Şunun için etiket arşivi: feminizm

33. İstanbul Film Festivali’nin ”Uluslararası Yarışma” bölümünde festivalin büyük ödülü Altın Lale için, sanat ve sanatçı temasını işleyen ya da bir edebiyat eserinden uyarlanan 11 film yarışacak. 

Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisi’nin başkanlığını A Separation / Bir Ayrılık ve The Past / Geçmiş filmleriyle tanınan İranlı Yönetmen Asghar Farhadi üstlenecek.

İşte 5-20 Nisan tarihlerinde arasında gerçekleştirilecek festivalde Altın Lale için yarışacak filmler.

FRANK | Yönetmen: Lenny Abrahamson

frank

Oyuncular: Michael Fassbender, Domhnall Gleeson, Maggie Gyllenhaal, Scoot Mcnairy

Geçen yılın Altın Lale ödüllü filmi Ne Yaptın Richard?’ın yönetmeni Lenny Abrahamson, ilk gösterimi Ocak’ta Sundance’te gerçekleşen yeni filmi Frank ile bir kez daha festivalin Uluslararası Yarışması’nda. Abrahamson, bu sefer bizi eksantrik bir müzik grubunun içine sokuyor. Rehberimizse, grubun yeni üyesi olan, genç ve hevesli müzisyen Jon. Grubun en ilginç özelliğiyse, lideri (ve filme adını da veren) Frank. Michael Fassbender’in canlandırdığı Frank, kafasında devasa bir maske taşıyan ve koyduğu ilginç kurallarla grubu bir arada tutan ilginç bir figür. Bu nevi şahsına münhasır karakterin esin kaynağıysa, İngiliz punk grubu The Freshies’in de liderliğini yapmış İngiliz şarkıcı/komedyen Chris Sievey’nin sahne personası Frank Sidebottom.

Seanslar ve detaylar için tıklayınız

METALCİ | MÁLMHAUS| METALHEAD | Yönetmen: Ragnar Bragason

malmhau

Oyuncular: Thorbjörg Helga Dyrfjörd, Ingvar E. Sigurdsson, Halldora Geirhardsdottir

İzlanda sinemasının en ilgi çekici simalarından Ragnar Bragason, dram ile komedi arasında ustaca bir denge kurmasıyla tanınıyor. Bragason son filmini şöyle özetliyor: “Bu filmde bir kız var, heavy metal var, bir de inekler var. Metalci dramatik bir film. Hem müşfik, hem haşin, arada da isyankârca komik. Filmde, korkunç bir kayıp yaşanıyor. Hayat boyunca çektiğimiz acılara nasıl katlandığımız, aile olgusu, hayaller, kâbuslar mercek altına alınıyor.” Heavy metal’e şapka çıkaran bu hem komik hem de duygusal film, gözlerden uzak bir çiftlikte büyüyen ve rock yıldızı olmayı çok ama çok isteyen bir genç kızın hikâyesini anlatıyor.

Seanslar ve detaylar için tıklayınız

ÇÖLDEKİ İZLER | TRACKS| TRACKS | Yönetmen: John Curran

tracks-coldeki-izler

Oyuncular: Mia Wasikowska, Adam Driver 

John Curran’ın yeni filmi Tracks, Avustralyalı yazar Robyn Davidson’ın kendi anılarını kaleme aldığı aynı adlı kitabından bir uyarlama. Mia Wasikowska’nın Davidson’ı canlandırdığı film, yazarın köpeği ve dört deveyle 1977 yılında Avustralya çöllerinde yaptığı yolculuğu konu alıyor. Adam Driver ise, Davidson’ın yolculuğunu kaydeden National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan rolünde. Film büyüleyici görüntüler eşliğinde nefes kesici bir yolculuğu anlatırken; genç bir kadının meydan okuyuşuyla feminizmden, hikâyenin geçtiği coğrafya nedeniyle sömürgeciliğe kadar pek çok temaya da değiniyor. Yönetmen John Curran, New York’tan Avustralya’ya yerleştiği dönemde, 80’li yıllarda keşfetmiş Robyn Davidson’ın kitabını. Genç kadının bir anlamda kendisini de keşfetmek için yaptığı bu yolculuğu, kendi yolculuğuna çok yakın bulan Curran, yıllar sonra bu uyarlamayı yapmaktan büyük heyecan duymuş.

