce toprak asker, normal insan ebatlarında ve her biri dönemin askeri nizamına göre dizilmiş şekilde duruyor. Savaş öncesi hazır konumda bekleyen binlerce asker, dönemin at arabaları ve atlar, orijinaline uygun şekilde boyanarak dönemin imparatoruyla birlikte gömülmüş.

Toprağın altından ilk çıkartıldığında renklerini koruyan Terra Cotta’ların havayla temasının ardından boyaları birkaç gün içinde siliniyor. Bu nedenle bölgede daha fazla olduğu bilinen askerler gün yüzüne çıkartılmıyor ve renginin korunması için teknolojiler geliştirilmeye çalışılıyor.

Mona Lisa ve ikiz resimi !

Leonardo da Vinci, Mona Lisa’dan önce Isleworth Mona Lisasını yapmış.

Rönesans döneminin efsanevi ismi Leonardo da Vinci‘nin, ünlü tablosu “Mona Lisa“dan önce “Isleworth Mona Lisası” olarak bilinen eserini yaptığı iddia edildi.

Merkezi Zürih’te bulunan Mona Lisa Vakfı, 35 yıl süren araştırmalar sonucu usta ressamın “Isleworth Mona Lisası” adlı eserini başyapıtından yaklaşık 11 yıl önce tamamladığını ileri sürdü.

Regresyon testleri ile matematiksel hesaplamalar yaparak tabloları karşılaştıran ve arşivleri tarayan uzmanlar, elde ettikleri sonuçları “Mona Lisa: Leonardo’s Earlier Version” adlı kitapta topladı.

Kitabın yazarı ve sanat tarihçisi Stanley Feldman, oturur halde resmedilen kadının bedeninin tüm unsurlarının her iki tabloda tamamen ayrı konumda bulunduğunu keşfettiklerini söyledi.  Feldman, “Kadının duruşu, ellerini tutuşu, yüz ifadesi, saçı, örtüsü ve giysisi her iki tabloda bire bir aynı. Öyle ki bu tablolardan birini, ancak diğerini de boyayan kişi yapabilir.

Tablolardaki tek fark, arka plandaki manzara” dedi. Gizemli gülüşüyle genç bir kadını tasvir eden “Isleworth Mona Lisası”, Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenen başyapıttan biraz daha büyük ve daha canlı renklere sahip. CENEVRE

 Kaynak :[-]

SALT Beyoğlu’nda Ücretsiz ” Yaz Geçer “

SALT Beyoğlu Açık Sinema’da “Yaz Geçer” programıyla birbirinden değerli filmlerin ücretsiz gösterimleri yapılacak

Salt Afiş

SALT Beyoğlu Açık Sinema Temmuz ayı boyunca sinemaseverleri farklı filmlerle buluşturacak.

PROGRAM

10 Temmuz Salı
14.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
15.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
16.00 The Man in the Background
18.00 Berlinmuren
18.30 Berlinmuren

11 Temmuz Çarşamba
14.00 Berlinmuren
16.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
18.00 The Man in the Background
(20.00’ye kadar tekrarlı gösterim)

12 Temmuz Perşembe
14.00 The Man in the Background
16.00 Berlinmuren
18.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache

13 Temmuz Cuma
14.00 Berlinmuren
16.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
18.00 The Man in the Background

14 Temmuz Cumartesi
12.00 Magical World
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

15 Temmuz Pazar
12.00 The Man in the Background
14.00 Berlinmuren
16.00 Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache

19 Temmuz Perşembe
Restricted Sensation
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

21 Temmuz Cumartesi
Dammi i colori
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

22 Temmuz Pazar
Magical World
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

25 Temmuz Çarşamba
Restricted Sensation
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

26 Temmuz Perşembe
Dammi i colori
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

27 Temmuz Cuma
Magical World
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

31 Temmuz Salı
Dammi i colori
(Tüm gün tekrarlı gösterim)

Restricted Sensation
Deimantas Narkevičius
2011, 45’26”
Litvanyaca, Rusça ve Lehçe; İngilizce altyazılı

Orta Avrupa’da cinsel ve etnik azınlıklar hâlen yaygın şekilde halkın tepkisiyle karşı karşıya. Süregelen siyasi reformlar, kuşaktan kuşağa aktarılan homofobi ve genel anlamda ötekiliğe yönelik hoşgörüsüzlük sorununa çözüm getirmiyor. Sovyet dönemini yaşamış eşcinsellerin tanıklığına dayalı kurgusal bir hikâye olan film, çıkış noktasını bu gerçeklikten alıyor.

Eşcinselliğin suç sayıldığı 1970’lerin Sovyet Litvanya’sı… Filmin ana karakteri Laimonas, eşcinsel olduğundan kuşkulanıldığı için sahne direktörlüğü yaptığı tiyatrodan kovulur. Sovyet Ceza Kanunu’nun 122. Maddesi’ne göre, “iki erkek arasındaki cinsel ilişki” üç yıl hapisle cezalandırılmaktadır. Laimonas tutuklanır ve karakola götürülür. KGB memuru bir müfettiş, sorgulamasını yaparak dava dosyasını hazırlayacağı gözaltındaki bu gence aşık olur.

The Man in the Background
Lene Berg
2006, 20’
Norveççe, İngilizce; İngilizce altyazılı

“Kültürel Özgürlük Kongresi (Congress for Cultural Freedom/CCF), CIA’in Soğuk Savaş dönemindeki gizli operasyonlarının en cesur ve etkili olanlarından biri sayılmaktadır. CCF, Encounter gibi edebi ve politik dergiler yayımlamış, dönemin önde gelen kimi Batılı düşünürlerini bir araya getiren onlarca konferans düzenlemiştir… Egoist, özgür düşünceli ve hatta Amerikan karşıtı görüşlere sahip akademisyen ve sanatçılardan oluşan bu organizasyon bir şekilde, Komünizm’in -tüm iltifatlarına rağmen- sanat ve düşüncenin ölümcül bir düşmanı olduğunu duyurmak üzere Paris’teki merkezinden kitlelere ulaşmayı başarmıştır.”
-CIA’in web sitesi, “On Intelligence”tan alıntı

The Man in the Background, CCF Direktörü Michael Josselson ve eşi Diana’nın 1958’de 8 mm filmle çektiği bir dizi görüntü üzerine kuruludur. Çift, Batı Avrupa seyahatindedir; son durakları, dünyanın her yerinden arkadaşları ve meslektaşlarıyla bir seminere katıldıkları Rodos’tur. Görüntüler her ne kadar birer tatil anısı gibi dursa da, ifşa etmedikleri unsurlar onları sıradan olmaktan çıkarır: Josselson, kültür ve sanat alanında çalışan bir CIA ajanıdır ve çiftin katıldığı seminer CIA tarafından finanse edilmektedir; tıpkı CCF’in 1950 ve 1960’lardaki pek çok etkinliği gibi.

Peki, izleyici bir aşk hikâyesine mi tanıklık etmektedir; yoksa bir gerilim, tarihi bir dram, absürt bir komedi ya da felsefi ve/veya politik bir ikileme mi? Josselson bir kahraman olarak mı addedilir; ya da bir hain, bir kurban, bir dolandırıcı veya gözüpek bir maceraperest mi?

Stalin by Picasso or Portrait of Woman with Moustache
Lene Berg
2008, 31’
İngilizce; altyazısız

Pablo Picasso, arkadaşı Louis Aragon’un isteği üzerine Mart 1953’te Josef Stalin’in bir portresini çizer. Çizim, Les lettres françaises adlı haftalık Fransız komünist dergisinde, aynı tarihe yaşamını yitiren Sovyet liderini öven çeşitli metinler eşliğinde yayımlanır. Bu video, çok sade yöntemler ile çoğunlukla kolaj ve seslendirmeler aracılığıyla az çok hatırlanan bu çizimi ve sebep olduklarını anlatır.

Bir açıdan bakıldığında bu film, 20. yüzyılın görünürde iki karşıt ikonunun, Pablo Picasso ve Josef Stalin’in ortak olan ya da olmayan yönleri çerçevesinde gelişen bir hikâyedir. Başka bir açıdansa, sanat ve sanatsal özgürlük ya da özgür olmayış ile imgelerin, özellikle de tarihi isimlerin görüntülerinin okunma ve kullanılma yöntemlerini ele almaktadır. Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından kalma bu anekdotun belki de en ilginç yanı, böyle basit bir karakalem çizimin nasıl bu kadar çok duygu, tartışma ve gizeme yol açmış olduğudur.

Berlinmuren
Lars Laumann
2008, 23’56”
İngilizce; altyazısız

Bu video, oldukça olağandışı bir ilişkinin, İsveçli Eija-Riita Berliner-Mauer’in Berlin Duvarı’na duyduğu aşkın hikâyesidir. 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışını hayatının en acı günü sayan kadın, İsveç’in kuzeyindeki Liden’de yaşamakta; giyotin ve Berlin Duvarı modelleri sergileyen bir müzenin yöneticiliğini yapmakta; Berlin Duvarı ile insanların nesnelere duydukları aşkı konu alan çeşitli internet sitelerinin moderatörlüğünü yürütmektedir.

