Yazılar


EÄŸer bir sinemacı filmine basın gösterimi yapmıyorsa, bunun çok net bir anlamı var: “gelecek ilk yorumlardan çekiniyor” demektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk Sineması’nın en pahalı yapımı diye tanıtılan Fetih 1453’e basın gösteriminin yapılmaması ve eleÅŸtirmenlerin, PerÅŸembe günü 14.53’te gerçekleÅŸtirilecek ilk seansta filmi izlemeye davet edilmesi SİYAD (Sinema Yazarları DerneÄŸi) üyelerini zora soktu. 

Sinemamuzik.com’un haberine göre; hafta sonu ekleriyle, Cuma günü yayımlanan film eleÅŸtiri köşelerinin teknik olarak daha önce hazırlanması sonucu bu hafta Fetih 1453 gibi iddialı bir yapıtla ilgili görüşlerini yazamayacak olan kalemler, yönetmen Fatih Aksoy’un (Recep İvedik´i de basına önceden göstermedi) bu kararıyla ilgili çeÅŸitli görüşler ileri sürdü. Bir bölüm eleÅŸtirmen, Aksoy’un filmin ticari ÅŸansını riske sokmamak için böyle davrandığını iddia ederken, diÄŸerleri de yönetmenin istediÄŸini yapma özgürlüğünün bulunduÄŸunu, ancak eleÅŸtiri müessesinin de iÅŸlemesi gerektiÄŸini söylüyor.

Filmin basın tanıtımını üstlenen Filiz Öcal ise yönetmenin filmin uÄŸrunu bozmamak için basın gösterimi düzenlemediÄŸini, daha önce Mahsun Kırmızıgül’ün New York’ta BeÅŸ Minare’de yaptığı gibi SİYAD üyelerine bir tavrın söz konusu olmadığını belirtti.

Fetih 1453 Filminin Fragmanı

İşte, SİYAD üyelerinin Faruk Aksoy’un kararıyla ilgili deÄŸerlendirmeleri: 

ALİ ULVİ UYANIK: ‘ Türkiye´nin en büyük bütçeli filmi olduÄŸu iddiasındaki “Fetih 1453″ün öyküsündeki odak tarih 29 Mayıs 1453 . Bu tür, tarihin dönüm noktası olarak kabul edilen büyük olayları konu edinen filmlerde yıldönümleri esas alınır. Mesela ticari anlamda risk alınarak 29 Mayıs 2012´de vizyona çıkarılabilirdi. Ancak vizyon tarihi 16 Åžubat 2012 ve 1453 yılı saat 14:53 yapılmış (yani 14:53´te tüm sinemalarda baÅŸlayacak). Bu ´zorlama pazarlama buluÅŸu´ tamamıyla anlamsız. KeÅŸke salı günü gösterime çıkarılsaydı… Çünkü birazcık tarih bilgisi olan bilir ki, İstanbul fethindeki nihai gün olan 29 Mayıs 1453, salıdır…Ve salı günü, kimi Ortodosklar tarafından ´uÄŸursuz gün´ olarak kabul edilir. Bunun dışında, filmin basında çıkacak taze yorumlardan kaçırıldığını düşünmüyorum.

BURAK GÖRAL : ‘… Tabi ki bir eleÅŸtirmen olarak her filmin bir ön gösteriminin olmasını ve yazdığımız mecralarda o filmi “zamanında” yazmayı isterim. Ama bir yapımcının da filmini eleÅŸtirmenlere erkenden gösterip göstermemesi konusunda özgür olduÄŸunu düşünüyorum. Benim için önemli olan yapımcının bu kararını üslupsuzca veya saldırganlıkla uygulamayıp bundan bile promosyon çıkartmaya çalışıp çalışmadığı… “Fetih 1453″ün yapımcısı da doÄŸrudan giÅŸeye oynadığı filminin alabileceÄŸi herhangi bir negatif eleÅŸtiriyi daha ilk günden basında görmek istemeyebilir… Ya da bunu bir “totem” yapmış da olabilir. Ama sosyal medyanın çok hızlı ve etkili bir ÅŸekilde çalıştığı bir çaÄŸdayız. Sanırım yapımcıların artık bu ‘kiÅŸisel medya gücü’nün de farkına varıp stratejilerini yeniden düzenlemeleri gerekiyor…

CUMHUR CANBAZOÄžLU: ‘ Yönetmenin yarattığı sanat eserini nasıl insanlara aktaracağı ya da tanıtacağı, pisasanın dayattığı bir takım kurallara ne kadar uyacağı tamamen kendi tekelinde. Ancak, Fetih 1453 gibi, aylardır her platformda tanıtımı yapılan, son derece iddialı sloganlarla pazarlaması gerçekleÅŸtirilen bir eserin, iÅŸ eleÅŸtirmenlerin izlemesine gelince ‘uÄŸru kaçar’ diye saklanmasının profesyonel bir davranış olmadığı kanısındayım´.

CÜNEYT CEBENOYAN: Filmlerin basına gösterilmemesi kötü; iÅŸimizi yapmamızı engelliyorlar bu ÅŸekilde. Kamuoyunun bilgilenmesinin engellendİğini düşünüyorum açıkçası’.

