Şehir Tiyatroları ; ‘ Müstehcen oyun diye bir seçim olamaz ‘

Şehir Tiyatroları’ndan bazı gazetelerde yayınlanan ‘müstehcen oyun’, ‘seyirci kaybediyor’ haberlerine cevap geldi: ‘Politik oyun’ veya ‘müstehcen oyun’ diye özel bir seçim yoktur; ‘gerici oyun’, ‘ilerici oyun’ vb. olmayacağı gibi! Esas olan öncelikle ‘nitelikli oyun’dur.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na son dönemde yapılan sistemli “eleştiri”lerin tamamı kulaktan dolma, haksız, mesnetsiz ve maddi hatalarla doludur. Sanatı, genel anlamda tiyatroyu ve asırlık geleneğe sahip bir kurumu “arsızlıkla” niteleyenler, “ödenekli tiyatroları kapatalım” baskısını uygulayanlar Şehir Tiyatroları yönetimi ve sanatçılarıyla yakışıksız bir tartışmayı zorlamaktadır.

Kurumumuzun resmi internet sitesi olan www.ibst.gov.tr adresinden oyunların en azından isim – yazar ve konularına göz atan akıl ve izan sahibi hiç kimse “İBBŞT oyunlarında % 80 cinsel sululuk ve müstehcenlik var” çıkarsamasında bulunamayacaktır.

ESAS OLAN ‘NİTELİKLİ OYUN’DUR
Bir kurum tiyatrosunda çalışanlar için “politik oyun” veya “müstehcen oyun” diye özel bir seçim yoktur; “gerici oyun”, “ilerici oyun” vb. olmayacağı gibi! Ödenekli tiyatrolarda esas olan öncelikle “nitelikli oyun”dur! Dolayısıyla Şehir Tiyatroları, Shakespeare de sahneler Moliere de; Necip Fazıl da sahneler Nazım Hikmet de… M.Ö. 480 yılında doğmuş Euripides’in tragedyasını da bugüne taşır, 17 yaşındaki Fehime Seven’in komedisini de… Oyunlarda Mevlana da konu edilir Galilei de… Binlerce yıldır icra edilen bu meslek bunu gerektirir. Tiyatro sanatı bu yüzden güzeldir ve her şeye rağmen bu çeşitliliğini koruyup sahip çıktığı sürece varolacaktır.

(…)

Sonuç olarak tiyatro “eserinde” bir ideoloji, düşünce ve inanç tema olarak işlense de “tiyatro sanatı” hiçbir zaman belli bir zümrenin belli bir inancın belli bir ideolojinin veya baskın siyasi eğilimin emrine girmemiştir. Doğuşundan bugüne varlığının yegâne temeli budur.

Altı çizilen 16 yaş uyarısı öğrencilerini oyunlara getiren hocaların ricası üzerine, çocukların algısının üstünde karmaşık metinler, argo sözcükler içeren ya da sert temaların yer aldığı oyunlarda kullanılmıştır. Bu ibare müstehcenlik ya da erotizm adına koyulmamıştır, bizler tiyatro sanatını icra ediyoruz, başka bir şey değil.

Yaşadığımız bugün için Şehir Tiyatroları’na ne hükümetten ne iktidar partisinden ne de bağlı olduğumuz kurum İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden repertuara ilişkin herhangi bir “resmi” talep veya baskı gelmiştir. İBB Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu’nda Belediye tarafından atanan üyeler varken, Kültür Daire İşleri Başkanı aynı zamanda Repertuar Kurulu’na başkanlık ederken; dışarıdan hiçbir resmi sıfatı olmayan kişilerin, yüz yıllık bir kurumu ve çalışanlarını “ilgili mercilere” ihbar etme çabası trajikomiktir ve hepsinden önemlisi tiyatro sanatına gönülden destek veren ve her zaman yanımızda olan Sayın Başkan Kadir Topbaş ve ekibine büyük haksızlıktır.

 

SANAT VE İSTATİSTİKLER 
İBB Şehir Tiyatroları adı üstünde İstanbul Büyükşehir Belediyesin’e bağlı bir kurumdur. Ancak unutulmamalıdır ki, İBBŞT öncelikle bir “sanat” kurumudur. Şehir Tiyatroları, sınırlı olanaklarına rağmen, repertuarındaki 60’ın üzerindeki oyunu 175 sözleşmeli memur sanatçının yanı sıra sınırlı sayıdaki teknik kadrosuyla seyircisiyle buluşturma başarısını gösteren bir yapıdır. Yine Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri doğru kabul edilerek oranlama yapılsa bile tiyatro çalışanlarının azımsanmayacak bir bölümünün en azından “yoksulluk sınırında” ücret aldığı bilinmektedir.

