Şunun için etiket arşivi: Bieanal

Küba’nın başkenti Havana’da bir tiyatronun önünde çırılçıplak bir adam deniz kenarındaki bir duvara zincirlenmiş. Yanı başında iki kadın durmaksızın dantel işliyor.

Havana Sanat Bieanali

Bütün bunlar Havana Bienali’nin bir parçası.

Bienal organizatörleri bu sene ”sanatı sokağa çıkarmaya” karar vermiş.

Eserlerin ”elit” galerilerin dışına taşınmasının sanatçıların daha çok insana ulaşmasını sağlayacağına inanıyorlar.

Şehrin en köhne arka sokaklarındaki duvarlara yaşlı mahalle sakinlerinin devasa portreleri yapıldı.

Yaşlıların yüzlerindeki kırışıklıklar duvarların çatlaklarına karışıyor.

Sokak portreleri projesi dahilinde 21 kişinin resmini yapan Fransız sanatçı JR ”Küba sokaklarında ilk defa Che, Raul ya da Fidel dışında birilerinin portreleri var, hem de bu insanlar ünlü bile değiller” dedi.

JR ”Bu durum Havanalıları çok etkiledi. Burada insanlar sanat konusunda çok eğitimli ancak galeriye gitme alışkalıkları yok bu nedenle yaptığımızın çok önemli olduğunu düşünüyorum,sanatı halka getiriyoruz ” diyerek sözlerine devam etti.

Ve Bienal sadece arka sokaklarda da değil. Havana’nın ünlü sahil şeridi de bir açık hava galerisine dönüştü.

Malecon Havana’da denize paralel uzanan alçak bir duvar.

Havanalılar buraya hayal kurmaya, flört etmeye, sohbet etmeye geliyorlar.

Yerel halk bu duvara ”şehrin oturma odası” diyor.

Eleştirel bir ton?

Denizaltıya dönüştürülmüş bir araba

Bugünlerde halk bu alanı sanat eserleri ile paylaşıyor.

Parçalarına ayrılmış bir havan topu, futbol kaleleri arasına gerilmiş hamaklar ve hiç bir yere açılmayan parlak kırmızı kapılar bu sanat eserlerinden birkaçı.

Bienal’in küratörü Juan Delgado ”Malecon bu şehirde yaşayanlar için bir çok anıyı barındırıyor, bu anılardan bazıları hüzünlü bazıları ise çok mutlu. Bu sergi şehrin geçmişine, şu anına ve geleceğine ithaf edildi” diyor.

Eserlerden bir çoğu çok güçlü sosyal mesajlar içeriyor ki bu Küba için oldukça nadir.

Eserler; sınırlar, serbest dolaşım ve göç gibi konuları inceliyor.

Kübalılar hala adanın dışına seyahat etmek için hükümetten özel izin almak zorunda.

Deniz kenarında metal tellerden örülü bir panonun tam ortasından bir uçak silüeti kesilmiş. Sanki bir uçak dikenli tellerin arasından uçup kaçmayı başarmış gibi görünüyor; bir başka köşede ise mor paneller üzerine Malecon duvarı çizilmiş. Ancak duvar dikenli tellerden oluşuyor.

Denizin kenarına yatmış çıplak bir adam da oldukça dikkat çekiyor. Bu performansın adı da ”Özne”.

Yakınlardaki bir metro durağına 1950’li yıllara ait Chrysler marka bir araba park edilmiş. Ancak bu otomobil bir denizaltına dönüştürülmüş, bir adet periskopu bile var.

Delgado ”90’lı yıllarda insanlar denizi geçip ABD’ye ulaşabilmek için akılalmaz yöntemlere başvuruyorlardı. Denizi geçmek için otomobillerini kullananlar bile oldu” diyor.

Havana Sanat Bienalinden

Küratör ”Bana göre plastik sanatlar her zaman Küba’da en başarılı olan sanat dalı oldu. Plastik sanatlar burada herzaman avant-garde’dı, hep sosyal mesaj verirdi, ülkenin gidişatını eleştirirdi” diyor.

Bienal’e katılan sanatçılardan biri olan Alexandre Arrechea ”Tabii ki bunun da sınırları var, fakat burada sanatçılar oldukça zeki ve gizli mesajlar vermeyi çok iyi başarıyorlar” diyor.

Arrechea bienal içim iki yanında kulaklar olan yüksek bir sütun tasarlamış.

Eserin ismi ”Kimse dinlemiyor”.

Arrechea ”Eserim bazen güç sahibi kişilerin halkı duyamadığını anlatıyor, yukarı çıktıkça yerden gelen sesleri duymak zorlaşır” diyor.

Uluslararası izleyiciler

Havana

Inti Hernandez ise işlerini adada yaşayan Kübalılar ile diğer ülkelerdeki Kübalılar arasındaki farkları incelemek için kullandığını söylüyor.

Hernandez insanların isterlerse yüz yüze, isterlerse sırt sırta vererek oturabilecekleri bir bank tasarlamış.

Sanatçı ”Ben bu eserin herşeyin nasıl biraraya gelebileceğini anlattığını düşünüyorum, bence Küba dışında yaşayanların ülkeye önerecek çok şeyi var” diyor.