Magical World
Johanna Billing
2005, DVD, 06.12’ (Tekrarlı gösterim)
Diyalogsuz

Bu video, 2005 yılında bir Yaz günü, Zagreb’in banliyölerinden Dubrava’da, ücretsiz bir okul sonrası eğitim merkezinde çekilmiştir. Rotary Connection’ın “Magical World” (1968) adlı, sözleri Sidney Barnes tarafından yazılmış şarkısının provasını yapan çocukların tekrarlı, adeta sonu gelmez görüntüleri belirsiz bir gelecek için bir tür marş, dönüşüm sürecindeki bir ülkeden bir kesit niteliğindedir.

Tamamı 1990’ların başındaki Yugoslav savaşlarından sonra doğmuş olan çocuklar, sadelik ve gururla etkileyici ve umut dolu bir performans sergiler. Hırvat çocuklardan biri, yeni öğrendiği ve zar zor konuştuğu İngilizcesiyle gizemli ve meydan okuyan ilk dizeleri söyler: “Beni böyle güzel bir rüyadan neden uyandırmak istiyorsunuz? Uyuduğumu görmüyor musunuz? Büyülü bir dünyada yaşıyoruz…” Kamera, müzik odasının dışına çıkar; eski Yugoslavya’nın yıkılmasından bu yana hâlen toparlanmaya çalışan toplumu yansıtır şekilde görüntülerde, inşasına 1980’lerde başlanan ama tamamlanmadan bırakılan kültür merkezinin yıkık dökük çevresi vardır.

Dammi i colori
Anri Sala
2003, 15’25”
Arnavutça; İngilizce altyazılı
(Edi Rama ile)

“Kent görüntülerini Poughkeepsie’de ilk kez gösterdiğimde, Liam Gillick, ‘Anri, bana gerçeği söyle. Bana bu şehrin var olmadığını söyle. Lütfen bana sanatçı-belediye başkanı bir arkadaşının olmadığını söyle’ demişti.

Kent ölüydü. Sadece bir şeyleri bekleyen birilerinin görülebileceği bir geçiş istasyonuna benziyordu. Sessizce yaşlanan bir bedeni anımsatıyordu; sanki tüm ayaklanmalar, yaşanan her şey yabancı bir ortamda meydana gelmişti. Etrafındakilerden etkilenmeden her şeyi yutan bir yere benziyordu.

Bu çalışma, böyle bir kentin nasıl yaşanabilir bir yer olabileceği ve yaşamaya mahkum olduğun bir yerden yaşamayı seçtiğin bir yere nasıl dönüşebileceğine ilişkin bir sorudur.”
-Anri Sala

Marian Goodman Gallery (New York), Galerie Chantal Crousel (Paris), Hauser & Wirth (Zürih, Londra), Johnen/Schöttle (Berlin, Köln, Münih) izniyle

Salt sitesi için TIKLAYINIZ 

 

Kaynak : [-]  


Başarı güçbirliği ve çaba gerektirir. ” İzmirli öğrenciler Cannes’da yarışacak. “

İzmirli öğrenciler Cannes’da yarışacak

Bir grup üniversitelinin kurduğu Azizm Sanat Örgütü’nün “Soluş” adlı kısa filmi, festivalin ‘Short Film Corner’ bölümünde gösterilecek

Soluş- Azizm Sanat Örgütü

Bir grup üniversite öğrencisinin ‘Sanat aydınlanma içindir’ sloganıyla kurduğu Azizm Sanat Örgütü’nün İzmir’deki proje ekibi tarafından ortaya çıkarılan ‘Soluş’ isimli kısa film, bu yıl 65’incisi düzenlenecek olan Cannes Film Festivali’nde gösterilecek. Film, Avrupa’nın en önemli film festivali olan ve uluslararası platformda birçok ünlüyü ağırlayan Cannes Film Festivali’nin ‘Short Film Corner’ bölümünde dünya prömiyerini yapacak. Yönetmenliğini ve öyküsünü Onur Keşaplı’nın, senaryo yazarlığını ve sanat yönetmenliğini Selin Süar’ın, görüntü yönetmenliğini Berk Tuğcu’nun gerçekleştirdiği Azizm Sanat yapımı filmin başrollerini Serhat Parıl, Okan Can ve Ceren Bekdemir paylaşıyor.

ÖZVERİ ÖRNEĞİ

Bugüne dek gerçekleştirdikleri kısa film, belgesel, televizyon programı, videoart, reklam, sergi, festival ve eğitim çalışmaları ile sanat alanında birçok başarıya imza atmış olan Azizm Sanat ekibi, en büyük sinema festivalleri arasında yer alan Cannes’da başta İzmir olmak üzere Türkiye’yi temsil edecek olmanın gururunu yaşadıklarını belirtti. Yönetmen Onur Keşaplı, “Herhangi bir yapım şirketi ya da okul desteği olmadığı için küçük ekibimizin her bir çalışanı çok fazla özveride bulundu. Sinemanın hala sağlıklı bir sektör haline gelemediği ülkemizde kısa film, uzun metrajın yavrusu algısından öteye geçemiyor” dedi. Filmin senaryo yazarı ve sanat yönetmenliğini üstlenen Selin Süar ise sinema gibi önemli bir sanat dalı ve propaganda aracı için ülkemizin başlı başına bir fon oluşturması gerektiğini vurguladı.

Filmin konusu
Hayatında dilediği her şeye sahip olan Ulaş, kitap yazma hayali ve yaklaşmakta olan doğum günü sebebiyle doğayla iç içe olacağı bir köye gider. Ancak karakterin, yazma konusundaki başarısızlığı ve arkadaşlarının doğum gününe gelmemelerinin yarattığı sıkıntı üzerine ormanda karşılaştığı gizemli kadın, Ulaş’ın gerçeklikten kopmasına ve soluşuna neden olur. “Nedir kırmızı?” sorusunun peşinden giden film, etkileyici görüntüleri ve şiirsel dokusuyla varoluşçuluk ve gerçeküstücülük arasında seyrediyor.

Kaynak:  http://www.yeniasir.com.tr

Sayfalar

Kurslar

NOT: Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kursuz. Verdiğimiz eğitimlerin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge vermekteyiz. 

Ayrıca; kursların pekte üzerinde durmadığı  solfej eğitimini bizler kurum olarak önemsemekteyiz. Kursumuzda  farklı zamanlarda başlayıp devam eden haftada 1 ders saati şeklinde ücretsiz solfej (nota bilgisi) derslerimiz grup olarak öğrencilerimize hizmet vermektedir.Toplamında; eğitim sezonu içerisinde; bir tanesi okul öncesi olmak üzere, Ocak ayına kadar enaz  4 grup  solfej dersi açılmaktadır.)  İsteyen öğrencilerimiz ekstra ücret ödemeden solfej gruplarına katılabilmektedir. Solfej eğitimimizde mümkün olduğunca gruplar yaşlara ve seviyeye göre ayrılmaktadır.

 

muzik-egitimleri   MÜZİK BÖLÜMÜ


  •    PİYANO EĞİTİMİ 

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen piyano kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik enstrumanlarsevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Bireysel olarak yapılan piyano derslerimizde öğrencilerimize piyano tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, piyano çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin piyano eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir piyano eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritm testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

4 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Piyano derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir. Size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

 

  • GİTAR EĞİTİMİ 

gitar

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen gitar kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan gitar derslerimizde öğrencilerimize gitar tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, gitar çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir gitar eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, London College Of Music, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmasından dolayı verdiğimiz eğitimlerin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge vermekteyiz.

4 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Gitar derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

  1. KLASİK GİTAR DERSİ   : Genel olarak 5 yaşından itibaren herkesin  Klasik Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  2. POP GİTAR  DERSİ   :   Genel olarak 5 yaşından itibaren herkesin  Pop Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  3. BAS GİTAR   DERSİ :    Genel olarak 8 yaşından itibaren herkesin Bas Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  4. ELEKTRO GİTAR  DERSİ :    Genel olarak 8 yaşından itibaren herkesin Elektro Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.
  5. AKUSTİK GİTAR  DERSİ  :    Genel olarak 8 yaşından itibaren herkesin Akustik Gitar eğitimi alması mümkündür. Özel ders haftada bir gün bir ders saati şeklinde olan eğitime takviye olarak ücretsiz tüm müzik bölümü öğrencilerine açık haftada en az 1 ders saati solfej eğitimi de ücretsiz olarak verilmektedir.Jazz gitar,  Perdesiz gitar gibi gitar dersleri de verilmektedir.
  • KEMAN EĞİTİMİ

keman

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen keman kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan keman derslerimizde öğrencilerimize keman tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, keman çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin keman eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir keman eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Keman yaylı çalgılar ailesinden ve perdesiz bir enstrümandır. Kemanın perdesiz olma özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre müzikal kulak daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

5 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

Keman derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Talepler doğrultusunda 4 kişilik grup derslerde oluşturulabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

 

  • BATERİ EĞİTİMİ

bateri

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Bateri (Davul)  kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan Bateri(Davul) derslerimizde öğrencilerimize Bateri(Davul)’nin tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Bateri(Davul)  çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin Bateri(Davul)  eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir Bateri(Davul)  eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Bateri(Davul) vuralı çalgılar ailesinden bir enstrümandır. Bateri(Davul) özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre ritm duygusu daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

6 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Bateri(Davul) derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati, özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde, derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde en fazla 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz elbette  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılmaktadır.

