Anne, Baba ve Ergeni anlamak üzerine

Zaman zaman eğitim, sanat, toplum v.b. haber ve makaleleri sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz. Çocuk yetiştirme ile ilgili makaleler ve yazıları da paylaşmaya çalışıyoruz. Çünkü zaman zaman bizi mutlu eden çocuk yetiştirme ile ilgili olaylar, bazende başedemediğimiz olaylara dönüşebiliyor.  Bugün kısa ama tatmin edici olduğuna inandığımız bir Dr. Erdal Atabek makalesini sizlerle paylaşmak istedik…İyi okumalar…

ergen ve yetişkin

Günümüzün ”ergen dünyası” nı, bu dünyada geçerli olan ”ergen kültürü” nü anlamaya çalışıyoruz. Çünkü bu yeni oluşumu anlayamazsak ”günümüz ergenleri” ile erişkinler arasındaki uzaklık daha da artacaktır.

Yeni ”ergen kültürü” nün özellikleri içindeki ”hedef seçememe”, ”geleceğini planlayamama”, ”sorumluluk almak istememe”, ”kendini hiçbir şeye zorunlu saymadan çevresini her şeye zorunlu sayma”, ”çaba harcamadan elde etmek isteme” gibi özellikleri nasıl açıklamalıyız?

En önemli etkenler arasında ”sahip olma, elde etme ve kullanma” ile bunları yapabilmek için ”çalışmak ve kazanmak gereği” arasındaki bağı kopartan ”tüketim toplumu ideolojisi” dir. Bu ideoloji, henüz çalışmayan ve kazanmayan gençlere ”kredi kartı” vermekte, ”cep telefonları olması” nın normal olduğunu söylemekte, ”otomobil kullanarak özgürleşme” yi önermektedir. Gençler de bütün bunlar için yıllarca beklemek yerine, bütün bunları sağlamanın anne babalarının görevi olduğunu düşünmekte, bunların ”kendi hakları olduğunu” öne sürmektedirler.

Bizim yaşam kültürümüzün iki özelliği de ”tüketim toplumunun ideolojisi” ile buluşmaktadır. ”Çocukların aşırı korunmasının ailenin görevi olduğu” na ilişkin yaygın tutum ile ”çocuklarla gurur duyma isteği” . Bu iki özellik de çocukların ”yaşam standartları” na ailelerin -kimi zaman- ekonomilerinin üstüne de çıksa destek vermelerini sağlayan bir tutum yaratmaktadır.

Anne babaların şu sözlerini çok sık duyuyoruz:

* Biz (ya da ben) çocuklarımız için yaşıyoruz.
* Ne yapıyorsak onlar için yapıyoruz.
* Biz çok sıkıntı çektik, onlar bu sıkıntıları çekmesin istiyoruz.
* İlerde hayatın birçok haliyle karşılaşacaklar, bari şimdi mutlu olsunlar.
* Mutlu bir çocukluk dönemleri olsun.
* Biz gençliğimizi yaşamadık, onlar doya doya yaşasınlar.
* Bizim yapamadıklarımızı onların yapması bizi memnun ediyor.
* Her şeyleri var, neden çalışmadıklarını anlayamıyorum.
* Hiç sıkıntıya gelemiyorlar, istedikleri hemen olsun istiyorlar.
* Her istediğini yapıyoruz ama o bizim ne istediğimize aldırmıyor bile.
* Çok iyi çocuktur, ama arkadaşlarına uyuyor.
* Aklına hiç kötülük getirmez, ne söylense inanır.
* Böyle giderse nasıl yapacak bilmiyorum.

Bu sözlerin hepsi de birbiriyle bağlantılıdır. Bu sözlerin oluşturduğu merdiven basamak basamak çıkılmaktadır. Sonuçta erişilen yer de hiç kimsenin düşünmediği, hiç kimsenin istemediği bir yer olmaktadır.

Neden?

Çocuklarımızı hayatımızın ortağı değil, refahımızın ortağı yapıyoruz da ondan.

Neden ”hayatlarınızı çocuklarınıza adıyorsunuz?”
Neden ”çocuklarınız için yaşıyorsunuz?”
Neden çocuklarınıza ”istemedikleri şeyleri vermek için bunca çaba harcıyorsunuz?”
Neden çocuklarınıza ”hak etmedikleri şeyleri elde etmeleri” için yükümlülük duyuyorsunuz?
Neden çocuklarınıza ”sorumluluk vermiyorsunuz?” Şimdi almıyorlar, çünkü sorumluluk vermekte çok geç kaldınız.
Neden çocuklarınızı, ”yaptıkları yanlışlıkların sonuçlarıyla karşılaştırmıyorsunuz?”
Bu durumda, çocuklar ve gençler ”ailelerin onları her koşulda koruyacağını” biliyor.
Çocuklar ve gençler, kendileri hiçbir şey yapmasa da, ailelerin onlar için her şeyi yapacaklarını öğreniyor.
Çocuklar ve gençler, geleceklerinin aileleri tarafından hazırlanacağına güveniyor.
Onun için de kendine güvenmiyor, sorumluluk almıyor, kendisini hiçbir şey için zorlama gereğini duymuyor.
Yapılması gerekenler yapılmaz, yapılmaması gerekenler yapılırsa sonuçlara neden şaşmalı?

Lütfen, biraz düşünür müsünüz?

Hayatın Ortağı Olmak – Dr.Erdal Atabek

Kaynak :wikipedia.org

ve  narteks.net

 Erdal Atabek Kimdir?

Erdal Atabek

Dr. Erdal Atabek (d. 1930, Adapazarı), Türk tıp doktoru ve yazar.

Erdal Atabek, 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Psikosomatik Hastalıklar ve İç hastalıkları uzmanı olarak görev yaptı. 1965’te yazarlığa başladı. Aynı yılTürk Tabipleri Birliği (TTB) başkanı seçildi. 1966’da köşe yazıları Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmaya başladı. Halen yazarlık, seminer, konferans ve araştırmalarını sürdürmektedir.

Kariyeri

  • Beş Yıllık Kalkınma Planlarında Özel İhtisas Komisyonu başkan ve üyelikleri. (1972-1978)
  • Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü (1975)
  • Sosyal Güvenlik Bakanlığı ilk müsteşarlığı (1976)
  • Aile Okulları kurucu,yönetici ve eğitmenliği (1980)
  • Almanya, İsveç, Danimarka, Hollanda gibi dış ülkelerde aile, gençlik, kültür konferansları (1986)
  • Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde ‘İletişim Eğitmenliği’ (1994)
  • Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ‘Sosyal Psikoloji Öğretim Görevi’ (1996)

Kitapları

  • Alkol ve İnsan/ 5. basım
  • İnsan Sıcağı/ 5. basım
  • Sözüm Sanadır/7 basım
  • Kışkırtılmış Erkeklik-Bastırılmış Kadınlık / 27. basım
  • Kuşatılmış Gençlik
  • Gençlik Duvarları Yıkıyor
  • Kırmızı Işıkta Yürümek
  • Cinsellikten İkmale Kalmak
  • Kendi Yurdunda Sürgünsün
  • Belki de Sensin
  • Hayatımız ve Değerlerimiz
  • Bizim Duygusal Zekamız
  • Çocuklar Büyükler ve Tavşanlar
  • Erken Büyüyen Çocuklar
  • Modern Dünyada Değişen Değerler ve Gençlik
  • Sıpa Koleje Gidiyor (Mizah)
  • Dürüstlük Sevgili Çocuğum (2008) Cumhuriyet Kitapları