 

Şehir Tiyatroları’nın “seyirci kaybettiği” yargısı gerçeği yansıtmamaktadır. Buna kaynak olarak verilen İstatistik Kurumu verilerinde 2009-2010-2011 yılları karşılaştırılmış, buna göre 2009 yılında 401.522 olan seyirci sayısının bir sonraki yıl 421.884’e yükseldiği ancak 2011 yılında 12734 kişi; doluluk oranında ise bir önceki yıla göre %2’lik bir azalma olduğu belirlenmiş.

 

Şehir Tiyatroları elbette her yıl bir öncekine göre daha fazla seyirciye ulaşmayı hedefler. Ancak sorun edilen rakam 12.734 kişi ise bunu tamamlamak bir kurum tiyatrosu açısından hiç de zor olmasa gerekir. Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde yapılacak birkaç temsille veya –hizmete açılması durumunda– Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek festival oyunlarıyla bu istatistiklerin üzerine çıkılabilir.

Ayrıca söz konusu haberde hiç değinilmeyen fakat bu yıl 27.’si düzenlenen Çocuk Şenliği’nde 28 farklı oyunla 40 bin’in üzerinde çocuk seyirciye ve yine 27 yıldır düzenlenen Genç Günler’de 65 farklı oyunla 116 gösteri ücretsiz olarak sunularak 50 bin’in üzerinde genç seyirciye ulaşılmıştır.

İBBŞT’nin asıl hedefi ise rakamların çok daha üstündedir. Şehir Tiyatroları yönetimi şu kesimden veya bu kesimden değil; o semtten bu semtten değil; ve hatta üç yüz – beş yüz bin de değil 15 milyon İstanbullu’ya ulaşmayı amaçlamaktadır. 2014 ve 2023 yılına dair hedefler doğrultusunda bu yönde dev projelerin hazırlığı yapılmaktadır.

 

Bütün bunların ötesinde, bir tiyatronun repertuarının niteliğini, bir oyunun başarısını ya da başarısızlığını bu istatistikler belirlemez. Aynı şey tüm sanat ve edebiyat dalları için de geçerlidir. Türk sinemasında 4 buçuk milyon izleyiciye koşan “Recep İvedik” rekor kırarken, Cannes’da “Jüri Büyük Ödülü” alan “Bir Zamanlar Anadolu”da ancak 150 bin kişiye ulaşabilmiştir.

 

Söz konusu haberde ve istatistiklerde yer almayan şu bilgilerin de kayda geçmesi gerekir: İBB Şehir Tiyatroları aldığı davetlerle yurtiçinde Adana, Adapazarı, Ankara, Bursa, Büyükçekmece, Giresun, İzmir, GAP, Mardin, Silivri’ye; yurtdışında Almanya, Arnavutluk, Kıbrıs, Kırım, Makedonya, Romanya, Sırbistan, Suriye’ye toplam 52 turne düzenlemiş ayrıca 13. Uluslararası Devlet Tiyatroları Sabancı Adana Uluslararası Tiyatro Festivali, 17. Uluslararası İstanbul Kültür Sanat Vakfı Tiyatro Festivali, 16. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Festivali, 6. Uluslararası Eskişehir Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Festivali, 17. Romanya Sibiu Uluslararası Tiyatro Festivali’nde ülkemizi ve tiyatromuzu başarıyla temsil etmiş; ulusal ve uluslararası alanda 2009-10’dan bugüne toplam 120 daldaki adaylıktan 74 ödüle layık görülmüştür.

 

Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki, yalnızca tiyatro ve özellikle Şehir Tiyatroları oyunları için değil, herhangi bir kültürel etkinliğin “yaygın” hale gelebilmesi için en önemli unsur tanıtımdır. Şehir Tiyatroları yalnızca birkaç gazeteye ve tiyatro dergisilerine verdiği ilanlarla tanıtım yapmaya çalışmaktadır. Arzu edilen her mecrada reklam ve haberlerin çıkması, belediyelerin sunduğu olanaklarla kentin dört bir yanında İstanbul ve Türkiye seyircisine tüm oyunların tanıtılmasıdır ki önümüzdeki yıllarda bu hayalin de gerçekleşeceğine eminiz…

Zaman Gazetesi’nin 20 Şubat 2012 tarihli nüshasında önce Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri sunularak seyirci sayısının düştüğü “belirlenmiş” ardından kişisel kanaatler, yanlış bilgilendirme ve yönlendirme sonucu maddi hatalar yapılmıştır.

“Koltuk sayısı artarken seyirci sayısı düşmüştür” anlamakta zorlanıyoruz, salon sayımızda bir değişim olmamıştır -iki küçük çocuk tiyatrosu sahnesi hariç– ki bu iki küçük salon da ifade edilen dramatik artışı oluşturmaktan uzaktır. Devlet Tiyatroları’nın “70 ilde 70 sahne” projesiyle mi karıştırıldık acaba diye düşünmekteyiz.