Dünyada tanınmayan genç sanatçılar için Havana Bienali uluslararası alanda ün kazanmak için önemli bir fırsat.

Küba modern sanatı ABD’de oldukça popüler. Her yıl yüzlerce eleştirmen, küratör ve koleksiyoncu Küba’yı sanat eserlerini görmek için ziyaret ediyor.

21 yaşındaki sanatçı Rachel Valdes ”Bu gerçekten önemli bir Bienal ve kariyerime etkisi büyük olacak” diyor.

Valdes Bienal için ilizyon ile gerçeklik arasındaki sınırı araştırdığını söylediği devasa bir ayna yaratmış.

 

Deniz kenarında en çok ilgi çeken eserlerden biri bu.

Valdes ”İnsanların enerjisini hissetmeyi seviyorum. Sanatı insanlara yaklaştırmak çok güzel bir duygu” diyor.

Bienali gezmek için ailesiyle birlikte gelmiş olan Antonio Rosario ”Bu Havana için devrimsel nitelikte” diyor.

Rosario sözlerine ”Burada herkesin galeriye gitme alışkanlığı yok ancak herkez Malecon duvarı çevresinde yürüyüşe çıkar, biraz oturur, şimdi bu sayede akşam yürüyüşlerimizde biraz da sanat görmüş oluyoruz” diyerek devam etti.

Ancak biraz geride, duvardaki yaşlı adam yüzü portresine bakan bir adam aynı fikirde değil.

Santos adlı adam ”Bu şehrin hayata ihtiyacı var” diye bağırıyor.

”Bence doğa resimleri çizmelilerdi. Ağaçlar, çiçekler… Belki de bir çocuğun doğumu çizilmeliydi. Ben öylesini tercih ederdim.”

 

Kaynak : [-]

Bienal’de sanata yaka paça müdahale

Bu sene “Bakmadan göremezsin, görmeden bilemezsin” sloganıyla düzenlenen İstanbul Bienal’ine bir skandal damgasını vurdu.

3. Antrepo’da izinsiz, “korsan” bir olaylama (ing: “happening”) düzenleyen sanatçılar, Bienal ziyaretçilerinin şaşkın bakışları ve protesto alkışları altında engellendi. Bienal görevlileri, sanatçıları gösterilerinin henüz başında, “bakmadan, görmeden, bilmeden” yaka paça dışarı attı.

10 Kasım Perşembe günü öğleden sonra 16:30 civarında gerçekleşen olaylamanın fikir anası Ege Okal meramlarını şöyle özetliyor: “Bienal’in kaskatı duruşuna alternatif olarak daha akışkan daha organik birşey yapmak istedik. Sanat dünyası zaten bu kadar elitistken ve sanatçı/küratör/galerici/sanat eleştirmeni/sanat tarihçisi dışındaki insanların sanatla bağ kurması gitgide zorlaşırken biz de herkesin bağ kurabileceği masum bir çocuk oyunu olan saklambaç’ı bienal ortamında izleyiciyle buluşturmak istedik.”

Bunun için biri ebe, dokuzu saklananlar olmak üzere on genç sanatçı, baştan aşağı beyaz giyinerek Bienal’in labirent vari koridorlarına dağıldılar. Şöyle devam ediyorlar niyetlerini anlatmaya: “Ebe saymaya başladığında oyuncular odalara dağılacak, oyuncular gizli ve bulunamayacakları yerlere saklanmaktansa odalarda sanat eserleri ve izleyiciyle iletişime geçecek, kendi bireysel performanslarını yapacaklar. Duvarlardaki işleri imite edebilecekler, beyaz kutu sendromunu yaşayan bienal duvarlarına yaslanıp kamufle olabilecekler, içeriklerine göre bölümlenmiş bu odalarda içerikten kurtulmaya ya da özünü bulmaya çalışabilecekler..ve tabi daha birçok olasılık söz konusu. İzleyiciler ‘Siz ne yapıyorsunuz?’ diye sorduğunda da ‘Saklambaç oynuyoruz, sen de katıl!’ diyecekler ve performansa dahil olacaklar.”

Ancak bu performans kısa sürdü. “Eylemci oldukları sanılan” sanatçılar peşlerinden koşmaya başlayan güvenlikçiler tarafından iteklenerek salonların dışına çıkarıldı. Olaya tanık olan Bienal ziyaretçileri sanatçıları alkışlarla destekledi. Ziyaretçilere kapalı bir bölüme getirilerek güvenlik görevlilerince kısa bir süre “sorgulanan” sanatçılar, bunun ardından İstanbul Modern sınırlarının dışına çıkartıldı. Olaylamaya katılanlardan bazılarının görüşleri ise şöyle:

“Kendimizi politikanın içinde bulduk”

Ege Okal: “Politik kaygı taşımıyorken birden kendimizi politikanın içinde bulduk. Güvenlik görevlisi kavramıyla tanıştık. Sanat kurumunda sanatçının kapı dışarı atıldığını gördük. Sanatın endüstrileşmiş, borsaya dönüşmüş halinde sanat eserinin en az değer verilen, politikanın da en değer verilen şey olduğu gerçekliği suratımıza çarptı. Eylemci olduğumuz sanıldı. Eylemci olsak da olmasak da sözümüz bienal tarafından en kısa zamanda kesildi.”