Seanslar ve detaylar için tıklayınız 

TOM ÇİFTLİKTE | TOM À LA FERME| TOM AT THE FARM | Yönetmen: Xavier Dolan

OM ÇİFTLİKTE TOM À LA FERME TOM AT THE FARM

Oyuncular: Xavier Dolan, Pierre-Yves Cardinal, Lise Roy, Evelyne Brochu

Yazar, yönetmen ve oyuncu Xavier Dolan, yine programda yer alan trans hikâyesi Laurence Anyways ile Cannes’dan ödülle dönmüştü. Hitchcockvari bir psikolojik gerilim olan dördüncü uzun metrajlı filminde Dolan, yine farklı bir film türünü deniyor. Filmde (yönetmenin canlandırdığı) Tom,sevgilisi Guillaume’un cenazesi için Quebec kırsalına gidiyor. Orada, Guillaume’un annesi ve son derece maço abisi Francis ile tanışıyor. Kederli ailenin bu ilişkiden haberinin olmadığı açık olmasına açık da, Francis şaşırtıcı bir oyunun kurallarını birer birer koymaya başlayınca işler iyice karışıyor. Bu oyun Tom’u hem boğuyor hem de heyecanlandırıyor.

Seanslar ve detaylar için tıklayınız.

DÜNYADA 20.000 GÜN | 20,000 DAYS ON EARTH | Yönetmen: Iain Forsyth, Jane Pollard

Nick Cave

Oyuncular: Nick Cave

20.000 gün yaşayan biri kaç yaşındadır? Görsel sanatçılar Iain Forsyth ve Jane Pollard, çektikleri bu ilk uzun metrajlı filmde kurmacayla gerçekliği birleştirerek uluslararası kültür ikonu, müzisyen ve senarist, bu dünyaya gelmiş en ilginç sanatçılardan Nick Cave’in 24 saatini anlatıyorlar. Nick Cave’in hem konu hem de başrol olduğu film, sanatsal yaratım sürecine mahrem bir bakış atarken aynı zamanda bu dünyada yaşadığımız süreyi iyi kullanıp kullanmadığımızı sorgulamamızı da istiyor.

“Ortalıkta çok müzik belgeseli var. Bunların bazılarına baktık ve nasıl bir şey yapmamamız gerektiğini anladık. Ian ve Jane işe farklı bir açıdan yaklaştıklarını açıkça belli eden bir kavramsal çerçeveyle geldiler. Her şeyi onların ellerine bırakıp neler olacağını göremeye karar verdim. Storyboard’ları daha en başından bile gayet belirgindi ve bu sayede ben de rahatlamış oldum.” – Nick Cave

Seanslar ve detaylar için tıklayınız 

TAŞ BEBEK | PAPUSZA| PAPUSZA | Yönetmen: Joanna Kos-Krauze, Krzysztof Krauze

papusza

Oyuncular: Jowita Budnik, Antoni Pawlicki, Zbigniew Waleryś, Artur Steranko

Gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan Taş Bebek, Papusza lakaplı Bronisława Wajs’ın trajik kaderini anlatıyor. Papusza şiirlerini resmi olarak yayımlayan ve Lehçeye çevrilen ilk Roman şairdir. Tüm bunlar iki adamın çabasıyla gerçekleşir: Polonya’daki Roman cemaatinin yaşayışına odaklanan şair tarihçi Jerzy Ficowski ve Julian Tuwim. Karlovy Vary’de prömiyerini yapan Taş Bebek, Roman cemaatini etkileyen olaylarla bu efsanevi şairin hikâyesini anlatıyor: “Papusza tanınan biri. Hayat hikâyesi bir zamanlar lanetli şairi anlatan bir efsane olarak düşünülürdü. Bu hikâyeyi canlandırabilmek için doğru dili aradık. Siyah-beyaz çekim, hikâyeye duygusal bir kesinlik kattı. 1950-1960’larda çekilen fotoğraflardan esinlendik. Görüntülerin güzel olmasını istedik; çünkü artık bu dünyayı yeniden yaratamayız: 1950’lerin Polonya’sında bir shtetl. Bunun doğru yaklaşım olup olmadığına karar vermek ise izleyici ve eleştirmenlere kalmış.” – Joanna Kos-Krauze

Seanslar ve detaylar için tıklayınız

BULUŞMA | ÅTERTRÄFFEN| THE REUNION | Yönetmen: Anna Odell

återträffen

Oyuncular: Anna Odell, Anders Berg Berg, Robert Fransson, Sandra Andreis, Rikard Svensson, Niklas Engdahl

