Şunun için etiket arşivi: arap baharı

29. Aydın Doğan Karikatür Yarışması’na 80 ülkeden 944 sanatçının, 2 bin 945 eserinin arasından dereceye girenler ve sergilenmeye layık görülenle Caddebostan Kültür Merkezi’nde açılan sergiyle görücüye çıktı.

Caddebostan Kültür Merkezi’nde yer alan sergi gerçekleştirilen kokteyl ile sanat severlerle buluştu. Açılış törenine, Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, yarışmada eserleri ilk üç dereceye girenler ile başarı ödülüne layık görülen karikatüristler ve sanat severler katıldı.

Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, sergiyle ilgili yaptığı konuşmasında 29 yıldır bir yarışmayı sürdürebilmenin önemli bir kurumsallığı gösterdiğini belirterek, “Bunun arkasında ciddi bir çalışma var, disiplin var, bir vakfın gücü var. Biz bütün dünya çizerlerinin özgür ifade platformu olmaktan gurur duyuyoruz. Bizim bugüne kadar vakfımıza 70 bin tane karikatür geldi. Dünyanın dört bir yanından karikatürcülerle ilişkimiz var. Her yıl bu tekrarlanarak devam ediyor. Hepsiyle ayrı ayrı diyalog içerisindeyiz” diye konuştu.

ARŞİVİMİZDE 130’DAN FAZLA ÜLKEDEN KARİKATÜRCÜNÜN KARİKATÜRÜ VAR

Yarışmalara katılan karikatürleri web ortamına aktararak web müze kurduklarını ifade eden Fetvacı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bundan sonra yeniliklerle devam edeceğiz. Karikatürcülere daha başka olanaklar da hazırlamaya çalışıyoruz. Çalışmalarımızı bu yönde ilerletiyoruz, geliştiriyoruz. Bu sene bize 2945 karikatür geldi. Bunların elemesi çok zor oluyor. Jüri baya bir zorlanıyor. Çünkü çok kuvvetli çizgiler var. Gördüğünüz gibi 2 tane birinci çıktı. Jüride her sene dünyaca ünlü karikatüristler oluyor. Biz şöyle bir jüri kurmaya çalışıyoruz, her kıtayı temsil eden mutlaka birisi oluyor. Yani hem Asya’dan, Amerika’dan, Avrupa’dan Güney Amerika’dan Afrika’dan mutlaka birer temsilci olsun istiyoruz ve Türkiye’den birkaç temsilci oluyor. Türkiye’den bir de ön jürimiz var. Hepsi yoğun bir çalışma yapıyor. Baya bir tartışarak geliyorlar. Bu gördüğünüz karikatürlerin önünde de saatlerce konuştular düşündüler, gittiler geldiler bir daha baktılar bir daha not verdiler. Öyle çok da bir süreç olmuyor ama başka türlüsü de olamaz herhalde. Jürinin bize söylediği, gelenlerin bize söylediği bu yarışmanın dünyanın sayılı saygın yarışmalarından bir tanesi olması. Biliyorsunuz biz yarışma sırasında ülkelerin isimlerini ve imzalarını kapatıyoruz. Dolayısıyla hangi karikatürü kimin yaptığı belli değil en sonuna kadar. En sonunda kazananlar belli olunca isimleri açıyoruz, isimleri açıyoruz ondan sonra hangi ülke kazanmış hangi çizer kazanmış o zaman ortaya çıkıyor. Bu da bunun ne kadar titizlikle yaklaşıldığının bir başka göstergesi. Arşivimizde 130’dan fazla ülkeden karikatürcünün karikatürü var. Bu sene de 90’a yakın ülkeden 944 karikatürcü 2945 karikatürle katıldı. Her sene artıyor. Artması kadar bizim için kaliteli eserlerin gelmesi de önemli. Son yıllarda özellikle kalitede ciddi bir artış olduğu da bize ifade ediliyor. Biz de onun farkındayız. Bu da çok önemli tabi.”

