Şunun için etiket arşivi: 27 Mart Dünya Tiyatro Günü

27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde, Kadıköy’deki tiyatrocular bir araya geldi.

Kadıköy Tiyatroları Platformu’nun çağrısıyla sabahın erken saatlerinde Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde toplanan tiyatro grupları burada yürüyüş hazırlıklarını tamamladı. Saat 13:00’te NHKM’den başlayan yürüyüşe plartform bünyesindeki kırka yakın tiyatro grubu katılım gösterdi. Tiyatrocular yürüyüşe, müzik aletleri, kostüm ve aksesuarlarıyla yerlerini aldı.

Kadıköy sakinlerinin de büyük ilgi ve destekle karşıladığı yürüyüş korteji, Bahariye’den başlayarak Süreyya Operası, Ayvalıtaş Parkı ve Barlar Sokağı’ndan geçip açıklamanın okunacağı Kilise Meydanı’na ulaştı. Meydanda geniş bir kitleyle basın açıklaması yapıldı.

Uluslararası Tiyatro Bildirgesi Onur Tanyeri tarafından, Kadıköy Tiyatroları Bildirisi ise Enis Fosforoğlu tarafından okundu.

Kadıköy Tiyatroları Platformu’nun bildirisinin tam metni şöyle:

el-ilani-bildiri_01

8 ocaktan itibaren raflara çıkacak Seyrek Yağmur’u bekleyeduralım, bu süre içerisinde bir başlangıç kitabı önermesiyle Baharda Yine Geliriz’i konuşalım dedik.

 

Dingin, aydınlık ve buna rağmen karmaşık ve bulanık metinlerin yazarı Barış Bıçakçı. Gerek üretim yoğunluğu, gerek özgün bir biçimde inşa edebildiği üslubu gerekse pek dışa kapanık ve çekingen profiliyle okuyucularının gözünde ayrıksı bir yer edinebilmiş çağdaş bir yazarımız.

Bıçakçı, “Herkes Herkesle Dostmuş Gibi” adlı ilk bireysel çalışması ve hemen ardından gelen “Veciz Sözler” ile edebiyat ortamımıza sessiz sakin bir giriş yaptı. Zaman geçtikçe üretim yoğunluğunu ve niteliğini düşürmeyen Bıçakçı, günümüzde yedi cilde sığdırdığı öykü ve romanlarıyla geniş bir okuyucu kitlesine sahip. Öyle ki gelecek hafta raflara çıkacak son kitabı “Seyrek Yağmur”, daha şimdiden kapak tasarımı nedeniyle tartışma konusu oldu.[1] 8 ocaktan itibaren raflara çıkacak Seyrek Yağmur’u bekleyeduralım, bu süre içerisinde bir başlangıç kitabı önermesiyle “Baharda Yine Geliriz”i konuşalım dedik.

Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte yayımladığı iki şiir kitabından sonra Bıçakçı öykü ve roman üzerine bireysel çalışmalara yöneldi. İlk zamanlar pek dikkat çekmeyen yazarın zaman içerisinde kalıplaştırdığı kendi kurgu atmosferi onu geniş kitlelerce tanınır hale getirdi. 2004 yılında yayımlanan ve okuyucular tarafından büyük bir beğeniyle karşılanan “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” adlı romanı, genç yaşta kaybettiğimiz yetenekli yönetmen Seyfi Teoman tarafından 2011 yılında beyaz perdeye uyarlandığında Barış Bıçakçı ülke genelinde tanınan ve takip edilen bir yazardı.

[supsystic-gallery id=’30’ position=’center’]

Bıçakçı’nın metinleri genellikle aynı atmosferin içerisinde dolanan ortaklıklara sahip karakterlerle bezelidir. Yazarın değişmeyen coğrafyası, aynı zamanda yaşadığı kent olan Ankara’dır. Kimi zaman bir metro istasyonu, kimi zaman çoğaldıkça eskiyen aparmanlar, kimi zaman bir askeriyenin yatakhanesi kimi zamansa bir köy. Ama ya Ankara’nın içerisinde barınan ya da onun biraz dışarısında bir gözü Ankara’ya dönük mekânlardır bunlar. İnsanların ortaklığı ise sıradanlıklarıdır. Adım attığımız nefes aldığımız her yerde, hatta aynanın tam karşısında gördüğümüz o sıradan insanın günlük telaşları, sıkıntıları, neşe ve endişeleri. Bu duygular içerisinde hareket eden sıradan insanların tüm karmaşasını yine aynı sıradanlığın getirdiği sakinlikle metne işleyebilmiştir Bıçakçı. Baharda Yine Geliriz’in sonlarına doğru yazarın kendi satırlarından da okuyabiliyoruz onun yazarlığını;