ERKAN AKTUÄž: ‘ Elbette yapımcı basın gösterimi yapmak zorunda deÄŸildir, yapmama hakkı vardır ama bu durum uygar dünyada şık durmaz . İlk bakışta filmi sinema yazarlarından kaçırmak, kötü eleÅŸtirilerin önüne geçmek için basın gösterimi yapılmıyor izlenimi doÄŸsa da ‘filmi köşe yazarlarına göstermek’ gibi baÅŸka özel gösterimler de yapılmadığı için bana daha çok bir pazarlama stratejisi gibi geliyor. Merak duygusunu iyice körükleyerek filmi ilk etapta milyonların izlemesi hedefleniyor bence. Ama istedikleri kadar basın gösterimi yapmasınlar, biz Radikal olarak filmi ilk seansta izeyip iyi ya da kötü bilmiyorum eleÅŸtirisini yayımlayacağız.’

MEHMET AÇAR: ‘Basın gösterisi ya da gala, yapımcıların tasarrufudur. Yaparlar ya da yapmazlar, bu onların bileceÄŸi bir iÅŸtir. Kimse karışamaz. Basın gösterisi sinema yazarlarının iÅŸlerini kolaylaÅŸtırır. Yazılarını erkenden yazar ve filmin gösterime girdiÄŸi güne rahatlıkla yetiÅŸtirirler. Filmlerini eleÅŸtirmenlerden uzak tutmak isteyenler basın gösterisi yapmamayı tercih edebilir. Ama “Fetih 1453” gözlerden uzak tutulabilecek bir film deÄŸil. Fetih 1453´ün basında yazan herkesin görüş bildireceÄŸi filmlerden biri olacağı kesin. Sonuç olarak, gala ve basın gösterisini kaldırıp direkt seyirciyle buluÅŸmayı tercih etmesi, yapımcının en doÄŸal hakkıdır. Bunun tek sonucu, bizim yazılar, yorumlar ve görüşler biraz gecikecek.’

MURAT ERÅžAHİN: ‘ EleÅŸtirmenlerin önemsenmediÄŸini düşünüyorum. Aynı zamanda ‘yaratıcılık içermeyen’ bir seçim olarak deÄŸerlendirebiliriz’.

MURAT ÖZER : ‘”Bir filme basın gösterimi yapılmaması, bir eleÅŸtirmen olarak hiçbir zaman onaylayacağım bir durum deÄŸil. Ama iÅŸin bir de baÅŸka bir boyutu var ki, o da ´eser´ (ya da ürün) sahibinin onu istediÄŸi biçimde deÄŸerlendirme hakkı. Filmine güvenmiyor olabilir, filminin eleÅŸtirmenlerce sevilmeyeceÄŸini düşünüyor olabilir ya da filmin ulaÅŸmasını beklediÄŸi kitle için ´eleÅŸtirmen görüşü´nün gerekli olmadığını hissediyor olabilir. Anlayacağınız, birçok sebebi olabilir filmi eleÅŸtirmenlere göstermemesinin. Sonuçta, eleÅŸtirmenin görevi de o filmi izleyip yazmak olduÄŸuna göre, bu ´engel´e raÄŸmen görebilir filmi ve eleÅŸtirisini yapabilir, bir-iki gün gecikmeyle de olsa. İşin doÄŸrusu, her filme basın gösterimi yapılması, eleÅŸtiri kurumunun yolunun açık tutulması tabii ki. Ama bazı filmlere basın gösterimi yapılmadı diye de karalar baÄŸlamanın anlamı yok.”

NİL KURAL: “Bir filmin basın gösterimini yapıp yapmamak, tabii ki filmin ekibinin alacağı bir karar. Ancak daha önce de yaÅŸadığımız benzer sorunlarda da olduÄŸu gibi bu bizim meslek grubu olarak iÅŸimizi zamanında yapmamızı, film gösterime girdiÄŸi hafta yayınlanacak yazıların önünü kesiyor. Bunun da meslek görevleri açısından hoÅŸ bir tavır olmadığını belirtmekte yarar var.”

OKAN ARPAÇ: ‘Bu kadar reklamı yapılan, büyük paralar dökülen bir film, zaten eleÅŸtirmenler ne yazarsa yazsın giÅŸeleri sallayacak. Ön gösterimi bu kadar ´mantıksız´ bir gün ve saatte yapmak, neyle açıklanabilir? Kopya mı yetiÅŸmiyor? Film eleÅŸtirmenlerine ihtiyacımız yok mu deniyor? Gelebilecek negatif eleÅŸtirilerden mi korkuluyor? Oldu olacak son gün de yapmasalardı o gösterimi… Elbette yönetmenin, yapımcının vs. takdiridir… Olumsuz herhangi bir ÅŸey belki filme uÄŸursuzluk getirir diye düşünüyorlardır? Peki ya teknik bir aksilik olur da, film tam 14:53´te perdeye yansımazsa yine ´bir uÄŸursuzluk olduÄŸu´na mı inanacaklar? Bu arada umarız bir sonraki filmleri fütüristik bir bilimkurgu olmaz. ÖrneÄŸin 2453´te geçen bir filmi, gece yarısı 24:53´te izlemekle; 1453 – 14:53 mantığı arasında herhangi bir fark yok çünkü…