 

  • ŞAN EĞİTİMİ

san-egitimi

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Şan / Ses Terapisi kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır. Elbette Ses Terapisinin amacı bu eylemlerin dışında kişide var olan ses teli bozuklukları ile bunların yol açtığı fiziki çalışma, alıştırma ve tekniklerle giderilebilecek, diyafram, nefes v.b. bozuklukların düzeltilmesi ve daha iyi vurgu, ses ve ses tonu yakalama ve daha uzun konuşma veya ses bozukluklarını öğrencinin hedefleri ve terapinin amaçları doğrultusunda  çalışmalar yapımasıdır..

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Şan / Ses Terapisi derslerimizde öğrencilerimize, nota ve ritim bilgileri, ses/ses tellerinin kullanım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi ve durumuna uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Şan / Ses Terapisi eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmakta veya ses bozuklukları kendi gayretleri ile giderilebilmektedir.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak, ritim ve ses testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

14 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Şan / Ses Terapisi  derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir. Arzu edildiği taktirde gün ve ders sayısı elbette artırılabilir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • BAĞLAMA EĞİTİMİ

baglama-egitimi2

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Bağlama  kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan bağlama derslerimizde öğrencilerimize bağlama’nın tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, bağlama çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin bağlama eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir bağlama eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Bağlama (Saz) bağlama özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre ritm duygusu daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

7 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Bağlama (Saz)  derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati, özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde dersiniz yanmaz,  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • AKORDEON EĞİTİMİ

akordeonAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Akordeon kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Akordeon derslerimizde öğrencilerimize Akordeon tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Akordeon çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Akordeon eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmasına rağmen M.E.B. sertifikasını destek programı olmamasından dolayı Akordeon dalında resmi belge değil katılım belgesi verebilmekteyiz.

10 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Akordeon derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • VİYOLONSEL EĞİTİMİ

cello

Alanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Viyolonsel (Çello)   kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan Viyolonsel (Çello)   derslerimizde öğrencilerimize Viyolonsel (Çello)’in tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Viyolonsel (Çello)   çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikte dünyada kabul görmüş seçkin Viyolonsel (Çello)  eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir Viyolonsel (Çello)   eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Viyolonsel (Çello) yaylı çalgılar ailesinden ve perdesiz bir enstrümandır. Viyolonsel (Çello) perdesiz olma özelliğinden dolayı diğer enstrümanlara göre müzikal kulak daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar, Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

13 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Viyolonsel (Çello)    derslerimiz haftada 1 gün 45 dk’lık 1 ders saati, özel ders şeklinde yapılmaktadır,hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir. Size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde dersiniz yanmaz,  telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • SOLFEJ EĞİTİMİ

solfej-egitimi

Bir müzik parçasının notalarını, do, re, mi gibi tek sesli adlarla okuyarak seslendirmeye solfej denir.

Genel anlamda müzik eğitimi veren özel kurum ve kuruluşlar uygulamalı ders vermekle beraber solfej eğitimini ne yazık ki gözardı etmektedirler. Pek çok sanat alanında eğitim veren kurumumuz  müziğin ayrılmaz parçası olan solfej eğitimi ile desteklediği müzik kurslarını öğrencilerimizin daha iyi kavraya bilmesi amacıyla özellikle Eylül ayından itibaren ücretsiz solfej eğitimi koymuştur.

Mümkün olduğunca yaş ve seviyelere göre ayrılan öğrencilerimize ücretsiz solfej dersleri ocak ayına kadar enazn 4 farklı grup olarak süreç içerisinde açılmaktadır. Solfej eğitiminin öneminin farkında olan kursumuz bünyesinde açılan öğrencilerimize özel ücretsiz solfej dersleri içersinde enaz bir grup okul öncesi yaştaki çocuklarımız içindir. Öğrencilerimizin elbette solfej derslerine devam zorunluluğu olmamakla beraber kurum olarak kesinlikle öğrencinin ena bir solfej grubunu rutin olarak takip etmesini önermekteyiz.

İsteyen öğrencilerimiz birden çok solfej grubuna katılabilmektedir. Solfej eğitimlerinin gün ve saatleri kurum tarafından belirlenip ilan edilmektedir. Genel olarak eylül ayından başlamak üzere ocak ayına kadar her ay bir solfej grubu açılmaya çalışılmaktadır.

Bu anlamıyla solfej, bir müzik parçasının notalarını okumak ya da çalmak ile özdeştir. Müzik öğretiminde bu amaçla yapılan çalışmaya da solfej denir.

Elbette Akademi ve Güzel sanatlar Liselerinin Müzik bölümlerine hazırlanan öğrenciler arzu ettikleri taktirde ücretli ve özel olarak solfej dersi de alabilmektedir.

 

  • FLÜT EĞİTİMİ

yanflutAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Flüt kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Flüt derslerimizde öğrencilerimize Flüt tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Flüt çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Flüt eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmakla beraber Flüt (Yan flüt)kurslarında katılım belgesi verilebilmektedir.

12 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Flüt derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

 

  •    KLARNET EĞİTİMİ

 

klarnet15 yaşından itibaren herkese Klarnet eğitimi vermekteyiz. Eğitimimiz tercihe göre birebir ders biçimindedir. Özel ders haftada bir gün bir ders saati olarak yapılmaktadır. Yeni öğrenenler için nota, solfej ve armoni ile başlayan eğitim, her ders enstrümanın imkânlarını öğrenme ve daha profesyonel parçaların çalışılması olarak devam etmektedir. En az dört aylık bir eğitimin sonunda öğrenci bir etkinliğimizde bir parça çalacak düzeye gelebilmektedir.

Eğitmenlerimiz konservatuvar mezunu olup pek çok konserde görev almış, ünlü gruplarla çalışmış ve bu görevlerini hâlâ sürdürmektedirler.

 

  • SAKSAFON EĞİTİMİ

saksafon-egiitmiAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Saksafon kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Saksafon derslerimizde öğrencilerimize Saksafon tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Saksafon çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Saksafon eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmakla beraber Saksafon  kurslarında katılım belgesi verilebilmektedir.

12 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Saksafon derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.

Özel derslerde derse gelemediğiniz durumlarda ( bir dönem içinde 3 kez olmak şartıyla) en geç 1 gün önce haber vermek kaydıyla dersinizi iptal edebilirsiniz. Haber verdiğiniz takdirde ders hakkınızı kaybetmezsiniz. Dersin telafisi size ve hocamıza uygun gün ve saatte yapılır.

 

  • UD EĞİTİMİ

ud-egitimi

lanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Ud / Ut kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Özel talep olmadığı taktirde bireysel olarak yapılan Ud / Ut derslerimizde öğrencilerimize Ud / Ut tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Ud / Ut çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile birlikteülkemizde kabul görmüş seçkin Ud / Ut eserlerini tanıtarak öğrencilerimizin iyi bir Ud / Ut eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır.

Ud / Ut geleneksel müzik aletlerimizden olup özellikle sanat müziği olarak tabir edilen müzik türümüzde oldukça yoğun kullanılmaktadır. Bu yüzden kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı ile yetenek sınavlarına hazırlanmalarını sağlamaktayız.

8 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Talepler doğrultusunda 4 kişilik grup derslerde oluşturulabilmektedir.

 

  • KANUN EĞİTİMİ

kanun-egitimiAlanlarında uzman eğitmenlerimiz tarafından verilen Kanun kurslarımızın amacı öğrencilerimize müzik sevgisini aşılamak, müzik duygusunu geliştirmek ve beynin mantıksal işleyişini arttırmaktır.

Aksi talep edilmedikçe bireysel olarak yapılan Kanun derslerimizde öğrencilerimize Kanun tarihçesi, nota ve ritim bilgileri, Kanun çalım teknikleri aktarılmaktadır. Her öğrencinin seviyesi uygun olarak oluşturulmuş programlarımız ile iyi bir Kanun eğitimi alması başlıca amaçlarımızdandır. Belli bir seviyeden sonra öğrencilerin dinlediği müzik tarzı da göz önüne alınarak sevdiği parçalarda çalışılmaktadır.

Kursumuzun sağladığı ücretsiz 10-15 dakikalık tanışma derslerimizde eğitmenlerimiz tarafından gerçekleştirilen kulak ve ritim testlerinden yararlanabilirsiniz.

Ayrıca kursumuzda Konservatuar,  Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri programlarının sınavlarına girmek isteyen öğrencilerimiz için düzenli ve sistemli bir çalışma programı uygulamaktadır.

Özel Nar Sanat Eğitim Kursu’nun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir kurs olmasından dolayı verdiğimiz eğitimlerin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge vermekteyiz.

10 yaştan itibaren her yaşa yönelik eğitim programı uygulanmaktadır.

Kanun derslerimiz haftada 1 gün 45 dk lık 1 ders saati özel ders şeklinde yapılmaktadır, hocayla birebir çalışıldığı için gün ve saat tercihi yapılabilmektedir size ve hocamıza uygun gün ve saatler ayarlanabilmektedir.


