Aşık Veysel’in hayatı müzikal oldu

Bedia Ceylan GüzelceHaber:  Bedia Ceylan Güzelce

Kayak:[-]

Halk ozanı, Anadolu’nun yetiştirdiği en büyük isimlerden biri olan Aşık Veysel’in yaşamı müzikal oldu. Genç tiyatrocuların girişimiyle hayata geçen proje bu yıl sahnelenecek.

‘Kara Toprak,’ ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ gibi dünyanın tanıdığı bestelere imza atan halk ozanı Aşık Veysel’in yaşamı ilk kez müzikal olarak sahneye uyarlandı. Ailesi, onun mirasına ve ismine sımsıkı tutunuyor. Aralarında müzisyenler de, serbest meslek icra edenler de olan kalabalık bir aile. Her yıl Aşık Veysel’e dair birçok proje ile karşılaşıyorlar. Bunların içinden aile meclisinin onayladıkları hayata geçiriliyor, onaylanmayanlar ise nazikçe reddediliyor. Karabük Üniversitesi’nden Numan Çakır, Aşık Veysel’e gönül vermiş bir tiyatrocu. Geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği Aşık Veysel müzikaliyle Türkiye’yi dolaşmak istiyor. Aşık Veysel’in müzikalini yapma sürecini hem Numan Çakır’la hem de Aşık Veysel’in torunu Burcu İşler’le konuştuk.

aşık veyselin hayatı sahnede

Müzikal fikri nasıl oluştu?

2013 yılı Temmuz ayında yapmayı hayal ettim. Önce müzikal olarak yazmamıştım. Yazarların Aşık Veysel’in hayatıyla ilgili yazdığı kitapları okumaya başladım, şiirinin yapısını incelemeye başladım. Okudukça kendimi, insan olduğumu anlamaya başladım. Beni en çok etkileyen şiiri, ‘Beni hor görme kardeşim sen altınsın ben tunç muyum, aynı vardan var olmuşuz, sen gümüşsün ben saç mıyım?’ oldu. Bu şiirleri okuduktan sonra bu ülkede yaşayan bir genç olarak kendimi ona borçlu hissettim. Şiiri içerisinde zaten doğal bir müzik var, onu kavramaya başlayınca da bunun bir müzikal olması gerektiğine karar verdim.

Bu güne dek nasıl tepkiler aldı?

Bedia Ceylan Güzelce - Al Jazeera Karabük Üniversitesi öğrencisi Numan Çakır, Aşık Veysel müzikalinin yönetmenliğini yapıyor.

Bedia Ceylan Güzelce –
Karabük Üniversitesi öğrencisi Numan Çakır, Aşık Veysel müzikalinin yönetmenliğini yapıyor.

2014 yılında dört defa sahnelendi, sahnelenmeye de devam edecek. Her temsilden önce salonu doldurup dolduramayacağımızın endişesini yaşıyorduk ancak her seferinde o salon kadar insan dışarıda kaldı. Bu ilgi elbette Aşık Veysel’e olan ilgidir. Ona duyulan özlemdir bana göre.

Müzikali oluşturmadan önce Aşık Veysel’in ailesiyle nasıl iletişime geçtiniz?

Ben önce Aşık Veysel’in diğer torunu Nazender Süzer’e ulaştım. Ondan bilgiler ve fotoğraflar aldım. Sonra Burcu Hanım’a ulaştım. Sorular sordum, bütün sorularıma büyük bir sabırla yaklaştı o da. Ailenin kapılarını bize sonuna kadar açtılar. Aşık Veysel’in samimiyeti bütün ailesinde mevcut bence. Sahnede yer verdiğimiz her hikaye için ailenin onayını aldık.

Aşık Veysel’in hayatını müzikale nasıl uyarladınız?

Kronolojik olarak hayatını anlatan, bir belgesel müzikal. Doğumundan ölümüne kadarki süreyi anlatıyoruz. Annesi Gülizar Hanım’ın koyundan gelirken çektiği doğum çilesinden, ölmeden önce duvarına uzanıp sazını son defa eline almasına kadar her anı koymaya çalıştık. Lirik dans, şarkılar ve anlatımın birlikte olduğu bir form.

aşık veysel müzikali

Bu müzikalle amaçladığınız nedir?

Hedefimiz bir Türkiye turnesi yapıp, üniversite öğrencilerine ve halka Aşık Veysel’i hatırlatmak, tanıtmak ve anlatmak.

Burcu İşler: Türkülerini dinleyip efkarlanıyorum

Burcu İşlerBurcu İşler, Aşık Veysel’in küçük torunu. Özel bir hastanenin hasta kabul bölümünde çalışıyor. Dedesine büyük bir tutkuyla bağlı. Ona dair düşüncelerini Al Jazeera Turk ile paylaştı, ‘Büyük dedem Aşık Veysel’in ismi birçok yerde kullanılıyor. Seçim mitinglerinden, sahne gösterilerine kadar. Bu konuda tek bir cevabım hiçbir zaman olmadı. Öncelikle şunu söyleyeyim, popüler kültürün içinde olması beni çok fazla rahatsız etmiyor. Ancak genel olarak bu konulara dair iki farklı görüşüm var. Aşık Veysel, sanatının hiçbir zaman siyasete alet edilmesini istememiş bir insandır. Ama şimdiki zamana da baktığımızda, kullanılması bir yandan mantıklı geliyor çünkü daha fazla insan onu tanıyor, görüyor. Sırf benim, sizin bilmenizle sınırlandırılamayacak biri Aşık Veysel. Siyasete alet edilmemek üzerine kendi cümleleri de var olduğunu unutmamak lazım. Ailece bir araya geldiğimizde hep ondan bahsederiz, onu yeniden yeniden yad eder, anlamaya çalışırız. Tabii her seferinde de onunla ilgili farklı farklı konular çıkar. Mesela 21 Mart’ta (Aşık Veysel’in ölüm yıldönümü) dayımın anlattığı bir hikaye vardı. Bayramda köye, dedenin (Aşık Veysel) elini öpmeye giderlermiş. Dayım biraz şakacı biridir, çocukken de öyleymiş, bayram sebebiyle dedemin elini öpmek için sıraya giriyor. Önce büyük dayım gitmiş Aşık Veysel’in elini öpmüş, sonra dayım bir başkasını koymuş sıraya kendinden önce. Tabii dede beş lira beş lira veriyor çocuklara. Dayım da şunu hesaplıyor, küçük paralar bitsin, bana büyük para kalsın diye en sona kalmayı bekliyor. Bütün çocuklar gittiğinde, dayım dedenin yanına gidiyor, elini öpüyor, harçlığını beklerken, dede yine bir beş lira buluyor cüzdandan ve onu veriyor. Bazen dedemin türkülerini dinleyio efkarlanıyorum, keşke yaşasaydı diyorum.’