OLKAN ÖZYURT : ‘ EÄŸer bir sinemacı filmine basın gösterimi yapmıyorsa, bunun çok net bir anlamı var: Filmi sinema yazarlarına ve basın mensuplarına önceden göstermek istemiyor, gelecek ilk yorumlardan çekiniyor demektir. Çünkü bu ilk yorumların kamuouyu nezninde bir etkisi olduÄŸunu düşünüyorum. Farklı nedenlerden dolayı geçmiÅŸte basın gösterimi yapmayan sinemacılar oldu. Ama nedenleri ne olursa olsun, basın gösteriminin sinema sektöründe olaÄŸan hale geldiÄŸinden dolayı bu tavır ´hoş´ gelmiyor bana. Ki böyle durumlarda gereksiz yere çeÅŸitli spekülasyonlar ortaya çıkıveriyor. 1453 sezonun merak edilen, iddialı filmlerinden biri. Bu merakın nedenlerinden biri aylardır yapılan PR çalışmaları. Åžimdi sinema sektörü için PR çalışmasının önemini kavrayıp buna uygun ÅŸekilde yol alırken, sektörün bir diÄŸer olaÄŸan uygulaması olan basın gösterimini yapmamak bir tutarsızlık örneÄŸidir. Ama bu filmin garip bir kaderi var. Bir taraftan Hollywood ile ilgili haberlerini okuyorum diÄŸer taraftan haciz haberleri…

SELİN GÜREL : ‘ Sinema yazarlarına gösterilmeyen filmler, genel olarak iki ihtimali akla getiriyor: Ya film, dağıtımcısı tarafından yeteri kadar önemsenmiyor ya da filmin vizyona girdiÄŸi gün çıkacak eleÅŸtirilerin izleyiciler üzerinde olumsuz bir etki yaratmasından çekiniliyor. Fetih 1453 için ikincisi geçerli. Ancak iÅŸin içinde baÅŸka hesaplar da var. Faruk Aksoy belli ki haftalardır tanıtımını yaptırdığı filmine çok güveniyor. Filmin teknik açıdan büyük bir iddiası var ve asıl arzu edilen, izleyicinin filmi bu açıdan takdir etmesi. Ayrıca Osmanlı ruhunu gündelik hayatın bir parçası yapan popüler bir TV dizisi de Osmanlı sempatisinin altyapısını zaten kurmuÅŸ durumda. Dolayısıyla yaratılan bu illüzyonun bozulmaması için izleyicinin kafasında hiçbir önyargıya yer açmaması gerekiyor. Sinema yazarlarının bu noktada tehlike arz ettiÄŸi düşünülmüş olmalı. Ancak bu korkuyu alt etmenin yolu basın gösterimi yapmamak deÄŸil.

SERDAR AKBIYIK: ‘ Yapımcıların vizyona çıkacağı filmler için basın gösterimi yapmamasını kaçamak bir tavır olrak algılıyorum. Fetih 1453 özelinde ise bütün gösterimlerinin perÅŸembe günü 14.53 te baÅŸlatmak gibi bir tercihi var. Film çok para harcanmış bir yapım bu anlamda eleÅŸtirmen seyreder yazısıyla filme zarar verir düşüncesinin fazla etkili olduÄŸunu düşünmüyorum. Ama yine de basın gösteriminin yapılması daha etik olurdu filmin yapımcıları adına…’

ÅžENAY AYDEMİR: ‘ Bir fimle basın gösterimi yapıp yapmamak yapımcının bileceÄŸi iÅŸ tabii ki. Bunu çeÅŸitli gerekçelerle yapabilirler. Kimisi filmini ´eleÅŸtirmenlerin önüne atmak istemez´, kimisi de ´uÄŸur yapar.´ Ama böyle bir hakka sahip olmak, bu eylemin ´şık´ olduÄŸu anlamına da gelmez. Sonuçta eleÅŸtirmenler de bir tür ´kamu hizmeti´ yapıyorlar. Yani o haftanın filmleri hakkında okura bilgi vermekle yükümlüler. Onların bu görevlerini yapmalarına bir tür ´engel´ çıkarmak da doÄŸru bir yöntem olmasa gerek. Asıl sorun, filmini medyadan kaçıran yapımcıya karşı, medyanın filmden kaçma ÅŸansının olmaması. Yani yapımcı filmini kaçırma hakkına sahipse, medyada da o filme sayfalarını ayırmama hakkına sahip olmalı. Ancak ´ilan-reklam´ dengesi ve bir türlü anlamadığım ve sanırım asla anlayamayacağım ´medyadaki rekabet ahlakı´ yüzünden bu hiç gerçekleÅŸmeyecek. BaÅŸka gazetelerde olmayan haberi aramak yerine, her yerde olacak haberi çalıştığımız gazeteye koyabilmek için çırpınıp duracağız!’

 

 

 

Kaynak : http://www.sabah.com.tr