Böyle bir mezunlar günü görmediniz! Kimse kendisi değil, her şey allak bullak… Ünlü İsveçli sanatçı Anna Odell bizi bu filmle, sıkıntılı bir mezunlar buluşmasına davet ediyor. Mezunlar gününe çağrılmayınca Odell sahte bir buluşma sahneliyor, çocukluğunu kâbusa çeviren eski sınıf arkadaşları rolünde oyuncuları yerleştirip bütün olayı filme çekiyor. Sonrasında da tepkilerini bilmek istediği için, bu filmi gerçek sınıf arkadaşlarına izletiyor. İşte kıyamet böyle kopuyor. Gerçek ile kurgu arasındaki ince çizgiyi epey esneten Buluşma, bir yandan da izleyiciyi grup içi dinamikler ve kurulu hiyerarşiler üzerine düşünmeye davet ediyor. “Okul deneyimlerimiz bizi ciddi şekilde etkiliyor ve yaşamımız boyunca, birbirimize şekil veriyoruz, birbirimizi etkiliyoruz. Diğer bir ifadeyle, bu ilişkileri yeni bir bağlama taşıyarak, eski tatsız deneyimlerden kurtulabilir, tamamen değişebiliriz. Yıllardır akran zorbalığı konusunu işlemek istiyordum. İlkokulda zorbalığa maruz kaldım ve bu deneyimlerimi kullanarak hiyerarşide bir değişiklik olduğunda grup içinde mevcut ilişkilerin bu değişiklikten nasıl etkileneceğini araştırdım.” –Anna Odell

Seanslar ve detaylar için tıklayınız 

ÜÇLEME | TRIPTYQUE| TRIPTYQUE | Yönetmen: Robert Lepage, Pedro Pires

triptyque

Festival takipçilerinin çok iyi tanıdıkları Kanadalı Robert Lepage’ın (Günah Çıkarma, Yalan Makinası ve Ayın Saklı Yüzü) Pedro Pires ile beraber yönettiği Üçleme, isminin de çağrıştırdığı gibi üç bölümden oluşuyor. Lepage’ın 9 saatlik tiyatro oyunu Lipsynch’in sinema uyarlaması olan filmde birbiriyle bağlantılı üç karakterin yaşamlarına giriyoruz. Gerçek bir edebiyat tutkunu olan ve şizofreni tanısıyla kaldırıldığı akıl hastanesinden yeni çıkan kitapçı Michelle… Beynindeki bir tümör nedeniyle konuşma yeteneğini kaybetme riskiyle karşı karşıya olan, Michelle’in şarkıcı kardeşi Marie… Marie’nin önce doktoru, daha sonraysa sevgilisi olan, elleri sürekli titreyen alkolik beyin cerrahı Thomas… Lepage, bu üç karakterin hayatındaki dönüm noktalarını birbirine bağlarken; yalnızlık, delilik, hafıza gibi konulara değiniyor. Pek çok biçimci numarayla geçmiş ile bugün, hayal ile gerçek iç içe geçiyor ve bu üç karakterin hikâyeleri, yan yana geldiğinde, tek bir resim oluşturuyor.

Seanslar ve detaylar için tıklayınız.

VIOLETTE | VIOLETTE | Yönetmen: Martin Provost

violette

Oyuncular: Emmanuelle Devos, Sandrine Kiberlain, Olivier Gourmet, Catherine Hiegel, Jacques Bonaffe, Olivier Py

Martin Provost’un Toronto Film Festivali’nde prömiyerini yapan filmi Violette, adını Fransızkamuoyunda kadın cinselliği, kürtaj gibi meseleleri tartışmaya açan ilk yazarlardan Violette Leduc’ten alan bir dönem filmi. Evlilik dışı bir ilişkiden doğan Violette, yıllarca çaba gösterdikten sonra ancak 1964 yılında La Bâtarde / Piç adını verdiği anılarıyla şöhreti yakaladı. Violette’in ünlü kadın yazar Simone de Beauvoir ile ömür boyu süren dostluğu ve Jean Genet ile mesleki yakınlığını merceği altına yatıran film, feminizm, dostluk ve edebiyat kavramlarını da sorguluyor. “Violette hakkında bulduklarım ne kadar artarsa, içinde sakladıkları beni o kadar etkiliyordu; kırılganlığı, kırgınlığı, ki bunlar yanında herkesin bildiği skandallara karışan şatafatlı kişiliği (yani şöhrete kavuştuğu 1960’lardan sonra) beni pek ilgilendirmedi, bir maske sayılırdı bunlar. Hayat ona iyi davranmadı. İnsanlar onun zor olduğunu söylerdi. Ama bu bana yetmedi.” – Martin Provost