Dila Yumurtacı: “Aslında sanatın eleştirisi basit bir oyunda saklıydı ama anlaşılması neden bu kadar güç oldu? Anlayamadık. Eylem zannedildi. Saklambaç bir eylem değildir ki, küçükken ne eylemler yapmış demek ki bunu dusunen beyinler. Saklambaç olsa olsa bir tur performanstir, happening dediklerinden, o an orada varolanlarla, plansız ve izinsiz, doğaçlama gelişen. Meğer sanat aslında çok da özgürlükçü değilmiş, öğrendik. Seni engelleyen hep çıkıyormuş, ENGELLENDİM.”

Aylin Ergenç: “50′ye kadar sayma ne kadar uzun sürdüyse ardından görevlilerin “yakalamaç”taki başarılarını göstermesi o kadar kısa sürdü. Dokümantasyonun da nasıl olduysa sırayla “bu da onlardan!” ı yemesiyle topluca dışardaydık. Videolara baktıkça güvenlikçilerin ebe olana namaz kılan saygısı duyup, koşana direkt müdahaleye koşullandıklarını düşünüyorum. Keşke meselenin sanat olduğunu idrak ettirip daha sakince yaklaşmalarını sağlayabilseydik. her şekilde çok heyecanlı ve eğlenceliydi.”

Çağdaş sanatın da bir sınırı var!”

Merve Uzunosman: “En kötüsü de performansın içinde kalmasına rağmen, hiç bir şey yapmamış halinle yanlış anlaşılmış olman. Daha doğrusu hiç anlaşılmaya çalışılmamış olman. Evet orası çağdaş sanatın son örneklerini barındırıyor olabilir ama çağdaş sanatın da bir sınırı var canım! Antrepoya ne yerleştirildiyse o! Onlar sanatsal eleştiriyi yeterince yapmışlar, sanatsal eleştiri eleştirisini yapmak ne haddine!”

Melek Nur Dudu: “Ben, saklambaç oyunu performansı süresince bir dansçı olarak sanat yapılan bir yerde sanatımı, yani dansımı sergileyememekten dolayı çok rahatsızım. Özellikle de bu engellemenin, bienalin güvenlik görevlilieri tarafından sert,şiddetli ve ön yargılı olmasından dolayı. Hiçbir esere ve ziyaretçiye zarar vermemeyi en önemli amaç haline getirmiştik ama saf bir oyun olan saklambacı insanların beğenisine sunamadık. Ancak yine de Bienal’in sanatsever kimliğinin altında aslında nasıl bir zihniyete sahip olduğunu göstermesi açısından güzel bir deneyime tanık olduk.”

Özge Karagöz: “Oyun daha baslar baslamaz siyahlari beyazlari kovalama oyunu(!)na donusuyor. Beyazlar da farkli yonlere kosarak dagilarak saklanacak yer aramaya basliyorlar. Iyice panige kapilan siyahlar tek tek beyazlari kollarindan tutup cekistirerek uzaklastirmaya basliyorlar. Tum beyazlarin disari cikarildigi anlasilinca eski soguk ve duragan dengesi yeniden saglaniyor. Siyahlar bundan gururlu. Beyazlar disarida coskuyla dagiliyorlar…”

Cansu Yeşilbademli (Güncelleme, 14.11.2011 – 15:30) : “Biz sanatı seçtik, sergilenenleri belirledik, seçilmeden oluşanlar hızla yok edilmeli, üstü kapanmalı. Durumu kontrol altına alın.” Bir ifadeyi durdurmuş oldunuz. Güvenlik görevlilerinizin içinden geçeni gördük, “senin babanın da”yla başlattığı ve sonunu getirmediği cümle duyduk. Bir odaya alındık, sorgulandık. “Kimsiniz siz, nereden geliyorsunuz?” Bu kadar. Kolumuzdan tutulup dışarı atıldık. Görevli hikayesinden çok daha önemli olan; biz durdurulacağımızı biliyorduk, kötü olan bunu tahmin etmemiz. Bu kadar korkmaları gerekmezdi; saklambaç oynuyorduk.”

Bu haftasonu grup adına yazılı bir açıklama yapan Ege Okal, “Bu projeden birçok şey öğrendik ve sanırım proje aslında daha yeni başlıyor. Blog oluşturmayı düşünüyoruz bütün videolar ve açıklamaları paylaşacağımız ve bunların hepsi bienal kurumunun aksine bütün yorumlara açık olacak ve tartışma bölümü oluşturacağız. Buradan bütün sanatçılara sesleniyorum, eğer hatırlanırsa tabii, gelin önümüzdeki bienalde hep birlikte saklambaç oynayalım ve performanslarımızı yapalım!” dedi.

Haber :  Durukan DUDU

Kaynak : http://www.yesilgazete.org/?p=42252