” Şöhret Yönetimi ” semineri

49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında ”Şöhret Yönetimi” semineri gerçekleştirildi.

Oyuncular Sendikası Genel Başkanı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora, “Bizim mesleğimiz oyunculuk. Mesleğimiz şöhretlik değil. ‘Şöhret’ diye bir meslek yok” dedi.

Rixos Downtown Otel’de gerçekleştirilen seminerde konuşan Oyuncular Sendikası Genel Başkanı ve oyuncu Memet Ali Alabora, mesleğe yeniden başlasa kendisine birisinin, “Ne istediğini unutma” demesini istediğini anlattı.

Oyuncuların bu mesleğe para kazanmak için başlamadığına işaret eden Alabora, şöyle konuştu: “Oyuncu olmaya karar veren biri, hayatının bir zamanında, bir yerinde mutlaka ve mutlaka birileri tarafından seyredilmiş olduğuna kendini ikna etmiştir. Özellikle tiyatro sınavına gelen gençler ya sahneye çıkmıştır, ya bir şeyi anlatırken arkadaşları, ‘Senden ne oyuncu olur’ demiştir, ona öyle gelir. Diğer meslekler belki seçilmeyebilir, ama oyuncu olmak seçilir. Oyunculuk bir
sürü şeye rağmen yapılır. Yakınlarınıza, ailelerinize rağmen yapılır.”

En aydın ailelerin bile çocuklarının oyuncu olmasını istemediğini ifade eden Alabora, “Ahlaksız, felaket bir meslek olduğunu düşünürler. Biz hep ötekiyiz. Ahlaken problemliyiz diğerlerinin gözünde. Tanınmak ya da para kazanmak dediğimiz şey, bu işe neden başladığımızı unutturuyor” diye konuştu. Bir sürü arkadaşı, tanıdığı olduğunu, bir sürü şey konuştuklarını dile getiren Alabora, “Çok dizi çekince unuttular ne yapacaklarını. Bakın kayboluyorsunuz. Öyle bir yer burası. Bir iş teklifi, bir iş teklifi daha… Sürekli teklif geliyor. Sizde bir tedirginlik, ‘Ya bir daha gelmezse’ diye… Sizi parayla korkutmalarına izin vermeyin. Büyüklerimiz , ‘Akarken doldur, aman evladım geleceğini garantiye al’ diyor. Böyle bir şey değil oyunculuk. Ben öyle düşünmüyorum” diye konuştu.

Mehmet Ali Alabora, ailelerin çocuklarına “Mesleğin olsun, oyunculuğu sonra da yaparsın” dediğini anlattı. “Bizim mesleğimiz oyunculuk. Mesleğimiz şöhretlik değil. ‘Şöhret’ diye bir meslek yok” diyen Alabora, sözlerini şöyle sürdürdü: “-Şöhretine yatırım yap. Neyine yatırım yapacaksın? Mesleğinize yatırım yapmanız lazım. Biz sanatçıyız, doğru. Ama bize kim ‘sanatçı’ deyip bir yere oturtuyorsa, bu pohpohlamanın altında mutlaka bir sömürü yatar. Mesleğin en büyük sömürüsü: ‘Biz sanatçıyız 15 saat çalışıp gıkımızı çıkarmayız’. 20 saat çalışmışsın, saat 02.00… Hava karanlık, dışarısı buz gibi, titriyorsun, uykun var. ‘Ya bizim işimiz böyle, biz sanatçıyız’. Hayır. Bizimki de bir meslektir. Avukatlık, mühendislik, müteahhitlik gibi bir meslektir. Bizim mesleğimize yatırım yapmamız lazım. O şöhreti getirir.”

“Şöhret iğnenin ucunda balon gibi”

Cast Direktörü Tümay Özokur, oyuncu ajanslarının yeniden yapılanmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti. Son yıllarda ajans sayısındaki artışı takip edemediğine değinen Özokur, sektörün en eskilerinden olduğu için de kendisine, “sektörün ak sakallı dedesi” muamelesi yapıldığını anlattı.

Açılan ajans sayısını kendisinin dahi takip edemediğine değinen Özokur, kendi ajanslarından ayrılarak kurulan menajerlik ajansı sayısının ise 5 olduğunu belirterek, “Biz deniz anasıyız, parçalandıkça büyüyoruz” dedi.

Şöhret olmanın artık çok kolay olduğunu vurgulayan Tümay Özokur, şöyle konuştu: “Reklam, dizi, sinema filmi ya da sansasyonel bir haberle bunu yakalayabilirsiniz. Ama şöyle bir gerçek de var ki şöhret olmak kolay, bunu devam ettirebilmek çok zor. Evlilik gibi bir şey bu. Her şey güzel başlar, bunu devam ettirebilecek sağduyuya, sevgiye, saygıya sahip olabilmek önemli. Biz şöhretler iğnenin ucunda balon gibiyiz. Gençlere bunu anlatmak zorundayız. Şöhret olduktan sonra herkes kendisini dünyanın merkezi sayıyor. Bizde herkes en güzel, herkes çok başarılı… Halbuki herkesin kendini çok iyi analiz etmesi gerekiyor. Komedi mi dram mı sanatçının kendisini tanıması önemli. Sanatçı bizi doğru algılamazsa, ‘Ben biliyorum’ derse, kariyer planlaması maalesef ki işe yaramaz. Karşınızdaki insan sizinle aynı lisanı konuşmalı ve sizin ne dediğinizi çok iyi anlamalı.”

“Toplum olarak çok ötekileştiriyoruz”

Psikoterapist Çağatay Öztürk, konuşmasının başında köşe yazarı Sevilay Yükselir’in “İlyas Salman neyin onurunu taşıyor?” başlıklı yazısını eleştirdi.

Öztürk, İlyas Salman ile seminerden kısa süre önce tanıştığını belirterek, “Bazı şeyleri toplum olarak çok ötekileştiriyoruz. Çok yadırgıyoruz” dedi. Öztürk, daha sonra salonda bulunan İlyas Salman’a “Şöhretin bedeli bu mu?” diye sordu. Öztürk’ün sorusu üzerine söz alan Salman, şöyle konuştu: “İnsanların dünya görüşü, ırkı, dini, mezhebi, kültürel yapısı ne olursa olsun bir tarafa bırakılmalı, yaptığı iş öne alınmalı. Söz gelimi benim halkla ilişkim yatak odamla olmamalı, önümdeki kadehle olmamalı. Film yaptım, gelir seyreder insanlar. İyiyse alkışlarlar, kötüyse yuhalarlar, yumurta atarlar, benim için fark etmez. Sokaktaki insanla ilişkim, ‘Filmini seyrettim, şöyle oynasaydın daha iyi olurdu, bu karakteri iyi analiz edememişsin’ deme hakkı vardır. Fakat bizim ülkemizde ve hatta birçok ülkede, sanatçı ile seyirci arasındaki ilişkiyi iletişim organları kuruyor. Bu iletişim organları senin özel yaşamına kadar giriyor.”

Semineri, yönetmen-senarist Ertem Göreç, oyuncular Selda Alkor, Gülsen Tuncer, Eşref Kolçak, İlyas Salman, Ahu Tuğba, Nuri Alço, Mine Soley, Türkiye Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (SE-SAM) Başkanı Yılmaz Atadeniz ve genç oyuncular da izledi.

Kaynak :[-]

1 cevap

Yorumlar kapalı.