Seanslar ve detaylar için tıklayınız

KÖRLÜK | BLIND| BLIND | Yönetmen: Eskil Vogt

blind (1)

Oyuncular: Ellen Dorrit Petersen, Henrik Rafaelsen, Vera Vitali, Marius Kolbenstvedt 

Joachim Trier’in Reprise / Tekrar ve Oslo, 31 Ağustos gibi birçok ödüllü filminin senaryosunda imzası bulunan Norveçli yönetmen Eskil Vogt’un ilk uzun metrajlı filmi Körlük, görme duyusunu kaybedince eve kapanan bir kadın yazarın aklını da kaybetmemek için gerçekliğe sıkı sıkı sarılma mücadelesini işleyen, gerilimli olduğu kadar mizah unsurlarını da kullanan bir dram. Görüntü yönetmenliğini Dogtooth / Köpekdişi’nin de kameramanlığını üstlenen Thimios Bakatakis’in yaptığı ve yalnızca görme değil yazma ve yalnızlık üzerine de bir film olan Körlük, gerçeküstü atmosferi, seyrek diyalogları ve sürprizli mizahıyla son derece özgün. “Filmde körlük nasıl gösterilir? En bariz yöntem ekranı karartmak, izleyiciyi sesle yönlendirmek olacaktır. (…) Bense çokça, bir ayrıntıyı soyutlama ya da bir görüntüyü daha fazla tutma yoluyla görsel beslemeyi kısıtladım. Filmin biçimi ve biçeminin kilidi bu oldu. Ve körlük, çelişkili de olsa, çok sinemasal aslında; sinemanın en temel yanlarını içeriyor: görmek, görülmek, aydınlık, karanlık…” –Eskil Vogt

BEN, KENDİM VE ANNEM | LES GARÇONS ET GUILLAUME À TABLE!| ME, MYSELF AND MUM | Yönetmen: Guillaume Gallienne

les-garcons-et-guillaume-a-table

Oyuncular: Guillaume Gallienne, Françoise Fabian, Diane Kruger, Nanou Garcia, André Marcon 

Başta anneniz olmak üzere çevrenizdeki herkes sizin eşcinsel olduğunuzu söylüyorsa, eşcinsel olmadan büyümek mümkün müdür? İşte Guillaume’un açmazı burada! Burjuva kökeninden tutun, sahne hayatına kadar, kadınları belki biraz fazlaca seven bir aktörün açılma komedisi bu… Ünlü Fransız sanatçı Guillaume Gallienne’in yıllardır sahneye koyduğu tek kişilik gösterisinin beyazperde uyarlamasında, sanatçının cinsel anlamda biraz karışık geçen gençlik günlerine dönüyoruz. Annesi hep kız çocuğu istemiş ama oğlu olmuş ve zamanla Guillaume’u kendi kendine eşcinsel varsaymış. Guillaume film boyunca eşcinsel film klişelerini ve büyüme öykülerini ti’ye alıyor; filmde hem kendi gençliğini hem de annesini canlandırıyor: “Annemle ilgili ilk anım dört beş yaşımdan. İki erkek kardeşimle beni masaya şöyle çağırıyordu: ‘Oğullarım, Guillaume, yemeğe!’ Yaptığımız en son telefon konuşmasında da annem telefonu şöyle kapattı: ‘Kendine iyi bak, benim kocaman kızım.’ Eh, haliyle bu iki anının arasında, epey bir yanlış anlaşılma da oldu.”

Seanslar ve detaylar için tıklayınız 

MUTLU YILLARIMIZ | ANNI FELICI| THOSE HAPPY DAYS | Yönetmen: Daniele Luchetti

anni-felici1

Oyuncular: Martina Gedeck, Kim Rossi Stuart, Micaela Ramazzotti, Samuel Garofalo, Niccolò Calvagna, Benedetta Buccellato, Pia Engleberth

Abim Evin Tek Çocuğu ve Hayatımız ile tanıdığımız Daniele Luchetti, kısmen otobiyografik yeni filmi Mutlu Yıllarımız’da seyirciyi 70’li yıllara götürüyor. Küçük Dario’nun anlatıcı görevini üstlendiği bu yolculukta sorunlu bir ailenin dünyasına dalıyoruz. Dario’nun babası Guido, bir türlü istediği başarıya ulaşamayan ve giderek içine kapanan bir sanatçı. Annesi Serena ise kocasına deli gibi âşık ve tam da bu yüzden ne bencilliğine ne de kaçamaklarına tahammül edebiliyor. Dönemin özgürlük rüzgârı çok geçmeden bu aileyi de yakalıyor ama böylece anne ve baba birbirinden daha da uzaklaşıyor. Küçük Dario ise sinemaya olan ilgisini keşfediyor ve olan biteni el kamerasıyla kaydetmeye çalışıyor. Yönetmen Luchetti’ye göre, peliküle ve onun kendine has kokusuna bir saygı duruşu olan Mutlu Mutlu Yıllarımız’ın ilk gösterimi Toronto Film Festivali’nde yapılmıştı.