“Repertuardaki sıkışıklık, eserlerin ‘olgunlaşmadan’ seyirci karşısına çıktığı yönünde eleştirilere sebep oluyor.”

Görsel ya da yazılı basında bugüne kadar böyle bir “eleştiri”ye rastlanmamıştır. Gazeteye bu minvalde “bilgi” sunan Devlet İstatistik Kurumu değilse, eleştiriyi yapan “kişi ya da kişilerin”, bu cümleyi de açıklaması gerekmektedir. Gerek Şehir Tiyatroları’nda gerekse de profesyonel hiçbir tiyatroda bir eser hazırlık sürecini tamamlamadan seyirci karşısına çıkamaz. Şehir Tiyatroları’nda kimi oyunun provası 9 ay, kimi oyunun 2 ay sürer. Bir tiyatro sezonu 3 turda tamamlanır; Mayıs ayında ilk okuma provasını yapan oyunlar Ekim ayında sezon açılışını yaparlar. Kasım ayı itibariyle ikinci tur oyunların provası başlar ve en az iki aylık sürecin sonunda premier yapar. Ocak sonrasında ise üçüncü tur oyunların provaları başlar ve Mart ayında seyirciyle buluşur. Repertuar tiyatroları dünyanın her yerinde bu şekilde çalışır.

“Bazı yönetmenlerin oyunlarını kenar semtlere götürmek istememesi” komik bir iddia olarak görünmektedir. Çünkü Şehir Tiyatroları, sahnelerin teknik imkânları elverdiğince, her oyunu her sahneye götürmeye çalışmaktadır. İddia edildiğinin tam aksine, yönetmenlerin ve oyuncuların talepleri de hep bu doğrultuda gerçekleşir. Bugüne kadar İstanbul’un tarihi mekânlarında, sokaklarında, meydanlarında ve kenar semtlerinde de oyunlar oynanmış bundan sonra da oynanacaktır. Mevsime bağlı olarak özellikle festival ve şenlik açılışları hep açık mekânlarda gerçekleştirilmiştir. Bunun da ötesinde Şehir Tiyatroları yönetimi, teknik anlamda uygun gördüğü her yere oyunlarını göndermektedir. Tiyatro çalışanları da bu konuda özel taleplerde bulunamaz. Aylık Oyun Programı ise Sahne Direktörlüğü tarafından hazırlanıp Genel Sanat Yönetmenliği tarafından onaylanır. Buna göre İstanbul’un çeşitli semtlerindeki her sahnede, hemen hemen her oyunun 2 hafta boyunca oynamasına dikkat edilmektedir.

“Oyuncu performansı” denilen şey de iddia edildiğinin aksine “bir bütündür, bölünemez”; ancak bugüne kadar hep “tiyatro oyuncularının çalışmadan haksız kazanç elde ettiği” türünde yanlış iddiaların göz önüne alınmayarak 4-5 oyunda birden oynayan Şehir Tiyatrosu sanatçılarının özverisine dikkat çekilmesi aslında bir “düzeltme” niteliği taşımaktadır.

Şehir Tiyatroları’nın yoğun bir repertuarı özveriyle sırtlayan bir tiyatro olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. 15 milyonluk nüfusa hitap edebilmek için 60’ın üzerinde oyun, son derece düşük maliyetle ve dar kadroyla gerçekleştirilmektedir. Ve Şehir Tiyatroları, kurulduğu günden bu yana ilk defa çok “ürettiği için” eleştirilmektedir.

 

“Başarılı oyunların oynatılmaması”: İma edilmeye çalışıldığı gibi hiçbir tiyatro kurumu, başarılı prodüksiyonlarını harcamaya çalışmaz. Üstelik “Dünyanın Ortasında Bir Yer”i buna örnek göstermek hiç doğru olmaz. Çünkü bu oyun Türkiye’de ilk kez şu andaki genel sanat yönetmenimiz Ayşenil Şamlıoğlu büyük beğenisi rejisiyle 2007 Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmiştir. “Dünyanın Ortasında Bir Yer”in İBBŞT repertuarında da özel bir öneme sahiptir. Oyun iddia edildiğinin aksine bu yıl 14, geçtiğimiz yıl 39, premier yaptığı 2009-10 sezonunda ise 25 gösterim yapmıştır. 2011 Uluslararası Şam Tiyatro Festivali’nde de ülkemizi başarıyla temsil etmiştir. 25 Şubat’ta oynamak üzere Mardin’de düzenlenecek festivale Şehir Tiyatroları yine bu oyunla katılmıştır. 2010 yılında premier yapan “Dört Kişilik Bahçe” bugüne kadar 88 gösterim yapmıştır. Oyun, dekorunun ağırlığından ve teknik güçlüklerinden ötürü bazı sahnelerde oynama imkanı bulamamış ve artık kâfi derecede seyirciye ulaştığı için doğal olarak daha seyrek sahnelenmektedir. Yine 2010 yılında premier yapmış olan “Binali ile Temir” ise bugüne kadar toplam 109 gösterim yapmış, 2012 Ocak’ından bugüne de 14 kez daha oynamıştır.