 

dans-egitimi DANS EĞİTİMİ


  • BALE EĞİTİMİ

bale-egitimi

Bir gösteri sanatı olarak genellikle müzik eşliğinde dekor ve sahne giysileriyle sunulan son derece titiz bir danstır.

Bir bale dans müzik ve tasarımla dramatik bir öykü anlatabilir ya da hiç bir öykü olmadan yalnızca müziğin dans aracılığıyla bir yorumu biçiminde sunulabilir.

Bale ilk olarak İtalya’da rönesans döneminden görülmektedir. Mim sanatçılarının ortaçağ ve rönesans tiyatro gösterilerinde ve geleneksel halk gösterilerindeki dans adımları bugünkü balenin temellerini oluşturur.

Fransa’da Henry IV tarafından desteklenen bale tüm Avrupa’ya, oradan da 16. ve 17.yüzyılın sonlarında da Danimarka ve Isveç’e kadar yayılmıştır.

Balenin altın çağı kendisi de iyi bir dansçı olan Louis XIX döneminde başlamıştır. Fransızlar ve Rusların bale sanatının gelişmesinde dansçılık, bestecilik ve koreografi alanında çok büyük katkıları olmuştur.

Bale Okulumuz hakkında : Dersliklerimiz yaş ve eğitim seviyelerine göre enfazla 10 çocuktan oluşmaktadır. Ders süresi haftada bir gün 2 ders saati şeklinde gerçekleşmektedir (Çocukların dikkat toplama süreleri ve bedensel yapabilirlikleri düşünülerek 30 dakika ders 15 dakika ara şeklindedir). Başlangıç yaşı olarak her ne kadar çocuğun kişisel ve bedensel gelişimi göz önüne alınıyorsa da genel olarak ülkemizde 5 yaş ideal kabul edilmektedir.

Yönetmeliklerde belirtilen eğitim sonunda başarılı oldukları taktirde “M.E.B. Kurs Bitirme Sertifikası” alır. Bunun sağladığı bale öğretmenliği yetkisiyle üniversite de öğretim gördükleri branşları dışında ikinci bir meslek daha edinmiş olurlar.

 

  • MODERN DANS EĞİTİMİ

modern_dans

Bugünün Modern Dansı’nın kökleri Almanya ve Amerika’ya dayanmaktadır.Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki on yıllık dönemde Amerikalı ve Alman dansçılar birbirlerinden bağımsız olarak, öykülemeci ve gösterişli bale geleneğine karşı çıkan yeni dans biçimleri geliştirdiler.

Ancak Amerikan ve Alman Modern Dans gelenekleri birbirini etkilemeseydi yeni biçimlerin geliştirilmesinden büyük olasılıkla söz edilmeyecekti . Amerika’da yaşayan Kızılderili’lerin geleneksel danslarının varoluşu ve Avrupalıların Salon dansları ve balelerinin bir araya gelmesi ile Amerika’nın Modern Dans anlayışı ortaya çıkmıştır.

Almanya’da da otuzlu yıllarda birçok Alman dansçı Amerika’ya göç etmiş ve Amerikan modern dansının gelişimine katkıda bulunmuşlardır. İsadora Duncan, Ruth St Denis ,Ted Shawn, Martha Graham ,Merce Cunningham, Paul Taylor gibi isimler de Modern Dansa yeni bir boyut getirmiştir.

Ders mantığı :

Modern Dans, bir şeyleri kalıplar içinde görmek yerine, bu kalıpları kırarak, yaratıcılığı ön plana çıkaran ve sanatçının kendinden bir şeyler katabileceği kompozisyonlar haline getirmeyi amaçlar . Bu durumda Modern dans, sadece kalıpların kırılması fikriyle yola çıkmayıp , özüne yoğunlukla Baleden ,müzikten,tiyatrodan , kısacası sanatın her dalından her parçayı alarak yaratıcılığın enginliği içinde birbirine harmanlamayı hedeflemektedir.

Derslerimiz Haftada bir gün 2 ders saati şeklinde olmaktadır. Sınıflarımız en fazla 5 kişilik öğrenci gruplarından oluşmaktadır.

Haftanın her günü 09.00-22.00 saatleri arasında hizmet vermekteyiz.

 

  • LATİN DANSLARI EĞİTİMİ

arjantin-tangoSALSA

Salsa dansı Karayipler kökenli olduğu varsayılan, salsa adıyla belirtilen müzik türleri eşliğinde çiftler halinde veya grupça icra edilen, Latin Amerika’nın ve ABD’nin modern bir dansıdır. Salsa dansı Latin dansları kapsamında ele alınır. Önceleri yalnızca Latin Amerika halkları arasında yaygın olan bu müzik türü, Karayipler’den ABD’ye göçenler sayesinde ABD’de de yaygınlık kazanmış ve salsa dansı özellikle 1980’lerden sonra tüm dünyada tanınır ve uygulanır duruma gelmiştir. Günümüzdeki salsa dansı Afrika, Karayip ve Avrupa stillerinin, dans ve müzik unsurlarının bir karışımı olarak nitelenir.
1950’lerde mambonun modernizasyonu salsanın oluşumunda önemli bir etken olmuştur. Salsanın kökeni Küba olarak kabul edilmekle birlikte, Küba’nın Kuzey Amerika’daki etkisi Fidel Castrove Che Guevara’nın Küba’daki devriminden ve Küba’ya ABD ambargosunun uygulanmasından sonra azalmıştır. Bir “serbest stil” dansı olan salsa, rutin hareketlere bağlı kalınmaksızın doğaçlama olarak yapılır.

BACHATA

Bachata (baçata) Dominik Cumhuriyeti’nin 4/4 ritimli, romantik bir müzik ve dans türüdür. Daha çok gitarın ön planda olduğu baçata müzikleri vurmalı çalgılar (bongo, maracas, guiro) ve bas gitar eşliğinde üç veya dört gitarla çalınır.

CHA CHA CHA

Cha-cha -cha (ça-ça-ça) Küba kökenli bir Latin Amerika dans ve müzik türüdür. Ça ça ça müziği ilk kez 1953’te Küba’lı viyolonist ve besteci Enrique Jorrin tarafından ortaya koyulmuştur. Bu dansın adı chachachá olarak da yazılır. Ritmi danzon dansındaki dördüncü vuruşa değişiklik getirilerek elde edilmiştir.

RUMBA

Rumba, Latin Amerika danslardan biridir. Aslen İspanyol ve Afrika kökenlidir. Ancak 16. yüzyılda Afrika’dan getirilen köleler aracılığıyla Küba’ya taşınmıştır. Müziği ve hareketleri Küba’yı yansıtır. Yavaş ve zor bir dans türüdür. Bu dansta kalça hareketleri belirgindir. Uluslararası Latin Amerikan dans yarışmalarında sergilenir. Rumba aynı familyada yer alan Ça-Ça-Ça ile bazı benzer özellikler gösterir. Ritmi eşit aralıklı dört sesten oluşur.

 

  • HİP-HOP DANSLARI

hip-hop

Amerika’da kötü koşullarda ve azınlık olarak yaşayan zencilerin gündemden uzaklaşmak ve eğlenmek için oluşturduğu bir kültür ve yaşam tarzıdır. Bu kültür Rap müziği, Graffiti sanatı, Break dansını ve Dj’liği içerir. Hiphop kültürünün doğmasında Blues, Funk, Soul ve Jazz müziğinin etkisi oldukça büyüktür. Son dönemlerde TV.larda yapılan yarışmalar ve programlardan dolayı çocuklar HipHop dansa yoğun ilgi göstermekteler. HipHop dansın yapısına bakıldığında yaşça küçük çocukların tam anlamı ile Hiphop dansı yapmasının gelişimi  ve yaratıcılığı açısından pek fazla önerilmediği görülmektedir. Elbette belirli bir yaşta çocuğun belirli zorluk ve disiplin içeren bir dansla ilgilenmesi vücut ve zeka gelişimine katkısının yüksek olduğu söylenebilir. Fakat bazı durumlarda Hiphop çocuğun gelişim süreci için yeterli olumlu etkiyi yapmayabilir bu anlamda Modern dans destekli  Hip Hop,  gelişim açısından enaz bale kadar faydalı olacağını söylemek hatalı olmasa gerek. Çocukların pek çok çoğunun doğasında var olan hareketliliği ve yaratıcılığı tetikleyen Modern Dans ve Hip Hop destekli olarak yapmalarının daha faydalı olacağı da bir gerçek. Derslerimiz  vücut esnetme ,ısınma ve kondisyon hareketleriyle başlayıp, teknik ve ritmik hareketler in ardından dans koreografisiyle devam etmektedir.

Çocuklarımızın bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişimine katkıda bulunan dans eğitimimiz, çocuğumuzun doğru duruş, hareket bilgisi ve müzik kulağının gelişimini de etkilemektedir. Çocukların yaşları göz önüne alınarak haftanın değişik günlerinde farklı saatler de yapılmaktadır.  Çocuklarımız tüm yukarıda sayılan dans hareketlerinin yanı sıra  sosyalleşme konusunda da farkındalığa sahip olmaktadırlar. Derslerimizin yanı sıra çocuklarımız senesonunda etkinliklere çıkmakta bunun yanı sıra da zaman zaman TV. Programlarına da konuk olabilmektedirler.

