” Nobel, Türk şiirine verilse hangi şaire yakışır? ” Muhabbet aynı ” Sen, ben, bizim oğlan ! “

Pek çok çevrede olduğu gibi sanat çevrelerinde ve özellikle edebiyat çevrelerinde sıkça dile getirilen bir terim olan “Sen, ben, bizim oğlan” terimini hatırlatan bu durum aslında gülünesi bir durumdur. İyi olmak, büyük olmak için “Nobel sahibi mi olmak gerekiyor?  Malum olanları da görüyoruz kimi zaman” demeden geçemedim ve bu haberi yayınladım. Buyurun bizim oğlanlarının düşüncelerini okuyalım. (Editör)

İlber Ortaylı geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada Türk edebiyatının Nobel’i, romanla değil şiirle hak ettiğini söyledi ve bir tartışmanın fitilini ateşledi. Ertuğrul Özkök de köşesinde Ortaylı’ya yüzde 100 katıldığını yazarak tartışmayı alevlendirdi.

Akşam gazetesinden Eyüp Tatlıpınar, Ortaylı’nın bu iddialı açıklamasını edebiyatçılara ve konuyla ilgili kişilere sordu..

İşte “Nobel, Türk şiirine verilse hangi şaire yakışır?” sorusunun yanıtları

“NOBEL ADAYI ŞAİR BİZDE ÇOK”
Şair Ataol Behramoğlu
× Şiirin, Nobel’i daha çok hak ettiği görüşüne katılıyorum. Nedeni çok açık; bizdeki edebiyat geleneğinin en birikimli, en gelişmiş, dünya ölçeğindeki türü şiirdir.
× 19. yüzyılda Tevfik Fikret, biçimi ve ses tonuyla, büyük dünyasıyla Nobel’i hak ediyordu.
× 20. yüzyıl başlarında Yahya Kemal, divan edebiyatı, İstanbul Türkçesi ve Fransız şiirini sentezlemesiyle hak ediyordu.
× Nazım Hikmet, herkesçe bilindiği gibi dünyanın en iyi şairlerinden. Yaklaşık olarak aynı şeyler Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday için de söylenebilir.
× Nobel, özellikle son yıllarda postmodern yaklaşımlara, siyasi dalgalanmalara göre veriliyor. Nobel’i Türkiye’ye veren ekibin Türk edebiyatını tanıdığını hiç zannetmiyorum.
× Türkiye’de şiirin günümüzdeki durumu dünyayla paralel gidiyor. Dünyada şiir, deyim yerindeyse moda değil. Edebiyatı gerçekten seven okurun ilgi alanında kalıyor. Dünyada hakim olan değerler parayla, eğlenceyle, hızlı tüketimle ilgili. Şiir de bu dünyaya yabancı.

“İLBER’E KATILMIYORUM”
Yazar, Eleştirmen Necmiye Alpay
× Genel olarak ödül mekanizmalarına karşı olduğum için, Nobel adaylarım yok.
× Sevgili sınıf arkadaşım İlber Ortaylı’nın sözüne gelince. ‘Nobel’i hak etmek’ sözünü ‘değerli olmak’ diye anlayacaksak İlber’e pek katılamıyorum. Türkçe şiir ile roman arasında çok temel bağlar var. Her ikisinin de okuru olan bir kimsenin, yani roman yazarının, şiirdeki duygudan beslenmemiş olması düşünülemez. İlber’in kurduğu bağ bu yönüyle önemli.
× En büyük roman ve öykü yazarları şiirden beslenmiştir, bugün de beslenmektedir: Hayatta olanlardan, Leyla Erbil, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Tahsin Yücel… Öte yandan, özellikle Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o müthiş hesaplaşmasından bu yana, roman olsun, düşünce yazısı olsun Türkçe düzyazıyı şiirden (siz bunu ‘dünya edebiyatından’ diye anlayınız) geri saymanın uzun uzadıya savunulacak bir yanı yok.
× İlber Ortaylı işin bu yanını değil de, Türkçe şiirin değerini vurgulamak istemiş olabilir. Ama bunun için de ödül temelli değer yarıştırmasına girmekten daha iyi yöntemler bulunabilir.

“NOBEL HAK EDENE VERİLMİYOR”
Yazar İnci Aral
× Nobel’e inanmıyorum. Zaten romanda da iyi edebiyata verildiğini düşünmediğim için, hangi türün daha çok hak ettiği tartışması biraz anlamsız. Politik kaygılar, iyi edebiyattan daha önemli bir kriter mesela.
× İyi edebiyata verilecek bir Nobel’den söz edersek Turgut Uyar’a verilebilirdi. Günümüzde Adonis’e verilebilir, ama Türkiye’den yaşayan bir şair ismi veremem.