TABİİ Kİ DÜNYA, BU SAVAŞ ORTAMINDA MİZAHLA GÜLÜMSEMEYLE DAHA GÜZEL OLACAK

Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı Hulusi Özocak ise Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’na katılan eserlerin ev sahipliğini yapmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Çünkü 29 yıl dile kolay. Karikatür gibi bir sanata akıl sanatının güzel ürünlerini hem Türkiye’de hem dünyanın çeşitli köşelerinde sergilemek cesaret ister. Hele de günümüzde birçok ayrılıkçı ayrıştırıcı politikaların olduğu yerde bu mizah, bu estetik, bu hoşgörün ev sahipliğini yapmak bize büyük gurur veriyor. Hatta biz Kadıköy’ü tabii ki kültürle, sanatla, eğitimle sağlıkla güzelleştiriyoruz. Yaşam kalitesiyle öne çıkıyor. Gördük ki bir şeyimiz eksik. Geçtiğimiz yıl bir karikatür evi açmaya karar verdik. Hemen belediyemizin yanındaki bir tarihi köşkü yine Türkiye çapındaki, semtimizdeki karikatürcülerimiz orada atölye olarak çalışmalarını yapacaklar, sergilerini yapabilecekler, konferanslarını verebilecekler. Çok güzel bir kompleks. Yerimiz hazır ancak yer anıt eser olduğu için bazı prosedürleri de bu anıtlar kurulu kısa sürede izin verir umarım. Bu sanata özellikle burada bugün birinci olan Türk yurttaşımız Amerika’da yaşıyor ama, onun espri anlayışına onun hoşgörüsüne bir katkı sunmak bizim için bunlara ev sahipliği yapmak çok hoştu. Tabii ki dünya, bu savaş ortamında mizahla gülümsemeyle daha güzel olacak. Onun için de bir çabamız bir umudumuz var olacak. Eğitim kısmı da olacak. Karikatürle uğraşan sanatçılarımıza orayı teslim edeceğiz. Çünkü bir çok sanatsal gönüllülerimiz var, çocuk ruh sağlığı merkezlerimiz var, bunun yanında yine karikatürcülerin yöneteceği hem eğitsel boyutuyla hem atölye çalışması boyutuyla hem de eserlerini taktim edecekleri alanlarıyla güzel bir merkez olacak” diye konuştu.

BU ÖDÜLÜ KAZANMAKTAN ÖTÜRÜ ONUR DUYUYORUM

Yarışmada birincilik ödülünü paylaşan İranlı sanatçı Javad Alizadeh, yarışmanın organizatörlerine teşekkür ederek, “Bu ödül benim için çok prestijli bir ödül. Bu ödülün benim için iki anlamı var. Birinci anlamı, Aydın Doğan Uluslararası Karikatür yarışmasının dünya çapındaki en iyi yarışmalardan biri olması. İkinci nedeni ise ben İranlı bir Türk’üm. Bu ödülü kazanmaktan ötürü onur duyuyorum. Özellikle birincilik ödülü almış olmaktan mutluluk duyuyorum. Dediğim gibi bu güzel festivali organize edenlere çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.

DEMOKRASİNİN EN GÜZEL TEMEL ÖZELLİKLERİNDEN BİR DE ELEŞTİRİDİR

Yarışmada birincilik ödülünü kazanan diğer karikatür sanatçısı, Doğan Arslan ise, “Aydın Doğan karikatür yarışması benim için çok önemli. Özellikle sadece karikatürler değil genel sanatla uğraşan biri olarak. Çünkü karikatür sanatında en önemli özellik eleştiri sanatıdır. Böyle uluslararası bir yarışmada eleştiri sanatı hat safhadadır. Bu yarışmada bu en üst seviyededir. Demokrasinin en güzel temel özelliklerinden bir de eleştiridir. Demokrasinin güzelleşmesi ve serpilebilmesi için eleştirinin olması lazım. Dolayısıyla Aydın Doğan Karikatür Yarışması’nın burada demokrasiye ve eleştiriye katkı sağlıyor. Karikatür sanatı ve demokrasinin dolaylı bir ilişkisinin olduğuna inanıyorum. Bu benim için önemli. Bir sanatçı olarak dünyadaki gelişmeler hakkında fikirlerimi beyan etmek istediğimde bu tür kaliteli yarışmalara katılmak benim için zevktir. Bu yarışmadaki karikatürümde belirtmek istediğim, günümüzdeki Arap Baharı ve teknoloji. Bu iki noktanın, politika ve teknolojinin arasındaki ilişkiyi kurmaya çalıştım. Bu tür yarışmaların devam edebilmesi ve çoğalması, Türkiye’de eleştiri sanatını geliştirecek” diye konuştu.

Caddebostan Kültür Merkezi’nde bulunan sergi, 23 Ekim 2012 tarihine kadar gezilebilecek.

 

Kaynak : [-]

Mısır’lı yönetmen: “Sanat, devrimin ne yapacağını bekliyor”

Mısırlı Yöneetmen, Magdy Ahmet Ali

Dünya geçen yıl Arap Baharı’yla oturdu, Arap Baharı’yla kalktı (!). Mısır ve oradaki 18 gün, dünyayı şaşırtan görüntülere sahne oldu. Peki Tahrir’in, Kahire’nin, Mısır’ın arka sokaklarında neler yaşanıyordu? Ankara Film Festivali’nde özel seçkide yer alan filmler, Mısır’daki halk hareketine mercek tutuyor. Mısır Film Merkezi Başkanı Magdi Ahmet Ali de, festival konuğu olarak Ankara’daydı. Mısırlı yönetmen Ali’nin Mısır’daki halk hareketiyle ilgili dikkat çekici tespitlerini yarına bırakıyoruz. Önce devrim ve sinema… (Nar Sanat Editörü : “Arap Baharı mı, Kapitalim Baharı mı?)

Dünyayı şaşırtan 18 güne ve öncesine; Tahrir’e, İskenderiye’ye; Mısır’ın arka sokaklarında, sorgu odalarında, yoksul mahallelerinde, iktidar kulislerinde, işyerlerinde ve otobüslerinde hayatın nasıl olduğunu anlamak için bu filmleri izlemek gerek.