Derslerimiz : Eğitimimiz haftada bir gün 2 ders saati şeklinde olup çocuklarımız kendi yaş grupları içerisinde değerlendirilmektedir.. . Talepler doğrultusunda hafta sonu ve hafta içi eğitimler mümkündür.

 

  • ORYANTAL

oryantal

Oryantal dans dünyanın bilinen en eski danslarının başında gelir. İslâm öncesi inançları içermektedir. Orijini antik dönemin doğurganlık, bereket kültünde yatar. Tüm antik uygarlıklarda bereketi sembolize eden tanrıçalar görülür. Mesela Mylitta, Isis, Ashtıreth, Ishtar, Hathor, Afrodit, Venüs ve Ceres gibi. Geleneksel olarak yalınayak yapılan bir danstır. Bu dansçının Toprak Ana’yla direk temasının asla kesilmemesine dayanmaktadır.

Oryantal dansı kadın vücudunun özelliklerine göre tasarlanmıştır. Karın kaslarıyla kalça hareketleriyle göğüs hareketleriyle en iyi kadın vücuduna uygundur. Toprağa değen yalın ayaklarla sıkı ve katı bir danstır. İnsan vücudunun akıcı pürüzsüz kompleks ve etkileyici hareketleri çalkalama ve dalgalanma hareketlerinin çeşitliliği ile dansın karakteri ortaya çıkar. Doğu dansları batının adıma dayalı danslarından farklı olarak kasların hareketine dayalı danslardır.

Dolayısıyla adımlar çok narindir ve asla zıplama olmaz toprakla olan temas daima korunur.
Yılan kılıç meşale mum peçe tül baston ya da sopa gibi malzemelerin dansta sıklıkla kullanıldığı görülür. Bunların her birinin birer anlamı olmakla birlikte genel olarak sihri ve ilkel insanın korunma amaçlı kullanımı simgelerler. Bu aletlerin dansta kullanılması yörenin folklorunda da görülür.

Oryantal dans sadece, dans değil aynı zamanda bir anlamda spor ve vücut sağlığını koruma anlamında da değerlendirilebilir.

Kalori yakma ve vücut kıvraklığını kullanma anlamında da faydalıdır.

Derslerimiz :

Eğitimimiz haftada birgün 2 ders saati şeklindedir. Talepler doğrultusunda hafta sonu ve hafta içi eğitimler mümkündür. Sınıflarımız 10 kişi ile sınırlıdır.


 

sahne-sanatlari  SAHNE SANATLARI


tiyatro

Ders Yapısı :  Talepler doğrultusunda Hafta içi veya Hafta sonu olup bir gün 2 ders saati şeklinde işlenmektedir.

Yaş Grupları : 10 Yaş ve üstü şeklinde olup farklı yaş grupları için gruplar oluşturulmaktadır.

Çocuk, Genç ve Yetişkinler için değişik yaş grupları olup 10 yaş ve üzeri tiyatro eğitimi aynı grup içersinde değerlendirilmektedir. Taleplerin genel oluşumuna göre haftanın hangi gün ve saati olacağı belirlenmektedir. Dönem sonunda ise alınacak eğitim eşliğinde enaz bir kez oyun sahneye konacaktır. Elbette M.E.B. Onaylı sertifikanızı da unutmuyoruz!

Tiyatroya dair …

Tiyatronun toplumun eğitimindeki yeri ve önemini düşünürken, tiyatronun öncelikle insanları birbirinden ayıran ve her değeri bir yana savuran ırk, din, dil, politika ayrımı gibi olguları birleştirici etkisini göz ardı etmemeliyiz diye düşünüyorum. Tiyatro, her şeyden önce bu olguları birbirine yaklaştıran, birbirlerine ortak eden her şeyi değerlendirmek gibi bir işlev üstleniyor. Tiyatro insan yaşamında yer alan gülmek, ağlamak, sevinmek, üzülmek, ferahlık duymak, bunalmak; kısacası, kalple, duygularla ilgili her şeyi değerlendiriyor. Tiyatro, ayrıca bütün insanlarda ortak bir kalbin varlığını meydana çıkarmasıyla da topluma hizmet ediyor. Bu bakımdan, tiyatro için rahatlıkla en etkili barış yolu da diyebiliyoruz.

HAYATIN GİZİNİ KAVRAYABİLMEK
Tiyatronun, insanlığın uzak geçmişinden şimdisine ve oradan da sonrasına uzanan uzun bir zaman diliminde, her yaşa, her mesleğe, her dine, her dile, her ırka oyundaşlık etme fırsatı veren bir sanat türü olduğunu da söyleyebiliriz. Bir anlık karanlığın ardından aydınlanan sahne, oyun evrenine açılan perde, oyuncular, gerçeğin benzeri ama aynısı olmayan dekor, hepsi bir oyunun kuralları çerçevesinde bir araya gelmiş şeyler. Tiyatro hayatın aynası, evet; ama asla kendisi değil. Oysa, örneğin sinema, tiyatronun aksine, gerçeği yansıttığı oranda başarılı sayılmakta. Bilinç düzeyi oyun oynama evresinden, oyun seyretme noktasına ulaşmış her insan, tiyatronun gizemli ortamında, bir süreliğine uzaklaşırken hayattan, daha güçlü olarak dönebilecek donanımları da elde etmiş sayılıyor. Hayatın gizini, daha çok bir tiyatro sahnesinin derinliğinde kavrayabiliyoruz.

TOPLUMUN EĞİTİMİNDE TİYATRONUN ROLÜ
Tiyatro yolu ile eğitme, tiyatronun eğitici ve zevk verici olması, eğlendirirken eğitmesi, öğretirken-eğlendirmesi, tiyatro sanatının başlangıcından beri tartışılmış, savunulmuş bir düşünce tarzı. Yazarların, sahneye koyucuların, oyunları hakkında yaptıkları açıklamalarda öncelikle seyirciye ne öğretmek istediklerini belirlediklerini daha önce öğrenmiştim, biliyorum. Tiyatronun etkili bir sanat dalı olduğu, insanın ve toplumun eğitiminde bu etkinlikten yararlanılması gerektiği düşüncesinin çeşitli biçimlerde tekrarlandığını bir büyüğüm öğretti bana. Yalnız, öğretilmesi istenen gerçekler, eğitilmesi istenen görüşler dönemden döneme değişmekteymiş. Her dönemin tiyatrosu kendini besleyen kaynağın yeğlediği yönde bir eğitimi amaçlarmış. Klasik tiyatro, geleneklerin, inançların, ahlak değerlerinin doğrultusunda tutucu bir eğitime yönelir; romantik tiyatro birey hakkını, özgür vicdanı savunurmuş. Gerçekçi tiyatro, örtülü çirkinlikleri bilimin ışığında incelemeye çalışır, öncü tiyatrolar toplumun kabuk bağlamış yaralarını deşermiş. Bütün bunları hep o büyüğümden öğrendim. Tiyatronun, sanatsal etkinliği yanında böylesine görevleri üstlenmesi ne kadar saygıya değer değil mi? Bu bağlam içinde çocuk tiyatrosunun eğiticiliği ve öğreticiliği de elbette doğal sayılmalı.

ÇOCUĞUMUZ İÇİN TİYATRO
Sözünü ettiğim büyüğüm, eğitilmek istenen çocuğun yaşının, anlayış gücünün, ruhsal durumunun, yaşantısının, bilgi ve görgüsünün, içinde bulunduğu ekonomik durumun, kültürel özelliklerin bilinmesi gerektiğini bana anlattı. Yapılan eğitimin günlük yaşam ile uzlaşıp uzlaşmadığı, çocuğu çelişkiye düşürüp düşürmediğinin araştırılması gerektiğini söyledi. Çocuğu aile ilişkilerinde, okul yaşamında, arkadaşları ile ilişkisinde uyumsuzluğa götürebilecek bir eğitim, kendi içinde ne kadar haklı nedenlere dayanırsa dayansın, ne kadar doğru düşünülmüş olursa olsun, yarar yerine zarar verecekmiş, öyle söyledi. “Doğru bildiklerimize ne kadar inanıyor, onları ne ölçüde koruyup savunuyorsak, tiyatrocu yöneldiği çocuk seyirciyi de o ölçüde sevmeli, ona inanmalı, onu esirgemeli,” dedi. Çocuk olan insanı incitmemek, inandığımız ilkeden sapmamak kadar önemli olmalıymış. Çocuk taşıyamayacağı kadar ağır bir düşünce yükü altında ezilmemeli, yaşamı ile uzlaştıramayacağı görüşlerle şaşırtılmamalıymış. Büyüğüm; çocuk tiyatrosunun, büyükler için yapılan tiyatrodan daha zor olmasının, daha çok çaba gerektirmesinin nedenleri olarak bunları sıraladı. “Doğumda bir bebeğin mikrop kapmamasına nasıl dikkat ediliyorsa, bebeğe verilen sütün pastörize olmasına nasıl özen gösteriliyorsa, çocuk hastalıklara karşı nasıl korunuyor, büyümesini engelleyecek ağır işlerde çalıştırılması nasıl yasaklanıyorsa, yapacağı sporun niteliği nasıl yaşına göre saptanıyor, beden gelişiminin doğru olmasına çalışılıyorsa, tiyatro yolu ile eğitilirken aynı ölçüde titiz davranmak, ruhsal gelişimini dikkate almak gerekir.” Aynen böyle dedi büyüğüm.