“TÜRK ŞİİRİNİN NOBEL’DE GÖZÜ YOK”
Şair Ömer Erdem
× Pek katılamıyorum bu görüşe. Türk şiirinin Nobel’de gözü yok bence. Nobel’i dağıtan küresel düzenin karşısında bir yerde konumlandığını düşünüyorum.
× Türkiye’de şiirin geliştiği bir hakikattir ama 2000’lerden itibaren yerini romana terk etti. Şiir, bu dönemde gelişen tüketim kültürüne uygun değil çünkü. Edebi etkinliğin merkezinden uzaklaşmaya devam edecek. Yalnızca Nobel’cilerin değil, Türkiye’de yaşayanların gözünden de uzaklaşacak.
× Nobel için şair adayı istiyorsanız, yılların bir şeyler kattığı yazarları önerebilirim; Sezai Karakoç, Ülkü Tamer, İsmet Özel…

“NOBEL ADAYIM: TURGUT UYAR”
Şair Kaan Koç
× Hem coğrafi, hem sosyolojik olarak Nobel en çok şiire yakışırdı; evet. Bu coğrafyanın dalgalı, çatışmalı halini en iyi şiir yansıtıyor. Yine de şairlerin bir özeleştiri yapması gerekiyor; kendi buhranlarıyla, şairlik unvanıyla daha çok ilgileniyorlar. Doğu’nun kolaycı toplum olmasından… Şairlerin bulunduğu toplumun edebiyat kültürünü, kelime üretimini zenginleştirmesi lazım. Bizde bu eksik.
× Nobel adayım İkinci Yeni’den bir isim olabilir. Mesela Turgut Uyar…

“ŞİİR ROMANA GÖRE DAHA ÖZGÜN”
Tiyatrocu Kenan Işık
× Bizde şiir romana göre daha özgün. Bu coğrafyada binlerce yıl boyunca yer almış uygarlıklarla onların edebi, kültürel üretimleriyle ilişki kurabildiği için. Gazellerle, kasidelerle, rubailerle örneğin…
× Roman için bu durum geçerli değil. Batı’yı model aldı bizim romancılarımız. Roman Batı’da gelişen bir tür olduğu için bu doğaldı. Ama geleneksel metinlerle ilişki kurmayı, özgün olmayı, yerli olma özelliğini kazanamadı.
× Şiir daha özgün ve bu nedenle değerlidir. Nobel’i de çok daha önceden hak etmiştir. Adaylarım, geleneği sürdüren şairler olurdu. Ahmed Arif, Cemal Süreya, Edip Cansever. Değerli şairlerimiz çok. Günümüzden Bejan Matur olurdu.

“KESİNLİKLE FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA”
Şair Küçük İskender
Öncelikle sevgili Orhan Pamuk’un bu ödülü kesinlikle hak ettiğini düşünüyorum. Şiir de, roman da aynı ailenin çocukları, onları birbiriyle tokuşturmamak lazım. Bunun haricinde şiirin de aynı ödülle dönmesi tabii ki güzel bir şey olur. Bu şairi sevindirecek bir şey olmasa bile. Eğer şiirde Nobel’i alacak biri varsa o benim için kesinlikle Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır.

“45 YILDIR AYNI SORUYLA KARŞILAŞIYORUM”
Şair Haydar Ergülen
× Nobel, romanla da hak edilerek alındı. Orhan Pamuk’tan önce Yaşar Kemal de almalıydı. Fakat şiir bizim en eski edebi geleneğimizdir. Roman Batı’da, şiir Doğu’da doğan bir tür. Bizde, bir ‘Nobel’i hak etme’ meselesi söz konusuysa en az roman kadar hak ettiği doğrudur.
× Nazım Hikmet ve Fazıl Hüsnü Dağlarca alabilirdi bu ödülü. Günümüzde Gülten Akın önemli bir şair. İnsan hakları konusundaki hassasiyetlerin Nobel jürisi tarafından gözetildiğini görüyoruz. 1980’lerde hapiste yatan oğlu için çabalamış biri Akın. Politik hassasiyetlere sahip…
× 45 yıldır aynı soruyla karşılaşıyorum; ‘Şiir öldü mü?’ Ölmüyor ama biçim değiştiriyor. Şiir organik bir edebi tür. Başka şeylerin içine sızabilir. Günlük konuşma dilinde de şiir kullanabiliriz, sinema filmi çekerken de…