23. Uluslararası Ankara Fİlm Festivali’nin konuk ülke sineması Mısır’dı. “Ekmek, değişim ve sosyal adalet” başlığıyla sunulan seçkideki 6 film; hem geçen yıl yaşananları hem de halk hareketini hazırlayan koşulları anlattı.

Mısır Film Merkezi’nin Başkanı Magdi (Mecdi) Ahmet Ali de, festival konuğu olarak Ankara’daydı. (film söyleşisi-salon)
Ankara’da gösterilen filmlerin hepsi doğrudan ya da dolaylı olarak halk hareketiyle ilgili olsa da; Mısırlı yönetmen Ali, “Sanatçılar, bundan sonra devrimin ülke için ne yapacağını bekliyor” dedi.

Magdy Ahmet Ali: “Bence devrimin Mısır sineması’na henüz tam anlamıyla bir etkisi olmadı. Mısırlı sinemacılar hala “sinema aracılığıyla ne verebilirim?” diye düşünüyor. Ne olduğu konusunda ufuk açmak için düşünmekte biraz geç kaldılar. Biliyorsunuz devrim hala devam ediyor ve edecek. Sonu olan bir şey değil, devrim tamamlanmadı. Bu yüzden bence sanatın tüm kolları devrimin ülke için ne yapacağını bekliyor.”

Peki Mısır’daki değişim öncesinde sinema ne durumdaydı? Değişim, sinemayı bundan sonra nasıl etkiler?

Mısır Film Merkezi Başkanı yönetmen Ali “Bugünkü iktidar, kendimizi ifade etmemize nereye kadar izin vereceğini bilmiyoruz” dedi.

Ali: “Mısır sineması, her zaman krizdeydi. Bu bir şekilde Arap pazarıyla ilgili. Çünkü filmleri ve tv dizilerini onlar finanse ediyor. Bu yüzden dünyadaki ekonomik krizler; Arap dünyasında, özellikle körfez bölgesi’nde yaşananlar Mısır sinema endüstrisini etkiliyor. Devrimden önce ciddi krizler yaşadık ve bunlar elbette güvenlikle de ilgiliydi. Sinemalar kapandı. Gösterilerin sürdüğü yaklaşık 6 ay boyunca tüm sinemalar kapalıydı. Şimdi bu tür şeyler yaşanmıyor. İnsanlar sinemaya gidiyor yeniden. Sinema endüstrisinin gelişmesi için körfez’in müdahalelerine bir son vermeye, direnmeye çalışıyoruz. Fakat zamana ihtiyacımız var.

SORU: Peki içerik olarak nasıldı sinema? Baskı var mıydı? 

Ali: Tabii ki ama farklı bir yolla. Mübarek rejimi özellikle politikaya karşıydı. Seks konusunda fazla sansür yoktu ama politika ve din konusunda gerçekten katı ve muhafazakardık. Elbette toplumun da etkisi vardı bunda. Şimdiki problem ise şu; bugün iktidarda olan müslümanların ne dereceye kadar kendimizi ifade etmemize izin vereceğini bilmiyoruz. Çünkü zafer zamanı bitti. Sanata karşı olan, hayli fanatik söylemleri var. Böyle bir kültürden nefret ediyorlar. Ancak bu kültür, Mısır’ın bir parçası. Bizim sinemamız geçen yüzyılın başında başladı. Tüm bu tarihi iptal edemezler sanırım, o kadar kolay değil.

6 filmlik seçkinin en ilgi çekenlerinden biri, 10 Mısırlı yönetmenin çektiği kısa filmlerden oluşan “18 Gün” adlı yapım. Film, Tahrir Meydanı’na ve onun arka planında yaşananları anlatıyor. Kadını, erkeği, polisi, esnafı, devrimcisi, Mübarek yanlısı, delisi tutuklusu, genci ve yaşlısını Kahire’yi ve aslında tüm Mısır’ı anlatıyor. Kısacası 18 günlük bir zaman diliminde Tahrir Meydanı’ndan koca bir ülkenin portresini çıkarıyor. Film, geçen Mayıs ayında Cannes Film Festivali’ne yetişebilmesi için kısa sürede hazırlanmış. Bu nedenle sinematografik açıdan bazı aksakları olsa da o koşullarda iyi kotarılan bir yapım.

Seçkide yer alan “Tahrir 2011: İyi, Kötü ve Politikacı” ile geçen yıl İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yabancı Film seçilen yönetmen Ahmed Abdalla’nın “Mikrofon” adlı filmi de, beyazperde karşısında koltuğunuza mıhlanacağınız Mısır filmlerinden. Yönetmen Muhammed Diab’ın “Kahire 678” adlı filmi de Mısır’da kadına bakış ve cinsel taciz temasına oturan bir çerçevede Mısırlı kadınların Tahrir’de neden direndiği sorularınıza yanıt verecek. Klasik anlatımla hazırlanan filmlerin, Mısır’a özgü bir üslubu yok. Ancak yine de Mısır’da yaşananları dünyaya aktarma işlevini yerine getiriyor.


Kaynak: ulusalkanal.com.tr