HANGİ TÜR TİYATRO YEĞLENMELİ
Bence bizler için en yararlı tiyatro, bizlere sevinmesini öğreten, içimizde biriken enerjiyi istediğimiz gibi kullanmamızı sağlayan, bizleri sevgi ile besleyen, içten güçlendiren tiyatro oyunları olmalı.

Gelin tiyatroda sevinelim, yaşamanın, sevmenin, dayanışmanın tadına varalım.

Yaşamayı ve yaşatmayı, mutlu olmayı ve mutlu etmeyi öğrenelim.

 

  • YARATICI DRAMA

yaratici-drama

Yaratıcı Drama dersimiz Talepler doğrultusunda haftada bir gün 2 ders saati şeklinde işlenmektedir.

Eğitici/Yaratıcı drama çoğu zaman Tiyatro Eğitimi ile karıştırılmaktadır. Tiyatronun unsurları da kullanılmakla beraber tek başına tiyatro eğitimi Çocuklar için Eğitici/ Yaratıcı Dramanın asla yerini tutamaz. Konusunda yetkin ve yeterli eğitim almamış kişilerin eğitici drama eğitimi vermesi kabul edilmez ve çocuğun gelişimi açısından sakıncalıdır. Bu bağlamda yetkin eğitmenler eşliğinde yaratıcı/eğitici drama kursumuza bekliyoruz. Her eğitim döneminin sonunda eğitmen uygun gördüğü taktirde sene sonunda bir etkinlikte öğrencilerimiz yer alacaklardır. Fakat asıl hedef sene sonu gösterisi değil çocuğumuzun aşağıda belirtilen doğrultuda eğitim almasıdır.

 

  • DİKSİYON

diksiyon

Diksiyonu şöyle tanımlayabiliriz: 

Diksiyon duygu ve düşünceleri ifade ederken sözcüklerin ses özelliklerine uygun olarak, vurgu ve tonlama kriterleri içerisinde doğru bir üslupla konuşma sanatıdır. Fonetiği tamamlayan bir unsur olarak konuşma sanatını ve tekniklerini inceler.

Diksiyonun temeli ses dediğimiz iletişim aracını doğru kullanmak ve sözleri söylerken düzgün telaffuz etmek üzerine kuruludur. Jest ve mimikleri de kapsayarak özellikle tiyatro ve diğer sahne sanatları ile sinema ve televizyonda metinlerin yanlışsız okunması amaçtır. Ayrıca topluluk önünde konuşma gibi durumlarda ve yöneticilik gibi pozisyonlarda bulunan kişilerin başvurduğu bir eğitimdir. Elbette sadece bu meslek grupları için değil aynı zamanda toplumsal iletişim halinde olan tüm meslek grupları için doğru zamanda doğru telaffuz ve doğru iletişim için diksiyon eğitimi önemlidir. Öğrencilikten tutunda yöneticiliğe, hizmet sektörü işveren veya çalışan kişilerin veya yöresel ağızlarla konuşan tüm kişilerin diksiyon eğitimine ihtiyacı vardır. 

Doğru iletişim için doğru diksiyon!

Diksiyon Eğitimi Nasıl Verilir?

Çeşitli kurslarda ve okullarda konuşma sanatının eğitimini alabilirsiniz. Alanında uzman eğitmenlerin yapabileceği ciddilikte olan bu eğitim çeşitli dallara ayrılır.

Öğrencilere öncelikle;

  • Soluma
  • Fonetik (söyleyiş)
  • Artikülasyon (boğumlama)
  • Vurgu
  • İletme gücü temelinde eğitimler verilir.

Amaç öncelikle kişilerin diyaframlarını kontrol etmelerini sağlamak, ses çıkış kaynaklarını ve nasıl kullanmaları gerektiğini öğretmektir. Sonrasında ses tonu ayarlama ve vurgulama konuları incelenir.

Öğrencilerin kelimeleri jest ve mimiklerle anlamlandırmaları sağlanır. Konuşurken akıcılık, doğru bir üslup kazandırmak amaçtır.

Diksiyon Dersleri

Diksiyon eğitimi kısa süreli bir eğitim değildir. Kısa sürede yapılan eğitimlerin diksiyonun düzelmesi anlamında katkıda bulunacağına inanmak gerçekçi değildir. Gerek diksiyon eğitiminde kullanılan organların, gerekse dikkat edilmesi gereken işlemlerin istem dışı ve kalıcı hale gelebilmesi için gerek eğitim sürecinde gerekse eğitim dışında öğrenci tarafından tekrarlanması gerekmektedir. Unutulmamalı ki emek ve çaba harcanmayan hiç bir eğitim amacına ulaşamaz.

Genel anlamda diksiyon eğitiminde ayrıntı bazında farklılıklar olsa dahi  şu eğitimler ve içerikler konu edilir.

  • Ses eğitimi
  • Kelime eğitimi
  • Söz akımı
  • Anlatım
  • Hitap
  • İletişim kurma teknikleri
  • Doğaçlama
  • Dil, zeka ve akıl ilişkisi
  • Dil – kültür ilişkisi

Diksiyon Eğitiminin Faydaları

Doğru ve eksiksiz konuşmak için alınan diksiyon derslerinin kişilere düzgün konuşmanın yanında pek çok faydası bulunmaktadır. Sesini ve bedenini olması gerektiği gibi kullanan bireyler yetiştirmeyi amaçlayan eğitimlerin diğer faydaları ise;

  • Doğru nefes alıp vermeyi öğretir.
  • Tonlama ve vurgu kurallarını öğretir.
  • Kişinin iletişim becerilerini geliştirir.
  • Sesin nasıl etkileyici bir biçimde kullanılacağını öğretir.
  • Oyunculukta ses kontrolü, doğaçlama rahatlığı sağlar.
  • Hitabet gücünü geliştirir.
  • Topluluk önünde konuşurken heyecanı kontrol etmeyi öğretir.

Dersin  Yapısı : Talepler doğrultusunda hafta içi ve hafta sonu gruplar açılabileceği gibi aynı zamanda yine talepler doğrultusunda akşam gruplarının açılması da mümkündür. Grup derslerde haftada bir gün 3 ders saati şeklinde yapılmakta olup 6 hafta devam etmektedir. Derslerin hangi gün olacağı talepler doğrultusunda tespit edilmektedir.

 

  • KORO

koro

TÜRK HALK MÜZİĞİ

Anadolu’nun mükemmel ezgilerinden derlenen Türküler sizleri bekliyor. Genç, emekli, çalışan kısaca her yaş ve kişi için Türkülerimizin büyüsüne kapılmak adına sizleri bekliyoruz. Zengin bir repertuvar  eşliğinde hem eğlenecek hem de günün ve haftanın stresini atacaksınız. Eğitimli şefimiz eşliğinde sosyalleşecek ve sadece mırıldanmayacak, türkü söyleyebileceksiniz. Her dönem sonundaysa muhakkak en az bir veya iki konser vereceksiniz.

Derslerimiz haftada 1 gün 2 saat şeklinde olup, taleplere göre gün tespit edilebilmektedir.

TÜRK SANAT MÜZİĞİ

Nar Sanat Türk Müziği Korosu; Doktordan ev hanımına, öğrenciden, emekliye, işçiden, iş adamına kadar müziğe gönül vermiş, yaş sınırı olmaksızın herkese açık olan çalışmalarını sürdürmektedir. Çalışmalarımız da  geçireceğiniz müzik dolu saatlerde; eğlenirken öğrenecek, öğrenirken günün stresinden uzaklaşacak ve kendinizi çok mutlu hissedeceksiniz.

Haftanın 2 günü 2 şer saat olan koro çalışmalarımızda gündüz yada akşam gruplarımızı tercih edebilirsiniz.

Yılda en az iki kere koromuzun konserleri olmaktadır.


 

gorselsanatlar  GÖRSEL SANATLAR


 

  • RESİM

resim

Taleplere göre gündüz, gece ve hafta sonu grupları şeklinde olan hobi gruplarımıza katılabilirsiniz.

Hobi grubumuzda genel anlatımların dışında temel sanat eğitimi ardından isteğinize göre karakalem, yağlıboya, guaj, suluboya, akrilik gibi tarzların herhangi biri ile ilgilenebilirsiniz. Tüm eğitimlerimiz de sınıf sayısını minumumda tutmaya çalışmaktayız. 8 kişiyi aşan durumlarda gruplar ayrılmaktadır.

Eğitim aldığınız süre kadar elbetteki M.E.B. Onaylı belge almanız mümkün. Haftada bir gün 4 saat şeklinde süren eğitimimize katılan öğrencilerimiz Haziran içerisinde yaptığı çalışmalardan oluşan bir sergide çalışmalarını sergilemeleri mümkün olmaktadır.