Seanslar ve detaylar için tıklayınız

Kaynak : [- İnan Su Kıyıcı

Çağdaş Sanatta Dünya’da Bir İlk İzmir’de Gerçekleşiyor. Konuklar Normaldışı Hissederek Kadın Temasının Özüyle Karşılaşacak.  “BEING WOMAN – KADIN OLMAK” İnterdisipliner Sanat Sergisi 8 Mart – İKSEV

Ressam ve eğitmen Cengiz Ceylan’ın toplumsal kimlik ve cinsiyet üzerinde duran sergisi “Being woman – Kadın Olmak”, pek çok sanat dalını yöntem olarak kullanarak disiplinlerarası çağdaş sanat olgusuna yeni bir soluk getirmektedir.Dünya’da bir ilki gerçekleştiren sanatçı, revizyonist bir tavırla  “BEING WOMAN – KADIN OLMAK” İnterdisipliner Sanat sergisinin açılış ve performansları  Youtube ve Cengiz Ceylan Resmi Web Sitesi nden tüm Dünya’da canlı yayınlanacaktır.

being woman
Sergide kadının özellikle ulusal konjonktürdeki saptanan konumlarıyla ilgili 10 fotoğraf ve 10 resim çalışmasının yanında, açılış gününde bir teatral gösteri, düşünürlerin kadınla ilgili söylemleri, piyano ve keman ile canlı müzik ve pek çok çağdaş sanat söylemi mizahi ve kinayeli bir dille ifade edilecektir.

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü hocalarından Prof. Dr. Hülya Nutku koçluğunda ve fotoğrafçı ve yazar Deniz Denizel’in küratörlüğünde ve Yağmur İfan’ın süpervizörlüğünde gerçekleşecek projede sergilenecek performansın metni yazar Harun Baran’a, performansı oyuncu Yağmur Cesur’a, müzikte, keman Ceren Cengiz’e ve piyano performansı ise Murat Aygün’e aittir.

Projenin görsel kimliği grafik tasarımcı Çağrı Akın’a aittir. Tanıtım video kurgusunu Özcan Batçı üstlenmişken photo-edit çalışmalarıysa grafik tasarımcı ve akademisyen Yaşar Ali İşgören’in süpervizyonu altında gerçekleşmiştir.

Serginin içeriğinde, postmodernite olgusu kapsamında özellikle neo-liberalizm ve geç-kapitalizm altında cisimleşen kadın modeli, Avrupa’lının “hanımefendisi” üzerinden kendini
özerkleştiren ve yayılan karakter biçimlerinin yarattığı melodramatik özerklik, geçmişten günümüze medyada yar alan kadın imgesi ve medya tarafından manipüle edilen kadın imajının yaratmış olduğu “bağımsız kadın” sureti, kadın doğasının getirdiği çoklu kişilik sendromları ve onların yarattığı paradoks; aynı zamanda felsefi anlamda kadının konumu disiplinlerarası pek çok sanat dalının yardımıyla işlenerek sanatseverlerin beğenisine sunulacaktır. Serginin ana fikri, genel bağlamda kadın doğasının yeniden tanımlanması üzerinden ifade edilecektir.

Sergide kadın ile erkeği algısal ve mantıksal boyutta birbirlerinden ayıran temel prensiplere de gönderme yapılacak ve durum yine olgusallaştırılarak toplumsal boyutta eleştirilecektir. Bir erkek gerçekliği bölümlere ayrılmış bir biçimde, her şeyi kendi özerkliğinde algılarken, bir kadın her şeyi iç içe, sanki akan bir nehir gibi algılar. Bununla birlikte
erkek birçok olguya mantığıyla bakarken bir kadın pek çok zaman duygularıyla bakar; aynı zamanda erkeğin mantığı bütünüyle doğrusal işlerken, bir kadının mantığı eklektik olarak birbirinden farklı şeyleri seçip bir bütün oluşturma üzerine işler. Kadın Olmak sergisinde kadın ile erkeğin doğalarındaki bu teorik ve temel farklar da işlenecektir. Aynı zamanda postmodern feminizme ve güncel medyada kendini gösteren bazı kadın karakterler üzerinden de çoklu göndermeler yapılacaktır.