Geçtiğimiz sezonlara ait oyunların üzerine, sınırlı kadroyla, yeni oyunlar da sahnelenmiştir. Kadro darlığı nedeniyle aynı oyuncuların farklı oyunlarda çakışması söz konusu olabilir. Aylık oyun programı doğal olarak yeni prodüksiyonlara ağırlık verilerek düzenlenir. Dünyanın tüm tiyatrolarında işleyen program süreci bu şekildedir.

Şehir Tiyatroları her şeyden önce bu kentin tiyatrosudur. Bugüne kadar yalnızca tahsis edilen sahnelerde değil, İstanbul’un sokaklarında, köprülerinde, meydanlarında, varoşlarında da oyunlar oynamış bundan sonra da oynamaya devam edecektir. Bir kurum tiyatrosunun herhangi bir sahneye “en zayıf prodüksiyonlarını” göndermesi eleştirisini akılla ve mantıkla izah edebilmek mümkün değildir. “Zayıf” prodüksiyondan kastedilen nedir? Tek kişilik ve hatta dekoru bile olmayan bir oyun, gerek metin gerekse oyunculuk ve görsel anlatım açısından son derece “güçlü” olabilir. Buna örnek pek çok oyun yıllardır her sahneye, yurt içi ve yurtdışı turnelere gönderilmektedir. Dolayısıyla prodüksiyon açısından ne seyirci ne de kurum “zayıf”, “iri”, “dev”, “minik”, “butik” gibi ayrımlar yapar.

 

Şehir Tiyatroları bir sanat kurumudur; besi çiftliği değildir. Küçükçekmece Sefaköy Kültür Merkezi’ne ve diğer merkezlere ancak aylık programın yoğunluğuna göre ayrıca turne yapılabilmektedir. Turne yapılacak sahnelerde ise öncelikle teknik koşulların yerine getirilmesi gösterimlerin selameti açısından önceliklidir.

 

Sonuç olarak Şehir Tiyatroları repertuarındaki her oyun “sanatsal” anlamda tartışılabilir; ancak her kim tarafından olursa olsun provokatif bir tartışmaya malzeme edilmesini ise ancak üzüntü ile karşılarız. Özünde tiyatro sanatını, bir kurum tiyatrosunun yüz yıllık işleyişi ve repertuar politikasını suçlamaya yönelik mesnetsiz eleştiriler bizi üzülerek de olsa böyle bir açıklama yapmak zorunda bırakmıştır. Kanımızca bu türden manipülatif çaba ve dezenformasyonun daha başka bir amacı olsa gerek. Bu bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak ve bu karalama kampanyasını durdurmak için böyle bir yazıyı kaleme almak zorunda kaldık. Ancak bundan sonra Şehir Tiyatroları’nın böylesi karalama ve itibarsızlaştırma çabalarına karşı vereceği cevap sahnedeki oyunlar üzerinden olacaktır. ”

 ————————————————————————————

 Nar Sanat Haber Editörününden :   Her şey bir yana eleştiriye konu olan oyun yıllar önce sahnelenmişti eleştiriyi getirenler o tarihlerde nerede yaşıyorlardı acaba? 

“Günlük Müstehcen Sırlar Türkiye’de daha önce 1994 yılında Tiyatrofil tarafından sahnelenmiştir. Üstelik Tiyatrofil bu oyunla 1995’teki 7. Uluslararası Tiyatro Festivali programında da yer almıştır.(Günlük Müstehcen Sırlar’ın bu sahnelemesinde emeği geçenleri hatırlayalım: Tiyatro Tiyatro dergisinin Aralik 1994 tarihli 44. sayisindan aktariyorum: Sevil Kuvan’in hazırladıgı “Bu Ay Sahnedekiler” isimli köşeden (s.14)… “Günlük Mustehcen Sırlar – Tiyatrofil, Yazan: M. Antonio de la Parra Çeviren: Deniz Yüce, Yoneten: Ozkan Schulze Oynayanlar: Arif Akkaya, Engin Alkan…”

Kaynak :  http://www.coskunbuktel.com/buktelkorlarkorlariizliyor.htm  )

 

6 cevaplar

Yorumlar kapalı.