1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

4)   Işık –Gölge

– Teknikler

– Karakalem

5)   Kompozisyon fikri (oluşturma)

6)   Natürmort, peyzaj

7)   Pastel

8 )   Perspektif

– merkezi

– Çift kaçarlı

9)   İnsan figürü

– Oranlar

10)  Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

11)  El-Ayak

12)  İnsan figürlü kompozisyonlar

13)  Kompozisyonları pastel, akrilik, yağlı boya teknikleri ile çalışma

14)  Soyuta geçiş

  • RESİM ÇOCUK PROGRAMI

Genel olarak  hafta sonu grupları şeklinde olan çocuk hobi gruplarımız mümkün olduğunca yaş gruplarına ayırmaya çalışıyoruz en fazla 8 öğrencinin katıldığı gruplar dışında “ANNEM VE BEN” Adlı resim grubunda ise Anneler arzu ederse çocukları ile derse girebilirler.

Ders süresi 2 ders saati şeklinde olup aynı zamanda çocuğun el becerilerini ve renk tecrübelerini artıracak çalışmaları içermektedir.

Zaman zaman ilginç müze ve sergi gezileri de düzenlemekte bu sayede çocukta sanata karşı duyarlılığı artırmaya çalışmaktayız.

Elbete devam edilen süreç kadar M.E.B. Onaylı belgeyi de unutmayalım.

1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Resim yapma teknikleri

– Mum boya – Kuru boya – Karakalem – Sulu boya

– Değişik malzeme ile kolaj

– Değişik malzeme ile baskı

– Plastik hamuru ile çalışma ve boyama

3)   Resim çizimleri

– Nesne

– Doğa

– Hayaller

– Rüyalar

 

  • KARAKALEM

karakalem

Çizici resim araçları ile bir yüzey üzerine çalışılır, ortaya çıkan desen resmin başlangıcıdır.

Çizgilerin kroki desenden, çizgi değerlerini farklılaştırarak çıkması, ışık/gölge değerleriyle form kazanması, bazen de perspektif (derinlik) özelliklerini içinde barındırmasına, karakalem resim diyoruz.

Karakalem resim objeden desene, desenden peyzaja ve figüre kadar her alanda kullanılır.

“Ben doğadan, ya da insan yaşamından alınmış herhangi bir olayı vesile sayarak, renk ve çizgi düzenleriyle kendimce senfoniler yaratıyorum”

 

  • KARİKATÜR

10 yaşından büyük herkes karikatür derslerimize katılabilir.

Eğitimimiz grup ders şeklinde olup haftada bir gün iki ders saati biçiminde yapılmaktadır.

Yeni öğrenenler için öncelikle katılımcının çizim duygusunu ortaya çıkarmakla başlayan eğitim reel çizim ve karikatürize çizim ile sürüp, anatomi ve perspektif bilgisi ve çizimler ile devam etmektedir.

Karikatür eğitimi, katılımcının kendi çizim yeteneğini, tarzını ve mizahi gücünü fark etmesini ve geliştirmesini sağlayacaktır.

 

  • FOTOĞRAF

fotograf

“Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır.” – Henri Cartier-Bresson 

Dijital fotoğrafın yaygınlaşmasıyla beraber fotoğraf çekmeye yönelik ilgi arttı, her geçen gün artmaya da devam ediyor. Ve artık herkes,  fotoğraf çekmenin deklanşöre basmaktan ibaret olmadığının farkında.

Kurs süresince katılımcılar, hem fotoğrafı anlamak hem de etkili ve kusursuz fotoğraf çekmenin temellerini öğrenmek için gerekli tüm donanıma kavuşacaklar.

Fotoğraf makinesi alınırken dikkat edilmesi gereken noktalardan siyah beyaz fotoğrafın inceliklerine, kompozisyon kurallarından basın fotoğrafçılığına, diyafram ve enstantane gibi teknik detaylardan fotoğraf tarihine kadar birçok konuda bilgiler edinecekler.

Ayrıca dijital fotoğrafın olmazsa olmazlarından olan Photoshop ile fotoğrafın boyutunu kayıpsız küçültmek, portre rötuşlamak, panoramik fotoğraf oluşturmak  gibi konularda da yetkin olacaklar.

Öğrenilenlerin pekiştirilmesi için eğitmen ile beraber çıkılacak keyifli çekim gezileri de kurs programında geniş bir yer alacak.

Elbette kursun sonunda Nar Galeri‘de sergi açılacaktır. Öğrencilerimizin açacağı mezuniyet sergisi elbetteki ücretsiz olacaktır.

 

  • SENARYO VE KISA FİLM

senaryovekisafilm

Fransız yönetmen Godard, sinemayı ‘en güzel hile’ olarak tanımlıyor. Gerçekten de bir asırı daha yeni arkada bırakmış bu genç sanat dalı, tüm dünyayı kendi güzel hileleriyle büyülemeye devam ediyor. Ağlatıyor, güldürüyor, eğlendiriyor, sorgulatıyor, düşündürüyor… Ve gelişen teknoloji sayesinde artık  film çekmek çok daha ucuz ve kolay.

Senaryo Yazımı ve Kısa Film Yapımı Kursu’nda katılımcılar senaryo yazmak ve bütün aşamalarıyla bir kısa filmi gerçekleştirmek için gereken temel donanımı kazanacaklar. Senaryo eğitiminde, sinopsis, tretman, film öyküsü ve senaryo yazım biçimleri gibi teknik konuların yanı sıra aslında senaryo yazmanın ön şartı olan fikir geliştirme, konu belirleme, temayı sağlamlaştırma gibi temel konularda da eğitim verilecek. Kısa Film Yapımı bölümünde ise hem ses, görüntü, kurgu, sanat yönetimi  gibi teknik alanlarda hem de yönetmenlik hamleleri, zaman ve mekanı kullanma-yönlendirme, oyuncu yönetimi gibi daha arkada kalan ama son derece önemli konularda katılımcılar kendilerini geliştirme fırsatı bulacak.

Sürekli pratikle el ele gidecek dersler süresince metinler yazılacak, etütler ve kısa filmler çekilecek, sahne çözümlemeleri yapılacak. Sonuçta tüm katılımcılar yazdıkları ve çektikleri en az birer filmle ve daha önemlisi bu büyülü alanda yaptıkları sağlam ve dolu bir başlangıçla kursu tamamlayacak.


 

akademi  AKADEMİLERE HAZIRLIK


  • İÇ MİMARİ

icmimarlik

İster devlet ister vakıf üniversiteleri olsun bütün iç mimarlık fakülteleri, grafik tasarım, endüstri ürünleri tasarımı, moda tasarımı, resim, heykel, seramik  v.b. gibi sanat bölümleri  barajı aşsanız dahi yetenek sınavına girmenizi gerektiriyor.

Elbette ki değişik üniversitelerde değişik sorular sorulabiliyor ama genel anlamda temel sanat bilgisi gerektirmektedir.

Kazanmanın ön koşulu elbette, Öncelikle bol bol çizim yapmanızdır.  Her üniversitenin farklı bir yetenek sınavı uygulaması var ancak genel olarak her okul desen ve imgesel çizimi yaptırır. Desen çiziminde bir modeli anatomik hata yapmadan çizmeniz gerekmektedir. Gördüğünü çizebilme yeteneğini ölçer. İmgesel çizimde ise hayal gücünü kullanarak çizebilme yeteneğini ölçer. Bu çizime perspektifle mekan çizme, figür ekleme, ortam yaratma gibi faktörler girer..

Yetenek sınavına hazırlanırken eğitimini tamamlamış yeterli deneyim ve başarılı eğitmenlerden ders almak önemlidir. Kalem tutuşunuzdan çizginin nasıl yapılacağına ve oradan boyutlu algılamaya kadar tüm safhaların tam ve eksiksiz olarak anlatılması ve boş bol uygulamalarla gösterilmesi önemlidir.

Hangi okulların yetenek sınavına gireceğinize önceden karar vermeniz gelişim sürecinde önemlidir. Çünkü kimi okul sanat tarihi bilgisi istiyor, kimi okul istemiyor. Kimi okulda görsel zeka testleri uygulanıyor, kiminde güncel sanat olayları ile ilgili sorular soruluyor. Ve gideceğiniz kursa da ona göre karar vermeniz iyi olabilir.

Eğitime gelmeden önce muhakkak varsa daha önceki çizimlerin yanınızda olması gerekmektedir ki eğitmeniniz bir fikir sahibi olsun aksi takdirde zaman kaybı olabilmektedir.

Dersin İşleniş Şekli :  Derslerimiz seçenekli olup; haftada bir gün 4 saat ve ya 2 gün 8 saat şeklinde  ya da haftada 3 gün 12 saat şeklinde yapılabilmektedir…

Ders programı :

GÜZEL SANATLAR LİSESİ VE AKADEMİLERİNE HAZIRLIK

 1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

 – Teknik

4)    Işık –Gölge

– Basitten karmaşığa (ayırt edebilme)

– Farklı malzemelerden oluşan objelerle çalışma (kağıt, cam, metal, tahta, kumaş)

5)    Kompozisyon fikri

– Oluşturma

– Bakabilme, ayırt edebilme, istenileni öne çıkartma

– Ön plan – Geri plan

6)   Natürmort, peyzaj

– Basit perspektif

7)   Perspektif

– Basit perspektif (tekrar)

– Objelerin büyüklük kaybetmesi

– Merkezi perspektif

– Çift kaçarlı perspektif

– Düzensiz perspektif

– Fotoğraftaki perspektif hataları

8)   İnsan figürü

– Oranlar

– Ayakta, oturur, yatar + perspektif

– Kağıdı tam kullanma

9)   Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

– Figürde baş hareketleri

10)  El-Ayak

– Detaylı çalışma

– Bedende bütünleme

11)  İnsan figürlü kompozisyonlar

– İç mekan + perspektif

– Dış mekan + perspektif

– İfade için teknikler

 

  • RESİM

İster devlet ister vakıf üniversiteleri olsun bütün iç mimarlık fakülteleri, grafik tasarım, endüstri ürünleri tasarımı, moda tasarımı, resim, heykel, seramik  v.b. gibi sanat bölümleri  barajı aşsanız dahi yetenek sınavına girmenizi gerektiriyor.