“ANA DİL İKİ DURUMDA ÇOK ÖNEMLİ: SEVİŞME VE ŞİİR”
Gazeteci Ertuğrul Özkök
× Kendimi, geride bıraktığımız 10 yıllık her kuşağa ait hissediyorum aslında. 1970’lerin özelliği şiirle yaşamış olmamızdı. Şimdi Twitter’da kurulan ilişkileri şiirle kuruyorduk. Cemal Süreya’nın bir şiiri kadın-erkek ilişkilerinde bizim için bir parolaydı.
× Şiirin yaşamımızdaki etkisi büyüktür. Hala şiirle konuşuyoruz. Türk müziğinde şiirselliği kuvvetli buluyorum. Doğuş’un, Sezen Aksu’nun şarkı sözlerinde şiirselliğin kuvvetli etkisi var örneğin.
× Ana dil iki durumda çok önemlidir; sevişmede ve şiirde.
× Türk şiirinin insanlar arası ilişkileri açan maymuncuk olduğunu düşünüyorum.
× Romanı çok severim ama bana, ‘Nobel değeri en yüksek edebi ödüldür, kime verelim?’ deseler hiç düşünmeden şairleri gösteririm. Bir isim vermemi istiyorsan benim için Ece Ayhan önce gelir. Cemal Süreya, Melih Cevdet Anday, Sezai Karakoç, Enis Batur, Küçük İskender gibi şairler onu takip eder.
× Nobel jürisinin gözünde politik tavır önemli bir kriter. İnsanların politik tavırları olması elbette gerekli bir şey ama bir edebiyat ödülü için bu kriterin öne çıkarılmasını pek anlamlı bulmuyorum. Şairler politize oldukları ölçüde şiirleri değer kaybediyor. Nazım Hikmet’in en güzel şiirlerinin, kendisiyle hesaplaştığı, sevdiği kadın lara yazdığı şiirler olduğunu düşünüyorum.

“TÜRKİYE’DEN BİRİ ALACAKSA ATAOL BEHRAMOĞLU OLMALI”
Yazar Nazlı Eray
İlber Ortaylı’ya kesinlikle katılıyorum, çok doğru söylemiş. Çok iyi şairlerimiz var. Ama şairler romancılar gibi değiller. ‘Şiirim çok okunsun, çok satsın’ derdine girmez ve halkla ilişkiler çalışması yapmazlar. Zaten çok az yayınevi şiir kitabı yayınlamaya yanaşıyor. Buna rağmen onlar yazdıklarıyla mutludur ve hayranları onları takip eder, onlar hayranlarını değil.
Nobel, genellikle politik görüşlü kişilere veriliyor. Bunun değişmesi gerek. Ayrıca ‘İlla çok kalın bir kitap Nobel alır’ anlayışını da yanlış buluyorum. İncecik bir şiir kitabı birçok kalın romandan çok daha büyük duygular ifade eder. Zaten bu yüzden ‘Şiir almalı’ diyorum. Türkiye’den biri alacaksa bu kişi Ataol Behramoğlu olmalı.
Tabii şunu da unutmamak gerek, Nobel bir kitabın iyi olduğunun kanıtı değildir. Kesinlikle Nobel alması gereken ama almayan değerli edebiyatçılar olduğu gibi, Nobel aldığına kendi bile şaşıran edebiyatçılar var. Nobel’in seçim kriterlerini doğru bulmayan Sartre, Nobel Ödülü’nü geri çevirmiştir. Bunun hem yapıtlarına, hem de politik konumuna zarar vereceğini düşündüğü için.

YAŞAYAN ŞAİRLERDEN BİR ADAY GÖSTERMEK ZOR”
Şair Utku Özmakas
× Türkiye’de şiir geleneğinin güçlü olduğunu ispat etmek zor değil. Dünya kütüphanelerine bakın; romancılarımız nadir bulunur ama bir Nazım Hikmet dünyanın tüm kütüphanelerinde vardır.
× Roman şiire göre daha hızlı tüketiliyor, ortalama okura hitap etme avantajı var. Şiir, özellikle İkinci Yeni akımından sonra daha fazla kültürel birikim talep eden bir tür haline geldi.
× Yaşayan şairlerden bir aday göstermek kolay değil. Metin Kaçan’ın ‘Ağır Roman’ı örneğindeki gibi, roman alanında bir iyi eser vermen yetebiliyor ama şiirde iyi olmak, istikrarla ilgili bir şey. Bir şair hakkında konuşmak için üzerinden zaman geçmesi lazım. İsim istiyorsanız Nazım Hikmet ve Turgut Uyar’ı söyleyebilirim.
× Bir ara araştırdığımda 1975 ve sonrasında doğan 146 şair saymıştım. Bu sayı, zengin üretimin halen sürdüğünü gösteriyor.

Kaynak :[-]