Sergi 8 Mart 2014 Saat : 18:00’da İKSEV (İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı)’nda kapılarını açıyor.  

8 Mart 2014 18:00 İKSEV (İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı)
Mithatpaşa Caddesi No :138 Karataş / İZMİR

 

Kaynak : [-]

simone-de-beauvoirSimone de Beauvoir Fransız yazar ve filozoftur. Modern feminizmin temellerini atan kişiler arasında yer alan Simone de Beauvoir’in 106. doğum günü için Google tarafından sürpriz bir doodle hazırlandı. Peki Simone de Beauvoir’un hayatını merak ediyor musunuz? İşte Simone de Beauvoir hayatı hakkında bilgiler…

Simone de Beauvoir kimdir?

Simone de Beauvoir 9 Ocak 1908’de Paris’te Georges Bertrand ve Françoise (Brasseur) de Beauvoir çiftinin kızı olarak dünyaya gelmiştir. Ataerkil bir ailede büyümüştür. Kişiliğinin koyu katolik annesinin ve bilinemezci babasının karşıtı olarak şekillendiği söylenebilir.

Katolik Enstitüsü’nde matematik öğrenimi ve Saınte Marie Enstitüsünde yabancı dillerde yazın eğitimi gördü. Daha sonra Sobone’da felsefe eğitimi aldı. 1929’da seçkin Ecole Normale Superieure’ye kayıt olan ve Sabone’da kurs almakta olan Jean-Paul Sartre ile tanıştı. 1929’da felsefede Agregation başaran en genç öğrenci olur. Sartre o yıl birinci olur, Simone ise ikinci. Ancak herkes bilir ki de Beauvoir felsefede en iyi idi. Sartre’a birincilik erkek olduğu için verilmiştir.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra Modern Zamanlar isimli politik gazetede çalışır ve ölene dek bu gazetede editör olarak hayatına devam eder. 14 Nisan 1986’da vefat eder. 1981’de Sartre’ın acı dolu son yıllarını anlattığı Veda Töreni’ni (Cérémonie Des Adieux) yazar. Kendisi de Paris’de Cimetière du Montparnasse Mezarlığına Sartre’ın yanına gömülür. Mezar taşında isimleri alt alta yazılır.

Google bugün ünlü yazarın 106’ıncı doğum günü için özel bir doodle hazırladı ve onu anasayfasına taşıdı.

Kaynak: Bakırköy Gazetesi

41 ülkeden 115 filmle festival için geri sayım başladı!

15.uçan süpürge uluslararası Kadın filmleri festivali

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bu yıl 15. yaşını kutluyor. Festival 10 Mayıs gecesi Ankara’da Devlet Opera ve Balesi salonunda yapılacak açılış ve ödül töreniyle başlayacak.

Uçan Süpürge Haber Merkezi
17 Nisan 2012

Açılışta, bu yıl sinemada 40. yılını kutlayan Hale Soygazi “Uçan Süpürge Onur Ödülü”nü alacak. Türkiye sinemasının en üretken kadınlarından Bilge Olgaç’ın anısına düzenlenen Başarı Ödülleri ise oyunculuklarını özgün rollerle taçlandıran Füsun Demirel ve Serra Yılmaz’ın olacak.

Bu yıl festival programı pek çok seçkiyle renklenecek. Bunlardan ilki Faslı feminist yönetmen Farida Benlyazid’in seçkisi olacak. Farida’nın seçtiği filmlerin yönetmenleri film eleştirmeni Alin Taşçıyan eşliğinde izleyiciye Mağrip’i getirecek ve bu bölgede kadınların yönetmenlik deneyimlerini aktaracak. Faslı feminist yönetmen Farida Benlyazid’in Uçan Süpürge için hazırladığı özel seçkide, kendi filmlerinin yanı sıra ülkenin önde gelen sinemacı kadınlarından Selma Bargach, Narjiss Nejjar ve Leila Kilani’nin filmleri de yer alacak.

Festivalin bir başka retrospektifi ve onur konuğu Finlandiya’dan Saara Cantell. Çeşitli festivallerde ödüller aldıktan sonra dünyaca tanınan Cantell’in ödüllü filmlerinin yanı sıra dansı odak alan ama dans filmleri olmayan, duyguları yeri geldiğinde dansla ifade eden ve aynaları önemseyen kısa filmleri de programda. Cantell festival süresince sinemaseverlerle buluşacak.