Elbette ki değişik üniversitelerde değişik sorular sorulabiliyor ama genel anlamda temel sanat bilgisi gerektirmektedir.

Kazanmanın ön koşulu elbette, Öncelikle bol bol çizim yapmanızdır.  Her üniversitenin farklı bir yetenek sınavı uygulaması var ancak genel olarak her okul desen ve imgesel çizimi yaptırır. Desen çiziminde bir modeli anatomik hata yapmadan çizmeniz gerekmektedir. Gördüğünü çizebilme yeteneğini ölçer. İmgesel çizimde ise hayal gücünü kullanarak çizebilme yeteneğini ölçer. Bu çizime perspektifle mekan çizme, figür ekleme, ortam yaratma gibi faktörler girer..

Yetenek sınavına hazırlanırken eğitimini tamamlamış yeterli deneyim ve başarılı eğitmenlerden ders almak önemlidir. Kalem tutuşunuzdan çizginin nasıl yapılacağına ve oradan boyutlu algılamaya kadar tüm safhaların tam ve eksiksiz olarak anlatılması ve boş bol uygulamalarla gösterilmesi önemlidir.

Hangi okulların yetenek sınavına gireceğinize önceden karar vermeniz gelişim sürecinde önemlidir. Çünkü kimi okul sanat tarihi bilgisi istiyor, kimi okul istemiyor. Kimi okulda görsel zeka testleri uygulanıyor, kiminde güncel sanat olayları ile ilgili sorular soruluyor. Ve gideceğiniz kursa da ona göre karar vermeniz iyi olabilir.

Eğitime gelmeden önce muhakkak varsa daha önceki çizimlerin yanınızda olması gerekmektedir ki eğitmeniniz bir fikir sahibi olsun aksi takdirde zaman kaybı olabilmektedir.

Dersin İşleniş Şekli :  Derslerimiz seçenekli olup; haftada bir gün 4 saat ve ya 2 gün 8 saat şeklinde ya da haftada 3 gün 12 saat şeklinde yapılabilmektedir…

Ders programı :

GÜZEL SANATLAR LİSESİ VE AKADEMİLERİNE HAZIRLIK

 

        1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

                – Teknik

4)    Işık –Gölge

– Basitten karmaşığa (ayırt edebilme)

– Farklı malzemelerden oluşan objelerle çalışma (kağıt, cam, metal, tahta, kumaş)

5)    Kompozisyon fikri

– Oluşturma

– Bakabilme, ayırt edebilme, istenileni öne çıkartma

– Ön plan – Geri plan

6)   Natürmort, peyzaj

– Basit perspektif

         7)   Perspektif

– Basit perspektif (tekrar)

– Objelerin büyüklük kaybetmesi

– Merkezi perspektif

– Çift kaçarlı perspektif

– Düzensiz perspektif

– Fotoğraftaki perspektif hataları

8)   İnsan figürü

– Oranlar

– Ayakta, oturur, yatar + perspektif

– Kağıdı tam kullanma

         9)   Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

– Figürde baş hareketleri

10)  El-Ayak

– Detaylı çalışma

– Bedende bütünleme

11)  İnsan figürlü kompozisyonlar

– İç mekan + perspektif

– Dış mekan + perspektif

– İfade için teknikler

 

  • HEYKEL

İster devlet ister vakıf üniversiteleri olsun bütün iç mimarlık fakülteleri, grafik tasarım, endüstri ürünleri tasarımı, moda tasarımı, resim, heykel, seramik  v.b. gibi sanat bölümleri  barajı aşsanız dahi yetenek sınavına girmenizi gerektiriyor.

Elbette ki değişik üniversitelerde değişik sorular sorulabiliyor ama genel anlamda temel sanat bilgisi gerektirmektedir.

Kazanmanın ön koşulu elbette, Öncelikle bol bol çizim yapmanızdır.  Her üniversitenin farklı bir yetenek sınavı uygulaması var ancak genel olarak her okul desen ve imgesel çizimi yaptırır. Desen çiziminde bir modeli anatomik hata yapmadan çizmeniz gerekmektedir. Gördüğünü çizebilme yeteneğini ölçer. İmgesel çizimde ise hayal gücünü kullanarak çizebilme yeteneğini ölçer. Bu çizime perspektifle mekan çizme, figür ekleme, ortam yaratma gibi faktörler girer..

Yetenek sınavına hazırlanırken eğitimini tamamlamış yeterli deneyim ve başarılı eğitmenlerden ders almak önemlidir. Kalem tutuşunuzdan çizginin nasıl yapılacağına ve oradan boyutlu algılamaya kadar tüm safhaların tam ve eksiksiz olarak anlatılması ve boş bol uygulamalarla gösterilmesi önemlidir.

Hangi okulların yetenek sınavına gireceğinize önceden karar vermeniz gelişim sürecinde önemlidir. Çünkü kimi okul sanat tarihi bilgisi istiyor, kimi okul istemiyor. Kimi okulda görsel zeka testleri uygulanıyor, kiminde güncel sanat olayları ile ilgili sorular soruluyor. Ve gideceğiniz kursa da ona göre karar vermeniz iyi olabilir.

Eğitime gelmeden önce muhakkak varsa daha önceki çizimlerin yanınızda olması gerekmektedir ki eğitmeniniz bir fikir sahibi olsun aksi takdirde zaman kaybı olabilmektedir.

Dersin İşleniş Şekli :  Derslerimiz seçenekli olup; haftada bir gün 4 saat ve ya 2 gün 8 saat şeklinde  ya da haftada 3 gün 12 saat şeklinde yapılabilmektedir…

Ders programı :

GÜZEL SANATLAR LİSESİ VE AKADEMİLERİNE HAZIRLIK

 

        1)   Bakmak ve görmek

– Düz çizgi

– Daire, elips

– Ufuk çizgisi, altı, üstü

– Farklı nesnelerle deneme

2)   Obje çalışması

-Farklı nesnelerle kompozisyon

3)   Gölgeleme metodları

                – Teknik

4)    Işık –Gölge

– Basitten karmaşığa (ayırt edebilme)

– Farklı malzemelerden oluşan objelerle çalışma (kağıt, cam, metal, tahta, kumaş)

5)    Kompozisyon fikri

– Oluşturma

– Bakabilme, ayırt edebilme, istenileni öne çıkartma

– Ön plan – Geri plan

6)   Natürmort, peyzaj

– Basit perspektif

         7)   Perspektif

– Basit perspektif (tekrar)

– Objelerin büyüklük kaybetmesi

– Merkezi perspektif

– Çift kaçarlı perspektif

– Düzensiz perspektif

– Fotoğraftaki perspektif hataları

8)   İnsan figürü

– Oranlar

– Ayakta, oturur, yatar + perspektif

– Kağıdı tam kullanma

         9)   Portre (Baş)

– Oranlar

– Baş detayları ( göz, ağız, burun, kulak)

– Figürde baş hareketleri

10)  El-Ayak

– Detaylı çalışma

– Bedende bütünleme

11)  İnsan figürlü kompozisyonlar

– İç mekan + perspektif

– Dış mekan + perspektif

– İfade için teknikler

 

  • MÜZİK VE SES

Amacı :

  • Ülkemizde eğitim veren Devlet / Özel konservatuvarlar, Güzel Sanatlar Fakülteleri, Eğitim Fakülteleri (Müzik Öğretmenliği) ve Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinin yapmış oldukları özel yetenek sınavlarına katılmak isteyenleri bu sınavlara özel programlarla hazırlamak.

İçerik:

  • – Ses Çalışması (Kulak, entonasyon, ritim vb.)
  • – Piyano Çalışması (Öğrenci sınava başka bir enstrümanla katılacaksa o enstrümanın eğitimi ayrıca verilir)
  • – Genel Kültür ve Müzik Tarihi
  • – Temel Müzik Teorisi, Solfej (Dikte, Deşifre vb.)
  • – Müzikal / Ezgisel Bellek Çalışmaları

Konservatuvara ve Güzel Sanatlara Hazırlık Dersleri işleniş şekli :

Haftada 2 gün 1’er saat (Ders Saati)  birebir özel ders. Aynı zamanda haftada 3 gün 1’er saat (Ders Saati) olmak üzere solfej dersi verilmektedir. Bunun yanı sıra sabah : 09:00 – akşam 10:00 arası derslikler boş olduğu sürece çalışma imkanınız mümkündür.