“Eksilerle artıların birbirini götürmesi gibi kalabalığında bir matematiği var. Sıradanlık bu olmalı: Bütün karşıtlar birbirini götürüyor. Başka ne söyleyebilirim ki size?” [s.109]

Baharda Yine Geliriz, alışageldiğimiz beklediğimiz Bıçakçı atmosferi ve karakterleriyle bezeli bir öykü kitabı. Yazarın satır aralarından okuyucu zihninde derin gedikler açmak üzere haykıran cümlelerle dolu kısa öyküler barındırıyor içerisinde. İlk satırla birlikte çoktan başlamış bir süregelmişliğe kaptırıp bırakıyoruz kendimizi; “Durakta Mahir’e rastladım. O da sarhoş. Son otobüsü kaçırmışız.” [s.11] Bitmekte olan güne ve yaşananlara dair hiçbir şeyin önemi yoktur artık. İki tanıdık insanın (belli ki) evlerine ulaşma çabalarıdır tek göreceğimiz.

Bu sakinlik içerisinde seyreden öykülerin ardından bir Şehir Rehberi çıkar karşımıza. İki öykü de bir Şehir Rehberi başlığıyla yazılmış kısa metinler kitabı bir nevi bölümlere ayırır. Adı geçmese de farkındayızdır Ankara’dan bahsedildiğinin. “Bu berbat şehirde görüp görebileceğiniz en güzel şeyin terk edilmiş bir fabrikanın kara yıkıntısı olması saçma ya da gülünç mü?” [s.15] sorusuyla başlayan rehber parçaları okuyucu gözünü irili ufaklı şehir manzaralarına çevirir ve metinler arasındaki seyrini yavaşlatır.

Henüz Barış Bıçakçı okumamışlar yahut şu hengameli kış günlerinde biraz zihnini dinlendirmeyi düşünenler için Baharda Yine Geliriz iyi bir başlangıç kitabı. İyi okumalar.

Kirkor Cezveciyan

 

Buradan indirebilirsiniz.

tiyatroDünya Tiyatro Günü Her yıl 27 Mart günü ITI merkezleri ve dünya çapında tiyatro grupları tarafından kutlanmaktadır. Pek çok ulusal ve uluslararası etkinlik kutlamalarda yer almaktadır. En önemli etkinliklerden biri, dünya çapında başarı kazanmış bir tiyatro oyuncusu, yönetmeni veya yazarın yazdığıevrensel bildirgedir. İlk bildirge 1962’de Jean Cocteau (Fransa) tarafından yazılmıştır.

Dönemin ITI başkanı olan Arvi Kivimaa tarafından önce Helsinki, sonra da Viyana’da yapılan 9. ITI Konferansında ortaya atılan ‘tiyatrolar günü’ fikri, İskandinav ülkelerinden gelen desteğin de etkisiyle hayata geçirildi. Kabul edilişinden sonra her yıl, Paris’te 1962 tarihli Uluslar Tiyatrosu’nun (Theatre of Nations) da açılış günü olan 27 Mart günü, ITI’nin şu an sayısı 100’ü bulan dünya çapındaki merkezlerinde çeşitli etkinliklerle kutlanmaya başlandı.

UNESCO tarafından kurulan ITI’nin “sahne sanatları bağlamında, dünya çapında bilgi ve uygulama alışverişini arttırmak, gelişim sürecinde sanatsal yaratıcılığın ve üretimin gerekliliği konusunda toplumsal bilinci uyandırmak, insanlar arasındaki barış ve dostluğun sağlanması ve artmasını gerçekleştirmek adına karşılıklı anlayışı geliştirmek, UNESCO’nun hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmak” gibi hedefleri, Dünya Tiyatro Günü’nde bir kez daha hatırlatılmaktadır. Her yıl tiyatro ve tiyatroyla ortak çalışan diğer sanat disiplinlerinden gelen üstün başarılı bir sanatçı bu gün için bir konuşma yapmaya davet edilmektedir. Uluslararası Bildirge olarak görülen bu konuşmanın metni 20’den fazla dile çevrilmekte, pek çok gazetede yayınlanmakta ve dünya üzerindeki pek çok tiyatro grubunun oyunundan önce okunmaktadır. Pek çok televizyon ve radyo kanalı bu bildirgeyi beş kıtanın her köşesindeki dinleyicilere ulaştırmaktadır.

Dünya Tiyatro Günü tiyatro dünyasındaki insanlar için sahne sanatlarının insanları bir araya getirici gücünü kutlamak, seyirciyle daha iyi bir iletişim kurmak ve insanlar arasındaki anlayış ve barışı arttırmak için bir fırsat olarak görülmektedir. Dünya Tiyatro Günü’nde yapılan etkinlikler, uluslararası işlevlerinin yanı sıra ulusal ve bölgesel tiyatro gruplarının bir araya gelmesinde de rol oynamaktadır.