Kederli Bir Kabare: Hamlet

İKSV organizasyonuyla İstanbul’a konuk olan The Tiger Lillies-Theatre Republique ortak yapımı “Hamlet”, bugüne kadar izlediğimiz hiçbir yoruma benzemeyen bir prodüksiyon. Drama, kabare, video, kukla, palyaço, sirk, akrobasi tekmil-i birden…

Kederli bir kabare: Hamlet

Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! Düşüncemizin katlanması mı güzel, zalim kaderin yumruklarına, oklarına… Yoksa diretip bela denizlerine karşı, ‘Dur, yeter!’ Demesi mi?” Ne dersiniz, zor soru değil mi? Zor olmasa, yazıldığından bu yana 400’ü aşkın yıl geçmesine rağmen, hâlâ dünyanın dört bir yanında bu kadar çok, bu kadar tutkuyla sormaya devam eder mi en seçkin aktörler? Zor olmasa, her aktörün düşünü birgün Hamlet olmak, her rejisörün hayalini bir Hamlet yorumu sahnelemek süsler mi?

Shakespeare’in Danimarka’nın bahtsız prensinin öyküsü üzerinden ihanet, intikam, iktidar, aile, aşk, delilik, huzursuzluk gibi insanın gündeminden bir türlü düşmeyen daha onlarca konuyu, gerçek bir deha eseri olarak tek metne sığdırdığı “Hamlet”, klasik okumalardan ziyade, “neler yapılabilir?” derdine düşmüş tiyatrocuların ilgisini çekiyor daima. İKSV, işte bu yorumlardan birini konuk etti geçen hafta. Daha önce İstanbul’da dinleme olanağı bulduğumuz marjinal müzik grubu The Tiger Lillies’in, Danimarkalı tiyatro topluluğu Theatre Republique ile birlikte oluşturduğu “kederli bir kabare” niteliğindeki “Hamlet” bir türler buluşması, âdeta “Hamlet”e sanatlar aracılığıyla bir güzellemeydi.

The Tiger Lillies, bilen biliyor, türler arası müzik yapan, son derece ilginç bir topluluk. Müziğinde Brechtyen kabarenin izleri de var, bolca rock da, hatta opera tınıları da… Solist, piyanist ve akordionistleri -aynı zamanda besteci ve sözyazarları- Martyn Jacques kolay kolay duyamayacağınız kadar ilginç bir sese sahip (castrato.) Ve bir o kadar sarsıcı bir yoruma: Öyle ki şarkı söyleme şekline çok rahat tekinsiz ya da vahşi, denebilir. Çaldıkları aletler arasında testere de -evet bildiğiniz testere- bulunan bu üç kişilik “grotesk” grup, “Hamlet”in bir baba-oğul-amca hikâyesinin çok ötesinde olan, döküldüğü her kabı alabilen öyküsünden ve direkt metninden yola çıkarak iki CD’lik bir albüm hazırladılar 2012’de. Ödüllü rejisör Martin Tulinius’un sanat yönetmenliğini üstlendiği Theatre Republique ile bu albümden yola çıkan bir röpriz hazırlama fikrinin sonucu işte, izlediğimiz “Hamlet.” Peki bu ilginç işbirliğinin sonucu nasıldı, diye sorarsanız, tek kelimelik bir yanıtım var aslında: Sarsıcı. The Tiger Lillies elemanları da dahil olmak üzere tüm sanatçıların -Hamlet daha az- grotesk, hatta yer yer palyaçoyu andıran makyajlarla çıktıkları sahnede; oyunculuk vardı, akrobasi hatta sirk vardı, “canlı oyuncularla” oynatılan kukla vardı, kolları her şeye uzanan Polinius’un kişiliğinde 3-4 metre kollu kuklalar vardı, hayaletin görünüşü ya da Ophelia’nın ölümü gibi sahnelerde son derece etkileyici video tasarımları vardı ve hatta topuklu ayakkabıyla karyola demirinde yapılan cambazlık bile vardı. Eklemeden bitirmek istemiyorum, ayrıca bu bugüne kadar izlediğim, “Ophelia”nın dramını en öne çıkaran röprizlerden biriydi.

Gruplardan biri diğerine biraz ağır bassa; “Hamlet” temalı şarkılar konserine çekilmiş bir klip ya da akrobatik bir “Hamlet” için yapılan ve uzun tutulan sahne müziklerine dönüşebilecek olan bu gösterinin en büyük başarısı, bence son derece zor bir dengeyi tutturmuş olmasıydı. Yine de şarkılar o kadar iyiydi ki, zaman zaman oyunu gölgede bıraktı doğrusu.