Yönetmen, besteci, şair, yazar Trinh Minh-ha da festivalin bir diğer konuğu. Vietnam doğumlu bir dünya vatandaşı olan yönetmen filmlerinde ülkesini anlatsa da Avrupa, Asya, Afrika, Avustralya ve Yeni Zelenda da sinema, sanat ve feminizm üzerine dersler vermiş bir akademisyen. Halen Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nde Kadın Çalışmaları Bölümü’nde sinema, retorik ve toplumsal cinsiyet üzerine dersler veriyor. Festival programına retrospektif bir seçki ile katılan Trinh Minh-ha aynı zamanda festivalin onur konuklarından biri. Onun sineması çerçevesinde feminizmden sinemaya, kültür politikalarından sanata söyleşmek imkanı da bulacağız.

Terasa Villaverde, Uçan Süpürge Film Festivali izleyicisinin tanıdığı bir yönetmen. Daha önceki yıllarda Portekiz sinemasını onun kamerasından izlemiştik. Filmleri Cannes, Venedik, Berlin gibi festivallerde gösterilen Teresa Villaverde son filmi Swan (Kuğu) ile Venedik Film Festivali’ne konuk olduktan sonra Uçan Süpürge’nin 15. yılında Ankara’da olacak.  Türkiyeli kadın sinemacılar ile tanışmayı heyecanla beklediğini belirten Villaverde film gösterimlerinden sonra izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.

Yaptıkları her film merakla beklenen, ilgiyle takip edilen Naomi Kawase (Japonya) ve Chantal Akerman (Belçika) da yepyeni filmlerini ilk kez Ankara’da seyircileriyle paylaşacak.

“Kadınlar tarafından, kadınlar hakkında filmler” sloganıyla yola çıkan ve bu yıl 40. yaşını kutlayan Women Make Movies 15. festivalde de Uçan Süpürge için özel bir seçki hazırlayacak. Kadın yönetmenlerin filmlerinin dağıtımını yapan WMM sayesinde festival izleyicisi dünyanın dört bir yanından film izleme şansı yakalayacak.

LGBT sorunlarına değindiğimiz “Pembesiz Mavisiz” bölümünde bu sene İsveç’ten Lasse Persson/Lisa Tulin’i ağırlıyoruz. Animasyon kısalarını gösterdikten sonra izleyicilerle söyleşecek olan Lasse/Lisa gender-bending (karşı cinsiyetin rollerini benimseme) ve yönetmen olarak deneyimleri etrafında gelişen bir program hazırladı.

Geçtiğimiz senelerde olduğu gibi festival bu sene de bir kısa film yarışması açtı. “Size baba diyebilir miyim?” başlıklı yarışmaya katılan filmlerin erk ve erkeklik inşası üzerinden “baba”yı sorgulaması bekleniyor.

Festival bu yıl bir kez daha çocuk haklarına filmlerle dikkat çekecek. Festival programının “Olay Yeri: Aile” başlıklı bölümünde çocuk gelinler ve ensest temaları öne çıkacak. Reis Çelik’in son filmi “Lal Gece”, Bingöl Elmas’ın yeni belgeseli “Evcilik” ve Uçan Süpürge’nin “Çocuk Gelinler” belgeseli bu bölümün filmlerinden bazıları.

6. festivalde başlayan ve Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği’nin (FIPRESCI) her sene jüri yollayarak bir filme ödül verdiği “Her Biri Ayrı Renk” bölümünün bu yıl daha da özel. FIPRESCI Ödülü için gösterilecek filmleri festivalin 15. yılında Sevin Okyay seçecek.

Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) Jürisi Ödülü ve festivalin bu yıl 4. kez vereceği Genç Cadı Ödülü sahiplerini kapanış töreninde bulacak.

Kızılırmak Sineması ve Goethe Institut’daki film gösterimlerinin yanı sıra söyleşi ve paneller, üniversitelerde özel gösterimler, film okumaları ve atölye çalışmalarıyla dopdolu bir festival Mayıs’ta sinemaseverleri bekliyor.

 

 

“Feminist sinema”nın 100’üncü, Filmmor’un 10. yılının kutlanacağı bu yıl, “Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali”, 9 Mart’ta Pera Müzesi’nde yapılacak açılış töreniyle başlayacak.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da aralarında bulunduğu çeşitli kurum ve kuruluşların desteğiyle düzenlenen festivale ilişkin Büyük Londra Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Festival Koordinatörü Melek Özman, festivalde 20’yi aşkın ülkeden 70 filmin gösterileceğini belirtti.

