Şunun için etiket arşivi: Zeynep Eylül Üçer

Her “kereste” doğru muamele görürse Stradivarius kalitesinde bir keman olabiliyor

 

 

“Müzik aletlerinin yapımı ile ilgili bir haber yapmak lazım.” diye düşünürken Pinhani Grubunun üyesi ve iyi bir Luthier (Anlam: Müzik aleti üreten kişi. Bilgi için: wiki) olduğunu bildiğim sevgili Zeynep Eylül ÜÇER aklıma geldi. Aradım ve biraz lafladık, Zeynep ve iş arkadaşı Türkay Ateş prıl pırıl genç ve müzikteki başarılarının yanı sıra okullu ve gelecek vadeden bir Luthier. Hani el yapımı bir müzik aletiniz olsun isterseniz kesinlikle görüşmeniz gerekli olan kişilerden… Ulaşmak isterseniz: http://violindream.com/     veya http://www.facebook.com/ViolinDream  (Editörden.) 

 

Doç. Dr. Neva ÇİTÇİOĞLU BANES 

İnsan eli duygu, yaratıcılık ve beceriyi bir araya getirdiğinde ortaya inanılmaz eserler çıkartıyor. Seramik, bakır, tunç, boya, deri, hatta ipek bile kullanılsa o eserleri gözlerimle sevmem yetiyor bana. Ama kullanılan madde ham ağaçsa elimde olmadan o esere dokunmak istiyorum.

O ağacın bir insan tarafından şekillendirilmeden önceki dönemlerini, köklerini toprağa saldığı ilk günden itibaren yaşadığı fırtınaları, kuraklıkları, milyonlarca kuşun üzerine konup kalktığı anları hissetmek istiyorum belki de.

Bu kadar vefalı, bir o kadar da cefalı bir canlının bedeninin bizler tarafından yeniden şekillendirilişi sanatın bambaşka bir boyutu. Daha önceki yazılarımda da tavsiye etmiş, “Strese girdiğiniz anda bir ağaca sarılmayı deneyin” demiştim. Kiminiz, “Denedim, hakikaten işe yaradı” diye mesaj atarken kiminiz, “Bilim adamları deli derlerdi de inanmazdım, doğruymuş” diye yorumlar yaptı.

İster “delilik” deyin ister “saçmalık”, evimdeki ağaçtan oyulmuş kaşıklarımı bile özenle yıkar, kurular, ayrı bir kutuda saklarım. Kullanılmaktan parça parça oluncaya kadar da atamam. Çocukluğumda da kurşun kalemlerim ağaçtan yapıldığı için tutulamayacak boyutlara indiğinde tepesine tükenmez kalem kapağı geçirir, “son nefesine” kadar kullanırdım.

Ben evde pilav yaparken kullandığım tahta kaşıklarımı ve yazı yazdığım kurşun kalemlerimi sırf ağaçtan yapıldığı için bu kadar severken, bir kemancının kemanına olan sevgisini düşünemiyorum bile. Ben olsam tüm duygularıma aracı olan, bana ekmek parası kazandıran o “ağaç parçasından” yapılan alete canlıymış gibi bir de isim takardım herhalde: “Duygu”, “Can”, “Hayat” ya da ne bileyim belki de “Aşkım” olurdu adı.

Hele bir de Stradivarius gibi bir markaysa, saklarken ipeklere mi sarardım, kadifelere mi bilemiyorum. 17. ve 18. yüzyıllarda İtalya’da Antonio Stradivari ve ailesi keman üretiyorlardı. Daha sonraki dönemlerde ustalar ve hatta bilim insanları, Stradivari Ailesi’nin yaptığı ve Stradivarius olarak anılan kemanları incelemeye alıp elde ettikleri gözlemlerle benzerlerini üretmeye çalıştılar.

Fakat hiçbir taklit teknolojiyle yapılan kemanın sesi, orijinal bir Stradivarius kemanın çıkardığı ses kalitesine yaklaşamadı. Kullanılan ağacın seçiminden tutun da üzerine yumurta akının karışımıyla atılan orijinal vernik bile ince ince analiz edildi. Ama nafile.

Bu yüzden bugün 1690 ve 1700 yıllarında yapılan Stradivarius kemanların değeri yüz binlerce, hatta milyonlarca dolar değerinde. Kalitedeki “sırrı” çözme çalışmalarıysa halen devam ediyor. Uzmanlar dönüp dolaşıp aynı kararda birleşiyor: Anahtar, seçilen “kereste” olmalı. Her “kereste”den keman olmuyor.

Geçen hafta ağaçlar üzerinde araştırma yapan İsviçreli bilim insanı Prof. Francis Schwarze, keman yapımında kullanılan ağacın özel mantar çeşitleriyle (physisporinus vitreus ve xylaria longipes) işlem görmesi halinde yapılacak kemanın Stradivarius kalitesinde ses çıkaracağı iddiasını tekrarladı.

Berlin’de bulunan Max Delbrück Merkezi Moleküler Tıp Bölümü’nde, 7 Eylül’de düzenlenen sempozyumda Prof. Schwarze’nin yaptığı konuşma, tıp doktorlarından bile büyük ilgi gördü. Benzer denemeyi 2009’da da yapmış olan profesör, bu seferki çalışmasından çok daha emin.

Kullanılacak ağaçlar bu mantarlarla işlem gördüğünde daha esnek ve akustik bir yapıya bürünüyorlar. İkinci aşamada, belli bir kaliteye ulaşan ağaç, mantardan arınsın diye etilen oksite tabi tutuluyor. Bütün mantarların öldüğü test edildikten sonra da keman yapımı başlıyor.

Bu teknikle elde edilen ilk kemanlar 2009 yılında uzmanlarca test edilmişti. Perde arkasında çalınan kemanların Stradivarius mu yoksa bilimin ürettiği keman mı olduğunu hiçbir uzman anlayamamıştı. Prof. Schwarze’nin bu toplantıda ilan ettiği amacı, 2014’ten itibaren maddi gücü yetmeyen genç sanatçıların eline Stradivarius kalitesinde kemanlar verebilmek.

Haberi okuyunca hem umutlandım hem sevindim. “Kereste” zengini bir ülkeyiz. Demek ki her “kereste” doğru muamele görürse Stradivarius kalitesinde bir keman olabiliyor. Sadece birazcık bilim gerek.

Kaynak : [-]