Özman, “Hayat Geçer. Bir Kadın Görür. Bir Film Yapar. Hayatı film yapan kadınlara saygıyla” sloganıyla düzenlenen festivalde, dünyanın farklı ülkelerinden film yönetmenlerinin de sinemaseverlerle birlikte olacağını, tema bölümleri, toplu gösterimler, panel, konferans ve atölyelerle festivalin 10. yaşının kutlanacağını anlattı.

Festivalin, İstanbul’un ardından Çanakkale, Van ve Hakkari’de gerçekleştirileceğini belirten Özman, “Van’daki gösterimler çadırkentler ve prefabrik konutlarda yapılacak” dedi.

Basın toplantısında konuşan Festival Program ekibinden Yasemin Temizarabacı da, festivalin temaları ve filmler hakkında bilgi verdi.

Altın Bamya Akademi Jürisi Esin Küçüktepepınar da, “AltınBamya” ödülünü vermemeyi çok arzuladıklarını, ancak bu yıl yine bu ödüle aday çok kalabalık bir liste izlediklerini söyledi.

Ödül kıstası konusunda yanlış anlama olduğunu da belirten Küçüktepepınar, filmlerde kadın karakterlerin “kötü karakter” olarak gösterilmesinin adaylık kıstası olmadığını vurgulayarak, “Kadın karakter rollerinin yeterince özenli olmayan karton karakterler olarak gösterilmesi, başrol olan erkeği destekleme amacıyla erkek rolüne bağlı bir kadın rolü olarak çıkarılması gibi kıstaslarla seçim yapıyoruz” diye konuştu.

Festivalde neler var?

Festivalde temalarından biri, “Feminist Sinemanın 100, Filmmor’un 10 Yılı (Elemtere Fiş Kem Gözlere Şiş)” olacak. Bu bölümde dünya sinema tarihinin ilk öykülü filmini çeken Alice Guy-Blache’dan başlayarak kadınların sinema tarihinin öncü yönetmenlerinin, feminist sinemanın yanı sıra sinemanın klasikleri arasına giren filmleri izlenebilecek.

“Kadınların Sineması” temasıyla düzenlenecek bir başka bölümde ise dünyanın farklı ülkelerinden 33 filmden 18’i, gala gösterimiyle Türkiye’de ilk kez izleyici karşısına çıkacak.

Festivalde, Belçikalı feminist yönetmen Marie Mandy bu yıl toplu gösterimiyle Türkiye’dekisinema izleyicileriyle buluşacak.

Toplu gösterimde, kadın yönetmenlerin aşkı, tutkuyu ve cinselliği nasıl filme aldığının izini süren, Sally Potter, Agnes Varda, Catherine Breillat, Doris Dörrie, Deepa Mehta, Müfide Tlatli, Safi Faye ve Jane Campion mülakatlarıyla kadın sinemasında cesur bir yolculuğa çıkan “Tutkuyu Filme Almak (Filming Desire: A Journey Through Women’s Film)” filminin gösterimi yapılacak.

Toplu gösterimde, “Nekahat Güncesi”, “Yapay Rahim”, “Bedensiz Doğum”, “Ailelerimiz ve Hayat”, “Memeler de Küçük Şeyler Gibi Başlar” ve “Judith” filmleri de izlenebilecek.

“Tunus’un Yaseminleri”

Festivalin bu yıl 2 de özel bölümü olacak. “Tunus’un Yaseminleri” başlıklı özel bölümde, Kalthoum Bornaz’ın “Dünyanın Yarısı”, Nejia Ben Mabrouk’un “Sema”, Nadia El Fani’nin belgeseli “Laiklik İnşallah!” izlenebilecek.

İkinci özel bölüm “Cins-iyet-ler”de ise cinsiyet ve cinsel kimlik meselelerine dair filmler yer alıyor.

Açılış töreni 9 Mart’ta Pera Müzesi’nde yapılacak festivalin, 19 Mart’ta Hollanda Konsolosluğu’nda yapılacak kapanış töreninde ise kadın kimliğini negatif gösteren filmlere verilen “4. Altın Bamya Ödül Töreni” gerçekleştirilecek.

Festivalde, atölye, panel ve söyleşilerin yanı sıra festival konuklarından Marie Mandy, Marleen Gorris, Müfide Tlatli ve Rahşan Bani-Etemad ile festival izleyicisine özel atölye-söyleşileri de yer alacak.

Festival İstanbul’un ardından, Van Kadın Derneği ortaklığıyla Van’da, Yüksekova Kadın Derneği ortaklığıyla Hakkari’de, Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği ortaklığıyla Çanakkale’de sürecek.